Tarih Tezleri - Tarihsel Perspektif

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Tarih Kulübü kategorisinde Ferdinand Bardamu tarafından oluşturulan Tarih Tezleri - Tarihsel Perspektif başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,596 kez görüntülenmiş, 20 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Tarih Kulübü
Konu Başlığı Tarih Tezleri - Tarihsel Perspektif
Konbuyu başlatan Ferdinand Bardamu
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan birazdahaderinmavi

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bilimsel düşünmenin bir gereği olarak tarihi konular, bir tarih tezinden hareket edilirek değerlendirilmelidir.Tarih tezleri , Tarih nedir? Nasıl olaylardan meydana gelir? Toplumsal olayların ve değişimin tici gücü nedir? vb. gibi sorulara verdikleri cevaplar ile farklılaşmaktadırlar.

Türkiye'de tarih anlayışını etkilemiş belli başlı tarih tezleri şunlardır:

İbni Haldun Asabiyet Kuramı
Irkçı Tezler
Malthusçuluk
Tarihsel Kültürel Varlıklar Tezi
Kültürel Kalıplar Tezi
Kültür Organizmaları Tezi
Fiziksel Organizmalar Tezi
Kültürel Evrim Tezi
Pozitivist Tez
Freud’un Tarih Tezi
Seçkinler Tezi
İmparatorlukların Kuruluş Ve Yıkılış Tezi
Dünya İmparatorluğu Perspektifi
Eşitsiz Gelişim Ve Merkez-Periferi Tezi
Kıvılcımlı Tarih Tezi
Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm Tezi
Üçlü Devrim Bildirisi
Çok kültürlülük, Cemaatçilik, Liberterlik Tezleri
Tarihin Sonu Tezi ve Medeniyetler Çatışması Tezi

(Bayram Kaya, Türk Felsefe Tarihi Kitabından)
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Sizce Tarih nedir? Nasıl olaylardan meydana gelir? Toplumsal olayların ve değişimin itici gücü nedir?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Sizce Tarih nedir? Nasıl olaylardan meydana gelir? Toplumsal olayların ve değişimin itici gücü nedir?

1.iletideki tarih tezlerinden hareketle yanıt bekliyor iseniz, yeterince bilgim yok.Ama toplumsal değişimin itici gücüne ilişkin gözleminiz/hareket noktanız/görüşünüz ne olurdu diye soruluyorsa, paylaşabilirim.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sizce Tarih nedir? Nasıl olaylardan meydana gelir? Toplumsal olayların ve değişimin itici gücü nedir?

Tarih, insanoglunca ve onun yasadigi olaylardir. Tarihte olay olarak ne oldugunun dile gelimi ise bunu dile getirenin kendi subjektifligini icerir. Yani kendi beyin duzeyi ve ideolojik/inancsal dogrusal tarafindan bakarak tarihi dile getirir.
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Sizce Tarih nedir? Nasıl olaylardan meydana gelir? Toplumsal olayların ve değişimin itici gücü nedir?

Ben bu konuda pek anlaşacağımızı düşünmesem de tarihi bakış açılarının görülmesi adına iyi bir başlık olabilir.


Tarih, geçmişteki olayları; savaş,katliam,zafer,ekonomi,istatistik vs durumları olduğu gibi ele almayan/yazmayan, bir takım insanların felsefedeki gibi "olması gereken"i temel alıp yazdığı bilim dalıdır(!) İçinde bolca kan ve yalan vardır.

''İngiliz tarihçiler benim bir yalancı olduğumu söyleyecekler ama tarih, kahramanları asanlar tarafından yazılıyor.” Replik/ Cesur Yürek


Can Dündar "Tarihi Kazananlar Yazar" başlıklı bir yazısında şöyle der:

Avcılık tarihini hep avcılar yazdı. Duvarında asılı geyik boynuzları altında gururla poz veren avcıların cesaret ve isabet öyküleri yer aldı o kitaplarda...Keşke geyiklerin kaleminden de bir “Avcılık Tarihi” okuma şansımız olsaydı.
O zaman tarihin nasıl farklı versiyonları, değişik okumaları olabileceğini görürdük.
Orada av muhtemelen, kanla yazılmış bir “geyik soykırımı” olarak anlatılır, duvarlardaki geyik başları da “soykırım kanıtı” sayılırdı. “Osmanlı Tarihi”, bir de boğdurulan şehzadelerce kaleme alınabilseydi keşke...
Acaba onların kitabı da lisede okuduklarımız kadar şanlı mı anlatırdı imparatorluğun mazisini?.. Yoksa onların tarih kitabı, sayfaları arasından kan sızan bir cinayet romanını mı andırırdı daha çok?..“Amerika’nın keşfi” lafının, “beyaz adam”dan önce orada yaşayan yerlilere nasıl komik geldiğini düşündünüz mü hiç?
Onlar “keşif” yerine “işgal” demeyi tercih ediyor.
“Keşif Yıldönümü” diye kutlanan günü ise “Katliam Günü” olarak anıyorlar.
Mandela ırkçı Güney Afrika rejimi için “terörist”ti; mücadelesini başarıya ulaştırınca “Devlet Başkanı” oldu.
Aynı şey Arafat için de geçerli...
Peki Bin Ladin ABD gözünde “özgürlük savaşçısı” iken nasıl birden “terörist” oluverdi?
Yenilen silahlı eylemcilere mi “terörist” diyoruz yoksa?.....
Tarihi, nihai gerçek diye değil, güçler dengesi kılavuzuyla, “muzafferlerin yorumu” olarak okumak gerek.
Kazananın darbe günlüğü “Devrim Güncesi” sayılır; kaybedeninkinden iddianame yazılır.


Aslında yeterince açıklamış.Tarihi kazananlar yazar.
Konuyu içerikten uzaklaştırmak adına ya da o konuyu burada tartışmak adına demiyorum sadece kendimi daha doğru ifade etmek için diyorum Emperyalizm-Antiemperyalizm konusunda kaynak verip altına da “Gerçek” bu dediniz. Bana göre tarih için “gerçek” kelimesi fazla iddialıdır. Ortada ne matematik problemi ne de mühendislik konusu var ki tek bir sonuç çıksın ona “gerçek” diyelim. Kaynak konusunu özellikle eleştireceğim verdiğiniz kaynaklar resmi kaynaklar. Kazananların yazdığı kaynaklar. Siz okuduklarınız kadarsınızdır.
Bana neye dayanarak karşı çıkıyorsun deyince ben size resmi kaynak dışında bu görüşün aksi yönünde Tarihçiler desem mesela Kurtuluş savaşında kaynak olarak Taner Akçam’ı göstersem. Ya da Mete Tunçay desem ” M.Kemal Söylevde Kendi Kurtluş Savaşını yazmıştır “der. Mete Tunçay Kurtuluş savaşını ve M.Kemal’i jakobenci olarak görür. “Halk için halka rağmen” devrimleri de tepeden inme olarak söyler. Ve jakobenlik tarihimizde böyle kullanılsa da ben size bu konuda Lenin’ine dayanarak açıklama yapsam. Hatta bunu desteklemek için Troçki’den de destek alsam.Gene bu tarih analizinde Murat Belge’nin bazı yazılarından yararlansam.
Söylediğim Türk yazarlar aslında Tarih ve Siyaset konusunda bir çok tarihçi(yabancılar dahil) tarafından referans alınan insanlar.Ben kendimce değerlendirdiğimde oldukça donanımlı bilgili sağlam hocalar olarak görüyorum.Bunu da ideolojik değil Türkiye koşullarında değerlendiriyorum. (Bu o kişilerin yanlışlarını da kabul edeceğim anlamına gelmez.)
Bir bakayım ben ne yapmışım:
"Sağcı ve solcu derken ; reformist/revizyonist/devrimci/karşı devrimci vs" gibi etiketlerin yapışabileceği kaynaklar vermişim. (harman yeri)
Hmmm resmi tarihten bahsetmedim ya belki birilerine göre "bölücü" olarak bile etiketlenirim. İyi de benim de sizi ölü bir geyiğin boynuzları yanında resim çektirmiş bir avcı olarak görmem muhtemel.

Kim haklı? Kaynak resmi tarih olunca benden daha mı çok ve doğru bilmiş oluyor? Gerçek var mı? Gerçek resmi tarih mi?Tarihte kimi referans alacağız; devrimciyi mi karşı devrimciyi mi resmi ideolojiyi mı yoksa muhafazakar olanı mı?

Not: Amacım o konuyu burda tartışmak değil kaynak konusundaki muammayı algılama doğrultusundadır. Sonuçta siz de ben de okuduklarım doğrultusunda biriyim ve olabildiğince eleştirel yaklaşırım.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Sizce Tarih nedir? Nasıl olaylardan meydana gelir? Toplumsal olayların ve değişimin itici gücü nedir?

tarih, ana yönelimi sosyoekonomik süreçler tarafından belirlenen ve zaman içinde akıp giden toplumsal yaşamın, insan bilincinde yansıyan bir yan ürünüdür... ne bireyler ne de toplumlar, kimse tarih yapmak için eylemde bulunmaz, normal olarak kendi ilişkilerini yaşarlar, ama sürüp giden toplumsal hayatın bir yan ürünü olarak tarih ortaya çıkar; tıpkı bir şeker fabrikasında, şeker üretim sürecinin yan ürünü olarak, melasın ortaya çıkması gibi... tarih, melastır...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
tarih, geçmişin bugünden yeniden yazımıdır; geleceği şekillendirmek adına...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Biz hangi tarihe perspektif olarak bakabiliriz.Kız kulesini seyreden herkesin İstanbuldaki konumuna göre perspektif bakışı nasıl değişik olursa,kendi duygusal
,ideolojik,vicdani,kültürel ve çoğaltabileceğimiz birçok nedene ve ''öğrendiğimiz kadarıyla'' tarihe bakış açımız değişir.yukarıdada çok güzel örneklendiği gibi geyik avcı perspektifi.Daha kendi tarihimizi bile dış kaynaklardan öğreniyoruz.Şu kullandığımız alfabeyle tarihimizi öğrenmeye çalışsak ilkönce arap harflerini daha sonra aslolan belgelere ulaşmak için osmanlı arşivlerine dalmamız lazım.Demek istediğim şudur tek yönlü bakış açısıyla tarihi irdeleyemeyiz.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sayın hocam tarihi yeniden yazmak ve geleceği şekillendirmek adına tarih yazılırmı.Ozaman kendi düşünce yapımıza göre doğru sandığımız şeyleri başkalarına aktarmak olmazmı.Geçmiştede bu hatalar yapılmamışmı.Neden Irak'ı işgal eden emperyalist güçler ilkönce tapu kayıtlarını yoketmeye çalışmışlardır.Gelecekteki yazacakları tarih için siz zaten yoktunuz buralar sizlerin değildi diyecekler ve bunlara çanak tutan ve kendilerinden sandıkları birkaç aydında destekledimi oldu bitti.Ne güzel demiş üstad; '' Kutlu mutlu ulusal,Mavalları bastırdı tarih isimli masal ''.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
1.iletideki tarih tezlerinden hareketle yanıt bekliyor iseniz, yeterince bilgim yok.Ama toplumsal değişimin itici gücüne ilişkin gözleminiz/hareket noktanız/görüşünüz ne olurdu diye soruluyorsa, paylaşabilirim.

Sizin bakış açınızı soruyorum, yukarıda yer alan tezleri örnek olarak verdim....
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
..............Kim haklı? Kaynak resmi tarih olunca benden daha mı çok ve doğru bilmiş oluyor? Gerçek var mı? Gerçek resmi tarih mi?Tarihte kimi referans alacağız; devrimciyi mi karşı devrimciyi mi resmi ideolojiyi mı yoksa muhafazakar olanı mı?

Not: Amacım o konuyu burda tartışmak değil kaynak konusundaki muammayı algılama doğrultusundadır. Sonuçta siz de ben de okuduklarım doğrultusunda biriyim ve olabildiğince eleştirel yaklaşırım.

Konu kapatıldığından mecburen buradan cevap vereceğim...

Ben tarihi resmi ya da gayri resmi meselesi üzerinden tartışmıyorum..Emperyalizmin ne olduğu bellidir. Anti emperyalizmin ne olduğu bellidir.. Eğer Türk devriminin öncü kadroları kendilerinin anti emperyalist olduklarını ifade etmişler ise ve daha sonra bu ifade ediş söylemde kalmayıp da eyleme geçmiş ise anti emperyalist karakterden söz edilir.

Maksat ve Meslek [HALKÇILIK PROGRAMI (13 EYLÜL 1920)]

1) Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli sınırları içinde hayat ve bağımsızlığını sağlamak ve hilafet ve saltanat makamını kurtarmak yeminiyle kurulmuştur.


2) Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, hayatı ve bağımsızlığını kurtarmayı tek gaye bildiği halkı, emperyalizm ve kapitalizmin tahakküm ve zulmünden kurtararak, idare hâkimiyetinin gerçek sahibi kılmakla amacına ulaşacağı inancındadır.


3) Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, milletin hayat ve bağımsızlığına kasteden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karsı milleti savunmayı ve dış düşmanlarla birleşerek milleti aldatmaya ve karıştırmaya çalışan iç hainlerin cezalandırılması için orduyu kuvvetlendirmeyi ve onu milli bağımsızlığın dayanağı bilmeyi görev sayar.

Yukarıda bu söylemi tespit edebiliriz..Bunların gerçek olmadığını mı ifade ediyorsunuz örneğin? Yani bu konuşma yapılmamışmıdır TBMM'de? Sonradan uydurulmuş mudur?Ben yapılmış olduğunu ifade ediyorum, isteyenler bu programı okuyabilirler , araştırabilirler bunlar açık ve seçik şeyler..Peki devamında bu söylem uygulanmış mı? Emperyalizm ekonomik bir kavramdır, yabancı tekellerin ülke ekonomisine hakim olmasını ifade eder..Peki Türkiye Cumhuriyeti ekonomisine o tarihlerde (mücadele kazanıldıktan sonra) yabancı tekeller mi hakimdir? Hayır değildir..Özellikle 1930'dan sonra devletçilik politikası söz konusudur..Yani devlet tekeldir..Kısacası söylem ,eylem ile tamamlanmıştır.
İlk maddede halifeye bağlılıktan söz edilimiş ancak devamında hilafet makamı kaldırılmıştır..İşte bu söylem pragmatist bir söylemdir çünkü söylem ve eylem birliği yoktur, söylenmek için söylenmiştir..

Kısacası siz bu meclis tutanaklarının vs...uydurma olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Bunun için argümanınızın çünkü tarihi egemenler yazardan daha sağlam olması gerekmez mi? Relativizm gerçeği yadsımak için kullanıldığında tehlikelidir ve bilim dışıdır, bu tarz relativizm olumlu değildir..
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Eğer Türk devriminin öncü kadroları kendilerinin anti emperyalist olduklarını ifade etmişler ise ve daha sonra bu ifade ediş söylemde kalmayıp da eyleme geçmiş ise anti emperyalist karakterden söz edilir
.......

Kısacası siz bu meclis tutanaklarının vs...uydurma olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Bunun için argümanınızın çünkü tarihi egemenler yazardan daha sağlam olması gerekmez mi? Relativizm gerçeği yadsımak için kullanıldığında tehlikelidir ve bilim dışıdır, bu tarz relativizm olumlu değildir..

Bu konuya kısa cevap vereceğim konu dağılmaması adına. Hayır tutanağı inkar etmiyorum ama siz hilafete nasıl itiraz edip düzeltme gereği duyduysanız öyle bir durum...Konuya farklı bakıyoruz... "Eylem" konusunu da Lenin/emperyalizm konusunu da M.Kemal konusunu da farklı algılıyorum/yorumluyorum.(Bu Kurtuluş Savaşını küçümsediğim anlamına gelmez.)Mesela yukardaki saydığım bir kaç tarihçi/siyaset bilimci bu tutanakları bilmiyor mu? Peki "gerçek" varsa bu farklılık neden?

Benim özellikle vurgulamak istediğim; tarih, "gerçek" kelimesini hak etmiyor.Bir kağıdın üstündeki yazılan şeyleri "gerçek" olarak algılamak ne kadar doğru?
Ben milli eğitimde öğrenciyken tarihin özelliğini "olanı olduğu gibi ele alan" olarak öğrendim.Hep bir şeyler tuhaf ve eksik geldi ama "bu, budur" denilerek dogma misali sınavlarda da bu cevabı istediler.Mesela; Türklerin islamiyeti gönüllü(barış içinde) kabul ettikleri öğretildi.Hiç bir katliamı hiç bir hatayı okumadım, hiç bir şekilde öğretmediler.Bu kadar harika bir halka, önderlere/padişahlara ve topraklara sahiptim. Katliam yapanlar hep başkalarıydı. Bunlarada "gerçek" denildi "çünkü; tarih, olanı olduğu gibi alır." denildi.("ikinci bir emre kadar gerçeklik budur. İnanılacak...İnan!!” )
Tarihi insanlardan bağımsız alamazsınız. Araya mutlaka yorum girer.Sizin bazı yazılara dayanarak "gerçek" dediğiniz tarihi anlamayan/algılamayan ben, size göre; "kör ve cahil" olabilirim.Çünkü onlar "gerçek" ve ben bunları bilmiyor veya bilmemezlikten geliyorum.Tabi benim de sizi "epigon" olarak görmem olası.(epigon:önderini sürekli savunan, kusurunu görmemezlikten gelip o kusuru da bağrına basan veya bir özelliğinin yeniden üretilmesi) Belki de önder yorumunuzu "Annesinin bir melek değil de insan olduğunu kabul etmeyen bir oğlan çocuğu" olarak algılarım...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konuşmanın somutlaşması adına şöyle söyleyeyim.Bu konunun özelinde beni epigon olarak algılayabilmeniz için, ya bu tutanaklar geçersiz olacak yahut da Cumhuriyetin ilk yıllarını takiben atılan adımlar ithal ikameci bir ekonomik yaklaşımı kapsamayacak, yani ekonomik yaklaşım bir korumacılık içermeyecek.Ancak bu şekilde hilafet örneğinde olduğu gibi bir eylem söylem eşleşmemesi olabilir ve ben ne olursa olsun liderini savunan bir adam konumuna düşerim..Aksi halde ise sizin bu olaya bakış açınız dogmatik olur. Çünkü olayın özelinde verilerden değil de , tarihi egemenler yazar genellemesinden hareket etmiş olursunuz.""Kardeşim tarihi egemenler yazdığına göre biz Malazgirt Şavaşını kazanmadık ve haliyle Anadolu da bir Türk yurdu olmamış olabilir"" derseniz ben de pes derim..Yani bu yaklaşım sizi gerçeğe götürmüyor..Gerçek bizim şu an Anadolu topraklarında bulunduğumuz ve bu topraklara bir şekilde girmiş olduğumuzdur...Elbetteki elinizi ağzınızı tutup da size engel olma durumum olmayacağından, beni şu yahut bu şekilde tanımlarsınız..Ancak mesele o tanımlamayı yapmak değildir, tanımlamanın isabetli olup olmayışıdır..Bu isabetli olup olmayış da verilere göredir.Tarihi egemenler yazar gibi bir yaklaşım ile tüm gerçekliği yadsıyabilirsiniz..Bu yaklaşımla ,şu an bizim bu topraklarda yaşamadığımızı da iddia edebilirsiniz ki isabetsizdir..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Tarih, insanın var oluş sürecinde olumlu/olumsuz toplumsal değişimlerin kaydını tutmaktır.Savaşlar, göçler, zaferler, devrimler, siyasal/sosyal/inançsal dönüşümler gibi.Yazılı tarihten öncesini de arkeolojik bulgulardan tamamlamaya çalışıyoruz.İnsan tarih yaratan varlık olarak, bu kayıtları hangi amaçla tutarsa tutsun, (öznel, kayırıcı vb) günümüze taşınan her türlü sorunun veya gelişimin tarihsel bir arka planı olduğu yadsınamaz.Tarih, bir sosyal bilim olarak, (neden-sonuç ilişkisinden koparılmadan)ele alınırsa, bu günü doğru bağlantılar kurarak anlamamızı/kavramamızı ve geleceği doğru şekillendirmek yönünde öngörü sahibi olmamızı sağlar.Bu nedenle tarih bilincini önemsiyorum.Toplumsal değişimlerin temelinde, tamamen üretim-tüketim-paylaşım üçlüsünün, özetle ekonominin etken olduğunu düşünüyorum.Toplumlar, kendilerini ve gelecek kuşakları beslemek, daha iyi şartlarda var edebilmek için savaşırlar, keşfederler,yağmalarlar, biriktirirler, sömürürler, karşı çıkarlar, devrim yaparlar, sermaye el değiştirir, sınırlar yeniden çizilir..Sonra aynı döngü helezonik olarak tekrar sahneye konur.Tarihten edindiğim en temel bilgi, kafayı işletmeyen, kendileri (bilim-sanat-felsefe ve mal/değer) üretmeyen toplumların (doğayla barışık olmaları, erdemli olmaları vb bir ölçüt değildir) veya ürettiklerine sahip çıkamayanların ,bağımsız olarak varlıklarını sürdüremediklerini ve bütünlüklerini kaybedip, baskın toplum içinde eriyip gitmeleri olmuştur..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sayın glsezinrs toplumların kendilerini ve gelecek kuşakları besleme....diye devam eden anlayışınızı kapitalist vede sömürgeci bir zihniyet anlayışı olarak görüyorum.tarihteki çoğu savaş yakın tarihe kadar din üzerinden yapılan savaşlardı.insanlar nezaman sanayileşmeye ekonomik olarak kalkınmaya ve bir tüketim toplumu olmaya başladılar ozaman sizin dediğiniz şey gerçekleşmeye başladı.bunu tarihe genellemeniz bence çok yanlış ve tek yönlü bir yaklaşım.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Sayın glsezinrs toplumların kendilerini ve gelecek kuşakları besleme....diye devam eden anlayışınızı kapitalist vede sömürgeci bir zihniyet anlayışı olarak görüyorum.tarihteki çoğu savaş yakın tarihe kadar din üzerinden yapılan savaşlardı.insanlar nezaman sanayileşmeye ekonomik olarak kalkınmaya ve bir tüketim toplumu olmaya başladılar ozaman sizin dediğiniz şey gerçekleşmeye başladı.bunu tarihe genellemeniz bence çok yanlış ve tek yönlü bir yaklaşım.

Savaşın temel nedenleri ekonomiktir, daha fazla toprak, maden,su kaynağı, ticaret yollarını ele geçirme, işgücü (köle) sağlama, sınırlarını genişletme vs..Din/ideoloji/mezhep/etnik köken vb, savaşa meşruiyet kazandırmak için çift taraflı -ya da savaşa katılan tüm tarafları kapsayan - kılıflardır sadece..Mevcut sistemin nimetlerinden yararlanamayıp kendini mağdur görenlerin başkaldırısıyla, veya daha üstün olanın zayıfın elindekilere göz dikmesiyle (ikisi birbirini üretir zaten) tetiklenen bir "sahip olma,ele geçirme, hükmetme" eylemidir.Üstelik savaşlar sadece farklı dinlere sahip toplumlar tarafından yapılmaz..İran-ırak savaşını, hristiyan dünyasındaki 100 yıl savaşlarını, anadolu beylikleri arasındaki savaşları, 2.dünya savaşını , hatta rusya-abd ve blokların soğuk savaşını unutmayalım.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sayın glsezinrs sizin bahsettiğiniz sebepler yok demiyorum sadece tarihe o yönden bakılmayacağını söylüyorum.siz hala yakın tarihe bakıyorsunuz.mesela Truva sıffın savaşları gibi savaşlardan bahsediyorum.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Sayın glsezinrs sizin bahsettiğiniz sebepler yok demiyorum sadece tarihe o yönden bakılmayacağını söylüyorum.siz hala yakın tarihe bakıyorsunuz.mesela Truva sıffın savaşları gibi savaşlardan bahsediyorum.

Siz öyle bakın, ben de böyle bakayım..Ne sakıncası var?Kişisel bakış açılarımız sorulmuş zaten..Bu arada sıffın savaşını kısaca özetlerseniz (nedenlerini-sonuçlarını)öğrenmiş olurum..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Bu savaş benim gibi inananların öğrenmelerini istemediğim ve tarihin derinliklerinde kalmasını istediğim bir savaş.ve okuduğumda kanımı donduran ve hangi asr-ı saadet dönemi dediğim bir savaş.özet geçecek kadar bu siteyi kullanmayı öğrenemedim henüz,çünkü uzun soluklu yazılar yazdığımda güncelle diye birşey çıkıyor emeğim boşa gidiyor.sinirleniyorum ve aktarmak istediklerimi aktaramıyorum.çoğu yerde kısa mesajlarla geçiştirmem bundandır.Eğer o dönem tarihine ilginiz varsa internet ortamında birçok linkte özet bulabilirsiniz.sorunuza cevap olarakta hayır hiçbir sakıncası yok sadece genelleme yapmayın okadar.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Sıffın savaşını okudum.Zaten bildiğim bir olaydı ama hiç sıffın savaşı diye kaydetmemişim.Hep Muaviye vakası diye hafızamda tutmuşum.Savaşın nedeni, muaviyenin halife olup geniş bir kitleye hükmetme stratejisinden başka bir şey değil.Sonuçta, isteklerine ulaşmışlar ve Hz.Ali'nin katlinden sonra, nüfuz alanlarını ve topraklarını genişletmişlerdir emeviler..Bilgimi tazeleme oldu benim için..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst