Neden Yaşıyoruz ? Mutluluk İçin mi ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde gamzecik tarafından oluşturulan Neden Yaşıyoruz ? Mutluluk İçin mi ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 79,253 kez görüntülenmiş, 487 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Neden Yaşıyoruz ? Mutluluk İçin mi ?
Konbuyu başlatan gamzecik
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Prens Ernak

gungoryus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
4 Eki 2010
Mesajlar
9
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
ölmeyi en iyi beceren insadır çünkü düşünerek ölür...
 

SatanicMajesty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
6 Eki 2010
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Yaşamımızın temel olarak bir anlamı olması gerekmez kanımca.Bana göre yaşam zaten onu değerlendirmek için bir fırsat sunar bize.Biz yaşarken onu kendimiz adına anlamlandırabiliriz.Bu çok farklı şekillerle yapılabilir,anı yaşayabiliriz;öldükten sonra anılacak birşeyler yapabiliriz.Bizim için hayatın anlamı ancak bu olabilir.Bunun dışında hayatın anlamıyla ilgili herzaman çok hoşuma giden bir sözü paylaşmak istiyorum; ''Ya tüm çırpınmalarını aşan daha yüksek bir anlamı vardır bu dünyanın, ya da bu çırpınmalardan başka hiçbirşey gerçek değildir'' Albert Camus.
 

gerdel

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2010
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
İntihar etmeye cesaretim olmadığından yaşıyorum, ne zaman binanın en üst katına çıkıp baksam kalbime bişey saplanıyor gibi oluyor nasıl atlıycam lan buradan, ya gebermeyip sakat kalırsam, şöyle bir hap olsa içsem, ölsem bitse her şey. Öteki dünya falan da yok zaten mis.
 

Furkan Topal

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2010
Mesajlar
112
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
İnsan, bana göre yaşamak zorunda olduğu için yaşar. Mutluluk peşinde koşmak bana göre büyük bir azaptır ki mutluluğu yakaladığınız anlar hemen geçiverir, sizinle kalmazlar.
 

saçmalık

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Eki 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Sayın objektif bir örnek vermişsiniz;'Bir insan robot yapıyor ve onun bütün davranışlarını biliyor, yapacağı eylemleri de bilir gibi. İnsanlar, cinler, melekler, şeytanlar; aslına bakarsanız bunların hepsi robottur. Biz sadece irademizi kullanıyoruz. İrademizi nereye kullanacağımız, hangi yolu seçeceğimiz önceden belirlenmiştir zaten. Biz sadece yaşıyoruz ve sizin de dediğiniz gibi anahtarı alacağımız günü bekliyoruz. Kader yazılmıştır ve değişmez misali...'Fakat atladığınız birşey var.Yaratanda da insanlarda da ortak bir özellik vardır akıl ve bunu kullanma gücü.Tanrı sonsuz akla sahiptir onun hakkında hiçbirşey söylenemez gücüne bir tanım getirilemez bu yüzden.Kenidinize bir sormanızı önenirim iyilik olmasa kötülük olur muydu? Doğada kötülük iyilik var mıdır yoksa o bize göre midir? İnsanların bahsettiğiniz mutluluk duygusunu tatmin etmesi için çıkarmış oldukları birşey midir?Robot yapıyorsunuz ona aç kalma,karşı cinse ilgi duyma,şehvet,mutluluk,keder,nefret duygularını ve duyularını veriyorsunuz sonra bunları iyi ve kötü diyerek ikiye ayırıyorsunuz.İyilik yapanlara sonsuz mutluluğu kötülük yapanlara sonsuz acıyı bahşediyorsunuz.Üstelik neler yapabileceklerini biliyorsunuz bunları onlara siz sunuyorsunuz.İrade dediğiniz kontrolsüz olmalı bence kontrol olmamalı,insan nefsini bilmeli sadece öldürmemeli, köreltmemeli.Aklın istekleri olmadığını bilmeli.En büyük zikir düşünmektir.En büyük ibadet aramak. Saygılarımla...
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Başlangıçta tümü verip,parçalara ayırıp önünüze sunacağım.Çünkü başlangıç,aynı zamanda sonsuzunu da içinde barındırır.Aynı bizim yaratılışımız gibi...
Çok beğendiğim bir söz var:
-Siz daha merdiveni göremeden,kader ilk adımı atmıştır.
İçinde bulunduğumuz gerçekliğe kendi isteğimiz ile gelmedik.Kendi tasarladığımız mutlu bir boyutta da yaşamıyoruz.Kanunları hazır,biz doğmadan onca oyun oynanmış bir gerçekliğe gelen piyonlarız.Önem kazanan,değerini arttırma çabasıdır.Piyonun kendini yüceltişi gibi.Fakat,her ne öğrenirsen öğren yine de tek bildiğin ''hiçbirşey'' olacak.Tanrı'nın da bilmemizi istediği bu olabilir.İstediği tek şey belki de,bir hareketimizin nelere yol açabileceğini görebilmemizdi?Öyle ki;Cennet ve Cehennem de eylemlerimiz sonucu gideceğimiz yerler.Yalanlanan gerçeklikler.Fakat,gören gözler için apaçık gerçekler.Önem kazanan,değerini arttırma çabasıdır.Tanrı'nın parçalarını yücelterek bütünü yani kendisini de yüceltmesidir.Buna ihtiyacı var mı?
Peki neden oluyor bunlar?Çok basit bir cevabı var olabilir aslında...Yaratıcının kendini yaratıcı kılması için,daha yaratıcı olmadan kendine,yaratıcı olduktan sonra uyması gereken kurallar vermesinin gerekliliğidir.Yani zaman algımıza göre bakarsak;Tanrı geçmişte de vardı gelecekte de olacak.Kendine koyduğu kuralların getirileri,yani ''şimdi'' ise bizleriz.
Sonuç olarak,Tanrı yaratıcılığını gelecekten geçmişe doğru,merdivenini de kendisi yaratarak sürdürüyor.Merdivenin herhangi bir basamağında,oturup dinlenme hakkın yok!Çünkü,hangisine oturursan otur,yüzün geldiğin yere,aşağıya dönük olacak ve yukarıyı arkana alacaksın.Bu yüzden durmaya hakkın yok!Düşmeye hakkın yok!Sadece,hangi basamağa ne kadar hızlı basacağın senin seçimine kalmış...

Zaman kavramını burada kullanmışsınız ancak bunun üzerinde biraz daha durmak gerek. Zaman diye bir şey aslında yoktur. Durumlar vardır. Bir durumdan diğerine geçeriz. Taşı atarsınız ve yere düşer. Düşene kadar zaman geçti deriz. Hayır! Sadece durumlar değişti. Güneş yol aldı, dünya yol aldı, bizim durumumuz değişti. Zamana bağlı böyle bir değerlendirme, hele ki yaşlanma, ihtiyarlama ve buna benzer zayıflıklara muhattap olmayan bir yaratıcı tanımına göre, tamamen arızalıdır.


Bizim yapacaklarımızın bilinmesi başka; bu davranışların tayin edilmesi başka... İrade (şuur) ile birlikte bizlere bir de nefis (arzu ve istekler) verilmiştir. Hatta duyumlarla şuur arasındaki irtibatı sağlaması için bir de zeka. Bizim elimizde olmayan şeyler kaderin ta kendisidir. Ancak önümüze çıkan çeşitli durumlar karşısında yapacağımız seçimler irademizi ortaya koyar. Zamandan münezzeh olan Yaradanın yapacaklarımıza müdahalesi yoktur. Ancak zaman denen kavramdan bağımsız düşündüğümüzde sonucun en başından beri belli olduğu anlaşılır.

Sonuç: Bizim 70 yıllık koca bir hayat dediğimiz durumlar toplamı belki de kısacık bir andan bile ibaret değil. Bir andan diğerine atlayıp durmamız bize zaman kavramını vehmettiriyor. Oysa maç çoktan oynandı; kazanan kazandı, kaybeden kaybetti.

Saygılarımla
 

Preatorian

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
296
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Yaşam bir kişinin özel bir durumundan ziyade kişilerden bağımsız var olandır. Yaşam yaşayan birileri yoktur, yaşamın kendi vardır. Sorulması gereken "Neden yaşıyoruz" dan ziyade "Neden yaşadığımızı zannediyoruz" dur. İnsana yaşadığını zannettiren güç, gerçeği perdeleyen güç ile birdir.
Mutlu olmak için yaşamaya ihtiyaç yoktur. Var olmanın mutluluğu bütün mutlulukların ve mutsuzlukların nedenidir.
 

bambu

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
24 Eki 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
İnsan(bütün canlılar) sadece üremek için yaşar.Hayattaki tek amacı budur.Diğer herşey bu olgunun yan ürünüdür.Mutluluk denilen şey ise sadece bir kimyasal süreçtir.Evrensel gerçek budur.

Sonradan bilinç ve birikimler aracılığyla bir amaç belirlensede sadece yan ürün olmaktan çıkamaz.
 

ömer

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Eki 2010
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
valla herkesin yaşama amacı farklıdır. mesela ölmemek için yaşayanlar bile vardır dünyada...
 

Doutrus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ağu 2010
Mesajlar
26
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
2 nedeni var, 1. si insanın hayatta birşeyin arkasına kolayca takılabilmesi. insan kolayca kendini bir amaç uğruna meşgul edebilir, kolayca kendini aslında önemsiz olan bir çok olguya kaptırabilir ve her amaç yenilerini doğurur.en basit örnek: bir öğrenci önce notlarını yükseltmeye çalışır,sonraki hedefi iyibir lisedir, sonra iyi bir üniversite, iyi bir iş ve evlilik, işte terfi etmek, birikim yapmak...
2. si genel çoğunluğn sorgulama psikolojisnden yoksun olması.çoğu kişi hayattaki yerini sorgulamaz, kendini gözlemleyemez ve neden bu hayattaym diye sormaz.bakar ki diğer insanlar öylece yaşıyor, oda yaşamaya devam eder. yani amacını bilmeden öylesine yaşar bi anlamda.
bence böyle

2 nedeninin de özünde "bir nedenleştiğini" düşünüyorum.Sistemin,dolayısıyla sisteme dahil olmuş ebeveynlerimizin ve sözde büyüklerimizin bizi sistemin gereklerini yerine getirecek büyük çarklar olarak yetiştirme çabasının sonucu olarak ortaya çıkan zayıf zihinler...Bu zihinleri sisteme yönelik amaçlarla dolduran medya ve ezberci-çarpık eğitim(aslı öğretim ki,öğretim bile değil sınav ertesi unutmayla) sonucu nedenleriniz sonuç oluyor.
 

Doutrus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Ağu 2010
Mesajlar
26
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
Bu soru muhtemeldir ki kıyamete kadar varlığını sürdürecek :) Bilim Tanrı'nın varlığını ispatlasa dahi(ki Tanrı'nın varlığının ispatı Tanrı'ya inancı yok edeceğinden ispatlanamaz) her insan var olduğu ortamda karakteristikleşmiş zekasıyla kendi yaşam amacını yaratacaktır.Genel geçici heveslerden iddialı ideallere...Eğer sorunun öznellik katılmamış bir cevabı aranıyorsa,ne yazık ki böyle bir amaç belirtilmemiş sadece ana yollar için seçimler verilmiş.
Ancak not;
Ölümüe,yaşamın ötesinin bilinmezliğine,dayalı korku çoğunluğu "yaşamını sürdür" düsturu çerçevesinde döndürecektir.
 

kağıtgemi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Kas 2010
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
mutluluğun neden bu kadar abartıldığını anlamıyorum..çevremde sürekli mutlu insanlar hayal ettiğimde bunu bir çeşit delilik olarak algılarım.mutluluk anlık birşeydir,sürekli mutlu olduğunda mutluluğun ne olduğunu fark edemezsin ifade edemezsin.bu nedenle neden yaşıyoruz sorusunun cevabı mutluluk olamaz ondan eminim.peki o zaman nedir? bu sorunun cevabını çok düşünmüş hatta zaman zaman birbirinin tam tersi olan uç fikirlere kapılmış ve sonra bu soruya aranan cevabın uçsuz bucaksız bir yol olduğunu ve bu yolu takip etmenin bir yaşam tarzına dönüşebileceğini farketmiş biri olarak "neden yaşıyorum" yerine "nasıl daha iyi yaşarım"a odaklanarak en azından tekrar deliksiz uyumaya başladığımı söyleyebilirim.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
düşüneyim …neden yaşıyorum? çünkü, zamanla.. tabiat ananın (havas ı :p iklimi)doğa!sı gereği canlanmış/üreyen bir tür organizmayım

nasıl yaşıyorum? türdeşlerim ile yakın-uzak kurulu, fiziksel-duyusal; genetik bağ , gelenek-görenek, kültürlerinden öğrendiğim ve aktardığımla,düşünüp-taşınarak kendi çapımda yaşıyorum

niçin yaşıyorum? ee varlığın tadını aldım bi kere, ben soruyormuyum size niçin diye
BİR hayalim var diyeyim, herkes kendi Hayyalinden pay biçsin : ))

niye ? derseniz, işte O'na hal en... bir cevap veremem, ne desem eksik kalır, yaş,ayıp gidiyoruz. Var
sın O'da bende, cevapsız kalsın.
…………. hâdi hayırlısı : D:D
 

behnan

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
yaşamanın anlamı atomların bir araya geliş biçimidir.mutlu olmak ise doğanın hayal gücü.
 

gülce ırmak

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
31
Yaşama gayesi mutluluktur..

Evrendeki tüm insanları ilgilendiren ve felsefenin temel ve evrensel olarak ortaya çıkmış bir sorusu olarak;evet neden yaşıyoruz?
İnsan doğar,büyür,yaşlanır,ve ölür..Bu süreç içerisinde de hayatında sahip olduğu şeyleri ;yaşadığı evi,bulunduğu çevreyi ,sahip olduğu aileyi,eşini,maddi gücünü mükemmel kılmak ister..Dünyadaki her insan yaşam standartlarının üstünde bir hayata sahip olmak ister kısacası ,bu reddedilemez.Bu görüşümü reddedecek bir insanla tanışmadım şu zamana dek..Çocukluğumuzdan itibaren okula başlarız,sınavlara gireriz,ne biliyim üniversiteyi kazanır,iş hayatına başlar ve çalışırız ..Bu eylemleri yapmamızın temel nedeni hayatın zorunluluğu değil bizim mutluluğa refaha kavuşmak istememizdir.. En önemlisi mutluluğumuza gölge düşüren herhangi bir olay karşısında ya gözyaşı dökeriz yada kendimizi kötü hissederiz,bu da hayat gayemizin mutluluktan başka bir şey olmadığını ispatlar niteliktedir..
İslam dininden örnek verecek olursam; Kur-an ı kerimdeki ayetlerde ve bize dinin uymamızı zorunlu haline getiren emirlerin temelinde insan için doğru olabilecek ve mutluluğa ulaşabileceğimiz kurallar vardır. Bu kurallara uyan insan ya bu dünyada yada öbür dünyada mutlaka alacaktır mükafatını ,aynı şekilde uymayanlar ise cezalarını..Bu emirleri yerine getirdiğimiz zaman kendimizi iyi hissederiz ve sadece bu dünyada değil öbür dünyada da mutluluğa sahip olacağımızı düşündüğümüz için rahat hissederiz kendimizi ve ona göre yaşarız..
Ateistler ise ;(ki kesinlikle bunu yazmamın sebebi inanç konusunda bir tartışma oluşturmak değil)varlıklarının oluşmasını sağlayan tanrı yada Allah’a inanmadıkları için ne emirleri ne de cennet cehennem kavramını kabul ederler .Onlar sadece üzerlerinde yaşadıkları dünya için mutlu olma çabası içindedirler inanan dünyada nasıl davranıyorsa dini bakımdan olmasa da onlar da aynı şeyleri yerine getirirler,iyilik yapar ,emek harcar karşılığında mutlu olmak isterler..
Foruma bakarken cennet yada cehennem kavramının olup olmadığı üzerine bir tartışma konusu vardı ,dikkatimi çekti .Bu konuyla da bağdaşlaştırabiliriz mutluluk kavramını .. İslam dini toplumda barışı sağlamak kişilerin iyi olmasını sağlamak amacıyla bu kavramın varlığını dogmatik olarak ortaya koymuştur. İnanan insanlara da buna göre yaşayışlarını oluşturmuş ve hem üzerinde yaşanılan dünyanın hem de gidecekleri yerin mutluluğuna kavuşacaklarını
düşünmüşlerdir.
KISACASI HER İKİ TARAF İÇİN DE YANİ İNANAN VE İNANMAYAN İÇİN YAŞAMIN GAYESİ MUTLULUKTUR ..BİR TARAF BUNU HER İKİ DÜNYAYI DÜŞÜNEREK YAŞAR ,DİĞER TARAF DA SADECE BULUNDUĞU DUNYADA MUTLU OLMAK ICIN YASAR...
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Korkuların en büyüğü ölüm korkusudur. Ölümden korkmuyorum diyen intihar etsin. Korkmuyorum diyen hala intihar etmiyorsa varlığını sürdürmeyi hala istiyordur. Mutluluk için yaşamıyoruz, varlığımızı korumak için yaşıyoruz. Var olmayı nasıl biz seçmediysek yok olmayı da kendimiz seçemeyiz. Ölüm yokoluş mudur? Muhakkak ölümde kayıplarımız olacaktır ki biz bu kaybı varlığımız sanıyoruz. Bu sanılar içindeysek varolmak için yaşıyoruz.
 

gülce ırmak

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
31
İnsan varlığı için yasar .ancak bu varlık dedıgımız ınsanın saglıklı olarak yaşaması sonucunda olusur.tabı bellı bır sureye kadar.. ınsan ölumden korkabılır ancak yasama sebebı olmemek sureklı var olmak ıcın degıldır.Çünkü her insan ellbet bir gün öleceğinin bilincindedir .İnsan tahmını bır hayat suresı boyunca ornegın(70)yıl basıma bısey gelmesın ölmeyeyim VARLIGIMI SURDURMELIYIM dıye değil bu zamanını en ıyı sekılde kullanabıleyım dıye yasar...Ve en onemlısı bır ınsan yasamanın temelını varlıga baglıyorsa ya hıcbır zaman Ölmeyecegını dusunur yada varlıgını surdurmenın YANI ÖLÜMSÜZLÜĞÜN carelerını arar bulabılırse tabı..(YASAMIN GAYESI MUTLULUKTUR)
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Korkuların en büyüğü ölüm korkusudur. Ölümden korkmuyorum diyen intihar etsin. Korkmuyorum diyen hala intihar etmiyorsa varlığını sürdürmeyi hala istiyordur. Mutluluk için yaşamıyoruz, varlığımızı korumak için yaşıyoruz. Var olmayı nasıl biz seçmediysek yok olmayı da kendimiz seçemeyiz. Ölüm yokoluş mudur? Muhakkak ölümde kayıplarımız olacaktır ki biz bu kaybı varlığımız sanıyoruz. Bu sanılar içindeysek varolmak için yaşıyoruz.


Bu fazlasıyla keskin bir ayrım ve bu nedenle yanlış. Ölümden korkmamanın tek ifadesi intihar, intihar etmemenin, bu anlamda varlığını sürdürmeyi seçmenin tek nedeni de ölümden korkmak değildir. Yani kendi varlığını sürdürmeyi seçmek, illa varlığını sürdürmeyi ölmekten korktuğu istemek demek olmayabilir. Burada hatalı bir geçiş var. Elbette intihar etmemek varlığını devam ettirmeyi seçmek demektir. Bu ikisi aynı şeydir, bu nedenle biri diğerinin nedeni olamaz. O önerme de salt bir totolojidir. Ama bu bir şey ifade etmez. Bir şey ifade eden önerme, intihar etmeyerek varlığını sürdürmeyi seçmenin (ikisi aynı şeydir) tek nedeni ölüm korkusudur önermesidir ve bu önerme yanlıştır. İnsan pek çok nedenle intihar etmemeyi seçebilir. Mesela geride bırakacağı ve onsuz çok zor durumda kalacak, hatta yaşamını bile sürdüremeyecek kişiler olabilir. Ya da sadece o şekilde ölmeyi (ölmeyi değil, intihar ederek ölmeyi) kendine yakıştıramıyor olabilir. Yani söz konusu olan ölümden korkmak değil, intihar ederek ölmenin getireceği ahlaki sorumlulukları kabul etmemek de olabilir. Bu da, açıkça görüldüğü gibi, ölüm korkusundan bambaşka bir şeydir.
 

Adramelech

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
2 Ocak 2011
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
İnsanın karmaşık eylemleri temel içgüdülerinin denklemler haline gelmiş halidir. İnsanın yaşamasının tek amacı yaşamını sürdürmek ve soyunu devam ettirmektir. Öznel diye nitelendirilen ama ahlak tarafından nesnelleştirmiş çoğu algı bu durumları desteklemek veya çeşitlendirmek içindir. Örneğin güzellik; kişi soyunu devam ettirmek için mükemmel eşi aramaya koyulur. Örneğin iyilik kötülük kavramları; tamamen hazza dayalıdırlar. İyi olan iyiliği haz aldığı için yapar ya da kötü olmamak için bastırıldığından. Kötü olan kötülüğü haz aldığı için yapar ya da herhangi bazı koşullar nedeniyle kötülüğe itildiğinden. Basit anlamda yaşamın bir anlamı yoktur, tabanında haz vardır, anlam yükleme arayışları da yeterince anlamsızdır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst