Ateizmin Ahlak Çıkmazı

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Very Self tarafından oluşturulan Ateizmin Ahlak Çıkmazı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,676 kez görüntülenmiş, 102 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Ateizmin Ahlak Çıkmazı
Konbuyu başlatan Very Self
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ferdinand Bardamu

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Ben bunu kendi üzerime alınmıyorum zira bu cümleniz beni tanımlamıyor.Şimdiye kadar ne yazmışım bellidir.
Önceki yazımda da belirttim, ateizm kişinin sadece bir yönüdür. Ve dediğim gibi ateistler arasında tanrının yokluğu dışında ortak cümleniz olması gerekmiyor, zira ateizm dediğiniz tanrısızlığı ifade ediyor. Bu sebeple evet Tanrı yokturdan başka ortaklık olması şart değildir.Bundan başka ortaklık ola da bilir olmaya da bilir...Siz neden ateistleri bir örnek hareket etmesi gereken kişiler olarak algılıyorsunuz bunu anlamış değilim.Ne kişilerin ne de bu anlayışın böyle bir iddiası yok.Sizin ateizmden anladığınız ile benim anladığım aynı değil...Mesele Tanrı meselesi ise, elbette bu konu ile ilgili ateistler temelde ayı düşüneceklerdir ve tanrı yok diyeceklerdir..Sanki sizi rahatsız eden temelde bu Tanrı yoktur cümlesinin kurulabilmesi gibi geliyor bana...Aksi takdirde ateizmi olmadığı bir şeye çevirip ve iddia etmediği şeyler üzerinden değerlendirip, üstüne bir de mahkum etmezdiniz..

Öncelikle bu başlıkta "Ateizm Tanrı yoktur der, başka da bir şey demez" konumundaki birinin bu cümle için nasıl oluyorda mesaj üstüne mesaj yazabildiğine şaşırdığımı itiraf etmem gerekiyor. Ama arkadaşım, siz ateistler sadece "Tanrı yoktur" diyen birine göre fazlaca içli dışlı değil misiniz? Bir Müslümanla aynı takımı tutabilir, aynı yemeklerden hoşlanabilir, aynı burçtan olabilir, aynı memleketli olabilir, aynı derneğe üye olabilir, aynı kıyafet seçiminden hoşlanabilirsiniz. Tüm bunlar sizi Müslümanlara sempatiyle yaklaşamaya sebep olamazken, salt bir "Tanrı yoktur" uğruna girdiğiniz bu "dava birliği" bir cümleden fazlasını gerektirmez mi?

Kaldı ki, ateistler sadece "Tanrı yoktur" noktasında birleşen insanlardır söylemi ateizmin kurumsal söylemi mi? Yani felsefe sözlüklerinde, net sözlüklerinde, forumlarda, kitaplarda yapılan ateizm tariflerinin sadece iki kelimeden (Tanrı yoktur) oluşuyor olması akıl karı mıdır?

Sayın Ferdinan hakkında birikiminiz olmadığı bir konu hakkında "bilmiyorum" demek de erdemdir. Kaldı ki, bizi de zor durumda bırakıyorsunuz. İşlenen konu hakkında pek bir şey bilmediğini bildiğimiz bir kimseyi zor durumda bırakmaktan keyif aldığımızı mı sanıyorsunuz? Oysaki vakit varken, bir takım kurtarıcı ifadelerle (bana göre, fikrimi soracak olursanız, kanımca, emin değilim ama, öyle sanıyorum ki) düşüncelerinizin tıpkı yolundan gittiğiniz ateizm gibi nev-i şahsına münhasır olduğunu itiraf edip yazılarınıza daha çok saygı göstertebilirdiniz. Oysa siz zor durumda kalmama adına felsefenizi aşağılamayı seçerek onu tek cümlelik bir slogana indirgediniz. Bir futbol takımının sloganı bile sizin felsefenizin açıklamasından uzun sürüyor.

Ateizm: Tanrı yoktur (2 kelime)
Liverpool taraftarı: You will never walk alone (5 kelime)

Ama ben sizin felsefenizin sizin gibi yeterli bilgiye sahip olamayanları kapsamayabileceği düşüncesinden hareketle (ki bu bile bir saygı çeşidir) felsefenizin yapıtaşlarını, kolonlarını irdelemeye devam edeceğim. Diyorsunuz ki, ateizmin ahlak gibi bir konu başlığı yoktur. Google'a ateizm ahlak yazıp enter çekiyorum bakalım neler oluyor:











http://www.felsefe.net/genel-tartisma-alani/73997-ateizmin-ahlak-cikmazi.html (Bu aynı zamanda bizim konumuz oluyor)



(caner taslaman ile söyleşi)

(caner taslaman ile söyleşi)



Gelelim Yabancı Kaynaklara

























Bu böyle yüzlerce sürer gider...

Yani Sayın Ferdinand bakın insanlar nette nasıl çatır çatır yok dediğiniz şeyi tartışmış...

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki Türkiye ateistinin ahlak anlayışı ironik olarak İslami referanslardır, işte bütün sıkıntı bir ateistin bunu kabullenmek istememesidir, aksi takdirde cinselliğimizi doya doya yaşamamamız için maddesel bazda bir sıkıntı görülmüyor?
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Evet ensest ilişkiyi onaylamam ve ahlak dışı bulurum. İşte problem dediğim burada. Ateist olmamın bununla bir ilgisi yok. Ateizm bir ahlak tanımlaması değildir ,ancak ateistler şu ya da bu bir ahlaki tutuma sahiptir ve bu sebeple de bu iğrenmenin kaynağı kişinin sahip olduğu diğer “İZM”lerdir. Tanrının varlığını inkar eden bir kişinin başka İZMleri vardır. Siz ahlak dinden gelir ön kabulünü yaptığınız için hatalı bir sonuca varıyorsunuz. Farklı “İZM”lerin ahlak anlayışları da farklıdır. Her sonuna “İZM” gelen kelime bir ahlak tanımlaması içermez.

Bunlara futbol literatüründe "al da at dercesine gol pası vermek" denir. Hem ensest ilişkiyi onaylamayacaksınız dahası ahlak dışı bulacaksınız hem de bir materyalist olarak bunu br problem olarak da görmeyeceksiniz. Dahası bu durumun ateizm ahlakıyla değil de her ateistin sahip olduğu ikinci ahlaki referanslarla sahipleneceğini söylüyorsunuz. Tamam bana diyalektik materyalizmle ensestten iğrenme arasındaki doğrudan ilişkiyi söyleyin o zaman? Olayı ateizmden çıkarınca rahatlayacağınızı mı sandınız? Bana göre diyalektik materyalistin ensestten iğrenmesi bir ateistin iğrenmesinden daha büyük bir paradokstur.
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Siz insan hayvan akrabalığını günlük dilde algılarsanız böyle anlamsız bir takım yorumlara ulaşırsınız..Hayvan insan akrabalığını, hayvanlar insanların amcasının oğludur , yahut teyzesidir gibi uçuk bir yaklaşımla ele almanıza ancak pes denebilir..

Kızmayın ama burada saçmalamışsınız. Kim iddia edilen evrim şemasındaki akrabalık ilişkilerini karikatürize ettiğiniz gibi (teyze oğlu, amca oğlu) bir ifadede kullandı. Kendi kafanızdan bana bir şey isnad ediyor yine isnad ettiğiniz şeye cevap verip saçmaladığımı iddia ediyorsunuz. Lütfen kanıtsız konuşmayın.
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Ben sizin Tanrıdan geldiğini kabul ettiğiniz şeyleri, insanlığın uzun bir birikim neticesinde elde ettikleri şeyler olarak görüyorum. Bildiğiniz üzere bir takım canlılar bireysel bir yaşam sürerken, diğerleri topluluklar halinde yaşam sürerler. İnsanlar ikinci tür canlılardır. İkinci türde bir canlı olmak , farklı bireylerden oluşan bir topluluk içerisinde yaşamayı gerektirir. Bu birlikte yaşam , kişiler arası bir ilişkiyi ifade eder. Toplum dediğiniz şey ise insanlar arası bu ilişkilerin tamamıdır. Hayatta kalabilmek için tüketim (yeme , içme barınma örneğin) zorunludur. Tüketmek için ise toplumsal anlamda bir şey üretmeniz gerekmektedir ki tüketebilesiniz. Bireyin ve dolayısı ile toplumun hayatta kalabilmesi tüketmesine, tüketmesi de üretmesine bağlıdır. Neticesinde toplumsal organizasyonun temelini oluşturan şey üretimdir. Bir şeyi üretmek için ise insanın kendi vücudu da dahil olmak üzere üretim araçlarına ihtiyaç vardır. Bu üretim araçlarının mülkiyet biçimi bir toplumun altyapısını luşturur. Mükiyet biçiminden kasıt ise şudur: Örneğin üretim araçları ayrı ayrı kişilere ait olabilecek mi? Yoksa kişilere değil de toplumun tamamına mı ait olacak? Üretim araçları üzerinde tasarrufta kim bulunacak? gibi..Üretim biçimleri ise farklılaşır. Örneğin köleci sistem,feodalite, kapitalizm bunlar biri diğerinden önce gelen üretim biçimleridir. Kapitalist üretim biçimini alın. Bu üretim biçiminin dayandığı kurumlar vardır. Özel mülkiyet, veraset, serbest girişim özgürlüğü, rekabet kurumu fiyat mekanizması gibi..Bakın burada özel mülkiyet kurumu var yani az önceki üretim araçları mülkiyeti ayrı ayrı kişilere ait olabilecek mi sorusuna evet yanıtını veriyor..Buradaki özel mülkiyet sadece üretim araçları ile de ilgili değildir. Kapitalizmin özel mülkiyet tanımı kişinin kendi kararlarını kendi verebilmesini, yani kendi üzerinde tasarruf hakkını da ifade eder. Benzer şekilde serbest rekabet kurumu da bireylerin kendi iradeleri ile karar vermesi durumudur. Diğer kurumların içerisinde de bu özel mülkiyet anlayışının izlerini bulabilirsiniz. Kişinin kendi iradesine sahip olduğu bir anlayışın üzerine kurulmuş bir üretim biçimi var. Buna üretim ilişkileri denir. İşte altyapı dediğimiz şey budur. Kişi kapitalist sistemde, eylemlerini kendisinden önceki üretim biçimlerine görece olarak ,daha çok kendi özgür iradesi ile ortaya koymaktadır. Bireylerin kendi iradelerine sahip olduğu bu sistemde, kişiler kendi iradeleri dışında belirlenmiş bir otorite tarafından yönetilmeyi anlamsız bulacaklardır ve nihayetinde bir monarşi değil de bir demokrasi kavramı geçerlilik kazanacaktır. İnsanlar kendi iradeleri ile oy kullanacak ve kendilerini yönetecek olanları belirleyeceklerdir. İşte bu demokrasi dediğiniz kavram, aslında belirli bir üretim ilişkisinin sonucunda ulaşılmış bir kavramdır. Bu ve benzeri yönetim biçimi, ahlak, din, özgürlük, politika, siyaset, hukuk, sanat felsefe gibi kavramlar bu şekilde belirlenirler ve üstyapı olarak adlandırılırlar. Kısacası altyapı, üst yapıyı belirler, üst yapı da altyapıya etki eder ve onu değiştirir. Misal , şu anki toplumlar kapitalist toplumlardır ve bu toplumlarda kölelik sistemi ahlaksızlıktır. Zira dediğim gibi, kapitalizmin özel mülkiyet kavramı, kişinin kendi üzerinde tasarruf hakkını da kapsar. Köleci üretim biçiminde de özel mülkiyet vardır. Ancak burada, sadece bazı insanlar kendileri üzerinde tasarruf hakkına sahiptir. Roma kanunlarında”” köle ya da başka bir hayvan”” ibaresi kullanılmaktadır ve bu meşru bir durumdur. Köle bu sistemde bir üretim aracıdır. Böyle bir üretim biçiminden , modern anlamda bir demokrasi (böyle bir altyapıdan, böyle bir üstyapı) bekleyemezsiniz, çünkü bu sistemde yalnızca üretim araçlarına sahip olanlar oy kullanır ve kendilerini yönetenleri seçebilirler..İşte toplumsal ahlak anlayışı diğer üstyapı öğeleri gibi bu şekilde belirlenir..
“”Yani nereye çekersek çekelim bir şekilde idealizme/maneviyata/ilahi kaynaklara çekilmekten kurtulamıyorsunuz “” tespitiniz de hatalıdır…

Marxist jargona aşina olduğunuz anlaşılıyor. İnsanların birbiriyle olan ilişkilerinin (çoğunlukla üretim) toplumdaki ahlak unsurlarını da ortaya çıkardığını iddia ediyorsunuz. Tamam ona da varız. Üretim ilişkileri ya da mülkiyet problemi ensestten nasıl iğrendirmiştir insanoğlunu?
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Tanrıyı yadsıma dışında nerede ortaklaştırıyorum..? Ortak ateist anlayışı sayamazsınız çünkü defalarca söylediğim gibi ateistlerin ahlakı, “ateizmin ortak ahlak görüşü şudur”gibi bir yerden gelmiyor. Ateistler de bulundukları toplum itibari ile benzer ahlak anlayışına sahip olacaklardır..Siz bana mühendislerin ortak ahlak anlayışını sayabilirseniz, ben de size ateistlerin ortak özellikleriniz sayabilirim..

İşte buna çarpıtma denir. Ahlakın en ilişkili olduğu varlık olan Tanrı gibi bir varlığa yok diyen (velev ki gerçekten yok bile olsa) bir felsefeyle nasıl oluyor da mühendislik gibi bu konuda konuşmaya başlar başlamaz saçmalayacağına herkesin yüzde yüz emin olacağı bir sahayı karıştırırsınız? Tanrılılık da Tanrısızlık da insan hareketlerine, davranışlarına, algılarına, beklentilerine yön verir. Mühendislik için böyle bir durum söz konusu mu?
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Bunun ne kadar anlamsız bir soru olduğunun farkındamısınız?..Yahu matematik biliminin ahlak tanımlaması yoksa matematik niye var denebilir mi..?

Şimdi sevgili okuyucular. Hatta okumayıcılar. Yani buradaki ilgisizliği anlamak için okumak bile gerekmiyor. Ben Ferdinand arkadaşıma "Ateizmin ahlak tanımlaması yoksa niye var diyorum" o da bana "o zaman matematiğin ahlak tanımlaması yoksa niye var denilebilir mi?" şeklinde kafamdaki Ferdinand Barambau imgesinin son kırıntılarını da tarumar eden bir cevap veriyor.

Ateizm nireeee, matematik nire?
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Ahlak size göre Tanrıdan geliyor ve tanrı mutlak ise Tanrının ahlakı da mutlaktır..İslam ahlakı (ki size göre Allah’ın ahlak anlayışıdır)değişir mi? Mutlaklık , sizin felsefi görüşünüzün içerisinde tutarlılık açısından gereklidir aksi halde İslam ahlakı örneğin mutlak değildir ve değişir o halde Kuran mutlak değildir ve değişir..

Kuran bir (1) tane mi, evet bir tane. İndirildiği günden bu güne kadar değişmiş mi? Değişmemiş. Yani Allah'ın emir ve yasakları konusunda bir yalpalama, fikir değişikliği, geriye dönme, vaz geçme olmuş mu? Olmamış. Bu emir ve yasaklar Mekke şehrinde milyonlarca farklı etnisite, renk, dil ve yapıda insanı bir şekilde bir araya toplamış mı? Toplamış. Ha ana gövde ağırlıklı olarak aynı olmakla birlikte, küçük nüans farkları da var mıdır? Vardır.

Yani ben cümlelerinizi böyle anladım ama biraz daha açarsanız daha etkin katılımımız olacaktır
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Ferdinand Bardamu, istersen sana yardımcı olayım Caner Taslaman konusunda.

Ekşi'den linkler de verilmiş ya oradan başlayalım:

hristiyan koktendincilerin kitaplarinin tercume ve ozetini harun yahya'dan daha iyi yapmak suretiyle docent olmus buyuk dusunur

bana göre tanrının varlığını önkabul alarak düşünürlük yapmaktadır. bir düşünür için hayırlı bir özellik değildir. makalelerindeki "tanrısal müdahaleyi, mucizelerin ve özgür iradenin varlığını ispat ettiğini söylemiyoruz; yani doğal teoloji yapmıyoruz." türevi cümleleri ciddiye almayınız.
fizik ve bilim hakkinda hiçbirşey bilmeden çok şey konuşabilen bir insanmış kendisi. bilimsel konuları merak edip okuması oldukça güzel ama keşke konuştuğu şeylerin matematiği hakkında da atıp tutabilse.

bilmediği konularda, o konuları onun yaşı kadar yılda tecrübe etmiş, özümsemiş bir insana, bilim adamına tabir-i caizse ayar vermeye kalkmış adam!
kendi kafasının ne olduğunu dahi almayacağı problemleri çözmüş bir insana fiziği öğretmeye kalkmıştır.

quantum kozmoloji'den falan bahsetti, sorarlar adama hiç eline kağıt kalem alıp schrödinger denklemi çözdün mü sen hayatında?

ülkenin nereye gittiğinin en güzel,net örneği ve ölçüsüdür

kendisinde bolca cahil cesareti vardır.

elektromanyetik teori (emt) kitabının kapağını görüp, elektromanyetiğin deneysel olarak gözlemlenemeyecegini iddia etmek derecesinde salvolar atma yeteneği olduğunu gördüğüm kişi.

quantum ve kozmoloji kelimeleri yanyana gelince de otomatikmen iş teorik olmuyor, efendiler. quantumun bugün gözlemlenebilen basit deneysel sonuçlarının matematiğini ve olasılığın neden dahil olduğunu bilen her kişi, quantumun açıklamaya çalıştığı her olayın da aynı temellere dayandığını bilir. teknolojinin yettiği kadarını gözlemlersin, yetmediğini tahmin edip usul usul zamanı gelmesini beklersin.

moleküler biyoloji ve güncel evrim teorisi ile ilgili zerre kadar bilgi sahibi olmayan kişi.


evrim teorisi felsefe ve tanrı isimli kitabının ismini ilahiyat fakültesinde okuyan bir öğrenciden duydum, sitesinden indirip rasgele birkaç sayfa okudum. bir sayfada doğru olmadığı defalarca ve birçok bilimsel yayın ile açıklanmış olan flagellum'un indirgenemez kompleksliliği teranesinden, bir başka sayfada "dünya 10 santim yakın olsa buharlaşırdı, 10 santim uzak olsa donardı" geyiği ile dünyanın canlılık için ne kadar özel ve yegâne bir yer olduğundan bahsediyordu (ki daha birkaç gün önce nasa mars'ta mikrobiyal yaşam fosilleri olabileceğinden şüphelendiği yapılara rastladı, mars'ta bir dönem mikrobiyal bir ekoloji baş göstermişse bunu nasıl açıklayacaklar düşünmek istiyor muyum emin değilim, ama bu "dünyanın çok acayip bir şekilde canlılık için tasarlandığı" saçmalığından vazgeçmek zorunda kalacakları açık).

bu kadar harun yahya kopyası olup ona bir tane bile referans vermemiş olması, bende harun yahya'nın kötü ünü yüzünden bir türlü giremediği akademiye onun düşüncelerini tanıtma projesi olabileceği izlenimini uyandırdı. harun yahya maşası olmak mı yoksa bağımsız bir şekilde onun kadar saçma bir noktaya varmak mı daha fena, bilemiyorum tabi.


evrim teorisi felsefe ve tanrı isimli kitabının ismini ilahiyat fakültesinde okuyan bir öğrenciden duydum, sitesinden indirip rasgele birkaç sayfa okudum. bir sayfada doğru olmadığı defalarca ve birçok bilimsel yayın ile açıklanmış olan flagellum'un indirgenemez kompleksliliği teranesinden, bir başka sayfada "dünya 10 santim yakın olsa buharlaşırdı, 10 santim uzak olsa donardı" geyiği ile dünyanın canlılık için ne kadar özel ve yegâne bir yer olduğundan bahsediyordu (ki daha birkaç gün önce nasa mars'ta mikrobiyal yaşam fosilleri olabileceğinden şüphelendiği yapılara rastladı, mars'ta bir dönem mikrobiyal bir ekoloji baş göstermişse bunu nasıl açıklayacaklar düşünmek istiyor muyum emin değilim, ama bu "dünyanın çok acayip bir şekilde canlılık için tasarlandığı" saçmalığından vazgeçmek zorunda kalacakları açık).

bu kadar harun yahya kopyası olup ona bir tane bile referans vermemiş olması, bende harun yahya'nın kötü ünü yüzünden bir türlü giremediği akademiye onun düşüncelerini tanıtma projesi olabileceği izlenimini uyandırdı. harun yahya maşası olmak mı yoksa bağımsız bir şekilde onun kadar saçma bir noktaya varmak mı daha fena, bilemiyorum tabi.

fizikten anlamaz kişi, çünkü fizikçi değil.

fizikten de anlayabilir ama bla bla diyecekler için tekrar edeyim, anlayamaz. fizik bir sakız olsaydı kendisinin sandığı gibi, ağzına atıp çiğneyebilirdi, ama olmadığından mütevellit fizikten anlamaz. anladığını sanar ki bu anlamamaktan, bilmemekten daha beterdir.

fizik yorumla, dinleyerek, popüler formülsüz kitapları okuyarak anlaşılmaz. çünkü dili matematiktir. nasıl ki arapça okuyamadan kuran size hiyeroglif gibi gozukuyorsa, matematik bilmeden fizik hakkında konusmak da aynı seviyede bok yemektir.

fizikçi olmaya çalıştığım sürece öğrendiğim en önemli şeylerden biri: karşımdaki bir fizik hocasıysa, ne derse desin, benim henüz bilmediğim sağlam bir referansının olduğudur. beni o an "yahu bir dakka" derdirtecek bir sey olsa bile nefesimi tutmam gerektiğidir. hele ki hoca kendi alanında konusuyorsa...

"kuantum kozmolojisiyle kuantum teorisini karıstırırsanız" gibi bir laf etti.
haddini yitirmiş arkadaş, sen ne quantum bilirsin, bildigini sandıgın sey nedir? karsındaki adam muhtemelen onlarca kez dersini vermis, quantum field theory, particle physics ve relativity calsıtıgına göre muhtemelen ögrencilik hayatında direk quantum tabanlı ya da icinde quantum gecen onlarcasını ders olarak almıstır. sen quantumun ne oldugunu bilmeden quantum cosmologyden bahsediyorsun, bir de bunlara hakimmiş gibi karsındaki fizikçinin bunları birbirine karıstırdıgını soyluyorsun. karsındaki adam o konuda arastırma yapıyor bu ne demek? adam su an dunya uzerinde o konuya katkı yapabilecek sayılı kişilerden. sen kimsin?
ilki karıstırılacak bir sey yok, ortada quantum kozmoloji ve quantum teorisi bu adamın soyledigi gibi karısacak ayrı seyler degildir. quantumdaki dalga modelinin, olasılık modelinin, evrenin baslangıcını olusturan kosulları ele almada kullanılmasına quantum cosmology denir.

peki ben bu adam a bu kadar kızmısım, bu adamın fizigi kendi kendine ogrenmesine hic mi ihtimal yok ben cok yanılıyor oalbilirmiyim?
olamam, cünkü bilim köşeyi döndüğünüzde karşılaşacağınız ve şıp diye kavrayacağınız bir şey değil. geçtiğimiz yüzyıl bilimde çağ atladığımız yüzyıl. tüm bu yüzyılın fizik birikimini edinmeniz mümkün değil genel hatlarını 4 yıllık fizik lisansıyla çizebilirsiniz ki bu sizi 1950lerin fizigine bile getiremez, masterda alacagınız derslerle bu lisansta çizilen genel hattın üzerinden gidersiniz ve sectiginiz bir uctan ilerlemeye baslarsınız. yani fizik okumak icin daha dogrusu tüm temel bilimler icin boyle, o konuda bilirkişi olabilmeniz için hayatınız feda etmeniz gerekir bir bakıma.
fizik okuyup aynı anda matematik te okuyabilirsiniz, elektronik mühendisliği, hatta kimya, bilgisayar mühendisliği bile okuyabilirsiniz. bunkarı aynı andan yapmak kişiyi daha çok yoracaktır ama kişinin aynı potansiyelini kullanarak, aynı matematiksel birikimini, aynı analitik zekasını ve tecrübesini kullanabilecegi seylerdir.
ama fizik okuyup sosyoloji okuyamazsınız, yapan olmus olabilir ama hem fizik doktorası, hem sosoyoloji doktorası alabileceginizi zannetmiyorum.
yinde de yapan olmus olabilir.
peki bu kişi fizik doktorası mı yapmış? hayır. lisans, yan dal? hayır. ailede de mi fizikçi akşamları bu altın çocuğua uykudan önce iki saat fizik, matematik anlatsın, ailede kimya mühendisi varmıs, fizige ilgisi oradan geliyormus.

ülkedeki en önemli sorunlarımızdan biri uzman sorunu, beyaz gömleği giyip kollarını kıvıran herkes uzman oluyor.

bu tür insanların popüler olup televizyonda, orada burada fizik, quantum, evrim gibi konularda "yetersizce" konuşmasının tek nedeni, günümüz gerçek türk fizikçilerinin ve biyologların bilgilerini "herkesin anlayacağı şekilde" kağıda döküp kitaplaştırmaması.

caner taslaman, yetersiz bilgisi ile quantum teorisi veya evrim üzerine kitaplar yazıp bunları bastırıyor fakat bizim "gerçek" bilimcilerimiz böyle bir çaba içerisine girmiyor. ve dahası, yine gerçek bilimcilerimiz ilgili konuları halkın anlayacağı biçimde aktarabilecek bir dil geliştirme derdinde dahi değil.

bilim nedir bilmeyen sözde bilim adamı. lütfen 3 dakikanızı ayırıp kendisini kendi ağzından dinleyin.

yobazların bilim insanı taklidi yaparak inanç propagandası yapmaya çalışma modası akıllı tasarımın abd de açılan davaları kaybetmesinden sonra bitti sanıyordum ama türkiyede böyle adamlar hala prim yapıyor.

efendim bu adama göre allah var demek yasakmış, çünkü bu kötülükten başka şey düşünmeyen materyalist bilim insanları, her şeyin doğal yollarla açıklanması gibi bir kural koymuş, bu sebepten bütün bilim kitapları bu kurala göre yazılmış, o yüzden de bunların inandığı uzay babacığına kimse inanmıyormuş. daha test edilebilirlik nedir, pozitif kanıt nedir anlayamamış bir insanın bilim felsefsi dersi vermesi kadar trajik bir durum olabilir mi ? burası türkiye, oluyor işte

allah var ön kabulü, dogmasıyla yola çıkıp dünya gerçeklerini bu dogmaya uydurmaya çalışan, uymayıncada bütün bilim adamlarına "natüralist bunlar zaten bakın doğal açıklamayı unutun nasıl da kolay oluyor allaha inanmak" demeye getiren bir insana ne anlatılabilinir ki ?


adamlar sanki yumruklarını sıkmışlar, hep bu atayist kafirlerin kendilerini karşı kullandıkları 'bilimsel şeylere' cevap verememenin ezikliğini hissetmişler, bir kurtarıcı ummuşlar ve o kurtarıcı/mesih de bu adammış gibi bir tavırları var. hayallerindeki bu islamman bilimden anlayan ama tabiki önce allaha inanan, atayist kafirlere 'bilimsel şeylerle' cevab verebilen sonrada namaza giden bir adam. işte o zaman güneş doğacak ve islam dünyası kendi canını bile kurtarmaktan aciz geri kalmışlıklarıyla ünlü bir yer olmaktan kurtulacak ve bilimsel keşiflerle dünyayı atayist bilim insanlarından kurtaracaklar...

bilim nasıl yapılır acaba diye sormadan, elini hamura bulaştırmadan bilim felsefesi ürettiğini sanan cahil, cahil ve de cahil. bir de şarlatan, şarlatan demiş miydim? hayır, suç meydanı boş bırakan bilim insanlarında, kendini bilim sözcüsü sanan şarlatanların nedeni onlar desem de boş. az buçuk muhalif olsan adını karalayıp sokağa atmaları an meselesi. bunlara inat yurdu terketmemeli tabi..

kendisi gibi insanların prim yapması çok vahim bir durum. bilimin baltalanmasında şeyhlerden, hacılardan, hocalardan, daha tehlikeli bu adam. her fırsatta bilimle dini ilişkilendirmesi, bu insanın saçma sapan tezleriyle doçent olması, "fizik" tartışılan televizyon programlarına çıkması ülkemiz için çok acı ve üzücü.
Başka şeyler de var tabi...


Haberlerden:

AKP'nin üniversitelerde kadrolaşma atağı doğrultusunda, YTÜ'de tarikat bağlantıları açık olan ve bilim-dışı kitaplara imza atan Caner Taslaman'ın doçentlik ataması yapıldı.

 

self_evident

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Haz 2012
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Evet böyle söylüyorum.Ateizm kişinin bellirli bir konudaki duruşunu ifade ediyor..

Aslında size katılıyorum. Bu durumda ateizmin kişinin üst kimliği olamayacağı görüşüne de sanıyorum siz katılıyorsunuz?

Bu yaklaşım ateizmi felsefe olarak oldukça basitleştiren, merkezi konumdan uzaklaştıran bir bakış açısı. Kendilerini ateist olarak tanımlayan arkadaşlar bu konuda ne düşünüyor doğrusu merak içindeyim.

Burada bu konu ve sizin özelinizde, bir önceki mesajımda ifade etmeye çalıştığım, üst kimlikle uyumlu değer yargıları bağlamında sizin özel pozisyonunuzu da merak ediyorum.

Sayın Very Self bir örnek vermiş, ensest konusunu gündeme getirmiş. Siz de bunu ahlaksızlık olarak gördüğünüzü ifade etmişsiniz. Doğrusu kendisini diyalektik materyalist olarak tanımlayan bir insan için bu yaklaşım beklenmedik bir yaklaşım.

Doğrusu "ensest ilişkiden uzak dururum ama bunu ahlaksızlık olarak nitelemem" gibi bir pozisyon daha az şaşılası olabilirdi, ancak siz açıkça bu tarz bir ilişkiyi "ahlaksızlık" olarak nitelendirdiniz. Yine siz üst kimlik olarak diyalektik materyalizmi ifade ediyorsunuz.

Bu durumda, bu ahlaki pozisyon alışınızın bu üst kimlikle nasıl bir bağı olduğunu izah(en azından kendinize) etmek gibi bir sorumluluğunuz bulunduğu kanaatindeyim.

Başlığın kuşattığı anlam açısından bakıldığında, ahlaki davranışların ateist özelinde dayanakları, referansları sorgulanıyor. Bu bağlamda diyalektik materyalistin ensesti ahlaksızlık olarak görmesi gerçekten irdelenmesi gereken bir durum diye düşünüyorum.

Bu "ahlaksız" yargısının diyalektik materyalizme bağlanabilmesi bana mümkün görünmüyor. O halde geriye belki sıklıkla dikkat çekilen toplum ve değerleri kalıyor. Bu durumda da yine sayın Very Self'in işaret ettiği İslam ahlakı ile karşılaşıyoruz.

Temelleri diyalektik materyalizme dayanmayan ya da diyalektik materyalizm tarafından onaylanmayan davranış kalıplarının uygulayıcısı olmak, diyalektik materyalist tarafından(bu başlığa özel sizin tarafınızdan) bir paradoks olarak görülmüyor mu?

Ben bu soruyu ve cevabını çok önemsiyorum.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

[
Öncelikle bu başlıkta "Ateizm Tanrı yoktur der, başka da bir şey demez" konumundaki birinin bu cümle için nasıl oluyorda mesaj üstüne mesaj yazabildiğine şaşırdığımı itiraf etmem gerekiyor. Ama arkadaşım, siz ateistler sadece "Tanrı yoktur" diyen birine göre fazlaca içli dışlı değil misiniz? Bir Müslümanla aynı takımı tutabilir, aynı yemeklerden hoşlanabilir, aynı burçtan olabilir, aynı memleketli olabilir, aynı derneğe üye olabilir, aynı kıyafet seçiminden hoşlanabilirsiniz. Tüm bunlar sizi Müslümanlara sempatiyle yaklaşamaya sebep olamazken, salt bir "Tanrı yoktur" uğruna girdiğiniz bu "dava birliği" bir cümleden fazlasını gerektirmez mi?

Kaldı ki, ateistler sadece "Tanrı yoktur" noktasında birleşen insanlardır söylemi ateizmin kurumsal söylemi mi? Yani felsefe sözlüklerinde, net sözlüklerinde, forumlarda, kitaplarda yapılan ateizm tariflerinin sadece iki kelimeden (Tanrı yoktur) oluşuyor olması akıl karı mıdır?

Sayın Ferdinan hakkında birikiminiz olmadığı bir konu hakkında "bilmiyorum" demek de erdemdir. Kaldı ki, bizi de zor durumda bırakıyorsunuz. İşlenen konu hakkında pek bir şey bilmediğini bildiğimiz bir kimseyi zor durumda bırakmaktan keyif aldığımızı mı sanıyorsunuz? Oysaki vakit varken, bir takım kurtarıcı ifadelerle (bana göre, fikrimi soracak olursanız, kanımca, emin değilim ama, öyle sanıyorum ki) düşüncelerinizin tıpkı yolundan gittiğiniz ateizm gibi nev-i şahsına münhasır olduğunu itiraf edip yazılarınıza daha çok saygı göstertebilirdiniz. Oysa siz zor durumda kalmama adına felsefenizi aşağılamayı seçerek onu tek cümlelik bir slogana indirgediniz. Bir futbol takımının sloganı bile sizin felsefenizin açıklamasından uzun sürüyor.

Ateizm: Tanrı yoktur (2 kelime)
Liverpool taraftarı: You will never walk alone (5 kelime)

Ama ben sizin felsefenizin sizin gibi yeterli bilgiye sahip olamayanları kapsamayabileceği düşüncesinden hareketle (ki bu bile bir saygı çeşidir) felsefenizin yapıtaşlarını, kolonlarını irdelemeye devam edeceğim. Diyorsunuz ki, ateizmin ahlak gibi bir konu başlığı yoktur. Google'a ateizm ahlak yazıp enter çekiyorum bakalım neler oluyor:

Bu kadar uzun ve gereksiz bir paylaşımı boşuna yapmışsınız zira benim söylediklerimi yalanlamıyorlar ..Ateizm dediğiniz şeyin ahlak tanımını ,sizin yaptığınız gibi ateistler üzerinden tanımlamaya çalışıyorlar..Buradan da zaten ateistler namına ahlakın kökeni ile ilgili bir ortaklığa sizin beklediğiniz anlamda varılamıyor.Ateistler için ahlak adına mutlak anlamda söylenebilecek şey ahlakın tanrıdan gelmediğidir.. .Çünkü ateizm dediğiniz varlık felsefesi ile ilgilidir..Ahlak dediniz ise ahlak felsefesi ile ilgilidir...Siz mutlak varlık tanrıdır ve herşey ondan gelire inandığınız için ahlak da tanrıdan geliyor ön kabülüne sahipsiniz ve haliyle ateizmin “”ahlak şudur”” gibi kavramı olması gerektiği yanlış inancına sahipsiniz…paylaştığınız ilk yabancı kaynak bir ateist tarafından yazılmış ve ateistin ahlakı nereden geliri anlatıyor..Sonuçta da benim dediğim yere geliyor ve ekliyor ateistler için ahlakın kaynağı bu dünyadır tanrı değildir..Bu kadar fazla şeyi paylaşınca sanırım karşı tarafın da incelemesi zorlaşır ve ben de çok şey yazmış gibi olurum ve altta kalmam diye düşündünüz anca bu davranış biçimini terk etmeniz sizin için de benim içim de iyi olacaktır..

Sizin benim bilgililiğimi değerlendirecek kapasiteniz olsa idi , benim ile ilgili bu bilgisizlik iddianızı değerlendirebilirdim..Ancak sosyoloji yahut felsefe ile ilgili temel eksikleri olan ve bu eksiklerini de karşıdakine atarak olgun olma gibi bir özellik de göstermeyen birinin bu yorumunu dikkate almam.Yavuz hırsız ev sahibini her zaman bastıramaz.
İnsanlar bu konuyu tartışmazlar, nette de tartışmamışlar demediğim için kendi hayal ürünlerinizi yine size bırakıyorum…

Mevzu ateizm ve ahlak konusunun tartışılıp tartışılmaması değil..Ateizmin ne olup ne olmadığı mevzusu..Ancak siz meseleye hakim olmadığınız için bir oraya bir buraya savruluyorsunuz,.Tartışmanın zeminini genişletmeye çalışarak , acaba şuradan yahut buradan bir çıkış yolu bulabilirmiyim gibi kişisel bir varolma mücadelesi veriyorsunuz..
Ateizm tanrıyı yok sayan öğretilerin genel adıdır.Tanrıtanımazlık/ateizm : Ateizm tanrıyı yok sayan öğretilerin genel adıdır. Tanrıyı kesin olarak ve açıkça yok saymaktır…(Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü (geliştirilmiş yeni basım) sayfa :302 Tanrıtanımazlık/ateizm başlığı…
Şimdi Ateizmi bana kaynak göstererek tanımlayın bir zahmet ..Ateizm nedir? Soru bu kadar basit…Tanımlayın ve kaynak gösterin..

Futbol takımının bilmemne kaç kelime şu felsefenin bilmemne kaç kelime hesabı da anlamsız..Aforizmalar da kısadır ancak çok şey anlatırlar..Bu sebeple çok kelime az kelime kıstası yapamazsınız..


Bunlara futbol literatüründe "al da at dercesine gol pası vermek" denir. Hem ensest ilişkiyi onaylamayacaksınız dahası ahlak dışı bulacaksınız hem de bir materyalist olarak bunu br problem olarak da görmeyeceksiniz. Dahası bu durumun ateizm ahlakıyla değil de her ateistin sahip olduğu ikinci ahlaki referanslarla sahipleneceğini söylüyorsunuz. Tamam bana diyalektik materyalizmle ensestten iğrenme arasındaki doğrudan ilişkiyi söyleyin o zaman? Olayı ateizmden çıkarınca rahatlayacağınızı mı sandınız? Bana göre diyalektik materyalistin ensestten iğrenmesi bir ateistin iğrenmesinden daha büyük bir paradokstur.

Problem olarak görmediğimi nereden çıkardınız?..Ahlaksızlıktır demiştim ancak bu ahlaksız bulma durumum ateizm ile alakalı değil diyalektik materyalizm ile alakalı çünkü toplumsal bilinç, bireyin bilincini belirler ve haliyle toplumun geneli enseste karşı olduğundan ve ateist de o toplumun bir bireyi olduğundan o da diğer bireyler gibi bu ahlak anlayışını benimser.Tekrar hatırlatıyorum toplumda alt ve karşıt kültür kavramlarını da unutmadan değerlendirin...

Ensest yahut diğer sosyal bir olgu söz konusu olduğunda tarihsel gelişime bakılır. Ensest tarihin belirli bir döneminden sonra toplumsal olarak yasaklanmış bir olgudur. İlkel toplumlarda günümüzün çekirdek aile kavramı yoktur, tüm kadınlar ve tüm erkekler birbirlerinin karı ve kocasıdırlar. Bu safhada ensest var tüm erkekler ve kadınlar arası cinsel ilişki söz konusu olduğundan, bir erkek kendi kızı ile , bir anne de kendi oğlu ile cinsel ilişkide bulunabilir.Ancak bu dönem insanlıkta oldukça eski bir dönemi ifade etmektedir.Bu durum o zaman için ahlaksızlık değildir.Sonraki aşamalarda giderek kuşaklar arası evlilik ve akrabalar arası evlilik yasaklanmıştır. Bu şekilde ensest için toplumsal bir yasak konulmuştur.. Bir toplumun sağlıklı olabilmesi için bireylerinin de sağlıklı olması gerekmektedir. Ancak yakın akrabaları ile cinsel ilişkiye girmek ve bunun sonucunda sağlıksız bireyler dünyaya getirmek büyük bir olasılıktır..Özellikle insandan başka üretim aracının olmadığı ve bu nedenle de çalışabilecek (sağlıklı) birey sayısının çokluğunun daha fazla üretimi ifade ettiği bir safhada , bireylerin giderek kendilerine daha az akraba olan kişilerle cinsel ilişki kurabilecekleri bir toplumsal norm ortaya konmuştur..Bu durum üretim biçiminin bir zorunluluğudur, tanrının buyruğu değildir. Ne demiştim önceki yazımda? Altyapı üstyapıyı belirler üst yapı da alt yapıya etki eder ve onu değiştirir..Burada da ensestin yasak olma olgusu ortaya çıkmış, daha sonra toplum bilincinde yerleşmiştir. Haliyle ben doğduğumda diyalektik materyalist değildim,bir bireydim ve toplumun kurumları bana ensestin iğrenç bir şey olduğunu herkese öğrettikleri gibi öğrettiler....Ancak bu öğretiler dinden gelmezler. Bu toplumsal kurallar dinlerden çok daha eskidirler ve dinler kendi ahlak anlayışlarını bu kurallardan alırlar ve sentezlerler…Bu yüzden de ortada bir paradoks yoktur…


Kızmayın ama burada saçmalamışsınız. Kim iddia edilen evrim şemasındaki akrabalık ilişkilerini karikatürize ettiğiniz gibi (teyze oğlu, amca oğlu) bir ifadede kullandı. Kendi kafanızdan bana bir şey isnad ediyor yine isnad ettiğiniz şeye cevap verip saçmaladığımı iddia ediyorsunuz. Lütfen kanıtsız konuşmayın.

Küfür ve hakaret olmadıkça kızmam merak etmeyin..Saçmalamak sözcüğü kişiler arasında kullanılabilir..Sizin bilgisizliğiniz sebebi ile yaptığınız yorumlara işaret ettiğim için bana kızgın olma durumunuzu anlıyorum. Ancak bu kızgınlığınızı korumakla beraber, mantığınızın önüne geçmesine engel olursanız problem olmayacaktır..O zaman şunu izah etmelisiniz : Akrabalıktan kasıt nedir , ne kast ettiniz ve akrabalarını yiyenler neden ahlaksız olurlar?..

Marxist jargona aşina olduğunuz anlaşılıyor. İnsanların birbiriyle olan ilişkilerinin (çoğunlukla üretim) toplumdaki ahlak unsurlarını da ortaya çıkardığını iddia ediyorsunuz. Tamam ona da varız. Üretim ilişkileri ya da mülkiyet problemi ensestten nasıl iğrendirmiştir insanoğlunu?

Yukarıda izah ettim için geçiyorum..


İşte buna çarpıtma denir. Ahlakın en ilişkili olduğu varlık olan Tanrı gibi bir varlığa yok diyen (velev ki gerçekten yok bile olsa) bir felsefeyle nasıl oluyor da mühendislik gibi bu konuda konuşmaya başlar başlamaz saçmalayacağına herkesin yüzde yüz emin olacağı bir sahayı karıştırırsınız? Tanrılılık da Tanrısızlık da insan hareketlerine, davranışlarına, algılarına, beklentilerine yön verir. Mühendislik için böyle bir durum söz konusu mu?

Ahlakın en ilişkili olduğu varlık gibi bir tanımlama size ait.. Anlatmaya çalıştığım da bu. Bana göre ilişkisiz (diyalektik materyalistlere göre de ilişkisiz) bunu ne zaman anlayacaksınız ve beni de tekrar ettirmemek durumunda bırakacaksınız bilmiyorum..Varlık felsefesi başka ahlak felsefesi başka şey…Bu mevzuda da konuşur konuşmaz saçmaladığınızı ben anlayabiliyorum amatör bir felsefeci olarak..Ancak sizde felsefi temel olmadığından siz anlayamıyorsunuz temel problemlerimizden biri de bu..


Şimdi sevgili okuyucular. Hatta okumayıcılar. Yani buradaki ilgisizliği anlamak için okumak bile gerekmiyor. Ben Ferdinand arkadaşıma "Ateizmin ahlak tanımlaması yoksa niye var diyorum" o da bana "o zaman matematiğin ahlak tanımlaması yoksa niye var denilebilir mi?" şeklinde kafamdaki Ferdinand Barambau imgesinin son kırıntılarını da tarumar eden bir cevap veriyor.

Ateizm nireeee, matematik nire?


Son olarak böyle şeyler yapmayın kendinizi küçültürsünüz beni değil..Öncelikle kendi fikirlerinizin sağlamlığına inanmadığız için diğer insanlardan yardım bekliyorsunuz ve bu şekilde benimle yaptığınız tartışmada benim üstünlüğümü kabul etmiş oluyorsunuz..Yani “yahu hani biriniz çıksa ve beni onaylasa da ben de kendimi onaylasam ve mahcupluğumu biraz olsun üzerimden atabilsem” diyorsunuz..İkincisi belirli bir yörenin şivesi ile de anlamsız bir şaka yapmayı ve bak ha sen benim gözümde en azından bir şeydin, şimdi bir şey olmuyorsun gibi çocukça davranışlarda bulunmayı kendinize yakıştırıyorsanız bence problem değil..Çünkü tüm yorumlarınız üzerine tüy dikmiş oluyorsunuz…
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

AKP'nin üniversitelerde kadrolaşma atağı doğrultusunda, YTÜ'de tarikat bağlantıları açık olan ve bilim-dışı kitaplara imza atan Caner Taslaman'ın doçentlik ataması yapıldı.

Konuyu ve yorumları okumaktaydım ki, sayfa kaydı ve bu yorum geldi önüme ; Allah' ın hikmeti olsa gerek :)
Aklınca "Belden aşağı vurmak mı" desek, "söyleyecek söz bulamayıp köşeye sıkışmak mı" desek bilemedim.
Ya da, ya da; bilgisiz,dayanaksız "ben de varım" çırpınışının yada a-teizm boşluğunun göstergesi mi? :)
Ben sadece gülmekle yetindim.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Aslında size katılıyorum. Bu durumda ateizmin kişinin üst kimliği olamayacağı görüşüne de sanıyorum siz katılıyorsunuz?

Bu yaklaşım ateizmi .......

Diyalektik materyalizm ahlak yok demez, mutlak anlamda ahlak yok der..Yani geçmişte ahlaksızlık olan birşey bugün, bugün ahlaksızlık olan birşey ise dün ahlaklı bir davranıştır der..Neyin ahlaklılık neyin ahlaksızlık olduğunun zama içerisinde değiştiğini ifade eder...Ahlak kaynağı tanrı değil ,bir toplumun üretim ilişkileridir..lütfen uzun da olsa yazılarımın tamamını okuyunuz, cevaplarınızı orada bulabileceğinizi düşnüyorum.Eğer hala bir sorunuz olur ise buyurun açıklayayım..Aksi halde aynı şeyleri tekrar etmiş olurum..
 

self_evident

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Haz 2012
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

lütfen uzun da olsa yazılarımın tamamını okuyunuz, cevaplarınızı orada bulabileceğinizi düşnüyorum.

İnanınız satır satır dikkatle okuyorum Ferdinand.

Diyalektik materyalizmin ahlak için genel çerçevede ne söylediğini sormadım, dikkat ederseniz üst kimlik olarak diyalektik materyalizmi ifade eden sizin, enseste dair paylaştığınız yargıyı, diyalektik materyalizm ile nasıl bağdaştırdığınızı sordum.

Kısaca sorum şu: Ensesti ahlaksız olarak değerlendiren yargınızın referansı nedir, neye dayanmaktadır?
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

İnanınız satır satır dikkatle okuyorum Ferdinand.

Diyalektik materyalizmin ahlak için genel çerçevede ne söylediğini sormadım, dikkat ederseniz üst kimlik olarak diyalektik materyalizmi ifade eden sizin, enseste dair paylaştığınız yargıyı, diyalektik materyalizm ile nasıl bağdaştırdığınızı sordum.

Kısaca sorum şu: Ensesti ahlaksız olarak değerlendiren yargınızın referansı nedir, neye dayanmaktadır?

Ahlak kavramı toplumsal bir normu ifade eder.Norm da kısaca iyi nedir kötü nedir ? bu sorulara cevap verir..Ben soyut kavramların tamamının bir somutluktan ortaya çıkıtğını düşünürüm..Ahlak da bu şekilde bir somuttan ortaya çıkmıştır..Neyin iyi , yahut neyin kötü oluşunu belirleyen şey üretim biçimidir..Bu sebeple örneğin kölelik denen kurum köleci devlette meşrudur çünkü üretimin temel direği kölelerdir. köleler bir araç bir hayvan gibi görülürler.Köle sahibi olmak da kötü değil iyi birşeydir.Kapitalist üretim biçimi, kişinin iradesini özgürce kullanımına dayandığından , kölelik meşru değildir, kötüdür, ahlaksızlıktır.Diğer üst yapı kavramları da böyle belirlenirler..Ensestin yasaklanmış oluşu da, belirli bir üretim biçiminin gereğidir..Köleci toplumda emek çok değerlidir çünkü insan bedeni en önemli makinedir. Geçmişin toplumları, emeğin bu değerliliği sebebi ile başka kabileleri ya da devletleri istila ederek , daha fazla kişiyi köleleştirmekte ve bu şekilde de zenginleşmektedirler.Akrabalar arası ilişki neticesinde dünyaya gelen bireyin, zihinsel yahut fiziksel anlamda sağlıklı olamaması, akraba olmayan bireyler arası ilişkiden dünyaya gelen bireyin sağlıklı olamaması durumundan daha muhtemeldir. Neticesinde hem nüfusun azlığını hem de geçmiş toplumların sağlıklı olamaması durumu, o toplumun daha az çalışabilecek insana sahip olma durumunu, bu ise o toplumun üretememesini, neticesinde de kendi varlığını koruyamaması durumuna sebep olur . Akraba evliliği > sağlıksız bireyler > sağlıksız toplum > çalışabilecek insan sayısının azlığı > üretimin düşüklüğü > toplumsal gelişememe > başka toplumlara köle olarak varlığını kaybetme ...Neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleyen şey üretim ilişkileridir....Ahlakın kaynağı üretim ilişkileridir
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Ahlak kavramı toplumsal bir normu ifade eder.Norm da kısaca iyi nedir kötü nedir ? bu sorulara cevap verir..Ben soyut kavramların tamamının bir somutluktan ortaya çıkıtğını düşünürüm..Ahlak da bu şekilde bir somuttan ortaya çıkmıştır..Neyin iyi , yahut neyin kötü oluşunu belirleyen şey üretim biçimidir..Bu sebeple örneğin kölelik denen kurum köleci devlette meşrudur çünkü üretimin temel direği kölelerdir. köleler bir araç bir hayvan gibi görülürler.Köle sahibi olmak da kötü değil iyi birşeydir.Kapitalist üretim biçimi, kişinin iradesini özgürce kullanımına dayandığından , kölelik meşru değildir, kötüdür, ahlaksızlıktır. Diğer üst yapı kavramları da böyle belirlenirler..Ensestin yasaklanmış oluşu da, belirli bir üretim biçiminin gereğidir..Köleci toplumda emek çok değerlidir çünkü insan bedeni en önemli makinedir. Geçmişin toplumları, emeğin bu değerliliği sebebi ile başka kabileleri ya da devletleri istila ederek , daha fazla kişiyi köleleştirmekte ve bu şekilde de zenginleşmektedirler.Akrabalar arası ilişki neticesinde dünyaya gelen bireyin, zihinsel yahut fiziksel anlamda sağlıklı olamaması, akraba olmayan bireyler arası ilişkiden dünyaya gelen bireyin sağlıklı olamaması durumundan daha muhtemeldir. Neticesinde hem nüfusun azlığını hem de geçmiş toplumların sağlıklı olamaması durumu, o toplumun daha az çalışabilecek insana sahip olma durumunu, bu ise o toplumun üretememesini, neticesinde de kendi varlığını koruyamaması durumuna sebep olur . Akraba evliliği > sağlıksız bireyler > sağlıksız toplum > çalışabilecek insan sayısının azlığı > üretimin düşüklüğü > toplumsal gelişememe > başka toplumlara köle olarak varlığını kaybetme ...Neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleyen şey üretim ilişkileridir....Ahlakın kaynağı üretim ilişkileridir

Sayın Ferdinand uzunca bir zihin egzersizinden sonra nihayet kurtarıcı cümlesine kavuşmuş oluyor: Ahlak üretim ilişkilerinin sonucudur.

Şu Marxistlerin komplo teorilerine bayılıyorum valla. Siz onlara Fener bu yıl şampiyonluğu nasıl kaybetti deyin o bir yolunu bulup konuyu üretim ilişkilerine bir şekilde bağlar.

Adamın birisi "Kadınlar hakkında bildiğim herşeyi bana bir tek kadın öğretti demiş", bu şekilde kadınların karakter yapısının aynılığını vurgulamış, al bir o kadarını da Marxistlere say, "Marxism hakkında bildiğim herşeyi bana bir Marxist öğretti."

Das Capital'ı Marx yazmış olabilir, ama geliştirenler kuşkusuz Marxistlerdir, özellikle Türk Marxistler.

Şimdi bu arakadaşımız da ne zaman gelecek diye beklediğim ifşaatı nihayet maçın seyir zevkinin fazla olmaya başladığı, rakibin kontrataklarla kalemizi yoklamaya başladığı bir anda serdetti.

Ama hocam bu ofsayt. Hem de açık bir ofsayt.

Bakalım replay yaptığımızda neler ortaya çıkacak

Kapitalist üretim biçimi, kişinin iradesini özgürce kullanımına dayandığından , kölelik meşru değildir, kötüdür, ahlaksızlıktır

Yahu Kapitalizm'de geçerli olan şeyler bunlar. Bir de kişi iradesini özgürce kullanınca kölelik nasıl meşru olmaktan çıkıyormuş? Marxistler bize sermayeyi elinde bulunduranın gücü de elinde bulundurduğunu öğretmişti. Sermayeyi elinde tutan adam bal gibi de köleleri çalıştırır. Zaten mal mülk yığmış olmasını kölelerin varlığına borçludur. Bu iradeyle ilgili bir şey değil, güçle (sermaye) ilgili birşeydir.

Evet tarihsel anlamıyla kölelik yok belki ama modern kölelik hala var. Mesela asgari ücretle çalışanlar modern kölelerdir.

Bakalım nereye bağlanacak bu olay...

Diğer üst yapı kavramları da böyle belirlenirler

"Böyle" derken? Neyse devam edelim...

Ensestin yasaklanmış oluşu da, belirli bir üretim biçiminin gereğidir..Köleci toplumda emek çok değerlidir çünkü insan bedeni en önemli makinedir. Geçmişin toplumları, emeğin bu değerliliği sebebi ile başka kabileleri ya da devletleri istila ederek , daha fazla kişiyi köleleştirmekte ve bu şekilde de zenginleşmektedirler.Akrabalar arası ilişki neticesinde dünyaya gelen bireyin, zihinsel yahut fiziksel anlamda sağlıklı olamaması, akraba olmayan bireyler arası ilişkiden dünyaya gelen bireyin sağlıklı olamaması durumundan daha muhtemeldir. Neticesinde hem nüfusun azlığını hem de geçmiş toplumların sağlıklı olamaması durumu, o toplumun daha az çalışabilecek insana sahip olma durumunu, bu ise o toplumun üretememesini, neticesinde de kendi varlığını koruyamaması durumuna sebep olur . Akraba evliliği > sağlıksız bireyler > sağlıksız toplum > çalışabilecek insan sayısının azlığı > üretimin düşüklüğü > toplumsal gelişememe > başka toplumlara köle olarak varlığını kaybetme ...Neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleyen şey üretim ilişkileridir....Ahlakın kaynağı üretim ilişkileridir

İşte geldik maçın telafisi mümkün olmayan dakikalarına...

Özetle arkadaşımız ensest ilişki sonucu meydana gelecek bireylerin özürlü olması durumunun üretime sekte vuracağı endişesiyle zaman içerisinde kaçınıldığı gibi bir olay örgüsü üzerinde kafa patlatmış.

Oysaki siz değil miydiniz ensesti ahlaki bulmadığını söyleyen? Ahlakilikle bu anlattığınız olay örgüsünün ne alakası var? Ensesti ahlaki bulmamakla bahçenizdeki mahsülünüzün az verim alacağınız endişesini kastettiğinizi söylemeyin sakın.

Akraba evliliğinin muhtemel sakıncaları özellikle son yüzyılda sıklıkla dillendirilmeye başlandı.

Son yüzyıla gelene kadar akraba evliliğine günümüz insanının getirdiği çekinceler de söz konusu değildi.

Evet, belki insanlar akraba evliliğine yine başvurmuyorlardı ama bu üretim ilişkilerinden bağımsız bir durumdu.

Pekiyi Marx, Das Capital'ın da bahsettiğiniz şeyi işlemiş mi?

Yoksa bu devasa muammayı çözmek yine bizim Türk marksistlere mi nasip olmuş?

O halde bana şu soruyu samimi olarak cevaplar mısınız?

Üretiminiz yoksa üretim ilişkileri içerisinde de yer almazsınız. O halde az ürün de söz konusu olmazdı. Pekiyi o halde ensest ilişki yapmayı düşünür müydünüz?

Kaldı ki, engelli çocuk riski her çift için sözkonusu... Öyle insanlar var ki, bırakın akrabalığı aynı milletten bile değiller ama çocukları ya bedenen ya da zihnen engelli... Üretim ilişkileri deyince bir binbir gece masalı bulan Türk Marxistlerimiz buna nasıl bir çözüm getirmişler acaba?

Diyelim ki, resesif genlerin birbirleriyle karşılaşma ihtimalinin olmadığı bir ensest grubu olsun.

Dolayısıyla üretim ilişkileri de bundan etkilenmeyecek olsun. Buna teşebbüs eder miydiniz?
 

self_evident

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Haz 2012
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Ahlak kavramı toplumsal bir normu ifade eder.Norm da kısaca iyi nedir kötü nedir ? bu sorulara cevap verir..Ben soyut kavramların tamamının bir somutluktan ortaya çıkıtğını düşünürüm..Ahlak da bu şekilde bir somuttan ortaya çıkmıştır..Neyin iyi , yahut neyin kötü oluşunu belirleyen şey üretim biçimidir..Bu sebeple örneğin kölelik denen kurum köleci devlette meşrudur çünkü üretimin temel direği kölelerdir. köleler bir araç bir hayvan gibi görülürler.Köle sahibi olmak da kötü değil iyi birşeydir.Kapitalist üretim biçimi, kişinin iradesini özgürce kullanımına dayandığından , kölelik meşru değildir, kötüdür, ahlaksızlıktır.Diğer üst yapı kavramları da böyle belirlenirler..Ensestin yasaklanmış oluşu da, belirli bir üretim biçiminin gereğidir..Köleci toplumda emek çok değerlidir çünkü insan bedeni en önemli makinedir. Geçmişin toplumları, emeğin bu değerliliği sebebi ile başka kabileleri ya da devletleri istila ederek , daha fazla kişiyi köleleştirmekte ve bu şekilde de zenginleşmektedirler.Akrabalar arası ilişki neticesinde dünyaya gelen bireyin, zihinsel yahut fiziksel anlamda sağlıklı olamaması, akraba olmayan bireyler arası ilişkiden dünyaya gelen bireyin sağlıklı olamaması durumundan daha muhtemeldir. Neticesinde hem nüfusun azlığını hem de geçmiş toplumların sağlıklı olamaması durumu, o toplumun daha az çalışabilecek insana sahip olma durumunu, bu ise o toplumun üretememesini, neticesinde de kendi varlığını koruyamaması durumuna sebep olur . Akraba evliliği > sağlıksız bireyler > sağlıksız toplum > çalışabilecek insan sayısının azlığı > üretimin düşüklüğü > toplumsal gelişememe > başka toplumlara köle olarak varlığını kaybetme ...Neyin iyi neyin kötü olduğunu belirleyen şey üretim ilişkileridir....Ahlakın kaynağı üretim ilişkileridir

Yazdığınız cevabı dikkatle okudum.

Sorum, enseste dair paylaştığınız "ahlaksızlık" yargısını, diyalektik materyalizm ile nasıl ilişkilendirdiğinizdi. "Ensesti ahlaksız olarak değerlendiren yargınızın referansı nedir, neye dayanmaktadır?" demiştim.

Siz ahlakın nasıl ortaya çıktığına dair kendi anlayışınızı ortaya koymuşsunuz. Diyorsunuz ki ahlakı üretim biçimleri belirler.

Bu yargıyı yargılamadan, buna dair itirazlarımı belirtmeden önce varsayalım öyle diyerek sizin pozisyonunuzu daha iyi anlamaya çalışarak bir çözümleme yapmayı deneyeceğim.

Her şeyden önce, bu yargıya göre üretim araçlarında meydana gelen değişme, ahlak anlayışlarında da değişim yaşanacağını ifade ediyor. Buradan hareketle sözlerinize yakından baktığımda "ensestin yasaklanmış oluşu da, belirli bir üretim biçiminin gereğidir" dediğinizi, ardından köleci toplumlarda emeğin değerinden söz ettiğinizi görüyorum.

Çok net olmasa da buradan, ensestin ahlaksız bulunmasının köleci toplumlardaki üretim biçimi ile ilgili olduğu fikrinde olduğunuz anlaşılıyor.

Bu böyle ise, bugün toplum, sosyal yaşam ve üretim araçlarının değişimi de yadsınamayacağına göre, ensestin hala ahlaksızlık olarak görülmesi yine izaha muhtaç olmuyor mu?

Sanayi devrimi, makinalaşma süreci, insan gücüne olan ihtiyacı, geçmişe oranla azaltmış ve azaltmaya da devam etmektedir. Bu bakımdan üretim araçları da değişmiştir. Ancak ensestin genelde ahlaksızlık olarak kabulünde bir değişiklik olmamıştır. Siz dahi ensesti bugün için ahlaksızlık olarak niteliyorsunuz.

Burada bir terslik yok mu?

İkinci olarak konu belirttiğiniz sağlıklı nesiller konusu ise, burada da içinde bulunduğumuz zaman ve üretim araçları açısından konuya yaklaştığımızda, bu şartlar ve üretim araçlarının bu tür bir ilişkiyi bize ahlaksızlık olarak dayatması için geçer bir sebep yoktur.

Günümüz dünyasında cinsel ilişkinin mutlaka bir meyve vermesi zorunlu değildir, korunma yolları vardır. Ayrıca gebelik halinde çocuğun sağlık durumunun tespiti mümkündür. Bu ve benzeri açılardan bakıldığında "sağlıklı iş emek gücü için" sağlıksız nesillerin ortaya çıkmasını önlemek adına bu tarz bir yasağın sürdürülebilirliği yoktur.

Ancak ensest hala büyük oranda ahlaksızlık olarak görülmeye devam edilmektedir.

Siz de hala, yani günümüz şartları ve üretim araçları bakımından da ensesti ahlaksızlık olarak görüyorsunuz.

O zaman bu yargının sebebi üretim araçları olamaz sayın Ferdinand.

Ahlakı üretim araçları belirliyor ve dolayısıyla bu araçlarda meydana gelen değişme, sizin de belirttiğiniz gibi bir dönem iyi olanı, bir başka dönem kötü yapıyorsa, bunu yaparken de somut bir sebebe ya da çıkara dayanıyorsa, o sebep ya da çıkarın ortadan kalkması, söz konusu üretim biçiminin değişmesi, oluşan ahlaki yargıların da değişmesini gerektirir.

Kısaca, ensest yasağını, insanlığın bir döneminde var olan üretim araçlarına bağlıyorsanız, bugün bu üretim araç ve modelleri ortada yoksa, yine yasağın arkasında var olan sebep ve çıkar da ortada değil ise, ahlaki yargının, yasağın varlığını devam ettirmemesi beklenir.

Haksız mıyım?
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Bu kadar uzun ve gereksiz bir paylaşımı boşuna yapmışsınız zira benim söylediklerimi yalanlamıyorlar ..Ateizm dediğiniz şeyin ahlak tanımını ,sizin yaptığınız gibi ateistler üzerinden tanımlamaya çalışıyorlar..Buradan da zaten ateistler namına ahlakın kökeni ile ilgili bir ortaklığa sizin beklediğiniz anlamda varılamıyor.Ateistler için ahlak adına mutlak anlamda söylenebilecek şey ahlakın tanrıdan gelmediğidir.. .Çünkü ateizm dediğiniz varlık felsefesi ile ilgilidir..Ahlak dediniz ise ahlak felsefesi ile ilgilidir...Siz mutlak varlık tanrıdır ve herşey ondan gelire inandığınız için ahlak da tanrıdan geliyor ön kabülüne sahipsiniz ve haliyle ateizmin “”ahlak şudur”” gibi kavramı olması gerektiği yanlış inancına sahipsiniz…paylaştığınız ilk yabancı kaynak bir ateist tarafından yazılmış ve ateistin ahlakı nereden geliri anlatıyor..Sonuçta da benim dediğim yere geliyor ve ekliyor ateistler için ahlakın kaynağı bu dünyadır tanrı değildir..Bu kadar fazla şeyi paylaşınca sanırım karşı tarafın da incelemesi zorlaşır ve ben de çok şey yazmış gibi olurum ve altta kalmam diye düşündünüz anca bu davranış biçimini terk etmeniz sizin için de benim içim de iyi olacaktır..

Sizinle tartışmak işinin yanında bir de size en son nerede kalmıştık bunu hatırlatmak zorunda kalıyorum. Bu haksızlık!

Siz değil misiniz ateistlerin "Tanrı yoktur"dan başka ortak paydalarının olmadığını söyleyen? Bunun üzerine ben "Tanrı yoktur" gibi yeryüznde sadece günümüzde en iyimser rakamla 4 milyar insanla hemfikir olmamak gibi bir durumla karşı karşıya olduğunuzu, bu 4 milyar insanın hayatlarına bu ya da şu şekilde Tanrı'larının ya da dinsel inanışlarının bir şekilde yol verdiğini, her ateist ferdin bağlı bulunduğu toplumun ahlakından kendini soyutlayamadığını, bunun da zorunlu olarak a) ya ikiyüzlülük yapıp -mış gibi yaptıklarını b ) ya da bir şekilde benimseyip ancak benimseme nedenlerini bilmediklerini hatıra getirdiğini söylemeye çalıştım. Buna örnek olarak da aklıma gelen bir kaç örneği sırlamıştım. Ensest, cinsel utanç hissi, eşini kıskanma..

Dolayısyla ateistin ahlakına da yön veren temel motivasyonun idealist duyumsama olduğunu, ya da en azından bütün ateistleri olmasa da ateistlerin büyük çoğunluğunu da bir şekilde kapsayacak bir "ateist algılar" fikir egzersizinin, şahsınızca olmasa da diğer ateistlerce tartışılageldiğini örneklemek anlamında linkleri asmıştım. Linklerden de kolayca anlaşılabildiği gibi, Müslüman ahlakının kaynağının Müslümanların tamamına yakını tarafından işaret edilebilinmesine karşın, her ateist ahlakına etki eden şeyin ne olduğunu hala tartışıyor, sorguluyor, öğreniyor. Bir insanın davranışının esin kaynağını bilmiyor olması daha vahimi bunu fikir egzersizleriyle ya da google taramasıyla yapıyor olması çok tuhaf bir durum (Böyleleriyle karşılaştığım için söylüyorum).

Siiznle bunları tartışmayı umarken bunun yerine gereksiz niyet okuyuculuları ve meydan okumalarla karşılaşıyorum. Olsun tartışmanın içine bunlar da dahildir. Yeter ki aynı olmasa bile yakın bir yerlerde buluşabilelim.

Ateistler için ahlak adına mutlak anlamda söylenebilecek şey ahlakın tanrıdan gelmediğidir.. .Çünkü ateizm dediğiniz varlık felsefesi ile ilgilidir..Ahlak dediniz ise ahlak felsefesi ile ilgilidir..

Bu cümlenizi çok önemsediğim söylemeliyim.

Tamam, bir ateist için ahlakın Tanrı'dan gelmediğini iddia ettiğinizi biliyoruz.

Ben de diyorum ki, Tanrı'dan gelmeyen ahlakınız nerden geliyor? Eğer tek bir yerden gelmiyorsa, bu ateistlerin farklı ahlak türlerine sahip olabilecekleri anlamına gelmiyor mu? Farklı ahlak anlayışına sahip ateistler, Kutsal Metinleri, Peygamberleri, Tanrıyı/Tanrıları kıyasıya eleştiriyorlar. Yani bu durumda her bir ateist "neden benim doğru olarak belirlediğim şeyi yapmıyorsunuz?" demiş oluyor mu olmuyor mu? Dikkat ediniz ki, bunu tekil her bir (1) ateist de söylüyor. Yani bu anlamıyla bir (1) ateist her bir ateistle de farklılaşıyor, fikri olarak tabiri caizse hasım oluyorlar. Dolayısyla eleştirinin kaynağı ateizm olmaktan çıkıyor, Ahmet-Mehmet'in beyni ve yaşam algısı oluyor. Biz de soruyoruz. Fikri olarak ortaklaşmayan, üstüne üstlük bir de aynı adı alan (ATEİST) bu insanların her birini aynı anda nasıl dikkate alabiliriz? Hangi ateizm? Ahmet'in ki mi, Mehmet'in ki mi?

Yani sizin Varlık felsefesiyle, Ahlak Felsefesinde gittiğiniz ayrım ortadan kalkıyor. Evet ansiklopedilerde ayrı sayfalarda olabilirler ama hayatın içinde iç içeler.

Yani siz 4 milyar insanın hayatına yön veren şey için "yoktur" gibi çok iddialı bir cümle kuracaksınız, ondan sonra ahlak felsefesine giriş yapıp bu insanların inancını, ritüellerini, davranış kalıplarını, Tanrısını/Tanrılarını eleştireceksiniz, ondan sonra biz dönüp durun şunları bir dinleyelim diyeceğiz ama arkamızı döndüğmüzde kafa sayısınca farklı ateizm göreceğiz.

Devamı var...
 

Very Self

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Küfür ve hakaret olmadıkça kızmam merak etmeyin..Saçmalamak sözcüğü kişiler arasında kullanılabilir..Sizin bilgisizliğiniz sebebi ile yaptığınız yorumlara işaret ettiğim için bana kızgın olma durumunuzu anlıyorum. Ancak bu kızgınlığınızı korumakla beraber, mantığınızın önüne geçmesine engel olursanız problem olmayacaktır..O zaman şunu izah etmelisiniz : Akrabalıktan kasıt nedir , ne kast ettiniz ve akrabalarını yiyenler neden ahlaksız olurlar?..

Şu akrabalık olayına gelirsek...

Sanırım ilk mesajımda belirtmiştim bunu.

Müslümanların davranışlarını kendi yaşam algısına göre eleştiren ateist (Tanrı Yoktur'dan başka ortak paylaşım olmadığını bizzat siz söylemiştiniz) bencilce hepiniz yanlış düşünüyor, yanlış davranıyorsunuz, doğruyu ben bilirim diyerek, Müslümanların dinsel edimli pratiklerine eleştiriler getiriyor. Çünkü aklının bir köşesinde hep kendisinin ateist olunca dokunulmaz olduğu ile ilgili bir düşünce var (Biz o düşünceyi kabul etmiyoruz ve o düşünceyi burada yıktık). Sanki dini edimde ve eylemde bulunmamak kendisine yaptığı bütün iş ve işlemlerinde ful serbestiyet getiriyormuş gibi...

Ben de kendilerine şunu hatırlattım: siz kafanızı madem Kutsal Kitap'taki cinsellikle, ya da halkı Müslüman olan devletlerin yaptığı davranışlarla bozmuşsunuz. İslam ülkelerindeki cinayetler, savaşlar sizin hassas hümanist doğanıza ağır geliyor bundan daha beteri var.

Yolundan gittiğiniz evrim teorisine göre canlıların tümü bir şekilde birbiriyle akraba... Ama uzak ama yakın... İnsanın akıllı olması dışında bir şempanzeden ya da ayıdan hiçbir farkı yok. İnsan aklını kullanarak bencilce dünyaya egemen olup doğa ve diğer hayvanlar üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabiliyor.

Evrime göre akrabası bulunan hayvanları yemek de bu tasarruflarından biri.. Şimdi bir müslümanın bir insanı öldürmesine anti-islamcılık yapma uğruna ağzından salyalarak saçarak tepkiler veren ateist, kendi hayvan akrabalarını yemeyi mubah görebiliyor. Bir insanın öldürülmesiyle, bir tavuğun öldürülmesi arasında bir evrimci için ne fark ola ki? Bir varlık diğerinden daha aptal diye illa öldürülmesi mi gerekiyor? Kaldı ki Müslüman öldürünce en azından yemiyor. Evrimci hem öldürüp hem de yiyor. Kürkünden, derisinden elbiseler ayakkabılar, kemerler takıyor. Bu açmaza zerre kafayı takmayan ateist, bunda herhangi bir ahlaki defo görmeyen ateist bir Müslümanın cinayetini kabul edilemez bulup dinleri "gaddar, vahşi, çağdışı" olarak niteleyebiliyor. Hatta bu durum ateistliğinin bizzat sebebi oluyor. İtirazımız bunadır.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Bu böyle ise, bugün toplum, sosyal yaşam ve üretim araçlarının değişimi de yadsınamayacağına göre, ensestin hala ahlaksızlık olarak görülmesi yine izaha muhtaç olmuyor mu?

Sanayi devrimi, makinalaşma süreci, insan gücüne olan ihtiyacı, geçmişe oranla azaltmış ve azaltmaya da devam etmektedir. Bu bakımdan üretim araçları da değişmiştir. Ancak ensestin genelde ahlaksızlık olarak kabulünde bir değişiklik olmamıştır. Siz dahi ensesti bugün için ahlaksızlık olarak niteliyorsunuz.

Burada bir terslik yok mu?

İkinci olarak konu belirttiğiniz sağlıklı nesiller konusu ise, burada da içinde bulunduğumuz zaman ve üretim araçları açısından konuya yaklaştığımızda, bu şartlar ve üretim araçlarının bu tür bir ilişkiyi bize ahlaksızlık olarak dayatması için geçer bir sebep yoktur.

Günümüz dünyasında cinsel ilişkinin mutlaka bir meyve vermesi zorunlu değildir, korunma yolları vardır. Ayrıca gebelik halinde çocuğun sağlık durumunun tespiti mümkündür. Bu ve benzeri açılardan bakıldığında "sağlıklı iş emek gücü için" sağlıksız nesillerin ortaya çıkmasını önlemek adına bu tarz bir yasağın sürdürülebilirliği yoktur.

Ancak ensest hala büyük oranda ahlaksızlık olarak görülmeye devam edilmektedir.

Siz de hala, yani günümüz şartları ve üretim araçları bakımından da ensesti ahlaksızlık olarak görüyorsunuz.

O zaman bu yargının sebebi üretim araçları olamaz sayın Ferdinand.

Ahlakı üretim araçları belirliyor ve dolayısıyla bu araçlarda meydana gelen değişme, sizin de belirttiğiniz gibi bir dönem iyi olanı, bir başka dönem kötü yapıyorsa, bunu yaparken de somut bir sebebe ya da çıkara dayanıyorsa, o sebep ya da çıkarın ortadan kalkması, söz konusu üretim biçiminin değişmesi, oluşan ahlaki yargıların da değişmesini gerektirir.

Kısaca, ensest yasağını, insanlığın bir döneminde var olan üretim araçlarına bağlıyorsanız, bugün bu üretim araç ve modelleri ortada yoksa, yine yasağın arkasında var olan sebep ve çıkar da ortada değil ise, ahlaki yargının, yasağın varlığını devam ettirmemesi beklenir.

Haksız mıyım?

Marksist teoride toplumun altyapısı, üst yapısından daha hızlı değişir...Önce toplumda üretim ilişkileri değişir, yani toplumun altyapısı değişir. Daha sonra bu altyapı bir önceki üretim ilişkilerinden kalan üstyapı ile çatışmaya , çelişmeye başlar. Örneğin Fransız Devrimini alın, aristokrasi yönetimine karşı devrim başlatmış bir burjuva sınıfı var..Kapitalist üretim biçimi 16, yydan başlatılır ve bu sistemin hakim sınıfı burjuvadır..Ancak Fransa monarşik bir devlettir , yani krallık ile yönetilmektedir.Yani üretim biçimi değişmiş , ancak toplumun üst yapı öğesi olan yönetim sistemi feodal sistemin (bir önceki üretim biçimi) unsurlarını kendi içerisinde barındırmakta..Detaylandıriyim..Burjuva sınıfı dediğinizde ozamanlar için ticaretle uğraşan insanları ifade etmiş olursunuz daha çok..Yani durum şu : Ticaretle uğraşan sınıf toplumda yeni üretim biçimi içerisinde üretim araçlarının hakimi durumunda ve neticesinde en çok bu sınıf üretiyor ve en zengin kişiler de bunlar.Ancak yönetimde aristokrasi yani soylular bulunmakta ve monarşik yönetim söz konusu..Burjuvazi ençok üretiyor ve en zengin (hatırlayınız bir toplum için üretimin ne kadar önemli olduğunu), ancak toplumsal kararlar alındığında bu sınıfa hiç bir şey sorulmuyor.Bu olanaklı değildir.Er ya da geç, bu toplumun yönetim biçimi ( bir üst yapı öğesi) değişicektir. Değişmiştir de , krallık yerine cumhuriyet daha sonra tekrar krallık ve neticesinde cumhuriyetin yerleşmesi ile sonuçlanan değişiklik ile Fransa bir cumhuriyet olmuştur...Kapitalizmin başlanıgıcı 16 yy kabul edilir demiştim, Fransız ihtilali de 18 yy da yaşanan bir devrimdir. Kısacası üretim ilişkilerinin ve dolayısı ile üretim biçiminin değişmesi sonucunda oluşan burjuva sınıfı, aşağı yukarı 200 sene sonra yönetimi aristokrasinden alarak devlet otoritesini ele geçirmiştir..Yani üst yapı öyle birden değişmez buradan da görüldüğü gibi..Bu sebeple bir önceki üretim biçiminin üst yapısı yeni bir altyapı ile bir müddet çatışarak varolur. Bazı avrupa memleketlerinde kapitalizmin yükseliş aşamasında tacirlerin kendilerine ait yasaları vardır ve onlar halk ile aynı yerlerde (konu ne olursa olsun) ve aynı kanunlar ile yargılanmazlar. Kanunları değiştirme gibi bir imkana sahiptirler ki kanunlar da bir üstyapı öğesidir.Yine o dönemler içerisinde, zengin insanın dürüst olduğu gibi bir topşlumsal algı söz konusudur yani toplumun algısı değişmiştir...Ensest ilişkinin yasaklanması, belirli bir üretim ilişkisi sonucunda meydana gelmiş, daha sonra bu yasak yerleşmiş ve bir üst yapı unsuru olmuştur. Ensestin yasaklığı kapitaist üretim biçimi ile çelişmemektedir bu sebeple varlığını korumaktadır.Çelişmiş olsa idi dahi , binlerce yıllık bir yasak olarak ensest, varlığını korumaya devam eder, ancak bir süre sonra belki anlam değişikliğine uğrar yahut da yasaklığı ortadan kalkabilirdi...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Ateİzmİn ahlak Çikmazi

Şu akrabalık olayına gelirsek...

Sanırım ilk mesajımda belirtmiştim bunu.....

Bakın, size ateizm nedir? kanyak gösterek yazın dedim....yok

Ateizmin ahlak tanımlaması nedir? kaynak gösterin yazın dedim ..yok

Akrabalıktan kasıt nedir? Siz akrabalıktan ne anlıyorsunuz bunu yazın dedim...yok

Bunlar sizin iddialarınızın temellerini oluşturuyor ancak iddialarınızda (sormama rağmen) bunların tanımı yok...

Sizin iddianızın temellerinden haberiniz var ise bunların ne olduğunu yazın..Herşey tartışılır , hatta bu tartışma kişiselleşir de ,kendi açıma sorun görmem ancak sadece bu boyutta gider ise olmaz..İddialarınızın temel kavramlarını açık seçik tanımlayın böylece ne bana ne de kendinize vakit kaybettirmeyin rica edeceğim...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst