Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi\/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 13,405 kez görüntülenmiş, 83 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi\/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

birinci olarak; herşeyden önce benim "bu bilinç durumu tıbbi bir hastalıktır" tezimde hiç bir kimseye ve/veya topluma bu hastalığı zorla dayatmak, zorla tedavi uygulamak gibi tepeden inme bir düşünce ve yaklaşımım yoktur..
ben sorunu dile getiririm,
bu sorunu özele indirgeyerek bir hastalık olduğu tezini ortaya atarım
ve bugünün dünyasında henüz bunun algılanamayacağını,
önümüzdeki on/yüzyıllar içinde kavranabileceğini
ve kişi ve/veya ailesi tarafından onay alındıktan sonra bir tedavi uygulanabileceğini dile getiririm..

ikinci olarak; insan ve toplum sağlığıyla ilgilenen tıp biliminde öyle bazı hastalıklar vardır ki;
-kişi genel olark sorunun algısında değildir
-kişi özel olarak hasta olduğunun farkında ve bilincinde değildir
-kişi hem kendine hem birlikte yaşadığı topluma zarar verdiğinin farkında ve bilincinde değildir

ne midir bu sorun ve hastalıklar?

-ileri derecede şizofreniler
-deliryum, psikozlar
-ileri derecede alzheimer(demans, bunama)
-ileri derecede zeka gerilikleri
-bir şekilde bilincini kaybetmiş ve değişik düzeydeki koma halindeki hastalar..
-öldürücü bulaşıcı bir hastalığı taşıyıp bundan haberli/habersiz toplum içinde bilinçsizce yaşayıp birçok kişiyi enfekte etme potansiyeli taşıyan(bu örnek tam oturmamakla berber bir çok durum için kabuledilebilirdir)

vs gibi hastalıklarda kişide "sorun algısı" yoktur.

bu kişilerde sorun algısı olmadığı için kendilerini hasta olarak kabul etmezler ve tedaviyi reddederler..
hem kendi bedensel ve psikolojik sağlıklarını hem de toplumun sağlığını tehdit ettiklerinin farkında ve bilincinde değillerdir..

o yüzdendir ki; bu tür hastalar genelde kendi isteğiyle/bilinciyle değil yakınları ve/veya toplum tarafından bir güvenlik merkezine yada sağlık kuruluşuna kandırılarak ya da zorla getirilmek zorunda kalır..

dünya sağlık örgütü(WHO) sağlığın tanımını şöyle yapmaktadır..

”Sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir.”bir başka deyişle

sağlığı “sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali” olarak açıklar.


şimdi burda fiziki/bedenen, ruhi/psikolojik açıdan tam bir iyilik hali konusunda kimsenin itirazı olmaz sanırım.. ama WHO bunlara ilaveten bir de "sosyal açıdan" bahsetmektedir..

şimdi dünya insanlığının binlerce yıllık tarihine ve günümüze bakalım.. hangi zamanda dünya insanlığı sosyal açıdan tam bir iyilik halinde bulunmuştur? günümüzde dünya insanlığı sosyal açıdan bir iyilik halinde mi yaşamaktadır?

bir insanın sadece kendi değerleriyle bezenmiş(dini inanç, milli/etnik kimlik vs) bir topluluk içinde tam bir iyilik halinde yaşarken,
farklı değerlerle bezenmiş(dini inanç, milli/etnik kimlik vs) bir toplulukla savaş içinde olması,
bir inanç, kutsanmış bir toprak bayrak parçası millet uğruna biribilerini öldürmeleri,
aç bırakmaları, işkence katliam uygulamaları, hak ve özgürlüklerini ellerinden almaya çalışmaları
kısaca insan gibi insana yaraşır bir biçimde yaşamalarına engel olan tüm bu durumlar için

dünya sağlık örgütü dünya insanlığı benim tanımıma göre "hasta bir zihniyet" taşıyor niçin dememektedir?

insaoğlunun din, tanrı, dil, ırk, miilet, etnik kimlik, ümmet, sağcı, solcu, teist, nonteist, para güç iktidar vs gibi "insandan öte" bu kavramlar için biribirini sürekli dışlamasına, öldürmesine, zulmetmesine ve dolayısıyla sosyal açıdan bırak iyilik halini tam bir felaket ortamında yaşamasına niçin hastalık demiyor?

yarın devam etmeye çalışırım..

Dedigim gibi, bunu diyememesinin bence en belirgin nedeni, bunun bilinc ve farkinda olmamasi. Bir nedeni de evrensel onay almis ve olgu haline gelmis bir etigin olmamasi. Yine etik acisindan, politik ve ekonomik cikar sozkonusu.

Zaten bu algilansa; bugun bu konuda ikircimli davranilmaz. Yani Saddam yargilanirken, bir Bush'un yargilanmamasi aciklamamaz. Bugun Libya'ya saldirmis olan zihniyetin yargilanmamasi aciklanamaz.

Buradaki ana sorun, insansal tum degerlerin tanim tarif anlam ve iceriginin politik cikar temelinde algilanmasidir. Bir zihniyet "ben Libya'ya demokrasi getirmek icin saldiriyorum" diyor ve bunu gucu ve otoritesi ile mesru ve mubah kiliyorsa; ve bu bir sorun olarak algilanmiyorsa, hersey ortadadir.

Bir kisinin baska birini askerde, savasta ya da hakimin kalem kirmasi ile oldurebiliyor, normal bir oldurum de ceza aliyorsa; yani insanoglu oldurmeyi sarta duruma v.s. gore normal karsiliyorsa, ve bu sorun olarak algilanmiyorsa, hersey ortadadir.

Bir kisi elinde silahla okulu tariyor ve ceza goruyorken; Libya'ya saldiran bomba okulu yerle bir ediyor ve ceza goremuyorsa, bu sorun algilanmiyorsa; hersey ortadadir.

Kisaca WHO dahil, dunyada hic bir kurum ve kurulus; konuya insanoglu temelli yaklasmamaktadir. Cunku boyle bir bilinc ve farkindalik yoktur. Guc ve otorite her yaptigini "dogru, hakli mesru, mubah" lanse edip, bunun da gecerliligini sagliyorsa; ortada zaten insanoglu temelli bir yanasim ve bakis acisi yoktur.

Sorunun ozu de buradadir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Tersi de söz konusu edilebilir..Felsefenin yurdu sayılan Antik Yunan'da, köleler her türlü bedensel işi yapıp temel gereksinmeleri karşılıyordu..Buna karşılık sorgulamaya ve gözlemlemeye zaman ayırabilen aristokratlar felsefe yapıyorlardı.Eğer sorunlar ; düşünce/çözüm arayışı..hele hele felsefe üretiminin girdisi olsa idi, açlıktan/kıtlıktan/hastalıktan/savaştan kırılan milyonların düşünür olması gerekmez miydi?Eğer kitleler bununla ilgili bir farkındalığa ulaşamamışlarsa, yani bunları sorun olarak değil, yaşamın doğal seyri olarak algılıyorlar ise dediğiniz doğru..Yine de işlerinin tıkırında gitmediğini az-çok idrak etmiyorlar mıdır?

Tersinin oldugunu zaten emperyalist zihniyet gosteriyor. Yani tum dusuncesini cikari, amaci v.s. temelinde kuruyor.

Iste burada dusunceyi neye gore, neye yonelik ne temelinde dusundurtmek onemli. Iste burada gene dogal zihniyetin, insan ve insanlik temelli olmayan bakis acisi ile, insanoglu temelli bakis acisi farki ortaya cikiyor.

Insanoglu temelli bakis acisi, dunyadaki her turlu saldiriya karsi cikarken; dogal zihniyet sadece kendi politik ve ekonomik cikari oldugunda, kendi saldiriyor, boyle bir cikari olmadiginda da karsi cikiyor. Iste dogal zihniyetin bu cikarci yanasimi zaten tum kavramlari guce otoriteye endeksli kiliyor. Onun saldirilari bile demokratik, ilerici v.s. algilanabiliyor.

Bu da bize bakis acisinin onemini ortaya koyuyor, ya insanoglu temelli konulara yanasacaksin, ya da farkli yanasacaksin. Iste dogal zihniyet her turlu farkli yanasirken, sadece insanoglu temelli yanasamiyor. Bunun bir nedeni insanoglunu sadece fenomenal bir goruntu olarak degerlendirmesi. Bu da bilindigi gibi; ya meta/mal ve kole, ya da kul degerlendirmesi oluyor.

O yuzden bilinc ve farkindaligin ayni konu ve kavram uzerindeki farki da burdan kaynaklaniyor, birisi dogal zihniyetin cesitli ...e gore farklari; digeri insanoglu temelli .....e gore.

Simdi soralim, eger Libya'ya saldiriyi uygulayanlar ve destekleyenler konuya insanoglu temelli yanassa idi, bu saldiriyi uygulayabilirler, ya da desteklerler miydi? Tum bunlar, savaslar, lincler, katliamlar, iskenceler, idamlar ve akla gelen her turlu insanlikdisi davranis ve dusunce icin gecerli.

Evet bunlarin bir yerde "dogal seyir" olarak algilatilmasi, zaten "insanoglunun dogalligi budur" masalina kananlarin teslimiyeti ve caresizligidir.

http://www.felsefe.net/felsefeye-giris/5430-quotdogrular-ve-yanlislarquot-uzerine.html#post29054
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Ayrica benim bu konudaki x ve y yapilandirilmis yapi ve isleyisin teorisinin testinin ve gozleminin temeli vardir. Bunun henuz yanlislanamamis olmasi da bu olgunun gecerliligini gosterir.



Dedigim gibi ben bu gozlemi x ve y yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisi temelinde test ederek olgu oldugunu ortaya koyuyorum. Bu da x ve y yanlislanana kadar gecerlidir.



Iste benim her konu ve kavramdaki insanoglunun sorununu dile getirmek ve tum resmini vermek, x ve y dogal zihniyetinin yapilandirilmis yapi ve isleyisi temelindedir. Buradaki bilimsellik bunun gozleminin teoride saglanmasi ve gozlem vermesidir. Cunku x ve y beynin numenal yetisinin yapilandirilmis yapi ve isleyisi olan dogal zihniyetin teorisini ve bunun saglanmasini verir.

Yani evrensel-insan zihniyeti ile bu ortaya konan dogal zihniyetin x ve y yapilanisi her konu ve kavramda sorunsal olarak gozlem vermekte ve teorisi test edilmektedir. Bunun konu ve kavrama gore algilanabilmesi de, dile gelen sorunun algilanabilmesi ile paraleldir.

sevgili evrensel-insan, senin şu bahsettiğin x ve y yapılanışını daha önce bir kaç kez okumama rağmen anlayamadım, kavrayamadım. hatta hatırlarsan bunun kavranabilmesi için senin anlatımının olduğu bir videoyu siteye gönder izleyip öyle yorum yapalım demiştim.. ya da doğal zihniyetin sorunsalını anlatan bu x ve y yapılanmasını senden başka anlıyan biri varsa o bizim anlıyacağımız şekilde anlatsın.. ben de ona göre bir yorum getireyim.. şayet bu x ve y yapılanmasını senden başka anlıyan biri yoksa henüz bunun "doğrulanmasından/yanlışlanmasından ve geçerliliğinden" bahsetmek çok anlamsız olacaktır..

şayet senden başka bu yapılanmayı anlayabilmiş biri varsa hatayı kendimde arayıp anlamak/kavramak için çok daha fazla çaba sarfedicem..

ama senden başka anlayan biri yoksa da bu konuyu aydınlığa kavuşturmak için sana görev düşüyor sanırım..

bu bahsettiğin sorunsalın resmini veren gözlemi yapıp, teorisini test eden senden başka biri var mı?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili evrensel-insan, senin şu bahsettiğin x ve y yapılanışını daha önce bir kaç kez okumama rağmen anlayamadım, kavrayamadım. hatta hatırlarsan bunun kavranabilmesi için senin anlatımının olduğu bir videoyu siteye gönder izleyip öyle yorum yapalım demiştim.. ya da doğal zihniyetin sorunsalını anlatan bu x ve y yapılanmasını senden başka anlıyan biri varsa o bizim anlıyacağımız şekilde anlatsın.. ben de ona göre bir yorum getireyim.. şayet bu x ve y yapılanmasını senden başka anlıyan biri yoksa henüz bunun "doğrulanmasından/yanlışlanmasından ve geçerliliğinden" bahsetmek çok anlamsız olacaktır..

şayet senden başka bu yapılanmayı anlayabilmiş biri varsa hatayı kendimde arayıp anlamak/kavramak için çok daha fazla çaba sarfedicem..

ama senden başka anlayan biri yoksa da bu konuyu aydınlığa kavuşturmak için sana görev düşüyor sanırım..

bu bahsettiğin sorunsalın resmini veren gözlemi yapıp, teorisini test eden senden başka biri var mı?

Birincisi bir seyin test ediliyor olmasi onun teorisinin saglanmasidir. Bunu kimin yaptigi onemli degildir. Eger "anlayamadigin/kavrayamadigin" yerleri "evrensel-insan zihniyeti" basliginda dile getirirsen; oradan devam edebiliriz. Aslinda formulu cok basittir. Iste bu basit yapilandirilmis formul dogal zihniyeti her konu ve kavramda sorunsal gozlem olarak test eder.

Dedigim gibi bir goz at. Gerekirse kendi basliginda konuyu isleriz.

Dogal zihniyeti her yonuyle ve her konu ve kavramda butunuyle oretaya koyan; serbest dusunurluk, yapilandirmaci epistemoloji ve qua felsefesidir.

Serbest dusunurluk, insanoglunun her turlu numenal sinirlarinin asildigi serbestligin dusuncesidir.

Yapilandirmaci epistemoloji, herseyin bir insanoglu ortaya koyumu oldugunu aciklayan epistemolojidir.

Qua felsefesi, sorunu ortaya koyanin kendi bireysel gorusunun sorunun icinde yer almadan, sorunun tum resmi ile ortaya konmasidir.

Sitede butun bunlar ile ilgili basliklar var. Forum ana sayfasindaki "evrensel-insan" yanindaki sayiyi tiklayarak basliklarin oldugu sayfaya erise bilirsin.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Birincisi bir seyin test ediliyor olmasi onun teorisinin saglanmasidir. Bunu kimin yaptigi onemli degildir. Eger "anlayamadigin/kavrayamadigin" yerleri "evrensel-insan zihniyeti" basliginda dile getirirsen; oradan devam edebiliriz. Aslinda formulu cok basittir. Iste bu basit yapilandirilmis formul dogal zihniyeti her konu ve kavramda sorunsal gozlem olarak test eder.

Dedigim gibi bir goz at. Gerekirse kendi basliginda konuyu isleriz.

sevgili evrensel-insan.. biliyorsun ben felsefeci ya da filozof değilim, tıp doktoruyum. ulaştığım bir bilinç var, bunu kendimce dile getirmeye çalışıyorum. felsefe konusunda mektepli olmadığım için bu konuda bilgili tecrübeli arkadaşlardan bu konudaki terminolojiyi öğrenerek sizlerle konuşma tartışma ortamı yaratmaya çalışıyorum.. benim kişisel ulaştığım bilinci ifade ederken seninle bir çok ortak noktamız olduğunu farketmiştim, bunu daha önce dile getirmiştim biliyorsun.. benim derdim doğal düşüncenin sorun olması değil (zaten bu konuda hemfikiriz), benim derdim bunun x ve y olarak şekilsel/görsel ifade edilmesidir.. bu konuda değişik platformlarda bunu açıkladın ve ben bir çok defa bunu okumama rağmen anlamadım.. şimdi diyorsun anlamadığın yerleri sor ama tekrar okuduğumda anlamadığım değil anladığım yerleri yazayım diyorum ama anladığım bir yer yok ki :) hepsini tekrar benim anlayacağım dilde anlatmak gerekiyor, ben bunun bir yerini anlarsam ordan tutar sonra sorularımı sorarım..

benim beyin yapım 26-27 yıldır tıp terminolojisine boğulmuş ve bu şekilde bir yapılanma içinde, o yüzden böyle felsefik bazı şeyleri kavramada zorlanıyorum.. o yüzden senin şu anlattığın ve çok basit dediğin formül x ve y yapılanmasını senden başka anlayan biri varmı diye soruyorum.. sadece paylaştığın bu türkçe içerikli felsefe siteleri değil yaşadığın ülkede irtibatta olduğun insanlardan ya da yabancı dildeki felsefe sitelerinden senin bu x ve y formül yapılanmasını anlayan biri var mı?

yani şimdiye kadar bir kişi çıkıp da; evet evrensel-insan senin ortaya koyduğun bu formül doğrudur, gerçektir, gerçekten de doğal düşüncenin sorunsalını şekilsel olarak ifade ediyor ve çok güzel anlatıyor ve çalışıyor dedi mi? ya da herhangi bir otorite, kurum vs senin bu formülüne onay verdi mi?

çünkü "ben doğal düşüncenin sorunsalını bilimsel olarak ortaya koyuyorum ve yanlışlanana kadar geçerlidir" gibi ifade kullanıyorsun. bir tezin/hipotezin yanlışlanana kadar geçerliliğini koruması için bir evrensel yada kısmi onay gerekmiyor mu?

ben senin ortaya koyduğun bu formül yanlıştır, gerçek değildir gibi yaklaşım içinde değilim.. çünkü bu formülle ulaştığın bilinci/düşünce yapısını dile getirdiğinde benim ulaştığım bilinçle nerdeyse birebir örtüşüyor.. sadece kullandığımız kelime, kavramlar ve terminoloji farklı..

o yüzdendir ki tekrar soruyorum.. sadece bir kişinin ortay attığı ve başka kişi ve kurumlarca onaylanmamış bir tez/teorinin yanlışlanana kadar geçerliliğinden bahsetmek ne kadar anlamlı?
ve ortaya atılan bu tez/teorinin algılanması kimin sorumluluğundadır?
ortaya atanın mı yoksa onu aktarmaya çalıştığı kişilerin mi?

ben şimdi burda kimsenin anlamadığı/algıyalamadığı bir formül üretsem ve buna dayanarak ortaya çok ciddi bir tez/teori atıp

-bu bilimseldir, yanlışlanana kadar geçerlidir desem

kendim çalıp kendim oynamış olmaz mıyım ?

lütfen senden biraz empati kurup olayı daha anlaşılır kılmanı rica ediyorum..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili evrensel-insan.. biliyorsun ben felsefeci ya da filozof değilim, tıp doktoruyum. ulaştığım bir bilinç var, bunu kendimce dile getirmeye çalışıyorum. felsefe konusunda mektepli olmadığım için bu konuda bilgili tecrübeli arkadaşlardan bu konudaki terminolojiyi öğrenerek sizlerle konuşma tartışma ortamı yaratmaya çalışıyorum.. benim kişisel ulaştığım bilinci ifade ederken seninle bir çok ortak noktamız olduğunu farketmiştim, bunu daha önce dile getirmiştim biliyorsun.. benim derdim doğal düşüncenin sorun olması değil (zaten bu konuda hemfikiriz), benim derdim bunun x ve y olarak şekilsel/görsel ifade edilmesidir.. bu konuda değişik platformlarda bunu açıkladın ve ben bir çok defa bunu okumama rağmen anlamadım.. şimdi diyorsun anlamadığın yerleri sor ama tekrar okuduğumda anlamadığım değil anladığım yerleri yazayım diyorum ama anladığım bir yer yok ki :) hepsini tekrar benim anlayacağım dilde anlatmak gerekiyor, ben bunun bir yerini anlarsam ordan tutar sonra sorularımı sorarım..

benim beyin yapım 26-27 yıldır tıp terminolojisine boğulmuş ve bu şekilde bir yapılanma içinde, o yüzden böyle felsefik bazı şeyleri kavramada zorlanıyorum.. o yüzden senin şu anlattığın ve çok basit dediğin formül x ve y yapılanmasını senden başka anlayan biri varmı diye soruyorum.. sadece paylaştığın bu türkçe içerikli felsefe siteleri değil yaşadığın ülkede irtibatta olduğun insanlardan ya da yabancı dildeki felsefe sitelerinden senin bu x ve y formül yapılanmasını anlayan biri var mı?

yani şimdiye kadar bir kişi çıkıp da; evet evrensel-insan senin ortaya koyduğun bu formül doğrudur, gerçektir, gerçekten de doğal düşüncenin sorunsalını şekilsel olarak ifade ediyor ve çok güzel anlatıyor ve çalışıyor dedi mi? ya da herhangi bir otorite, kurum vs senin bu formülüne onay verdi mi?

çünkü "ben doğal düşüncenin sorunsalını bilimsel olarak ortaya koyuyorum ve yanlışlanana kadar geçerlidir" gibi ifade kullanıyorsun. bir tezin/hipotezin yanlışlanana kadar geçerliliğini koruması için bir evrensel yada kısmi onay gerekmiyor mu?

ben senin ortaya koyduğun bu formül yanlıştır, gerçek değildir gibi yaklaşım içinde değilim.. çünkü bu formülle ulaştığın bilinci/düşünce yapısını dile getirdiğinde benim ulaştığım bilinçle nerdeyse birebir örtüşüyor.. sadece kullandığımız kelime, kavramlar ve terminoloji farklı..

o yüzdendir ki tekrar soruyorum.. sadece bir kişinin ortay attığı ve başka kişi ve kurumlarca onaylanmamış bir tez/teorinin yanlışlanana kadar geçerliliğinden bahsetmek ne kadar anlamlı?
ve ortaya atılan bu tez/teorinin algılanması kimin sorumluluğundadır?
ortaya atanın mı yoksa onu aktarmaya çalıştığı kişilerin mi?

ben şimdi burda kimsenin anlamadığı/algıyalamadığı bir formül üretsem ve buna dayanarak ortaya çok ciddi bir tez/teori atıp

-bu bilimseldir, yanlışlanana kadar geçerlidir desem

kendim çalıp kendim oynamış olmaz mıyım ?

lütfen senden biraz empati kurup olayı daha anlaşılır kılmanı rica ediyorum..

Evrensel-insan zihniyetinin temeli; insanogluna, serbest dusunce/dusunmeye, yapilandirmaci epistemolojiye, qua felsefesine, x ve y evrensel kullanim sembollerine ve tum bunlarin insanoglunun numenal yeti olarak insanlasamamasina yonelik sorunu dile getirir.

Butun bu yukarida sayilanlar, bugun bilinen seylerdir. Benim yaptigim kendi matematiksel/mantiksal ozgun dusunce uretimi ve dusunsel yanasim ile butun bunlari bir dogal zihniyet bunyesinde birlestirmektir.

Konu insanoglunun yasam ve iliskisi, duzeni, sistemi, kurumlari, felsefesi, dili, bilimi v.s. oldugu icin; buradaki bilimsellik bilissel bilim uzerinedir.

Iste bu bilissel bilim de, insanoglu beyninin numenal yetisini sorgulayan isleyen arastiran v.s. bilimdir.

Burada yanlislanabilene kadar gecerli olan; butun bu birlesimin evrensel-insan zihniyetinin matematiksel/mantiksal ve ozgun temelinde ortaya koydugu sorundur.

Zaten kimse bu sorunu inkar edemez. Sadece tek fark, genelde beynin sorundan degil; pozitiften ve oneriden yola cikmasidir. Yani ya sorunu sikayet olarak dile getirir, ya da kendince sikayet ettigine bir aciklama cozum getirir.

Buradaki birinci yanlis algi ve hata, verilen sorunun sanki savunulan bir seymis gibi algilanmasidir. Ikinci hata sorunun disindan sorunu ortaya koyabilecek bir zihniyetin gelismemis olmasidir. Yani sorun icinden taraflilik yanasimi ile savunu/karsi cikis zihniyeti vardir.

Bir seyin kabulu, algisi ortaya ciktiginda gecerli degildir. Her matematiksel/mantiksal ortaya koyumun algilanma sureci vardir. Bugun insanoglunun ortaya attigi her yenilik ya da degisik yanasim ve bakis acisinin, beyinlerde yer edebilmesi zaman sorunudur.

Iste bu acidan "bir seyin daha once olmus olmasi" ni ortaya koymak, yenilik degil; kuyrukculuktur. Yani olani takip etmektir. Bu kendi bunyesinde serbest dusunurluge terstir. Serbest dusunurun, kendi her turlu beyin duzeyine has; ozgun ve matematiksel/mantiksal bilgi, algi ve kavram temelli konulara bakis acisi vardir.

Ayrica daha once cde izah ettigim gibi, ben bir insanoglu turu olarak kendim bunu bizzat yasayanim.

Bilimsel metod, zaten fenomenin gozlemlenmesi dir. Ben de insanoglu fenomenini gozlemliyor ve numenal insanlasamama sorunlarini dile getiriyorum.

Benim dile getirdiklerime algi temelinde yapilabilecek tek sey, dile gelen sorunlarin sorun olmadiginin gosterilmesidir. Bu da once sorun algisi, bilgisi, bilinc ve farkindaligi gerektirir.

Mesela teistler "ateizmi bir sorun olarak algiladiklarindan" karsi cikarlar.

Ateistler "teizmi bir sorun olarak algiladiklarindan karsi cikarlar."

Materyalistler, idealizmi, idealistler materyalizmi, ulusalcilar, liberalizmi, liberaller ulusalciligi, v.s.

Yani insanoglu zaten kendi inandigi dogrusu temelinde sorun olarak algiladigina karsi cikar ve bunu yaparken kendi sorunlu dogrusunu kullanir.

Cunku sorun zaten bu yukaridaki orneklerde verilenlerin zihniyetinin sorunudur. Yani savunu/karsi cikis sorunu.

Cunku savunu da karsi cikista, ayni sorunsal temelin bir urunudur.

Benim dile getirdigim de, sorunun savunusu ya dakarsi cikisi yoktur. Sorunun kendisinin ortaya koyumu vardir.

Neyse simdilik burda noktaliyorum.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Benim dile getirdigim de, sorunun savunusu ya dakarsi cikisi yoktur. Sorunun kendisinin ortaya koyumu vardir.

Sorunun kendisinin ortaya koyumu, beynin toplumsal yapılanmışlığından arınarak, gözlemlenenin fotoğrafını çekmektir.Fotoğrafı çeken (gözlemleyen arınmış birey, hatta non....birey diyelim) mevcutu (her ne ise -fenomenin gözlemi ya da gözlemin soyutlaması vs) elindeki veriyi hangi yapılanmayla algılayacak?Aklandık, paklandık arındık ve resme ilişkin bir yorum/çözüm/fikir ortaya koyacağız her halde..Siz arkaik bilinci de, her türlü apriori mirası da reddedip "tabula rasa"yı savunuyordunuz..Algıyı yorumlayacak olan doğal zihniyeti de ortadan kaldırdığımıza göre resme kim/nasıl/neyle/nereden "bakacak" ?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Sorunun kendisinin ortaya koyumu, beynin toplumsal yapılanmışlığından arınarak, gözlemlenenin fotoğrafını çekmektir.Fotoğrafı çeken (gözlemleyen arınmış birey, hatta non....birey diyelim) mevcutu (her ne ise -fenomenin gözlemi ya da gözlemin soyutlaması vs) elindeki veriyi hangi yapılanmayla algılayacak?Aklandık, paklandık arındık ve resme ilişkin bir yorum/çözüm/fikir ortaya koyacağız her halde..Siz arkaik bilinci de, her türlü apriori mirası da reddedip "tabula rasa"yı savunuyordunuz..Algıyı yorumlayacak olan doğal zihniyeti de ortadan kaldırdığımıza göre resme kim/nasıl/neyle/nereden "bakacak" ?

Burada daha once de belirttigim gibi, bir ...e gore gereklidir. Buradaki ...e gore de insanogluna ve onun numenal insabnlassamamasina goredir.

Bunu ben "Dogrular ve yanlislar uzerine" basliginda acikladim. Yani bakis acisi insanoglu temelli sorun da gozlemin verdigi numenal insanlasamama sorunudur.

Yukaridaki baslikta da acikladigim gibi, bunun disinda kalan e goreler; insandisi veinsanlikdisi, parcasal, konusal, kavramsal v.s. temeli butunu veren bir ...e gore degildir.

Kisaca sorunun algilanmasi icin;

Insanoglu temelli bakis acisi. Yani varliksal olarak; madde, ya da dusunce ya da varliksal ideolojiler ile degil.
Insanoglunun numenal insanlasamamasinin algisi, bilgisi, bilinc ve farkindaligidir.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Benim dile getirdigim de, sorunun savunusu ya dakarsi cikisi yoktur. Sorunun kendisinin ortaya koyumu vardir.

sevgili evrensel-insan..

anladığım kadarıyla bu doğal düşüncenin sorunsalını görsel açıklayan x ve y formül yapılanmasını senden başka ortaya koyan ve anlayan yok. bu konuda negatif bir eleştirim yok.. çünkü benim de "bu bir hastalıktır" tezimi henüz ortaya koyup algılayabilen kimseyi görmedim şimdiye kadar, bir tek sevgili düşüngen algılayabilmişti beni..

şimdi konuyu dağıtmadan toparlamak ve kısa bir özet geçmek istiyorum..

sen diyorsun ki;

doğal düşünce bir sorundur, bunun kavranabilmesi de "ancak" kisinin kendi numenal devrimi ile yani kendi kendini numenal sorgulamasi yenilemesi ile "mumkundur". Bunun mumkunlugu de sorunun, rahatsizligin ve zararin algisidir. Zaten bu sorun algisi yoksa, "yapilacak bir sey de yoktur".

ben de diyorum ki;


düşünce dediğimiz soyut yetiyi bilimsel soyutlamayla indirgeyerek, bilinç ve maddeye(beyin dokusu) indirgiyorum..(materyalist düşünce)

1.madde(beyin); primerdir, birincildir, öncüldür..
2.bilinç; beynin bir fonksiyonudur, yetisidir, ikincildir, türevdir..
3.bilinçaçıklığı; beyin dokusunun niceliksel değişiminden ortaya çıkan bilincin ve buna paralel niteliksel bir yeti değişim skalasıdır, üçüncüldür..
4.düşünce; bilinçaçıklığına paralel oluşan numenal bir yetidir, dördüncüldür..
5.tutum ve davranış; düşünce yapısına paralel ortaya çıkan fenomenal bir yetidir, beşincildir..

ve bunlardan sonra diyorum ki;

evet doğal düşünce bir sorundur ama yukarıda yaptığım bilimsel soyutlama indirgemesine göre bu iş beyin dokusunun niceliksel değişimine bağlıdır..
diğer bir ifadeyle beyin dokusunun fenomenal, niceliksel(nörokimyasal) yapısı, düşünce yapımızı/niteliksel(numenal yetimizi) etkileyen şekil veren en önemli birincil faktördür..

senin ifadenle "doğal düşünce/zihniyet" benim ifademle "teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı" sorundur ama "sorun" çok genel bir tanımlamadır, yaklaşımdır..
ben bu sorun kavramını özele indirgeyerek "tıbbi hastalık" olarak tanımlıyorum..

maddenin(beyin dokusu) nicelik ve niteliği biribirinden ayrışmaz ve biribirini etkileyen, tetikleyen bir bütünlük içindedir..

o yüzden senin

bunun kavranabilmesi de "ancak" kisinin kendi numenal devrimi ile yani kendi kendini numenal sorgulamasi yenilemesi ile "mumkundur". Bunun mumkunlugu de sorunun, rahatsizligin ve zararin algisidir. Zaten bu sorun algisi yoksa, "yapilacak bir sey de yoktur".

ifaden taraflı ve inançsal bir yaklaşımdır.. kişinin ve insanoğlunun her türlü sağlıklı ve bilinçli yaşamasını, sorun algı yetisine göre kaderine mahkum etmektir..

buna karşılık ben de diyorum ki..

insanoğlu düşünce ve davranış olarak beyin nörokimyasının bir robotudur, özgür/hür iradesi yoktur..
irade "mutlak 1" dediğim evren/varoluşun tekelindedir..
insanoğlu ve beyin nörokimyası bu "mutlak 1" in vazgeçilmez bir parçasıdır..
eski çağlarda garipsediğimiz, dışladığımız ve hatta cezalandırdığımız bir çok insan düşünce ve davranışı artık günümüzde gelişen bilim ve teknoloji sayesinde sağaltımı yapılıp kişi ve toplum sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmektedir..

doğal düşünce ya da teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı da insanoğlu türü için bütünlüğü/sağlığı/huzuru açısından çok ciddi bir sorundur, önümüzdeki on/yüzyıllarda bilimin gelişimine paralel olarak sağaltımı yapılabilecek bir hale gelecektir..

o güne kadar insanoğlu "insandan öte" kavramlar için biribirini dışlamaya, ötelemeye, zulmetmeye devam edecek,
bunu aynı ego benliği(kültürel kimlik) toplumu içinde "suç ve ceza" yoluyla halletme yoluna giderken,
farklı ego benlikleri arasındaki bu savaşı ve zulmü "doğal ve normal bir seyir" gibi görmeye devam edecetir..
bugün dünya sağlık örgütünün hem evrensel sağlık tanımını yapıp hem de insanoğlunun yaşam biçimini hastalık olarak görmemesi riyakarlığı ya da derin uykusu gibi..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Burada daha once de belirttigim gibi, bir ...e gore gereklidir. Buradaki ...e gore de insanogluna ve onun numenal insabnlassamamasina goredir.
Bir..e göre gerekli ise, evrensel bakış bir ..e'yi zorunlu kılıyorsa, ortada tartışılacak bir şey kalmıyor zaten..Aşağıdaki dörtlük geldi aklıma..
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa!
(A.Veysel'i de saygıyla anımsıyorum..)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili evrensel-insan..

anladığım kadarıyla bu doğal düşüncenin sorunsalını görsel açıklayan x ve y formül yapılanmasını senden başka ortaya koyan ve anlayan yok. bu konuda negatif bir eleştirim yok.. çünkü benim de "bu bir hastalıktır" tezimi henüz ortaya koyup algılayabilen kimseyi görmedim şimdiye kadar, bir tek sevgili düşüngen algılayabilmişti beni..

şimdi konuyu dağıtmadan toparlamak ve kısa bir özet geçmek istiyorum..

sen diyorsun ki;

doğal düşünce bir sorundur, bunun kavranabilmesi de "ancak" kisinin kendi numenal devrimi ile yani kendi kendini numenal sorgulamasi yenilemesi ile "mumkundur". Bunun mumkunlugu de sorunun, rahatsizligin ve zararin algisidir. Zaten bu sorun algisi yoksa, "yapilacak bir sey de yoktur".

ben de diyorum ki;


düşünce dediğimiz soyut yetiyi bilimsel soyutlamayla indirgeyerek, bilinç ve maddeye(beyin dokusu) indirgiyorum..(materyalist düşünce)

1.madde(beyin); primerdir, birincildir, öncüldür..
2.bilinç; beynin bir fonksiyonudur, yetisidir, ikincildir, türevdir..
3.bilinçaçıklığı; beyin dokusunun niceliksel değişiminden ortaya çıkan bilincin ve buna paralel niteliksel bir yeti değişim skalasıdır, üçüncüldür..
4.düşünce; bilinçaçıklığına paralel oluşan numenal bir yetidir, dördüncüldür..
5.tutum ve davranış; düşünce yapısına paralel ortaya çıkan fenomenal bir yetidir, beşincildir..

ve bunlardan sonra diyorum ki;

evet doğal düşünce bir sorundur ama yukarıda yaptığım bilimsel soyutlama indirgemesine göre bu iş beyin dokusunun niceliksel değişimine bağlıdır..
diğer bir ifadeyle beyin dokusunun fenomenal, niceliksel(nörokimyasal) yapısı, düşünce yapımızı/niteliksel(numenal yetimizi) etkileyen şekil veren en önemli birincil faktördür..

senin ifadenle "doğal düşünce/zihniyet" benim ifademle "teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı" sorundur ama "sorun" çok genel bir tanımlamadır, yaklaşımdır..
ben bu sorun kavramını özele indirgeyerek "tıbbi hastalık" olarak tanımlıyorum..

maddenin(beyin dokusu) nicelik ve niteliği biribirinden ayrışmaz ve biribirini etkileyen, tetikleyen bir bütünlük içindedir..

o yüzden senin

bunun kavranabilmesi de "ancak" kisinin kendi numenal devrimi ile yani kendi kendini numenal sorgulamasi yenilemesi ile "mumkundur". Bunun mumkunlugu de sorunun, rahatsizligin ve zararin algisidir. Zaten bu sorun algisi yoksa, "yapilacak bir sey de yoktur".

ifaden taraflı ve inançsal bir yaklaşımdır.. kişinin ve insanoğlunun her türlü sağlıklı ve bilinçli yaşamasını, sorun algı yetisine göre kaderine mahkum etmektir..

buna karşılık ben de diyorum ki..

insanoğlu düşünce ve davranış olarak beyin nörokimyasının bir robotudur, özgür/hür iradesi yoktur..
irade "mutlak 1" dediğim evren/varoluşun tekelindedir..
insanoğlu ve beyin nörokimyası bu "mutlak 1" in vazgeçilmez bir parçasıdır..
eski çağlarda garipsediğimiz, dışladığımız ve hatta cezalandırdığımız bir çok insan düşünce ve davranışı artık günümüzde gelişen bilim ve teknoloji sayesinde sağaltımı yapılıp kişi ve toplum sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmektedir..

doğal düşünce ya da teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı da insanoğlu türü için bütünlüğü/sağlığı/huzuru açısından çok ciddi bir sorundur, önümüzdeki on/yüzyıllarda bilimin gelişimine paralel olarak sağaltımı yapılabilecek bir hale gelecektir..

o güne kadar insanoğlu "insandan öte" kavramlar için biribirini dışlamaya, ötelemeye, zulmetmeye devam edecek,
bunu aynı ego benliği(kültürel kimlik) toplumu içinde "suç ve ceza" yoluyla halletme yoluna giderken,
farklı ego benlikleri arasındaki bu savaşı ve zulmü "doğal ve normal bir seyir" gibi görmeye devam edecetir..
bugün dünya sağlık örgütünün hem evrensel sağlık tanımını yapıp hem de insanoğlunun yaşam biçimini hastalık olarak görmemesi riyakarlığı ya da derin uykusu gibi..

Aramizdaki farklar;

Birincisi kisinin bilincine cikmadan ve onun istemi olmadan onu tedaviye zorlamak, mudahele etmektir.

Ikincisi; beynin norokimyasal yapisi ile kisinin onu bilinc ve farkindalik ile yonlendirebilmesi mumkundur. Bunun en guzel ornegi kisinin yasamda bilinc elde etmesi ve algiladigi sorunsal bilinci yeni duzeye tasimasidir.

Teist bilincin sorununu ateizme tasiyanlar, ya da teolojinin sorununu serbest dusunceye tasiyanlar gibi.
Ya da milliyetcilik sorununu enternasyonelizme tasiyanlar gibi. Ornekler cogaltilabilir.

Sonucta insanoglunu materyalist temelde, gen, DNA, RNA, Kafatasi, norokimyasal yapi v.s. gibi maddesel ve fenomenal olgulara teslim etmek, kaderciliktir. Ayrica yukaridaki degisimleri de aciklayamaz.

Sonucta insanoglunu tanriya, maddeye, dogaya, evrene, evrime, gene, norokimyasal yapiya v.s. teslim etmek; dogal zihniyetin ve emperyalist zihniyetin ayni "bilimsel/dogallik" kisvesi altindaki teslimiyetidir.

Ayrica insanoglunun suc ve cezasi da buna terstir. Cunku eger insanoglu bir fenomenal yapi algisina teslim olsaydi, kimse suclanamazdi. Yani bir kisi "beni neden sucluyorsunuz benim beynimin nurokimyasal yapiusi ne diyorsa onu yapiyorum, elimden ne gelir." derdi.

Insanoglu cografi ve ulkesel olarak gezgincidir. Eger senin dedigin gecerli olsaydi, insanoglu yeni ortama adapte olamaz, asimiliye edilemez ve beyninde yer etmisleri degistiremezdi.

Butun bu freudyen yanasimlar, insanoglunu kendi fenomenine mahkum etmektir. Insanoglu tabulu rasa olarak dogar. Yani numenal yeti ile dogar fakat numenal ya da fenomenal bir deger bilgisi algisi ile dogmaz. Herseyi yasamdan ogrenir.

Butun bu temelde, senin "hastalik/tedavi" onerin, kisinin istemi olmadan uygulanmasi mudaheledir, insan haklarina ve hak ve ozgurluklere terstir.

Ikinci nokta da tum insanoglu tarihinin yaptigi gibi kendi fenomenalk yapisina kendisini teslim etme girisimidir. Senin farkin bu fenomenal yapiyi insanoglunda gostermek, digerleri ise, varolus, evren, evrim, doga, madde v.s. gibi fenomenlerde gostermek, ya da soyut tanri da gostermektir.

Varliksal yanasimin, insanoglunu hem maddesel hem de dusunsel teslimiyetinin ortak yonu akilciliktir. Temeli de numenal yetinin hic bir bilissel bilim algi ve bilgi bilincinin ve farkindaliginin olmamasidir.

Kisaca insanoglunun kendinden ya da disaridan fenomenal teslimiyeti; insanoglunu madde/meta/mal ve kole yerine koymak; yine insanoglunun numenal yeti teslimiyetini insanoglu bir guce teslim ederek ve bunu ya teolojik ya da teleolojik temelde bir yaratici, tanri v.s. temelli aklin yarattigi bir mistik, mitolojik, efsanevi karaktere kul yerine koymaktir.

Iste metafizigin ontolojik ve teoloijik varlik ideolojik inanclarinin yaptigi insanoglunun her turlu teslimiyeti ve bunu da din ya da izm temelli bir sistem temelinde yasatilmasidir.

Gelelim ozgur iradeye; ilginctir, metafizigin inaniri da inancsizi da, materyalisti de idealisti de; ozgur iradenin olmadigini tam da bu teslimiyet temelinde savunur. Cunku ozgur iradenin varliginin bilinc ve farkina varmak birey bilincidir ve tum teslimiyet inanclari fenomenal ya da numenal yanlislanir. Iste bu acidan metafizigin varliksal yanasiminin ozgur iradeyi hangi ideolojik inanc ile olursa olsun, kabul edememesi bu teslimiyetin bir sbobudur.

Bak ozgur irade nedir?

Özgür irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür. Kişinin belli eylem ya da eylemleri gerçekleştirmede ser*gilediği kararlılık; belli bir durum karşısın*da, gerçekleştirilecek olan eylemi, herhangi bir dış zorlama ya da zorunluluk olmaksı*zın, kararlaştırma ve uygulama gücü; eyle*me neden olan eylemi başlatabilen yetidir.

Iste bu ozgur irade insanoglunun insanoglu ve birey bilincidir. Insan haklari evrensel hukuk hak ve ozgurluklerin ve de insanoglunun kendisini "dogal/bilimsel/metafizik (varliksal ve fizik otesi)" ve etik gerekceler ile, hic bir seye teslim etmemesinin de bir olgusudur.

Aslinda bir beyin dogal zihniyette ne kadar yol alirsa alsin, bu yoldaki ortak algi insanoglunun oyle veya boyle teslimiyetinin, caresizliginin bir algisi ve vurgusudur. Bunun hastalik/tedavi algisi da bir mudaheleden baska bir sey degildir.

Iste emperyalist zihniyet ile fenomenal ve numenal teslimiyetci zihniyet; dogal zihniyetin temel taslarini olusturur.

Isin acisi bu cesitli algi daki dogal zihniyet teslimiyetinin bilinc alti yerlesmisligi ve insanoglunu teslimiyetten kurtarmamak icin; aklinin devrede olmasi ve sisteminin korunmasidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Bir..e göre gerekli ise, evrensel bakış bir ..e'yi zorunlu kılıyorsa, ortada tartışılacak bir şey kalmıyor zaten..Aşağıdaki dörtlük geldi aklıma..
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa!
(A.Veysel'i de saygıyla anımsıyorum..)

Ortada zorunlu bir durum yok, zorunluluk dogal zihniyetin baskisi ve mudahelesidir. Ortada algilanabilmeye acik bilinclilik ve farkindalik var. Bunun temeli de her bir insanoglu birinin kendisinin bir insanoglu biri oldugunu algilamasi ve bunun bilinc ve farkina varmasi. Bu yerine gelirse, zaten birey sel bilincin olanagi dogmus demektir. Bundan sonraki tek sorgulama; bu bilinc ve farkindaligin bencillik, bananecilik, bireycilik ve bireyci akilciulik olarak bireyin turunu karsisina aldigi ve kendi bireysel cikari icin turu uzerinde her turlu insanlikdisi dusunce ve davranisi mesru ve mubah kildigi kisaca insanoglu turu birinin, kendi birini bir kanser hucresi gibi turune karsi kendi cikari ugruna kullanmasidir.

Aslinda bir kanser hucrtesi, sonunda diger hucreleri oldurerek kendini de oldurdugfunun bilincinde ve farkinda degildir. Iste evrensel-insan zihniyeti vucuttaki hucre bilincini ve bu hucrenin kanser hucresine donusmemesi icin vardir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Insanoglunun insanliga dogru bilisselligi, yani bilissel bilim temelindeki bilincliligi, farkindaligi ve aydinlanmasi, tamamen numenal, yani beynin numenal yetisinin insanlik devrimi ile mumkundur.

Bu da insanoglu turu birinin kendisini sorgulamasi, kendi beyninde yerlesmis her turlu degeri insanoglu temelinde insanliga gore degerlendirmesi ile mumkundur.

Insanoglunu insanlastirmayan nedenleri kisinin bilinci olmadan disaridan her turlu hastalik/tedavi seklinde mudahele ile degistirmeye calismak; insanoglunun tum tarih boyu yaptigi, insanogluna hukmetmek ve mudahele etmekten numenal yetiyi yok saymak ve goz ardi etmekten, bilissel bilimin insanoglu temelini ve insanlik icermedigini algilamaktan yoksun bir yanasimdan baska bir sey degildir.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Birincisi kisinin bilincine cikmadan ve onun istemi olmadan onu tedaviye zorlamak, mudahele etmektir.

kimseyi tepeden inme bir tedaviye zorladığımız, müdahele ettiğimiz falan yok, bunu daha önce ifade etmiştim ama biraz daha ayrıntılı açıklamam gerekiyor sanırım..

günümüzde hastalık kavramı ve onun tedavisi konusunda nasıl bir yaklaşım varsa yine aynı olacak..
bir insan; kansere, ülsere, bronşite, depresyona, aidse, vereme, şizofreniye, bunamaya yakalandığında yaklaşım neyse yine aynı olacak.. sağlık kuruluşları ve personeli bu hastalıkları tedavi etmek için vardır, sokaktan bu insanları toplayıp zorla müdahele etmek için değil..

sağlık; kişinin ve toplumun bedensel, psikolojik ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir.. bu durumu bozulması durumunda değişik bir kaç şekilde kişi sağlık kuruluşuna yönlendirilir..

1. kişi kendinde bir "sorun algılar" ve sağlık kuruluşuna başvurur. gerekli muayene ve tetkikler yapılır ve bu sorunun adı konup kişiye bir çözüm/tedavi "önerilir".. önerilen bu tedaviyi kişi uygulayıp uygulamama konusunda tamamen özgürdür.. bu hastalık ister kanser ister nezle olsun, kimseyi bu tedaviyi almaya ve uygulamaya zorlamayız..

2. kişi sorunu algılayacak yaşta ve bilinçte değildir, yani daha çocuktur. ebeveynleri veya yakınları tarafından getirilir, yine önerilen tedaviyi uygulamak onların isteği özgürlüğündedir..

3. kişinin hastalığının kendisi direk sorunu/hastalığı algılamaya engel bir hastalıktır.. şizofreni, demans(bunama), değişik nedenlere bağlı koma diyebileceğimiz bilinç kayıpları(kafa travmaları, beyin kanamaları, kalp krizi, şeker koması vs). yine bu durumlarda da hasta yakınlarının izinleri dahilinde hayati tehlikeye neden olabilecek sebeplar ortadan kaldırıldıktan sonra kişiye uygulanabilecek bir tedavi önerisi verilir ve bunun da uygulanma zorunluluğu yoktur, aile yakınları veya kişinin tercihine kalmıştır..

bu uygulamalar tüm dünya ülkelerinde genelde böyledir, sadece ülkenin gelişmişlik düzeyi veya sağlık politikalarına bağlı olarak bazı bulaşıcı(mikrobik) hastalıklarda vs, ufak tefek uygulama/yaptırım değişiklikleri görülebilir, bu durum da sadece kişi değil toplum sağlığını ilgilendirdiği içindir..

şimdi benim bahsettiğim hastalık ve sağaltım durumu da aynen bunun gibidir.. sadece varoluşa anlam ve içerik verme tabanlı bilinçaçıklığında(doğal düşünce) yaşayıp da bu durumdan dolayı kişinin kendisi veya yakınları veya toplum bu durumdan bir rahatsızlık duyuyorsa, kişinin/toplumun yaşam kalitesi düşmesine bağlı bir yardım istendiğinde yardım edilecektir..

bir kişi "insanda öte" bir takım kavramları kendi yaşamının önüne getirebilir ama bu durumundan dolayı kendisi şikayetçi değilse, birlikte yaşadığı toplumun sosyal uyum huzur ve bütünlüğünü bozacak bir tehdit oluşturmuyorsa, kısaca kişi veya toplum bu durumun tedavi edilmesini istemiyorsa kimseyi bir şeye zorlayamayız..

daha anlaşılır olması açısından şöyle bir örnek vereyim.. kişi herhangi dinli/dinsiz tanrıya, ölüm sonrası bir yaşama/yaşamlara inandırılmış, etnik/milli bir insan topluluğuna çok fazla değer veriyor, seviyor olabildiği gibi kişi materyalist/ateist, deist, vs olabilir.. ama bu durumlar çok geniş bir yelpazede/skalada seyreder her insan için.. kişi bu değerleri kendi içinde yaşayıp, hem kendiyle hem dünya insanlığıyla barışıklık/kardeşlik içinde olabileceği gibi, bu değerleri radikal bir biçimde savunup hem kendi hem diğer insanların yaşamlarını ve huzurunu bozacak düzeyde de olabilir..

dindarlık basit bir yaşam biçimi ve kişisel huzur nedeni olabileceği gibi, o dini zorla ve insan katliamıyla yaymaya gidecek düzeyde de olabilir..

millet ve vatan bağlılığı basit bir millet/vatanseverlik olabileceği gibi ırkçı/kafatasçı/emperyalist faşizan bir düzeyde de olabilir..

kişi ateizmini kendi içinde yaşayıp da diğer teistlerle bir düşmanlık/bozgunculuk içinde olmayacağı gibi eski SSCB de olduğu gibi tüm topluma bu ateizmi dayatabilir..

benim hastalık dediğim durum; işte bu "insandan öte" kavramlara radikal bir biçimde bağlanıp hem kendi fiziksel, psikolojik sağlığını hem de birlikte yaşadığı toplumun fiziksel psikolojik ve sosyal açıdan sağlık durumunu tehdit edip tehlikeye atanlar içindir..

benim bu hastalık yaklaşımıma göre; lenin, stalin, hitler, muhammed, musa, taliban ve bunlara benzer tarzda düşünen ve davranan insanlar hasta kişilerdir..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Ikincisi; beynin norokimyasal yapisi ile kisinin onu bilinc ve farkindalik ile yonlendirebilmesi mumkundur. Bunun en guzel ornegi kisinin yasamda bilinc elde etmesi ve algiladigi sorunsal bilinci yeni duzeye tasimasidir.

Teist bilincin sorununu ateizme tasiyanlar, ya da teolojinin sorununu serbest dusunceye tasiyanlar gibi.
Ya da milliyetcilik sorununu enternasyonelizme tasiyanlar gibi. Ornekler cogaltilabilir.

Sonucta insanoglunu materyalist temelde, gen, DNA, RNA, Kafatasi, norokimyasal yapi v.s. gibi maddesel ve fenomenal olgulara teslim etmek, kaderciliktir. Ayrica yukaridaki degisimleri de aciklayamaz.

sevgili evrensel insan..

kişi ister teist olsun ister ateist, ister milliyetçi olsun ister erternasyonalist, bunların hepsi birer türevdir, fonkiyondur, yetidir..
neyin türevidir peki?
beyin nörokimyasının türevidir..
aradaki fark sadece maddenin "niceliksel" değişimden/dönüşümden dolayı farklı "nitelik" kazanmasından başka bir bir şey değildir..
yani geçengünkü yazımda bahsettiğim 3. madde olan bilinçaçıklık skalasıdır, yelpazesidir..
bu yelpazenin/skalanın başındaysan teist milliyetçisindir, ortalarına geldiğinde nonteist veya ateist olursun, skalanın sonlarına geldiğinde niceliksel dönüşüm çok fazlalaşır ve aydınlanıp serbest düşünür olursun yani kabaca özüne dönüp sadece insan olmaya başlarsın..

benzetmek gerekirse; H2O(su) molekülerinin ortam ısı ve basınç değişimlerine göre

1.katı buz,
2.sıvı su,
3.gaz buharlaşması

gibi birşeydir..

maddenin niceliksel değişim/dönüşümü olmadan niteliksel değişimi yani türevlenmesini/yetisini başka bir nedene/güce bağlamak bilimsel değildir, bilimsel bir soyutlama değildir, soyutçuluktur..

müstakil gibi görünen bir madde/varlık çevresiyle ayrışmaz bir bütünlük ve ilişki içindedir.. H2O molekülünü tüm varlıktan bağımsız/izole bir ortama koyamazsın, bu mümkün değildir.. koyduğun her ortamda mutlaka bir ısı ve basınç değeri olacaktır.. ve bu H20 molekülü mutlaka çevresel bu değerlerle beraber niceliksel değişim/dönüşüm içinde olmak zorundadır ve ona göre bir nitelik/fonksiyon kazanıp türevlenecektir..

tüm bunları gözlemleyen, ortaya koyan ve dile getiren insanoğludur.. insanoğlu 5 duyusu sayesinde bu madde;

katı ve soğuk
sıvı ve ılık
gaz ve sıcak

diye kabaca 3 formda bunu algılayacak ve dile getirecektir.. ama bu H20 molekülünün niceliksel dönüşümü sonsuz kareler içerip sonsuz nitelik üretmesine rağmen insanoğlu bunu kabaca kendi algı sistemine göre 3 kısımda dile getirip ortaya koyacaktır..

insan ve beyni de sonuçta müstakil gibi algılanan bir maddedir ama "mutlak 1" dediğim bütünün vazgeçilmez bir parçacığıdır.. ve mutlak 1 ile vazgeçilmez bir ilişki/bütünlük içindedir.. H20 molekülü nasıl çevresel şartlara göre niceliksel sürekli bir değişim/dönüşüm içinde farklı nitelikler kazanıp türevleniyorsa insan beyni için de aynı şartlar geçerlidir..

H20 molekülü katılık ve soğukluk niteliği üretiyorsa
insan beyni de bilinç ve düşünce üretiyor..

ortamın ısısı yükseldikçe nasıl buz/katı suya/sıvıya dönüşüp aynı zamanda suyun sıcaklığından da etkilenip sıvıya dönüşümüne katkısı oluyorsa
aynı şekilde beynin nörokimyasındaki niceliksel değişim oldukça ortaya çıkan farklı bilinçaçıklığı da beyin nörokimyasındaki niceliksel dönüşüme katkısı oluyor..

ister buzun katı halden sıvı hale geçmesi olsun, ister bir insanın teizm bilinçten nonteizm bilince geçmesi olsun;

işte ben bu fenomenel ve dolayısıyla türevsel numenal geçişleri "kırılma noktaları" ile açıklıyorum..

H20 molekülünün kırılma noktaları kabaca 0 ve 100 derecedir, bu çevresel ve içsel ısı değişimleri olmadığı sürece varolan konumu konusunda durağandır, statiktir.. duruduk yerde niceliği ve dolayısıyla kazandığı nitelik değişmez..

insanoğlu ve beyin dokusu da temelde bir madde olduğu için çevresel ve içsel bir çok faktöre bağlı bir bilinç ve düşünce üretir.. bu faktörlerde anlamlı bir değişim olmadığı sürece kişinin beyni durağan/stabil bir bilinç ve düşünce üretir.. ama bazen uzun bazen çok kısa sürede beyin dokusunu niceliksel değişimlere uğratacak faktörlerle karşılaşıp artık beyin dokusu "kırılma noktasına" gelip farklı bir niceliğe dolayısıyla farklı bir bilinçaçıklığı ve düşünceye atlar..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Ayrica insanoglunun suc ve cezasi da buna terstir. Cunku eger insanoglu bir fenomenal yapi algisina teslim olsaydi, kimse suclanamazdi. Yani bir kisi "beni neden sucluyorsunuz benim beynimin nurokimyasal yapiusi ne diyorsa onu yapiyorum, elimden ne gelir." derdi.

bu suç ve ceza konusundaki düşüncelerim şöyledir..

"suç ve ceza" kavramları bir hayvan türünden olan insanoğlu türü için insanlaşma süreci içinde insanoğlu kollektif bilincinin türsel devamlılığını sağlayabilmek adına geliştirdiği bir "arageçiş adalet formudur".. şayet bu kavramlar geliştirilmeseydi özümüzdeki ilkelbenlik(egoist sedece benci benlik) yüzünden kendi türümüzün varlığını çok ciddi bir şekilde tehlikeye atardık.. nitekim bu benlikte yaşayan bir çok hayvan türü tarih boyunca nesli tükenmiş ve tükenmektedir.. senin yukarda verdiğin örnekteki kanser hücreleri gibidir bu suç kavramı.. kanser hücreleri çevre hücre ve dokulardan beslenip varlığını idame ettirir.. organa gelen tüm besin ve oksijeni kendisi almak ister, bu yetmiyormuş gibi bir de komşu hücre/doku/organların kendilerine saldırıp onları yemeye yoketmeye başlar.. aslında kendi varlığının devamı için bu komşu dokular olmazsa olmazdır ama o bunun farkında değildir.. kanser hücreleri artıp iyice yayıldıkça tüm doku ve organların besinlerini, oksijenlerini ve kendilerini yiyip yokederler.. ve dolayısıyla varlıklarını sürdürdükleri canlıyı öldürürler ve nihayetinde bu yüzden kendi besin kaynağını yokettikleri için kendileri de bir şekilde intihar etmiş olurlar.. tabiri uygunsa; bindiği dalı keserler, altın yumurtlayan tavuğu keserler..

insanoğlunun bedeni de bu ilkelbenlikte yaşayıp "suç" işleyen kanser hücresine müdahele ederek "ceza"landırmak ister ama habis(kötü huylu) kanserlerde genelde başarılı olamaz ve beden ölüp yokolur..

insanoğlu kollektif bilinci de bu suç işleyen ilkelbenliği tımarlamak için tarih boyunca bulabildiği yegane çözüm cezadır(modern hukuk ve dinlerin ölüm sonrası yaptırımları).. bu suç kavramını ortadan kaldırabilmek için her n ekadar daha bebeklikten itibaren eğitime de önem vermişse de nihai olarak bunun çözümünü şimdilik ceza vererek halledebilmektedir..

dediğim gibi bu insanlık tarihi kadar uzun soluklu evrimsel bir bilinç sürecidir.. şurda bir kaç on/yüzyıl öncesine kadar suç olarak görülüp cezalandırlan düşünce ve davranışlar gelişen bilim teknoloji ve bilinç sayesinde yavaş yavaş hastalık ve sağaltım yoluna gidilmektedir.. bu durum daha belki de yüzyıllar boyunca yavaş yavaş ilerleyecek bir süreçtir..

eskiden ve halen günümüzde küçük bir çocuğa, kendi öz evladına cinsel tecavüz ugulayan öldüren kişi toplumun bilinçyapısına göre suçlu/linç edilmesi gereken gibi görülmektedir.. ama hiç olmazsa bu tarz çok radikal suç işleyenler artık yavaş yavaş adli tıbba/psikiyatriye gönderilerek akli ve psikolojik sağlığı açısından suç ve ceza ehliyeti sorgulama bilinci gelişmektedir..

insanoğlu bilim ve teknolojide ilerledikçe, bilinçlendikçe, insanlaşmaya yaklaştıkça suç ve ceza kavramlarının yerini hastalık ve sağaltım kavramları alacaktır.. yeterki bu süre içerisinde aynı kanser hücresi gibi ya da ilkelbenlikte yaşayan bir hayvan türü gibi bindiği dalı kesmesin ve nesli tükenmesin.. çünkü insanoğlu türü için kapıda bekleyen en büyük tehlike budur; neslinin sona ermesi..

çünkü varoluş hiç bir canlı türünün gözünün yaşına bakmamıştır, bilinçli olup varoluşa uygun evrilen neslini devam ettirip gerisi varoluşun tarihinin tozlu sayfalarında güzel bir anı olarak yerini almıştır..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

..
daha anlaşılır olması açısından şöyle bir örnek vereyim.. kişi herhangi dinli/dinsiz tanrıya, ölüm sonrası bir yaşama/yaşamlara inandırılmış, etnik/milli bir insan topluluğuna çok fazla değer veriyor, seviyor olabildiği gibi kişi materyalist/ateist, deist, vs olabilir.. ama bu durumlar çok geniş bir yelpazede/skalada seyreder her insan için.. kişi bu değerleri kendi içinde yaşayıp, hem kendiyle hem dünya insanlığıyla barışıklık/kardeşlik içinde olabileceği gibi, bu değerleri radikal bir biçimde savunup hem kendi hem diğer insanların yaşamlarını ve huzurunu bozacak düzeyde de olabilir..

dindarlık basit bir yaşam biçimi ve kişisel huzur nedeni olabileceği gibi, o dini zorla ve insan katliamıyla yaymaya gidecek düzeyde de olabilir..

millet ve vatan bağlılığı basit bir millet/vatanseverlik olabileceği gibi ırkçı/kafatasçı/emperyalist faşizan bir düzeyde de olabilir..

kişi ateizmini kendi içinde yaşayıp da diğer teistlerle bir düşmanlık/bozgunculuk içinde olmayacağı gibi eski SSCB de olduğu gibi tüm topluma bu ateizmi dayatabilir..

benim hastalık dediğim durum; işte bu "insandan öte" kavramlara radikal bir biçimde bağlanıp hem kendi fiziksel, psikolojik sağlığını hem de birlikte yaşadığı toplumun fiziksel psikolojik ve sosyal açıdan sağlık durumunu tehdit edip tehlikeye atanlar içindir..
Tanınıza katılmamak mümkün değil..Merak ettiğim, radikallerin taraftar bulma konusundaki başarılarını neye borçlu oldukları..Toplumsal bağışıklığın yeterince gelişmediği kırılma noktalarını yakalayıp, onun üzerine ideolojiler kurduklarından dolayı olabilir mi?Yoksa insan türünün genetik bir zayıflığı örtbas etmek için lider arayışı ve fanatikçe ona biat ederek kendi varoluşunu ancak bu şekilde gerçekleştirme eğilimi mi?Öyleyse, yeryüzünde az sayıda sağlıklı insan var demektir ve bunu farkındalıklarına borçludurlar..Mutsuz azınlık..:(
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

bu suç ve ceza konusundaki düşüncelerim şöyledir..

"suç ve ceza" kavramları bir hayvan türünden olan insanoğlu türü için insanlaşma süreci içinde insanoğlu kollektif bilincinin türsel devamlılığını sağlayabilmek adına geliştirdiği bir "arageçiş adalet formudur".. şayet bu kavramlar geliştirilmeseydi özümüzdeki ilkelbenlik(egoist sedece benci benlik) yüzünden kendi türümüzün varlığını çok ciddi bir şekilde tehlikeye atardık.. nitekim bu benlikte yaşayan bir çok hayvan türü tarih boyunca nesli tükenmiş ve tükenmektedir.. senin yukarda verdiğin örnekteki kanser hücreleri gibidir bu suç kavramı.. kanser hücreleri çevre hücre ve dokulardan beslenip varlığını idame ettirir.. organa gelen tüm besin ve oksijeni kendisi almak ister, bu yetmiyormuş gibi bir de komşu hücre/doku/organların kendilerine saldırıp onları yemeye yoketmeye başlar.. aslında kendi varlığının devamı için bu komşu dokular olmazsa olmazdır ama o bunun farkında değildir.. kanser hücreleri artıp iyice yayıldıkça tüm doku ve organların besinlerini, oksijenlerini ve kendilerini yiyip yokederler.. ve dolayısıyla varlıklarını sürdürdükleri canlıyı öldürürler ve nihayetinde bu yüzden kendi besin kaynağını yokettikleri için kendileri de bir şekilde intihar etmiş olurlar.. tabiri uygunsa; bindiği dalı keserler, altın yumurtlayan tavuğu keserler..

insanoğlunun bedeni de bu ilkelbenlikte yaşayıp "suç" işleyen kanser hücresine müdahele ederek "ceza"landırmak ister ama habis(kötü huylu) kanserlerde genelde başarılı olamaz ve beden ölüp yokolur..

insanoğlu kollektif bilinci de bu suç işleyen ilkelbenliği tımarlamak için tarih boyunca bulabildiği yegane çözüm cezadır(modern hukuk ve dinlerin ölüm sonrası yaptırımları).. bu suç kavramını ortadan kaldırabilmek için her n ekadar daha bebeklikten itibaren eğitime de önem vermişse de nihai olarak bunun çözümünü şimdilik ceza vererek halledebilmektedir..

dediğim gibi bu insanlık tarihi kadar uzun soluklu evrimsel bir bilinç sürecidir.. şurda bir kaç on/yüzyıl öncesine kadar suç olarak görülüp cezalandırlan düşünce ve davranışlar gelişen bilim teknoloji ve bilinç sayesinde yavaş yavaş hastalık ve sağaltım yoluna gidilmektedir.. bu durum daha belki de yüzyıllar boyunca yavaş yavaş ilerleyecek bir süreçtir..

eskiden ve halen günümüzde küçük bir çocuğa, kendi öz evladına cinsel tecavüz ugulayan öldüren kişi toplumun bilinçyapısına göre suçlu/linç edilmesi gereken gibi görülmektedir.. ama hiç olmazsa bu tarz çok radikal suç işleyenler artık yavaş yavaş adli tıbba/psikiyatriye gönderilerek akli ve psikolojik sağlığı açısından suç ve ceza ehliyeti sorgulama bilinci gelişmektedir..

insanoğlu bilim ve teknolojide ilerledikçe, bilinçlendikçe, insanlaşmaya yaklaştıkça suç ve ceza kavramlarının yerini hastalık ve sağaltım kavramları alacaktır.. yeterki bu süre içerisinde aynı kanser hücresi gibi ya da ilkelbenlikte yaşayan bir hayvan türü gibi bindiği dalı kesmesin ve nesli tükenmesin.. çünkü insanoğlu türü için kapıda bekleyen en büyük tehlike budur; neslinin sona ermesi..

çünkü varoluş hiç bir canlı türünün gözünün yaşına bakmamıştır, bilinçli olup varoluşa uygun evrilen neslini devam ettirip gerisi varoluşun tarihinin tozlu sayfalarında güzel bir anı olarak yerini almıştır..

Bir tip kisisi olarak degerlendirmelerin hastalik ve onun tedavisi adina guzelce aciklanmis.

Yalniz algilanmasi gereken; sorunun bunun temeli ve tetikleyeni oldugudur.

Eger diyelim iki turlu sorunu bir cati altinda toplarsak, bu cati ne olur?

Sorunumuz kisisel sorundur. Kisinin iki turlu sorunu olabilir.

Birincisi hukuki sorun

Ikincisi tibbi sorun.

Hukuki sorun-suc ve ceza

Tibbi sorun-Hastalik ve tedavi/terapi

Iste buradanda algilanacagi gibi sorun kavrami hepsini kapsayan ve ilk elde algi ve bilgi olarak yansiyan sorundur.

Iste bu sorunlar, kisisel sorunlardir. Yani sorunlarin kaynagi kisidir. Iste buradaki asil sorun kisinin bunlarin bilinc ve farkinda olup olmadigidir.

Cunku kisi suc islerse, ceza ali.

Kisi hastaolursa terapi alir ya da tedavi olur.

Bu iki sorun "cozumu" de kisiyi "asan" ve sisteme ve de sosyal/toplumsal icerige burunen bir yonlendirim ve yaptirimlardir.

Kisinin esi ile arasinda sorunu olur, aralarinda konusup hallederler.

Kisinin para sorunu olur, banka soyar, suc isler ve ceza alir.

Kisinin disi agrir, disciye gider ve disinin agrisini durdurur.

Goruldugu gibi hersey birincisi kisiden baslar, ikincisi sorundan baslar ve en son cozume Yonelimde baslar. Burada ilk sorun algisinin ilk cozume yonelime kisiye baglidir. Yani esi ile konusmak, banka soymak, disciye gitmek. Ama goruldugu gibi ikinci sorunda devreye hukuk, ucuncu sorunda devreye tip girer. Yani sorunun cozumu kisiyi asar.

Iste bir sorun kisiyi asmadan once kendi kendine algilanir. Iste bu algi da konusuna ve kavramina gore; yasam ve iliskisindeki konu ve kavrama verilen oneme gore, bunun etkisine gore, ya da buna duyulan ilgiye gore degisir. Konu ve kavram uzerindeki bilgi, birikime gore degisir ve yine konu kasvram uzerindeki bilinc ve farkindaliga gore degisir.

Ama gorundugu gibi sorunun kaynagi da algilayani da cozume yoneleni de kisinin kendisidir. Burada sorun algilandiktan sonra devreye cevre toplum, duzen hukuk ve tip cozum icin girer.

Bu cozumden suc zaten kisi tarafindan istenmez ve bazi hastaliklar da korkutur, endise verir ve tedavi riski tasiyabilir.

Ama demekki hersey sorun algisi ile baslar. Bu algi kisisel, hukuki tibbi olabilir, ama algi sorun algisidir. Cozum de kisinin istemi gale alinmadan kisi uzerinde ya kisinin kendisi, ya tip ya da hukuk olarak uygulanir.

Iste bu temelde sorun ilk algidir ve bu hem tibbi, hem hukuku hem kisinin ozel durumunu kapsar. Sadece algisi gerekir. Iste benim bahsettigim sorun ve algisiu budur. Cunku sorunun algisi yoksa, cozume yonelim yoktur. Yani kisisel sorun algisi, islenmis bir suc ve bir hastalik yok ise; ceza da, tedavi de ve kisisel cozume yonelim de yoktur.

Umarim sorun ve algisinin ne oldugunu aciklayabilmisimdir. Kisaca sorunu kisi yasar ve de belirler cozumu ise kisisel, hukuki tibbi v.s. olabilir ve bunlar kisiyi asar.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Tanınıza katılmamak mümkün değil..Merak ettiğim, radikallerin taraftar bulma konusundaki başarılarını neye borçlu oldukları..Toplumsal bağışıklığın yeterince gelişmediği kırılma noktalarını yakalayıp, onun üzerine ideolojiler kurduklarından dolayı olabilir mi?Yoksa insan türünün genetik bir zayıflığı örtbas etmek için lider arayışı ve fanatikçe ona biat ederek kendi varoluşunu ancak bu şekilde gerçekleştirme eğilimi mi?Öyleyse, yeryüzünde az sayıda sağlıklı insan var demektir ve bunu farkındalıklarına borçludurlar..Mutsuz azınlık..:(

sevgili glsezinrs.. radikallerin taraftar bulma konusundaki başarıları apayrı bir konu. sizin bahsettiğiniz etmenler de dahil olmak üzere daha bir çok sosyal, psikolojik, ekonomik, zamansal vs faktör sayılabilir..
ama bence burda önemli olan radikal bir kişinin taraftar bulması değil, bir kişinin başka bir insanın ideolojisinin peşine takılması.. bunu kabaca çoban-koyun ilişkisine benzetebiliriz.. ortalıkta koyunlar çoğunlukta oldukça her zaman bu koyunları gütmeye hevesli çobanlar olacaktır.. ve maalesef hepimiz dünyaya gözlerimiz açtığımızda başta ebeveynlerimiz olmak üzere yaşadığımız toplum zaten bir çobanın takipçisi durumunda oluyor.. bu çoban ruhani/dini bir lider olabileceği gibi siyasi, ahlaki vs bir lider de olabiliyor.. böyle yapılanmış bir dünyaya gözleri açan insanoğlu da çok savunmasız olduğu için maalesef bu sürünün bir üyesi olmaktan kaçamıyor.. ben bunu karlı dağın zirvesinden bir kartanesinin başlattığı çığa benzetiyorum.. kartanesi bir şekilde aşağı yuvarlanmaya başladığında her seferinde yanına yeni kartaneleri ekliyor ve hacim olarak büyüdüğü gibi aynı zamanda hızı da artıyor.. ve hacmi/hızı büyüdükçe artık önüne gelen kartanelerinin bu çığa katılıp/katılmama gibi bir seçeneği kalmıyor.. bu çığ önüne ne gelirse kendisine katıp sürüp götürüyor.. dünyadaki insanlık tarihindeki her türlü -izmler, ideolojilere(özellikle başarılı olmuş dinler) baktığınızda bu bahsettiğim çığ yapısını gözlemlersiniz..

işte bu çığlardan birisine katılmak zorunda kalmış insanoğlu da ancak özünü/kendisini tanımakla, kendisini bulmakla bu çığdan kurtulabilir.. o özündeki mutlak enerjiye/güce ulaşamadığı sürece de çığın bir kartanesi ya da sürünün bir üyesi olmaktan kurtulamaz zaten..

bu yaşamın nasıl ve neden yaşanacağının mutlak bir kullanım klavuzu, rehberi yoktur.. diğer bir ifadeyle yaşamın mutlak bir anlam ve içeriği yoktur, bizler insanoğlu olarak bu yaşama ne anlam verirsek yaşamın anlamı odur.. ama işte burda yaşama ne anlam vereceğimizi şimdiye kadar hep başkaları belirlemiş, biz kendimiz bir birey olarak değil.. kişi özüne ulaşamadığı sürece de yaşamına başkalarının verdiği anlamı yaşamak zorunda kalacaktır zaten.. ve bu uğurda hem kendi yaşamını hem de başkalarının yaşamını ıskalayıp heba etmek zorundadır.. gözlemlediğim kadarıyla bilim buna bir çare buluncaya kadar kurtuluşlar kişisel olmaya mahkumdur..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Yalniz algilanmasi gereken; sorunun bunun temeli ve tetikleyeni oldugudur.

sevgili evrensel insan.. evet aynı şey söylüyoruz zaten. dünya sağlık örgütünün sağlık tanımına göre insanoğlunun bugünkü yaşam biçimi "sosyal açıdan" bir hastalıktır..

bir de benim ortaya attığım kişisel zihin yapısının hastalık olduğu.. yani insanın bedensel ve psikolojik tam bir iyilik halinde olmadığı..

kişi sahip olduğu zihin yapısının bir sorun/hastalık olduğunun farkında değildir..

3. kişinin hastalığının kendisi direk sorunu/hastalığı algılamaya engel bir hastalıktır.. şizofreni, demans(bunama), değişik nedenlere bağlı koma diyebileceğimiz bilinç kayıpları(kafa travmaları, beyin kanamaları, kalp krizi, şeker koması vs). yine bu durumlarda da hasta yakınlarının izinleri dahilinde hayati tehlikeye neden olabilecek sebeplar ortadan kaldırıldıktan sonra kişiye uygulanabilecek bir tedavi önerisi verilir ve bunun da uygulanma zorunluluğu yoktur, aile yakınları veya kişinin tercihine kalmıştır..

bugün insanoğlunun sahip olduğu zihin yapısının bir hastalık boyutu da yukarıdaki alıntımın içeriğidir.. yani bugün bir hristiyan, bir müslüman, bir budist, bir hindu, bir ateist, bir deist, bir milliyetçi vs sahip olduğu zihin yapısının tüm dünya insanlığı açısından bir sorun/hastalık olduğunun farkında değildir.. saydığım bu insanlar bu "insandan öte" kavramları savunmaya devam etmek zorundadırlar.. bu savunuyu yaparken de diğer insanlarla bir bölücülüğe bozgunculuğa gittiğinin farkında değillerdir.. ama bu durumdan dolayı bu insanlar suçlanamazlar.. yani bir bir insanı müslüman, milliyetçi, ateist, budist, faşist, komunist, hristiyan, alevi vs olduğu için eleştirip suçlayamazsın.. çünkü bu insanın sahip olduğu zihnin yapısını sahiplenmek onun özgür iradesinde değildir..

o insan daha doğduğundan itibaren ataları tarafından kendinden çalınmıştır, kendine yabancılaştırılmıştır, elindeki/özündeki mutluluğu huzuru çalınmıştır.. o insanın tüm bu insandan öte kavramlara yapışıp sahiplenmesi, bu kaybettiği çalınan mutluluğu, benliğinin arayışının sebebidir.. ama o bunun farkında değildir.. ta ki kendini/özünü buluncya kadar, gerçek kendiyle tanışıncaya kadar.. gerçek kendiyle yani özbenliğiyle tanıştığında zaten tüm bu insandan öte kavramlardan otomatikten arınacaktır..

insanoğlu yaşamı boyunca arayıştadır, bu arayış bitmez.. ta ki "arayanla arananın aynı şey" olduğu farkedilene kadar.. bu farkedildiğinde dalgalar durulur ve arayış biter, çünkü kişi kendini bulmuştur..

ve tüm bu bahsettiğim soyut kavramlar beyin nörokimyasındaki dalgalanmalardan başka bir şey değildir.. bugün bir çok yasaklanmış uyuşturucu maddelerin beyin nörokimyasında yaptığı şey buna benzer bir olaydır..

yine tekrar edeyim, burda bahsettiklerim kişisel ulaştığım tezlerdir, doğrulanmaya ve yanlışlanmaya açıktır..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst