- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 14 Eyl 2016
- Mesajlar
- 217
- Tepkime puanı
- 38
- Puanları
- 28
Burada söyleyeceklerim sadece Ankara için geçerli değildir. Aynı şeylere maalesef İstanbul'da da tanık oldum.
Bu daha çok hayvanca araba kullanmakla ilgili bir durum. Kendim de araç kullandığım için o kadar büyük araçları nasıl öyle kullandıkların aklım ermiyor. Tabi şoförlük zor ve yorucu bir iş. Ama bundan 3 gün önce bindiğim ODTÜ-Kızılay otobüsü yüzünden halen belim ağrıyor. Özellikle ODTÜ'nün mavi otobüsleri şoförleri ciddi şekilde psikopat olabiliyorlar.
Kullanma biçimi: Koskoca araç. Adamın bir ayağı frende bir ayağı gazda. Yani araba kullanmayı yeni öğrenen insan gibi. Binerken otobüs kartını okutamadım. Aşırı sallanıyor. Bu şekilde kart okuturken kolu kırılan adam bile tanıyorum. Ki ben genç ve dengeli bir insanım. Aracın içinde sürekli ileri-geri sallanmaktan her an düşme tehlikesi içindeydim. Gariban insanlar da bir şey diyemiyorlar genelde.
Sonra bindik, tutunduk. Kısa da bir mesafe gidilecek (Kızılay'a kadar). Affedersiniz Z...Muş gibi. Bel kısmına hakim olamıyorum. Adam sürekli gaz-fren- gaz-fren. Tam adamı uyaracakken otobüs durdu ve indim. Ama ciddi şekilde belim ağrıdı. Araç kullanan birisi olarak bu adamın araç kullanmayı bilmediğinden emin oldum.
Diğer illerde de aynı şeyi gördüm. Bu şekilde araba kullanmak bildiğim kadarıyla araca da ciddi zarar verir.
Bundan 20 sene önce, benim çocukluğumda, dolmuşçular hiç uğraşmak istemeyeceğin, genelde oldukça kaba adamlardı. Şimdi dolmuşçular geçmişe göre çok efendi. "Buyrun efendim, iyi akşamlar" filan diyorlar. Otobüs şöförleri bu anlattığım cinslik haricinde, mesela aracın havalandırmasını açmadan araç kullanıyorlar. Sırf kokuya katlanamadığım için otobüse binmiyorum örneğin.
Araç kullanma biçimlerini de hiç sevmiyorum. Aşırı kaba, halk dilinde "babasının malı gibi" araç kullanıyorlar. Tuhaf bir durum.
Bu daha çok hayvanca araba kullanmakla ilgili bir durum. Kendim de araç kullandığım için o kadar büyük araçları nasıl öyle kullandıkların aklım ermiyor. Tabi şoförlük zor ve yorucu bir iş. Ama bundan 3 gün önce bindiğim ODTÜ-Kızılay otobüsü yüzünden halen belim ağrıyor. Özellikle ODTÜ'nün mavi otobüsleri şoförleri ciddi şekilde psikopat olabiliyorlar.
Kullanma biçimi: Koskoca araç. Adamın bir ayağı frende bir ayağı gazda. Yani araba kullanmayı yeni öğrenen insan gibi. Binerken otobüs kartını okutamadım. Aşırı sallanıyor. Bu şekilde kart okuturken kolu kırılan adam bile tanıyorum. Ki ben genç ve dengeli bir insanım. Aracın içinde sürekli ileri-geri sallanmaktan her an düşme tehlikesi içindeydim. Gariban insanlar da bir şey diyemiyorlar genelde.
Sonra bindik, tutunduk. Kısa da bir mesafe gidilecek (Kızılay'a kadar). Affedersiniz Z...Muş gibi. Bel kısmına hakim olamıyorum. Adam sürekli gaz-fren- gaz-fren. Tam adamı uyaracakken otobüs durdu ve indim. Ama ciddi şekilde belim ağrıdı. Araç kullanan birisi olarak bu adamın araç kullanmayı bilmediğinden emin oldum.
Diğer illerde de aynı şeyi gördüm. Bu şekilde araba kullanmak bildiğim kadarıyla araca da ciddi zarar verir.
Bundan 20 sene önce, benim çocukluğumda, dolmuşçular hiç uğraşmak istemeyeceğin, genelde oldukça kaba adamlardı. Şimdi dolmuşçular geçmişe göre çok efendi. "Buyrun efendim, iyi akşamlar" filan diyorlar. Otobüs şöförleri bu anlattığım cinslik haricinde, mesela aracın havalandırmasını açmadan araç kullanıyorlar. Sırf kokuya katlanamadığım için otobüse binmiyorum örneğin.
Araç kullanma biçimlerini de hiç sevmiyorum. Aşırı kaba, halk dilinde "babasının malı gibi" araç kullanıyorlar. Tuhaf bir durum.