Laetna Şiirleri

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Amatör Şairler ve Şiirler kategorisinde Laetna tarafından oluşturulan Laetna Şiirleri başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 42,346 kez görüntülenmiş, 259 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Amatör Şairler ve Şiirler
Konu Başlığı Laetna Şiirleri
Konbuyu başlatan Laetna
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Laetna

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
UMUT YÜRÜYÜŞÜ

pankartta bir adam yanıyor
yanıyor kızıl ateşte pişerek canlı canlı

çekici elinde dövüyor demiri,
demir kızıl, alnı ter, gözleri siyah ve parlak
bir güneş yanıyor gözlerinde, kızıl
bir yangın yüreğinde dışarı taşan.

çekiç sesleri ve kıvılcımlar içinde yanıyor
yanıyor adam, yanıyor pankart
damlayan terler söndüremez
nil, don, volga, ren söndüremez.

pankartı bir kalabalık taşıyor
ateş gibi kalabalık pankarta sığmıyor
yol, iz, gece, gündüz demiyor kalabalık

geçerken demir dişli fabrikanın kapılarından
gözleri parlak, karnı aç bir çocuk tebessümü
yüzü kir, kolları kir, alnı ter, karnı aç

pankarttan bir kıvılcım sıçradı parlak gözlerine
alevlendi gözleri,yüreği ve umudu
yüzünde bir tebessüm, nar şerbeti gibi kızıl
yanakları çopur,karnı aç, gözleri parlak bir çocuktu.

Akşam vaktine doğru uzandı kalabalık
geçiyordu
buğday, arpa, mısır, emek ve ter kokan tarlalardan
meşaleler değildi aydınlatan toz, toprak yolları
sarı buğdayları, parlak gözleri, esmer tenleri ve virane köyleri.

mehmet ağa baktı yandı gözleri,
yanmak değil bu erimekti, can çekerek
ateşinde insanlığın, eşitliğin ve kardeşliğin.
dayanamadı mehmet ağa kapattı yanan gözlerini
seslendi kâhya:
- Ağam yakmadan bu ateş bizi, aydınlatmadan köylüyü biz yakmalıyız karanlığını ateşin.

geçerkerken köyün başından kalabalık, havlamadı köpekler
mehmet ağa hariç

köyün başında bekliyordu bir çocuk
anası amele sınıfı, babası kayıp
tok değildi karnı gözleri kadar,
beli ince, yanakları çopur, gözleri parlak, ayakları çıplaktı.
Hiç görmemişti kızıl bir demiri döven adamı
çıkan kıvılcımları, aydınlığı
ve gözlerinde böyle bir ateşle bir adamı.
Hiç görmemişti böyle yanan kalabalığı.

Bir kıvılcım sıçradı kızıl demirden
parlak ve tok gözlerine
yakacak olan buydu, ateşini karanlığın
bir kıvılcımdı ki bu
kalabalıktan büyük, göğün tavanı kadar,
Kızıl yıldıza kadar.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Denizin mavisi soğuk değil
buzlar kadar beyaz değil, soğuk
devrilen binaların, ağaçların gölgesi bu kadar karanlık değil
gece değil, karanlık.

düşüren yerçekimi değil
düştüğüm yer değil
çukurlar bu kadar derin olmamalı.

sevmek değil
aşk bu değil
kelimelerle açıklanabilir olmamalı,

et değil, vücut bu olmamalı
canlı değil, ölü olmamalı

tarif edilerek bulunan değil
içten gelerek olduğunu hissetmek yerini.
bir sıcaklığı takip etmek değil, bir koku değil, his.

Alışmak artık var olamakla olmamak arsındaki ayrıma
hisleri bilmeden hissizliklerin varlığına,
alışmak bu olmamalı.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Sesler çığlık olup dolduktan kulaklarına
gözleri büyük, büyük olur,
yeşil büyük küreler gibi.

sessiz ağzı büyür açılırken
sessizce yuvarlak, dişleri parlayarak açılır
gözleri kürelercesine parlarken.

sandalyesi sallanır,
deniz ağırlığını bulutlara yüklerken
kopar bir yerden kara bir gök parçası

arkasından gelen rüzgar, soğuk
arkasından gelen ışık, parlak
gözleri, dişleri parlak
ağzını kapatır
ve ardından gözlerini
bu güne.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Büyüyor içimde bir şeyler
umut gibi merak gibi

Kırılmaz çelikleri bükerek büyüyor
uçurum dibi gibi derin
ve susuz çöller kadar kurak
Büyüyor içimde bir şeyler.

Karnımın tam içinde yukarıya doğru
Soğuk bir kuraklık büyüyor
boğazıma kadar boğuluyorum
ve ağzımdan çıkmaklı oluyor, bazen
kırılmaz çelikleri bükerek büyüyor.
Umut gibi, merak gibi.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
yüzü ateşler içindeydi
yürüyordu elleri sallanarak
yüzü yere bakmakla sönmüyordu
boynu yere eğriydi, dişleri kül gibi siyah
kocamandı kafası taşımak zor oluyordu.

Kül rengi siyah dişlerinin arasında bir gülücük
parlamak bu der gibi parlıyordu,
kaldırım taşlarına, karıncalara, taşa, çimene, toprağa...

yüzü yanarken bakanlar insandı,
yüzünü görenin içine düşer gibi alevler
bir acı, acımak bu gibi olurcasına acıyorlardı.
sordu kimi insan mısın diyerek, yanan yüzüne
cevaplar yanıyordu.

Alevliydi yüzü gibi kalbi de,
yanan orasıydı, dumansız külsüz, renksiz.

Kör bir insan vardı, geçerken gören içindeki alevi
yanan yüzünü değil, onun için yanan alevi gördü,

-ölmek için doğmuştuk. dedi yanan adam,
kız cevap vermedi
yanan gözlerini kapattı.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Düşün yeri neredeydi ?

Düşlemek mavi denizin izini
düşlemek siyah zeytinlerin çekirdeğini
ve bilmek onların orada varlığını görmeden

izlemekcesine değil güneşin batışını
yanarcasına,
maviliği görmek değil
boğulmak gibisinden
düşlerinde denizin.

Afrika değil gitmediğin, dünya değil,
uzay, evren, sahra, everest değil.
Bir düş mavi denizin izinde,
siyah zeytinlerin çekirdeğinde.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Hayalden öteydi hayalleri
bir mavinin içinde aramaktı yeşili
bulmaktı turuncu bir yelpazenin serinliğini

büyüdü, büyüdük
çoğaldı, çoğaldık hayaller gibi
büyük bir çimenlikte büyümek için hayalleri ile büyüyordu
bir tırnak gibi yavaş, bir su gibi sürekli akarak topluyordu
toz taznelerini
ve hep beraber nem kaptık bir damladan
uçurtma gibi yükseldikçe küçülen ve kaybolan hayaller gibi büyüdük

deniz gibi değildik içinde boğulmaklıları boğmak için değil
susayanları dindirmek için sularında içimizin.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Ve bir parlaklık aklı başından alırcasına büyük
bir çarpıntı ap ansızın içinden gelen
dillere dolanan diken gibi tutmaklı ağızını
ve sus pus bir kedi yavrusu kesilmek içinde.

masmavi, mavimsi bir düş görmek gibi şimdi karşında
canlı seni izleyen ve başı sana çevrik
dudakları çıplak ve utangaç yüzüne bakmaklı, henüz.

bir eli uzanır masanın üzerine seni beklerken
oysaki karşında bilmemekli seni izlerken gözleri
bir an çevirmeden başını geçen zamana
gözleri düş gibi sana, senin gibi.
izlerken seni görmeden gördüğünde, gördüğünü senin.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Umut

Büyük umutların işkencesi
Büyük ve dayanılmaz
umut,
işkencesi büyük
beklemek kadar acı, sonun geleceğini
ve incineceğini düşen damladan,
ve esen rüzgardan incineceğini bilmek.
Sevmek kadar acı ve biberler değil
acı,
tenim duymadan, ruhumdan süzdüğüm
içine düşen.

Görmeden bilmediğim değil,
ölüm değil,
hayal değil,
acı ve umut gibi.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Bir kadın tüm çıplaklığıyla karşımda
ve içi öylesine açık ki düşlerini görebiliyorum
ve utancım, bir duvara asılmayı bekler gibi bekliyor

hislerim hisliklerini kaybediyor
ve çıplağım karşısında bir kadının
düşlerimi görüyor
ve utancımı
sol göğsümün üzerin de,

bembeyaz ellerini uzatıp
savuruyor utancımı
ve sol göğsüm birden boşalıyor.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Kaybımız

Bu olmamalı ölmek
bu değil ölmek
bu ölmek olmamalı
kaybolur gibi gözden
ve sesin, konuşmaların, gülüşün
kaybolur gibi gözden
bir daha görmemeyi bilmek gibi.

ölmek olmadı senin ki
ölmek değildi
gözlerimin içindeyken gözlerin
beyinimin tam ortasındayken sen
bu yok olmak değil
ölmek değil bu gülüşlerinin,
ölmek değil bu seslerinin,
ölmek değil bu düşüncelerinin,
benim sevgimiz ve sevginin ölmek değil
bu kaybolmak bir yerlerde bilerek
kaybolmanı.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Çiçek, yaprakları saklı cebimde
cebim yaprakları içinde olan bir çiçek taşıyorum
ve çiçek çiçek olmayan bir kokuyla beni tahrik ediyor,
içim çiçekliğin verdiği çiçekliği karartıyor gibi, siyah.

Kokular siyah ve baş döndüren bir esinti gibi başımda
yaprakları cebimde
ve başım yaprakları gibi bir çiçek ağacının
Sallanmak bu olmalı bir tutkunun peşi sıra
bir esintiden
bir hazdan
bir kokudan
ve bir çiçekten

kalbinin atışı hız gibi, ve dalgalı
baş döndürücü hızlı ve etkin bir tondan bağırır gibi
bir esintiden çıkan fırtına, kelebek etkisi değil.

Ve o koku, bir kötü çiçeğin çürümüşlüğüne esen taze bir yel gibi ferah.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Dur biraz öylece ben bilmek isterim
bilmek istediğim bir sorumun cevabını
sen kımıldama
yalanda olsa kal biraz öylece
kıpırdamaz zaten fotoğraflar
sen yinede kal öylece
kokun gelir bana yine
uzaklardan bir bütün olarak
sen olarak gelir
sen gelmezsin görüntülerden gelir kokun
deyiverdim mi şimdi buradasın
yalanda olsa hoşuma gidiyor
senin.

kal biraz kıpırdama, kal biraz durucasına
karşımda
şimdi dur sarıl bana
batan güneşin karşısında
bir çölün içinde bulmuşcasına pınarı
ve kal öylece
kal biraz kımıldama
hoşuma gidiyor yalanda olsa, kal biraz öylece.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
deniz yosunu yeşili gözlerin
bir deniz damlası gibi
sert
ve bir deniz fırtınası gibi
yıkıcı
sevdanın en uzununu, yıkıcı
ve sert çarpar suratına dalgaları
ve saçları denizin tuzlu sularında yıkanmış gibi
sert dokunulmaz
ve bedenin deniz suyundan ince
ellerinden kayıveren dokunulmaz

ve sen okyanuslardan geniş bir görüntüden ötesi gibi
görünmez
ne şimdi nede sonrasından
ne uçundan ne başından tutulacak
bir sevdanın başlangıcı.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Hayal

yer olmadığı bir dünyadan geliyorum
ayaklarımızın yüzdüğü
ve bu gün için yaşadığımız
ben bir hayal çobanıyım
dağları bilmeden, dağlar olmadan
güderim beyaz hayalleri
ve onlar sayılmayacak kadar çoklar.

bir beyaz, bir sayısı olmadan
bir beyaz, beyaz bir beyaz
içi beyaz, dişleri sarı, gözleri siyah
ve ayakları düşmemek için yüzüyor.

ve onlar sayılmayacak kadar çoklar
bir beyaz, bir sayısı olmadan.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Kapı

Kafamı vurduğum kapı
sana yazdığımı sanmıyorum
acısına yazıyorum kafamın
ve o gerçekten acıyor.

ne yarabandı, ne eriyen buzun umurunda
ne okuyanın... yada belkide benim.

umurunda değilken kimsenin
geçiyor acısı, ve beni dürtüklüyorken
bir his tam kaşımın üzerinde
acıya çağırıyor beni.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Bir sevda şimdi ateş oluyor göğsümde
Bir umut, gerçeğe yakın
ve ben şimdi bir hayalin içinde dolaşarak arıyorum
ve bulamadığım şeylerin hayalini kuruyorum
ve şimdi, işte şimdi gerçek oluyor bir hayalimde, hayalim.

Bir düş için aradık bunca sene
bulmak için hiç bir şey yapamadan
ve hayal kuruyoruz hepimiz
bir hayalin gerçek oluşuna, şahitlik ederek hayalimizde.

Ben hayallerim için, siz hayalleriniz için arıyorsunuz
ve hayaller ne zaman gerçek olacak
hayaller dışında.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Renkli kapitalizm ormanı (!)

Neredeyim düşünen adam neredeyim!
bir orman ve kuşlar sessiz
ağaçlar yeşil, ve gölgesiz
toprak yumuşak ve tozları bulaşmıyor ayağıma
kuşları renkli ve hareketsiz.

Islatmayan nehirde yıkanıyorum,
hayvanlar öylesine gizli, ve sessiz
güneşsiz aydınlığım, aydınlık etraf.

Boyası geliyor elime ağaçların, yeşil
toprak bu değil, kağıttan olmaz toprak
maketten kuş, ışıktan nehir ve spottan güneş olmaz
orman bu değil, kağıttan olmaz orman

Ve hayvanlar hala gizleniyor
Öylesine gizli ve sessiz.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Yaşam harbi

Yorgun yüzler ve yorgun bedenler
içinden gelen bir insanın,
içinden bir yorgunluk

bıkmış dişlerin, bıkmış hafızaların
bitmiş savaşından kalan meydan kalıntıları
Harabeler gibi değil
çürümüş
ve leşler onlardan az kokuya davet ederken,
onlar leşlerin yorgun kalıntıları gibilerdi.

Ve sen o yorgunluğun içerisine
yürüyor
koşuyor
ve duruyorsun ta ki diğer devinime kadar.
 

Laetna

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
443
Tepkime puanı
6
Puanları
18
Yaş
34
Kot taşlama işçisine

Ellerin seni zehirlemeye muhtaç
ve evdekiler, onlar aç ve bil aç
muhtaçlar ellerine,
senin muhtaç olduğun kadar ellerinin zehrine.

Bir toz öldürmeye yakın olduğunda
bir adamı, bir babayı, bir kocayı, bir komşuyu
ve bir insanı
İşte o toz bir dünyadan başlayan parça
bir dünyadan bin parça götürürken
hayaller buna dahil ve umutlarla nefesler.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst