Başlangıçta tümü verip,parçalara ayırıp önünüze sunacağım.Çünkü başlangıç,aynı zamanda sonsuzunu da içinde barındırır.Aynı bizim yaratılışımız gibi...
Çok beğendiğim bir söz var:
-Siz daha merdiveni göremeden,kader ilk adımı atmıştır.
İçinde bulunduğumuz gerçekliğe kendi isteğimiz ile gelmedik.Kendi tasarladığımız mutlu bir boyutta da yaşamıyoruz.Kanunları hazır,biz doğmadan onca oyun oynanmış bir gerçekliğe gelen piyonlarız.Önem kazanan,değerini arttırma çabasıdır.Piyonun kendini yüceltişi gibi.Fakat,her ne öğrenirsen öğren yine de tek bildiğin ''hiçbirşey'' olacak.Tanrı'nın da bilmemizi istediği bu olabilir.İstediği tek şey belki de,bir hareketimizin nelere yol açabileceğini görebilmemizdi?Öyle ki;Cennet ve Cehennem de eylemlerimiz sonucu gideceğimiz yerler.Yalanlanan gerçeklikler.Fakat,gören gözler için apaçık gerçekler.Önem kazanan,değerini arttırma çabasıdır.Tanrı'nın parçalarını yücelterek bütünü yani kendisini de yüceltmesidir.Buna ihtiyacı var mı?
Peki neden oluyor bunlar?Çok basit bir cevabı var olabilir aslında...Yaratıcının kendini yaratıcı kılması için,daha yaratıcı olmadan kendine,yaratıcı olduktan sonra uyması gereken kurallar vermesinin gerekliliğidir.Yani zaman algımıza göre bakarsak;Tanrı geçmişte de vardı gelecekte de olacak.Kendine koyduğu kuralların getirileri,yani ''şimdi'' ise bizleriz.
Sonuç olarak,Tanrı yaratıcılığını gelecekten geçmişe doğru,merdivenini de kendisi yaratarak sürdürüyor.Merdivenin herhangi bir basamağında,oturup dinlenme hakkın yok!Çünkü,hangisine oturursan otur,yüzün geldiğin yere,aşağıya dönük olacak ve yukarıyı arkana alacaksın.Bu yüzden durmaya hakkın yok!Düşmeye hakkın yok!Sadece,hangi basamağa ne kadar hızlı basacağın senin seçimine kalmış...
2 nedeni var, 1. si insanın hayatta birşeyin arkasına kolayca takılabilmesi. insan kolayca kendini bir amaç uğruna meşgul edebilir, kolayca kendini aslında önemsiz olan bir çok olguya kaptırabilir ve her amaç yenilerini doğurur.en basit örnek: bir öğrenci önce notlarını yükseltmeye çalışır,sonraki hedefi iyibir lisedir, sonra iyi bir üniversite, iyi bir iş ve evlilik, işte terfi etmek, birikim yapmak...
2. si genel çoğunluğn sorgulama psikolojisnden yoksun olması.çoğu kişi hayattaki yerini sorgulamaz, kendini gözlemleyemez ve neden bu hayattaym diye sormaz.bakar ki diğer insanlar öylece yaşıyor, oda yaşamaya devam eder. yani amacını bilmeden öylesine yaşar bi anlamda.
bence böyle
Korkuların en büyüğü ölüm korkusudur. Ölümden korkmuyorum diyen intihar etsin. Korkmuyorum diyen hala intihar etmiyorsa varlığını sürdürmeyi hala istiyordur. Mutluluk için yaşamıyoruz, varlığımızı korumak için yaşıyoruz. Var olmayı nasıl biz seçmediysek yok olmayı da kendimiz seçemeyiz. Ölüm yokoluş mudur? Muhakkak ölümde kayıplarımız olacaktır ki biz bu kaybı varlığımız sanıyoruz. Bu sanılar içindeysek varolmak için yaşıyoruz.