- Konbuyu başlatan
- #41
- Katılım
- 11 Nis 2009
- Mesajlar
- 480
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 44
doğada, toplumda ve insan bilincinde sonsuz bir neden-sonuç zincirinin işlediği ve dolayısıyla, olaylar olgular ve süreçler arasında, evrensel planda bir karşılıklı etkileşimin varlığı (geçerliliği) kuşkusuzdur... ancak bu durum, özgürlük kavramı, bağımsız olma koşulunu gerektirmediğinden özgürlük olanağını ortadan kaldırmaz... o nedenle, düşüncenin, ''bir sonuç olması'' ya da bilincimizin dışında kalan başka süreçler tarafından (örn. akşam yemeğinde yediğimiz bir balık ve içtiğimiz iki duble rakı..vb. tarafından) etkileniyor olması; düşüncemizin ve düşüncemize uygun eylemde bulunabilme gücü anlamında irademizin özgürlüğünü engellemez... diye düşünüyorum... sn. alpine'nin, probleme yaklaşımında, kaba materyalizmin daha doğrusu mekanist materyalizmin; maddenin daha yüksek derecede karmaşık hareket biçimlerini ( düşünce) daha düşük derecede karmaşık hareket biçimlerine (moleküllerin, hormonların, enzimlerin...vb. fiziksel,kimyasal ve biyolojik hareketine) indirgeme ve buradan da, düşünceyi, atomların ya da moleküllerin mekanik hareketiyle açıklama çabasının izlerini, gayet belirgin bir şekilde gözlemliyorum... 'insan ne yerse odur' ; şeklinde özetlenerek ifade edilen bu anlayış, 19. yüz yılın ikinci yarısında, özellikle marks ve engels tarafından yöneltilen şiddetli eleştirilerle aşılmıştır...
Bir baska ornek verelim. Kadinlar ve erkekler uzerine.
Erkekler analitik anlamda kadinlardan daha ustundurler. Feministler bunu inkar edecekler ama aci gercek budur, erkekler analitik anlamda kadinlardan ustundurler, ama bu ulkede ustundurler. Bu ve benzeri cinsiyetci toplumlarda erkekler analitikte kadinlardan ustundurler. Fakat gidip Izlandaya baktigimizda, cinsiyetcilik olmayan bir toplumda kadinlar erkekleri analitik anlamda sollayabiliyorlar. Matematik sinavlarinda kadinlar erkeklerden daha yuksek skorlar alabiliyorlar. Bu yine ince detayli yapilmis bir calismadir. Ulkelerde kiz cocuklari ne derece baskilaniyorlar ise, matematik alaninda(ve muhtemelen bir cok diger alanda) erkeklerden o derece dusuk dereceler elde ediyorlar.
Simdi hal durum boyle iken, insan yediginin ictiginin sonucu mudur? Eger hayati boyunca yiyip icmekten baska bir aktivitesi olmadiysa evet, bu dogru olabilir. Ancak durum bu olmadigina gore, insan yediginin, ictiginin, dinlediginin, gordugunun, hissettiginin, kokladiginin ve hepsinden onemlisi, dusunduklerinin ve dusuncelerinin meydana getirdigi umutlarinin, hayal kirikliklarinin, sevinclerinin, uzuntulerinin, yani kisacasi, duygularinin bir sonucudur. Tekrar ediyorum, geri beslemeli bir devredir insan. Dusunceleri birer sonuc olabilir ama ayni zamanda sebeptirde.
Yani insan ne yerse odur, cok asiri derecede basite indirgenmis bir sekilde durumu ozetliyor olarakda dusunebilirsiniz. Fakat 19.yy dan bu yana cok sular akti. Artik insan beyni ve islevi hakkinda cok daha fazla sey biliyoruz. Darwinist dusunce yerini yavas yavas cok daha sofistike goruslere birakti. Insan benligini insan beyninden cikarip doganin kendisine kadar uzatan gorusler var, kaldiki burada bende asagi yukari bunu yapiyorum. Insan benligi sadece beyninde degil, vucudunun her yerinde ve otesinde. Dusunun, bir ses dalgasi insanin butun benligini ve biyolojisini ve kimyasini ve fizigini degistirebiliyor, bu ses dalgasi marxin bir sozu olabilir, bir sevgi cumlesi olabilir, bir sarki olabilir... Yani insan butunun bir parcasidir sadece. Bir parcanin ozgurlugunden bahsedebilir miyiz?