Yaşamak?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikolojik Sorunlarımız kategorisinde IdeaFante tarafından oluşturulan Yaşamak? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,675 kez görüntülenmiş, 23 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikolojik Sorunlarımız
Konu Başlığı Yaşamak?
Konbuyu başlatan IdeaFante
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan meyelan

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Tanrının insan ürünü olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak çoğu insan gibi bu sorunu halledip bir kenara koyamıyorum yani yaşamı anlamlandırmak sorun oluyor.

Bunun sonucunda her şey gereksizmiş gibi geliyor. Evren ve insanlar hakkında bu kadar çok bilinmeyen varken insanların bunu normal karşılaması bunlara şaşırmaması çok garip geliyor. Şok içinde etrafa bakmamız gerek gibi...

Hayat mutluluk içindir, başarı içindir deyip ölümü düşünmemem gerektiği söylenebilir ama bu da benim normalime uymuyor.

Her şey büyük bir bilinmezlik ve ben bunlar karşısında çok kötü durdumdayım. Her olay karşısında geri çekiliyor evrenin ve insanların mekanik sistemler olduğu veya kimsenin bir şey bilmediğini düşünürken buluyorum kendimi. Bunlara rağmen insanlar karşısında utanıyorum ve sosyal değilim.

Bir insanın evrenle ilgili bu soruları gereksiz, komik bulması; sonuca ulaşılamaz diye düşünülmemesi gerektiğini söylemesi benim için çok kötü!

Kimse neden şaşırmıyor? Ben neden gereğinden fazla anlamsız buluyorum? Ve tekrar tıkandım. Yorumlarınızı bekliyorum.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İnançlı biri olarak her soruya ben de cevap bulamıyorum fakat kimin neyi komik ya da gereksiz bulduğu çok da önemli değil benim açımdan, bu sebeple araştırmalarıma devam ediyorum. Tanrı'nın varlığını kabul ettiğim için belki de biraz daha huzurluyum fakat cevapsız sorular hepimiz için var ve şaşırmamak mümkün değil. Her insan çok fazla duyarlı olmayabiliyor ya da yaşamın cazibesi bu tür soruları düşünmeye zaman bırakmıyor. Sonuç olarak düşünmek,sorgulamak bana göre kayıtsız kalmaktan çok daha faydalı. İnsanlardan utanman için bence hiç bir sebep yok sonuçta kim ne düşünür çok da önemli değil en azından benim için...Yaşamı sorgulamak, cevap aramak ya da merak etmek komik ya da alaya alınacak bir durum değil.
*****
Evren ile ilgili sorulara cevap arayan çok sayıda bilim insanı var fakat o kadar kolay değil maalesef belki de sonuçları görmeye ömrümüz yetmeyecek fakat bir sonrakilere bir basamak olacak tüm bu araştırmalar.
****
Hayat sadece mutluluk için değildir, hayat; çok küçük de olsa fayda sağlamak ve üretmek,paylaşmak içindir. Herkes kendi imkanı doğrultusunda ne yapar ise bu yaşama bir katkı ve beraberinde başkalarına fayda sağlar.
*****
Yaşama hangi pencereden bakıyorsanız önünüze o tarz kişiler ve olaylar çıkar. Evrenin, varoluşun gizemi ve cevapları hiç birimizin ömrüne sığmayacak belki fakat araştırmaya, düşünmeye değer bence ve sorgulayan insan komik ya da garip değil tam tersi bilinçli insandır. Sonuçlar çok net olmadığı için her kafadan bir ses çıkıyor ve bizler de ne düşüneceğimizi şaşırıyoruz bazen fakat bu hiç düşünmemeliyiz anlamına gelmiyor.
*****
IdeaFante, başkaları için faydalı bir yaşam sürmek için çabala fakat insanların yorumlarını çok da dikkate alma sonuçta kendine karşı sorumlusun en başta başkaları ile aynı yöne gitmeye mecbur değilsin, kendi yönün olması ve özgün düşünmen bence güzel ve bunun için kendini garip hissetmene gerek yok.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Tanrının insan ürünü olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak çoğu insan gibi bu sorunu halledip bir kenara koyamıyorum yani yaşamı anlamlandırmak sorun oluyor.

Bunun sonucunda her şey gereksizmiş gibi geliyor. Evren ve insanlar hakkında bu kadar çok bilinmeyen varken insanların bunu normal karşılaması bunlara şaşırmaması çok garip geliyor. Şok içinde etrafa bakmamız gerek gibi...

Hayat mutluluk içindir, başarı içindir deyip ölümü düşünmemem gerektiği söylenebilir ama bu da benim normalime uymuyor.

Her şey büyük bir bilinmezlik ve ben bunlar karşısında çok kötü durdumdayım. Her olay karşısında geri çekiliyor evrenin ve insanların mekanik sistemler olduğu veya kimsenin bir şey bilmediğini düşünürken buluyorum kendimi. Bunlara rağmen insanlar karşısında utanıyorum ve sosyal değilim.

Bir insanın evrenle ilgili bu soruları gereksiz, komik bulması; sonuca ulaşılamaz diye düşünülmemesi gerektiğini söylemesi benim için çok kötü!

Kimse neden şaşırmıyor? Ben neden gereğinden fazla anlamsız buluyorum? Ve tekrar tıkandım. Yorumlarınızı bekliyorum.

Hayatın benim açımdan anlamı, hakikate ulaşmak için çaba harcamaktır. Ulaşın yahut ulaşmayın güzel olan ulaşmaya çabalamaktır. Bu çaba süresinde insan fikri ve cismi ürünler ortaya koyar. Ortaya koyduğu her yeni ürünle beraber, kendisini de üretir. Siz de kendinizce üretimde bulunduğunuzda, kendinizi yeniden üretiyorsunuz. Bu süreç içerisinde bilincinizi ileriye taşıyacak, bakış açınızı değiştirebileceksiniz. Şu an sahip olduğunuz düşüncelerin sebebini, kendi üretmiş olduklarınızı yine kendinizce zayıf, tekdüze, yetersiz, bulmanıza bağlıyorum. Haliyle, kendi üretimlerinizin değersizliğinden hareketle insanlığı edilgen buluyorsunuz. Emin olun, düşünme ve irdeleme neticesinde ortaya koyduğunuz ürünlerin yetkinleştiğini fark edecek, haliyle siz de yetkinleşecek, bunu fark edecek ve sahip olduğunuz tutumunuzu değiştirerek, tıkanmışlık hissinizden sıyrılacaksınız.
Sizin garip bulma meselesi ben de şu şekilde ortaya çıkıyor. Kendi kendime "İnsan sen ne kadar aciz bir yaratıksın ki daha varlık sebebini bile bilmiyorsun" diyorum.

Sonuca ulaşmaktan kast ettiğiniz mutlak anlamda gerçeğe ulaşmak ise buna ulaşılabileceğini düşünmüyorum. Amacınız da bu olmamalıdır. Kişisel olarak düşünmeyin, insanlık penceresinden bakın ve geleceğin insanını da zamandaşınızmış gibi kabul edin. Benim fikrim bunlardır.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
evet... bir ağaç dalını yontup şekillendirerek mızrak haline getiren adam, yalnızca mızrağı değil, ama aynı zamanda 'mızraklı adamı' da üretmiş demektir... bana göre insan yaşamını anlamlı kılan şey ; insanın asıl çabasını, asıl etkinliğini, (daha doğuştan getirdiği üretme/yapma/şekillendirme/yaratma gibi potansiyel yeteneklerini hayata geçirerek) özneleşmeye, olanaklı en tam kendini üretmeye, varlamaya yönlendirmesidir... ancak insani etkinliğin bu yönde gerçekleşebilmesi, uygun üretim ilişkileri içinde bütün toplumsallığıyla özgürlüğü, zorunlu bir ön koşul olarak var sayar... o nedenle, insan varoluşunun ''kendilik için özgürlük ve özgürlük için kendilik'' mücadelesine, hayatı anlamlandırma sorunu açısından, yüksek değer biçiyorum...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Filozof olabilmek için tek gereksinimimiz hayret edebilme yeteneğimizdir. diyordu adamın biri..evet aynen öyle gökyüzündeki güneşe bakınca bile çogunlukla ; bu ne bea!! yanan bir top parçasının orada ne işi var !! demeliyiz belki ama bugün hava güneşli demeyi tercih ediyoruz :) seni sokaktaki adam anlamasa bile burdaki bir çok insan anlıyor İdeafante bu sebeble öncelikle müsterih ol ve yalnız olmadığına emin ol.
Ancak bu düşüncelerden düşünerek kurtulamazsın arkadaşım. kurtulmak derken filozof olmayı düşünmediğini tahmin ederek bunları yaşamını çok fazla etkilemeyecek seviyeye indirmeye çalışmalısın. bunun içinde bana göre tek yol biraz daha sosyal ol ve birşeyleri sevmeye çalış veya sevdiğin şeylere ayırdığın zamanı artır..
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Öncelikle yorumlarınız için teşekkürler.

Yazdıklarınızı bütün olarak ele alıp açıklamaya devam ediyorum.

Öncelikle bu durum sürekli bilincimde, her davranış ve düşüncemde sürekli aktif rolde diyemem. Genellikle yalnız kaldığımda, zorlukla karşılaştığımda, geri çekildiğimde bilincime yerleşir. Bu yüzden günlük hayatımda bir farklılık yoktur. Ama düşüncelerimin ve benliğimin temelinde bu vardır. Zihinsel aktivitelerimde derine indiğim zaman bu sorunla karşılaşırım ve adeta bana "şu anda düşünmen gereken şey bu mu?" der. Şu anki normal yaşamınızda birinin sizi zorla bir odaya koyduğunu ve bazı şeylerle uğraşmanız gerektiğini söylediğini düşünün. Sorgulamadan o kişinin dediğini mi yaparsınız yoksa o kişinin kim olduğunu, bunu neden yaptığını mı düşünürsünüz? Aynen hayattaki gibi , çocukluğumuzdan beri bize dayatılan insanlık terimi yüzünden bu terimin bir aracı olmaktan öteye gidemiyoruz.

Bu görüşlerde hemfikir olabiliriz bu yüzden konuyu fazla dağıtmadan tekrar bendeki soruna dönüyorum. Kendi ürettiklerimin zayıf, tekdüze, yetersiz olabileceklerinden bahsetmişsiniz. 19 yaşındayım ve hayatımdan memnun değilim. Bu konuda haklı olabilirsiniz fakat bu memnun olmayışımın sebebi yaşamı anlamlandıramamak ve insanlığın tutsağı olduğumu düşünmemden mi yoksa genel olarak insanların bakış açısına göre toplumda başarılı işler yapamamam mı diye sorgulamak gerekir. Sosyal olmamak ve insanlarla iletişim kurmakta hevesli olmamak dışında somut bir problemim yok, iyi bir üniversite kazandım ve dışarıdan bakıldığında zorluklar yaşamadım fakat içimde savaş halindeyim. Dışarı bir şey yansıtmasam da asıl olan bu gibi geliyor.

Yaşadığım kısa süreli mutluluklar bu sorunla baş başa kalmamam için ideal olabiliyor. Ufak tefek umutlar, planlar bile. Buradan kolayca anlaşılabileceği gibi yaşamımda bir değişiklik, bir üretkenlik veya bir başarı bu durumu iyice kenara itebilir. Fakat şu gerçek ki her şey çok iyi olsa geleceğim çok parlak bile olsa yaşamı anlamlandıramama/gereksiz bulma durumu ne kadar yok olsa da doğru olan bu olmamalı biliyorum. Şu an cennetin varlığına inansam ve sonsuza kadar orada en iyi yerde olmayı garantilesem bile istemiyorum. Sanki biri bütün insanları kandırıyor !
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Öncelikle yorumlarınız için teşekkürler.

Yazdıklarınızı bütün olarak ele alıp açıklamaya devam ediyorum.

Öncelikle bu durum sürekli bilincimde, her davranış ve düşüncemde sürekli aktif rolde diyemem. Genellikle yalnız kaldığımda, zorlukla karşılaştığımda, geri çekildiğimde bilincime yerleşir. Bu yüzden günlük hayatımda bir farklılık yoktur. Ama düşüncelerimin ve benliğimin temelinde bu vardır. Zihinsel aktivitelerimde derine indiğim zaman bu sorunla karşılaşırım ve adeta bana "şu anda düşünmen gereken şey bu mu?" der. Şu anki normal yaşamınızda birinin sizi zorla bir odaya koyduğunu ve bazı şeylerle uğraşmanız gerektiğini söylediğini düşünün. Sorgulamadan o kişinin dediğini mi yaparsınız yoksa o kişinin kim olduğunu, bunu neden yaptığını mı düşünürsünüz? Aynen hayattaki gibi , çocukluğumuzdan beri bize dayatılan insanlık terimi yüzünden bu terimin bir aracı olmaktan öteye gidemiyoruz.

Bu görüşlerde hemfikir olabiliriz bu yüzden konuyu fazla dağıtmadan tekrar bendeki soruna dönüyorum. Kendi ürettiklerimin zayıf, tekdüze, yetersiz olabileceklerinden bahsetmişsiniz. 19 yaşındayım ve hayatımdan memnun değilim. Bu konuda haklı olabilirsiniz fakat bu memnun olmayışımın sebebi yaşamı anlamlandıramamak ve insanlığın tutsağı olduğumu düşünmemden mi yoksa genel olarak insanların bakış açısına göre toplumda başarılı işler yapamamam mı diye sorgulamak gerekir. Sosyal olmamak ve insanlarla iletişim kurmakta hevesli olmamak dışında somut bir problemim yok, iyi bir üniversite kazandım ve dışarıdan bakıldığında zorluklar yaşamadım fakat içimde savaş halindeyim. Dışarı bir şey yansıtmasam da asıl olan bu gibi geliyor.

Yaşadığım kısa süreli mutluluklar bu sorunla baş başa kalmamam için ideal olabiliyor. Ufak tefek umutlar, planlar bile. Buradan kolayca anlaşılabileceği gibi yaşamımda bir değişiklik, bir üretkenlik veya bir başarı bu durumu iyice kenara itebilir. Fakat şu gerçek ki her şey çok iyi olsa geleceğim çok parlak bile olsa yaşamı anlamlandıramama/gereksiz bulma durumu ne kadar yok olsa da doğru olan bu olmamalı biliyorum. Şu an cennetin varlığına inansam ve sonsuza kadar orada en iyi yerde olmayı garantilesem bile istemiyorum. Sanki biri bütün insanları kandırıyor !

Yaşamı anlamlandırmak için zamana ihtiyacın var belki de şu an herşey boş ve anlamsız görünüyor olabilir fakat bir an gelecek ki yaşam senin için çok şey ifade edecek...Kimbilir belki de aşık olacaksın ve yaşama bambaşka gözlerle bakmaya başlayacaksın.:) Yaşamın gerçek anlamını hiç birimiz bulmuş değiliz fakat kendi yaşam amacımızı bulma şansımız var.
Toplumun kurallarına göre yaşamak bazen çok zor gelebilir insana fakat bu kaçınılmaz bir gerçektir ve gereklidir de. Herkes özgür olmayı kendince değerlendirdiği için bazen toplum bizim aşırılıklarımıza bir set çekip fayda sağlıyor da olabilir. Bazen de yaşamımızı çekilmez hale getiriyor da olabilir fakat bu toplumdan soyutlanmayı değil kendin gibi düşünen ve hisseden insanların olduğunu bilerek umudunu yitirmemeyi gerektirir.
19 yaşındayken ne hissettiğimi çok net hatırlamıyorum fakat hayata şu an baktığım açıdan bakmadığım kesin ve zamanla olayları daha doğru analiz etmeye başladım. Bir dönem bankada çalışıyordum ve bazen doktor ziyareti için hastaneye gitmem gerekiyordu ve o hastanede gördüklerim her an halime şükretmeyi öğretti bana. Orada bile insanların umudu varken, organ nakli beklerken ya da ameliyattan çıkması gereken yakınını beklerken insanların çabasını gördükçe hayatıma bir kez daha şükrettim. Kendinden daha iyileri başarı konusunda örnek almak güzeldir fakat yaşamımı daha anlamlı kılmak için kötülere de bakmak gerekiyor, çünkü onlar arasından senin benim yerimde olmak isteyenler o kadar çok ki bu bile hayatım için şükretmeyi öğretti bana.
Geçmişte yaşananlar, şu an zorluk yaşayan insanlar, tek bir gün huzur duymak ve mutlu olmak için bir ömürlerini feda edebilecekken bizler hayata küsmekle biraz haksızlık yapmış oluyoruz bence.
Yaşının değerini bil, sana ihtiyacı olan birileri mutlaka vardır ve tek bir hareketin bile birçok insan için ya da çevre için, doğa için çok şey ifade edebilir lütfen bunu unutma.
Tanrı ile kavgana şimdilik ara ver, var ya da yok bu konuya çok takılma, ben inançlı biriyim fakat zorlama ile inanç oluşmaz ve bunun için kendini zorlama, cennet var ya da yok önemli olan cennet için yaşamak değildir, insan gibi gerçek bir insan gibi yaşamak önemlidir. Kimseye zarar vermeden faydalı bir yaşam sürme çabası içinde yaşamını şekillendirmeye çalış. Toplum kuralları mantığın ve vicdanın ile çelişmediği sürece sorun yoktur fakat vicdanın bu yanlış olmamalı diyor ise toplumun ya da başkalarının ne dediğinin çok da önemi yoktur.
Bir çok insandan çok daha şanslısın ve birşeyler yapmak, değiştirmek için şansın var bu şansı karamsarlıkla tüketme kendine ve yaşama bir şans ver. Bir insan çok önemsizmiş gibi görünüyorsa tek bir insan olarak dünyayı, yaşamı ya da toplumu olumlu yönde değiştirenlere bir bak, kolay değil belki fakat kaybedecek neyimiz var?
 

sobel68

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
18 Ara 2010
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Oyunun içinde kaybolmamışlar, dışarıdan bakabilenler; o oyunu oyunun içindekilerden çok farklı bir gözle görür. En başta tüm bu hıncahınç çabayı gereksiz bulur, çünkü söz konusu olan ve oyunun içinde kaybolanların çoktan unuttuğu şeyi o görebiliyordur: Bunun bir oyun olduğunu... İşte hayat da kimi zaman bir oyun gibi görünebiliyor. Bazılarımız hayatın hayhuyu içinde kendini unutanlardan farklı olarak "ben" diye biri olduğunu asla unutmuyor. Bu da sık sık yaşadıklarını sorgulamasına, hayatın kendisine ne ifade ettiğini değerlendirmesine yol açıyor. Bence iki yaklaşım da uç noktalara varırsa sorunlu: Yani ne hayatın koşturmasına kendini çok kaptırıp hırsların, kavgaların esiri olmak... Ne de hayatın çok dışında kalmak, bir film seyreder gibi dışarıdan seyretmek... İkisinin ortası bir kıvamı tutturmalı bence.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Hiç zorlamaya gerek yok bence. Tanrı yoksa hayata bir anlam yüklemeye çalışan tüm rasyonel çabalar nafiledir. hayat bir saçmalıktan öteye geçemiyecektir.

Ben ölümü şöyle anlamlandırıyorum birazda; öldüğümüze göre gerçek yerimiz burası değil. biz buraya ait değiliz yani. bu konuda ölüm doğa kanunu falan gibi klişelere ise hiç girmeyin ..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
sivrisinekler de ölüyor, demek ki gerçek yerleri burası değil, onlar buraya ait değiller yani... doğa yasalarını öne çıkaran yaklaşımlar, klişedir ; çöpe atın... işte yaklaşımımızın derinliği bu...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
İnsan determinizm veya doğa ile kuşatılamayacak kadar güçlü ve engindir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
İnsan determinizm veya doğa ile kuşatılamayacak kadar güçlü ve engindir.
... evet insan, hem kendi başına hem de içinde yer aldığı gerçekliğin bir ifadesi olarak, son derecede karmaşık, derin, engin ve farklı bir yapı olarak kendini ortaya koymaktadır ; fakat buna rağmen, bütünün bir parçası olmaktan kurtuluşu yoktur... / ...
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Tanrının insan ürünü olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak çoğu insan gibi bu sorunu halledip bir kenara koyamıyorum yani yaşamı anlamlandırmak sorun oluyor.

Dusunuyor olman ile bir kenara koyamaman, ve bunlari yasami anlamlandirmak ile baglamani biraz acarmisin?

Bunun sonucunda her şey gereksizmiş gibi geliyor.

Yukaridaki cumleni de "her sey gereksizmis" ile baglamani da aciklamani istiyorum.

Evren ve insanlar hakkında bu kadar çok bilinmeyen varken insanların bunu normal karşılaması bunlara şaşırmaması çok garip geliyor. Şok içinde etrafa bakmamız gerek gibi...

Mesela ne bilinmiyor, sence?

Hayat mutluluk içindir, başarı içindir deyip ölümü düşünmemem gerektiği söylenebilir ama bu da benim normalime uymuyor.

Olum senin kendin olarak kendi olumunu yasayamayacagin bir olgudur. Dolayisi ile senin icin senin olumun yok , sanin icin senin sadece yasamin var.

Her şey büyük bir bilinmezlik ve ben bunlar karşısında çok kötü durdumdayım. Her olay karşısında geri çekiliyor evrenin ve insanların mekanik sistemler olduğu veya kimsenin bir şey bilmediğini düşünürken buluyorum kendimi. Bunlara rağmen insanlar karşısında utanıyorum ve sosyal değilim.

Utancinin neden ileri geldigini aciklar misin?

Bir insanın evrenle ilgili bu soruları gereksiz, komik bulması; sonuca ulaşılamaz diye düşünülmemesi gerektiğini söylemesi benim için çok kötü!

Kimse neden şaşırmıyor? Ben neden gereğinden fazla anlamsız buluyorum? Ve tekrar tıkandım. Yorumlarınızı bekliyorum.

Hangi sorulari? "sonuca ulasilamaz" derken neyin sonucuna?

"Sasirmaktan" kastin ne?

Uc ana nokta var beyinde rahatlik saglayan, kesinlik, suphe ve kesinlik ve de yeterlilik.

Sen bunlardan hangisini yapiyorsun ve sorun nedir?
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Öncelikle yorumlarınız için teşekkürler.

Yazdıklarınızı bütün olarak ele alıp açıklamaya devam ediyorum.

Öncelikle bu durum sürekli bilincimde, her davranış ve düşüncemde sürekli aktif rolde diyemem. Genellikle yalnız kaldığımda, zorlukla karşılaştığımda, geri çekildiğimde bilincime yerleşir. Bu yüzden günlük hayatımda bir farklılık yoktur. Ama düşüncelerimin ve benliğimin temelinde bu vardır. Zihinsel aktivitelerimde derine indiğim zaman bu sorunla karşılaşırım ve adeta bana "şu anda düşünmen gereken şey bu mu?" der. Şu anki normal yaşamınızda birinin sizi zorla bir odaya koyduğunu ve bazı şeylerle uğraşmanız gerektiğini söylediğini düşünün. Sorgulamadan o kişinin dediğini mi yaparsınız yoksa o kişinin kim olduğunu, bunu neden yaptığını mı düşünürsünüz?

Ben ikinciyi yaparim.

Aynen hayattaki gibi , çocukluğumuzdan beri bize dayatılan insanlık terimi yüzünden bu terimin bir aracı olmaktan öteye gidemiyoruz.

Bu görüşlerde hemfikir olabiliriz bu yüzden konuyu fazla dağıtmadan tekrar bendeki soruna dönüyorum. Kendi ürettiklerimin zayıf, tekdüze, yetersiz olabileceklerinden bahsetmişsiniz. 19 yaşındayım ve hayatımdan memnun değilim. Bu konuda haklı olabilirsiniz fakat bu memnun olmayışımın sebebi yaşamı anlamlandıramamak ve insanlığın tutsağı olduğumu düşünmemden mi yoksa genel olarak insanların bakış açısına göre toplumda başarılı işler yapamamam mı diye sorgulamak gerekir. Sosyal olmamak ve insanlarla iletişim kurmakta hevesli olmamak dışında somut bir problemim yok, iyi bir üniversite kazandım ve dışarıdan bakıldığında zorluklar yaşamadım fakat içimde savaş halindeyim. Dışarı bir şey yansıtmasam da asıl olan bu gibi geliyor.

Sosyal olamamak mi/olmamak mi? Ayrica "sosyal olmak" tan ne algiliyorsun? Bir yerde bananecilik mi var , yoksa kendi duzeyinde gormemek mi?

Yaşadığım kısa süreli mutluluklar bu sorunla baş başa kalmamam için ideal olabiliyor. Ufak tefek umutlar, planlar bile. Buradan kolayca anlaşılabileceği gibi yaşamımda bir değişiklik, bir üretkenlik veya bir başarı bu durumu iyice kenara itebilir. Fakat şu gerçek ki her şey çok iyi olsa geleceğim çok parlak bile olsa yaşamı anlamlandıramama/gereksiz bulma durumu ne kadar yok olsa da doğru olan bu olmamalı biliyorum. Şu an cennetin varlığına inansam ve sonsuza kadar orada en iyi yerde olmayı garantilesem bile istemiyorum. Sanki biri bütün insanları kandırıyor !

Neden yasami anlamlandirmak istiyorsun?
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Dusunuyor olman ile bir kenara koyamaman, ve bunlari yasami anlamlandirmak ile baglamani biraz acarmisin?

Bu biraz daha kıyaslamakla alakalı. Yani başka insanlarla. Çoğu insan tanrı/din olayı ile 'bende olan' sıkıntıya sahip değil. Ama olay bundan da ibaret değil. Tanrı ve dine inanmayan çoğu insan da aynı şekilde benim tanımladığım 'şaşırma' olayına pek yakın değil. Yani bu biraz daha temelde olan bir durum. Şu anda ilk 6-7 yaşını atlatmış ve hayata alışmış bir insanın ileride 'hayata şaşırmaya başlayacak' düzeyde bir değişime uğraması zordur. Hayata şaşırmak konusunda neyi kastettiğimi sormayın, zaten bu soru olayın temeli, her şeyi ...

Yukaridaki cumleni de "her sey gereksizmis" ile baglamani da aciklamani istiyorum.

Burada sanırım bağlantıyı kurmak zor olmasa gerek. Tanrı yok din yok yaratıcı yok. Neye inanayım? Bu evren kendiliğinden mi oluştu? Düngü mü var? Şu anki fizikçiler gibi yığınla madde/enerji teorisine mi ineyim? Bendeki durum bu değil. Ben sadece sınırsız bir döngüde olduğumu farkettim. Şu anda bir evren bilimci belki neden-sonuç ilişkisiyle çalışan bilim sisteminde bir adım gerideki olayı görmek amacıyla yaşıyor ve çalışıyor olabilir. Ama bu adımlar hiç durmayacak. Her şeyin bir önceki sebebi var. Yani beynin sınırlarını farkedip her şeyden iğrenmek gibi.

Mesela ne bilinmiyor, sence?

Nerden geldik? Evrenin sınırları gerçekten yok mu? Madddenin en küçük yapı taşı var mı? Evren gördüğümüz gibi mi algımızdan ibaret mi? Madde ile bilinç arasında bağlantı ne? (!!) Bunlar bilinebilecek veya cevabını beklediğim şeyler değil. Cevabını kavrayamayacağımızı bildiğim şeyler.

Olum senin kendin olarak kendi olumunu yasayamayacagin bir olgudur. Dolayisi ile senin icin senin olumun yok , sanin icin senin sadece yasamin var.

Bu biraz daha kelime oyunu gibi geldi bana. Ölümü farketmeyecek olmamın bir daha uyuyamayacağım bir uykuya dalmamdan bir farkı yok. Asıl sorun hissedip hissetmemek değil, bilmek. Ölünce bilincimin olmayacağı, bilincim olmadığı zamanki ölüm halimde ölümün acısını çekmeyeceğim anlamına gelebilir ama bilincin yok oluşunu bilmek ayrı bir şey.

Utancinin neden ileri geldigini aciklar misin?

Utancımın bunlarla bağlantısı yok. Zaten bu düşüncelerime rağmen çekingenim/utangacım diyorum. Yani çelişkinin farkında olmama rağmen anlam veremiyorum.

Hangi sorulari? "sonuca ulasilamaz" derken neyin sonucuna?

"Sasirmaktan" kastin ne?

Uc ana nokta var beyinde rahatlik saglayan, kesinlik, suphe ve kesinlik ve de yeterlilik.

Sen bunlardan hangisini yapiyorsun ve sorun nedir?

Evreni kim yarattı, bunu araştırsak bilemeyiz bu yüzden bu soruyu sormak gereksizdir şeklindeki yaklaşım.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Son mesajınıza yaşamı neden anlamlandırmak istediğimi sormuşsunuz. Burada bir yanlış anlaşılma var. Ben kesinlikle anlamlandırma amacında değilim. Bu konu hakkında fikrim 'anlamlandırma' olayının olamayacağı yönünde. Yani bir insan niçin var olduğu sorusu karşında 'tatmin edici' bir cevabı asla alamaz diye düşünüyorum. Bu yüzden anlamlandırma olamaz diyorum. Ve sorun buradan ayrı bir boyutta başlıyor. Anlam yok, amaç yok ... Peki biz ne yapıyoruz?
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Dusunuyor olman ile bir kenara koyamaman, ve bunlari yasami anlamlandirmak ile baglamani biraz acarmisin?

Bu biraz daha kıyaslamakla alakalı. Yani başka insanlarla. Çoğu insan tanrı/din olayı ile 'bende olan' sıkıntıya sahip değil. Ama olay bundan da ibaret değil. Tanrı ve dine inanmayan çoğu insan da aynı şekilde benim tanımladığım 'şaşırma' olayına pek yakın değil. Yani bu biraz daha temelde olan bir durum. Şu anda ilk 6-7 yaşını atlatmış ve hayata alışmış bir insanın ileride 'hayata şaşırmaya başlayacak' düzeyde bir değişime uğraması zordur. Hayata şaşırmak konusunda neyi kastettiğimi sormayın, zaten bu soru olayın temeli, her şeyi ...


Insanoglunun "hayata sasirmasi" demek, zihninde anlam ve icerik verdigi bir algi ve bilginin v.s. tam tersini yasamasi ya da hic bilmedigi ve dusunmedigi bir seyle karsilasmasi demektir. Bu da tabulu rasa dogan bir bebegin bilincaltina yerlestirdigi inancsal ve ideolojik dogrularin azligi ile paraleldir. Bu bilincaltina yerlesen inancsal ve ideolojik dogrular ne kadar cok ve sorgulanmazsa sasirma da o kadar cok ve algilanmaz olur.

Yukaridaki cumleni de "her sey gereksizmis" ile baglamani da aciklamani istiyorum.

Burada sanırım bağlantıyı kurmak zor olmasa gerek. Tanrı yok din yok yaratıcı yok. Neye inanayım? Bu evren kendiliğinden mi oluştu? Düngü mü var? Şu anki fizikçiler gibi yığınla madde/enerji teorisine mi ineyim? Bendeki durum bu değil. Ben sadece sınırsız bir döngüde olduğumu farkettim. Şu anda bir evren bilimci belki neden-sonuç ilişkisiyle çalışan bilim sisteminde bir adım gerideki olayı görmek amacıyla yaşıyor ve çalışıyor olabilir. Ama bu adımlar hiç durmayacak. Her şeyin bir önceki sebebi var. Yani beynin sınırlarını farkedip her şeyden iğrenmek gibi.

Neden kendini bir seye inanmak zorunda hissediyorsun? Ve de neden varliktan yola cikiyorsun. Bilimsel olan fenomen degil; onun gozlem veren ve bunun insanoglunca karvramsal bilgiye donusturulmesidir. Bu temelde her bir fenomen daimi ve de onun gozlemi bilgisi v.s. de gecerli ve yanlislanabilen ve de yenilenebilendir. Bilim bilimsel olarak zamansal da yanasmaz, sadece bilgisine bir zaman verir. O yuzden bilimsel olarak mutlak, ilk, tek v.s. yoktur ve gozlem vermez. Bilimsellik olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik uzerinedir.

Mesela ne bilinmiyor, sence?

Nerden geldik? Evrenin sınırları gerçekten yok mu? Madddenin en küçük yapı taşı var mı? Evren gördüğümüz gibi mi algımızdan ibaret mi? Madde ile bilinç arasında bağlantı ne? (!!) Bunlar bilinebilecek veya cevabını beklediğim şeyler değil. Cevabını kavrayamayacağımızı bildiğim şeyler.

Burada iki izah var, yaratilis ve evrim. Bunlardan biri senin icin gecerli degilse, ve kendince bir ucuncu olanak ortaya koyabilmen varsa, koyarsin. Bu sorular bilimseldegil. Bilimsellik gozlemin dile gelmesidir. Madde'den ne algiladigina bagli. Insanoglu atomun parcaciklarini gozlemliyor. Bir seyin cevabini kavramak ya inancsal bir tatmin ya da bilimsel bir bilisselliktir.

Olum senin kendin olarak kendi olumunu yasayamayacagin bir olgudur. Dolayisi ile senin icin senin olumun yok , sanin icin senin sadece yasamin var.

Bu biraz daha kelime oyunu gibi geldi bana. Ölümü farketmeyecek olmamın bir daha uyuyamayacağım bir uykuya dalmamdan bir farkı yok. Asıl sorun hissedip hissetmemek değil, bilmek. Ölünce bilincimin olmayacağı, bilincim olmadığı zamanki ölüm halimde ölümün acısını çekmeyeceğim anlamına gelebilir ama bilincin yok oluşunu bilmek ayrı bir şey.

Olumu bilmenin neden sence bir onemi var? Ya da "olumu bilmek" sence nedir?

Utancinin neden ileri geldigini aciklar misin?

Utancımın bunlarla bağlantısı yok. Zaten bu düşüncelerime rağmen çekingenim/utangacım diyorum. Yani çelişkinin farkında olmama rağmen anlam veremiyorum.

Peki "cekingenim/utangacim" kanisina nasil variyorsun? Buradaki "celiski" nedir?

Hangi sorulari? "sonuca ulasilamaz" derken neyin sonucuna?

"Sasirmaktan" kastin ne?

Uc ana nokta var beyinde rahatlik saglayan, kesinlik, suphe ve kesinlik ve de yeterlilik.

Sen bunlardan hangisini yapiyorsun ve sorun nedir?

Evreni kim yarattı, bunu araştırsak bilemeyiz bu yüzden bu soruyu sormak gereksizdir şeklindeki yaklaşım.
[/quote]

Evren bilimsel olarak gozlem veren ve bilinen en genis mekandir ve daimidir. Burada onemli olan EVREN DEGIL, VERDIGI GOZLEMIN KAVRAMSAL BILGIYE TASINMASIDIR. Bilimsel olan varlik ile ilgili metafizik indirgemeci ve determinist ne oldugu tabansal tartismasi degil; fenomen olarak verdigi gozlemin dile gelmesidir. Fenomenin ne oldugu tartismasi metafizigin ontolojik/teolojik ve fizik otesi tartismasidir.

Bilim fenomenden degil, gozleminden baslar. Bilim var, ol, inandan degil; bil den yola cikar. Bilmek icinde gozlem veren bir fenomen tabani gerekir.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Son mesajınıza yaşamı neden anlamlandırmak istediğimi sormuşsunuz. Burada bir yanlış anlaşılma var. Ben kesinlikle anlamlandırma amacında değilim. Bu konu hakkında fikrim 'anlamlandırma' olayının olamayacağı yönünde. Yani bir insan niçin var olduğu sorusu karşında 'tatmin edici' bir cevabı asla alamaz diye düşünüyorum. Bu yüzden anlamlandırma olamaz diyorum. Ve sorun buradan ayrı bir boyutta başlıyor. Anlam yok, amaç yok ... Peki biz ne yapıyoruz?

Insanoglu ne dogumunda insiyatif sahibidir, ne de kendi olumunu kendi yasayabilir. Bu temelde elinde tek yassami kalir. Iste burada onemli olan bu yasami kendi yasamasidir, zaten tum verilen degerler; yasami yasamak icin degil; verilen yasamin yasatilmasi icindir. Iste ya yasami yasayanin kendisi yasasr, ya da yasam ona yasatilir.

sence "biz ne yapiyoruz?"
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
evrensel-insan' Alıntı:
Insanoglunun "hayata sasirmasi" demek, zihninde anlam ve icerik verdigi bir algi ve bilginin v.s. tam tersini yasamasi ya da hic bilmedigi ve dusunmedigi bir seyle karsilasmasi demektir. Bu da tabulu rasa dogan bir bebegin bilincaltina yerlestirdigi inancsal ve ideolojik dogrularin azligi ile paraleldir. Bu bilincaltina yerlesen inancsal ve ideolojik dogrular ne kadar cok ve sorgulanmazsa sasirma da o kadar cok ve algilanmaz olur.

Bilinçaltına yerleşen inançsal ve ideolojik önermeler, insan normallerinin temelidir. Bir normale göre evrimin amacına uygun davranmak başka bir normale göre buna kuşkuyla yaklaşmak olabilir.

evrensel-insan' Alıntı:
Neden kendini bir seye inanmak zorunda hissediyorsun? Ve de neden varliktan yola cikiyorsun. Bilimsel olan fenomen degil; onun gozlem veren ve bunun insanoglunca karvramsal bilgiye donusturulmesidir. Bu temelde her bir fenomen daimi ve de onun gozlemi bilgisi v.s. de gecerli ve yanlislanabilen ve de yenilenebilendir. Bilim bilimsel olarak zamansal da yanasmaz, sadece bilgisine bir zaman verir. O yuzden bilimsel olarak mutlak, ilk, tek v.s. yoktur ve gozlem vermez. Bilimsellik olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik uzerinedir.

Ben bu sorumun cevabını zaten paragrafın tamamında verdim. İnanılabilecek, tatmin edebilecek cevap yok. İleriki yazılarda da belirttim.

evrensel-insan' Alıntı:
Burada iki izah var, yaratilis ve evrim. Bunlardan biri senin icin gecerli degilse, ve kendince bir ucuncu olanak ortaya koyabilmen varsa, koyarsin. Bu sorular bilimseldegil. Bilimsellik gozlemin dile gelmesidir. Madde'den ne algiladigina bagli. Insanoglu atomun parcaciklarini gozlemliyor. Bir seyin cevabini kavramak ya inancsal bir tatmin ya da bilimsel bir bilisselliktir.

Yaratılış tanrıyı evrim ilk kıvılcımı açıklayamaz.

evrensel-insan' Alıntı:
Olumu bilmenin neden sence bir onemi var? Ya da "olumu bilmek" sence nedir?

Yok olmayı bilmek?

evrensel-insan' Alıntı:
Peki "cekingenim/utangacim" kanisina nasil variyorsun? Buradaki "celiski" nedir?

Kendimi diğerleriyle kıyaslıyorum.

evrensel-insan' Alıntı:
Evren bilimsel olarak gozlem veren ve bilinen en genis mekandir ve daimidir. Burada onemli olan EVREN DEGIL, VERDIGI GOZLEMIN KAVRAMSAL BILGIYE TASINMASIDIR. Bilimsel olan varlik ile ilgili metafizik indirgemeci ve determinist ne oldugu tabansal tartismasi degil; fenomen olarak verdigi gozlemin dile gelmesidir. Fenomenin ne oldugu tartismasi metafizigin ontolojik/teolojik ve fizik otesi tartismasidir.

Bilim fenomenden degil, gozleminden baslar. Bilim var, ol, inandan degil; bil den yola cikar. Bilmek icinde gozlem veren bir fenomen tabani gerekir.


Bu sorulardan uzaklaşarak konuyu toparlamam gerekiyor. Ben de aslında niçin bu başlığı açtığımı bilmiyorum. Şu zihnimdeki hiçbir varlığın cevabını veremeyeceğini bildiğim soru işaretlerinin cevabını burada aramıyorum elbette. Ama bir insanın belki de beyninin özelliklerinin bir sonucu olarak neden-sonuçla, niçin var olduu hakkında sürekli soru işaretleri taşıması gerekiyor gibi. Alışmanın bir sınırı var. Erken yaşta donatılan bilinçaltı insanı bu kadar duyarsız yapamaz. Tabi bu benim görüşlerim, başkasına göre de benim bunları düşünmem belki saçmalıktır. Ama burada nesnel olarak değerlendirme yapsak belki faydalı sonuçlara ulaşırız:

IdeaFante' Alıntı:
Öncelikle bu durum sürekli bilincimde, her davranış ve düşüncemde sürekli aktif rolde diyemem. Genellikle yalnız kaldığımda, zorlukla karşılaştığımda, geri çekildiğimde bilincime yerleşir. Bu yüzden günlük hayatımda bir farklılık yoktur. Ama düşüncelerimin ve benliğimin temelinde bu vardır. Zihinsel aktivitelerimde derine indiğim zaman bu sorunla karşılaşırım ve adeta bana "şu anda düşünmen gereken şey bu mu?" der. Şu anki normal yaşamınızda birinin sizi zorla bir odaya koyduğunu ve bazı şeylerle uğraşmanız gerektiğini söylediğini düşünün. Sorgulamadan o kişinin dediğini mi yaparsınız yoksa o kişinin kim olduğunu, bunu neden yaptığını mı düşünürsünüz?

evrensel-insan' Alıntı:
Ben ikinciyi yaparim.

Bu konuda iletişim ve tartışma zor oluyor. İnsan bilinçaltı ve normallerinin en temel olgularından biri. Bu konuya yaklaşmak için çok daha sorgulayıcı sorular gerekiyor! Çünkü yaşamın ve insanlığın 'neden'ine yönelik soru işaretleri birçok soruyu da kendine dahil ediyor. Evren niçin var sorusuna karşı 'evren hep vardı, biz hep vardık, evreni farklı algılarla hissediyoruz vs.' tarzlarda verilen cevaplar bizim hayattaki klasik problemlere cevap verme yöntemimizden farklı değildir. Bu bir psikolojik sorun veya kişilik problemi mi ki 'klasik yöntem' ve 'soru' larla irdelemeler yapılsın. Bir bilim felsefesi veya ahlak felsefesinin doğaya, insan sistemlerine cevap verme şekli burada nasıl kullanılabilir?
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Insanoglu ne dogumunda insiyatif sahibidir, ne de kendi olumunu kendi yasayabilir. Bu temelde elinde tek yassami kalir. Iste burada onemli olan bu yasami kendi yasamasidir, zaten tum verilen degerler; yasami yasamak icin degil; verilen yasamin yasatilmasi icindir. Iste ya yasami yasayanin kendisi yasasr, ya da yasam ona yasatilir.

sence "biz ne yapiyoruz?"

Önemli olan yaşamı kendi yaşamasıdır? Önem? Sizin bu kelimelerle aranızın iyi olmadığını düşünmeye başlamıştım ben de. Bizim yaşamamız gerektiğini bize ne dayatabilir? Yaşamak hayvansal içgüdünün verdiği istekten öte bir şey değildir. Ben şu anda zorlu bir üniversiteye yeni başlamış olarak uzun bir üniversite hayatı, iş hayatı, emeklilik, yaşlılık gibi evreleri dört gözle mi bekliyorum kimse beklemiyor. Ama ben zorluklarla baş edilmesi gerektiği bunun 'hayat' için yapılması gerektiği 'hayatın buna değdiği' şeklinde görüşleri benimseyemiyorum, bunu hayvansal içgüdüm benimsemiyor.

Beynimin içeriği beynimin sisteminin önüne geçemiyor.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst