Tanrı ile barışık mısınız? uzlaşık mı?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde ls2 tarafından oluşturulan Tanrı ile barışık mısınız? uzlaşık mı? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,942 kez görüntülenmiş, 56 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrı ile barışık mısınız? uzlaşık mı?
Konbuyu başlatan ls2
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan lamei

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
En korktuğum şeylerden biri bir sabah arap olarak uyanmak/alakası güzel olmuş konuyla donkişot bravo özelden yazaydın dijitale iyiyidi.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Dijital; arkadaşın hatrına 3 gün için 600 TL bayılıp guruların seminerine gidecektim . sonra diğer bir arkadaş taş koyunca gitmedim. gidenler çok mennunmuş parayı bayılan olayı çözüyomuş tavsiye ederim :)



ya kusura bakma neresinden başlıyacağımı bilmediğim için yazdıklarına cevap veremiyorum. temelsiz şeyler bunlar açıkça çelişik ve yalan dolu şeyler. tavsiyem temellerine bak. temelleri tutarsız. tutarsız temel üzerine ihtişamlı gökdelen inşa etmişler ama altı boşlukta.

En korktuğum şeylerden biri bir sabah arap olarak uyanmak/alakası güzel olmuş konuyla donkişot bravo özelden yazaydın dijitale iyiyidi.

Donkişot'a alıştık artık ne anlatsan boş, üstadı başka onun:)))
Hangisi temelsiz Kuran ayetleri mi, ya da astral beden mi, kin-nefret olayı mı?
Yaratıcıyı bilmek mi temelsiz?

Ne diyeyim donkişot ben sana yolu söyledim, dene-başar guru ol 600 TL'yi sen alırsın işte, söz ben de geleceğim ziyaretine:)

Denemeden olmaz, zaman ve efor harcamak zorundasın.
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu satırların büyük çoğunluğunda uzlaşma çabası var..mesele aslında bu. neden uzlaşıyorsunuz?

Aslında uzlaşma çabası insanın kendi nefsiyledir.İnsan 1.5 trilyon hücreden oluşan , içten yanmalı bir makinedir.Arabada 4 silindir vardır.Bu silindirlere hava(Oksijen) ve yakıt(Karbon) karışımı girerek patlamaya neden olur.Eksozdan da karbondioksit çıkar.Bu patlama sonucu çıkan enerji arabayı hareket ettirir.İnsanda ise 4 silindir değil 1.5 trilyon hücre vardır.Bütün bu hücreler içerisinde yanma meydana gelir.Hemoglobin proteinleri akciğerden oksijeni alır , yan yana eklendiğinde uzunluğu dünyanın çevresini dolaşacak uzunluktaki damar sistemiyle , tek bir hücre bile oksijensiz kalmıyacak şekilde taşınır.Hücreler içerisinde yanma meydana gelip , karbondioksit dışarı atılır.İşte insan dediğimiz biyolojik makine böylece hareket eder ve yaşar.İnsanın havaya ve yakıta ihtiyacı vardır.Ayrıca üremeye de ihtiyacı vardır.Binlerce çeşit hormon , enzim vücutta faaliyet göstererek , insan vücudunda meydana gelen milyonlarca çeşit biyolojik olayı gerçekleştirir.

Ancak insan sırf madde olamaz.Biyolojik bir makine olmasının yanısıra , bir ruha sahiptir.Bilinci ve düşünce yeteneği vardır.Ancak insanın nefsi sürekli onu meşgul ederek , maddiyatının ötesine geçmesine engel olur.Bir sahil kenarında kafa dinlerken bile , insan beyni etrafından milyonlarca pixsel görüntüyü işler.Karşıki dağdaki binlerce yemyeşil ağacın arasından bir tanesi turuncu renkli olsa , anında alarm mekanizması devreye girer , burada bir tuhaflık var der.İnsan beyni hiç yorulmadan bilgi işleyen bir sistemdir.Sürekli etrafla irtibat halinde olmayı sever.Mesela bir insanı sesten tamamen arındırılmış bir odaya kapatsan , 10 dakika sonra sessizlikten çıldırma noktasına gelir.Zifiri karanlık bir odaya kapatsan , dehşete düşer , çılgınca ışık aramaya başlar.

Ancak bir insan sırf madde olmadığını keşfetmek istediğinde , maddeyle bağlantısını kesmeyi dener.Sarayda büyümüş Sidartha buna örnektir.Ölümü ve acı gibi insani durumları keşfeden Sidartha sarayı terk edip dünyayı tanımaya çalışır.Kısa sürede maddi varlığının yanında , manevi yanını da keşfe başlar.İnsan yiyip içip , ölen bir makine olmamaz.Gözlerini kapatıp meditasyon yapar ve yemeyi içmeyi , maddi alemle tüm bağını keser.Ancak bu sefer ölmeye başladığını keşfeder.Kendisine yemek veren bir kızın yemeğini kabul eder ve orta yolu bulur.Eğer maddi alemle irtibatı tamamen keserse ölür , eğer manevi alemle irtibatı keserse , yiyip , içip , ölen bir hayvan gibi olur.İşte o nefsini terbiye etmeyi , onun isteklerine karşı çıkabilmeyi keşfetmiştir.İnsan yemeyi tamamen kesip , düşünceye dalamaz , düşünceyi tamamen kesip , ömrünü yeme içmeyle harcayamaz.Onun bulduğu yol , nefsini dizginleyip düşünceye dalmak , sonra düşünceyi dizginleyip yemeye dalmaktır.İkisi bir arada yürütülmelidir.

Nefisini terbiye yöntemi hristiyanlarda da görülür.Bazı rahipler kendilerini dağ başında manastırlara kapatıp dünyadan koparlar.İslamda da çilehaneler vardır.Tekkenin bir köşesinde küçük kapılı bir odaya kendilerini 40 gün kapatırlar.Amaç , doymak bilmeden işlem yapan insan beynini , meşgul edecek maddi alemden koparıp , düşünceyi odaklamaktır.Tabii ki buna katlanacak insan sayısı azdır.Tam iman şarttır.Ayrıca tövbekar olup , yanına bir çıkın ekmek alıp yollara düşen gezgin dervişler de vardır.Memleketiyle , maddi alemle , mal mülk , para pul , nam , şöhret gibi herşeyi bırakıp kendilerini Allah'a emanet ederler.İmam-ı Gazali'nin kendi nefsini terbiye etmek için tuvalet temizlediği bilinmektedir.Dünyayı etkileyen , avrupada felsefeyi başlatan Descartes'e ilham kaynağı olan eserlerini de 9 yıllık inziva sırasında ortaya koyduğu bilinmetektedir.

Said Nursi'nin ömrü sürgünlerde geçmiştir.Memleketinden çok uzakta , ufacık dağ köyünde , ufacık odada derviş hayatı yaşamıştır.Şu an Türkiye'de milyonları peşinden sürükleyen Risalei Nur küllüyatını da bu sürgün ve hapis zamanlarında yazmıştır.

Görülüyor ki insanlar maddi varlıklar olmasına rağmen , maddiyattan uzaklaşma ihtiyacı hisseder.Kapitalist toplumun bizi sürekli meşgul eden basın yayın organları ve çalışma , üretme ve tüketme sistemi bizi sürekli meşgul edip ömrümüzü tüketir.Beynimizi kullanmamıza engel olur , odaklanmamızı imkansız hale getirir.

Sicim teorisyeni Leonard Susskind , dünyayı yerinden oynatacak teorisini , tavan arasına kendini 1 ay boyunca kapatarak bulmuştur.Karadeliklerin varlığını ilk defa iddia eden Hintli bir bilim adamı , bu sonuca ulaşmak için , uzun bir gemi yolculuğunda 1 ay boyunca kendini kamarasına hapsetmiştir.

İşte görülüyor ki insan nefsini dizginlediğinde , yüksek düşünce gücüne ulaşır.Kendini aşar.Yaratıcı'nın kendine indirdiği kitabı okuyan insan , nefsi ve maneviyatı arasındaki dengeyi kurar."Allah'ın sizin için çizdiği yolun dışına çıkanların vay haline" ayetini okuyarak , Allah'ın kendisinden isteklerini öğrenerek , Yaratıcısının rızası için yaşar.Maddiyatı tamamen terk etmeden(ki bunun aksi intihar olur) , nefsini dizginlemeyi başarıp , huzura kavuşur.Nefsinin arzularının , bir dişiyi gördüğünde beyninde meydana gelen dopamin salgılanmasının , açken gördüğü yemeğin onda yarattığı arzunun , bütün maddi ihtiyaçların dizginlerini eline alabilmenin mutluluğu ona maddi ve manevi varlığının , barışık bir şekilde bir arada yürütebilmesi imkanını sağlar.Böylece arzularına sınır koyabilme mevkisine ulaşır.

:)

burda büyük sorunlar var. hiç görmediğin Tanrıyı nasıl sevebilirsin?(anne örneği pek olmadı gibim yani) ve Tanrı bizleri nasıl sever. Tanrının bizler gibi duyguları mı var? hristiyanlar bu sorunu aşmak için Tanrı sevgidir der . ve sevgi herşey. ve sevgi aşkındır.

Tanrı bizim yol göstericimizdir.İnsanların bencillikleri , bitip tükenmek bilmeyen açlıkları bu dünyayı çekilmez hale getirir.Dünyada gücü elinde bulunduran bir grup , diğerlerini sömürür , köleleştirir.Bir grup acı çekerken , başka bir grup sefa sürer.Bazen zalimin zulmü uzun sürer.Hakimiyeti bitmez.Tıpkı bi zamanlar , dünyanın en cahil insanı olan , çöllerde yarı aç yarı tok yaşayan , medeniyetten uzak göçebe bedevilerin ülkesi olan arap topraklarının , Kölelik düzeni üzerine kurulu olan , arenalarda kölelerini birbirine öldürtüp halkına izleten Roma imparatorluğu tarafından işgal edilip , arapların sömürülmesi gibi.Hz. Muhammed Mekke'de kendine inanan bir avuç müslümana , bir gün gelecek Roma imparatorluğunu , müslümanlar topraklarından def edecek dediği zaman , bütün Mekkeli müşrüklerin gülmüştü ve dalga geçmişti.Ancak 50 yıl geçmedi ki Müslümanlar Romalıları , Şamdan , İskenderiyeden def etti.İşte Allah insana yaşama amacı verir.Bu zalim dünyada ışık gösterir.Zalimce düzenin dişlisinin bir parçası olmaktan kurtarır , bizleri de birer zalim olmaktan kurtarır.Ben Allah'tan çok kimi sevebilirim ki?İnsanların nefislerinin yazdığı kanunları yıkarak , tüm insanlığa adalet getirecek kanunları indiren Allah'a sevgimiz herşeyden üstündür.Bizi neden yarattığını , nasıl bir imtihana tabi tuttuğunu , doğru yola nasıl ulaşacağımızı anlatan Allah'tan başka kime güvenip sığınabiliriz.Ondan daha çok kimi sevebiliriz?Eğer Allah bizi niye yarattığını söylemeseydi , bu kocaman dünyada , yolunu bulamayan zavallılar olurduk.Allah'ın bizi yarattığını bilmeseydik , varlığımızı nasıl açıklayabilirdik?Nihilistler gibi , ben aslında yokum , dünya yok , madde yok , hiçbişey yok deyip , kafamızı devekuşu gibi toprağa gömüp , yiyip , içip ölür giderdik.

Gurularla sonsuz ruh/bilinç dedikleri yaratan ile irtibata geçtiklerini iddia ediyorlar.. dün bir başlık açmıştın ya 10 dakka birbirinin gözlerine bakanlar halüsinasyonlar görmeye başlıyor diye. eğer birşeylere fazlaca odaklanırsak beynimiz melekelerini kaybetmeye başlıyor. en basitinden herhangi bir kelimeyi sürekli tekrarlayın bir süre sonra beynin kimyası gerçek dışı şeyler göstermeye başlar. kısacası bu tür yüksek odaklanama veya sürekli tekrarlar vs gibi şeylerle Tanrıyı veya yaratıcıyı sezgisel olarak duyumsadığı iddia edenlerin hiçbirine inanmıyorum. Dinende böyle birşey olamaz. neymiş hissediyorlarmış biliyorlarmış bilen bilirmişte anlatamazmış falan filam. peygamber bile kendisine 3 yıla yakın vahiy gelmediğinde şüpheye düşmeye başlamıştır acaba hayal mi gördüm diye. ama maşallah bazıları biliyor(!). ayrıca buraya sınav amaçlı gönderilmiş insanların yüksek takva ve iman haricinde biliyorum mertebesine ulaşması imkansızdır. eğer böyle biliniyorsa imanın ne anlamı kalır !? bu temel gerekçelerle bu iddialarda bulunan insanların yaşadıkları hallerin ilahi bir geçerliliği olduğuna inanmıyorum.

Tanrıyı sezgisel olarak kavramak , O'na yakınlaşmaktır.O'nun yaratışını görmektir.1.5 trilyon hücreden oluşan insan vücudu içerisinde günde milyonlarca biyolojik reaksiyon meydana gelmektedir.Bu kendi kendine olamaz.Biz yaratıcıyı her an hissederiz.Nereye baksak O'nun eserini görürüz.O'na yakınlaştıkça , O da bize yolu yakınlaştırır.Kalbimizde varlığını hissederiz.O'nu düşündükçe rahatlama ve huzur hissederiz.En önemlisi de O bizim beynimize müdahale eder.Daha önce düşünemediklerimizi düşünmeye başlar , hissedemediklerimizi hissederiz.Bize yaşama amacı verir ve beynimizin idrak damarları açılır.Sanki beynimiz daha yüksek kapasitede çalışır.Beynimize zor gelen şeyler kolaylaşmaya başlar.

Ben şahsen beynin düşünme gücünün direk Yaratıcının müdahalesi ile arttığını düşünüyorum.Normal insanda yaşama içgüdülerini sürdürmeye ve belli kapasitede işler yapabilmeye yetecek kadar çalışan beyni turboya alacak bir anahtar vardır.O anahtarı yalnız Allah açabilir.Onun açıldığını insan sezgisel olarak hisseder.
 
Son düzenleme:

tolg

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Ağu 2015
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Said Nursi'nin ömrü sürgünlerde geçmiştir.Memleketinden çok uzakta , ufacık dağ köyünde , ufacık odada derviş hayatı yaşamıştır.Şu an Türkiye'de milyonları peşinden sürükleyen Risalei Nur küllüyatını da bu sürgün ve hapis zamanlarında yazmıştır.

Said Nursi milyonları değil bağnazları peşinden sürükler ancak laiklik karşıtı adamanın neyini savunuyonuz hala
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Quantum eyvallah. iman penceresinden çok güzel anlatımlar..ne zamandır böyle güzel satırlar okuyamıyorduk buralarda..teşekkürler..bu sözlerin üzerine felsefe yapmayacağım..zaten iman ve takva temelli yazına itirazımda yok..

Dijital;

Hangisi temelsiz Kuran ayetleri mi? senin kafa iyice gitmiş galiba yazdığın ayetler görüşlerini desteklemiyor. ne alakası var demek istiyorum. kurduğun alaka apaçık uyduruk
ya da astral beden mi, kin-nefret olayı mı? astral mastral enerji falan filam yalan dolan bunlar. beyninle oynarsan uçuşa geçersin gayet normal. beyinle oynayarak yapılan işler ilahi olamaz. ( İslamda bu yöntemle ilgili tavsiyeler var mı?veya bu işlere cevaz var mı? benim bildiğim yok)

Yaratıcıyı bilmek mi temelsiz? ne kadar büyük laf ettiğinin farkında mısın!!!??? iman ve ahiret günü İslam teolojisinin tartışmasız inancıdır. Allahın bir çok sıfatını ve ahiret gününü kabul etmeyen guruların safsatalarını delil olarak mı sunuyorsun. tercihini yap ya İslam teolojisine gel yada gurulara git. eğer karma yapmaya kalkıyorsan yeni bir rasyonel temel yarat kendine. Allahı bilmek diye birşey olamaz. bunu diyen yalan söyler. yüksek iman ve takva ile sarsılmaz inanç başka bilmek başka. bilmek demek imanın çöküşü demektir.iman çökersede ona bağlı herşey çöker. İmanın rasyonel temeli peygambere inanmaktır. inanmak diyorum bak. Allahı bildiğini iddia eden birinin peygambere ihtiyacı kalmaz. (peygambere inanmakla ilgili ayetleri hatırla).. ha iman ettikten sonra Allahı bilmekten bahsediyorsan gene olmaz Allahı sana bildiren peygamberdir...çelişkiyi anlatabildim umarım..
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Quantum eyvallah. iman penceresinden çok güzel anlatımlar..ne zamandır böyle güzel satırlar okuyamıyorduk buralarda..teşekkürler..bu sözlerin üzerine felsefe yapmayacağım..zaten iman ve takva temelli yazına itirazımda yok..

Dijital;

Hangisi temelsiz Kuran ayetleri mi? senin kafa iyice gitmiş galiba yazdığın ayetler görüşlerini desteklemiyor. ne alakası var demek istiyorum. kurduğun alaka apaçık uyduruk
ya da astral beden mi, kin-nefret olayı mı? astral mastral enerji falan filam yalan dolan bunlar. beyninle oynarsan uçuşa geçersin gayet normal. beyinle oynayarak yapılan işler ilahi olamaz. ( İslamda bu yöntemle ilgili tavsiyeler var mı?veya bu işlere cevaz var mı? benim bildiğim yok)

Yaratıcıyı bilmek mi temelsiz? ne kadar büyük laf ettiğinin farkında mısın!!!??? iman ve ahiret günü İslam teolojisinin tartışmasız inancıdır. Allahın bir çok sıfatını ve ahiret gününü kabul etmeyen guruların safsatalarını delil olarak mı sunuyorsun. tercihini yap ya İslam teolojisine gel yada gurulara git. eğer karma yapmaya kalkıyorsan yeni bir rasyonel temel yarat kendine. Allahı bilmek diye birşey olamaz. bunu diyen yalan söyler. yüksek iman ve takva sarsılmaz inanç başka bilmek başka. bilmek demek imanın çöküşü demektir.iman çökersede ona bağlı herşey çöker. İmanın rasyonel temeli peygambere inanmaktır. inanmak diyorum bak. Allahı bildiğini iddia eden birinin peygambere ihtiyacı kalmaz. (peygambere inanmakla ilgili ayetleri hatırla).. ha iman ettikten sonra Allahı bilmekten bahsediyorsan gene olmaz Allahı sana bildiren peygamberdir...çelişkiyi anlatabildim umarım..

Asıl senin kafan iyice karışmış anlaşılan ayrıca bana gurulardan bahseden sensin ben değil. Haklısın bu yazdıklarım Ezoterik yorumlar ve konuyu bilmeyen icin çok anlamsız görünüyor olabilir. Neyse Quantum'un yorumunu beğendiğine göre sorun yok demektir çünku ben de beğendim☺
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Asıl senin kafan iyice karışmış anlaşılan ayrıca bana gurulardan bahseden sensin ben değil. Haklısın bu yazdıklarım Ezoterik yorumlar ve konuyu bilmeyen icin çok anlamsız görünüyor olabilir. Neyse Quantum'un yorumunu beğendiğine göre sorun yok demektir çünku ben de beğendim☺

bak burda 5 sayfa sohbet var. ben gurulara hiçbir zaman inanmadım.Sanalmaniki kırmamak için fazla sert ifadeler kullanmadım ama yeterince eleştirim var burda. bahsettiysem olumsuz anlamdaydı. bunu iyi ifade edemedimse kusuruma bakma.

http://www.felsefe.net/serbest-kursu/74460-ben-o%27yum-maharaj-uzerine-sohbet.html
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bak burda 5 sayfa sohbet var. ben gurulara hiçbir zaman inanmadım.Sanalmaniki kırmamak için fazla sert ifadeler kullanmadım ama yeterince eleştirim var burda. bahsettiysem olumsuz anlamdaydı. bunu iyi ifade edemedimse kusuruma bakma.

http://www.felsefe.net/serbest-kursu/74460-ben-o%27yum-maharaj-uzerine-sohbet.html

Yazımı beğendiğiniz için teşekkür ederim.Ancak şu insan beyni konusunda benim de söyleyecek bişeylerim var.İnsan beyninin mutlaka bir kimyası olduğunu biliyoruz.Ancak fiziği de vardır.Belki de bizi ilgilendiren kimyasından çok fiziği olmalıdır.

İnsan beyni 12 volt elektrik enerjisiyle çalışan bir biyolojik makinedir.100 milyar nöron arasında bir elektrik akışı vardır.Elektrik dediğimiz şey de elektronların hareketidir.O zaman insan beynindeki faaliyetlerin sorumlusu elektrondur diyebiliriz.Peki bu elektron denen şey nedir dersek , o zaman kuantum fiziğine girmemiz gereklidir.Kuantum fiziği , fiziğin bitip de metafiziğin başladığı , madde ile madde ötesinin keşistiği , determinizmin bitip indeterminizmin başladığı , akıl , mantık ve bilimsel yöntemlerle açıklayamadığımız , farklı fizik kanunlarının var olduğu noktadır.Mesela kuantum fiziğine göre bir elektron aynı anda hem şurda , hem burda olabilir.Hem sağa hem sola dönebilir.Hem vardır hem yoktur.Kuantum fiziğinde 3 ncü halin imkansızlığı çöker , dolayısıyla mantık çöker.Bir şey ya vardır ya da yoktur.3 ncü hal imkansızdır.Hem var hem yok olamaz.Ancak kuantum fiziğinde 3 ncü hal mümkündür.

Ayrıca Kuantum fiziğinde dolanıklık diye birşey vardır.Mesela bir foton , belli bir prizmadan geçirildiğinde , daha az eş enerjili iki fotona bölünür.Bu fotonlardan biri bi tarafa , diğeri başka tarafa gittiğinde , birbirlerinden milyarlarca ışık yılı uzağa gitseler bile , eğer birine dokunursan , diğeri evrenin diğer ucunda bile olsa , zamandan bağımsız olarak diğeri de telepatik bağ kurarak etkilenir.Yani aslında bizim iki farklı foton olarak gördüğümüz aslında tek bir fotondur.Bizim farklı iki foton olarak gördüğümüz , aslında tek bir fotonun , bizim 3 boyutlu uzayımızdaki 2 farklı izdüşümüdür.Kuran-ı Kerim'de belirtildiği gibi her şey eş olarak yaratılmıştır.Büyük patlama anında , tüm madde eş olarak yaratılmıştır.Bizim gözlemlediğimiz uzaya saçılmış madde bir bütünün parçalarıdır.Kuantum fiziği bize hepimizin eşleri olduğunu söyler.Bizi oluşturan her parçacığın eşleri şu anda evrenin başka bir tarafında mevcuttur.

İşte insan beyninin çalışma prensibi hakkında ne bilip ne bilmediğimizi sorgularsak , cevap kocaman bir hiçtir.Evet , bugüne kadar insan beyninin nasıl çalıştığına dair en ufak bir teorimiz bile yoktur.

İntel firmasında uzun yıllar çalışmış bir programcı olan Jeff Hawkins , heralde belli bir doyuma ulaşmış olacak ki , kendini başka bir ideale adamış ve beynin programını yapmaya karar vermiş.Ancak çok farklı bir yaklaşımla bunu yapmak istemiş.O güne kadar yapay zeka programcıları , bilgisayarın başına oturup yapay zeka yapmaya uğraşıyolarmış.Ancak ben beynin nasıl çalıştığını bilmeden i onu nasıl programlıyabilirim demiş ve soluğu , beyin çalışmaları konusunda dünyanın en önde gelen üniversitesinde almış.Yapay zeka yapmak istediğini söylediğinde kendisine bir bilgisayara oturmasını tavsiye etmişler.Ancak o beyin hakkında teorik olarak çalışmak istediğini söylemiş.Ancak aldığı cevap onu şok etmiş.Beyin üzerine teorik olarak çalışamazsın.Çünkü bugüne kadar dünya üzerinde beynin çalışma prensibi ile ilgili en ufak bir teori üretilmemiş.

İnsan beynindeki 100 milyar nöron arasında 12 voltluk bir elektron akışı oluyor , bunu biliyoruz.Ancak ne olup bittiğini , nasıl bir çalışma sistemi olduğunu bilmiyoruz.Oysaki bir bilgisayar işlemcisinde olan olay gayet basittir.Milyonlarca transistöre elektrik akımı gelir.Eğer transistöre akım geliyosa , transistör devreden akım geçmesine izin verir.1'ler ve 0'lar bu şekilde oluşur.Ancak insan beyninde transistörler yoktur.Onun yerine Nöronlar vardır ve biz nöronların çalışma sistemleri hakkında bir bilgiye sahip değiliz.Elbette bir takım kimyasal ve elektriksel faaliyetlerin olduğunu biliyoruz.Ancak nasıl işlem gerçekleşiyor , hiçbir bilgimiz yok.

Biz bir elektron üzerinde işlem yaptığımız zaman , onun farklı değerleri aynı anda alabileceğini biliyoruz.Bir bilgisayar biti ya 1'dir ya da 0'dır.Başka bir değer alamaz.Ancak elektron hem 1 hem de 0 olabilir.Kuantum bilgisayarları bu gerçekliği kullanarak çok yüksek işlem güçlerine sahip olabilirler.Normal bir bilgisayar , bir labirent problemini çözerken , önce başlangıç noktasından bir yol dener.Eğer yol çıkmaza girerse başa dönüp başka bir yolu dener.Sonunda tüm yolları deneyerek çıkışı bulur.Ancak bir kuantum bilgisayarı tek tek deneme yapmak zorunda değildir.O aynı anda 1 nci yolu , 2 nci yolu , 3 ncü yolu ....... sayısız denemeyi bir seferde yapabilir.İşte bu da bize müthiş büyük bir işlem gücü kazandırır.Ancak sorun şudur ki , bugüne kadar bir kuantum bilgisayarı yapılabilmiş değildir.Google firmasının kuantum bilgisayarı yapımı için büyük bir bütçe ayırdığını biliyoruz.Eğer başarılırsa , dünyada çok şey değişebilir.Şu anki bilgisayar işlemcilerinin gücünün milyonlarca katı hızda işlem güçlerine ulaşılabilir.İnsan beyninin müthiş hızlı işlem gücünün açıklaması da , insan beyninin kuantum fiziğiyle açıklanmasıyla mümkün olabilir.Artık bilim adamları insan beynini açıklamak için kuantum fiziğinden faydalanmak gerektiği konusunda hemfikir.Beyni açıklamak için Nörokuantum'da ileri gitmemiz lazım.

Beyinle ilgili bir başka sıkıntı ise , beynin hafızaya kaydetme şekli ile ilgilidir.Bir bilgisayara kayıt yapmak istediğimizde , örneğin bir fotoğrafı Harddiske atmak istediğimizde , bilgisayar harddiskin ilgili bölümüne , bilgiyi 1'ler ve 0'lar şeklinde kaydeder.Kısa çizgi 0 , uzun çizgi 1 demektir.Yani ortada bir fiziksel kayıt sistemi vardır.Fakat insan beyninde böyle bişey yoktur.

Bilim adamları beynin bilgiyi nereye kaydettiğini bulmak için fareler üzerinde deney yaptılar.Bir fare , bir labirent içerisinde , peynirin yolunu bir kere bulduktan sonra beynine kaydeder.O fareyi tekrar labirente koyduğunuzda , beynine kaydettiği yolu kullanarak peyniri şaşırmadan bulur.Bilim adamları hayvanseverleri kızdıracak derecede fare telef etmek pahasına , yolu öğrenen farelerin beyinlerinden bazı parçaları kesip , fareleri tekrar labirente koydular.Ancak bilim adamları farelerin beyinlerinin neresini keserlerse kessinler , fareler tek seferde peynirin yolunu buldu.Bu deneyden çıkarılacak sonuç , bilgi beynin belli bir bölümüne kaydedilmez , tüm beyne yayılır.

Gerçekten de , beyin travması geçirip hafızasını kaybedeb hastalarda görülmüştür ki , hafıza kaybı belli bir bilgiye karşılık gelecek şekilde değil , tüm bilincin bulanıklaşması şeklinde olur.Mesela beyninin bir kısmı hasar görmüş insan , kalkıp da alfabenin ilk 3 harfini unutmaz.Tüm alfabeyi karıştırır.Travma ve beyin hasarı geçiren hastalarda görülmüştür ki , bilgi ve hafıza kaybı genel bulanıklaşma şeklinde olur.CD'ye fotoğraf kaydedip , 300'ncü fotoğrafın kaydedildiği kısımda ufacık bir çizik meydana gelse , o fotoğrafın bilgisi bozulur , ancak diğer fotoğrafların bilgisine bişey olmaz.Bu fiziksel bir kayıt olduğu için böyledir.Eğer insan beyni de fiziksel bir kayıt sistemine sahip olsaydı , beyin hasarı oluşmuş insanlar , alfabenin ilk 3 harfini unutup , diğerlerini hatırlamak gibi durumlarla karşılaşırdı.Ancak beyin bilgiyi tamamına yayarak kaydeder.Fiziksel bir kayıt sistemi yoktur.

Görüldüğü üzere insan beyninin çalışma prensibini , şu anki kimya ve fizik bilgimizle açıklamak mümkün değildir.Ancak fizik biliminin bize gösterdiği , düşüncenin maddeyle açıklanamıyacağı ve madde ötesine geçerek kuantum fiziğinden faydalanmamız gerektiğidir.Beynin çalışma prensibiyle ilgili şu anki genel görüş , düşüncenin ve hafızanın , nöronlarda patlayan elektronların yarattığı kuantum dalgalanmalarıyla açıklanabileceği görüşüdür.Artık beynin çalışma prensibinin , maddeci bakış açısıyla açıklanamıyacağı ortaya çıkmıştır.Kuantum dalgalanmaları bizim boyutumuzu aşan , çok boyutlu evrenin dokusunu oluşturan , kuantum alanlarında meydana gelir.Artık biliyoruz ki bizim beynimizin içinde gerçekleşen düşünceyi 3 boyutlu maddi alemimize hapsedemeyiz.Düşünce ve benliğimizin 3 boyutlu maddi alemi aşan , maddiyattan öte bir enerji olduğunu biliyoruz.Kuantum fiziğiyle birlikte düşünceye maddi bir varlık gözüyle bakamayız.Düşünce maddiyatı aşan bir enerji çeşididir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bilgi tüm beyne mi yayılıyor yoksa "ortak bilinç" alanında toplanıp genele mi yayılıyor?

"100 Maymun Deneyi"ni biliyorsunuzdur. Kuma bulanmış patatesi yıkayıp yemeye başlayan 100. maymundan sonra birbirinden kilometrelerce uzaklıktaki maymunlar da aynı şekilde patateslerini yıkayıp, yemeye başlıyorlar. Bu da bilginin(herşey enerji olduğu gibi bilgi de enerjidir)ortak bir alanda toplanıp yayıldığına işaret ediyor. Olumlu düşüncenin olumluyu olumsuzun da olumsuzu tetiklemesi gibi.
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bilgi tüm beyne mi yayılıyor yoksa "ortak bilinç" alanında toplanıp genele mi yayılıyor?

"100 Maymun Deneyi"ni biliyorsunuzdur. Kuma bulanmış patatesi yıkayıp yemeye başlayan 100. maymundan sonra birbirinden kilometrelerce uzaklıktaki maymunlar da aynı şekilde patateslerini yıkayıp, yemeye başlıyorlar. Bu da bilginin(herşey enerji olduğu gibi bilgi de enerjidir)ortak bir alanda toplanıp yayıldığına işaret ediyor. Olumlu düşüncenin olumluyu olumsuzun da olumsuzu tetiklemesi gibi.

Geçenlerde belgesel izliyodum.Hem de Nat Geo idi galiba büyük ihtimal.Dandik bir kanal değildi yani.Adamlar dünya üzerindeki değişik enerji yoğunluklarını ölçebildiklerini söylüyolardı.Mesela 11 Eylül saldırılarında Amerikada büyük bir toplumsal travma yaşanmıştı.Adamlar bu tür toplumsal olayların yarattığı enerjiyi ölçebiliyolarmış.Mesela Amerikada başkanlık seçimi olacağı zaman yaşanan büyük enerji dalgalanması ölçülebiliyomuş.

Japon bilim adamı Masaru Emoto'nun çalışmaları da çok ilginç.Suya değişik duygularla yüklenildiğinde kristalleşmelerdeki farklılığı keşfetmiş.Düşünce gücünü biz aslında gereğinden fazla küçümsüyoruz.Eskiden şamanist rahipler , hastanın başında davul çalar , kötü ruhları kovarlarmış.Modern çağa girdiğimizde biz bunları ilkellik olarak değerledirmeye başladık.Ancak bilimde ileri gittikçe , materyalizmeden gitgide uzaklaşıp , enerji boyutuna yaklaşıyoruz.Dünyaya bakış açımız gittikçe değişiyo.Kuantum fiziğiyle birlikte maddi alemin ötesine adım atmaya başladık.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
tanrının rahat bırakılması gerektiğini düşünürüm... (başlığa cevap olsun, diye...)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
tanrının rahat bırakılması gerektiğini düşünürüm... (başlığa cevap olsun, diye...)

Bunu ancak bir Tanrının varolmadığına kati biçimde inananlar yapabilir. veya Tanrıya tam manası ile teslim olanlar...herkese göre değil yani..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
tanrıyı tartışmak, insan için vazgeçilmez (yahut çok çekici) olabilir... ama tanrı, eğer varsa birdir, kesindir, mutlaktır, tamdır, değişmez (ve dolayısıyla gelişmez)dir; bu nitelikler taşınmadan tanrı olunmaz; ama eğer bu nitelikler taşınıyorsa, herhangi bir tartışma kabul edilmez... tanrı, olduğu yerde, eylemsiz ve dingin biçimde rahat bırakılmalıdır... insan, kendi sorunlarını kendisi çözmelidir...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
tanrıyı tartışmak, insan için vazgeçilmez (yahut çok çekici) olabilir... ama tanrı, eğer varsa birdir, kesindir, mutlaktır, tamdır, değişmez (ve dolayısıyla gelişmez)dir; bu nitelikler taşınmadan tanrı olunmaz; ama eğer bu nitelikler taşınıyorsa, herhangi bir tartışma kabul edilmez... tanrı, olduğu yerde, eylemsiz ve dingin biçimde rahat bırakılmalıdır... insan, kendi sorunlarını kendisi çözmelidir...

ee ama biz tartışabiliyoruz. bu dediklerinizden tartışabiliyorsak Tanrı yoktur gibi bir sonuç bile çıkabilir.ama yanlış önerme. teslimiyet imanın öğelerinden biridir doğru ama günahta insanın ögelerinden biri. insan günah işleyebiliyorsa Tanrıyıda tartışır. günah olgusu teolojide varken yazdıklarınız geçersizdir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
ben, tanrının rahat bırakması gerektiğini, kendi açımdan öne sürüyorum... sizler, elbette tartışmaya devam edebilirsiniz...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bu soru üstüme üstüme geliyor, bunu görüyorum;
karşıdan yükselmiş bulutlar gibi

varlığımı nasıl hissettiğimi ifade etmeliyim ve bu zor sözler bütünü

umarız Tanrı güzel bi şeyler yaparsa seviniriz
güldürücüdür ve bir komedyen olan atası da öyle;

(Tanrıyı nasıl pişman ettiğimi anlatıyorum size; yo bunu sonradan girdim yumuşasın diye, öyle)

Tanrının atası kendinin doğurduğu bir seyyah
Atasız Tanrı ve başsız Tanrı üzüntüden ve sıkıntıdan kendine bir geçmiş ve Ata tasarladı ve bunu unutturdu kendine

Zamanları birbirine kattı ve ayrıştırdı-unuttu-
- böldü bölümledi
Önceyi sonra ve sonrayı önce tuttu
birden oldu bunlar ve bu olanlar;

Tanrının atına binmiş seyyah yolda yürüdü ve çöle baktı

Tanrının neden bir ataya ihtiyacı var dı?
yoktu?
siz olsaydınız yaratmaz mıydınız?
soru ; Tanrı kendi atasını yaratabilir mi?
Tanrı kendine bir ata -önceki tanrı yaratır mı? yaratabilir mi? neden yaratsın?
siz olsaydınız yaratmaz mıydınız?
muziplik neden olsun canım-işi gücü bu muzip tanrı

Tanrı kendinden önceki tanrıdan çok şey öğrenmişti, Oysa onu da kendi yaratmıştı/öğretmişti;

Bir Tanrıdan Tanrılık öğrenen Tanrı;
Tanrı bildiği her şeyi Atasına öğretti
Sonra döndü çocuk oldu ve yeniden başladı;
Sonra hatırladığında pişman oldu
Sonra döndü Atasını pişman etti -oysa atası yoktu

(yazasım tuttu buraya kapatıp yeniden açıp duruyorum;)

Tanrı çocuk olduğunda neler mi oldu?
büyüdü ve yürüdü ve koştu ve yemyeşil çimenler oldu
Tanrı çocuk olmayı keşfettiğinde olanlar oldu

Tanrı neden Atasını bir komedyen yarattı?

Tanrı herşeyi yaratabilir atasını neden yaratmasın, tanrıma sınır koyma

Tanrı bulunamaz kadar Ata yarattı kendine ve geçmiş ve sonra o geçmişin içinde kayboldu ve nereden çıkılacağını bilemez çünkü çıkış yoktur; Çıkış gizledi kendinden çünkü,
Tanrı yaratmıştır bir kere ve oynar; Tanrı en güzel oyuncudur;

Tanrı koşarken birden Tanrı olur ve tanrı olduğunu hatırlar ve birden unutur sonra ve unuttuğunu hatırlamaz ve hatırladığını unutmaz olur sonra;
Tanrı kendine sınır koymaz; Tanrı büyük değildir- Büyüklük kompleksi yoktur onun-egosu
ve neyi isterse o kadar yaratır; Sonsuz gizlem yaratır Tanrı
ve Evrene dolduralamaz büyüklüklerle ölçülemeyecek yıllar kadar sürelerde çözer ve çözdüğünde zaten başka bir gizemin içindedir o;

hatırlar unutur tanrı ;
hatırlama zamanı hatırlama zamanıdır ve unutma zamanı ; karışmaz;
Tanrının işine karışmaz;
Tanrı kendi işine karışır mı? karışmaz- Planlamıştır hepsini; bilmez bilir-bilir bilmez ; yapar olur; ne yaparsa iyi yapar; kusursuz yapar;
Bunların hepsi tanrıda en çok var;

tanrı uçarken görün bir sizde gök onunla birlikte hareket eder ve yüzer; ve havada uçar ve yer kanatlanır
Tanrı uçarken ;

Tanrı üzülürse hiç olur; sevinirse çocuk olur;
Tanrı gider üçmilyar yıl hiçte dinlenir geçer hepsi; Döndüğünde beşbin yıl geçmiş gibi olur, Bi bakarsın zaman silinir kısalır-yıllar ölçülmez olur; Tanrı bunları hep sever yapar; Tanrı eğlendir ve eğlencelidir tanrı; çook;

Tanrı çocuk yapar ve döner sonra çocukla oyun oynar ve çocuk olduğunu ve tanrı olduğunu unutur ve ne isterse ; kim karışsın;
kendi bile karışmaz kendine bazen serbest

Tanrı bir müziği patlatabilir ve bir sesi; Ve tanrı sıkılırsa sıkılmayı silebilir ve yeniden yapabilir

Ve Tanrı eğer eline neşe verirsen neşeyi tutar sıkar ve ateşışığı çıkana kadar bekler
Tanrı ölçebilir canım;
Neşe katsayısını artırabilir ve sonsuz patlama

ben ne yapıyordum ki?
ne anlatmaya;
hangisi daha iyi düşünüyorum da -o günkü sanal iyi -o sanal iyi;
yani bu sanal iyi ise bu sanal dönüş mü?
iyi en sevdiğim sanal bu
o olmak-evet o olmak;

çok konuşur-boş konuşur;
hımm

---
arkada sezin yüklü /iş yüklü başka bulutlar -ufuklar uçuyor ve açık art ufuk/geri ufuk
bu kaç kişiye niye oluyor nasıl neden

okurken de ilk postta ilgi? soruldu şimdi?
ilk postta gördüklerimi olanları bileşimi gökyüzü anlatsın;

-
hala bunu anlamaya çalışıp duruyorum;

neşem iyiydi o zaman ki fikrim bu kadar bölünmemişti

bunu yazdım çektim gittim;
ne yazsam olmayacak en iyisi ben kaçar daha fazla zehirlenmeden

---

-çakışım deneyimlenmişti sormanın büyüsünde-7

sorunun tazeliğinin ve içtenliğinin büyüsü hissedimi (bura ya da başka bi yer ama-ilgililik duyma tam)
hala burayı nasıl okuduğumu anlatamam- (5B diyeceğim onun için; ufukları) bir geniş zaman-bir gelecek zaman -bir yıldız gökyüzü zamanı bunu anlatamam -deneyemem bunu,

bizi buluşturan bu erdem gökyüzleri adına
buradaki sıcağı hatırlıyorum -burada olanı imliyorum;
kelimelerimi öyle dolaştırsam da burda neden durup dinlendiğimi ve baktığımı/bakıştığımı hatırlıyorum
düşüncelerimin- imini -arka planını
orda ne gördüğümü görüyorum-
bu postun ilk başlığını okursam orda ne sezdiğimi ve onu buraya yazamadığımı;
orda ne gördüğümü;
tam şu an ben bu posta geldiğimde durup ne olduğunu -ne hissettiğimi -öyle im;

yazdığım kelimelerin sefaletine rağmen, duygu durumumu ve aslında yapmaya çalıştığım şeyi ve şimdi burdan yazınımın yarım piyano çalışını şimdi görüyor ve tam öyle hatırlıyorum
ne yaptığımı
anlamıyorum ve

post üzerime değil hatta nerdeyse içime bakışıma yürüyor ;
başka bir alan-tanımlanmıyor-
 
L

lamei

Ziyaretçi
Tanrıyı flan bilmem,
Tek olan Allah var.

Beni seven , kollayan,
her şeyden vazgeçip gidecekken yüreğimden tutup bırakmayan..
Beni müslüman kardeşlerimle destekleyen.
Maddiyat yok, samimiyet samimiyet..

Ne güzel bi duygu O'nu hissetmek,
bu duyguyu tatmayan ,,
vallahi vallahi vallahi dünyanın en zavallı en fakir insanı.

Bizleri karanlıklardan aydınlığa çıkaran Rabbimize hamd olsun.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst