Susmak mı, konuşmak mı?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde mavimor tarafından oluşturulan Susmak mı, konuşmak mı? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 49,344 kez görüntülenmiş, 287 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Susmak mı, konuşmak mı?
Konbuyu başlatan mavimor
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Serçe
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Atasözleri öyledir ama muhtemelen dünyanın en "geveze" sidir yurdum insanı..Her ortamda/zamanda durmadan konuşur.Cep telefonunu bir organıymışçasına benimser..Konuşma tarifelerine has bir "reklam sektörü" bile yaratmıştır.Önemli olan, - söylediğiniz gibi-konuşulanların bir fikir/düşünce/bilgi ürünü olup olmadığıdır.."Konuşan Türkiye," "Düşüncelerini paylaşan Türkiye" olduğunda, bu ;takdire şayan olacaktır.Kim bilir ne zaman..

"Sade ses ve şiddet dolusun!Hiç bir anlamın yok.." (W.Shakespeare 'den..)

Bizde bir deyim vardir "bos konusmak/havadan sudan konusmak." Iste senin dedigin yurdum insaninin yaptigi budur ve genelde "dedikodu, cekememezlik, sikayet, gammazlik, dirdir v.s." icerir.

Ayrica "konusmak icin konusmak ve birsey soyluyor olmak" da bir aliskanliktir. Mesela bir kisi toplumsal bir ortamda bir konuda birine akil danismak, ya da tavsiye almak v.s. icin bir konu acmaya gorsun. Basta o iki kisinin bu konudaki baslangici ihlal edilir, herkes kendince sorunu olana "yardim etmek, yol gostermek" icin bilir bilmez, olur olmaz ve kendince "falancanin da boyle durumu vardi da, o soyle yapmisti" temelli lafa karisir. Kimse "bu konu benim konum degil, bildigim bir konu degil, ben karismayayim, yardim benden istenmedi v.s." temelli bir dusunce uretmez ve laf ebeligi ve lafazanlik girla gider. Ayrica ilginc bir "yer yapmislik" hakimdir. Mesela bazilari "banasorulan her seye cevap vermeliyim, herseyi bildigimi gostermeliyim" temelli bir algi icindedir.

Bu da "Ali abiye soralim, o her seyi bilir" temelli bir yanlis yonlendirici ve bilgilendirici durum yaratir. Cunku "Ali abi" bazi seyleri bilmese bile, bilir gibi anlatir ve "yigitligine, gururuna v.s. laf getirmez"

Demekki bir yerde susmak, bilmedigin zaman konusmamak anlamini tasir. Ama bu durum "Ali abi" gibiler icin gecerli degildir.

Ayrica ilginc bir yakistirim da meslek yakistirimidir. Teyzemin eli agriyordur ve bir kisinin doktor oldugunu ogrenmistir. Doktorun "Ben cerrahim,elden anlamam" v.s. temelli aciklamasini teyzem algilayamaz. Cunku teyzeme gore "doktor doktordur ve her doktor da vucut ile ilgili herseyi bilir."
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
susmak arkadaş! susana sorulacak tek soru var neden susuyorsun:) konuşana ise OOooo O..yani sus ki muhalefet olamasınlar sessizliği dinle,dinlen:) biraz yorgunum bu cevap işime gelidiği için verilmiştir:) sorgulama arkadaş ya ! aaa !! susmadık yazdık kendimzile çeliştik haberimiz yok iyi mi:) düşünceler sessizdirler ama sezsizliği bozarlar..bu lafı biryerden mi duydum aha şimdi ben mi uydurdum inanın bimiyorum:) sanırım uydurdum yada esinlendim ama güsel oldu sanki:)
 

barış

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2011
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Önemli olan susmak veya konuşmak değil. Önemli olan kafanda da olsa ne konuştuğundur! bunu sakın unutma!..
 

volkan32

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ara 2011
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
eğer konuşurken yanlış kelimeler kullanıp yanlış düşüncelere yol açıyorsanız susmak en iyisi olabilir ama bilinçli bir şekilde kullanıyorsanız o zaman konuşmakta haklısınız
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
"Kişi dilinin altında gizlidir; Konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız." hz Ali
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Anladım ki susmak bir cüsse işi...
Derin denizlerin işi...
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor..
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar…

Derin denizlerin sükutu büyüler beni.
İçimi bir heybet hissi kaplar.
Benliğimi hasret duyguları istila eder.
Kalbim ürperlerle dolar.
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana.
Göklerin suskunlugu da öyle. Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep.
Sükut her zaman daha manalı, daha derindir.

Kalbe sözden cok sükuttan manalar akar.
İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı.
Insanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konusacaklardı.
Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı.
Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır.
Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır.
Sözü ise ancak bir zaruret..

Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan.
Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım.
Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum.
Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu.
O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:

Gittim, gittim, denizin,
Sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin!
Diye ona yalvardım
Bir çılgin vesvesede,
Içim didiklense de,
Olaydım o cüssede,
O’nun gibi susardım..

Gercekten de öyle olmustu. Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım.
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi.
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor.
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar..
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor.
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.

Şems-i Tebrizî
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
ruh fakirliği...

"Ve inat tüm acılara
Aşığım bu çılgın dünyaya hala."

Herman HESSE’in bir şiirinden iki satırla ile size bir kerelik döneyim dedim yeni yıldan önce…
Çünkü yeni yıldan sonra çok uzaklara gitmek için aranızdan uzun bir süre ayrılacağım. Gittiğim yerden size erişebilir miyim bilmiyorum ama her yolu denerim…
“Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa,
O yerde güneş batıyor demektir.”
Diyor Konfıcyus
Bilinmeyen bir kentin kapısında, yarın ne olacağını bilmediğim bir zamanda bekler gibiyim…
Gözlerim yeşilin, mavinin tonlarını görse de; kalbim o tonlarda ki yumuşaklığı yakalayamıyor…
Konuşmak mı gerekiyor, susmak mı seçim yapamıyorum!
İçimdeki anarşist taraf konuşayım, dökeyim içimi diyor hatta vurayım, kırayım! Sonra diğer munis kedi taraf “gerek yok değmez, boşuna! Sen daha çok kanarsın” diyor.
“Pardon” hata yaptım de gitsin...

Camdan dışarı bakıyorum, sokaktaki yapraksız ağaçlar, karşımdaki kiremitlerin rengi, soğuk güneşin parıltısı altında sanki şaka gibi selamlıyor; adeta onlarca yaş yaşlanmış ela gözlerimdeki çocuk ruhları…
Kıskançlık damlatıyor bir an içime, onlar gibi dallarım olsun istiyorum bir an. Bahar gelince yine yapraklarımın çıkacağını bileyim ve böyle yapraksız üşümeyim istiyorum…
Yüreğimdeki mavi kuş şarkı söylemeğe başlar mı yeniden?
İnsanın yüreğindeki kuş umut olabilir, aşk, mutluluk, sevinç olabilir. İnanç, düşünce, barış olabilir, bir dürtü, bir değişimin müjdecisi olabilir… Hatta acının başka bir tezahürü de olabilir… Yeter ki ölmesin, canlı kalsın şarkı söylesin…
Aslında, hem bir yolun sonundayız, hem de yeni bir yolun başlangıcında.
Kim bilir belki hiçbir zaman bu yeni yolu kavrayamayacaktır; hiç kimse, hep o eski yol sürüp gidecektir.
Ama bu olası mı?
Hayır değil. Yoksa sanat olmazdı. Yalnız sanat değil bilimde olmazdı.
Yeni yollar, karanlığın içinde ışık, çözümsüzlüklere çözüm arayan yokları var edendir sanatçı.
Yaşamın içindeki gerçeği bulup çıkarandır.
Gözler önüne serendir.
“Sanat var olmasaydı” diyor Bernard Shaw, “Gerçeğin kabalığı, katlanılmaz kılardı dünyayı…”
Gerçeğin kalabalığı hoyratlığı, acımasızlığı… Gerçeğin şiddeti… Gerçeğin yozluğu… Gerçek olmayanın gerçek gibi gösterilmesi, yalanın gerçek yerine konması…
Doğrudur, katlanılmaz kılardı dünyayı!
“Plastik sanatlar, hiçbir zaman dünyayı görmekten doğmaz, dünyayı yapmaktan doğar.” Der Malraux…
“Neyi arıyorsan sen, O’sundur” der Mevlana...
“Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...”
Aradığımız hep güzellikler olmalı, doğruluk ve dürüstlükle birlikte...
Ne dersiniz susmak mı gerekiyor?
Düşünce ile sözcük arasındayım aslında

Ya sanatı şeytanlıkları ile perdelemeye çalışanlar ki bu tür insancıklar internetin bu kadar yaygınlaşması ile birlikte ne kadar çoğaldılar, sanki ekmeklerine yağ sürüldü
Adeta bir örümcek ağı gibi yayıldılar
Bu sefer kendi şiirimden bir kıta geliyor aklıma
“ipekten tuzaklar kuran
örümcek misali;
duyguları, ruhları ağları örmekse yaşam…
ne gariptir ki
zehri en fazla olan
en parlak ağı dokur her zaman”
Misali şiirlerine malzeme bulabilmek için insanlıktan çıkanlar yüzünden şiirden edebiyattan mı nefret etmek gerekiyor.
Bilgisayar başlarında yıkıntı olarak oturanlar o kadar çok ki ve o yıkıntıdaki kötülükleri bulaştırmak için arananlar... Varları yok ederek, YOK u severek ve ancak yoktan faydalanarak şiir veya yazı yazanlar…
Bilgisayarın ardında yatan ruh fakirliğinin eseri . Ve ne yazık ki fakirliğin en kötü türü de ruh fakirliği…
Ve yine ne yazık ki bu ağlara da çoğu zaman ruhları ve kalpleri temiz kelebekler takılıyor…
Tabii kelebekler çok narin görünse de aslında çok güçlüdür… Belki bir gün yaşarlar ama o bir gün sonsuz gibi görünür onlara…
Örümcekler ise ağlarına bağlı olarak ve yiyebilecekleri sineklere bağımlı olarak yaşarlar…
Kelebekler ise özgürdür iki silkelenmeyle kanatlarını pislikten kurtarır ve çiçeklerin dünyasına geri uçarlar…

Hayatta inatla dik durmayı başarabilmek ve eksilmeden inatla artmaktır önemli olan...
Var olanların, elde edinceye kadar peşinde koşulanların ve benim diyebildiklerimizin değerini bilmek, hak ettikleri değerleri dürüstçe vermek yürekle yok etmeden var etmek, içimizdeki ve gözlerimizdeki çocukla, büyüyerek elimizdeki değerlerle yaşayıp üretmesini öğrenmek bu kadar mı zor? Emekle aşkı sevgi haline getirmeden, heyecanı mı bitti! diye düşünmek en kolayı, en korkakçası, en aşşağılığı değil mi ? İnsan olan insan nasıl bakar aynada gözlerine, nasıl bakar ellerine, nasıl söz geçirir yüreğine...
Bu gün yine güzel yeğenim “ Sevgi aşktan daha olgundur, aşk sevginin çocukluğudur” diye epey büyük bir laf etti sonrada bunu bir yere yaz demeyi de ihmal etmedi tabii…
Doğru aslında “ben seni içimdeki çocukla, çocuklar gibi seviyorum, beni büyütme” diyenlere inat bu şiir de ondan...
sen hep çocuk kal/ büyüme/ emi
güzel bir şey yaptığını sanarak
tozun pisin içinde hep çocuk kalarak
sen hep çocuk kal / emi

büyütme aşkını
büyütme ki! sevgi olmasın
demlenip bir köşede/ mis gibi kokmasın
sen hep çocuk kal
yuvarlan çamurlarda
ve
çocuk/luk/la/rın dan yorgun düştüğün akşamlarda
yatağında yorgun bitkin sızıp kaldığında
sarılacak tek şeyin
bir kirli oyuncak ayı olacak!
unutma!
çünkü sevgilim
sevgi büyüklerin işidir…
Evet! Dostlar biriktirmişim içimde
Ne diyordu Nazım Usta…
“…Mesele esir düşmekte değil
Teslim olmamakta bütün mesele.”
Teslim alınmamak ta esas mesele...

 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Söz gümüşse sukut altın derler.. Gerçekten öyle midir ?

''söz gümüşse sükut altındır'' diyenler, kendisinden başkasına söz hakkı -tabii buradaki söz anlamsız, boş gevezelik değildir- vermek istemeyenlerdir...eğer öyle olmasaydı, kendileri de bu sözün içeriğine/anlamına uygun davranıp, bu sözü(yani söz gümüşse sükut altındır, sözünü) söylemek için ağızlarını açmazlardı... yani gümüşü bırakıp altına yapışırlardı...
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Eski medeniyetimiz irfanlı ve faziletli bir "sükût" medeniyeti idi.
Boşa konuşulmaz, her tarakta bezi olan, her konuya bir hazır hutbesi bulunan ve şakayı abartıp malayani şeylerle uğraşanlar kınanırdı.

Ama bu özelliklerin çoğu bugün "genel kültür" olarak övünme vesilesi...
Söz insanın terazisidir,Fazlası ziyan, azı kârdır.

Az konuşan kınanmaz, üstelik itibarı çok olur.

Şaka, alay ve boş konuşmak, belâya yol açar.

Çok konuşmak dostluğu bozar, lüzumsuz konuşmak ayıpları açar, acı söyleyenden dostlar kaçar.

Eğer kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir!

Hikmeti konuşmakta değil, susmakta aramalıdır!

Susmak aklın süsü, cehaletin de örtüsüdür.


Tatlı dilli ve cömert elli olmak gerek!

Sükut, âlimin ziyneti, cahilin aybına da bir perdedir.

İbadet on kısımdır, dokuzu susmak, biri de kötü arkadaştan uzak durmaktır.

Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konuşan, gönüldeki hizmet cevherini boşaltır.

Az söz edeptir ve güzel amelleri korumaya sebeptir.

Kişi dilinin altında gizlidir,Sır saklayan murada erer.

Hayırlı söz keramet, sükut selamettir.

Dudak yumulur, susan kurtulur.

Yalan zayıflatır imanı, rezil eder insanı.

Dedikodu gıybettir, şiddetli bir âfettir.

Alay belki güldürür; ama kalbi öldürür.

Güzel söz sadaka, mahşere nafakadır.

Çok söz kalb katılaştırır, Hak'tan uzaklaştırır.

Çok gülmek ayıptır, ahiret için kayıptır.

Fazla şaka cahillik alameti, sükut et, istersen selameti.

Kişi lisanıyla olur insan,Kötü dili kendisine düşman, çok konuşan olur pişman.

Dil söylerse gönül susar, gönül susunca, dil zehir kusar.

Söz dinleyen âlim, susan sâlim olur.

Kimin azsa sözü, açılır kalb gözü.

Dil ederse istirahat, kalb eder rahat.

Çok konuşan gaf eder, vakti israf eder.

Dilini hep tutan çok fayda sağlar, dilini tutmayan yarın çok ağlar.

Dil yarası ok yarasından acıdır.

Akıllı, bildiğini süzer de söyler, deli söylediğini bilmez.

Bilmem demek ilmin yarısıdır.

Kime sır söylersen onun kulu olursun.

Açıklanan sır yayılır muhakkak,

Sır saklayamayana denir ahmak.


ALINTIDIR
 

Nağme

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
26 Ara 2011
Mesajlar
16
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
- Hayatta inatla dik durmayı başarabilmek ve eksilmeden inatla artmaktır önemli olan...
Var olanların, elde edinceye kadar peşinde koşulanların ve benim diyebildiklerimizin değerini bilmek, hak ettikleri değerleri dürüstçe vermek yürekle yok etmeden var etmek, içimizdeki ve gözlerimizdeki çocukla, büyüyerek elimizdeki değerlerle yaşayıp üretmesini öğrenmek bu kadar mı zor?-

Bunu anlayan ve hissedebilen için asla zor değil.

Anlamayanın, duygudan uzak olanın karşısında susmak gerek çünkü; her söylediğinize anti bir sözle cevap vereceğini biliriz..
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
kişi dilinin ve elinin altında gizlidir,konuşturunuz ve ellerini çözünüz; ne kadar değer kazanabileceğini görür / anlarsınız...
sevgili dost,
yalan, dedikodu, iftira, demagoji, küfür de konuşmadan sayılıyor mu?

hırsızlık, cinayet, tecavüz, dayak, işkence de elle yapılanlardan sayılıyor mu?

elbette bunların karşıtları da var ve dilile elin güzellikleride bulunmaktadır. o sebeple karşı çıkışlarınızın haklı yönleri vardır. bu susmaya ve konuşmaya nereden baktığınızla ilgilidir, yahut hz Ali'nin nasıl baktığını anlamak gerekir. :)
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
sevgili dost,
yalan, dedikodu, iftira, demagoji, küfür de konuşmadan sayılıyor mu?

hırsızlık, cinayet, tecavüz, dayak, işkence de elle yapılanlardan sayılıyor mu?

elbette bunların karşıtları da var ve dilile elin güzellikleride bulunmaktadır. o sebeple karşı çıkışlarınızın haklı yönleri vardır. bu susmaya ve konuşmaya nereden baktığınızla ilgilidir, yahut hz Ali'nin nasıl baktığını anlamak gerekir. :)

ah be can dost,
hazreti alinin nasıl baktığını anlamak için önce onun nasıl bir ilmin kapısı olduğunu da anlamak gerektiğini söyleseydin keşke...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
söz, düşüncenin kendini dışa vurumudur,söze karşı olmak, düşünceye karşı olmaktır ve düşünceye karşı olmak; insana karşı olmaktır...
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
söz, düşüncenin kendini dışa vurumudur,söze karşı olmak, düşünceye karşı olmaktır ve düşünceye karşı olmak; insana karşı olmaktır...
söylemiştim nereden baktığınıza bağlı. verdiğim örnekler bu söylediklerinizin tersini savunduğumuzu anlatmışsa size, kendimizi yeterince ifade edememişiz ve başarısızız demektir. ;)

şimdi bu kadar söz başarısız olmuşsa susmak mı konuşmak mı?

dostlukla
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
söz, düşüncenin kendini dışa vurumudur,söze karşı olmak, düşünceye karşı olmaktır ve düşünceye karşı olmak; insana karşı olmaktır...

çok güzel...
şimdi,bu ifade karşısında aklımıza bir soru gelebilir?
söz düşüncenin dışa vurumu olduğuna göre,
halk arasında "düşüncesizlik" diye ifade edilen tavır ve davranışların söze döküldüğü anlar da karşı olduğumuz da durumumuz ne olacak?
o zamanda mı düşünceye ve insana karşı olmak ile suçlanacağız???
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
söylemiştim nereden baktığınıza bağlı. verdiğim örnekler bu söylediklerinizin tersini savunduğumuzu anlatmışsa size, kendimizi yeterince ifade edememişiz ve başarısızız demektir. ;)

şimdi bu kadar söz başarısız olmuşsa susmak mı konuşmak mı?

dostlukla

hani meşhur bir fıkra vardır; bir kaç kişiyi gözleri kapalı halde bir yere koymuşlar ve elleri ile dokundukları canlıyı tarif etmeleri istenmiş ve ortaya çok garip bir hal çıkmış; "fil", her elleyen tarafından farklı anlatılmaktadır,
şimdi düşünüyorum; acaba bizim yapmamız,gözlerimiz bağlı olarak ellerimizle algıladığımızı birbirimize kabul ettirmeye çalışmak mı? yoksa gözlerimizi açarak ellerimizle hissettiklerimizin ortak noktasını bulmak mı?

taktir sizin...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst