Aşkta cinsellik önemli mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde ozgurlukveadam tarafından oluşturulan Aşkta cinsellik önemli mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,282 kez görüntülenmiş, 28 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Aşkta cinsellik önemli mi?
Konbuyu başlatan ozgurlukveadam
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Prens Ernak

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Sen, belki de hak ettiği değeri veremiyorsundur, bir de bu açıdan bakmalısın.
Aşık olamadığını daha önce yazmıştın, sebep bu olabilir mi?
Bir kadın sana zarar vermediyse, neden bu ön yargı?

Aşk olayını çok fazla abartılı bulduğumu daha önce yazmıştım aslında, okumamışsın..."Hormonların insana yaşattığı bir esaret." şeklinde tanımlamıştım. Aşka fazla anlam yüklediğimi düşünmüyorum sadece yaşanacaksa hakkı ile yaşanmalı ve ilişkiler aşksız bana göre zaman kaybı, sevgi ya da aşk mutlaka olmalı.


İşte bu olur.
 

Excogitatoris

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kadın ve erkek beyni yapı olarak farklı olduğu gibi her insanın beynini kullanım şekli aynı olamaz, bilişsel farklar vardır ve bu durum da davranışlara yansır.

Aşık insanlar birbirine kavuşmadıkça o aşk kolay kolay bitmez, tarihte ve günümüzde bu tarz aşkların çok fazla örneği var. Bu insanlar yıllarca kendini kandırıyor olamaz.

Aşkın var olması için cinselliğin şart olmadığını hepimiz biliyoruz, uzaktan birini yıllarca seven insanlar mevcut, kendini o kadar yıl böyle bir yalana nasıl inandırabilir ki? Aşık insanlarda kaybetme korkusu vardır bu da stres hormonu ile beraber kişiyi karşı tarafa daha çok bağlar.

Aşk en yüksek perdeden yaşanıp bittikten sonra insanın aşktan kör olmuş gözü açılır ve karşı tarafın kusurlarını fark etmeye başlar. Cinsellik devam bile ediyor olsa başka sebeplerle kavgalar çıkar ve o birbirinin aşkından ölen iki insan, nefret ile kaçacak yer arayabilir.

Aşkı gözümüzde çok büyüttüğümüz konusunda haklısınız çünkü aşkın ömrü aşağı yukarı iki yılı geçmez ve insan böyle kısa süreli bir tutku için hayatının bir bölümünü esir gibi yaşar ve bu esaret, hormonların ya da karşı tarafa duyulan duyguların yarattığı bir illüzyondur.

Aşk, baş belası bir kafa karışıklığıdır ve sadece biyoloji ile açıklanamaz.


Aşkın var olması için cinsellik zorunludur çünkü aşkın var olma nedeni zaten cinselliktir.

Aşıkların birbirlerine kavuşamadıkları halde hala birbirlerine aşık olmalarını insanların inatçılığına
ve merakına bağlıyorum ben açıkçası. Meraklarını bir türlü gideremedikleri için bir zaman sonra
artık saplantı haline geliyor.

Ben aşk dahil geri kalan tüm duyguların istatistik/olasılık ve biyoloji/kimya ile açıklanabileceğini
düşünüyorum. Sonuç olarak bu duygular kimyasal tepkimeler sonucu oluşuyor, arkada rastgele
diyebileceğimiz değişkenler de olabilir elbette. Bu noktada da matematik devreye giriyor.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83

Aşkın var olması için cinsellik zorunludur çünkü aşkın var olma nedeni zaten cinselliktir.

Aşıkların birbirlerine kavuşamadıkları halde hala birbirlerine aşık olmalarını insanların inatçılığına ve merakına bağlıyorum ben açıkçası. Meraklarını bir türlü gideremedikleri için bir zaman sonra artık saplantı haline geliyor.

Ben aşk dahil geri kalan tüm duyguların istatistik/olasılık ve biyoloji/kimya ile açıklanabileceğini düşünüyorum. Sonuç olarak bu duygular kimyasal tepkimeler sonucu oluşuyor, arkada rastgele diyebileceğimiz değişkenler de olabilir elbette. Bu noktada da matematik devreye giriyor.
Sağlıklı ilişkiler, uzaktan ya da taraflardan birinin haberi olmadan gizlice yürütülemez, bu şekli ile hem yıpratıcı olur hem de zaman kaybıdır. Bazı gizli aşıkların nasıl bu şekilde yaşayabildiklerini benim de aklım almıyor. Yıllarca karşı tarafın haberi olmadan bir kişiye bağlılık hissediyorlar ve bu durumun saplantı olduğunu da kabul edemiyorlar. Merak ise insanı gerçekten zora sokan bir durum ve kişi şayet merak kıskacından çıkamazsa yine yıllarca acı çekebilir; sonuç olarak kişiden kişiye değişecek tercihler olduğu için genelleme yapamıyorum.

Aşkın özgürce yaşanması için illa cinsellik gereklimidir? Yeni soru bu olsun...! Cinselliği özgürce yaşayan toplumlarla veya o kültürde yetişmiş kişilerle,bizim toplumlarımızı karekterlerimizi karşılaştırırsak hangisi daha güvenilir sizce? Yani ilişkide hangisi daha saf ve doğru ve çoskulu ve fedakar?
Aşka kimin ne anlam yüklediğine bağlı olarak bu sorunun cevabı değişir. Geçen gün 28 yaşlarında bir tanıdığım bana, yıllardır sevdiği ama karışılık alamadığı bir erkek için şöyle bir ifade kullandı: "Yanımda olsun, elimi dahi tutmasın razıyım, sadece ve sadece yanımda olsun." Kendisi böyle söyleyince ben de şaşırdım. Paylaşım olmadan nereye kadar dayanılır ki böyle bir ilişkiye, şeklinde bir yorum yaptım ve "Ölünceye kadar dayanabilirim." cevabı aldım. Kısacası kimisi için aşk sınırsız paylaşım kimisi için de varlığı bile yeterli, fazlasına hiç gerek yok.

Yabancı arkadaşlarım ve iş çevremde gözlemlediğim kadarı ile onların da kendilerine göre prensipleri var. Hepsi cinselliğe aynı açıdan bakmıyor, kimisi tutucu kimisi de çok rahat davranıyor.

Kendi adıma saflık ve masumiyet taraftarıyım, insanların herkese aynı şeyleri hissedebiliyor olması şahsen beni rahatsız ediyor. Kalitesiz ve yapay bulduğum için dünyanın neresinde olunursa olunsun, özel olan ilişkileri daha anlamlı buluyorum.

Aşk batıda mı iyi doğuda mı? Hepimiz batılalışırken yani bazı negatif veya pozitif duygularımız değerlerimiz törpülenirken kadın nerde değerli?
Batı ya da Doğu olarak ayırmasam da kadın her yerde aşağılanıyor çünkü kendi değerini fark edemiyor. Erkeklere öyle ya da böyle köle olmuş durumdalar ve kendilerini çok ezdiriyorlar. İşte o porno örneğinde gördüğümüz gibi, o kadının kafasına silah dayayan mı var ve başka yapacak iş mi kalmadı?
Kadınlar cinselliği ile ön plana çıkmayı marifet saydığı sürece yani ne akıl ne de birikim sahibi olmadıkça ve beraberinde kendini bir kuluçka makinası gibi yaşamaya adadıkça, Batı ya da Doğu hiç fark etmez... Sosyal medyada çok örneğini görüyoruz, başka hiçbir vasfı olmadığı için şuh bir fotoğraf ile kendini reklam etme peşinde kadınlar var, şimdi bu durumda kim kimi aşağılıyor? Kadın kendi ipini kendi çekmiş olmuyor mu? Dünyanın neresinde olursa olsun, her kadın önce kendine saygı duymalı ve dişilik iç güdüsü ile hareket etmeyi, bayağılaşmış bir hale büründürmemelidir.

Namus için öldürülürken mi,yoksa sadece cinsel bir obje gibi görülen ve kullanılırken mi yani insani sevginin batıda törpülenmesi ilişkilerde nasıl bir zaafiyet göstermekte,aldatmanın sıradan olduğu toplumlarda nasıl bir aile kavramından bahsedilir,ve bizim gibi erkeğin aldatmasının normal olduğu toplumlarda nasıl aile kavramından söz edilir...
Sadakatsizliği bile insan doğası ile yani evrim ile açıklamaya çalışanlar olduğu sürece daha çok ihanet haberi görürüz. Erkeğin aldatmasını normal kabul eden kim? Zayıf ve güçsüz kadınlar çünkü çaresizce ya da gurursuzca o insana mecburlar. Erkeği o yaşa getiren anneler, babaların ihanetine göz yumduğu ve erkeğin elinin kiri kabul edildiği için tabii ki domino etkisi gibi sürüp gidecektir.
Erkeklerde de kadının ihanetini hoş gören bazı zavallılar var. O kadar acınası bir durum ki, kadın aldatıyor ve itiraf ediyor ancak karşısındaki erkek acizliğinden midir yoksa hangi sebepledir bilemiyorum, doğal karşılıyor.
Bu insanları gördükçe hayattan soğuyorum ve ne yazık ki her yerdeler.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Oksitosin hormonun duygular üzerinde etkisi olduğu biliniyor yani "Aşk Hormonu" diye anılmasının nedeni budur. Oksitosine yanıt veren nöronlar beynin birçok yerinde bulunuyor fakat hangi hücrelerin oksitosin tarafından hedeflendiği ve bu hormonun beynin devrelerini nasıl etkilediği henüz netleşmiş değildir, kısacası nöronlara mesaj yollayan "interneuron-internöron" (ara sinir hücresi) üzerinde çalışmalar devam ediyor.

Nöronların aktivitesi bozulursa, kadın erkeğe olan cinsel ilgisini kaybediyor. Oksitosin hormonu sadece cinsellik ya da doğum sırasında serbest kalmıyor başka sebeplerle de salgılanabiliyor. İsrail'de Hayfa Üniversitesi'nde araştırmacı olarak görev yapan Profesör Simone Shamay-Tsoory, kıskançlık ya da can sıkıcılık gibi olumsuz sosyal etkileşimler sırasında da hormonun vücudumuzda salındığını keşfetmiş. Yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, oksitosinin genel olarak sosyal etkileşimleri daha iyi yorumlama yeteneğini geliştirdiğini gösteriyor.

Kısacası birçok sosyal etkileşim kadınlarda bu hormonu tetikleyebiliyor, bu da bir kadının ilk görüşte aşık olmasını, görmeden de aşık olmasını ya da paylaşımda bulunmadığı bir erkeğe aşkının devam etmesini de açıklayabilir fakat henüz araştırmalar sürüyor.

Beyin ile ilgili bilinmeyen o kadar çok şey varken, aşk gibi karmaşık bir duyguyu sadece biyoloji ile açıklamak mümkün değildir.
 

ozgurlukveadam

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Mar 2018
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sn.Lefty beynin salgıladığı oksitosin işte burası önemli rastgelemi oluyor yoksa ilahi bir kuvvet mi salgılatıyor yani ask doğa ustu bir şey mi bizim bilmediğimiz kaderin arka planı mı işliyor sizce ,o zaman aşkı ikiye ayırabliriz gerçek aşklar ve sahte aşklar ,eğer tanrı kadere mudahale ediyorsa aşka niye mudahale etmesin dimi ama....
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Sn.Lefty beynin salgıladığı oksitosin işte burası önemli rastgelemi oluyor yoksa ilahi bir kuvvet mi salgılatıyor yani ask doğa ustu bir şey mi bizim bilmediğimiz kaderin arka planı mı işliyor sizce ,o zaman aşkı ikiye ayırabliriz gerçek aşklar ve sahte aşklar ,eğer tanrı kadere mudahale ediyorsa aşka niye mudahale etmesin dimi ama....

İlahi bir müdahale olduğunu şahsen düşünmüyorum çünkü bazen uygun olmayan kişilere de aşık oluyoruz yani beynin seçimi olduğu ortada. İnsan karşısına çıkan kişiye doğru bir çekim hissediyor ve uygun olup olmadığını sorgulamıyor, bu sorgulamayı yapabilse zaten aşktan bahsedemeyiz çünkü mantığını hiçbir şekilde kullanamıyor.

Aşk, beynin yarattığı bir hastalık hali aslında ve çoğu zaman insana kendini kaybettirebiliyor. Sahte aşk diye bir durum olabileceğini sanmıyorum çünkü dedim ya kişi bilinçli hareket etmiyor yani sahtelik yaratabilmesi için kontrol kendinde olmalı, oysa ki her şey kendiliğinden gelişiyor, müdahale edilemiyor.


 

Excogitatoris

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Mar 2018
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sn.Lefty beynin salgıladığı oksitosin işte burası önemli rastgelemi oluyor yoksa ilahi bir kuvvet mi salgılatıyor yani ask doğa ustu bir şey mi bizim bilmediğimiz kaderin arka planı mı işliyor sizce ,o zaman aşkı ikiye ayırabliriz gerçek aşklar ve sahte aşklar ,eğer tanrı kadere mudahale ediyorsa aşka niye mudahale etmesin dimi ama....


Buradaki konuya bakış açın çok tehlikeli. Henüz bilmediğimiz veya bilemeyeceğimiz bir şeye "Tanrı yapıyor"
görüşüyle yaklaşırsak hiçbir yere ilerleyemeden olduğumuz yerde kalırız. Bu görüşün tehlikeli kısmı sonsuza
kadar gidebilmesi.

Örneğin genetik mutasyonları ele alalım. Tamamen rastgele olduklarını biliyoruz (doğal seçilim ile sonradan
ayıklanıyorlar tabii), fakat buna "Tanrı seçiyor" da diyebiliriz. Eğer böyle bir şey yaparsak, doğal seçilime
kadar bile ilerleyemeyiz çünkü Tanrı mükemmeldir ve doğal olarak mükemmel seçimler yapması gerekir.
Bu nedenle doğanın ayıklamasına gerek yoktur.

Bu tarz bilimsel olarak sayılabilecek sorulara teolojik olarak yaklaşmayı çok yanlış buluyorum ben. İnsanların
kestirme yolu oldu artık.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İki kişinin birbirini sevmesi için illa cinsellik mi yaşaması lazım oysa leyla ile mecnun ,ferhat ile şirin hiç kavuşmadan seviyorlar,aşkta cinsellik ne kadar önemli?
Aklıma Nev diye bir sanatçı vardı onun muhurlu kaderim klibi geldi orda bir harem oğlanı genç bir cariyeyi seviyordu sadece bakışarak anlaşıyorlardı ve sonunda kızı zehirledi gerizekalı klip oyle yani yıkıcı bir aşk örneği cinsellik olmadan ask olmaz mı ?

İlla bir kız mı sevilmeli bir erkeğe aşık olunmaz mı bir çocuğa bir arabaya bir yemeğe bir kitaba aşktan illa haz mı almalı?

Sorunuzun cevabı yani bir erkeğin erkeğe ya da tem tersi yaşanan aşkla ilgili bugün bir haber çıktı. Çoğumuza ters geldiği tartışılmaz fakat bu haberde benim dikkatimi çeken, aşık olan kişinin karşı tarafa cinsellik ile yaklaşmıyor olması hatta hiçbir ilişki yaşamadıkları halde, rezil olmak pahasına duygularını itiraf etmesidir. Akıl başta değil yani yoksa bu kadar büyük bir riski alamazdı. İşte aşk tam da böyle bir duygu, cinsellik sonrası oluşan değil de, kişinin kontrolsüzce ve çoğu zaman hiçbir şey yaşamadan içine düştüğü bir durum.

Yazdığı mesajlardaki duygusallığa bakar mısınız? :) Cinsel içerikli değil, sevgi temelli mesajlar atmış fakat son mesajlarda sanki karşı taraf da ona ilgiliymiş gibi bir hava yaratmayı da ihmal etmemiş. :)

Dalga geçmek amaçlı eklemediğimi baştan belirtmek isterim, sonuçta bu tip insanlar da genlerinin-hormonlarının kurbanı ve "Cinsel Kimlik Bozukluğu" adı altında bir hastalık olarak kabul ediliyor fakat böyle bir durumu onaylamak da mümkün değil çünkü aşık olduğu kişi damadı.

Özgürlükveadam'ın sorusunun cevabı ve aşkın yapısı hakkında ilginç bir örnek olduğu için paylaşmak istedim.

Kayınpeder damadına aşık oldu, boşanma davasında mesajlar ortaya döküldü.
Kayınpeder, damadına tutuldu. Aşk mesajlarıyla deliler gibi aşkını dile getirdi. Ancak sevgisine karşılık bulamadı. Damadını kızdırmak ve öç almak için 3 yaşındaki torununu bile oyunlarına alet etti. Şikayet üzerine kayınpeder hakkında damadına ve torununa karşı “çocuğun cinsel istismarı ve cinsel taciz” suçlarından dava açıldı. Dava dosyasına kayınpederinin damadına attığı “Seni sevdim be tosunum. Sevdim... İnsan hayatta bir kere sever, ikincisi olmaz. Sevdim seni ben deliler gibi hala da seviyorum tosunum...” gibi çok sayıda aşk mesajı da girdi.

İŞTE O AŞK MESAJLARI

Kayınpeder Y.I.'nın damadı E.K'ye sosyal medya üzerinden attığı iddia edilen mesajlar;

“Sevdim be tosunum”

“Sevdim… İnsan hayatta bir kere sever, ikincisi olmaz. Sevdim seni ben deliler gibi hala da seviyorum.”

“Bilmiyorum sana ben kavuşur muyum sevda.”

“Kendine iyi bak içinde sevgi olmayınca zorlamanın bir anlamı olmuyor. Benim sevmem sadece bu sevgiyi ayakta tutmaya yetmez. Telefonu açtığındaki ses tonu bana karşı içinde hiçbir şey olmadığı gibiydi. Rahatsızlık verdim benimki aptallıktı. HOŞCAKAL.”

“Doğum günün kutlu olsun sen sevmesen de ben seviyorum seni”

“Yaşatacak da sensin şimdi bitirecek de sensin. Sen ne hatalar yaptın bir düşün. Ama şunu unutma inan veya inanma 24 Şubat 2012'den bu güne kadar asla sana ihanet etmedim. Sevdim be tosunum.”

“Tek bir cevap paşam valla ne kırılırım ne de kızarım, sadece suçu kendimde bulurum. Bitir bu acıyı öyle ya da böyle.”

“Sevgi görmüş olsan onun bunun kucağında gezmezsin. Allaha havale ettim bir gün o kadar pişman olacaksın ki istesen de yanında olmayacağım. Bugünkü tarihi unutma bendeki sevgiyi bitirdiğin tarih bu tarih.”

Kaynak:
 
Son düzenleme:

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Aşık olmadan da cinsel haz yaşanır; fakat cinselliği, aşık olduğun kişide daha doğru, tam anlamıyla ve full duygu ile yaşarsın.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst