- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 21 Ocak 2018
- Mesajlar
- 744
- Tepkime puanı
- 114
- Puanları
- 43
16 yaşımdan beridir içinde bulunduğum bezginlik durumu.
Ne düşünsem, ne planlasam, ne yapsam hepsi bir gün yok olacağım düşüncesiyle anlamını yitiriyor. Çözüm yolu arıyorum, içinden çıkamıyorum; ya ölümsüz olduğuma inanacağım ya da gerçekten ölümsüz olmam gerekiyor. Bir diğer seçenek de ölümlülüğümle barışıp öyle yaşamaya çalışmak ama onu da yapamıyorum.
İlk başlarda madem yok olacağım, öyleyse var olduğum süre içerisinde varlığa yönelik farkındalığımı arttırmalıyım düşüncesinde karar kılmıştım. Ama şimdi canım bir şeyler öğrenmek bile istemiyor, neye elimi atsam "Acaba hayatımı buna harcamaya değer mi?" diye soruyorum ve o işi yapmaktan vazgeçiyorum.
İşin daha ilginci artık diğer insanlar hakkında da benzer şekilde düşünmeye başladım. Başarılı bir sporcu görüyorum " Salağa bak hayatını diğer insanlardan daha hızlı koşmak için heba ediyor." diyorum. Yaşlı bir siyasetçi görüyorum " Salağa bak hayatını diğer insanlar üzerinde güç elde etmek için heba etmiş." vb. diyorum. Bu insanları kesinlikle kıskanmıyorum, sadece yaptıkları işin yok olmak karşısında (bireysel olarak) hiçbir anlam ifade etmemesini bir yandan boşa kürek çekmek olarak görüyorum diğer yandan ironik buluyorum.
Burada "amaç" konusuna geliyorum. İlk zamanlarda "Öncelikli amacım ölümsüz olmak, sonraki amacım ise yeni amaçlar bulmak" şeklinde düşünüyordum. Haliyle birincisi mümkün olmadığı için diğer amaçların bir anlamı kalmadı. Şimdiki amacım yok olmamak ancak zaman dalga geçercesine beni istikrarlı şekilde yok oluşuma doğru götürüyor.
Şu anki durumum bu: -Filmlerde tasvir edilir ya- yüksek bir şelaleye doğru akan nehrin üstündeki kayıktayım ve şelaleden düşene kadar kayığın içinde bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Daha doğrusu düşecek olduğumu bildiğimden kayığın varlığı bile saçma geliyor.
Ne düşünsem, ne planlasam, ne yapsam hepsi bir gün yok olacağım düşüncesiyle anlamını yitiriyor. Çözüm yolu arıyorum, içinden çıkamıyorum; ya ölümsüz olduğuma inanacağım ya da gerçekten ölümsüz olmam gerekiyor. Bir diğer seçenek de ölümlülüğümle barışıp öyle yaşamaya çalışmak ama onu da yapamıyorum.
İlk başlarda madem yok olacağım, öyleyse var olduğum süre içerisinde varlığa yönelik farkındalığımı arttırmalıyım düşüncesinde karar kılmıştım. Ama şimdi canım bir şeyler öğrenmek bile istemiyor, neye elimi atsam "Acaba hayatımı buna harcamaya değer mi?" diye soruyorum ve o işi yapmaktan vazgeçiyorum.
İşin daha ilginci artık diğer insanlar hakkında da benzer şekilde düşünmeye başladım. Başarılı bir sporcu görüyorum " Salağa bak hayatını diğer insanlardan daha hızlı koşmak için heba ediyor." diyorum. Yaşlı bir siyasetçi görüyorum " Salağa bak hayatını diğer insanlar üzerinde güç elde etmek için heba etmiş." vb. diyorum. Bu insanları kesinlikle kıskanmıyorum, sadece yaptıkları işin yok olmak karşısında (bireysel olarak) hiçbir anlam ifade etmemesini bir yandan boşa kürek çekmek olarak görüyorum diğer yandan ironik buluyorum.
Burada "amaç" konusuna geliyorum. İlk zamanlarda "Öncelikli amacım ölümsüz olmak, sonraki amacım ise yeni amaçlar bulmak" şeklinde düşünüyordum. Haliyle birincisi mümkün olmadığı için diğer amaçların bir anlamı kalmadı. Şimdiki amacım yok olmamak ancak zaman dalga geçercesine beni istikrarlı şekilde yok oluşuma doğru götürüyor.
Şu anki durumum bu: -Filmlerde tasvir edilir ya- yüksek bir şelaleye doğru akan nehrin üstündeki kayıktayım ve şelaleden düşene kadar kayığın içinde bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Daha doğrusu düşecek olduğumu bildiğimden kayığın varlığı bile saçma geliyor.