Sürü/leş/mek

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Sürü\/leş\/mek başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,370 kez görüntülenmiş, 55 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Sürü\/leş\/mek
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Taklit etmek “ben”lik üzerinde bir yabancılaşmaya neden olur; taklit edilen “ben”in yerine geçer. Taklit etmek, bire-bir benzeşme eğilimi taşır; genel benzeşme eğiliminden farklıdır. Genel benzeşme eğilimi canlı türleri arasında var-olan bir eğilimdir ve öğretiseldir. Bu eğilim bazı türler için iç-güdüsel olsa da hepsinin ortak paydası görsel ve işitsel ve kalıtsal olmalarıdır. Civcivin yemi gagalama taklidi, bebeğin sesleri benzeştirme eğilimi birer taklit etme süreçleri olarak göze çarparlar. Güdüsel benzeşme yönelimleri kısa sürede sonuçlarını yaratırlar. Ancak, belleksel benzeşme yönelimleri daha uzun zaman diliminde sonuçlarını doğurur. Bunun nedeni ise, belleksel benzeşme eğiliminin kişiselleştirilmesi olsa gerek. İnsan türünün her bebeğinin benzeşme gösterdiği eylem biçiminin farklı olması buna işaret etmektedir. Benzeşme eğiliminin içinde var-olunan sosyal çevre tarafından önemsenmesi, özendirilmesi, beğenilmesi kişilik oluşumunda kalıcı etkiler bırakır. Ve bu durum aynı zamanda sosyal çevreye uyum sağlamayı kolaylaştırır. Ancak, bununla sınırlı olduğu düşünülmemelidir. Benzeşmenin takdir edilmesi aynı zamanda/ve ayrıca tarihsel belleğin törpülenmesi, biçimlendirilmesidir. Benzeşmeyen tavırlara gösterilen tepkiler olgunlaşma sürecindeki kişide değişik kırılmalara ve yansımalara neden olur. Suyun akışına kendini bırakmak ile akışa karşı kulaç almak arasındaki devasa fark küçük yaşlardan kişi üzerinde etkilerini göstermekte olup bu şekilde algılanmalarını sağlamaktadır. Kendini olduğu gibi benimsetemeyen birey dışlanır. Toplumsal değer yargıları bireyin hangi çerçevede kendini gerçekleştirebileceğine dair bir hareket alanı yaratır; bu alanın sınırları toplumsal çitlerle çevrilidir. Bu çitleri aşmaya çalışan tüm bireyler öyle ya da böyle dikenler tarafından kanatılırlar. Kanatılmamak için “suya-sabuna-dokunmama” şeklinde bir genel-kanı oluşmaya başlar. Sürüleşmenin nedenlerinden biri demek ki, toplumsal değer yargılarıdır. O zaman denebilir ki, bir açıdan sürü, suya-sabuna-dokunmayan yığınların oluşturduğu bir topluluk/sayısal çokluktan başka bir şey değildir.
../.
 

rainbow64

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
331
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Bazen kendin olmaktan çok uzağa gitmek kadar kendinden yabancılaşmak bazende kendini diğerleri arasında kaybetme riski olmadan birleştirebilmektir. İlk yargı olumsuz bir durum belirtir. Daha çok kopya anlamına gelebilir. İkinc yargı ise olumludur. Kendi çıkarlarını biraz göz ardı ederek veya kendi çıkarları dahilinde diğerleriyle oratk bir çaba içerisine girebilmeyi anlatır.
Başıdankileri kendileri seçen toplumlarda sürü olmak kötü değildir. Aksine olumlu bir dayanışma yaratır ve içindekilerden bazılarının lider olmalarına fırsat tanır. Bunun dozu iyi ayarlanmalıdır ve sürdürürlürken de uygulamalarda demokrasiye önem verilmelidir. Bunun dışında emir ve kuvvet/erin tek bir yerde toplandığı yönetim biçimlerinde kişiler sürüleşebilirler hatta sürüleştirilebilirler. Kuvvet kimin elindeyse kuvveti uygulayacağı kesimi bir sürü olarak düşünüp bu gücünü onları hakimiyet altına almak için kullanır ve bu sayede otoritesinin devamını sağlar.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"Başıdankileri kendileri seçen toplumlarda sürü olmak kötü değildir." rainbow64,

bu tanıma katılmamı sanırsam beklemiyorsunuzdur. sürü olmak başlı başına olumsuz bir durum/olgu/oluştur; ister başındakileri kendi seçsin ister seçmesin, sonucun değiştiğini düşünmedim. yönetilmek gerektiği ön-yargısı karmaşıklaşan yaşamın handikapı sayılmalıdır; oysa ki, yaşamı karmaşıklaştıran unsurlar elemine edildiklerinde bu handikap kendiliğinde yok olacaktır.
 

rainbow64

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
331
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
"Başıdankileri kendileri seçen toplumlarda sürü olmak kötü değildir." rainbow64,

bu tanıma katılmamı sanırsam beklemiyorsunuzdur. sürü olmak başlı başına olumsuz bir durum/olgu/oluştur; ister başındakileri kendi seçsin ister seçmesin, sonucun değiştiğini düşünmedim. yönetilmek gerektiği ön-yargısı karmaşıklaşan yaşamın handikapı sayılmalıdır; oysa ki, yaşamı karmaşıklaştıran unsurlar elemine edildiklerinde bu handikap kendiliğinde yok olacaktır.

bu yargımdaki amacım tek olmak yerine sürü olabilme konusunda fikir birliğine varılırsa tekin kuvvetinden fazla olan birlikteliğin kuvveti ile daha fazla güce sahip olunmasıdır.Örnek olarak bir fikriniz var ve bunu meclisten geçirmek istiyorsunuz. Tek başınıza bir anlam ifade etmezken yanınınıza kendiniz gibi düşünen başkalrını da bulursanızki bir sürü olmuşsunuzdur o zaman o düşünceyi meclisten geçirmek için yeterli sayıya ulaşmışsınız demektir
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Düşüncenin kitleye mal edilmesi/düşüncenin kitlece benimsenmesi o kitlenin sürüleştiği anlamına gelmeyecektir. Çünkü her kitle sürü kitlesi değildir.

../.
Sürünün kendince bir dili vardır; o dil, çok sayıda sözcüklerden oluşmayan bir dildir; kısır ve yetersizdir. Bu dil ile yalnızca günlük yaşayışta zorunlu olanlar dile getirilir ve ötesi yoktur. Bu dilin felsefesi, şiiri, sanatı da yoktur. Sürünün dili ezbere dayalı yinelemekten öteye geçmeyen bir dildir. Farklı bir dil hemen göze batar, dikkat çeker ve dışlanır. Sürü kitlesinin temel belirleyenlerinden biri olan öğretisel dil kalıpçıdır/dogmatiktir. Bu dil nesiller arası aktarılır, tutucudur. Sözcük sayısının azlığı onun düşünsel yapısının sığlığı ile doğru orantılı, kimlik edinmesi ile ters orantılıdır. Sürü, dilin/sözcüklerin yetmezliği üzerine oturmuş kitlesel bir çokluğu ifade eder. Sözcüklerin sınırlandırılması, yasaklanması kitlenin düşüncelerinde özgür olmadığını gösterir. Demek ki, sürü kitlesi düşünce özgürlüğüne yabancı olan bir kitledir. Düşüncenin özgür olduğu bir yer/zamanda sürüleştirmek olanaklı değildir. Sürü kitlesindeki bireyler bu yönden kendilerine ilişkin olmayan ve dayatılmış düşüncelerin sahibi/taşıyanı olan bireylerden oluşur. Doğrusu sürü adına karar vermeye yetkili/yetenekli bir/bir-çok çoban olduğuna göre onun düşünmeye, karar vermeye, keşfetmeye gereksinimi de olmasa gerek! Fizik ve düşünsel/toplumsal çitlerle çevrili sürü kitlesinin yaratmadaki kısırlığı, gereksinmeyen maddi üretimi ile de ters orantılıdır.

Sürüleşmek/sürüleştirilmek eş-anlamlıdır. Her iki olgu da bireyin kendine yabancılaşmasını ifade eder. Yabancılaşmanın vardığı nokta suskunlaşma, benimseme, itaat etme, sorgulamama, dokunmama, düşünmeme temellerinde yükselir. Bireysel öz-güven toplumsal yapılar ile beslenir ya da törpülenirler; umudun ve güvensizliğin yeşertildiği toplumsal yapılanmalarda öz-güven sarsılır ve kitlesel olarak sürüleşme eğilimi boy gösterir. Bunda, kişisel cesaretsizlik/korkular da rol oynarlar. Sürü korkuya dayalı ve kendi umudunu yitirmiş kitleler yığınından oluşur.

../.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Sürü' yü, sürüleşmeyi ve bunlara bağlı olarak her ne kadar daha masum kalsa da,sürüleştirilmeyi
insana bu denli uyarlamaya çalışmak acaba ne denli doğru?

Antiparantez, bunu sorgulamanın zamanı geçmedi mi bu süreçte?
O halde ben neden geç kaldım?
Belki de sürüden ayrıldım...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sürü kitlesini oluşturan bireyler hemen hemen her alanda, konuda, edim/edimsizlikte benzeştikleri için benzeşmeyen ögeleri dışlayarak kendine dahil etme/katma gereksinimi duyumsar. Bu reaksiyon/tepki onun varlık nedenidir. Bu tepkiler, ayrık olanlar üzerinde fizik/psikolojik baskı yaratır; dayanamayan sürüye dahil olurken, dayanma gücünü bulan ise sürü dışında kalır. Sürü kitlesi tüm yaşanan olumsuzlukları kendine dahil olmayan unsurlarda aramak/göstermek suretiyle hem kendi yanlışını/hatasını gizler, hem de “öteki” denileni yaratmış olur. Sürüleşenin ne gözü, ne de kulağı yoktur; görmez, duymaz ve bildik sözcükleri dışında da dili yoktur; o, yalnızca susar, duymaz, görmez; üç-maymundur oynadığı; sağır-kör-dilsiz...Sürünün yaşantısı monoton/tek-düzedir; yirmi dört saati dilimlere bölerek şartlanmış biçimde yaşar. Saatin zembereği boşalır da sürü kitlesinin ritmi değişmez. Sürüleştirilen birey bir yandan yabancılaştırılmasına karşı utanç duyumsarken diğer yandan da “kendi” olmaya cesaret edemez. “Kendi” olanı hem kıskanır ve hem de suçlar; kısır bir döngüde yaşamını sürdürüp-gider. Böylesi bir yapı hantaldır,beklentisi ve hayali yoktur. Çıkış noktasına geri dönemez. Sürü kitlesi, güçsüz olanların sayısal birlikteliğidir. O, salt hizmet etmeye adanmış bir robottan başka bir şey değildir.
../.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Belirli bir kişilik seviyesine erişmiş isek; ne tümüyle sürüleştirme kombinasyonu içerisinde olabiliriz, ne de tümüyle bireysel kalabiliriz.
Önemli olan durduğumuz,bulunduğumuz,dahil olduğumuz yada tek birey kaldığımız yerlerin doğru noktalar olmasıdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sürüleştirilmek ayrı ve yabancı bir kimlik oluşturur/edindirir. Onun beğenisi çobanın gözleri ile değerlendirildiğinden, böyle bir kitle içindeki bireyler kendi aralarında göze-girmek için adeta yarışır haldedirler. İnsanın sömürülmek için yarışması çok aykırı görünse de, bu durum, ego-ya yenik düşmesi ile açıklanabilecek bir gerçekliktir. O, bu yöntemle –göze/girmek- kimlik kazandığını düşünür; aslında edindiği, biçilmiş bir sosyal-statüdür. Biçilmiş sosyal statülerden bir çıkar sağlamayı/yer edinmeyi düşünür. Ve fakat hem yerden, hem de çıkardan olur. Bu yönüyle sürü kitlesi kendi içinde sürekli bir çatışkıyı yaşayan bir kitledir; ne kendi ile ne de diğer bireyler ile barışık değildir. Böylesi bir kitlenin dengesi ise, tüm üyelerinin robotik-benzeşen davranışlarıdır.

Hiçbir bireyin yek-diğerine benzemediği bir gerçeklik olduğuna göre, sürü kitlesinin bu benzeşmesi ancak maskeler ile sağlanabilir. Bireylerin ortaklaşmaları ve benzeşmeleri farklı olgulardır. İnsanlar ortaklaşabilirler ve fakat asla bir-diğerinin tıpkısının aynısı değildirler. Tek yumurta ikizleri bile farklı ıra-larda olduklarına göre, tıpkısının-aynı olma durumu insana ve doğaya yabancılaşmadır. Buradan hareketle denilebilir ki, sürü kitlesi, tıpkısının-aynı olan, maskeli, edilgen, güçsüz, kimliksiz, yönsüz bir kitledir.

Sürüleşmek/sürüleştirilmek nereden bakılırsa bakılsın kimliksizlik/kimliksizleştirilmedir. Bunu yaratan insan olduğuna göre, aşılmaz değildir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sürüleştirilmek ayrı ve yabancı bir kimlik oluşturur/edindirir. Onun beğenisi çobanın gözleri ile değerlendirildiğinden, böyle bir kitle içindeki bireyler kendi aralarında göze-girmek için adeta yarışır haldedirler. İnsanın sömürülmek için yarışması çok aykırı görünse de, bu durum, ego-ya yenik düşmesi ile açıklanabilecek bir gerçekliktir. O, bu yöntemle –göze/girmek- kimlik kazandığını düşünür; aslında edindiği, biçilmiş bir sosyal-statüdür. Biçilmiş sosyal statülerden bir çıkar sağlamayı/yer edinmeyi düşünür. Ve fakat hem yerden, hem de çıkardan olur. Bu yönüyle sürü kitlesi kendi içinde sürekli bir çatışkıyı yaşayan bir kitledir; ne kendi ile ne de diğer bireyler ile barışık değildir. Böylesi bir kitlenin dengesi ise, tüm üyelerinin robotik-benzeşen davranışlarıdır.

Hiçbir bireyin yek-diğerine benzemediği bir gerçeklik olduğuna göre, sürü kitlesinin bu benzeşmesi ancak maskeler ile sağlanabilir. Bireylerin ortaklaşmaları ve benzeşmeleri farklı olgulardır. İnsanlar ortaklaşabilirler ve fakat asla bir-diğerinin tıpkısının aynısı değildirler. Tek yumurta ikizleri bile farklı ıra-larda olduklarına göre, tıpkısının-aynı olma durumu insana ve doğaya yabancılaşmadır. Buradan hareketle denilebilir ki, sürü kitlesi, tıpkısının-aynı olan, maskeli, edilgen, güçsüz, kimliksiz, yönsüz bir kitledir.

Sürüleşmek/sürüleştirilmek nereden bakılırsa bakılsın kimliksizlik/kimliksizleştirilmedir. Bunu yaratan insan olduğuna göre, aşılmaz değildir.

Son cumlene aynen katiliyorum, yalniz; surulesenler arasinda birey bilincine sahip kisiler yoktur. Bu kisiler toplumsal kisilik sahibidir. Yani kendi dusunce ve davranislarina degil; kendilerine dogumdan itibaren verilen degerlerin dusunce ve davranisina sahiptirler, bu sahiplik yasavunu ya da karsi cikis temelindedir. Hem savunanlar hem de karsi cikanlar surulestirilebilir ve iki suru birbiri ile savastirilabilir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kişisel bilinç karşı çıkmayı gerektirebilir. bu nedenle karşı-durmaların sürüleşme olması ancak karşı-durmaların kendi duruşlarını tabulaştırmaları ile mümkündür ki o zaman karşı-duruş yerini teslimiyete bırakır, artık o edim bir karşı duruş sayılamaz.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
kişisel bilinç karşı çıkmayı gerektirebilir. bu nedenle karşı-durmaların sürüleşme olması ancak karşı-durmaların kendi duruşlarını tabulaştırmaları ile mümkündür ki o zaman karşı-duruş yerini teslimiyete bırakır, artık o edim bir karşı duruş sayılamaz.

Surulesme sadece bir araya toplanma demek degildir. Karistlarin da kendi aralarindaki bir araya toplanisidir. Iste bu yuzden icsellestirmek yerine otekilestirmek toplumu suru olarak biri biri ile carpistirir. Mesela turban konusunda oldugu gibi. Bunun tek sebebi hak ve ozgurluklerin toplumsal algisindan kaynaklanir. Halbuki hak ve ozgurlukler bireyseldir.

Iste bu toplumsal algi, bir kisinin kendi etik dogrusunu baskasina da empoze etmesini ve mudahele etmesini getirir. "Ben dogruyum, sen yanlissin" misali. Halbuki bireysel bilincte hak ve ozgurlukler kisinin kisilik ve kimlik degeri olarak algilanir ve bireyler arasi iliskide bu kisilik ve kimlik degerleri farklari bireyler arasi bir sorun olmaz. Her birey diger bireyi onun kisilik ve kimlik degeri haline getirdigi farki ile algilar de onun bu degerini uygulamasini onun hak ve ozgurlugu olarak gorur. Iste birey bilinci budur.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
hak ve özgürlüğün bireysel olmadığını, sosyal/tarihsel olduğunu düşünüyorum. bu konuda kesin çizgilerle farklılaşıyoruz.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
hak ve özgürlüğün bireysel olmadığını, sosyal/tarihsel olduğunu düşünüyorum. bu konuda kesin çizgilerle farklılaşıyoruz.

Olabilir. Yalniz unutmaki bireysellesme tarihsel olarak toplumsallasmadan sonraki donemdir ve bilinclilik ve farkindalik ister. Ayrica toplumsallikta, sadece bireysel bilinc degil; insanoglu turu bilinci de yoktur, oyuzden toplumsal kisilik sahibi olmak bilinc gerektirmez, cunku kendi kendine gelen bir olusumdur.

Butun bunlarin disinda turkiye gibi devleti icin var olarak yetistirilen vatandas bilinci, 18. yuzyilda sona ermistir. "Gelismis" devlet yapisinda devlet bireyi icin vardir ve bireye devleti, ulkeyi, vatani v.s. koruma/kollama v.s. gorevi yuklemez.

Ataturk'un "genclige hitabesi" birey bilincini icermez ve kisiye etik gorev yukler. Bunu bir ornek olarak verdim.

Oyuzden her turlu degeri bireysel algilamak ile toplumsal algilama farki, hak ve ozgurluk farki ile toplumsal biz/oteki kutuplasmasi farkidir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ne/Kim için varım? sorusuna yanıt bulmak gerekir önce..Burada, Kime/neye dayanırsam/eklemlenirsem varlığımı korumaya alabilirim? sorusu da sorulabilir.Her ikisinde de bireysel mi yoksa toplumsal yanımızla/yönümüzle mi var olmayı arzuluyoruz? bakış açımızı ve ne/nasıl olmak istediğimizi de netleştirmek gerekiyor.Karmaşık .. .En yalın ve sorgusuz haliyle, inançlar ve milliyetçilik en geniş koruma alanını yaratıyor gibi görünüyor..Sonuçta, her ikisini birden içinde barındırıp besleyen bir yönetim/organizasyon -devlet- karşımıza çıkıyor..Özgürlük pahasına korunmayı mı, yoksa tersini mi istiyoruz?"Özgürlüklerimizle birlikte korunalım/koruyalım" olamıyor bir türlü....Yüzme bilmeyenin simide sarılarak kulaç atması gibi..Bu açıdan bakıldığında, simitle denize girmek doğru ve yerindedir..En azından hiç girmemekten iyidir..Denizi tanıdıkça cesaretimiz ve güvenimiz artacak kuşkusuz..Tehlikeli yanlarını da keşfedeceğiz öte yandani..Kolay cevaplayamam.. öyle görünüyor..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ne/Kim için varım? sorusuna yanıt bulmak gerekir önce..Burada, Kime/neye dayanırsam/eklemlenirsem varlığımı korumaya alabilirim? sorusu da sorulabilir.Her ikisinde de bireysel mi yoksa toplumsal yanımızla/yönümüzle mi var olmayı arzuluyoruz? bakış açımızı ve ne/nasıl olmak istediğimizi de netleştirmek gerekiyor.Karmaşık .. .En yalın ve sorgusuz haliyle, inançlar ve milliyetçilik en geniş koruma alanını yaratıyor gibi görünüyor..Sonuçta, her ikisini birden içinde barındırıp besleyen bir yönetim/organizasyon -devlet- karşımıza çıkıyor..Özgürlük pahasına korunmayı mı, yoksa tersini mi istiyoruz?"Özgürlüklerimizle birlikte korunalım/koruyalım" olamıyor bir türlü....Yüzme bilmeyenin simide sarılarak kulaç atması gibi..Bu açıdan bakıldığında, simitle denize girmek doğru ve yerindedir..En azından hiç girmemekten iyidir..Denizi tanıdıkça cesaretimiz ve güvenimiz artacak kuşkusuz..Tehlikeli yanlarını da keşfedeceğiz öte yandani..Kolay cevaplayamam.. öyle görünüyor..

Peki sence yukarda koyulasmis kisimdaki ifadeyi, nasil degerlendirecegiz? Cunku caresizlik ve teslimiyet zaten suru psikolojisi ve korku felsefesinin temelidir. Onemli olan olamiyani olurkilmak mi?, yoksa "olamiyor"a teslim olmak mi?
Iste bu sorunun ve bakis acisinin bil birey bilincli ve toplumsal kisilik bakis acisi farklidir. Bence cevaplarin bile toplum adina ve toplumsal degil, kisi adina ve bireysel verilmesi gerekiyor. Iste bu temelde cevaplamanin "kolayligi" cevaplayacak olan kisinin her turlu duzeyinin kendince ortaya konmasina bagli oluyor.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"birey" denilen "ben" bir diğeri ile anlam kazanır; "öteki" -leştirmek değil- olmadan, "sen", "o" olmadan "ben" olmaz. birey, kişi sosyal bir tanımdır ve sosyolojik bir olgu, gerçekliktir. sürü-leşmek ise çok ayrı bir olgudur. bireylerin toplamından sürü oluşur zaten...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
"birey" denilen "ben" bir diğeri ile anlam kazanır; "öteki" -leştirmek değil- olmadan, "sen", "o" olmadan "ben" olmaz. birey, kişi sosyal bir tanımdır ve sosyolojik bir olgu, gerçekliktir. sürü-leşmek ise çok ayrı bir olgudur. bireylerin toplamından sürü oluşur zaten...

Kisaca, ben, bencillik, birey, bireycilik, farklarini kendi alginca aciklar misin? ve bireysel/toplumsal farkini? Turkiye toplumunda birey yoktur. Cunku birey yetistirimi diye bir etik olgu Anadoluda yesermemistir. Oyuzden de saygi yerine herkes herkesin hak ve ozgurlugune toplumsal kisilik olarak kendince mudahele etmeyi kendinde bir hak gorur. Bu ailede de, okulda da, isyerinde de, mahallede de, kisaca her yerde ve her ortamda boyledir.

Birey toplumunda birak komsu Ali amca'nin Veli'nin ogluna mudahelesini, kendi ogluna bile mudahele edemez. Cunku bireysel hak ve ozgurlukler topluma yerlesmistir. Zaten toplumsal hak ve ozgurlukler de olmaz, hangi etik icerikli toplumun hanbgi farkinin hangi hak ve ozgurlugu? ya da bu ozgurlugu taniyan hangi farkin iktidari?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Peki sence yukarda koyulasmis kisimdaki ifadeyi, nasil degerlendirecegiz? Cunku caresizlik ve teslimiyet zaten suru psikolojisi ve korku felsefesinin temelidir. Onemli olan olamiyani olurkilmak mi?, yoksa "olamiyor"a teslim olmak mi?

Birey, birey olduğunun ayırdına toplum içinde varır.Sürü içindeyse, sadece "aykırı" olduğunu algılar..Her birmiz, kendimizin birey mi, aykırı mı olduğunu yanıtladığında, yaşadığımız birlikteliğin sürü mü, toplum olduğunu saptamak kolaylaşır..Bu soruyu cevaplayabilmek için, kendimiz gibi olup/yaşayıp/davranıp eylemde bulunmamız ön koşuldur ki; diğerleri beni nasıl algılıyor? sorusuna cevap verebilelim.".Ben böyle düşünmüyorum ama..." diye başlayan cümlelerle çoğunluğa eklemlenenler için bu soru anlamsız ve yanıtsız kalacaktır..Kendi payıma cevapladığımda, devasa bir sürünün içinde tutunmaya çalışan küçücük bir toplum içinde yaşadığım algısına sahibim..Kendi toplum(cuğ)umda huzur ve denge var, sürüye karıştığımda çelişki ve çatışma başlıyor..Evrensel düşün ama yerel davran diye bir söz vardı..Bu sözden hep nefret etmişimdir..Çatışmayı yeğlerim..
 

tek

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
7 Haz 2011
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Tanımlar güzel ancak dışı seni içi beni yakar derler ya öyle bir durum mevzu... Evvelden başka yerde başıma gelmişti, şöyle ki; sürüleşmeyi ve kötülüklerini ananlar, felsefeyi sevdikleri halde özellikle de din konusunda adeta birer mollaya dönüşüyorlardı :) Tanım tek başına yeterli değil, önemli olan ezber değil, anlamak. Sevgi ve saygılarımla.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst