Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Öldüğümde Tanrı ile karşılaşırsam...

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
Öldüğümde Tanrı ile karşılaşırsam "evet şimdi inandım sana" derim ve O da "hoş geldin" der. Çünkü evreni /herşeyi yaratacak kadar yüce ise sanırım bana da hoşgörü gösterirdi. Francois Mitterrand. sosyalist siyasetçi.

Bir çok soruyu içinde barındıran bir cümle bu. Tanrıya inanmamak neden cezayı hak eden bir durum ? buna yakın bir başlık açmıştım şimdi de bu söz ile açayım. görüşlerinizi sorayım dedim. ben ateist değilim ve varoluşun/varolan herşeyin mutlak ateist olabilmeye engel olduğunu düşünüyorum.

bu söze katılıyor musunuz? katılmıyor musunuz? neden? görüşünüzü belirtirseniz sevinirim.
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
Gayet makul bir şey söylemiş. Yaratıcı yüce ise neden kendisini takip etmeyen kimselere akıl almaz işkencelerle ızdırap çektirsin? Bu düpedüz öc almaktır. Biz insanlar, ceza verilmesinin temel amacını topluma kazandırma olarak belirtmişken, bizi yarattığı varsayılan yaratıcının akıl almaz işkencelerle hıncını göstermesi çok anlamsızdır. Yüce bir yaratıcının kendi yaratımı olan insandan daha geri olması düşünülemez sanırım. Biz insanlar olarak, insanlık kavramının içini doldururken, işkence,şiddet vb gibi eylemleri lanetlerken, yaratıcının bizi bunlar ile tehdit etmesi akla uygun değildir.
 

nefha

Yeni Üye
10 Ocak 2013
86
0
0
57
bırakın öldükten sonrayı,ölüm anında zaten öbür alem müşahade edildiğinden kişi anlar hanyayı konyayı ama son anda edilen bu iman dahi kabul edilmez.çünkü herşey ortadadır.
herkes bu dünyada kendi filmini yönetiyor,ahirette vizyona girecek.
behlül dana acele acele bir yere gitmekdedir.Harun Reşid sorar;"nereye?"
"cehenneme" der behlül.
bir müddet sonra tekrar karşılaşırlar,"cehennemde ateş çok mu?"der harun reşid,
"orada ateş falan yok" der behlül "herkes odununu buradan götürüyor"
bu alemde yaptıkları,o alemde yol su elektirik olarak :) insana geri döner anlayacağınız efenim.
çünkü kimseye haksızlık edilmez.ne hakettiyse onu bulur.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Öldükten sonra Tanrı ile karşılaşmak peygamberlerin bile erişemeyeceği bir durumdur. Bu karşılaşmaya gücü yetecek hiç bir insan yoktur.

Kişi öldükten sonra kendi vicdanı ile hesaplaşacaktır. Yaptığı iyilik ve kötülükler konusunda vicdanı ile yaptığı hesaplaşma kişiye çok acı verecektir bu sebeple bu dünyada yaşarken vicdani hareket etmenin önemi sürekli dile getirilmiştir. Tanrı'nın var olduğunu anladığı an inkar etmekten duyacağı acı kişinin kendi kendine verdiği zarardır, bu durumdan Tanrı sorumlu değildir. Yeterince delil varken, kişi aklını ve gönül gözünü kullanıp, Tanrı'nın varlığını bulabilecekken farklı davranıyor ise bunun vicdani sorumluluğunu da almış demektir.
Birini öldürdüğün zaman nasıl ki bu dünyada ve öteki dünyada bir bedeli olduğunu kabul edip, yapıyorsan tüm davranışlarının(iyi-kötü) sorumluluğunu alıp, yapacaksın. İnanmamayı seçiyorsan ve öldükten-gördükten sonra inanırım diyorsan bunun vicdani sorumluluğunu almışsın demektir, Tanrı hoşgeldin dese ne yazar herkes kendi yaptıklarından bizzat kendisi sorumludur.

Al Capone'nun bisiklet hikayesinde olduğu gibi benzer bir örnek olmuş fakat tek farkla Al Capone, Tanrı'nın var olduğunu kabul edip, aykırı davranışlar yapıyor ve sorumluluğu bu dünyada alıyor. Mitterrand ise öldükten sonra sorumluluğunu alacak fakat sonuçta ikisi de her ne yaptı ise bedelini kendi vicdanları ile yaptıkları hesaplaşmada mutlaka ödeyecekler.

"Çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an Tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim." Al Capone
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
Mitterrand ; öncelik olarak iyi ve kötü üzerinden gitmiyor...öznellik üzerinden de gitmiyor...nesnellik üzerinden gidiyor ... bana göre birazda şöyle soruyor ;

Herşeyin yaratıcısı ve adil olan Tanrı bu dünyada kendisine inanmadığım için beni nasıl suçlu çıkaracak? (nesnel bir delil yokken)
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
İnsanları örneğin cayır cayır yakmanın eleştirilecek bir tarafı yok mu yani? Dinlerin yarattığı tehlikelerden biri de, bu gibi aşırılıkların makul karşılanmasına dayanak oluşturmasıdır. Herhangi bir kimsenin, ne yapmış olursa olsun diri diri yakılmasını makul karşılayabilen bir zihin sağlıklı bir zihin değildir diye düşünüyorum. Bence buradaki mesele tanrıya inanma-inanmama meselesi değildir. Kutsal kabul edilmiş metinler kutsal olduklarından değil, zamanında çoğunlukla şiddetle, işkenceyle kaba kuvvetle zorla kabul ettirildiklerinden, günümüzde genel olarak kutsal kabul edilmişlerdir. Yani bugün bakınca, sanki bu metinlerin ulviyeti zamanında ortadaymış da, insanlar da seve seve herhangi bir dinin mensubu olmuşlar gibi yanlış bir algılama söz konusudur. Kısacası bunlar, insan yaratısı sistemler oldukları için, düşündükleri cezalandırmalar da o zamanın insanının zihninden çıkabilecek cezalardır. Bugün bu yöntemleri--metinlerin tamamını değil-- kutsal kabul etmenin sonu Madımaktır, ortaçağdır vb. Mitterand da böyle bir tanrı tasvirinin anlamsızlığı temelinden hareket ediyor bana kalırsa. Tanrının nesnel olması mümkün değildir çünkü tanrının varlığı bir inanç meselesidir. Belirli bir inanç sistemi de, belirli bir zamanda ve mekanda geçerli koşullar temelinde yükselmiş bir bilinç yapısında anlamlıdır. O koşullar değiştiğinde, bilinç de değişir ve haliyle söz konusu sistemi oluşturmuş insanların algısıyla, günümüz insanının algısı çatışmaya başlar. Oysaki yerçekimi olgusu, 1400 sene önce geçerli olduğu gibi bugün de geçerlidir çünkü nesneldir. Buna karşın günümüzde bir insanın işkence edilerek cezalandırılması gibi bir anlayış ancak kalkınmamış bir memleketin değer yargıları içerisinde onaylanabilir yahut kutsallaştırılabilir. Bir taraftan her türlü işkenceyi insanlık dışı kabul etmek; diğer taraftan Tanrı böyle istiyor dendiğinde gık çıkarmamak tutarsızlıktır.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
Sayın Ferdinand; nesnellikten kastım Tanrının sessizliği/doğrudan mudahalesizliğidir. ayrıca din tefsirleriniz belirli bir pencereden. herkesin pencereleri var ama bütüne penceresiz bakabilmeyi umuyorum/çalışıyorum..çalışmalıyız..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Mitterrand ; öncelik olarak iyi ve kötü üzerinden gitmiyor...öznellik üzerinden de gitmiyor...nesnellik üzerinden gidiyor ... bana göre birazda şöyle soruyor ;

Herşeyin yaratıcısı ve adil olan Tanrı bu dünyada kendisine inanmadığım için beni nasıl suçlu çıkaracak? (nesnel bir delil yokken)

İyi-kötü üzerinden gitmiyor fakat var olan Tanrı'yı görmeden kabul etmeyeceğini söylüyor ve beraberinde Tanrı beni affeder nasılsa gibi tavır takınıyor. Tanrı affeder ya da affetmez bu konuda net bir yorum yapamayız fakat diyelim ki affetti, kişi kendini nasıl affedecek? Vicdani hesaplaşmadan kaçış yok ki herkes kendi vicdanı ile başbaşa kalacak ve kendi kendini yargılayacak. Tanrı insanlara iyi ya da kötü birşey sunmuyor, insanlar kendi tercihlerinin sonucunu yaşıyor.
İnsanlar sadece eylemlerinden değil düşüncelerinden de sorumludur.

Diyelim ki sevdiğiniz birine yanlış yaptınız ve beraberinde o sizi affetti fakat siz, o sizi afettiği halde vicdan azabından kurtulabilecek misiniz? Kurtulan çıkacaktır elbet fakat ölümden sonra bu dünya yaşamındaki kurallar çok daha etkin şekilde karşımıza çıkacak yani herşeyi misli ile hissedeceğiz. Bu dünyada önemsiz sandığımız ya da gerçekliğini farkedemediklerimiz karşımıza çıkınca çekeceğimiz vicdan azabı, yaşayacağımız cehennem azabıdır zaten.

"Kim iyi iş yaparsa kendi lehinedir.Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullarına zulmedici değildir." ( Fussilet Suresi 46 )


İnsanları örneğin cayır cayır yakmanın eleştirilecek bir tarafı yok mu yani? Dinlerin yarattığı tehlikelerden biri de, bu gibi aşırılıkların makul karşılanmasına dayanak oluşturmasıdır. Herhangi bir kimsenin, ne yapmış olursa olsun diri diri yakılmasını makul karşılayabilen bir zihin sağlıklı bir zihin değildir diye düşünüyorum. Bence buradaki mesele tanrıya inanma-inanmama meselesi değildir. Kutsal kabul edilmiş metinler kutsal olduklarından değil, zamanında çoğunlukla şiddetle, işkenceyle kaba kuvvetle zorla kabul ettirildiklerinden, günümüzde genel olarak kutsal kabul edilmişlerdir. Yani bugün bakınca, sanki bu metinlerin ulviyeti zamanında ortadaymış da, insanlar da seve seve herhangi bir dinin mensubu olmuşlar gibi yanlış bir algılama söz konusudur. Kısacası bunlar, insan yaratısı sistemler oldukları için, düşündükleri cezalandırmalar da o zamanın insanının zihninden çıkabilecek cezalardır. Bugün bu yöntemleri--metinlerin tamamını değil-- kutsal kabul etmenin sonu Madımaktır, ortaçağdır vb. Mitterand da böyle bir tanrı tasvirinin anlamsızlığı temelinden hareket ediyor bana kalırsa. Tanrının nesnel olması mümkün değildir çünkü tanrının varlığı bir inanç meselesidir. Belirli bir inanç sistemi de, belirli bir zamanda ve mekanda geçerli koşullar temelinde yükselmiş bir bilinç yapısında anlamlıdır. O koşullar değiştiğinde, bilinç de değişir ve haliyle söz konusu sistemi oluşturmuş insanların algısıyla, günümüz insanının algısı çatışmaya başlar. Oysaki yerçekimi olgusu, 1400 sene önce geçerli olduğu gibi bugün de geçerlidir çünkü nesneldir. Buna karşın günümüzde bir insanın işkence edilerek cezalandırılması gibi bir anlayış ancak kalkınmamış bir memleketin değer yargıları içerisinde onaylanabilir yahut kutsallaştırılabilir. Bir taraftan her türlü işkenceyi insanlık dışı kabul etmek; diğer taraftan Tanrı böyle istiyor dendiğinde gık çıkarmamak tutarsızlıktır.

Hangi ayet insanlara zulmedin, işkence edin diyor? İnsanlar dini maske edip, canileşiyor ise bunun sorumlusu dinler değildir. Gerçekten inançlı insan hiç kimseye hiç bir sebeple zulmedemez zaten.
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
Sayın Ferdinand; nesnellikten kastım Tanrının sessizliği/doğrudan mudahalesizliğidir. ayrıca din tefsirleriniz belirli bir pencereden. herkesin pencereleri var ama bütüne penceresiz bakabilmeyi umuyorum/çalışıyorum..çalışmalıyız..

Bir insanın cehennemde cayır cayır yanması yahut buna benzer cezalandırmalar hangi pencereden bakınca anlamlıdır? İşaret ettiğim nokta da bu zaten. Sanki öyle bir açıklama olabilir ki insanların diri diri yanmasını makul karşılayabiliriz gibi bir algı var. Bu algının olmasının nedeni kutsal kabul edilen metinlerdir.

Ben paylaşımdan sizin gibi bir nesnellik-öznellik anlamadım. Tanrı kendi ölçülerine göre insanları yargılamakta ve cezalandırmaktadır. Bu çerçevede anladım.
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
Sayın dijital, Tanrının kendisi zulmettiriyor mu efendim öldükten sonra? Ben bundan bahsediyorum. Gerçekten yüce ve büyükse kendi yaratımı olan bir varlığa, olmayacak biçimlerde azap çektirmesi, günümüz insanının aklına uygun değildir. Mitterand da bunu ifade etmiş.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Sayın dijital, Tanrının kendisi zulmettiriyor mu efendim öldükten sonra? Ben bundan bahsediyorum. Gerçekten yüce ve büyükse kendi yaratımı olan bir varlığa, olmayacak biçimlerde azap çektirmesi, günümüz insanının aklına uygun değildir. Mitterand da bunu ifade etmiş.

Hayır zulmettirmiyor, konu ile ilgili ayetlerden biri 8 numaralı mesajımda var. Ayrıca;

"Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkartacağız. "Oku kitabını ! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter" denilecektir. ( İsra Suresi 13-14 )

Herkes bu dünyadaki eylem ve düşüncüleri doğrultusunda öte alemde kendi Vicdanı ile hesaplaşacak. Cehennem bir semboldür.

Kişi Allah'a karşı yaptığı suçlar için Allah tarafından affedilse bile kula karşı işlediği suçlar öncelikli olmak üzere bu dünyada ne yaptı ise öteki tarafta karşılığını alacak, bu Tanrı'nın zulmü değil kişinin kendi kendine ettiği zulumdur.

100 kişiyi öldüren biri hiç yakalanmadan bu yaşamı sürdürdü ve ölüp gitti diyelim, kendi vicdanı onu sorguya çekecek ve 100 kişinin hesabını hem kendi vicdanına hem de öldürdüğü kişilere verecek. Bu İlahi adalettir işte. Herkes ne yaparsa ondan sorumludur. Yapalım edelim sonra da beni sen yarattın Tanrım, yaratmasaydın diyelim. Bir katilin annesine beni doğurmasaydın katil olmazdım demesi kadar anlamsız bir yaklaşım olur bu durum.

"Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işareti ile alay eden her kişinin vay haline! O malının kendisini ebedileştirdiğini sanır. hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu sen ne bileceksin? O Allah'ın yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir." (Hümeze 1-7)

Ayette de görüldüğü gibi cehennem ateşi bir semboldür.
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
Sembol olduğuna katılmıyorum çünkü "Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." Nisa, 56 biçiminde ifadeler söz konusudur. İkinci olarak, bu ifadeler sembolik bir anlatım içerseler dahi, bana göre hoş karşılanabilecek ifadeler değillerdir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
Ya arkadaşlar yapmayın konuyu direkt Cehenneme getirmeyin. eğer doğrudan cehennem üzerinden hareket edersek işin içinden çıkamayız..

şimdi;

Tanrı insanı yaratıyor...İlk mekanı olan Cennetten dünya şartlarına atıyor (naturel ve beşeri bir alan)...burada belli bir süre özgürlük veriyor... sonra insan buradaki (dünyadaki) eylemleri sebebi ile Cehenneme gidebiliyor.. neden ve nasıl ?

Tanrı dünya alanındaki insana görünürde (nesnel) sadece vahiy yolu ile müdadale ediyor... (her kalbi bağlayan öznellik ayrı)

Bu vahiy yoluyla müdahalede Tanrıya inanmak çok önemli (kutsal dinlerde)..olmazsa olmaz diyebiliriz..

İşte benim ana sorum bu. Tanrı neden dünya şartlarında birçok şeyin ve vahiy yolunun insansı şüphelere gayet açık olduğunu bildiği halde kendisine inanmayı olmazsa olmaz kılıyor ? Tanrının elinde (dünya varoluşunun içinde) inanmayanları veya inanamayanları suçlu çıkaracak ne var? (Tanrıya inanmak için sebebler olduğu kadar inanamamak içinde sebebler mevcut bu dünyada)

Mitterandın sözünün ana temasıda bu bence...bu tema üzerinden görüşlerinizi sordum ben ya. yoksa direkt cehennem konusu hepimizi aşar..

ha Cehennem konusunda düşünsel olarak şunu diyebiliriz; Eğer bu evreni ve herşeyi bir Tanrı ,ilahi bir plan doğrultusunda yaratmışsa ne dünya diye bir yer gerçektir ne de evren diye bir yer ,ne de cehennem ve ateşleri ya da cennet ve bahçeleri...hepsi sanaldır /hologramdır vb. gerçek olan tek şey Tanrıdır ve onun karakteridir..bizlerde sadece onun yarattığı birer bilinciz.. kutsal metinlerde anlatılan ateşe ,azaba ,nimetlere,bahçeye vb böyle bakmak gerekir birazda..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Ya arkadaşlar yapmayın konuyu direkt Cehenneme getirmeyin. eğer doğrudan cehennem üzerinden hareket edersek işin içinden çıkamayız..

şimdi;

Tanrı insanı yaratıyor...İlk mekanı olan Cennetten dünya şartlarına atıyor (naturel ve beşeri bir alan)...burada belli bir süre özgürlük veriyor... sonra insan buradaki (dünyadaki) eylemleri sebebi ile Cehenneme gidebiliyor.. neden ve nasıl ?

Tanrı dünya alanındaki insana görünürde (nesnel) sadece vahiy yolu ile müdadale ediyor... (her kalbi bağlayan öznellik ayrı)

Bu vahiy yoluyla müdahalede Tanrıya inanmak çok önemli (kutsal dinlerde)..olmazsa olmaz diyebiliriz..

İşte benim ana sorum bu. Tanrı neden dünya şartlarında birçok şeyin ve vahiy yolunun insansı şüphelere gayet açık olduğunu bildiği halde kendisine inanmayı olmazsa olmaz kılıyor ? Tanrının elinde (dünya varoluşunun içinde) inanmayanları veya inanamayanları suçlu çıkaracak ne var? (Tanrıya inanmak için sebebler olduğu kadar inanamamak içinde sebebler mevcut bu dünyada)

Mitterandın sözünün ana temasıda bu bence...bu tema üzerinden görüşlerinizi sordum ben ya. yoksa direkt cehennem konusu hepimizi aşar..

ha Cehennem konusunda düşünsel olarak şunu diyebiliriz; Eğer bu evreni ve herşeyi bir Tanrı ,ilahi bir plan doğrultusunda yaratmışsa ne dünya diye bir yer gerçektir ne de evren diye bir yer ,ne de cehennem ve ateşleri ya da cennet ve bahçeleri...hepsi sanaldır /hologramdır vb. gerçek olan tek şey Tanrıdır ve onun karakteridir..bizlerde sadece onun yarattığı birer bilinciz.. kutsal metinlerde anlatılan ateşe ,azaba ,nimetlere,bahçeye vb böyle bakmak gerekir birazda..

Cennetten kovulması da bir semboldür. Yasak olana karşı gelmiş ve iyilik-kötülük bilgisine sahip olmuştur. Dünya yaşamında tekrar sınanacaktır.

Vahiy kanalı ile gelen bilgi neden şüphe uyandırsın ki? İnsan şüphe duymak istedikten sonra herşeye bir bahane bulacaktır zaten.

İnsan dünyadaki sınama sonucu yaptığı seçimler doğrultusunda öldükten sonra cehennem ya da cennet hayatı diye tabir edilen yaptıklarının sonuçları ile karşılaşıyor. Tanrı insanı cehenneme ya da cennete durup dururken dahil etmiyor, kişi kendi seçimleri ile bağlantılı olarak bu seçimi kendi yapıyor.

Tanrı'ya inanmak çok önemlidir çünkü inkar kibirdir. Kibir de en büyük günahlardan biridir. Şeytan da kibirli davrandığı için Adem'e secde etmemiştir. İnsan kendini yaratan güce karşı geliyor bunun sonucunda da karşılaşacağı her ne ise bunun sorumluluğunu almış oluyor.

Nisa Suresi'nde bahsi geçen ayet de sembolik bir ayettir. Derileri yandıkça derileri değiştirilecek şeklinde bir ifade var, ölmüş bir insanın bedeni olmadığına göre derisi de yoktur. Deri yok ise yanacak olan nedir? Vicdanı kendisine huzur vermeyecek ve yaptıklarının hesabını vicdanına ödeyene kadar bu ateş hiç sönmeyecektir. Bu bildiğimiz, anladığımız anlamda bir ateş değildir.

İfadeler çok sert olabilir fakat insanların da ne kadar canileşebildikleri ortada. Bu ifadeler insanları korkutmaya yetmiyor maalesef. Bu ifadelerden korkan insan zaten iyi bir insan gibi yaşamaya çabalar. İyi insan olmak da Allah ile kendi arasındaki konular hariç insanlara, canlılara zarar vermeden elinden geldiğince faydalı işlerle uğraşmaktır. Kul hakkı ile bana gelmeyin der Yaradan çünkü kul hakkı yediysek bedelini o kişi her kim ise onun affı olmadan ödeyemeyiz.

İnanmayanların hepsi suçlu çıkacak diye bir kaide de yok bunu sadece Tanrı bilir, yaptıkları iyi-kötü eylemlere bağlı olarak kişiden kişiye değişecektir. Yukarıdaki örnekte şayet görüp emin olursam inanırım gibi bir şart var, böyle herkes inanır zaten fakat Allah affetse bile kişi o an kendini affedebilecek mi? Tüm mesele bu.
 

Turgut Saka

Yeni Üye
13 Eki 2009
498
0
16
42
ne olursa olsun, bu dünyada yaptığımız hataların büyük çoğunluğunu göremiyoruz. artık ego mudur, görecelilik midir, özgürlük müdür... her ne ise... bir gün cidden günahlarımızın, salaklıklarımızın farkına vardığımızda bunu gerçekten görebildiğimizde, o ateşe kendimiz koşa koşa gideceğimiz kesin! ya da tanrının güzelliğini, büyüklüğünü, belki de ona inanmamanın en büyük hata olduğunu gördüğümüzde! o ateşe dört nala koşacağımız aşikardır. intihar eder gibi atlarız sırat köprüsünden ve belki de tanrıya, " bu bir anlık ölüm acısı bana yetmez, akıllanmak için defalarca yanıp dirilmem gerekir" diyecek olan gene biz oluruz.
belli mi olur? herkes ateşini kendi götürürmüş ya...
 

nefha

Yeni Üye
10 Ocak 2013
86
0
0
57
Allah insanı yarattı ve onu cennetine davet etti.davetçiler(peygamberler)ile cennetin yollarını tarif etti.bu yola girenlerse hem dünyada hem ahirette cenneti yaşar.illa ölmeyi beklemeye gerek yok.
yine cehenneminde bu dünyaya uzanan dalları vardır.o dallara yapışanlarda daha bu dünyada cehennemdedirler haberleri yoktur.
 

flzf

Yeni Üye
12 Mar 2009
850
2
0
38
''İnsanları örneğin cayır cayır yakmanın eleştirilecek bir tarafı yok mu yani? Dinlerin yarattığı tehlikelerden biri de, bu gibi aşırılıkların makul karşılanmasına dayanak oluşturmasıdır.''

Yani insan aklında bir ışık yakabilecek durum senaryosunu bile ölüm anında bile iman kabul edilmez gibisinden saçmalıklarla süsleyen arkadaşlara şu yukarda belirtilen fikirler ile cevap vermek istiyorum.
 

Ferdinand Bardamu

Yeni Üye
30 Nis 2012
1,302
1
0
43
donkişot

İşte benim ana sorum bu. Tanrı neden dünya şartlarında birçok şeyin ve vahiy yolunun insansı şüphelere gayet açık olduğunu bildiği halde kendisine inanmayı olmazsa olmaz kılıyor ? Tanrının elinde (dünya varoluşunun içinde) inanmayanları veya inanamayanları suçlu çıkaracak ne var? (Tanrıya inanmak için sebebler olduğu kadar inanamamak içinde sebebler mevcut bu dünyada)

Suçlu çıkaracak hiç birşey yoktur. Bir yaratıcıya inanmamak suç olabilir mi? Biz günümüzde böyle bir anlayışı makul bulmazken, bizim gibi eksik olmayan bir varlık bunu nasıl makul bulabilir? Bir yaratıcının varlığını önceden kabul edip, sonra da ondan geldiğine inanılan metinleri ne pahasına olursa olsun müdafa etmeye çalışmak, deyim yerinde ise bir kılıf bulmaya çalışmak makul değildir. Bu sorduğunuz sorunun cevabı basittir. Bu metinler bir yaratıcı tarafından yazılmamışlardır, döneminin insanlarının eserleridirler. Ancak günümüz gelişmiş toplumlarının sosyo-ekonomik şartlarının gerisindeki toplumsal ilişkilerin şekillendirdiği bir bilince sahip insanlar yahut insana benzeyen varlıklar farklı düşünceye saygı göstermez ve kendi gibi düşünmeyenleri cezalandırabilirler. Tanrı gibi karmaşık ve belirsiz bir kavramı özne yaparak bu soruya bir cevap verilemez. Dediğim gibi, özne tanrı ise yapılan şey; çelişkiyi,tutarsızlığı,makul olmamayı kabul edilebilir birşey seviyesine taşımaya çalışmaktır. Tanrıyı özne olmaktan çıkarırsanız sorunun cevabı açıktır. O dönem --kısmen günümüz--insanının bilinç yapısı, kendinden olmayanı lanetlemek üzerinde kurulmuştur. Bunun nedenleri ayrıca tartışılabilir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
Sayın Dijital; bayağı bir ayrı düşünüyoruz. söylediklerinize birşeyler demek istiyorum ama neresinden tutacağımı şaşırıyorum :)

Sayın Ferdinand; öncelikle soruma net cevabınız için teşekkürler. ancak yazınıza resmi olarak (teşekkür butonuna basma:)) teşekkür edemiyorum çünkü fazla keskin ifadeler içeriyor (diğer deyişle tek açı içeriyor) .

Tanrı vahiy yolunu seçmiş ve bir ögüt/yol olarak kendi yoluna çağırmışsa '' inanmasanızda olur ama şunları şunları yapmayın'' demeside oldukça paradoks içerirdi. bunuda hesaba katmak gerekir.

lanetleme konusundaki ifadelerinizde oldukça keskin. kutsal metinler kendinden olmayanı lanetliyor diyemeyiz. Din küllüyatı içine değerlendirilmeli bu husus.

Tanrı varsa karmaşık olmalıdır zaten. bizim Tanrıyı doğrudan tanıyabilmemiz/anlayabilmemiz Tanrısallık gereği mümkün olmamalıdır.

İnancı müdafa konusunda ise size katılıyorum diyebilirim. inananlar kendi inançlarına ters düşüncelerden rahatsız oluyorlar. bence bu rahatsız olma durumu bir çeşit rahatsızlıktır. bu normal birşey değil. İnancını kaybetmekten korkuyorsa eğer o insan bu da vahim bir durum. kendiyle yüzleşmeye cesareti yok demektir o kişinin... Ölüm, yok olma korkusu, hayatın anlamsızlaşması vb insan bu sebeblerden dolayı (dünya görüşünü kaybetmek) yüzleşmeden ve sorgulamadan ne kadar kaçıyorsa o derece karşı fikirlerden rahatsızlığı artıyor gibi bana göre.. artı banada çoğu zaman uyarlama yapıyorlar gibi geliyor..böyle birşey olamaz.. tefsir işi öyle herkesin harcı değil bunu işin ehli yapmalıdır..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Sayın Dijital; bayağı bir ayrı düşünüyoruz. söylediklerinize birşeyler demek istiyorum ama neresinden tutacağımı şaşırıyorum :)

Sayın Ferdinand; öncelikle soruma net cevabınız için teşekkürler. ancak yazınıza resmi olarak (teşekkür butonuna basma:)) teşekkür edemiyorum çünkü fazla keskin ifadeler içeriyor (diğer deyişle tek açı içeriyor) .

Tanrı vahiy yolunu seçmiş ve bir ögüt/yol olarak kendi yoluna çağırmışsa '' inanmasanızda olur ama şunları şunları yapmayın'' demeside oldukça paradoks içerirdi. bunuda hesaba katmak gerekir.

lanetleme konusundaki ifadelerinizde oldukça keskin. kutsal metinler kendinden olmayanı lanetliyor diyemeyiz. Din küllüyatı içine değerlendirilmeli bu husus.

Tanrı varsa karmaşık olmalıdır zaten. bizim Tanrıyı doğrudan tanıyabilmemiz/anlayabilmemiz Tanrısallık gereği mümkün olmamalıdır.

İnancı müdafa konusunda ise size katılıyorum diyebilirim. inananlar kendi inançlarına ters düşüncelerden rahatsız oluyorlar. bence bu rahatsız olma durumu bir çeşit rahatsızlıktır. bu normal birşey değil. İnancını kaybetmekten korkuyorsa eğer o insan bu da vahim bir durum. kendiyle yüzleşmeye cesareti yok demektir o kişinin... Ölüm, yok olma korkusu, hayatın anlamsızlaşması vb insan bu sebeblerden dolayı (dünya görüşünü kaybetmek) yüzleşmeden ve sorgulamadan ne kadar kaçıyorsa o derece karşı fikirlerden rahatsızlığı artıyor gibi bana göre.. artı banada çoğu zaman uyarlama yapıyorlar gibi geliyor..böyle birşey olamaz.. tefsir işi öyle herkesin harcı değil bunu işin ehli yapmalıdır..


Kur'an'daki ayetler Muhkem ve Müteşabih olarak 2'ye ayrıldığı için bazı ayetler kesin-net-değişmez bazıları da yoruma açık ve çağlara göre değişkendir. Bu Ku'an'ı çağa uydurmak değil Kur'an'ın o günün şartlarını içeren ayetlerini ayrı tutmak, her çağa hitap eden ayetleri ayrı tutmaktır. Bu durum tefsircilerin kafasına göre yaptığı birşey değil Kur'an'ın kendi öz yapısından kaynaklanmaktadır.

Kim neye inanır burada bunu tartışmıyoruz. Kim cennetlik, kim değil buna da karar verecek olan bizler değiliz. Allah affeder ya da affetmez bunu da bilme şansımız yok. İnanç içten gelen bir akıştır zaten öyle zorlama ile olmaz. Çok açık ve net olarak şunu söylüyorum sadece vicdanen rahat ise kişi, ilerde vicdanı ile hesaplaşırken görecektir ne gerçek ne değil. Bu dünyada vicdani yük oluşturmayan eylemler yapan kişi, yapanlara göre bu dünyada ve öldükten sonra çok daha huzurlu olacaktır.

Allah inanmayanı affedebilir ya da affetmez bilemiyorum bunu sadece Allah bilir. Vicdanen rahatsa kişi ne ayetlerden korkar ne de başka şeyden, gittiğin yoldan emin isen başkalarının onayına ihtiyacın yoktur. Hesap verilecek tek merci kendi vicdanın ve Allah'dır. Kişi kabul etse de etmese de, inansa da inanmasa da herkesin gideceği yer aynıdır. Bu gerçeği bu yaşamda kabullenmek ve ona göre düzgün bir hayat yaşamak kişiye birşey kaybettirmez fakat direnmek isteyen de dirensin tercih kendisinindir.

Canice hiç bir eylemi kabullenecek bir vicdana sahip değilim. Ayetlerde ne yazarsa yazsın tabi ki insan eli-ayağı kesilmesini asla kabul etmem. Bazı ayetleri anlamakta ben de zorluk çekiyorum fakat bir sebebi olmalı ya anlayamadığımız başka bir sebep ile bu ayetler inmiş olmalı düşüncesi ile Kur'an'ı tümden red etmek yerine araştırmalarıma devam ediyorum.

Mitterand'ın söylediği lafın benim açımdan hiç bir mantıklı açıklaması yok. Ya inanırsın ya inanmazsın bence bu laf tümüyle korkakça bir ifade. Madem inanmıyorsun gördükten sonra da duyacağın inanç bence çok yapay-sahte bir inanç olurdu. Beni affeder herhalde diyor bunca yıllık yaşamında inanmamayı seçmişsin madem kusura bakma ama eyleminin sorumluluğunu da cesurca alacaksın, yok öyle gördüm inandım demek. Allah affetse bile kişi kendi vicdanı tarafından sürekli rahatsız edileceği için son pişmanlık fayda etmeyecektir diye düşünüyorum fakat tekrar söylüyorum en doğrusunu Yaradan bilir. Çok bilinmeyenli denklem gibi sonuçta ne desek boş...Ayrıca Mitterand da şüphe içersinde ya varsa beni affeder herhalde gibi zemin hazırlıyor kendince inşallah affeder benim de dileğim bu yönde:)
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst