- 19 Ocak 2012
- 79
- 0
- 0
- 43
Koyulaştırılmış kısım gayet basit şekilde anlaşılabileceği gibi, Tanrı'nın bize ilettiğine inandığımız bilgileri önyargısız inceleyecek her bireyin ulaşabileceği bir Tanrı yorumudur. Elbette insan ağzı ile söylenmesi gerekir, çünkü başka ağız yoktur söyleyecek. Anamızın karnından çıkışımız örneğimin bu denli ilgi göreceğini biliyordum, belki de hissediyordum demeliyim ve amaç da belki buydu, çok fazla düşünmeden onu sonradan eklemiştim. Ne kadar maddesel baktığınızın size, kendinize kanıtı olacaktı, tarifleriniz hemen bilime dayanıyor, maddenin nasıl oluşturulduğunu hayal ediyorsunuz orada. Canı, aklı, ruhu, ne diyorsanız, maneviyatı es geçiyorsunuz. Ayrıca ses tek değildir, sana yontan ve yontmayan, bencil ve sencil, iki ayrı ses, seçici olarak ise birey, yani sen ya da ben varım, hepsi tek bünyede. Sencili seçmek kolay dediğim gibi, onu ayırt edip siz olmadığı için ona cephe almak en kolayı. "Diğerini neden duymuyor insan, ne yanıltıyor onu?" diye çok düşündüm. Sonuç şu; o diğeri hep "ben" diye konuşuyor, insan konuşanın kendisi olduğunu zannediyor. Halbuki seçici vasfımızdan başka vasfımız olmadığı aşikardır. Sen, sana sunulan kadarını görecek, yaşayacak ve ancak bunların içerisinde seçimler yapacaksın, bu yanlış mı?
İnsan mükemmel değerler yaratamaz diye bir kavram asla yoktur. Şu ise bunun kanıtıdır; "İnsan kendisine öyle bir armağan sunulandır ki, bu armağan ile dilerse meleklerden daha iyi, dilerse şeytanlardan daha kötü kavramlar yaratabilir." Sorun ise bilinenin aksine, Tanrı'ya olan inancımızdaki ekskilikten ziyade (onu sürekli anmaktayız sonuçta), aklımızı çelen ve bizmiş gibi konuşmayı asla ama asla kesmeyen, dilerseniz nefsiniz diyebileceğiniz, gerçekte siz olmayan ve kendisinin çok etkisiz olduğuna insanoğlunu inandırmış olan başka bir gücü inkar edişimizmiş gibi görünüyor.
İnsan mükemmel değerler yaratamaz diye bir kavram asla yoktur. Şu ise bunun kanıtıdır; "İnsan kendisine öyle bir armağan sunulandır ki, bu armağan ile dilerse meleklerden daha iyi, dilerse şeytanlardan daha kötü kavramlar yaratabilir." Sorun ise bilinenin aksine, Tanrı'ya olan inancımızdaki ekskilikten ziyade (onu sürekli anmaktayız sonuçta), aklımızı çelen ve bizmiş gibi konuşmayı asla ama asla kesmeyen, dilerseniz nefsiniz diyebileceğiniz, gerçekte siz olmayan ve kendisinin çok etkisiz olduğuna insanoğlunu inandırmış olan başka bir gücü inkar edişimizmiş gibi görünüyor.