- Konbuyu başlatan
- #21
Ama ne yazikki, burada herkes tanri ile degil; sizin ile yazisiyor. Ayrica herkesin oz algisi da kendine gore.
Peki siz var misiniz?
ben varım. ve kendimi var etmediğime eminim. emin olduğunuz birşey söyleyin?
Ama ne yazikki, burada herkes tanri ile degil; sizin ile yazisiyor. Ayrica herkesin oz algisi da kendine gore.
Peki siz var misiniz?
ben varım. ve kendimi var etmediğime eminim. emin olduğunuz birşey söyleyin?
Su anda bu mesaji yaziyor olmam.
ho ho ho noel babada benim amcamın oğlu, bundan bunu anladıysan tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum noldu güvenemedin mi lojiklerine gözlemlerine
Anlayamadim. Sizbana "emin oldugunuz, bir sey soyleyin" dediniz, ben de "su an bu mesaji yaziyor olmam" dedim. Cunku eminim.
Baska bir yanit mi bekliyor dunuz?, ya da nasil bir yanit bekliyordunuz?
Benim her hangibir seyden emin olmam, epistemolojiktir ve bilimseldir. Bir de sahsim ile ilgili her turlu dusunce ve davranisimdan eminim.
Bu acidan emin oldugum, olgulardir. Gozlem veren ve yansiyan her turlu fenomenal yapidir.
Tanrıya İnanmayan adam felsefe yapamaz !
a-tanrıya inanan da inanmayan da,
b-bir dine tabi olan da olmayan da felsefe yapabilir,
felsefe-çıkarım yapabilmenin bunlara inanmakla bir alakası yoktur,
ama bunların bilgisine sahip olarak objektif bir kafa yapısına sahip olmak ile alakası çoktur...
kafası kirada olanların işi felsefe değil taklitçiliktir,
numen ve fonemen olarak son tahlilde....![]()
zaten amacım bu sapkınlara gönderme yapmaktı. tabiki herkes felsefe yapar. bakın her soruya en az 3 cevabınız vardır tespitimi yalanlayamadılar ve kabul ettiler. bu adamlar günlük psikolojilerine göre yorum yaparlar. durdukları bir yer yoktur.bukelamun gibi sürekli renk değiştirirler.amaçları saplantılarını tatmin ve kendi çaplarında eğlencedir. zaman kaybıdılar.
sen var mısın? diye soruyorsun. başlatan sensin. bu konunun nereye gideceği bellidir (normal bir IQ seviyesi algısında). sonrada mesaj yazıyor olmam gibi ne idüğü belirsiz bir cevap veriyorsun. bu saygısızca ve küstahça.diğer yandanda bir kaçış. birde arkasında anlamamış gibi hikaye yazmışsınız. aynaya bakın tek yüzünüz mü var emin olun.
Evet, soruyorum. Cunku tanrisi olanin kendisi yoktur. Tanrisinin bir kuludur. Kendisi olmasi demek, kendi basina hic bir yonlendirim ve yaptirim uygulamasi altinda kalmadan, kendi karar verebilmesi demektir. Eger sen mesaj yazmanin bir kesinlik/eminlik v.s. oldugunu algilama sorunu yasiyorsan, bunu da ben algilamak sorunu yasiyorum. Sence saygi, baskasina camur atmak ve kendi degerlerini baskasina yamamak midir?
Kacan da yok. Cunku tanrinda dinin de sana aittir ve beni ilgilendirmez. Ama tanri da din de dusunce urunu olarak cikmistir ve insanoglunun insanlasmasinin onunde bir engeldir ve beni ilgilendirir.
Ben aynaya hergun bakiyorum, ama senin gibi kendimi gormek icin degil; ne dusunup davrandigimi gorup sorgulamak icin.
Bu arada vampirler aynada gorunmezmis, neden acaba?
Pekala, bu durumda bahsettiğiniz "irdelenemeyen sorunlardan" bir örnek istemek zorunda kalıyorum. Çünkü ilk savunmanız Tanrı ile ilgili irdelenemeyen sorunlar olduğuydu. Yazdıklarınızın geri kalanı bu konuyu çözdükten sonra ve çözüm sizin düşüncenizden yana olduğu zaman anlam kazanacaktır, yanılıyor muyum?
İyi ama amacımız her şeye bakışımızda çeşit çeşit sorular ve fikirler türetmek iken, neden sıra Tanrı’ya geldiğinde tek bir kesin sonuç arıyoruz? Elbette, bize böyle öğrettiler… Aşın bunları, felsefecesiniz siz. Ayrıca Tanrı gayet gözlemlenebilir, hissedilebilirdir ve ayrıca maddeyi ne kadar irdeleyebiliyorsak, O’nu da o kadar irdeleyebiliriz. Örnek gerekli, anlıyorum; içinde bulunduğumuz evren, farz ediyoruz ki, tamamen madde üzerine kurulu. Zihniniz, bu tamamı madde üzerine kurulu evrenin gerçek boyutlarını algılayabiliyor mu? Onu tümden hissetme ya da görme yetisine sahip mi? Ne kadar küçük olduğunuzu biliyor musunuz? Hayır, her birimizin içinde bu evren farklı boyutlara, farklı genişlik hissine sahip. Elbette aksi, biz, kendimiz dediğimiz yapı o denli büyük bu evrende, bu his de içimizde. Diyorsunuz ki; eğer Tanrı’ya inanacaksak, O’nun tamamını bilmeliyiz. Aksi yok mu? Her şey aksi ile mevcut düzende. Maddeye inanacaksak, onun tamamını bilmeliyiz. Evet, bilmek için araştırıyoruz, bilmediğimiz halde inanıyoruz da sonsuzluğuna. Baktıkça da başka oluşumlara ulaşıyoruz. İster yukarıya doğru çıkın, galaksilerin ötesine gidin, ister aşağılara inin atomu oluşturan yapıları araştırın, her zaman daha derini var ve hiç bitmeyecek anlamaya çalışmamız. Konu Tanrı’ya gelince, tek bir açıdan bakmamız bekleniyor ve o açı elbette “O var mı, yoksa mu?” sorusunu sorduruyor. O var ve başka açılardan baktıkça daha çok anlaşılır hale geliyor. O’da derinlerine indikçe genişliyor ve sanıldığı gibi bir yere gelinip tıkanılmıyor. Kim denedi çok fazla zorlaşacağı yere kadar? Tıkanıp kalıyor muyuz gerçekten? O’nun anlaşılmasının ve hissedilmesinin önünde bir duvar var. Kendi kendini zehirleyen, yani kendi mükemmeliyet hissine kapılan zihinler, O’nu zaten hissetmeyi düşünmemeli, çabaları boşa çıkar, daha çok inanmaz hale gelirler. “Tanrı yoktur, eğer olsaydı O ben olurdum, çünkü gerçekliğine inandığım tek şey benim.” Yanlış nerede biliyor musun? Demiştim ya, çokca doğru, azca yanlış. Evet dostum, Tanrı zaten sendin, anlayamadığın ise; sen ne kadar gerçek hissediyorsan kendini, bir diğer insan da en az senin kadar inanarak gerçek hissediyordu kendisini. Bunu reddedemezdin, saf düşünebilen bir akıl olsaydın, lafım yazara. Tanrı sendin, annendi, babandı, arkadaşlarındı, etraftaki ağaçlardı, yediğin muz, içtiğin rakıydı O. Detaylandır, geniş düşün, her şey, istesen de, istemesen de zaten O. Sen hiç inanmasan da düzenden dışarı çıkamazsın.
Tanrı maddenin başı ya da sonu ile ilgilenmemektedir, bize asıl söylemek istedikleri içerisinde bu konu ile ilgili pek fazla şey de bulunmaz. Gördüğüm kadarıyla biz, insanlar O'nu bu tartışmaya çekmeye çalışıyoruz. O yaratmış ve bırakmıştır olsun diye olacak olan. Önemli olan, olacak olanların içerisinde hayat bulacaklar, düşünecek ve yaşayacaklar. Maddenin başlangıcına olan bu takıntımız, anamızın karnından nasıl çıktığımız konusunda neden aynı oranda vücut bulmuyor? Asıl başlangıç neresi? İlk anda mıydık ki o anı sorguluyoruz ve buna göre yargılamak istiyoruz? Bunlar ileride cevap bulmayı dilediğim sorular.
Bireyler toplu olarak hiçbir zaman genelleşmemişlerdir, yaşadığımız dönemde genelleştiğimiz kadar. Bireyler hiç özgürlüklerinden mahrum bırakılmamışlardır, yaşadığımız dönemde bırakıldığımız kadar. Ya görmeyi unuttuk ya da bize gördüğümüzü başka bir şey diye yutturuyorlar, biz de harbiden yutuyormuşuz. Hissettiğim, bu düşünce şöyle oluşuyor zihinlerde; "Bir sesin varlığını kabul ediyor insan içinde, rehberi, iyi ama o hep bana yontmuyor? Burası karışık olmaya başlıyor işte. Onu dinlediğinde diğer onu dinleyenlerle aynı olacağını, genelleşeceğini zannediyor insan. Kendi yoluyla açacağını, güzelleşeceğini hayal etmek istemiyor. Neden?"
Tanrı maddenin başı ya da sonu ile ilgilenmemektedir, bize asıl söylemek istedikleri içerisinde bu konu ile ilgili pek fazla şey de bulunmaz. Gördüğüm kadarıyla biz, insanlar O'nu bu tartışmaya çekmeye çalışıyoruz. O yaratmış ve bırakmıştır olsun diye olacak olan. Önemli olan, olacak olanların içerisinde hayat bulacaklar, düşünecek ve yaşayacaklar. Maddenin başlangıcına olan bu takıntımız, anamızın karnından nasıl çıktığımız konusunda neden aynı oranda vücut bulmuyor? Asıl başlangıç neresi? İlk anda mıydık ki o anı sorguluyoruz ve buna göre yargılamak istiyoruz? Bunlar ileride cevap bulmayı dilediğim sorular.
Bireyler toplu olarak hiçbir zaman genelleşmemişlerdir, yaşadığımız dönemde genelleştiğimiz kadar. Bireyler hiç özgürlüklerinden mahrum bırakılmamışlardır, yaşadığımız dönemde bırakıldığımız kadar. Ya görmeyi unuttuk ya da bize gördüğümüzü başka bir şey diye yutturuyorlar, biz de harbiden yutuyormuşuz. Hissettiğim, bu düşünce şöyle oluşuyor zihinlerde; "Bir sesin varlığını kabul ediyor insan içinde, rehberi, iyi ama o hep bana yontmuyor? Burası karışık olmaya başlıyor işte. Onu dinlediğinde diğer onu dinleyenlerle aynı olacağını, genelleşeceğini zannediyor insan. Kendi yoluyla açacağını, güzelleşeceğini hayal etmek istemiyor. Neden?"
al işte; net bir örnek daha...
"tanrısı olanın kendisi yoktur" diyerek bir taş atacaksın ve karşındakiler bu taşa karşılık savunmaya geçecekler,öyle mi?
sen,"tanrısı olanın kendisi yoktur" dediğinde ortaya "benim tanrım yok ve ben varım" tezini koymuş olmuyormusun?
ve sen ortaya bu tezi koyduğunda, "ben tanrısı inancı olmayanın var olması mümkün değildir..." dediğimde sana saldırmış mı olacağım???
"vampirler aynada görünmezmiş" dediğinde ve bunun sonuna "neden acaba?" sorusunu eklediğinde,
cevap olarak "ruhunu yitirmiş hiç bir varlık aynada görünmez..." diye cevap verdiğimde acaba sen sorduğun soruda ve verilen cevapta aynanın bir metafor olduğunu ve neyi sembolize ettiğini algılayabilecekmisin???