Aşk mı?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Sartre tarafından oluşturulan Aşk mı? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,973 kez görüntülenmiş, 52 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Aşk mı?
Konbuyu başlatan Sartre
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

Sartre

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2016
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aşk nedir sizce? Freud'a göre aşk diye bir şey yoktur, libido vardır.İnsanlık tarihinde geçmişten günümüze kadar aşk temasının işlendiği hikayeler, romanlar, tablolar, şarkılar nasıl bu kadar etkiye sahip olmuştur? Divan edebiyatı aşk üzerine kurulmuştur, nasıl oluyor da bu kadar etkiye sahip olabiliyor toplum ve bireyde? Bir insana, bilgiye, tanrıya ya da herhangi bir şeye aşık olmak...Tabii insanın kendine aşık olma durumu da var, libidonun egoya yönelmesi.
Bir insanın bir şeye bu denli bağlanması hakkında ne düşünüyorsunuz? İhtiyaç mıdır?
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Birim içerisinde,motivasyon sıkıntıları ve (varlığına sahipmiş gibi) başkasının varlığına hükmetme ,buna dair biyokimyasal bir döngüdür
evet ihtiyactır
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
http://www.felsefe.net/serbest-kursu/75595-ask.html

Satre şöyle demiş sanırım
Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.


viki ye sorarsak aşk ; , bir varlığı tutku ve bağlılık düzeyinde sevme

fromm a dönelim isterseniz

Moda ve çekicilik

Bir insanı sevilesi yapan şeyler, toplumdan topluma ve zamanla değişim göstermektedir. Bir zamanlar sigara içen, sert tavırlı kadınlar çekici bulunurken, başka bir zaman diliminde ağır başlı, evcimen bir kadın tercih edilmiştir. Kadınların erkek beğenisi de, toplum ve zaman içinde farklılık gösterir. Önceleri saldırgan, hırslı ve ani davranışları ile üzerinde ilgi toplayan erkek, daha sonra yerini, nazik ve anlayışlı bir erkeğe bıakmıştır. Yani çekicilik, zamanın modasına uygun bir paket olarak değişim gösterir. Dolayısıyla sevme eylemi, bir yetenek olarak değil de, bir nesne olarak algılanmaktadır. Kişiler, kendi beceri ve kapasitelerinden önce, sevilecek olanın cazibesini sınamaktadır. Karşılıklı kâr ve çıkar alışverişine dayalı düzen içersinde, çağdaş insanın mutluluğu, "sahip olma" olgusuna dayalı bir nesneye dönüşmüştür.
Aşka düşmek

Gerçek sevgi ile ilgili sorun, kişilerin, "aşka düşmek" ile "aşık olmak" arasındaki ayrımı yapmakta bocalamalarıdır. Başta birbirine yabancı olan kişiler, onları ayıran duvarın küçülmesi ve nihayetinde ortadan kalkması ile büyük bir coşku yaşamaktadır. Bu yakınlaşma, cinsel çekim ve birliktelik ile desteklenirse, çok daha kuvvetli hisler açığa çıkmaktadır. Ancak doğası gereği, bu tür bir sevgi kalıcı değildir, kişiler, ilk başta yalnızlıklarından kurtulmuş olmanın coşkusuna kapılır, sonra coşkunun yerini, hayal kırıklığı, öfke ve düşmanlık alır.
,



Erich Fromm, insanın büyük yalnızlığından ve bu yalnızlığından kurtulmak için kendi dışındaki dünyayla bütünleşme arzusundan söz eder. Şöyle ki; İnsan doğunca, ana karnında belirli olan bir durumdan, belirsiz, tanımsız ve açık bir duruma gelir. Kendi iradesi dışında doğmuştur, iradesine rağmen ölecektir. Doğal ve toplumsal güçlerin karşısındaki çaresizliğinin farkında olması, doğadan kopuk varoluşunu dayanılmaz bir hapishaneye çevirir. Ayrılık yaşantısı kaygı yaratır. Ayrı olmak demek insanca güçlerini kullanma kapasitesinden yoksun bir şekilde dışarıda kalmak, çaresizlik ve dünyayı aktif bir şekilde kavrayamamak demektir.
İnsan, dışa yönelmediği, kendini şu veya bu şekilde dış dünyayla bütünleştiremediği takdirde delirme noktasına gelecektir. İnsanın en derin ihtiyacı, ayrılığın üstesinden gelme, yalnızlığından kurtulma ihtiyacıdır. Her çağın ve kültürün insanı, bu ihtiyaca çeşitli şekillerde karşılık vermiştir. Hayvanlara tapınma, insan kurban etme, askeri fetihler, lüks düşkünlüğü, çileci bir yaşam seçimi, işkoliklik, sanatsal yaratım, tanrı sevgisi, insan sevgisi bunlardan bazılarıdır.
Yalnızlıktan kurtulma ve bütünleşme ihtiyacının bir yolu da her türden esirikçe* durumlarda yatmaktadır. Bu durum (esiriklik), bazen ilaçların yardımıyla, bazen ritmik seslerle yaratılan translarla, bazen tütün, alkol ve uyuşturucuyla, bazen “sürüye uyma” ve işkoliklikle, bazen seks(sevgisiz) ve orgazmla, bazen sanatçı veya zanaatkâr olsun yaratıcı etkinlikle sağlanabilir.


insanlığın yarattığı kurumlardan biri de aşk- büyük bi özlem- çekim nesnesi -arama arayış içeriyor -bulunma hali
biri tarafından bulunmuş olmak -değer saygınlık-şımartma ve aşırı ilgi görmek ya da tutkuyla istenmek arzulanmak içeriyor

sanırım insanın bu dünyada yaratabildiği en büyük duygusal coşkunluk olarak tanımlanıyor ya da kendin arama- kaybetme -kendinden geçme ve kendini farklı deneyimleme
arzu ve tutukuya esir ve kapılı -kapılmış deneyimlemek
- aşırı bağlılık bütünlenme bağlanma ve tamamlanma ihtiyacı/ihtiyaçları, anlanma ihtiyacı anlaşma ve paylaşma ihtiyacı/ihtiyçaları
, tüm bunların coşkunca içerilmesi/ortaya serilmesi ve dökülmesi
biraz kendini kaybetme ve sarhoşluk içeriyor kendi içinde
,
varlık anlamına dair sevgi sapma
sanırım varlığını anlamlanmış hissetmeye dair bir arayış ve bunda görme ya da kendini arama
(çocukluk kayıplarını hatırlattı bana - çocukluktaki duygusal yoksunluklar-yitiklikler büyük sevgi/aile özlemi de bunda var sanki)
bu dünyaya kaybolan bu dünyaya -sözde- atılan-katılan insan varlığına bir amaç arıyor -(zorla kaybolma)

dünyada aşktan başka yapacak ne var? bu size-bize en anlamlı şey olarak sunulursa ve bütüncül bir arayış ve anlam
yani bu
şu gibi -git orda varmış bir bak

dünyanın neyi meşhurdur ?
aşkı
denemeden görme
dünyanın aşkı meşhurdur a dostlar -kayaları kırları değil
niye?
eğer binlerce gezegen olsaydı dünyanın aşkı meşhur olurdu kesin
 
Son düzenleme:

amaudjulepp

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Şub 2016
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Dünyanın aşkı meşhurdur güzel cümle bunu bir yere kayıt ediyorum bir de bu paketlenip satılsa çok kara geçeriz.Aşk nedir aşk dünyayı daha iyi bir hale getirmek için iki kişinin bir ömür boyu bir arada yaşamak için birbirlerine verdikleri sözlerdir..
 
Son düzenleme:

kayıpnesne

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
18 Mar 2016
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ya çok yüceltir ya görmezden geliriz:
acılı arabesk şarkılardan, çokgörmüş çapkınlıklara kadar geniş bir yelpazesi vardır bunun.
ama şurası kesin:
insan aşktır.
 

berojsu

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Mar 2016
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
aşk arapça bir kelime olup aşaka dan gelmedir aşaka:bir sarmaşık türüdür sardığı ağacı ise kurutur ve yok eder.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
aşk bu dünyada insanın aradığı sahte bir mutluluğu temsil ediyor sanırım
ve iki kişilik bölüşülmüş bir öznellik ya da özlemi ifade bilmiyorum bi çok şeyi işte
sonsuz ya da sonsuz iki kişilik aşk olabilir -aşk tek kişilik mi şimdi?

insanın insanı insan yapmasıysa aşk, birbirine eğmesi ya da birbirine bükmesi ya da istediği şeye oldurması çabalaması; da bunda var
olmadı dışarı oraya buraya buraya bükmesi -kendine dönüştürmesi ya da kendi özlemine
ya da aradığı bi şeye zorlaması-aradığı bi şey bulması onda-görme ya da olma durumu buna benzetmesi
her şey bunda var -sahte bi özlem işte bu

herkesin aşk dediği farklı bi şey sanırım -bu cümlede toplanıyor hepsi
-iki kişi birbirinin özlemine doğru bükülür ya da birbirine doğru (eğilir) ve bi hayatı birlikte yapar/yaşar ve birlikte oluşur bu güzel bi aşk mesela ve paylaşır arada coşkunluklar oluşur felan

aşk bi insanın kendine yabancı kendinden başka -birine açılması - birince- tanınması, bulunması , değerlendirilmesi, özlemlenmesi içeriyor da
birini tanımakta içeriyor keşfetmek sönmek sonra -yanar söner aşk bu!

aşik bir tanım
kendinden başka birince derince tanınmak özlenmek sayılmak(ve sevilmek ya da) saygınlık-saygı ve ilgi görmek beklemesi yaklaşımı

-kişiliğini onurlandırmak biçimi -başka şekillerde de tezahür edebilir

sevgi ihtiyacının yansıması sonuçta yetim kuş

insanın tanınma bilinme kabul görme -uyumlaşma-uyumlaştırma ve bencillik sayılma yaklaşımları da dahil her şeyi içeriyor,

aşk üzerine bu kadar inceleme niye? işte bir yaşam deneyim içinde varolunan ve varoldukça çözülen anlanan -kişiye özel/ göre değişken- herkes sonsuz şey yaşaya ya da söyleyebilir aşk üstüne yaşatabilir yapabilir sanırım
sonsuz aşk yapılabilir ve hepsi kişiye özeldir ya da an'a özel bilmiyorum bu iyi bi fikirdi

ve bilimsel kabulü olsa bunun ne komik olurdu?

sanırım herkese varlığını yokluğunu dayatıyor ve kabul de ediyor-ettiriyor
bunun ve evet aşk vardır gerçekte bi şeydir ve yok değildir var bulunur dedirtir-dedirten bi şey bu

-bu aşkı kimse ispatlamaya girişmez herkes yaşarda görür-bilir edinir- gizem kutusu bu? ve
ve kimse yokluğunu öne sürmez ya da yokluğunu öne sürenlerin başına çorap örer o kendi takkesini geçirir

aşkın yokluğunu öne süren var mı şimdi burda? bakalım neler oluyor
varlığını ispatlamaya girişmeyin o sizi bulur -bulucakta

- Yokluğunu öne sürenlerle çarpışan ey aşk sen nerdesin
aşk kendini kanıtlar-ispatlar sözünü geçirir-erdirir ve yapar da kendini tanıtır ispatlar -kimliği ile ortaya çıkar; O ortaya çıktığında bilirsin o olduğunu tanırsın ?Bu aşk mıydı değil miydi demezsin -hiç şüpheye mahal vermez aşk ve var mıydı yok muydu hiç ? Bunu ben mi yaşadım yaşamadım hiç demezsin merak etmeyin bi gün size de görünür çarpar toslar merak etmeyin

Evet yokluğunu öne sürenlere sıkı geçirir aşk -

aşkın varlığı kanıta ihtiyça duymaz
aşk kendini ispatlayan bi şey- zorunlu unsur-umsu

aşk bu dünyada kendini (ve varlığını) ispatlamış en çoktan velet . en moktan meret
aşkın varlığını kimse inkar etmiyor -aşk herkesi dize getiriyor merak etmeyin getirecekte

aşkın varlığını sorgulayanları gördüm bi gün aşkta- ne çok yazar bu sanal derler- bu kimdir bu adem aşka bulaşmış esrik madem desin bize de derdini -derdim çoktur hangisini yazayım? ben bu aşka nerde çare bulayım her neyse aşka düşünde görüşelim

aşkın selfiesi olmaz;
kisme aşk anını paylaşamaz ve kisme duygularını resimleyemez bu dünyada aşk arıyor insanlar kelimelerden yapma cümlelerle

bi kadının resmi paylaşılmıştı bu forumda ve konu olarak geçmişti
-adamın birini ya da kadının birini karşılamaya gitmiş herkes -ünlü biri galiba ve
herkes elinde bir telefona bakıyor -Orda yaşlı bi hanım teyze durmuş adamı ya da durumu izliyordu -yaşamak bir yaşamak işi; herkesin aşkı birbirine benzer evet herkesin çizdiği resmin benzerliği kadar

yani ya aşk anında duygularını resimliyebilsen?
ne isterdin bu hayattan sen ey yüce?
ne istedinde vermedi ey cüce?
vay vay vay vay

---------- Mesajlar Birleştirildi at 08:34 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 08:30 ----------

ben nerden bilirdim bu derde düşmeden önce
belediye çukuru değil ki düştüm orhan
öldürmez bu illet -kurtuluşu zamana asılı -bir bıçak- ey millet
sen ben yaşa varmadan göçtün ya bu dünyadan kim yazar sen yere (sen gibi ya da) be orhan -ne yazmalı ki! çok yazan çok yazarda çok okuyan ne kazar -belediye bana bir çukur kazmalı-bir çukurda bana -asırlar okur asırlar söner
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Japonya prensesi aşkı için ünvanını bıraktı!

Japonya Prensesi Ayako Evlendi!

Japonya'da imparatorluk düğünü vardı. İmparatorun kuzenin kızı Prenses Ayako, halktan bir isimle evlendi. Bunun için prenseslik ünvanından vazgeçti. İmparatorun en büyük kız torunu da 2020'de halktan bir isimle dünya evine girmeyi planlıyor.

Kaynak:

 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
Ruha ve gönle hıtap eden her guzellık ınsanın aşkı yaşamasına vesıle olur kanatlerımı ıletebılırım....
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
insanlığın yarattığı kurumlardan biri de aşk- büyük bi özlem- çekim nesnesi -arama arayış içeriyor -bulunma hali
biri tarafından bulunmuş olmak -değer saygınlık-şımartma ve aşırı ilgi görmek ya da tutkuyla istenmek arzulanmak içeriyor

sanırım insanın bu dünyada yaratabildiği en büyük duygusal coşkunluk olarak tanımlanıyor ya da kendin arama- kaybetme -kendinden geçme ve kendini farklı deneyimleme
arzu ve tutukuya esir ve kapılı -kapılmış deneyimlemek
- aşırı bağlılık bütünlenme bağlanma ve tamamlanma ihtiyacı/ihtiyaçları, anlanma ihtiyacı anlaşma ve paylaşma ihtiyacı/ihtiyçaları
, tüm bunların coşkunca içerilmesi/ortaya serilmesi ve dökülmesi
biraz kendini kaybetme ve sarhoşluk içeriyor kendi içinde









aşk gerçekten var, bunun zekayla bir bağı yok ispatıda sanalmaniktir. :D :D sanalmağin yazılarını okudukça aşka daha fazla inanıyor insan. :D
tanrıya inanmaktansa aşka inanmayı tercih ederim. en azından hislerim gerçek
tanrı gibi gizlenmiyor aklımda.

yalnızzzzz sanalmaniğin hakkını yemeyelim, abartma konusunda dünya şampiyonu benim gönlümde. :D hi şüphem yok bu arkadaşın geleceği çok aydınlık bakan olsaydı
palavra ve abartma bakanı olurdu... ve herkese yedirirdi.
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
aşk arapça bir kelime olup aşaka dan gelmedir aşaka:bir sarmaşık türüdür sardığı ağacı ise kurutur ve yok eder.

sallama ziya kardeşiz ,, herşeyide araplara sahiplenmeyin yemezler , :)
aşkın kökeni ve anlamı aslında Farsça' da, avesta dilinden , 'işka/işka ki ekinden türemiş kelimedir tamamen yahudizmden
gelir .
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Yeni yetme aşk, “Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var” der. Olgun aşk ise, “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum” der.

Erich Fromm
 

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Üstad frommun Sevme Sanati adlı kitabından:)
 

Farkeder mi

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
22 Ara 2017
Mesajlar
73
Tepkime puanı
1
Puanları
8
Aşk diye birşey yoktur. Insanların aşk diye adlandırdığı şey sadece geçici bir hevestir. Özünde üreme içgüdüsü yatmaktadır. Ve aşk gerçekten saçma ve beyhude birşeydir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Aşk diye birşey yoktur. Insanların aşk diye adlandırdığı şey sadece geçici bir hevestir. Özünde üreme içgüdüsü yatmaktadır. Ve aşk gerçekten saçma ve beyhude birşeydir.

"Aşkta her zaman bir çılgınlık vardır. Ama çılgınlıkta da her zaman bir mantık vardır."
Nietzsche

Aşk diye bir duygu var ve insan kendini kontrol etmekte çok zorlanıyor fakat geçici tabii ki. Sonsuz aşk yok, bu gerçeği kabullenmek gerekiyor. İnsanlar bir araya gelip, yaşanacakları tüketmeye başladıkları andan itibaren aşkın etkisi de azalıyor ve sonunda bitiyor.
 

Farkeder mi

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
22 Ara 2017
Mesajlar
73
Tepkime puanı
1
Puanları
8
"Aşkta her zaman bir çılgınlık vardır. Ama çılgınlıkta da her zaman bir mantık vardır."
Nietzsche

Aşk diye bir duygu var ve insan kendini kontrol etmekte çok zorlanıyor fakat geçici tabii ki. Sonsuz aşk yok, bu gerçeği kabullenmek gerekiyor. İnsanlar bir araya gelip, yaşanacakları tüketmeye başladıkları andan itibaren aşkın etkisi de azalıyor ve sonunda bitiyor.

Yani sevgili Lefty diyebiliriz ki aşk geçici bir hevestir. Dediğim gibi bence yoktur ama sizin tanımlamanızla bana göre geçici bir hevestir. Iki insanın hiçbir kan bağı olmadan birbirini bu kadar sevmesi saçmadır, mantıklı tek açıklaması dediğim gibi hayvani bir içgüdüdür.

Ve insanı mayıştıran, her türlü zayıflatan bir hastalıktır.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Aşk diye birşey yoktur. Insanların aşk diye adlandırdığı şey sadece geçici bir hevestir. Özünde üreme içgüdüsü yatmaktadır. Ve aşk gerçekten saçma ve beyhude birşeydir.

yok artık:O aşık olunca diğer kadınlar kalmıyor tek kadın kalıyor(erkek açısından söylüyorum) başka deyişle diğer kadınlara cinsel arzu düşüyor hatta dibe vuruyor diyeyim. bu üreme güdüsüne fayda değil zarar verir. çünkü alternatifleri baskılıyor.

bu kadar aşk karşıtı olmanızın üzerine düşünmüşsünüzdür mutlaka, paylaşabilir misiniz?


Yani sevgili Lefty diyebiliriz ki aşk geçici bir hevestir. Dediğim gibi bence yoktur ama sizin tanımlamanızla bana göre geçici bir hevestir. Iki insanın hiçbir kan bağı olmadan birbirini bu kadar sevmesi saçmadır, mantıklı tek açıklaması dediğim gibi hayvani bir içgüdüdür.

Ve insanı mayıştıran, her türlü zayıflatan bir hastalıktır.

kan bağı olana sevgi duymamızın nedeni hakkında bir tahmininiz var mı?
 

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Aşk olmasa tam tersinden düşünün,
Hep mantıkla bakacağız her kadına, orasında şu var, burasında bu var, mantık devreye girerse kimse kolay kolay birbirini beğenmez ve yaklaşamaz.
Aşk sayesinde kusur görmüyoruz ve ilişki başlıyor.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Yani sevgili Lefty diyebiliriz ki aşk geçici bir hevestir. Dediğim gibi bence yoktur ama sizin tanımlamanızla bana göre geçici bir hevestir. Iki insanın hiçbir kan bağı olmadan birbirini bu kadar sevmesi saçmadır, mantıklı tek açıklaması dediğim gibi hayvani bir içgüdüdür.

Ve insanı mayıştıran, her türlü zayıflatan bir hastalıktır.

Bilim, aşkı neslimizin devamı için karşı cinse duyulan yoğun duygu hali olarak tanımlıyor ve siz de buna geçici bir heves diyorsunuz. Beyin görüntüleme çalışmalarına göre de aşık insanın beyni, normal bir insan gibi çalışmıyor ve kişi takıntılı bir hale bürünüyor. Beynimizin 'limbik sistem' denen bölümünde değişim meydana geliyor ve ön beyin kontrol faaliyetleri azalıyor. Kısacası aşk, beynin yarattığı bir yanılsamadır fakat aşkın acısı kadar faydası da var çünkü aynı zamanda beyni gençleştiriyormuş.

 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Kim bilir belki de aşk yoktur!

ALİ MURAT İRAT / 03.11.2018

Kim bilir belki de aşk yoktur ve biz, çoğumuz, yanılıyoruzdur. Kim bilir, belki bir an’ı bin yıl yapan, bir asrı bir an’a sıkıştırabilen o güçlü duyguya yenildiğimiz için, insanlık gururumuz kırılmıştır da ona aşk demişizdir. Belki de başımızı bir söğüdün dalı gibi eğen, o karşı konulamaz, o akışına kapıldığımızı hissettiğimiz anda kendimizi en dipte bulduğumuz, o korkunç, o muhteşem, o büyülü, o dayanılmaz, o hiçbir şeyle kıyasalanamaz halin bizi düşürdüğü durumdan utandığımız içindir ona taktığımız şu romantik isim: Aşk.

Hakikaten nedir o? Nedir elimizdeki avucumuzdakini, bütün biriktirdiklerimizi bir anda yollara saçabilen. Nedir kılı kırk yarıp aldığımız kararları bir parça eski çul gibi sokağa fırlatan. Yoktan var olan, erişilmesi imkansız bir uzaklıktan göğüs kafesimizin orta yerine -sanki hep oradaymış gibi- bir an’da gelip yerleşen. “Aşka düşmeyenin” asla inanmadığı, aşık olanın ondan başka hiçbir şeye iman etmediği nasıl bir haldir o?

Kurtuluşla esaretin tek bir bedene sığdığı bir onulmazlık hali midir? Dünyanın en güzel talihsizliği mi? Ya da bir yanılsama mıdır filozofların dillerinde dolaşan? Şairlerin onsuz asla yapamadığı. Blaise Pascal’ın daha 17. yüzyılda dediği gibi, aklın asla bilemeyeceği ve yalnızca kalbin anlayabileceği nedenlerden mi vücuda gelmiştir o?

Aşkı libidoyla açıklamıştı Freud. Medeniyetin ket vurduğu duygularımıza bastıra bastıra, ne kadar da sert, ne kadar da acımasız olmuştu bunları söylerken. Romantizmin bütün kalelerini yıkmış, bütün kalkanlarını bir mızrak ucu gibi delip geçmişti. Bütün cesaretini takınmış ve aşk denilen her neyse, onun yalnızca cinsel dürtülerimizin kibar bir seslenişi olduğunu fısıldamıştı bize. Ve ne aşkın, ne de cinsel dürtülerin tam anlamıyla yaşanamayacağını, ne yaşanırsa yaşansın elde kalanın hep eksiklik hissi olacağını Lacan hatırlatmıştı, sonrasında. “Cinsel ilişki yoktur” derken iki beden, iki kalp, iki akıl arasındaki bir olma halinin olanaksızlığından dem vurmuş, aslında aşkın imkansızlığını orta yere, önümüze, koyuvermişti.

Aslında derin bakışlardaki sahteliği, güzel sözlerdeki kifayetsizliği, asla tutulmayacak yeminlerdeki ikiyüzlülüğü bundan daha iyi kim nasıl ifade edebilirdi? Aşkın yalnızca tek kişilik yaşandığını, fedakarlık denilenin, akıldan çıkmayanın, verilen sözlerin, okunan şiirlerin, büyük vaatlerin, dindirilemez özlemin nedeninin aşık olunan değil, insanın kendisi olduğu daha nasıl ifade edilebilirdi?

Aşkın iki kişilik yaşandığına dair o büyük şehir efsanesinin sonu gelmelidir artık. Aşk tek kişiliktir ve tek kişilik yaşanmaya mahkumdur. Çünkü yaşanan her şey tek başına yaşanacak; aşık olunana inat, ona karşın, ondan habersiz, onunla birlikte ama onun hayalini gerçeğinden daha fazla önemseyerek ortaya çıkacaktır.

Ve sonu kavuşmak olan hiçbir aşkın hikâyesi, kavuşamayan aşıkların yanında asla anılmayacaktır. 29 yaşında ölen büyük romantik Novalis bağırmıyor muydu Geceye Övgüler’inde: “Hiç sonsuza kadar yanmayacak mı/ Aşkın o gizli kurban ateşi?” Neden sonsuza kadar yanan bir aşk ateşi olmadı hiç. Yoksa başından bu yana aşk dediğimiz şey aslında yalnızca bir yanılsama, büyük başarısızlıklar ve trajik öykülerin adı mı yalnızca?

Kim bilir belki de aşk yoktur ve biz, çoğumuz, yanılıyoruzdur.

Kaynak:
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst