Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
HoşGeLDiniZ Sayın Necdet. Bilgi /düşünce paylaşımı,aktarımı ve üslup bakımından örnek kişilerdensiniz. siz ve sizin gibileri örnek alıyorum örnek gösteriyorum ,olması gereken bu diyorum ama kendime bakıyorum uygulama oldukça zayıf olsun zamanla inşallah. bu ikiyüzlülük değil olamıyorum napim Saygılar.
sevgili donkişot, teşekkür ediyorum. her zaman söylediğim bir sözü anımsattınız. kişi, her yaşta hem öğretmen hem öğrencidir. güzel bir etkileşimdir. siz, açık sözle kendinizi öz-eleştiriye tabi tutabiliyorsanız -ki öyle olduğu rahatlıkla görülüyor- bu parametreyi yakalamışsınız demektir. sevgi ve saygılarımla.
Hoşgeldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
Yürüyelim...
Çok hoşuma giden bir kızılderili masalı öğrendim..Yaşlı, bilge şefle küçük torunu her zaman olduğu gibi kulübelerinin önünde oturmuş, söyleşiyorlarmış.Şef, bir yandan da durmadan boğuşan iki köpeğini seyrediyormuş.Çocuk sormuş:
-Neden biri simsiyah ve diğeri bembeyaz iki köpeğin var?
-Beyaz olan benim için iyiliği, diğeri kötülüğü simgeliyor.
-Neden hep onların boğuşup durmasını seyrediyorsun?
-Onları seyrederken, kendi içimdeki iyilikle kötülüğün kavgasını seyrediyorum aslında..Bir süre konuşmamışlar.Çocuk şefi anlamış anlamasına ama sormadan edememiş:
-Peki hangisi kazanacak?Bunu bilebilir misin?
-Elbette...Hangisini daha çok beslersem, o tabii ki..
Lütfen defteri karalamayalım.. Güzel güzel yazalım..
Ah.. pardon.. zaten öyleymiş..
Çaylaklık işte..
Teşekkürler yazanlara.. ellerine sağlık beyinlerine bereket..
Ben de yazarım inşallah yazabilirsem en kısa zamanda..
Selam sevgi saygı cümleye..
-Başkaları çalar, siz oynarsınız...
-Siz çalıp başkalarını oynatırsınız...
-"Bu seyirciye oynanmaz abi" deyip pisti terkedersiniz..
-Kapı gıcırtısını müzik sanıp oynarsınız.
-İlle de horon diye tutturur, tek başınıza adım atmazsınız..
-Oynayacağınız müziği önceden sipariş verirsiniz..
-Müziği beğenir ama oyun bilmezseniz"yerim dar" dersiniz..
-oynarken ikide bir tökezlerseniz "yenim dar" dersiniz..
-"hani alkış, hani?oynamıyorum işte" der , somurtursunuz...
-"Ben oyuna gelmem arkadaş" deyip çaktırmadan oynayanları seyredersiniz.
-güzel güzel oynarken müzik değişince "oyunbozanlık" edersiniz.
-Sendelediğinizde tutacak partneri garantilemeden oyuna kalkmazsınız...
- vs vs
Demem o ki;
Kendi müziğinin sesini duyup kendince/kendi için dansedebilmek, mutluluktur .
uzun bir aradan sonra tekrar forum a geri döndüm ara ara zaten uğruyordum ama yazmak nasip olmadı. o ara da karaladıklarım oldu elbet sizinle paylaşayım istedim biraz anlamlı biraz anlamsız...
Nisanın son pazarında başlar bizim hikayemiz... Sonra bir Çarşamba günüdür saat 17:15 , limandan gemiler kalkar büyük bir gürültü ile karşında titrek sesim ve bir o kadar da hecanlı ellerim. Zor olsada karşında göz göze gelmek seyre dalmak yani seni bir zamanlar imkansız gibi gelsede hayaller de gerçek olurmuş seninle anladım. Güneş tüm ışınlarıyla saldırıyordu bize sonra dalgalar delicesine vuruyordu taşlarda son buluyordu taşıdıkları yük.Bense hala seni seyretmekteyim.. Seni seyretmek bir şehri dolaşmak gibi üsten kuş bakışı her yerini görmek gibi şehrin..
Şehrin sokakları vardı , cadeleri vardı caddelerinde yorgun insanları vardı , köşe başında ucuz şekeriyle mutlu olan çocuklar vardı.. Kırmızı evleri ve evlerin balkonlarında kırmızı açmış güller vardı.Arkadan sürekli bir seremoni senin en sevdiğin şarkılar canlanır orda... Her şey senin sevdiğin gibi sanki.. Sonra neden birden gece oluverir.
Geceler seni kıskanırdı. saçlarını.. saçlarını kıskanırlardı...
Toprak deliye dönerdi kahverengi gözlerini görünce o da seni kıskanırdı anlayacağın.
Güneş deliye dönerdi büsbütün gülüşünü görünce , tüm gücüyle ışınlarını yollardı dünyaya yine de senden güzel gülmeyi başaramazdı işte.
Zor da olsa anlatmak böyle bir yerdi senin şehrin. ve ben senin şehrindeydim senin gözlerinin içinde ki şehirde ve orda mutluydum huzurluydum Aşk doluydum senin sevginle...
Yazgısı birbirine benzeyen insanların gülüşleri de birbirine benzer gözyaşları da.Çehrelerine bulutlu bir gökyüzü yansır,tenlerinde çorak toprak kokusu.Ay bile tek başına on dört yüze bölünürken onlar da tek bir yüz vardır yüzyıllarca değişmez.Her isyanın ardından bir tövbe iner dudaklarına.Umutları inançlarına eş gibidir,biri biterse diğeri de biter.Her yeni gün bir öncekini taklit eder,aynı sonsuzlukta tek bir sona doğru yalınayak kovalarlar günleri.Sahip oldukları ve kendi elleriyle yaratabildikleri en büyük hazineleri gülüşleridir bazen biraz buruk bazen olabildiğine hür,gözyaşlarını görmediğiniz zaman bilinki içindedir ve birer inciye dönüşür.
Tatile son viraj..Sonra deniz, deniz, hep deniz..2 hafta daha dayan..Alçı tavşanımı bahçedeki çimlere koyacağım..Bütün kış evde kapalı kaldı hayvancık..Çalışırken yapamadığım yemekler sırada..Karnıyarıkla başla..Saatleri, telefonu, bilgisayarı izne postala..Böğürtlen reçeli yapılacak daha...Yaşasın! yaşatsın, yaşayalım..
şimdi sen hamile bayanların eş ve babalarına mesaj yolluyorsun, kürtajı yasaklıyorsun ya hani, aynı zamanda senin 45 resmi kadın sığınma evin varken 60 resmi genelevin var. oradan içler dışlar, şimdi sen p*zevenk misin?