- Konbuyu başlatan
- #61
- Katılım
- 30 Tem 2008
- Mesajlar
- 443
- Tepkime puanı
- 6
- Puanları
- 18
- Yaş
- 34
UMUT YÜRÜYÜŞÜ
pankartta bir adam yanıyor
yanıyor kızıl ateşte pişerek canlı canlı
çekici elinde dövüyor demiri,
demir kızıl, alnı ter, gözleri siyah ve parlak
bir güneş yanıyor gözlerinde, kızıl
bir yangın yüreğinde dışarı taşan.
çekiç sesleri ve kıvılcımlar içinde yanıyor
yanıyor adam, yanıyor pankart
damlayan terler söndüremez
nil, don, volga, ren söndüremez.
pankartı bir kalabalık taşıyor
ateş gibi kalabalık pankarta sığmıyor
yol, iz, gece, gündüz demiyor kalabalık
geçerken demir dişli fabrikanın kapılarından
gözleri parlak, karnı aç bir çocuk tebessümü
yüzü kir, kolları kir, alnı ter, karnı aç
pankarttan bir kıvılcım sıçradı parlak gözlerine
alevlendi gözleri,yüreği ve umudu
yüzünde bir tebessüm, nar şerbeti gibi kızıl
yanakları çopur,karnı aç, gözleri parlak bir çocuktu.
Akşam vaktine doğru uzandı kalabalık
geçiyordu
buğday, arpa, mısır, emek ve ter kokan tarlalardan
meşaleler değildi aydınlatan toz, toprak yolları
sarı buğdayları, parlak gözleri, esmer tenleri ve virane köyleri.
mehmet ağa baktı yandı gözleri,
yanmak değil bu erimekti, can çekerek
ateşinde insanlığın, eşitliğin ve kardeşliğin.
dayanamadı mehmet ağa kapattı yanan gözlerini
seslendi kâhya:
- Ağam yakmadan bu ateş bizi, aydınlatmadan köylüyü biz yakmalıyız karanlığını ateşin.
geçerkerken köyün başından kalabalık, havlamadı köpekler
mehmet ağa hariç
köyün başında bekliyordu bir çocuk
anası amele sınıfı, babası kayıp
tok değildi karnı gözleri kadar,
beli ince, yanakları çopur, gözleri parlak, ayakları çıplaktı.
Hiç görmemişti kızıl bir demiri döven adamı
çıkan kıvılcımları, aydınlığı
ve gözlerinde böyle bir ateşle bir adamı.
Hiç görmemişti böyle yanan kalabalığı.
Bir kıvılcım sıçradı kızıl demirden
parlak ve tok gözlerine
yakacak olan buydu, ateşini karanlığın
bir kıvılcımdı ki bu
kalabalıktan büyük, göğün tavanı kadar,
Kızıl yıldıza kadar.
pankartta bir adam yanıyor
yanıyor kızıl ateşte pişerek canlı canlı
çekici elinde dövüyor demiri,
demir kızıl, alnı ter, gözleri siyah ve parlak
bir güneş yanıyor gözlerinde, kızıl
bir yangın yüreğinde dışarı taşan.
çekiç sesleri ve kıvılcımlar içinde yanıyor
yanıyor adam, yanıyor pankart
damlayan terler söndüremez
nil, don, volga, ren söndüremez.
pankartı bir kalabalık taşıyor
ateş gibi kalabalık pankarta sığmıyor
yol, iz, gece, gündüz demiyor kalabalık
geçerken demir dişli fabrikanın kapılarından
gözleri parlak, karnı aç bir çocuk tebessümü
yüzü kir, kolları kir, alnı ter, karnı aç
pankarttan bir kıvılcım sıçradı parlak gözlerine
alevlendi gözleri,yüreği ve umudu
yüzünde bir tebessüm, nar şerbeti gibi kızıl
yanakları çopur,karnı aç, gözleri parlak bir çocuktu.
Akşam vaktine doğru uzandı kalabalık
geçiyordu
buğday, arpa, mısır, emek ve ter kokan tarlalardan
meşaleler değildi aydınlatan toz, toprak yolları
sarı buğdayları, parlak gözleri, esmer tenleri ve virane köyleri.
mehmet ağa baktı yandı gözleri,
yanmak değil bu erimekti, can çekerek
ateşinde insanlığın, eşitliğin ve kardeşliğin.
dayanamadı mehmet ağa kapattı yanan gözlerini
seslendi kâhya:
- Ağam yakmadan bu ateş bizi, aydınlatmadan köylüyü biz yakmalıyız karanlığını ateşin.
geçerkerken köyün başından kalabalık, havlamadı köpekler
mehmet ağa hariç
köyün başında bekliyordu bir çocuk
anası amele sınıfı, babası kayıp
tok değildi karnı gözleri kadar,
beli ince, yanakları çopur, gözleri parlak, ayakları çıplaktı.
Hiç görmemişti kızıl bir demiri döven adamı
çıkan kıvılcımları, aydınlığı
ve gözlerinde böyle bir ateşle bir adamı.
Hiç görmemişti böyle yanan kalabalığı.
Bir kıvılcım sıçradı kızıl demirden
parlak ve tok gözlerine
yakacak olan buydu, ateşini karanlığın
bir kıvılcımdı ki bu
kalabalıktan büyük, göğün tavanı kadar,
Kızıl yıldıza kadar.