Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi\/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 13,401 kez görüntülenmiş, 83 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi\/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili evrensel-insan, keşke burda olsaydın da bunları konuşabilseydik..

insanoğlunun numenal yetisini beynin fenomenel yapısının "dışında" tutarsan

dinlerin bahsettiği somut bedenden ayrık bir bilinç/ruh tan bahsetmiş olursun..

bu bilimsel bir yaklaşım değildir..

bilimsel bir soyutlama değildir..

numenal yeti beynin fenomenal yapısının bir türevi, ikincilidir..

fenomenal yapı değişmediği sürece numenal yetinin niteliği değişmez ve bahsettiğin sorgulamalar olmayacağı için kişide bilinç değişimi olmaz..
teistse teist kalır, milliyetçiyse milliyetçi kalır..

insanoğlu beyin nörokimyasının(fenomal yapı) bir türevidir, ikincilidir, dolayısıyla hür iradesi yoktur, bir robottur..

hele ki; varoluşa verdiği anlam ve içerik(inanç) açısından tam bir köledir..

burdan devam ederiz, konuyla ilgili katılımcı arkadaşlar olursa çok daha zengin fikirlerin çarpışacağını düşünüyorum..

Ben bu konuda evrensel-insan'la tartışarak görüşlerimin bir kısmını paylaştım, yazılarım bu sayfa ve önceki sayfada var. Eğer yazdıklarımı inceleyip görüşlerim hakkında fikirlerinizi sunarsanız tartışmaya devam edebiliriz.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Çevreden hiçbir şey almamış olsaydı ne olurdu sorusuna cevap vermek çok zor. Burada saf düşünce diye bir kavram kullanabiliriz. Bana kalırsa insan çevresiz/maddesiz bir ortamda önce 'soruları' hisseder. Merak oluşur. Neden-sonuç ilişkisini hissedebilir. Buradan ben şu sonuca ulaşırım. Beynin kendi özünde olan bir şeyler var; merak, nedensellik vs. Imanuel Kant nedenselliğin insana ait bir özellik olduğundan bahsetmişti diye hatırlıyorum mesela. Bu sorulara bakarsak felsefe ile de bağlantı olduğunu görebiliriz; merak, nedensellik... Felsefe beynin özündedir ve beynin sürekli bir şeyler algılaması bu özelliğin üstünü örter diyebilirim. Buradan da daha önce bahsettiğim gibi insanlıktan kurtulmak bir anlam kazanabilir.

merhaba sevgili IdeaFante, tabiiki menuniyetle konuşuruz..
yukarıdaki paragrafı biraz açarmısın, özellikle "insanlıktan kurtulmak" derken neyi vurguluyorsun anlayamadım?
insandan uzak bir ortamda yetişmeyi mi?
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Aynı soruyu evrensel-insan da sormuştu bu konuda: http://www.felsefe.net/serbest-kursu/4968-annem-ateist-oldugumu-ogrendi.html
Konuya bakın, yazdığım son 3 mesajda açıkladım ama burada da kısaca bahsedeyim.

Sahip olduğumuz görüşler, hayatta öğrenciliğimizden itibaren karşımıza çıkan 'belirli şeyler arasından bir şeyleri seçme, bazı şeylere karar verme' olgusu insan topluluklarının bize dayattığı durumlardır. Kimse görüş farklılıklarıyla ortaya çıkan topluluklara (teist/ateist vs.) dahil olma zorunluluğu hissetmemeli. Bunlar insanın düşünme kapasitesini azaltır, kendi özüyle ulaşabileceği en verimli sonuçları yok eder, sahip olmak zorunda olmadığı bir sorumluluk yükler; bunun ilerisi de var: robotlaşmak. Her insan 'insanlık' organizmasına bağlandığı sürece düşüncelerin değeri, farklılıkların önemi azalacak; insanın değil insanlığın faaliyetleri artacak, insan bireysel sorgulama gücünü kaybedecek...
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Aynı soruyu evrensel-insan da sormuştu bu konuda: http://www.felsefe.net/serbest-kursu/4968-annem-ateist-oldugumu-ogrendi.html
Konuya bakın, yazdığım son 3 mesajda açıkladım ama burada da kısaca bahsedeyim.

Sahip olduğumuz görüşler, hayatta öğrenciliğimizden itibaren karşımıza çıkan 'belirli şeyler arasından bir şeyleri seçme, bazı şeylere karar verme' olgusu insan topluluklarının bize dayattığı durumlardır. Kimse görüş farklılıklarıyla ortaya çıkan topluluklara (teist/ateist vs.) dahil olma zorunluluğu hissetmemeli. Bunlar insanın düşünme kapasitesini azaltır, kendi özüyle ulaşabileceği en verimli sonuçları yok eder, sahip olmak zorunda olmadığı bir sorumluluk yükler; bunun ilerisi de var: robotlaşmak. Her insan 'insanlık' organizmasına bağlandığı sürece düşüncelerin değeri, farklılıkların önemi azalacak; insanın değil insanlığın faaliyetleri artacak, insan bireysel sorgulama gücünü kaybedecek...

günaydın :)

şimdi oldu, genel olarak "zihinsizlik/egosuzluk" olarak bilinen ve benim de kullandığım bu durumu siz "insanlıktan kurtulmak/arınmak" olarak ifade etmişiniz sanırım.. düşüncelerinize baktığımda benim ve sizinkiler birebir şablon gibi örtüşüyor sanki, yanılıyor muyum :)

bu arada merak ettim gerçekten 18 yaşında mısınız ve nasıl bir ebeveyn ve toplum ortamında yetiştiniz?
ben dindar(islami) ve milliyetçi(türk) bir ortamda yetiştiğim için bu düşünce ve bilinç yapısına ulaşmam 38-39 yaşlarında olabildi ancak..

düz bir ovada daha önceki insanlık tarafından ekilen ağaçları kesmekten bahsetmişsiniz, yani benim bahsettiğim insanoğluna doğumundan sonra yüklenen tüm öğretilerden/zihinden arınmayı.. ama bu bahsettiğiniz öyle kolay bir şey değil..

nitekim şu aşağıda alıntıladığım cümlenizi biraz irdeliyelim

Kimse görüş farklılıklarıyla ortaya çıkan topluluklara (teist/ateist vs.) dahil olma zorunluluğu hissetmemeli.

"hissetmemeli" diye bir öneri sunamayız insanlara.. çünkü "hissetmek" insanoğlunun özgür/hür iradesinde değildir..

işte ben bu durumu "benlik" modelleriyle açıklamaya çalışıyorum..

ilkel benlik/ID; doğumumuzla bize gelen ve bizi yaşamda kalıp soyumuzu devam ettiren "benci" benlik modeli

ikinci benlik/EGO; doğumdan sonra ilkelbenliği tımarlayan ve zaman coğrafyaya göre şekillenen "bizci" benlik modeli

özbenlik; egonun ortadan kaldırılıp ilkelbenliğin süperegoyla/vicdanla tımarlanması ve ortaya çıkan "hepimizci/insancı" benlik modeli..

yani benim kendimi hedonist/humanist olarak tanımlamam..

ve tüm bu soyut benlik modellerinin(numenal yeti) bilimsel soyutlamayla indirgenerek beyin nörokimyasına(fenomenel yapı) bağlanması..
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Daha önceki mesajlarınızı da okuduğumda görüşlerimizdeki benzerlik tüylerimi ürpertmişti :)

Evet 18 yaşındayım ve ailem din ve siyaset konusunda bugüne kadar önemli ölçüde konuşmadı benle. Zaten kendileri de bu konularla pek ilgilenmiyorlar :) Ben 13-14 yaşlarındayken İslam dininine büyük ölçüde inanıyordum. Belki okulda din hakkında edindiğim bilgilerdendir bilmiyorum. Ailemin neden dindar olmadığının üzüntüsünü yaşıyordum adeta. Daha sonra dine olan inancım zamanını belirleyemediğim şekilde yavaşça yok oldu, elimde olan bir şey yoktu. Bir yıl önce nasıl dine inanmak normal geldiyse bunun bir yıl sonrasında da inanmamak bana aynı şekilde normal geliyordu. Daha sonra evreni sorgulayan soruların içimde geliştiğini hatırlıyorum. Bu durumları net bir şekilde fark edip karşıma alıp düşüncemi bunlara odaklamam da son bir yılıma dahil. Tabi bu zamana kadar bana dayatılan hiçbir düşünce olmadı.

'Hissetmek' orada yanlış kullanılmış farkettim. Kelimeyi özellikle seçmesem de bu konuda yanılgıya düştüm daha önce. Bu konularla hiç uğraşmayan bir arkadaşımla konuşurken ona insanlık birikimine bağlı kalmanın fayda etmeyeceğinden defalarca bahsetsem de sonunda bu durumun ona hiç 'normal' gelmediğini, onun benliğiyle uyuşmadığını kabullenmek zorunda kaldım. İnsanlığa sorgulayarak bakmak bir fikir gibi görünse de bunu 'içten' yapmak fikirden öte kendinde 'bu zorunluluğu hissetme'ye bağlı. Bu bir seçenek değil benliğimizin parçasıymış aslında.

İnsanlıktan/birikiminden kurtulmak... Amaçladığımız şeyin kolay olmadığının farkındayız. Bu konuda ne kadar ileri gidebileceğimiz de önemli. 'Dil' de önemli bir öge olarak karşımıza çıkıyor. Dil düşüncelerimizi belirtme 'sistem'idir ve evreni sorgulama konusunda insanlar tarafından oluşturulan bir sistem, maddesel bir mekanizma olmaktan öteye geçemeyecek ve bu konuda önemli bir fayda sağlayamayacaktır. Kelimeler düşüncelerimizi belirli kalıplara sokar ve anlatmak istediğimiz şey ne kadar uzunsa onun dille işlenmiş hali özünden o kadar çok şey kaybetmiştir.

Ve bahsettiğiniz benlik modelleri...

Bildiğim/anladığım kadarıyla ilkel benlik hayvanlarla ortak özelliğimiz olan 'içgüdüsel' benlik; ego doğumumuzdan itibaren beynin dünyadan aldığı malzemelerle ürettiği 'normal'ler; süperego ise ahlak...

Bunlarla sosyal durumlar dışında pek fazla bir şeyi tanımlayamayız gibi geliyor. Bunların konuyla bağlantısından biraz daha bahsederseniz sevinirim.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Bunlarla sosyal durumlar dışında pek fazla bir şeyi tanımlayamayız gibi geliyor. Bunların konuyla bağlantısından biraz daha bahsederseniz sevinirim.

merhaba ideafante, sorduğun sorunun cevabını vermişsin aslında.. bak ne demişsin

'Hissetmek' orada yanlış kullanılmış farkettim. Kelimeyi özellikle seçmesem de bu konuda yanılgıya düştüm daha önce. Bu konularla hiç uğraşmayan bir arkadaşımla konuşurken ona insanlık birikimine bağlı kalmanın fayda etmeyeceğinden defalarca bahsetsem de sonunda bu durumun ona hiç 'normal' gelmediğini, onun benliğiyle uyuşmadığını kabullenmek zorunda kaldım. İnsanlığa sorgulayarak bakmak bir fikir gibi görünse de bunu 'içten' yapmak fikirden öte kendinde 'bu zorunluluğu hissetme'ye bağlı. Bu bir seçenek değil benliğimizin parçasıymış aslında.

dünya insanlık tarihine bir bak..
ve insanoğlunun sahip olduğu bilim teknoloji ve bilince rağmen..
hala günümüzde birbiriyle nasıl hayvandan öte vahşilikler içinde yaşadığını gör..
insanoğlunun kendi türünün diğer bireylerine yaptığı zulümleri katliamları gör..

ve ondan sonra benim;

teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı insanoğlunun bir zihin hastalığıdır, bilinçyetmezliği sendromudur
ve bu konuda insanoğlunun bir suçu/kusuru yoktur
suç ve ceza yoktur, hastalık ve sağaltım vardır


tezimi anlamaya çalış, bugün pek havamda değilim, yarın daha ayrıntılı açıklamaya çalışırım..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili evrensel-insan, keşke burda olsaydın da bunları konuşabilseydik..

insanoğlunun numenal yetisini beynin fenomenel yapısının "dışında" tutarsan

dinlerin bahsettiği somut bedenden ayrık bir bilinç/ruh tan bahsetmiş olursun..

bu bilimsel bir yaklaşım değildir..

bilimsel bir soyutlama değildir..

numenal yeti beynin fenomenal yapısının bir türevi, ikincilidir..

fenomenal yapı değişmediği sürece numenal yetinin niteliği değişmez ve bahsettiğin sorgulamalar olmayacağı için kişide bilinç değişimi olmaz..
teistse teist kalır, milliyetçiyse milliyetçi kalır..

insanoğlu beyin nörokimyasının(fenomal yapı) bir türevidir, ikincilidir, dolayısıyla hür iradesi yoktur, bir robottur..

hele ki; varoluşa verdiği anlam ve içerik(inanç) açısından tam bir köledir..

burdan devam ederiz, konuyla ilgili katılımcı arkadaşlar olursa çok daha zengin fikirlerin çarpışacağını düşünüyorum..

Burada bir yanlis anlasilma var. "Disinda" nin icerigi "bagimsiz" anlaminda degildir, "ayrica" anlamindadir. Eger bu temelde cumle algilanirsa, zannedersem fark da algilanacaktir.

Bunun icin asagidaki linke de bir goz atabilirsin.

http://www.felsefe.net/bilimsel-makaleler/73598-beyin-ve-beynin-tasiyicisi-kisi-farki.html

Kisaca beynin norokimyasal yapisinin ortaya koydugu dusunsel ve davranissal insanoglu hareketi; ya kisiyi kontrolune alir, ya da kisi kendisi bunu yonlendirir. Iste bilinc ve farkindalik ve numenal devrim ikincisindedir.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Burada bir yanlis anlasilma var. "Disinda" nin icerigi "bagimsiz" anlaminda degildir, "ayrica" anlamindadir. Eger bu temelde cumle algilanirsa, zannedersem fark da algilanacaktir.

Bunun icin asagidaki linke de bir goz atabilirsin.

http://www.felsefe.net/bilimsel-makaleler/73598-beyin-ve-beynin-tasiyicisi-kisi-farki.html



Kisaca beynin norokimyasal yapisinin ortaya koydugu dusunsel ve davranissal insanoglu hareketi; ya kisiyi kontrolune alir, ya da kisi kendisi bunu yonlendirir. Iste bilinc ve farkindalik ve numenal devrim ikincisindedir.

merhaba sevgili dostum, sanırım 10. köyden geliyorsun,

biliyorsun doğru söyleyeni 10. köye kovarlar ama bu köy selamsız sabahsızların yaşadığı köydür..

insan bir selam verir önce, direk konuya girmişsin :)

neyse işin şakası bir yana seni tekrar aramızda görmek kendi adıma hoş ve sevindirici bir gelişme,

site admini mavimora da burdan bu anlayışı için teşekkür etmiş olalım..

fırsat buldukça eskisi gibi düşünsel bazda/temelde didişmeye devam edelim bakalım

yeni ve güzel fikirler çatışmalardan doğarmış.

tekrar hoşgeldin..

yaptığın açıklamadan sonra tabii ki algı değişecektir, "dışında"yı "bağımsız" değil "ayrıca" anlamında kullanırsan dediğin gibi işin rengi değişir.

şimdi anlaşıldı

A)Kisaca beynin norokimyasal yapisinin ortaya koydugu dusunsel ve davranissal insanoglu hareketi;
x)ya kisiyi kontrolune alir,
y)ya da kisi kendisi bunu yonlendirir.
Iste bilinc ve farkindalik ve numenal devrim ikincisindedir.



burda farkına varamadığın, ıskaladığın bir şey olduğunu düşünüyorum..

burda x ve y olarak adlandırdığım her iki olayın kökeninde de A nın olduğudur..

x) ego dediğimiz ikincil/sahte/yalancı benlikte yaşam sürmektir ki bir uykuda rüya görme halidir
y) özbenlik dediğim kişinin gerçek/birinci benliğinde yaşam sürmesidir ki uyanıklık/farkındalık halidir..

ve x durumundan y durumuna geçmek insanoğlunun özgür/hür iradesinde değildir..

çünkü "istenç/irade" dediğimiz soyut kavram da beynin fenomenal yapısına bağlıdır/türevidir..

beynin nörokimyasal yapısının niceliği/fenomeni değişmeden ürettiği nitelik/numenal yeti değişmez..

insanoğlunda özgür/hür iradeden bahsedebilmek için somut beden/beyin dokusundan bağımsız bir bilinci(ruh) ortaya koymamız gerekir..

epistemolojik olarak bu durum şimdilik mümkün değildir..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Çevreden hiçbir şey almamış olsaydı ne olurdu sorusuna cevap vermek çok zor. Burada saf düşünce diye bir kavram kullanabiliriz. Bana kalırsa insan çevresiz/maddesiz bir ortamda önce 'soruları' hisseder. Merak oluşur.

sevgili IdeaFante, burda "çevresiz/maddesiz ortamdan" kastın sanırım, beyni olan bir canlının(insanın) doğumundan hemen sonra 5 duyu sinirinin kesilmesi gibi bir şey..

biraz hitlerin doktoru joseph mengele gibi yahudi esirlerin üzerinde bir deney yapalım.. :(

yeni bir bebek doğduğunda onun görme, işitme, kokma, dokunma/tat alma duyularını beyin dokusuna ileten sinirleri keselim ve bu bebeğe dışardan suni olarak besleyerek yaşamsal destek verelim..

sanırım senin bahsettiğin maddesiz/çevresiz ortam bu oluyor..

beyin dokusu daha anne rahmindeyken 5 duyusu ile çevreden sinyal/ileti almaya başlar ve dış dünyayı algılamaya çalışır..

duyu organlarından gelen her bir ileti bilgisayarın harddiskine giren bir girdi/input gibi beyin dokusuna kaydedilir..

tabii ki bu olay nöronların(sinir hücreleri) gelişimine paralel bir olaydır..

dünyada böyle insanlıkdışı bir deney yapıldı mı bilmiyorum ama şayet yapılırsa kişisel görüşüm şöyledir..

biyolojik evrimsel süreçte bir kural vardır; kullanılan organlar/dokular gelişir ve büyür, kullanılmayanlar küçülür ve yokolur..

bu deneyde beyin dokusuna hiç bir ileti/sinyal gelmeyeceği için beyin dokusu gelişemez.. dış dünyanın yani varlık aleminin ve kendi varlığının farkına varamaz..
yani o beyin dokusu bir gözlemci/tanık ve yansıtıcı olamaz..

varlık aleminin ortaya koyumu için

1) yansıyan, sinyal/algı üreten
2) bu algıyı/sinyali alan yansıtıcı/gözlemci/tanık
3) ve yansıyandan gelen sinyali alıp bir yansı ortaya koymak

vazgeçilmez üçlüdür..

yani biz bu deneyde 1.maddeyle olan bağı kestiğimiz için 3. madde olan yansı oluşmaz ve ortaya konamaz..

o yüzden ne merak oluşur ne sorgulama ne de varlık alemi..

ortaya koyum yoktur, varlık yoktur, anlamsızlık ve hiçlik sözkonusudur..

diye düşünüyorum..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

merhaba sevgili dostum, sanırım 10. köyden geliyorsun,

biliyorsun doğru söyleyeni 10. köye kovarlar ama bu köy selamsız sabahsızların yaşadığı köydür..

insan bir selam verir önce, direk konuya girmişsin :)

neyse işin şakası bir yana seni tekrar aramızda görmek kendi adıma hoş ve sevindirici bir gelişme,

site admini mavimora da burdan bu anlayışı için teşekkür etmiş olalım..

fırsat buldukça eskisi gibi düşünsel bazda/temelde didişmeye devam edelim bakalım

yeni ve güzel fikirler çatışmalardan doğarmış.

tekrar hoşgeldin..

yaptığın açıklamadan sonra tabii ki algı değişecektir, "dışında"yı "bağımsız" değil "ayrıca" anlamında kullanırsan dediğin gibi işin rengi değişir.

şimdi anlaşıldı





burda farkına varamadığın, ıskaladığın bir şey olduğunu düşünüyorum..

burda x ve y olarak adlandırdığım her iki olayın kökeninde de A nın olduğudur..

x) ego dediğimiz ikincil/sahte/yalancı benlikte yaşam sürmektir ki bir uykuda rüya görme halidir
y) özbenlik dediğim kişinin gerçek/birinci benliğinde yaşam sürmesidir ki uyanıklık/farkındalık halidir..

ve x durumundan y durumuna geçmek insanoğlunun özgür/hür iradesinde değildir..

çünkü "istenç/irade" dediğimiz soyut kavram da beynin fenomenal yapısına bağlıdır/türevidir..

beynin nörokimyasal yapısının niceliği/fenomeni değişmeden ürettiği nitelik/numenal yeti değişmez..

insanoğlunda özgür/hür iradeden bahsedebilmek için somut beden/beyin dokusundan bağımsız bir bilinci(ruh) ortaya koymamız gerekir..

epistemolojik olarak bu durum şimdilik mümkün değildir..

Hosbulduk, benim bildigim once gelene hos geldin denir. Ne de olsa "eski topragiz." Yoksa ben bir hosgeldin'e baslarsam bu butun site kitlesini kaplar. :)

Bu arada koylerden "kovulursun da" koyler de sonsuz. Yani pek disarida kalinmiyor. Cunku dusuncenin oznesi ve vucudu yoktur. Nerede firsat bulursa orada dile gelir ve dile geldikten sonra da ozne ve vucutlara alinmassi icin hazirdir.

Bu kisa giristen sonra, tabiki kisinin kontrol altina aldigi ve kisiyi yonlendiren seyin ortak yonu beyin ve onun numenal yetisidir. Ama bu cok buyuk bir farktir. ilki dogal zihniyet ile sinirlidir, ikincisi bireysel ve birey bilinc olarak ya dogal zihniyetin "mesru/mubah" kilan bencil, bireyci, icerigidir; ya da bunu insan temelli zihniyete tasiyan birey bilincinin tursel butunluk duzeyidir. Dolayisiyle, insan temewllibir zihniyetin algisi, bilgisi, bakis acisi v.s. icin; bu teslimiyetin sorgulanmasi sarttir. Cunku insanoglunu kisi olarak yonlendiren bu dogumdan itibaren verilen degerler; hem kisinin kendi hem de tursel varligini one cikarmadigi gibi; insanoglunu insan ve insandisiliga ve de yasamini bu degerlere teslimiyete mahkum eder.

Iste bunun asilabilmesinin ilk temeli birey algisi, bilgisi, bilinci ve farkindaligidir.

Bunun "insanligi kendi adina kullanmasi ve bunu mubah ve mesru saymasi" ile bunun "insan ve onun insanligi adina kullanilmasi" farki da iste bireysel bilinc ile tursel duzeye erismis birey bilinci farkidir. Bu da ancak kisinin kendi numenal devrimi ile yani kendi kendini numenal sorgulamasi yenilemesi ile mumkundur. Bunun mumkunlugu de sorunun, rahatsizligin ve zararin algisidir.

Zaten bu sorun algisi yoksa, yapilacak bir sey de yoktur. Ta ki kiside bu sorun algisi bilincli olarak gelisene kadar. Sonucta bunun bilincsiz gelisimi de sadece bunalim ve caresizlik getirir.

Bunu ben "evrimci/devrimci sorgulama" da aciklamistim.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili IdeaFante, burda "çevresiz/maddesiz ortamdan" kastın sanırım, beyni olan bir canlının(insanın) doğumundan hemen sonra 5 duyu sinirinin kesilmesi gibi bir şey..

biraz hitlerin doktoru joseph mengele gibi yahudi esirlerin üzerinde bir deney yapalım.. :(

yeni bir bebek doğduğunda onun görme, işitme, kokma, dokunma/tat alma duyularını beyin dokusuna ileten sinirleri keselim ve bu bebeğe dışardan suni olarak besleyerek yaşamsal destek verelim..

sanırım senin bahsettiğin maddesiz/çevresiz ortam bu oluyor..

beyin dokusu daha anne rahmindeyken 5 duyusu ile çevreden sinyal/ileti almaya başlar ve dış dünyayı algılamaya çalışır..

duyu organlarından gelen her bir ileti bilgisayarın harddiskine giren bir girdi/input gibi beyin dokusuna kaydedilir..

tabii ki bu olay nöronların(sinir hücreleri) gelişimine paralel bir olaydır..

dünyada böyle insanlıkdışı bir deney yapıldı mı bilmiyorum ama şayet yapılırsa kişisel görüşüm şöyledir..

biyolojik evrimsel süreçte bir kural vardır; kullanılan organlar/dokular gelişir ve büyür, kullanılmayanlar küçülür ve yokolur..

bu deneyde beyin dokusuna hiç bir ileti/sinyal gelmeyeceği için beyin dokusu gelişemez.. dış dünyanın yani varlık aleminin ve kendi varlığının farkına varamaz..
yani o beyin dokusu bir gözlemci/tanık ve yansıtıcı olamaz..

varlık aleminin ortaya koyumu için

1) yansıyan, sinyal/algı üreten
2) bu algıyı/sinyali alan yansıtıcı/gözlemci/tanık
3) ve yansıyandan gelen sinyali alıp bir yansı ortaya koymak

vazgeçilmez üçlüdür..

yani biz bu deneyde 1.maddeyle olan bağı kestiğimiz için 3. madde olan yansı oluşmaz ve ortaya konamaz..

o yüzden ne merak oluşur ne sorgulama ne de varlık alemi..

ortaya koyum yoktur, varlık yoktur, anlamsızlık ve hiçlik sözkonusudur..

diye düşünüyorum..

Verdiğiniz örnek öne sürdüğüm düşüncenin temeliyle büyük ölçüde örtüşüyor. Siz 'yansıyan' beyne girmediği sürece beyinde bir yansı oluşamayacağını söylüyorsunuz. Ben ise beynin 'öz'ünde, 'özellik'lerinde bazı duyguların olduğunu savunuyorum.

'Düşünüyorum öyleyse varım' sözünden yola çıkarsak 'insan var olduğunu düşünme yeteneğine sahip olmasıyla anlayabilir' görüşüne ulaşırız. Beş duyu organımız, uyarıları beyne getirir beyin de düşünür. Bunlar arasında 'beş duyu organ yoksa beyin düşünemez' şeklinde bir neden-sonuç ilişkisi kurmak mantıklı bir önerme olmaz bana kalırsa. Beynimiz, düşünebildiğini biliyor ve 'varım' diyor, beş duyu organı çalışmadığı sürece de sadece 'varım' diyebilecek. Var olmak ve düşünebilmek merak ve sorgu için yeterli koşullardır. Kısacası şu: Beyne uyartı göndermediğimiz ve beynin canlılığını koruduğumuz sürece beynimiz 'doğuştan gelen özellikleri' ve 'var olma bilgisi' ile sadece 'var olmak' üzerine merak ve sorgu hissedebilir.

biyolojik evrimsel süreçte bir kural vardır; kullanılan organlar/dokular gelişir ve büyür, kullanılmayanlar küçülür ve yokolur..

Bu kural doğru ama bir insan ömründe olacak şey değildir. Bir insan soyunda, sürekli beş duyu organın beyinle bağlantısını kestiğimiz veya hiçbir zaman 'beyin kullanılmadığı' sürece beyin işlevini kaybedebilir bu da milyonlarca yıl kadar çok çok uzun bir zaman gerektirir. Bunu bir insan ömrüne indirgediğimizde beynimiz sadece 'güçsüzleşir' ama körelmiş beğin değildir hala kavramımızdaki 'iyi veya kötü ama çalışan' beyindir.

Saygılar :)
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Verdiğiniz örnek öne sürdüğüm düşüncenin temeliyle büyük ölçüde örtüşüyor. Siz 'yansıyan' beyne girmediği sürece beyinde bir yansı oluşamayacağını söylüyorsunuz. Ben ise beynin 'öz'ünde, 'özellik'lerinde bazı duyguların olduğunu savunuyorum.

'Düşünüyorum öyleyse varım' sözünden yola çıkarsak 'insan var olduğunu düşünme yeteneğine sahip olmasıyla anlayabilir' görüşüne ulaşırız. Beş duyu organımız, uyarıları beyne getirir beyin de düşünür. Bunlar arasında 'beş duyu organ yoksa beyin düşünemez' şeklinde bir neden-sonuç ilişkisi kurmak mantıklı bir önerme olmaz bana kalırsa. Beynimiz, düşünebildiğini biliyor ve 'varım' diyor, beş duyu organı çalışmadığı sürece de sadece 'varım' diyebilecek. Var olmak ve düşünebilmek merak ve sorgu için yeterli koşullardır. Kısacası şu: Beyne uyartı göndermediğimiz ve beynin canlılığını koruduğumuz sürece beynimiz 'doğuştan gelen özellikleri' ve 'var olma bilgisi' ile sadece 'var olmak' üzerine merak ve sorgu hissedebilir.

sevgili ideafante.. beynin kabaca 2 fonksiyonu vardır.

1. somut bedenimizin yaşamını sürdürebilmesi için vital(canlılık) fonksiyonlarını düzenleyen bir karargahtır. bunu yapabilmek için somut bedenle hem kan yoluyla hem de sinirsel ileti yoluyla bir iletişim içindedir.. bildiğin gibi vücudumuzda hem bir dolaşım sistemi(damarlar) hem de sinir sistemi vardır.. bunlar vücudumuzdaki her hücreye kadar ulaşır ve bu dolaşım ve sinir ağı dolayısıyla vücudumuzun tüm parçaları biribiriyle sürekli bir iletişim halindedir.. bu iletişim dediğim gibi kan yoluyla bazı kimyasallar(hormon, enzim vs) ve sinirler aracılığıyla da elektriksel ileti sayesinde olur.. yani vücudumuz trilyonlarca atom ve hücreden oluşmakla beraber bu ağların iletişimi sayesinde yekpare(tek parça, tek vücut) gibi davranmaya çalışıp canlılığını idame ettirmeye gayret eder.. bu beynimizin somut diyebileceğimiz 1. fonksiyonunu oluşturur.. beynimizin bu fonksiyonu daha anne karnındayken başlar ve ölünceye kadar fazla değişmeden devam eder.. beyin dokusunun özünde olan varoluşsal bir fonksiyon ve yetidir.. dış etken ve uyarılardan bağımsız olarak sürekli görevini yapmakla mükelleftir..

2. beynimizin bir de soyut diyebileceğimiz bilinç, düşünme gibi fonksiyonu vardır.. bu fonksiyon/yeti varoluşsal sadece "potansiyel" olarak vardır.. ve ileri derecede hatta tamamen dışsal/çevresel faktörler uyaranlar sayesinde gelişir.. yani 5 duyu olmadan gelişemez.. bu 5 duyudan özellikle görsel(göz) ve işitsel(kulak) olan uyaranlar bu düşünme yetisinin gelişimi için olmazsa olmazlardandır.. çünkü insanoğlu düşünmeyi kendi türünden(atalarından) edindiği sözcük ve kavramlarla yapar. insanoğlunun soyutlama ve kavramlaştırma yetisi vardır ve her yeni doğan bebek bu yetileri binlerce yıldır kullanagelmiş bir dünyada doğar.. ve bebekliğinden itibaren kendi türünden olan canlılarla(öncelikle ebeveynleri) sürekli bir görsel ve işitsel iletişim aracılığıyla bu soyutlama, kavramlaştırmayı öğrenerek büyür.. ve tüm olaylar nöronların gelişimi aşamasında olur.. nöronlarımız bu dış dünyadaki kavramlaştıma, soyutlama yetisiyle insanoğlu eliyle yapılandırılmış olarak gelişir..

burda anlatmak istediğimi şu deneyle daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum..

a) yenidoğan bir bebeğin 5 duyu sinirlerindeki iletiyi keselim ve dışarıdan suni destekle 30 yaşına kadar yaşatalım(bitkisel hayat)..

b) bir de sağlıklı doğmuş ve 30 yaşına büyümüş bir insanın 5 duyu sinirlerindeki iletiyi keselim..

şimdi dışarıdaki madde/çevreyle bağlantısı kesilmiş 2 beyin dokusunun bu bilinç ve düşünme yetisinin özelliklerini bir düşün bakalım.. a) daki kişide "ben varım" diye bir düşünce oluşabilir mi ? daha "ben" ve "varım" kavramlarını öğrenmemiş ki :)

Bu kural doğru ama bir insan ömründe olacak şey değildir. Bir insan soyunda, sürekli beş duyu organın beyinle bağlantısını kestiğimiz veya hiçbir zaman 'beyin kullanılmadığı' sürece beyin işlevini kaybedebilir bu da milyonlarca yıl kadar çok çok uzun bir zaman gerektirir. Bunu bir insan ömrüne indirgediğimizde beynimiz sadece 'güçsüzleşir' ama körelmiş beğin değildir hala kavramımızdaki 'iyi veya kötü ama çalışan' beyindir.

burda anlatmak istediğimi şimdi alamışsındır umarım, tabii ki binlerce yıllık doku organ somut gelişimi ve körelmesinden bahsetmiyorum, beyin dokusunun soyut numenal yetisinden bahsediyorum, bunun için bir insan ömrü yeterde artar bile..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Zaten bu sorun algisi yoksa, yapilacak bir sey de yoktur. Ta ki kiside bu sorun algisi bilincli olarak gelisene kadar.

seninle ayrıştığımız nokta burası, evet bugün için sorun algısı yoksa yapılacak bir şey yoktur..
adam bu bilinç düzeyinde hem kendi hem de çevresindeki insanların yaşamlarını "insandan öte" kavramlar için heba etmeye, ıskalamaya devam edecektir..
benim "bu bilinç düzeyleri tıbbi bir hastalıktır, suç ve ceza yoktur, hastalık ve sağaltım vardır" tezim bugünün dünyasına yönelik değildir zaten.. önümüzdeki on/yüzyıllar için bir öngörüdür..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

seninle ayrıştığımız nokta burası, evet bugün için sorun algısı yoksa yapılacak bir şey yoktur..
adam bu bilinç düzeyinde hem kendi hem de çevresindeki insanların yaşamlarını "insandan öte" kavramlar için heba etmeye, ıskalamaya devam edecektir..
benim "bu bilinç düzeyleri tıbbi bir hastalıktır, suç ve ceza yoktur, hastalık ve sağaltım vardır" tezim bugünün dünyasına yönelik değildir zaten.. önümüzdeki on/yüzyıllar için bir öngörüdür..

Evet evrimci ve devrimci yanasim olarak senin ile farklilastigimiz nokta tam burasi. Ama en azindan sorunun algilanmasi, kitlesel anlamda ve bilimsel olarak bu durumun hastalik olarak degerlendirilmesinden tarihsel olarak once gelecek.

Ayrica sende, bende gayet iyi daha onceki site gozlemlerinden biliyoruz ki; bu asamayi devrimci olarak asan yazar arkadaslar biliyoruz.

Hatta gecenlerde birisinden bir e-mail aldim. Uzun bir e-maildi ve artik materyalizmin de ateizmin de sadece bir inanc ve ideoloji mucadelesi oldugunu algiladigini ve boylece kendi yasam ve iliskisine daha cok agirlik verecegini ve boyle sitelerde "ayni benim gibi" sorunlari dusunce ve bilgi alisverisi olarak dile getirecegini soyledi.

Iste buradaki senin yanasimin, bilimsel bir yanasim olmuyor. Yani bilimsellikte olmayan, kesin, mutlak, degismez, sabit bir tavir ortaya koyuyorsun. Halbuki bilimsel bakis acisi, gecerlilik ve yanlislanabilirlik, degisim ve yenilenebilirlik uzerinedir. Iste bilimselligi ve bil kokenini var, ol ve inan kokeninin metafiziginin varlik temelli ontolojisinden ve teolojisinden ve bunlarin sonucsuz tartismalarindan ayiran da budur. Cunku bilimsellik varlik olarak feniomeni degil; onun gozlemini ortaya koyar. Fenomen olarak varlik ve onun ne oldugu tartismasini da inanc ve ideolojilerin akilci dogruluk ve gerceklik tartismalarina ve hatta savaslarina birakir. Cunku bilimin bilimselligi olgu gecerlilik ve yanlislanabilirliktir. Inanc ve ideolojinin indirgemeci, savunucu/karsi cikici sabit, sahiplenilen, mutlak ve degismez ve desupheci, yerine gore de gizemci, yanasimi bilimin bilimselliginde yoktur. O lursa da bilimsel olmaz.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Evet evrimci ve devrimci yanasim olarak senin ile farklilastigimiz nokta tam burasi. Ama en azindan sorunun algilanmasi, kitlesel anlamda ve bilimsel olarak bu durumun hastalik olarak degerlendirilmesinden tarihsel olarak once gelecek.

sevgili evrensel-insan..

bu olaya ikimizin bakış açısını evrimci-devrimci kısıtlamasına sokmayı uygun bulmuyorum, ben daha farklı yaklaşıyorum..

şöyle ki;

sorunun algılanması, hastalık olarak değerlendirilmesinden tarihsel olarak önce gelecektir diyorsun, ben de böyle düşünüyorum zaten..

-bir ormanda/evde yangın çıkması bir "sorunun algılanmasıdır" ve ilk "genel" yaklaşımdır.. ama yangının çıkış nedenini araştırmak ve kökenine inmek, indirgemek olayı "özelleştirmektir".. bu sorunun; adının konmasına, çözümüne ve bir daha tekrarlanmamasına yönelik bir yaklaşımdır..

-bir insanın yolda yürürken bayılıp düşmesi "sorunun algılanmasıdır" ve ilk "genel" yaklaşımdır.. ama bu bayılmanın nedenini araştırmak ve kökenine inmek, indirgemek olayı "özelleştirmektir".. bu sorunun; adının konmasına, çözümüne ve bir daha tekrarlanmamasına yönelik bir yaklaşımdır..

-yolda bir ceset bulmak "sorunun algılanmasıdır" ve ilk "genel" yaklaşımdır.. ama bu kişinin niçin öldüğünün nedenini araştırmak ve kökenine inmek, indirgemek olayı "özelleştirmektir".. bu sorunun; adının konmasına, çözümüne ve bir daha tekrarlanmamasına yönelik bir yaklaşımdır..

-iki insanın biribiriyle ölümüne kavga etmesini görmek "sorunun algılanmasıdır" ve ilk "genel" yaklaşımdır.. ama bu kişilerin neden kavga ettiğini araştırmak ve kökenine inmek, indirgemek olayı "özelleştirmektir".. bu sorunun; adının konmasına çözümüne ve bir daha tekrarlanmamasına yönelik bir yaklaşımdır..

yukarıda örneklerini verdiğim olaylarda "insanoğlu için olumsuz/kötü/nahoş" olarak bilinen herşeyin ilk algılanması bir "sorundur".. ama sorun kavramı çok genel bir tanımlamadır, ifade ediliş şeklidir.. olayın insanoğlu açısından sadece bir "sıkıntı/problem" olduğunun algılanmasıdır.. insanın hastalanaması da her olumsuz durumda olduğu gibi ilk yaklaşımda bir "sorun"dur ama bu sorun incelenir, indirgenir ve bu sorunun bir adı konup çözüm yollarına gidilir..

bak bir önceki sayfada ne demişsin

Bu da "ancak" kisinin kendi numenal devrimi ile yani kendi kendini numenal sorgulamasi yenilemesi ile "mumkundur". Bunun mumkunlugu de sorunun, rahatsizligin ve zararin algisidir.

Zaten bu sorun algisi yoksa, "yapilacak bir sey de yoktur".

sen şimdiye kadar kaç tane aydınlanmış/insansal zihniyete ulaşmış insanı tanıyıp inceledin ve bu konuda istatistiksel, bilimsel bir çalışma yaptın da;

"ancak"
"mümkündür"
"yapılacak bir şey yoktur"

gibi kesinleşmiş, kanunlaşmış, yasalaşmış ve evrenselleşmiş ifadeler kullanabiliyorsun?

yukarıdaki ifadelerin bilimsel değil kişisel sahiplenip sabitlediğin inançsal ifadeler olduğunun farkında değil misin?

bu ifadeleri kullandıktan sonra hiç olmazsa

-bunlar benim kişisel tezimdir/hipotezimdir

de ki "bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığında" olduğunu anlıyalım..

ben de senin gibi bazen iddialı şeyler ortaya atıyorum ama sık sık

-bunlar benim kişisel ulaştığım bilinçteki tezlerimdir, doğrulamaya ve yanlışlamaya açıktır

ifadesini kullanmaya özellikle itina gösteriyorum.. bizler insan bireyi olarak kanun/yasa yapıcı, epistemolojik bilgi bildirici değiliz, bizler sadece ortaya bir tez, hipotez ve teori atabiliriz, bunların yasalaşması, evrenselleşmesi artık kişinin değil bilimin işidir..

Ayrica sende, bende gayet iyi daha onceki site gozlemlerinden biliyoruz ki; bu asamayi devrimci olarak asan yazar arkadaslar biliyoruz.

Hatta gecenlerde birisinden bir e-mail aldim. Uzun bir e-maildi ve artik materyalizmin de ateizmin de sadece bir inanc ve ideoloji mucadelesi oldugunu algiladigini ve boylece kendi yasam ve iliskisine daha cok agirlik verecegini ve boyle sitelerde "ayni benim gibi" sorunlari dusunce ve bilgi alisverisi olarak dile getirecegini soyledi.

dediğim gibi olayı bir kaç kişiyi örnek göstererek evrimci/devrimci kısırdöngüsüne götürmek niyetinde değilim..
öyle olsaydı ben de;

-kişisel olarak düşünmeden meditasyonla aydınlandım, o zaman aydınlanmanın tek yolu meditasyondur der, kestirip atardım..

ama o zaman bu bilimsel değil tamamen kişisel inançsal bir yaklaşım olurdu..

bahsettiğin benzer bir maili ben de sevgili natan'dan aldım, sanırım sana da aynı maili atan o olabilir..
ama dediğim gibi bir kaç kişiye bakarak, örnek göstererek bu konuda "ancak, şöyle mümkündür, aksi mümkün değildir, yapacak bir şey yoktur" gibi ifadeler bilimsellikten çok uzak ifadelerdir..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

sevgili evrensel-insan..

bu olaya ikimizin bakış açısını evrimci-devrimci kısıtlamasına sokmayı uygun bulmuyorum, ben daha farklı yaklaşıyorum..

şöyle ki;

sorunun algılanması, hastalık olarak değerlendirilmesinden tarihsel olarak önce gelecektir diyorsun, ben de böyle düşünüyorum zaten..

-bir ormanda/evde yangın çıkması bir "sorunun algılanmasıdır" ve ilk "genel" yaklaşımdır.. ama yangının çıkış nedenini araştırmak ve kökenine inmek, indirgemek olayı "özelleştirmektir".. bu sorunun; adının konmasına, çözümüne ve bir daha tekrarlanmamasına yönelik bir yaklaşımdır..

Verdigin orneklerden sadece birini hesaba katarak yanit veriyorum. Cunku diger orneklerde ayni algiyi veriyor. Birincisi kisi tarafindan sorun olmayan bir algiyi, bilimsel olmayan bir temele oturtmadan hastalik olarak algilamak ve sorunu yasamayan kisi uzerinde bir tedavi uygulamanin, hic bir yarari olmadigi gibi; kisiyi psikolojik bunalima da sokabilecegi tehlikesi vardir. Yani kisi adina karar vermek ve bunu kisi algilamadan ortaya koymak, bilincli bir yanasim degildir. Tepeden inme bir yanasimdir. Bunun en guzel tarihsel ornegi SSCB'nin halki bilinclendirmeden ona dinsizlik baskisi uygulamasidir. Tum bu yanasimlar tarihte her zaman bilincli olmadigindan geri tepmistir ve tepmektedir. Zaten izmlerde savaslarini boyle verirler, kitlesel kelle sayisi olarak kendi inandiklari dogrularini iktidara guc ile getirirler. Bu zaten insanoglu tarihinin konuya numenal olarak degil; fenomenal bir cozum olarak yanasimidir. Kisaca iktidar, guc algisinin inanilan ideolojik dogrusunu, topluma ve halka zorla dayatmak.

Iste bu acidan sorun olarak kisilerin beyninde bu algilanmadan ve bilince cikmadan yapilascak her turlu mudahele dogal zihniyetin su anda yaptigi guce ve otoriteye dayanan bir yanasim olacaktir. Ayrica hastalik/tedaviden once belki suc/ceza uygulamasi ve bunun egitime, ogretime ve yetistirime yonelik olmasi daha tutarli bir sonuc verebilecektir. Nitekim insan haklari, evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler adina bu halk duzeyinde uygulanmaktadir. Bu uygulamayi politikanin cikarina yonelik devlet ve hukumet politikalarinas da tasinabilir. Yani bir devletin baska bir devlete saldirisi onlenebilir v.s.

bak bir önceki sayfada ne demişsin



sen şimdiye kadar kaç tane aydınlanmış/insansal zihniyete ulaşmış insanı tanıyıp inceledin ve bu konuda istatistiksel, bilimsel bir çalışma yaptın da;

"ancak"
"mümkündür"
"yapılacak bir şey yoktur"

gibi kesinleşmiş, kanunlaşmış, yasalaşmış ve evrenselleşmiş ifadeler kullanabiliyorsun?

Burada dilin deterministik ve indirgemeci noktalamali yapi ve isleyisi soz konusudur. Sonucta sorun asamasinin algisinin ilk asama oldugu zaten bilimseldir. Psikolojide ilk yapilan kisiye sorununu algilatmak ve bilincine cikmasini saglamaktir. Iste bu da zaten kisinin once sorunu algilamasini gerektirir. Insanoglunun insanlasamasinda ve rahatsizligini cozmesindeki ilk asama onun algisidir ve bu bilimseldir. Kisi disi agridiginda disciye gider. Sen ona disaridan dis agrisi algisi veremezsin. Ayrica benim bu konudaki x ve y yapilandirilmis yapi ve isleyisin teorisinin testinin ve gozleminin temeli vardir. Bunun henuz yanlislanamamis olmasi da bu olgunun gecerliligini gosterir.

yukarıdaki ifadelerin bilimsel değil kişisel sahiplenip sabitlediğin inançsal ifadeler olduğunun farkında değil misin?

bu ifadeleri kullandıktan sonra hiç olmazsa

-bunlar benim kişisel tezimdir/hipotezimdir

de ki "bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığında" olduğunu anlıyalım..

ben de senin gibi bazen iddialı şeyler ortaya atıyorum ama sık sık

-bunlar benim kişisel ulaştığım bilinçteki tezlerimdir, doğrulamaya ve yanlışlamaya açıktır

ifadesini kullanmaya özellikle itina gösteriyorum.. bizler insan bireyi olarak kanun/yasa yapıcı, epistemolojik bilgi bildirici değiliz, bizler sadece ortaya bir tez, hipotez ve teori atabiliriz, bunların yasalaşması, evrenselleşmesi artık kişinin değil bilimin işidir..

Dedigim gibi ben bu gozlemi x ve y yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisi temelinde test ederek olgu oldugunu ortaya koyuyorum. Bu da x ve y yanlislanana kadar gecerlidir.

dediğim gibi olayı bir kaç kişiyi örnek göstererek evrimci/devrimci kısırdöngüsüne götürmek niyetinde değilim..
öyle olsaydı ben de;

Ama bunu hastaliga goturebiliyorsun. Bu ne lahana tursusu bu ne pehriz. Benim yanasimimin bilimselligi dogal zihniyetin x ve y sine dayanir.

bahsettiğin benzer bir maili ben de sevgili natan'dan aldım, sanırım sana da aynı maili atan o olabilir..
ama dediğim gibi bir kaç kişiye bakarak, örnek göstererek bu konuda "ancak, şöyle mümkündür, aksi mümkün değildir, yapacak bir şey yoktur" gibi ifadeler bilimsellikten çok uzak ifadelerdir..

Ben bu konuda ad ve sayi vermek istemem. Bu etik degildir. Ayrica benim konuya bakis acim baskalarindan degil; x ve y yapilandirilmisligin yapi ve isleyisinin gozlemsel ve teori test kanitidir. Cunku bilimsellik fenomen uzerinden degil; onun gozlemi uzerinden hareket eder.

Iste benim her konu ve kavramdaki insanoglunun sorununu dile getirmek ve tum resmini vermek, x ve y dogal zihniyetinin yapilandirilmis yapi ve isleyisi temelindedir. Buradaki bilimsellik bunun gozleminin teoride saglanmasi ve gozlem vermesidir. Cunku x ve y beynin numenal yetisinin yapilandirilmis yapi ve isleyisi olan dogal zihniyetin teorisini ve bunun saglanmasini verir.

Yani evrensel-insan zihniyeti ile bu ortaya konan dogal zihniyetin x ve y yapilanisi her konu ve kavramda sorunsal olarak gozlem vermekte ve teorisi test edilmektedir. Bunun konu ve kavrama gore algilanabilmesi de, dile gelen sorunun algilanabilmesi ile paraleldir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Tartışma, insan türünün ille de bir "sorun" algısından sonra ortaya çıkan "düşünme eylemi" üzerine kuruluyor doğru anladı isem..Bu da "insan ,bir sorunla karşıkarşıya kaldığında düşünmeye başlar" tezini hatırlattı bana..Buna katılmıyorum..Saf merak, hayranlık vs nerede kaldı?Düşünebilmek için sorun üretmek zorunlu mu?(öyleyse sorunsuzluğu da sorun edinip düşünebilirsiniz örneğin:))
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Tartışma, insan türünün ille de bir "sorun" algısından sonra ortaya çıkan "düşünme eylemi" üzerine kuruluyor doğru anladı isem..Bu da "insan ,bir sorunla karşıkarşıya kaldığında düşünmeye başlar" tezini hatırlattı bana..Buna katılmıyorum..Saf merak, hayranlık vs nerede kaldı?Düşünebilmek için sorun üretmek zorunlu mu?(öyleyse sorunsuzluğu da sorun edinip düşünebilirsiniz örneğin:))

Dusunebilmek icin, her seyden once o beynin sana ait oldugu senin varligin bilinc ve farkindaligi soz konusu. Evet insanoglu maalesef, rahatken, huzurlu iken, inancli iken ideolojisine bagli iken, kendince yasami, isleri, iliskileri "tikirinda" iken v.s. dusunmez. Cunku dusunce negatiflik gerektirir. Sorgulama gerektirir, acaba gerektirir v.s. iste ben butun bunlarin genel adini "sorun" olarak topluyorum.

Merak, hayranlik ta zaten beyni uyaran bir iceriktedir. Ayrica buradaki kisinin yasaminin getirdigi otomatik, yerlesmis ve alisilagelmis dusuncesi; bu katagoride degildir. Buradaki olan dusuncenin dusunmesidir.

Ayrica sorun uretmeye gerek yoktur. Zaten insanoglu numenal yapilanisi dogal zihniyetin isleyisi olarak sorundur, bunu algilamak yeterlidir. Tartisma sorun algisindan kaynaklanmaz. Tartisma dogal zihniyet yapisinin isleyisindeki taraflarin ayni tarafta olmamasindan kaynaklanir. Zaten tartismanin nedeni bu yapilanis ve isleyisin bir tezahurudur.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Birincisi kisi tarafindan sorun olmayan bir algiyi, bilimsel olmayan bir temele oturtmadan hastalik olarak algilamak ve sorunu yasamayan kisi uzerinde bir tedavi uygulamanin, hic bir yarari olmadigi gibi; kisiyi psikolojik bunalima da sokabilecegi tehlikesi vardir. Yani kisi adina karar vermek ve bunu kisi algilamadan ortaya koymak, bilincli bir yanasim degildir. Tepeden inme bir yanasimdir.

birinci olarak; herşeyden önce benim "bu bilinç durumu tıbbi bir hastalıktır" tezimde hiç bir kimseye ve/veya topluma bu hastalığı zorla dayatmak, zorla tedavi uygulamak gibi tepeden inme bir düşünce ve yaklaşımım yoktur..
ben sorunu dile getiririm,
bu sorunu özele indirgeyerek bir hastalık olduğu tezini ortaya atarım
ve bugünün dünyasında henüz bunun algılanamayacağını,
önümüzdeki on/yüzyıllar içinde kavranabileceğini
ve kişi ve/veya ailesi tarafından onay alındıktan sonra bir tedavi uygulanabileceğini dile getiririm..

ikinci olarak; insan ve toplum sağlığıyla ilgilenen tıp biliminde öyle bazı hastalıklar vardır ki;
-kişi genel olark sorunun algısında değildir
-kişi özel olarak hasta olduğunun farkında ve bilincinde değildir
-kişi hem kendine hem birlikte yaşadığı topluma zarar verdiğinin farkında ve bilincinde değildir

ne midir bu sorun ve hastalıklar?

-ileri derecede şizofreniler
-deliryum, psikozlar
-ileri derecede alzheimer(demans, bunama)
-ileri derecede zeka gerilikleri
-bir şekilde bilincini kaybetmiş ve değişik düzeydeki koma halindeki hastalar..
-öldürücü bulaşıcı bir hastalığı taşıyıp bundan haberli/habersiz toplum içinde bilinçsizce yaşayıp birçok kişiyi enfekte etme potansiyeli taşıyan(bu örnek tam oturmamakla berber bir çok durum için kabuledilebilirdir)

vs gibi hastalıklarda kişide "sorun algısı" yoktur.

bu kişilerde sorun algısı olmadığı için kendilerini hasta olarak kabul etmezler ve tedaviyi reddederler..
hem kendi bedensel ve psikolojik sağlıklarını hem de toplumun sağlığını tehdit ettiklerinin farkında ve bilincinde değillerdir..

o yüzdendir ki; bu tür hastalar genelde kendi isteğiyle/bilinciyle değil yakınları ve/veya toplum tarafından bir güvenlik merkezine yada sağlık kuruluşuna kandırılarak ya da zorla getirilmek zorunda kalır..

dünya sağlık örgütü(WHO) sağlığın tanımını şöyle yapmaktadır..

”Sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir.”bir başka deyişle

sağlığı “sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali” olarak açıklar.


şimdi burda fiziki/bedenen, ruhi/psikolojik açıdan tam bir iyilik hali konusunda kimsenin itirazı olmaz sanırım.. ama WHO bunlara ilaveten bir de "sosyal açıdan" bahsetmektedir..

şimdi dünya insanlığının binlerce yıllık tarihine ve günümüze bakalım.. hangi zamanda dünya insanlığı sosyal açıdan tam bir iyilik halinde bulunmuştur? günümüzde dünya insanlığı sosyal açıdan bir iyilik halinde mi yaşamaktadır?

bir insanın sadece kendi değerleriyle bezenmiş(dini inanç, milli/etnik kimlik vs) bir topluluk içinde tam bir iyilik halinde yaşarken,
farklı değerlerle bezenmiş(dini inanç, milli/etnik kimlik vs) bir toplulukla savaş içinde olması,
bir inanç, kutsanmış bir toprak bayrak parçası millet uğruna biribilerini öldürmeleri,
aç bırakmaları, işkence katliam uygulamaları, hak ve özgürlüklerini ellerinden almaya çalışmaları
kısaca insan gibi insana yaraşır bir biçimde yaşamalarına engel olan tüm bu durumlar için

dünya sağlık örgütü dünya insanlığı benim tanımıma göre "hasta bir zihniyet" taşıyor niçin dememektedir?

insaoğlunun din, tanrı, dil, ırk, miilet, etnik kimlik, ümmet, sağcı, solcu, teist, nonteist, para güç iktidar vs gibi "insandan öte" bu kavramlar için biribirini sürekli dışlamasına, öldürmesine, zulmetmesine ve dolayısıyla sosyal açıdan bırak iyilik halini tam bir felaket ortamında yaşamasına niçin hastalık demiyor?

yarın devam etmeye çalışırım..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin K

Dusunebilmek icin, her seyden once o beynin sana ait oldugu senin varligin bilinc ve farkindaligi soz konusu. Evet insanoglu maalesef, rahatken, huzurlu iken, inancli iken ideolojisine bagli iken, kendince yasami, isleri, iliskileri "tikirinda" iken v.s. dusunmez..

Tersi de söz konusu edilebilir..Felsefenin yurdu sayılan Antik Yunan'da, köleler her türlü bedensel işi yapıp temel gereksinmeleri karşılıyordu..Buna karşılık sorgulamaya ve gözlemlemeye zaman ayırabilen aristokratlar felsefe yapıyorlardı.Eğer sorunlar ; düşünce/çözüm arayışı..hele hele felsefe üretiminin girdisi olsa idi, açlıktan/kıtlıktan/hastalıktan/savaştan kırılan milyonların düşünür olması gerekmez miydi?Eğer kitleler bununla ilgili bir farkındalığa ulaşamamışlarsa, yani bunları sorun olarak değil, yaşamın doğal seyri olarak algılıyorlar ise dediğiniz doğru..Yine de işlerinin tıkırında gitmediğini az-çok idrak etmiyorlar mıdır?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst