Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Din Eleştirileri

Preatorian

Yeni Üye
14 Eyl 2010
296
0
0
45
Ap açık olarak hepsi kuranda vardır. Mesela lut kavmi ile ilgili ayetlere bakabilirsiniz eşcinsellikle ilgili. Alkollü içecekler ile ilgili 3 ayet mevcuttur. Kadınlarla ve erkeklerle ilgili ayetlerde tahrik edici giyinmeme ile ilgili açık ve net bilgiler mevcuttur. Kuranı anlama ve anlatma ile de ilgili ayetler mevcuttur. Dilerseniz gönderebilirim hepsini.

Lut kavminde bahsi geçen el fahişetin fiili TALAK 65 te de fahişetin geçer ki bu sözcük fahişelik değil büyük kötülüktür.Zina zina diye geçer mushafta. Aynı şekilde ankebut 29 da göya "erkeklere şehvetle" yaklaşma şeklinde çevrilen meallerin orijinalinde şehvet diye bir kelime geçmemektedir. Tektaunes sebile yol kesmek demektirki buradan şehvet manasını çıkarmak için oldukça uğraşmak gerekmektedir.
Şarap için kullanılan hamr örtmek demektir ki zihnin örtülmesinin ve muhakeme yeteneğinin yitirilmesidir. bu sarhoşlukla olabileceği gibi günümüzde sıkça karşılaşılan beyin yıkama ilede olabilir!
Msuhafta tahrik edici giyinmemekten bahsetmez. Farklı terimler vardır fakat tahrik edici gibi göreceli bir kavramı içermez. Nihai olarak ayak bileğinden bile tahrik olan vatandaşlar yok değil!
Mushaf anla, anlat demez! Okuyun, okutun demez! Oku der! Gayet açık!
Birilerine göndermeden önce doğru anlamış olmanız gerekmez mi?
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Yani netice itibarı ile eşcinsellik tasvip edilmemiş. Değil mi? Muhakeme yeteniğini gideren herşey, sakıncalı görülmemiş midir? Erkekleri tahrik, netice itibarı ile yadsınmamış mı?

Edep ve haya öğütlenmemiş mi?
Zihni açık tutmak öğütlenmemiş mi?
Evlenip mutlu olmak öğütlenmemiş mi?
Eşcinsellik yadsınmamış mı?
İyiliği emredip, kötülükten men etmek emredilmemiş mi?

Esas olan kavramlar mı yoksa kelimeler mi?
Esas olan manalar mı yoksa kelimeler mi?

Sadece kuranda değil bütün ilahi mesajlarda bu böyledir. Aralarında itikat bakımında hiç bir fark yoktur.

Ancak dediğiniz gibi inanç sistemleri insanların kültürel yapılarına göre şekillenmiştir. Öze bazen sadık kalınmış, bazen kalınmamış. Ritüeller değişiklik gösterebilmiştir.
 

Preatorian

Yeni Üye
14 Eyl 2010
296
0
0
45
Yani netice itibarı ile eşcinsellik tasvip edilmemiş. Değil mi? Muhakeme yeteniğini gideren herşey, sakıncalı görülmemiş midir? Erkekleri tahrik, netice itibarı ile yadsınmamış mı?

Edep ve haya öğütlenmemiş mi?
Zihni açık tutmak öğütlenmemiş mi?
Evlenip mutlu olmak öğütlenmemiş mi?
Eşcinsellik yadsınmamış mı?
İyiliği emredip, kötülükten men etmek emredilmemiş mi?

Esas olan kavramlar mı yoksa kelimeler mi?
Esas olan manalar mı yoksa kelimeler mi?

Sadece kuranda değil bütün ilahi mesajlarda bu böyledir. Aralarında itikat bakımında hiç bir fark yoktur.

Ancak dediğiniz gibi inanç sistemleri insanların kültürel yapılarına göre şekillenmiştir. Öze bazen sadık kalınmış, bazen kalınmamış. Ritüeller değişiklik gösterebilmiştir.

Olayları maddiyata dayandırır ve indirgerseniz göreceğiniz yukarıda saydıklarınız olacaktır! Zaten islamiyetin yozlaşmasının sebebide budur. Maddiyat! Kendini müslüman zannedenlerin en büyük kusurudur kendini bir beden olarak görmek! Bu yüzdendir ki anlatılanları maddiyata ve bedene indirger! Suçuda Tanrıya atar, açıkça ifade edilmiş diye!! Zihin-beden döngüsü içindekiler için söylenecek sözler kısıtlıdır! Esas olan manalardır dersiniz ama olayları maddiyata indirgemektende çekinmezsiniz!
Sayın toz zerresi sizce bu doğalmıdır yoksa kendini maddiyata kaptırmakmıdır?
Ritüeller değilmi zaten işi maddiyata döken, bedene indirgeyen?
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Yaratıcı ile kendinizi bir görmeniz bu düşüncelere neden olabilir mi? Yaratıcının iradesine neden sınır koyuyorsunuz? İnsanlara ne gibi bir yol öneriyorsunuz? Dinden ritüelleri çıkarmayı mı öneriyorsunuz? Yaratıcının bir rüknu olabiliriz ancak kendisi değiliz. Peygamberimiz namaz kılmamış mı? Oruç tutmamış mı? Namazın ve orucun maddi alemle bağları olduğu gibi manevi yönleride vardır. Yemek yemiyor musunuz? Barınma ihtiyacınız yok mu? Hukuka ihtiyacınız yok mu? Karşı cins ile münasebete ihtiyacınız yok mu? Bu ihtiyaçları nasıl tanımlıyorsunuz? Manalar önemlidir evet ama biz duyularla varlıkları somut olarak algılıyoruz. Gerçekte vardırlar yokturlar. Bunu bilemem. Siz algıladıklarımız ile olan bağlarımıza nasıl öneriler getiriyorsunuz? bedir, uhud, hendek savaşları birer hayal ürünü müydü? Öneriniz nedir?
 

Preatorian

Yeni Üye
14 Eyl 2010
296
0
0
45
Yaratıcı ile kendinizi bir görmeniz bu düşüncelere neden olabilir mi? Yaratıcının iradesine neden sınır koyuyorsunuz? İnsanlara ne gibi bir yol öneriyorsunuz? Dinden ritüelleri çıkarmayı mı öneriyorsunuz? Yaratıcının bir rüknu olabiliriz ancak kendisi değiliz. Peygamberimiz namaz kılmamış mı? Oruç tutmamış mı? Namazın ve orucun maddi alemle bağları olduğu gibi manevi yönleride vardır. Yemek yemiyor musunuz? Barınma ihtiyacınız yok mu? Hukuka ihtiyacınız yok mu? Karşı cins ile münasebete ihtiyacınız yok mu? Bu ihtiyaçları nasıl tanımlıyorsunuz? Manalar önemlidir evet ama biz duyularla varlıkları somut olarak algılıyoruz. Gerçekte vardırlar yokturlar. Bunu bilemem. Siz algıladıklarımız ile olan bağlarımıza nasıl öneriler getiriyorsunuz? bedir, uhud, hendek savaşları birer hayal ürünü müydü? Öneriniz nedir?

Yaratıcı ile ayrımısınız ki birliğini sorguluyorsunuz? Yaratıcının iradesine sınır koyan ben miyim, siz misiniz? İnsanların yola ihtiyaçları yok, kendilerini bulmaya ihtiyaçları var. Din bir kurallar ve ritüeller sinsilesidir. Gerçek bir ritüel ve kural barındırmaz fakat bunların sebep ve sonucudur! Yaratıcının rüknu olan siz, neden kendinizi rüknu tarafına koydunuz? Yaratanın rüknu olan yaratandan ayrımıdır? Peygamberin hayatı hakkında hadislerden ve mushaftan öte ne biliyorsunuz? Siz bunları deneyimlediniz mi? Peygamber bu söylediklerinizi yaparken siz oradamıydınız? Namazın ve orucun manevi alemle olan yönleri zihninizdeki yönler mi, size anlatılanlar mı, yoksa bunları yaşadınız mı? Yemek yemiyorum, beden yemek yiyor! Ben barınmıyorum, bedenin barınmaya ihtiyacı var! Hukuk beden içindir, benim için değil! Karşı cins ile münasebet zihnin ve bedenin bir durumudur. Benim değil! Duyularla algıladığınız, duyularla mana verdiğiniz ve duyular arasına sıkışan maddi alem dediğiniz taraf bir hayalden ibarettir! Bir hayal ki sizden ayrı değildir! Bir hayal ki sizdedir!
Bedir, uhud, hendek savaşları....Dinini yaymak için savaşmak egosuna yenilmiş bir insanın yaptıklarıdır!!! Din savaşarak değil, sevgi ile yayılır! Peygamberler sevgi ile yaymış, takipçileri savaşlar ile kendilerini tatmin etmiştir!! İsa sevgi ile yaymış, takipçileri savaşarak almıştır! Muhammed hamd olanı sevgi ile göstermiş, takipçileri savaşlar ile kendilerini tatmin etmişlerdir! Önerilecek bir şey yoktur. Görmek isteyen için herşey açıktır! Din maddi alemde savaşlara yenilmiştir!
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Bedir, uhud ve hendek savaşları peygamberimiz dönemindedir. Üzgünüm. Bunu düzeltmek istemezdim. Çünkü sizin fikirlerinize değer veriyorum. Bilgi eksikliği sanırım.
 

safir

Yeni Üye
30 Eki 2010
12
0
1
41
yozlasmanın tek nedenı ınsan onun da sebebı vıcdan eksıklıgıdır yerını cüzdana ve egoya bırakmıstır
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
elbette gönderirim. Hem islam tarihinde hem de batı tarihinde gayet açık ve nettir katıldığı seferler.
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
sorun değil. Bu savaşlar açık ve nettir. Hatta birçok sefere katılmıştır. İnsanların kendilerini savunma hakları vardır.

Bernard Lewis, Ahmet Vehbi ECER, İbn Hordadbeh, İbn Kesir, Urve bin zübeyr, Müneb-bih, Asım Bin Ömer, İbn Hi-şam... vs vs
 

Preatorian

Yeni Üye
14 Eyl 2010
296
0
0
45
Bernard Lewis, Ahmet Vehbi ECER, İbn Hordadbeh, İbn Kesir, Urve bin zübeyr, Müneb-bih, Asım Bin Ömer, İbn Hi-şam... vs vs

Sayın toz zerresi lütfen benimle dalga geçmeyi bırakınız! Bahsettiğiniz şahıslar arasında en eski olanı Urve bin zübeyr'dir ki çalışmalarını kendi yakmıştır! Günümüze kalan herhangi bir eseri yoktur! Hadi onu geçtim bin zübeyr uhud savaşı tarihinde doğmamıştır bile!
Bu savaşlara ait bir kayıt bulamazsınız! Varlıkları bile belirli değildir!
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Tarih bilimi rivayete ve gözleme dayanır. Belgelere dayanır. Tarihi illa o dönemde yaşayanlar yazmaz. Siz önce bedir uhud ve diğer harpleri kabul ettiniz değil mi?

Bedir, uhud, hendek savaşları....Dinini yaymak için savaşmak egosuna yenilmiş bir insanın yaptıklarıdır!!! Bunların sizin yazdıklarınız.

Sizinle dönemi konusunda anlaşamamıştık :) Biz aynı peygamberden bahsetmiyorsak mesele başka.
Şimdi ise bedir gibi gazaları yok saymak yolunu seçtiniz?

Herkes tarihi konularda yanılabilir. Bunu yüzünüze vurmak değil asla amacım. Böyle bir şey hissettirdiysem özür dilerim. Ama sizin yazdıklarınız bana herkese art niyetle bakmayı salık veriyor. Herkesin için farklı oranlarda kötülük ve iyilik vardır. Tüm rivayetçileri ve kayıtçıları neden hep art niyetli görmek eğilimindesiniz? Biz farklı iki dinden bahsediyorsak sizi kafirun suresine davet ediyorum. Yok bizim kabul ettiğimiz peygamberden başka birini peygamber olarak kabul ediyorsanız; buna da saygım var. Herkes düşüncelerinde özgürdür. Ancak sizin önermelerinizi anlayabildiğimi sanmıyorum. Biz sizin seviyenizde olmayabiliriz ancak burada münazaralara iştirak ediyorsanız, bizim seviyemize uygun ifadelerle anlatmalısınız düşüncelerinizi. Sizi muhattap alıp saygı duyduğumu biliyorsunuz. Ama ben ne bir arifim ne de bir bilge. Bu konularda varmamız gereken bir menzil varsa lütfen çabuklaştırınız. Bize daha açık ve net ifadelerle yardımcı olunuz.
 

Preatorian

Yeni Üye
14 Eyl 2010
296
0
0
45
Tarih bilimi rivayete ve gözleme dayanır. Belgelere dayanır. Tarihi illa o dönemde yaşayanlar yazmaz. Siz önce bedir uhud ve diğer harpleri kabul ettiniz değil mi?

Bedir, uhud, hendek savaşları....Dinini yaymak için savaşmak egosuna yenilmiş bir insanın yaptıklarıdır!!! Bunların sizin yazdıklarınız.

Sizinle dönemi konusunda anlaşamamıştık :) Biz aynı peygamberden bahsetmiyorsak mesele başka.
Şimdi ise bedir gibi gazaları yok saymak yolunu seçtiniz?

Rivayete dayalı olan bir bilim olamaz! Tarih belgelere dayanır. Somut veriler içerir. Sizin bahsettiğiniz savaşlara ait herhangibir belge yoktur!

Din yayan bir peygamber yoktur. Din takipçiler tarafından oluşturulmuştur. Tarihtede hep bu şekilde olmuştur. Daha açık ifade edemem. Dini yayanlar peygambeler değildi! Dini yayanlar takipçilerdi! açık ve net!

Muhammedin yaşamı hakkında bile elimizde belge yoktur. Rivayetlere ve hadislere ki hadislerde rivayettir başka hiç bir veri yoktur!

Savaşlar takipçiler tarafından yapılmıştır. Peygamber tarafından değil! Hiç bir peygamber savaşarak din yayma çabası içine girmemiştir. Günümüz islam tarihi çarpıtılmış bir yığın rivayetten başka bir şey değildir.

Siz gerçeği arıyorsanız kendinizde aramalısınız dinde ya da başka bir noktada değil! Arif olanda kendinde ara der. Siz her insanda ortak olanı görmezden geldiğiniz sürece bire ulaşamazsınız! Benim imanım, benim dinim, denim peygamberim der durursunuz! Ortak olan "ben" herkeste olan "ben" dirki aranması gereken yer burasıdır!

Herkes tarihi konularda yanılabilir. Bunu yüzünüze vurmak değil asla amacım. Böyle bir şey hissettirdiysem özür dilerim. Ama sizin yazdıklarınız bana herkese art niyetle bakmayı salık veriyor. Herkesin için farklı oranlarda kötülük ve iyilik vardır. Tüm rivayetçileri ve kayıtçıları neden hep art niyetli görmek eğilimindesiniz? Biz farklı iki dinden bahsediyorsak sizi kafirun suresine davet ediyorum. Yok bizim kabul ettiğimiz peygamberden başka birini peygamber olarak kabul ediyorsanız; buna da saygım var. Herkes düşüncelerinde özgürdür. Ancak sizin önermelerinizi anlayabildiğimi sanmıyorum. Biz sizin seviyenizde olmayabiliriz ancak burada münazaralara iştirak ediyorsanız, bizim seviyemize uygun ifadelerle anlatmalısınız düşüncelerinizi. Sizi muhattap alıp saygı duyduğumu biliyorsunuz. Ama ben ne bir arifim ne de bir bilge. Bu konularda varmamız gereken bir menzil varsa lütfen çabuklaştırınız. Bize daha açık ve net ifadelerle yardımcı olunuz.

Farklı dinden bahseden sizsiniz. Yozlaşmış, değişime uğramış, çarpıtılmış bir dinden bahsedip durdunuz! Din afyonmudur diye sordunuz! Dinin afyonluğu görmek için önce afyon almayı kesmeniz gerek! Siz buna kafirlik diyebilirsiniz. Oysaki gerçeğin bilgisi külli cehalet ister!
Sizin ile benim seviyem arasında hiçbir fark yoktur! Bir seviyede yoktur! Seviyeyi koyan sizsiniz. Anlatılanlar açık ve nettir. Siz zihninizin kalıplarını yıkmadığınız sürece anlatılanı anlamamış olmanız normaldir. Fakat taktir edersiniz ki bu benim neden olduğum bir durum değildir! Aynı şey Kuran dediğiniz mushaf içinde geçerlidir. Mushafta anlatılanları safi bir zihne sahip olmayanın anladığı ile bu melekeye sahip olanın anladığı farklı olacaktır! Siz bunada karşı çıkabilirsiniz! Karşı çıkmanız bir şeyi değiştirmeyecektir fakat karşı çıkıyor olmanız kendinizi değiştirmek istemediğinizin açık bir kanıtıdır. bu yüzden yapılacak bir şey yoktur...
 

toz_zerresi

Yeni Üye
22 Şub 2010
184
0
0
48
Peki şu ayetlere ne dersiniz?

190 - Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.
2:217 - Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.3:121 - Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.4:75 - Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?4:84 - (Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.9:13 - Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız.Daha fazlası da var...
 

Macavity

Yeni Üye
23 Eyl 2009
138
0
0
40
İslam felasefesinden ve Spinoza'dan haberdar olunmadan böyle bir konuda yapılacak - iddialı - bir inceleme her zaman eksik kalır. Başkalarını okumak, onların düşüncelerini onaylamak, onlardan alıntı yapmak da eksiklik değil, tam tersine düşünceleri tamamlamak ve onların ötesine gidebilmek için geçilmesi gereken bir yoldur.
 

physis

Yeni Üye
3 Ara 2010
3
0
0
45
Arkadaşlar yürüttüğünüz tartışmaya saygım var fakat yaptığınız tartışma bir felsefe tartışması ya da araştırması değildir. Bir teoloji tartışmasıdır.

Teoloji çalışmaları, metodsal olarak tarihte sürekli felsefeye benzer bir yol izlemiştir. Bu nedenle felsefe ile yakın zamana kadar iç içelik göstermiştir fakat felsefe ile teoloji temelinde ciddi biçimde ayrılır. Bu temel ayrım noktası düşünce üretirken kullanılan dayanaklardır. Felsefe bağımlı bir alan değildir. Geniş bir ufuğa ve atış alanına sahiptir ya da akademik kullanımıyla bir "elevteron epistemen"dir. Yani özgür bilim. Teoloji ise vahye dayanır. Yani kutsalın dünyayı açıklayabildiğini iddia eder ve bunun üzerinden fikir yürütür. Onun için vahiy ve kutsal sürece bağlı fikir yürütmelerin tümü buna bağlı bir düzlemde üretim gerçekleştirebilir.

Tarihte böyle süreçler yaşanmıştır. Nitekim tüm orta çağ felsefesi, raihpler tarafından üretilen ve tek yanlı, tek düzlemli bir üretimdi. Buna "ancilla philosophia" denebilir Yani, uşak felsefe. Felsefe çıkar için yapılır. Yani, vahyin, kutsal kitap olan incilin akla uygunluğunu açıklayabilme çabasıdır. Skolastik felsefe dediğimiz bu anlayışın ürünüdür.

Bugün maddi olanın ciddi bir kısmı fiziksel ya da bütünselliğinde bilimsel olarak açıklanabilmektedir. Böyle bir düzlemde felsefe, bilimlerle iç içedir. Bilim sürekli gelişim halinde tarihsel doğa sürecinin öncülü ve ardılına da büyük bir hızla ulaşabiliyor. Felsefenin rotası, yüzü buraya dönüktür.

Felsefe kavramlarla uğraşır. Abstraktif bir alandır. Kavramların, abstraktların temel özelliği algısal olanla bağlantılı olmalarıdır. Temellendirilebilirliğini de bu özelliğinden alır.

Din ve onun kavramları kavramsal olarak temellendirilebilir özellikte değildirler. O halde felsefenin kavramları bakış açısıyla, kavramsal bir karşılık yaratmazlar. Bu nedenledir ki din felsefesi olmaz. Çünkü algısal kavramlara sahip değildir. Din tartışmaları teoloji ya da türkiye'de kullanılagelen ismiyle ilahiyat başlığına uygundur.
 

Macavity

Yeni Üye
23 Eyl 2009
138
0
0
40
physis hala daha böyle kaba bir pozitivizmi savunanlar herhalde sadece ülkemizde bulunabiliyordur. Kim bana özgürlüğün algısal kökenini gösterebilir? En temel problemlerinden biri özgürlük olan Kant bile bunun mümkün olmadığını söyleyerek pratik aklı devreye sokmuş. Ha ona da filozof değil diyeceksek, o zaman tarihte filozof kalmaz. Peki Augustinus, St. Thomas veya Farabi, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd, Gazali, İbn-i Haldun ve o geleneği devam ettiren Spinoza... filozof değil midir? Ve en önemlisi, biz vur deyince öldürmeden yapamaz mıyız? Evet burada yapılan tartışmanın büyük ölçüde felsefeyle alakası yok. Ama zaten felsefeyle ilgili bir başlıkta da değil, zaten felsefi olma iddiasında olduğunu da sanmıyorum. Burada eleştirilmesi gereken şey din konusunu tartışmak değil, - ona karşı olarak ya da inanarak - sürekli dinden bahsetmek, tartışmaların tümünü buna indirgemek ve tartışırken de inancının dışına çıkamadan tamamen bir dinin içinden konuşmak veya o dinin kendi içkin özelliklerini hiç incelemeden tamamen onun dışından konuşmak olmalıdır (insan inançlı olsa da inandığı dinin dışından konuşabilmelidir, veya inanmasa da reddettiği şeyi anlamaya çalışmalıdır, ancak o zaman tartışma yapma imkanı doğar). Yani kısaca bu tür tartışmalar sırf inandığı için savunmak veya sırf inanmadığı için saldırmaktan ibaret olursa bir anlamı kalmaz. İnsanın inandığındaki çıkmazları ve inanmadığındaki elle tutulur yanları görebilmesidir asıl marifet. Bu yapılmadan girilen tartışmalar gayet haklı olarak eleştirilir, eleştirilmelidir Ama Kuçuradi gbii "İslam'ın da felsefesi mi olurmuş canım" demek de en az o saydıklarımı yapmak kadar saçmadır.
 

Preatorian

Yeni Üye
14 Eyl 2010
296
0
0
45
Arkadaşlar yürüttüğünüz tartışmaya saygım var fakat yaptığınız tartışma bir felsefe tartışması ya da araştırması değildir. Bir teoloji tartışmasıdır.

Teoloji çalışmaları, metodsal olarak tarihte sürekli felsefeye benzer bir yol izlemiştir. Bu nedenle felsefe ile yakın zamana kadar iç içelik göstermiştir fakat felsefe ile teoloji temelinde ciddi biçimde ayrılır. Bu temel ayrım noktası düşünce üretirken kullanılan dayanaklardır. Felsefe bağımlı bir alan değildir. Geniş bir ufuğa ve atış alanına sahiptir ya da akademik kullanımıyla bir "elevteron epistemen"dir. Yani özgür bilim. Teoloji ise vahye dayanır. Yani kutsalın dünyayı açıklayabildiğini iddia eder ve bunun üzerinden fikir yürütür. Onun için vahiy ve kutsal sürece bağlı fikir yürütmelerin tümü buna bağlı bir düzlemde üretim gerçekleştirebilir.

Tarihte böyle süreçler yaşanmıştır. Nitekim tüm orta çağ felsefesi, raihpler tarafından üretilen ve tek yanlı, tek düzlemli bir üretimdi. Buna "ancilla philosophia" denebilir Yani, uşak felsefe. Felsefe çıkar için yapılır. Yani, vahyin, kutsal kitap olan incilin akla uygunluğunu açıklayabilme çabasıdır. Skolastik felsefe dediğimiz bu anlayışın ürünüdür.

Bugün maddi olanın ciddi bir kısmı fiziksel ya da bütünselliğinde bilimsel olarak açıklanabilmektedir. Böyle bir düzlemde felsefe, bilimlerle iç içedir. Bilim sürekli gelişim halinde tarihsel doğa sürecinin öncülü ve ardılına da büyük bir hızla ulaşabiliyor. Felsefenin rotası, yüzü buraya dönüktür.

Felsefe kavramlarla uğraşır. Abstraktif bir alandır. Kavramların, abstraktların temel özelliği algısal olanla bağlantılı olmalarıdır. Temellendirilebilirliğini de bu özelliğinden alır.

Din ve onun kavramları kavramsal olarak temellendirilebilir özellikte değildirler. O halde felsefenin kavramları bakış açısıyla, kavramsal bir karşılık yaratmazlar. Bu nedenledir ki din felsefesi olmaz. Çünkü algısal kavramlara sahip değildir. Din tartışmaları teoloji ya da türkiye'de kullanılagelen ismiyle ilahiyat başlığına uygundur.

Günümüz dinine ait bir çok kavram geçmiş kültürlerin ve felsefelerin birer uzantısıdır. Tarihin getirdikleri dinlere dönüşmüştür. Tarihi iyi irdelemeyenler için din, Tanrısal bir kavram olabilir. Fakat din, tarihsel ve kültürel bilginin getirdiği sistematik bir yapılanmanın ürünüdür. Kurallar ve kaideleri toplumsal sınırlar dahilindedir. Topluma gark olanın toplumdan beklentileridir. Günümüz dini ilahiyatla ele alınabilir fakat gerçek din tarihsel ve kültürel bir mevzudur. Zaten günümüz dininin sahteliği bahsetmiş olduğunuz gibi temel kavramlarındaki eksiklikten anlaşılabilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst