Ölüyorum, yardım edin

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ÜstünKişi tarafından oluşturulan Ölüyorum, yardım edin başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,147 kez görüntülenmiş, 30 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Ölüyorum, yardım edin
Konbuyu başlatan ÜstünKişi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Yok olmaktan kurtulmam gerektiğini kendim söylüyorum.

Yok olmaktan kurtulma sözüyle anlatmak istediğim; şu an bu mesajı yazmamı sağlayan düşüncelerimi dolayısıyla bilincimi sonsuz hale getirmek.

Yok olmak benim için kesinlikle kurtulunası bir durum.

Her şeyin ölünce (benim için) bilincimle yok olacağını bilim söylüyor.

Var olmak kendi seçimim değildi ancak yok olmamayı kendim istiyorum.

Çocuk yapmak benim bilincimi sonsuz hale getirmez sadece genlerimi gelecek nesile aktarır.

Bu mesajı yazmanızı söyleyen düşünceler size mi ait, dolayısıyla bilinciniz kendinize mi ait?
Bununla anlatmak istediğim ise şu.

Yani bu ben dediğiniz onu doğadan ödünç almış gibi görünüyorsunuz ve tüm diğer doğa ile birlikte ortak kullanılıyor gibi. Bunu kendinize vermediniz sanırım. Kendinizie karşı nasıl bir aitlik-sahiplik duyumsuyorsunuz ve hissediyor tanımlıyorsunuz?
Biri size sahip mi? Ben diye biri
Sen olan düşüncelerin ve bilincin sahibi mi, bedenin sahibi?
Bu sahip sadece senin senin ben dediğinin sahibi mi?
Ben dedikletimizden burda yaklaşık 8 milyar tane var. Sizi diğerlerinden özel yapan kılan nedir? Onlar da ölmüyor mu? Ve sizi kendinize sahip yapan nedir?

Ya da tüm bunlar (doğumlar ölümler ben-biliş düşünce ve bilinç gibi şeyler), bu doğaya ve tüm bu varoluşa ait ve içkin bağlı şeyler değil mi ve bunlar size mi özgü?

Bunlar sadece sizin ben dediğinize mi özgü?
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Bu mesajı yazmanızı söyleyen düşünceler size mi ait, dolayısıyla bilinciniz kendinize mi ait?
Bununla anlatmak istediğim ise şu.

Yani bu ben dediğiniz onu doğadan ödünç almış gibi görünüyorsunuz ve tüm diğer doğa ile birlikte ortak kullanılıyor gibi. Bunu kendinize vermediniz sanırım. Kendinizie karşı nasıl bir aitlik-sahiplik duyumsuyorsunuz ve hissediyor tanımlıyorsunuz?
Biri size sahip mi? Ben diye biri
Sen olan düşüncelerin ve bilincin sahibi mi, bedenin sahibi?
Bu sahip sadece senin senin ben dediğinin sahibi mi?
Ben dedikletimizden burda yaklaşık 8 milyar tane var. Sizi diğerlerinden özel yapan kılan nedir? Onlar da ölmüyor mu? Ve sizi kendinize sahip yapan nedir?

Ya da tüm bunlar (doğumlar ölümler ben-biliş düşünce ve bilinç gibi şeyler), bu doğaya ve tüm bu varoluşa ait ve içkin bağlı şeyler değil mi ve bunlar size mi özgü?

Bunlar sadece sizin ben dediğinize mi özgü?

Düşüncelerim, düşüncelerimi oluşturan bilincim, bilincimi oluşturan beynim doğa olmadan var olamaz. Ancak tüm doğa ile ortak kullanıldığı kısmına katılmıyorum, düşüncelerim sadece benimle ilgili.

Ben'den kastettiğim, bilincimin kendi varlığını bilmesi. Bu bilincin doğaya bağımlı olması düşüncelerimin bana özgü olmasını engellemiyor.

Ben hem düşüncelerimin hem bilincimin hem de bedenimin sahibiyim.

Düşüncelerimi bana özel kılan şey ölümümün, yani varlığımı ebediyen bir daha algılayamayacak olmam.

Benimle birlikte birçok kişi ölebilir ancak benim ölümüm beni ilgilendirir ve ben ölmek istemiyorum.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Düşüncelerim, düşüncelerimi oluşturan bilincim, bilincimi oluşturan beynim doğa olmadan var olamaz. Ancak tüm doğa ile ortak kullanıldığı kısmına katılmıyorum, düşüncelerim sadece benimle ilgili.

Ben'den kastettiğim, bilincimin kendi varlığını bilmesi. Bu bilincin doğaya bağımlı olması düşüncelerimin bana özgü olmasını engellemiyor.

Ben hem düşüncelerimin hem bilincimin hem de bedenimin sahibiyim.

Düşüncelerimi bana özel kılan şey ölümümün, yani varlığımı ebediyen bir daha algılayamayacak olmam.

Benimle birlikte birçok kişi ölebilir ancak benim ölümüm beni ilgilendirir ve ben ölmek istemiyorum.

Bu ben dediğimiz kimi anlayışlarda varoluşun (ve ya da varlık'ın) taşan -tüm- ortak bilinci ve her varlıkın ve herhangi varlıkın -kendini- bilmesi ,kendinin farkında olması olarak ortak adlandırılır ve yapılandırılır
yani bana özel ve kişiye özel addedilmez
buna (benin ve ben denilenin tek bana ait ve tek bana özel kendi ben olması duyumuna) subjektivite ya da subjektif yapılılık ya da özelde subjektif ölümlülük denilebilir

Kimi kuramlarda ben kişiye özel addedilmez ve ortak paydadır/yapıdır.
Kimi kuramlarda ortak kişi tiplerine ve doğal ortak yapıya çözümlenir

Bu anlayışlardan en bilindiikleri
Uzakdoğu Advaita Vedanta Kültüdür
Anadolu kültüründeki Kırklar Mecazıdır
örneğin;

benim benim (benim benim olan benim, benim tek bana ait olan -özel ve bendeki (benim içindeki) olan benim) diye bir kavramlaştırmayı biz ölümlüler yapıyoruz sanırım...

tüm gizemciler bunu, bu subjektiviteyi aşmayı dener ya da çalışır. gizem olarak insanlara lütfedilen budur. ego öldür, beni öldür anlatısı, benlikten-benden geçme (ya da beni bilme ve ben olmayanı bilerek beni bulma) anlatıları buna odaklanır.
Doğunun Brahmancılığı ve Atmancılığı bozulmuş mecazlarla bunu ele alır
Tasavvuf'un vahdet vücudu çarpıtılmış biçimlerde bunu işler..,

pek çok kişi-bilir bu kavramalaştırmayı istemez ya da sevmez ve onunla başedemez ve altında da kalkamaz,

özünde bu durum sizin subjektif sorununuzdur ve içiniz rahatlatacaksa
bende ölüyorum ve öleceğim. hep beraber ölürüz
beni de kurtarın...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 13:57 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 13:40 ----------

Düşüncelerimi bana özel kılan şey ölümümün, yani varlığımı ebediyen bir daha algılayamayacak olmam.
.

belki de bunu -bir- evren ve başka bir bilici algılıyordur ve içeriyordur...üstbenlik fikirleri,geleceksizlik ve zamansızlık fikirlerini inceleyin..

bununla biz de çok boğuştuk dürüst olacağım. bunu aştığımızı söyleyemeyeceğim ama metodolojik çözümlemelerimiz ve yapılandırmalarımız sürüyor...
daha ilerisi gidersem aynı çıkmazı çözümsüz bir biçimde yaşadığımı hatırlıyorum hayatımın bir yerlerinde
bu iyileşmiyor-geçmiyor

varlığımın başkalarında olması fikrini sevmiyorum.
varlığımın ortak olması fikrini sevmiyorum ama başka bir çözümleme de sunamıyorum diyebiliyorum,
kurtarım edimini doldurur mu bilmem
ben kendimi kurtarırsam söz sizi de kurtarmayı ilk olarak deneyeceğim ve aklımda bulunduracağım
ölümden ve başka şeylerden

---------- Mesajlar Birleştirildi at 14:02 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 13:57 ----------

ve ben ölmek istemiyorum.

ben de ölmek istemiyorum..
bununla barıştım mı?
hayır
bunu aştım mı?
hayır

ama mantıksal ve bilgisel ikilemlerde ve fikirlerde yeni çözümler buldum ve geliştirdim biraz olsun içimi ferahlatıyor...
yoo hayır .. gibi hissettiriyor

bu doğal bir varoluş koşulu gibi ve -zorunlu- bu ilintiyi çekiyorum

---------- Mesajlar Birleştirildi at 14:13 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 14:02 ----------

ait olmacılık ve bana ait olmacılık (benim olsunculuk) ve sahip olmacılık kavramı karşısına kavramlar koyan felsefeler var
sahip olmasızlık ya da mülkiyetsizlik
Örneğin bize (hepimize ortak) ait olsun diyorlar-hepimize ait olsun. mal mülk, şeyler hepimize ait olsun.
banacılık ve benimcilik yerine bizimcilik -hepimizincilik ve sizincilik-bizimcilik konuluyor
Bunun en açık ifadesi dünyada komünizm diye ifade edilen şeydir/idealdir. Toplumsal-küresel bir toplu ve ortak ait/sahip olmacılık. ya da belirtilen durumuyla mülkiyesizlik . toplumsal bensel mülkiyetsizlik. yani benim sahip olduklarım benim değildir-toplumundur gibi...
Toplumun şeylere ortak sahip oluşu..
Belki de bana bile sahip değilim. Toplum argümanıyım ve kolektif-ortak bir toplum argümanı var. Ben dediğim bir ölçüde toplumun malı. toplumun ortak elemanı ve dişlisi ve ortak benzer bireyi ve yapıtaşı gibi. Bir tür kolektif toplumculuk.

Mülkiyetsizlik olgusunu ben'e taşırsak ve iliştirirsek ben mülkiyetsizliği diye bir kavram bulabiliriz.
Ben bana mülkiyet midir? ben benim mülkiyetim de mi? mülküm mü_?

Atamadım ben beni diyor aşık-satamadım ben beni.
-Kendinin ya da bireyin topluma devri, olguya devri ya da varlıka içel devrinden sözediyor..

Fromm'da bundan sözeder ancak o bundan varoluşsal bunalım, insanın büyük yalnızlığı/tekliği ve çaresizliği ve bireyin yalnızlık hapishanesi olarak sözedecektir ve bunun aşma yolunun her türden dışsal ve dışa birleşme ve toplumsal ya da ikiliksel kaynaşma ve özdeşme olacağından sözeder ve bunun adına geniş anlamda sevgi der..

Fromm diyor ki insan bu büyük parçalanmayı ve yalnızlığı aşamazsa delirme noktasına gelecektir. Bu yüzden kendini hep adar. Sürüye uyar. Saçma işlere adar ve kendini kaybeder,esrir. Kendini esrime içine sokar ya da esrime içine sokacak durumlara ve geçici birleşmelere ve yalnızlık atmalara uğrar
Seks, içki, kumar,işkoliklik vb. vb. gibi

bu özgüsel oluşlar da biz boğuşuyoruz kendimizle
felsefe denileni de bunun için yapışıyoruz zaten..
devam
varolmaya
ve şeyetemeye
bu sorunlar ve kafakarşıklıkları olmasa felsefe olmazdı?
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bir dış alıntı

bunu içeriğindeki ve aşağıda geçecek olan şu belirtme nedeniyle sunuyorum

Ben, tüm deneyimlerin kökenindeki ortak faktördür;içinde her şeyin vaki olduğu (meydana geldiği) farkındalıktır. Var olan her şey, ben olarak vardır.

Bu demek oluyor ki; "ben" bana ait ve özel değildir
bana ait özel benim benim yoktur
ben tüm herşeyde herkeste tüm deneyimlerin köküdür ve içindedir
ve ya da ben dediğimiz herhangi -varlıkın kendini bilmesindeki ortak farkındalıktır -faktördür diyen ve bunu dile getiren bir doğu ekolü var...

aşağıdaki alıntılama da geçen "ben-im" kavramı genelde ingilizce myself kavramıyla çevrilir ve kendilik, kendi olma durumunu ifade eder ve ortaya koyar.

----

Soruşunuza yakın olarak, aşağıda alıntılar sunacağım kitap;
"Ben benim (ve varolanım) Duygusu" ve duyuşu adlı bir başlıkla başlıyor ve ilerliyor.

Kitap, Uzakdoğu aydınlanmacılığı fikirleri (ve mitini) taşıyan bir deneyimleyiciye, Batılı bir gizemci ya da arayışcının soruşlarını ve soruların doğal cevaplarını (derlemeciliğini) içeriyor..

Kitapta, 'ben-im' duyuşunun ('ben' ve 'ben benim' duyuşunun), 'ben varolanım' ile özdeşleştirildiğini görüyoruz ve bu durumda sanırım ben'in (ben olanın ve ben demenin var'la özdeşleştirildiği ve ben'in bir tür varlık duyuşu/tanısı olarak sözedildiğini belirtmekte yanlış olmazdı..
"Ben bedenim" fikrinin ötesine geçerek, öylesine neşeli, huzurlu, görkemli bir ruh haline erişmişti ki, bununla kıyaslandığında herşey değersiz görünüyordu. -Maharaj-

Ekleyenini Notu: "Ben bedenim" fikri için;
Ben bu bedenim. Ben bu bedendeyim. Ben bu bedende benim. Bu beden benim/benim olan ve benim olanın. bu beden ben olanın bedeni.
ben bu bedenden ibaretim ve bu beden benden ibaret/ibarettir,
(ben bedendir ve ben benden ibaret/im) gibi tanımlamalar..
sanırım benzer olacaktır.

Sonuçta; "ben bu bedende benim" algısının/duyuşunun ötesine geçmek gibi bir algıdan ve fiilden (bilişten de) sözediliyor, sanırım..

Herşeyden sonra, emin olduğun tek gerçek senin var olduğundur. "Ben"kesindir. "Ben buyum" ise değildir. Gerçekte ne olduğunu bulmak için uğraşmalısın..

Ne olduğunu bilmek için ise önce ne olmadığını araştırıp bilmelisin/farketmelisin. Sen olmayan herşeyi -bedeni, duyguları, düşünceleri, zamanı, uzayı,şunu ya da bunu- somut ya da soyut, sen olarak algılayabileceğin herşeyi keşfet. Algılama fiilinin kendisi, senin algıladığın şey olmadığını gösterir. Akli düzeyde, ancak negatif/karşıt (sen olmayan) terimlerle tarif edilebileceğini ne denli açık ve kesin bir biçimde anlarsan, arayışın da o denli çabuk sona erer..

...

Maharaj'ın gerçek hakkındaki yorumu Gnana Yoga/Ad-vaita Vedanta'dakinden farklı değildir. Ama o kendine özgü bir ifade tarzına sahip. Çevremizdeki türlü türlü formlar diyor, beş unsurdan oluşmuştur. Onlar, geçicidirler (fanidirler) ve sürekli akış halindedirler. Ayrıca onlar Neden-Sonuç Yasası'na tabidirler. Tüm bunlar bedene ve zihne de uygulanabilirler, ikisi de geçicidir ve doğum ve ölüme tabidir. Biliyoruz ki dünya ancak bedensel duyular ve zihin aracılığı ile bilinebilir. Kant'ın görüşüne göre bu, beşeri "bilme" konusuna ilişkindir ve dolayısıyla bilme yöntemimizin temel yapısı budur. Bu demektir ki zaman, uzay (mekân) ve nedensellik (neden-sonuç)"nesnel" ya da dışsal varoluşlar değildirler; onlar, içinde herşeyin şekillendirildiği zihinsel kategorilerdir. Her şeyin varlığı ve şekli zihne bağlıdır (zihne göredir). Bilmek ya da idrak, zihinsel bir üründür. Ve zihin tarafından görülen dünya öznel ve kişiye özel bir dünyadır ki bu dünya, zihnin huzursuz, durup dinlenmeyen faaliyetine bağlı olarak sürekli değişmektedir.Sınırlı kategorileri -amaçlılığı, öznelliği, dualitesi v.s.- ile huzursuz zihnin karşısında, sınırsız "Ben-im" (ben var olanım) hissi yer alır. Emin olabileceğim tek şey işte bu"Ben-im (var olanım)"dır. Descartes'ın kuramındaki gibi düşünen bir "ben" değil, fakat hiçbir yüklemi olmayan bir "Ben-im". Maharaj dikkatimizi tekrar tekrar bu temel gerçeğe çekiyor; "Ben-im"liğimizi idrak edip kendi kurmuş olduğumuz tüm hapishanelerden kurtulmamız için. O diyor ki: Tek ger-çek beyan "Ben-im"dir. Diğer her şey başka şeylere göre varılan sonuçlardan ibarettir. Hiçbir çabayla Ben-im'i, "Ben değilim"e çeviremezsiniz. Ben, tüm deneyimlerin kökenindeki ortak faktördür;içinde her şeyin vaki olduğu (meydana geldiği) farkındalıktır.

Bu "Ben-im"lik, bilincin bilincinde olmak, kendinin farkında olmaktır. Ve o tanımlanamaz, nitelendirilemez olandır, çünkü onun sıfat ve nitelikleri yoktur. O sadece Ben'in Ben oluşudur ve bu Ben de var olan her şeydir. Var olan her şey, ben olarak vardır. Benden farklı hiçbir şey yoktur. Dualite (ikilik) yoktur, .. Vaki olan, amaçtan yoksun bir biçimde kendiliğinden vaki olur

Böylece, zaman ve neden-sonuç ilişkisi gerçekte geçerli değildir. "Ben-im" dünyadan, bedenden ve zihinden önce de vardı.

 

sultani yegah

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
15
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Üzülmeyin yok olduğunuzu düşündüğünüz an asıl varolacağınızan
Olduğuna görenpanik yok!!!
 

sultani yegah

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
15
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Fuzuli;Beyhude geçmiş günleri yad etme,gelmemiş an içinde feryat etme der bir şiirinde bence anı yaşayın zamanı gelince düşünürsünüz ölümü...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 00:56 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 00:53 ----------


Ölüm gibi kritik bir konuya kör bir teolojik perspektifle bakmak biraz ilginç..

Aksine gayet geniş bir pencereden bakıyorum ...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:01 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 00:56 ----------

Sizin bakış açınızda bir sorun olmasın?

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:50 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 01:01 ----------

Aşk;Ruhun doyurulması...Ruh doymadan yaşanan cinsellik,yenilen bir öğün yemek, doymadan kalkılan,ara ara yenen abur cubur gibi mideyi boş yere dolduran.Ruhun bedenle uyumu insanı asıl doyuran ve harika olan...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:51 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 01:50 ----------


Ölüm gibi kritik bir konuya kör bir teolojik perspektifle bakmak biraz ilginç..


Sizin bakış açınızda bir sorun olmasın?

---------- Mesajlar Birleştirildi at 01:52 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 01:51 ----------

Aksine gayet geniş bir pencereden bakıyorum ..
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
Sayın elbiss; gerçekten kendi hayat görüşüne göre çom güzel, tam olması gibi özetlemişsin. Ama ben bir agnostik ateistim ve pragmatist felsefeyi benimsedim. Her bilincin (ruh da denilebilir) bir gün yok olacağı noktasında aynı görüşü paylaşıyoruz. Ancak ben varlığına sadece küçük bir ihtimal verdiğim yaratıcının yarattığı ve varlığından emin olmadığım ölümden sonraki hayat için garanti olan şu anki hayatımı boş(herhangi bir hakaret amacım yok, ben öyle düşünüyorum.) hayaller uğruna feda edemem.
İstediğim yardım bu dünya ile sınırlı.

Emin ol ki kardeşim ÖLümden sonra ileride göreceğimiz ve yaşayacağımız bu hayat buradan çok daha güzel bu konuda çocukken komada kalıp 11 günlük yaşamdan sonraki sürecimden sana söyleyebilirim...

Esas hayal olan dünya burası burada gördüğün herşey insanı oyalamak için sunulan bir zemin ama güzel zemin ileriki hayatında yani ölümden sonraki yaşamında buradan elde edeceğin kazanımların iyi olursa o güzellikleri oldukça farkedeceksin en güzeli ney biliyormusun kul ALLAH ı nı görecek olmasıdır inşallah hayırlı kullar oluruz dıyelım...

Hayal ınsanın ulaşabılecegı bır noktadır ama ınsanın ulaşamayacagı en guzel yer ıse RUYANIN gerçege kavuştugu andır CENNET BIR RUYA GIBIDIR BIR GUN KAVUSTUGUNDA ınsan ıyı kı geldım dıyecektır bunu unutma ısterım..

Böyle.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Emin ol ki kardeşim ÖLümden sonra ileride göreceğimiz ve yaşayacağımız bu hayat buradan çok daha güzel bu konuda çocukken komada kalıp 11 günlük yaşamdan sonraki sürecimden sana söyleyebilirim...

Esas hayal olan dünya burası burada gördüğün herşey insanı oyalamak için sunulan bir zemin ama güzel zemin ileriki hayatında yani ölümden sonraki yaşamında buradan elde edeceğin kazanımların iyi olursa o güzellikleri oldukça farkedeceksin en güzeli ney biliyormusun kul ALLAH ı nı görecek olmasıdır inşallah hayırlı kullar oluruz dıyelım...

Hayal ınsanın ulaşabılecegı bır noktadır ama ınsanın ulaşamayacagı en guzel yer ıse RUYANIN gerçege kavuştugu andır CENNET BIR RUYA GIBIDIR BIR GUN KAVUSTUGUNDA ınsan ıyı kı geldım dıyecektır bunu unutma ısterım..

Böyle.

Hı hı :)
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Yeni düşüncelere açığız
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst