Değerli felsefe.net forum üyeleri,
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki genel tartışma alanı için kullanıcılara ayrılmıs alanda kesinlikle siyaset tartışma amacım yok sadece bi konuda görüşlerinizi almak isterim.
Atatürk'ü sevmek mi saygı duymak mı ?
Saygı,sevgiden doğar.Sevmediğimiz hiçbir şeye saygı duyamayız.Çünkü sevmediğimiz her şeyle sürekli bir mücadele içindeyizdir.Buna savaşta diyebiliriz.Savaştığımız herhangi bir şeye de (ideoloji,insan,din vb)saygı duymamız imkansızdır.Atatürk konusuna gelince tarihi olayları kendi değerlerine göre yorumlayan birey, o kişiyi yapıktıklarından(düşündüklerinden,yazdıklarından vs.) dolayı sevebiliyorsa saygı da duyacaktır.
Saygi sevgiden degil; algidan, biligiden, bilincten ve farkindaliktan dogar. Saygi duymadigin da seni sevmez. Aksine bir seye saygi duymak onu sevdigin icin degil; onun kendine yonelik dusunce/davranis ve uygulayis hak ve ozgurlugu oldugu icindir.
Bence sayginin tanimini yapmak yararli olur. Cunku senin saygidan ne algiladigin sana bu cumleleri yazdirir.
Benim saygi algim, farkin farkina varmak, hic bir farki one cikarmamak ve de yok saymamak ve her farki kendini ortaya koydugu gibi algilasmak ve icsellestirmek. Yani kisiyi kendini ortaya koydugu gibi algilamak ve kendi degerlerine yoneltme empozesine girmemek. Kendi degerlerini baskasina zorla, mudahele ile baski ile dayatmamak.
Saygı duyamayacağınız bir görüş ve ideoloji ya da herhangi bir şey olursa ne yapacaksınız ? Benim saygı tanımım sevgi duyduğum herhangi bir şeye (bu şey bir birey,yeryüzü,görüş,kitap vs) ona sevgi duyacağım kadar benim gerçekliğim olduğu için saygı göstermektir yani onu yüceltmektir.Buna yüceltme diyorum çünkü benim yüksek ideallerime laik olabilmiş ve benim sevgimi hak etmiştir.Bana sevgi gibi bir değeri yaşattığı içinde ona saygı duyarım değer veririm(bu bir kadın bile olabilir).
Empoze konusuna gelince kimse kimseye kendi değerlerini empoze etme şerefine malesef ulaşamayacaktır.Zihinin bütünüyle kontrolü mümkün olmadığına göre birey o değerlere kendi iç dünyasında sevgi duymayacak ve değerlere hapsolmamış olacaktır.İçselleştirilmeyen hiç bir şey bireyde var olmaz.
Her zaman yaptigimi numenal insan ve insanlik adina sorunlarini dusunce olarak dile getirecegim. Zaten bir onceki mesajinizda bahsettiginiz dogal dusunceyi beb su anda olan dusunce olarak ve disaridan bakis acisi ve notr algi ile gozlem temelinde konusuna ve kavramina gore sorunsal resmini dile getiriyorum.
Umarim bu konuda bir yanlis anlasilma yoktur. Belki siz bunu sorgulayarak kendi acinizdan bireyci kurtulusa eriyorken, ben birey bilinci temelinde sadece kendimde degil; baskalarina da gozlemi sorunlari dile getirerek vermeye calisiyorum.
Konu "empoze etme serefine ulasmak" degil; robotlastirma, bananecilestirme, bireycilestirme, cemaat, suru psikolojisi ve korku felsefesinin yaptigi budur.
Bilhassa toplumumuzda olan ve toplumsal kisilik temelli biz/oteki ayrimciligi ve her turlu kutuplasma mucadelesinin temelinde "ben dogruyum/hakliyim v.s. o yanlis/haksiz v.s." empoze mucadelesi surmektedir.
Ingilizce de iki farkli kullanim vardir. Birincisi "to have it in mind" digeri "to own it in mind" Bu iki fark o kadar farkli iki bilinc ve farkindaliktir ki; biri her turlu degeri sahiplenirken ve kendine uymayana karsi cikarken, digeri sadece kullanir ve paylasir ve icsellestirerek once kendi beynindeki savasima son verir.
İşte bütün tartışmamızın temelini insana tamamen uçlar da bakıyor olmamız.Ben insanın güdülerinin dayatılan değerle bastırıldığını söylüyorum siz bunlar güdü değil doğal zihniyetin gereği insanlaşamama sorunu diyorsunuz.
Size bir soru sormak istiyorum şuanınızı düşünün sadece bir dk düşünün.Bu bir dk sonunda size diğer bireylere görünmemenizi sağlayacak bir yüzük vereceğim bu yüzüğü takınca siz bir dk önceki sizle aynı mı olacaksınız.Bu örnekle insanlar üzerine bir yorum yapabileceğimizi düşünüyorum.Bence başka bir başlık altın da(örneğin insanın doğası olabilir bu) değerleri ya da kavramları değilde insanı tartışmamız daha doğru olacaktır.Sizce de öyle mi ?
Saygi sevgiden degil; algidan, biligiden, bilincten ve farkindaliktan dogar. Saygi duymadigin da seni sevmez. Aksine bir seye saygi duymak onu sevdigin icin degil; onun kendine yonelik dusunce/davranis ve uygulayis hak ve ozgurlugu oldugu icindir.
Bence sayginin tanimini yapmak yararli olur. Cunku senin saygidan ne algiladigin sana bu cumleleri yazdirir.
Benim saygi algim, farkin farkina varmak, hic bir farki one cikarmamak ve de yok saymamak ve her farki kendini ortaya koydugu gibi algilasmak ve icsellestirmek. Yani kisiyi kendini ortaya koydugu gibi algilamak ve kendi degerlerine yoneltme empozesine girmemek. Kendi degerlerini baskasina zorla, mudahele ile baski ile dayatmamak.
Saygının zorunluluk olduğu söylenmiş. Ben de öyle düşünürdüm ta ki aklıma şu soru gelene kadar: "Hitler'e saygı duyabilir miyiz?"
....ve insan korku ve güç karşısında eğildi...içindeki ahlak yasasını çiğneyerek sapkınlara saygı göstermeyi öğrendi..en büyük düşmanını kendi eli ile büyüttü..