işte size felsefenin gerekliliği

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe'ye Giriş kategorisinde messier tarafından oluşturulan işte size felsefenin gerekliliği başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,877 kez görüntülenmiş, 16 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe'ye Giriş
Konu Başlığı işte size felsefenin gerekliliği
Konbuyu başlatan messier
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

messier

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
48
DEFNE ORMANI
Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında.

Melih Cevdet Anday
 
P

pissen

Ziyaretçi
Tarihin en büyük yanılgısı bence şu. Köleler köle olmaktan her zaman mutluydular. Onlar ne zaman mutsuzluk içerisinde oldular o zamanlarda dengeler değişti ve tarih kendini revize etti. kölelik ilkel komünal toplumdan sonra insan yaşantısına sızan bir alışkanlık, yaşam biçimi. Bugün 3 üniversite bitirmiş bir insan ücretli köle olarak yaşamını idame ettirmeye çalışıyorsa bu eğitimsel yada bilgisel bir süreç değildir. Bu hayattan beklediklerimiz karşılıklarla ilintili bir şey. Çünkü özgürlük ve tutsaklık da tıpkı mutluluk gibi para ile ölçülemeyen bir şey. Yazarın bahsettiği aristokrat kesim bugün burjuvazi olarak davetlerde kokteyler de açılışlarda hala bu durumunu sürdürmektedir. Dünden bugüne değişen tek şey fransız ihtilali ile aradaki kan bağının , soyluluğun ortadan kalkıp yerine üretim araçlarına sahip olanların geçmesidir.

Ayrıca felsefe bir gereklilik değildir. Felsefe fenomensel bir dışa vurumdur. Bir ihtiyaçtan doğmadığı gibi hiç bir zaman bir ihtiyaç haline dönüşmez. Doğanın ve insanın doğasının kendi manifestosu ve disiplinleri vardır. Her şey kendi yasalarınca büyür şekillenir gelişir ve son bulur.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Köleler köle olmayı neden istediler? Ancak o durumda mutlu olabileceklerini hayal edip, daha sonra bunu harekete dönüştürmüş ve "kölelik" kavramını oluşturmuş olduklarına göre ilk köleler, bunu yapmaya onları iten sebepler olduğunu da düşünebiliyorum. Kurgulanmış sebepler de hayal edebiliyorum, o zamanlar da bunları hayal edebilenler olduğuna inanıyorum. Gerizekalı olduklarını düşünmüyorum insanların tarihin hiçbir döneminde.

Bir başkasına kölelik etmenin iki yolu vardır, birincisi; zorla hizmet ettirilirsiniz, ki parayla her türlü hizmet de aslında bu sınıfa girer. Diğeri ise sevgi, saygı, hürmet, bağlılık, vb.. dolayı köle olacak kişinin kendi tercih ettiği kölelik biçimidir. Hatta durumlar vardır ki, köle olmayı dileyen kişi, dileği kabul edilmezse kendisini öldürmeyi dahi köle olabilmek için tehdit aracı olarak kullanmıştır. İkinci sınıfa giren kölelerin isyan ettiğini ya da edeceğini düşünmüyorum, onlar tercihleri doğrultusunda girdikleri yoldan, köle oldukları kişi ile konuşarak çıkabilmekteydi. Diğer sınıf ise zorla kölelik ettirilenler olduğuna göre, onların isyan etmeleri yersiz değildir ve inanıyorum ki onlar tarihin hiçbir safhasında mutlu olmadılar, olamadılar. İşte tam burada pissen'e katılıyorum ve bize bakalım, kendimize diyorum. pissen'in de dediği gibi günümüzde neredeyse hepimiz paralı köleleriz ve hiçbirimiz tam anlamıyla mutlu değiliz. Her birimiz bir adım sonrası için, daha fazlası için, henüz memnun olmadığımız, ancak gelecekte elde edeceklerimiz (maddi/manevi) ile memnun olacağımızı düşündüğümüz için paralı kölelik ediyoruz. İsteyerek çıkabiliyor muyuz peki? Çalıştığımız yerden evet. Fakat döngüden asla çıkamayız, aç kalır ölürüz, yani en azından öyle görünüyor. Tam olarak öyle olmasa da, çoğumuz böyle inandığı için ve bu tarz köleliği de kendimiz kabul etmiş gibi göründüğümüzden pek isyan etmiyoruz. Aslında ediyoruz. O anlarınızı hatırlayınız, şakayla karışık gerçeklerinizi. Eninde sonunda çıkmaz yol görünüyor ya, kabul ediyoruz köleliği.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
demek ''köleler köle olmaktan her zaman mutluydular''...öyle mi... bu cümleyi bu başlığa yazmak, yalnızca katılımcıların aklına değil, yazanın kendi aklına da bir hakaret ve aşağılama anlamına gelecek düzeyde bir sorumsuzluktur...
 
P

pissen

Ziyaretçi
:) hehe mutluluk çok sesli ve çok eşli bir kelime değil mi. Oysa kölelik tarih sınıf savaşımları tarihidir komedyasının bir ürünü olabilir mi. Çünkü sınıf savaşımı, temel hak ve özgürlükler taleplerinin kaynağı olan memnuniyetsizlikten doğar.
bakınız: ekonomik örgütlenme, politik örgütlenme, ideolojik örgütlenme..
biz bunu ak sakallı ihtiyar ve keçi sakallı adamın engels'in sakallarını ovuşturmasına yorsak ta morgan'ın da hakkını vermek lazım. Ama bir başka zamanda bir başka konunun içerisin de. İlla biraz burun sokacaksanız İspanya iç savaşındaki işçilerin şu çağrısına aklınıza gelsin. Diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmek yeğdir. No pasaran !

İnsanlar ancak kendi istekleri noktasında köleleşir. İnsan istemi dışında yapılan her zorbalık dönemsel tutsaklıklar ötesine çıkmaz. Alternatifi ölüm, pranga,zulüm, zincir,hapis olan bir insan en kötü anlamıyla yaşama tutsaktır ki buda bireyin kendi hür ve özgür seçimidir.İnsan istekleri önemlidir.

Yazara gelince bence biraz hak etmiş bunu İş, ekmek özgürlük sloganını ancak bu kadar berbat edilirdi. Bu arada jack london un demir ökçe adlı eseri geldi aklıma ki yazarın bu karalamasına benzer bir metin genç ernest'in ağından çıkıyordu. Rahip çok etkilenmişti bu durumdan. garibim birazcık ajitasyonla tüm hayat kadınlara kucak açmıştı :)

Yaşadığımız her şey kötü şeylerde dahil olmak üzere kendi özgür hür irademizle aldığımız seçimlerdir.
Seçme seçilme hakkı,mücadele,direniş,kavga,kabulleniş,teslimiyet, pasifizm hatta savaşın kutsallığı dahil olmak üzere bir çok şey bunun için vardır ve bunun için meşrudur. Sokakta dilenen insan, çöpleri karıştıran insan, banklarda köprü altında yatan insanlar , fahişler, pezevenkler, başımızdaki yöneticiler, diktatörler ve nicesi ücretli köleler ve serbest meslek köleleri gibi önce kendileri sonrada biz istediğimiz için oradadırlar. Çünkü her insan hedonist eğilimler sergiler ve sonunu düşümeden o an ki mutluluklarının peşine kendileri gibi ömürlerini de koyarlar ki buda zaten egemen sınıfı meşru kılan yegane şeydir.
 

allfeelingheart

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ne diktatörün, ne de sokakta dilenen adamın orada olmasını isteyenlerin arasında yokum. Yeri geldiğinde diktatör olarak anılacak kişinin oraya kendi isteği dışında konulabileceğini, yeri geldiğinde sokakta dilenecek kişinin bunu ihtiyacı olmadığı halde dilencilik yapabileceğini fakat genelleme yaparsak bu işlerin genelde aksi olarak yürüdüğünü düşünüyorum. Diktatörün bu isimle anılmasında, kendi eksikliğini tatmin edebilmek için ortaya koyduğu fikir ve/veya hareketlerin sonuçlarının büyük payı vardır. İhtiyacı olmadığı halde dilenen insanın içindeki eksiklik duygusu, kendisine yaptığı işi yaptırmaktadır. Acıdan, hakaretten, ezilmekten, vb.. zevk alan insanlar mevcuttur fakat bu insanların mevcudiyeti, insan ırkının böyle bir ırk olduğunu göstermez. Tek gösterdiği, bu insanlara ya daha iyisi sunulmamıştır ya da kendilerine daha iyisine sahip olamayacakları düşüncesi tam olarak doldurulmuştur. Ne yazıktır.

Şahsi görüşüm; “Her insan, mevcut olan her bir duyguya sahip olabilir” ya da başka bir anlatımla; “Her insan, mevcut olan her bir duyguyu üretebilme kapasitesine sahiptir.” Bu yeteneğimiz, üretebildiğimiz tüm duyguların meşru olmasını sağlamaz. Zevk düşkünlüğü, bazı insanların diğer insanlara göre fazladan sahip oldukları bir duygu değildir kanımca. Aşırı zevk düşkünleri kendi karakterlerinde, bu düşkünlüklerini dengeleyecek, eş oranda bireysellikten uzak düşüncelere/duygulara sahip değillerdir. Fikirleri de elbette zikirlerine yansımaktadır. Dolayısıyla bir fazlalıktan değil, eksiklikten ortaya çıkar hedonizm. Kendi zevkinin kölesi olmak işte budur. Düşünsenize, dışarıda bir efendi dahi yok fakat kölesiniz, kendi içinizdeki karanlığa, eksikliğe kölesiniz. Kendine köle olmak gibi görünse de bu, maalesef değil. Çünkü kendine köle olmak, esasen başkasını kendine köle edemeyecek duruma gelmemize sebep olmalıdır. Kölenin kölesi olmaz. Nihayetinde zevk düşkünü insan kendine değil, kendisi farkında olmadan içini kaplamış karanlığa köledir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
...Ayrıca felsefe bir gereklilik değildir. Felsefe fenomensel bir dışa vurumdur. Bir ihtiyaçtan doğmadığı gibi hiç bir zaman bir ihtiyaç haline dönüşmez. Doğanın ve insanın doğasının kendi manifestosu ve disiplinleri vardır. Her şey kendi yasalarınca büyür şekillenir gelişir ve son bulur.

Felsefeyi, sistematik, mantıklı, tutarlı düşünceler silsilesiyle sorulara cevap aramak, cevapları sorgulamak olarak özetlersek, kafası işleyen her birey için için gereklilik, hatta zorunluluktur..
 
P

pissen

Ziyaretçi
:) ya felsefe sizin sandığınız gibi sorulara cevap bulma uğraşı değilde doğru soruları bulabilme sanatıdır desem size kalkıp bana bunun aksini mi ispat etmeye çalışacaksınız. O zaman buyrun efendim meydan sizindir. Tabii üçü bir arada yahut beşi bir yerde gibi tanımlamalar yapmadan önce biraz düşününüz.

sizin kafası işleyen şey dediğiniz biraz ukalalık olsa da toplum seslendirilişi ile biz buna cehver sahibi diyelim. Ve sizde aklınızın size kalan tanımlanmış kısmıyla bir bakınız felsefede cehver nasıl tanımlanmış ve nasıl tartışılmış. Doğru soru kalıbını bulunca bu zorunluluk zinciri içerisinde özne = nesne nesne = özne gibi bir sonuç çıkartırsanız bu sizin sonuca yaklaştığını gösterecek ki tam burada sistematik, mantıklı ve tutarlı düşünceler kelimelerinin neye göre kime göre hangi koşullara göre şekilleneceğini hafiften bir düşününüz ki felsefenin bu kadar dar bir alana sığmayıp hemen hemen bütün bilim dallarının kısmen birleştirmesi ve irdelemesi üzerine genel bir kanı oluşturması dışında en belirgin özelliği belirli düşünce sistemlerini ve disiplinlerini tartışmasıdır ki. Bu eylemler ihtiyaçtan dolayı değil sebepli sebepsiz hüsnü kuruntuları mızdan merak duygumuzdan ortaya çıkar.

ayrıca her birey için bir gereklilik zorunluluktur sözü ve bakış açısı idealist veya baskıcı bir megal ideanın dışa vurumu olmasın sakın.
gönül ister ki bütün çocuklar püskevit de yiyebilsinler.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
:) ya felsefe sizin sandığınız gibi sorulara cevap bulma uğraşı değilde doğru soruları bulabilme sanatıdır desem size kalkıp bana bunun aksini mi ispat etmeye çalışacaksınız. O zaman buyrun efendim meydan sizindir. Tabii üçü bir arada yahut beşi bir yerde gibi tanımlamalar yapmadan önce biraz düşününüz.
Sorular doğru/yanlış olamaz..Soru, sorudur..Çıkarımların doğruluğu-yanlışlığı elbette tartışılacaktır..Hiç bir şey ispatlamaya çalışmıyorum.Felsefenin gerekliliğini tartışmaya açıyor olmanız zaten, felsefe forumundaki paylaşımlarınızda, iletilerinizde felsefi bir bakış açısı aramamam konusunda uyarıcı oldu diyebilirim.:)
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
bazı insanlar için bırakalım felsefeyi, okuma yazma bilme gereksinimi bile duymadan yaşamak olanaklıdır... felsefe ancak, kendi bilincinin sınırlarını zorlayarak varoluşunu anlamlandırmaya, kendini , dış dünyayı kavrayarak değiştirmeye yönelen insanları ilgilendiren bir zihinsel etkinlik alanıdır...
 
P

pissen

Ziyaretçi
Sorular doğru/yanlış olamaz..Soru, sorudur..Çıkarımların doğruluğu-yanlışlığı elbette tartışılacaktır..Hiç bir şey ispatlamaya çalışmıyorum.Felsefenin gerekliliğini tartışmaya açıyor olmanız zaten, felsefe forumundaki paylaşımlarınızda, iletilerinizde felsefi bir bakış açısı aramamam konusunda uyarıcı oldu diyebilirim.:)


Bu demek oluyor ki sorular doğru yada yanlış olamayacağı gibi cevaplarda doğru yada yanlış olamaz. Bir şey net değilse o şey temel bir gereklilik zorunluluk haline dönüşemez. Sizin iletilerde aradığınız şeye gelince ise siz forumlarda felsefeden çok kendinizi arıyorsunuz. Aradığınız felsefe olsaydı her şakanın bir ciddiyet taşıdığını gibi her düşüncenin de gücünü yaşamsal bir gerçeklikten aldığını rahatlıkla bilir ve buna eşlik ederdiniz. Düşünceler ve fikirler mutlaklıkların kırılması ile oluşur şekillenir.

Şimdi bakınız birazdahaderinmavi aynı sizin gibi bir üst insan bilinciyle bir yazı yazmış ve bence daha doğru bir tanımlama getirmiş.

kafası işleyen insan ile kendi bilincinin sınırlarını zorlayan insan arasındaki ayrım felsefi bir çıkartım olabilecek iken bu bir seçim bir eğilimdir.İnsanlar sonu gelmeyen uğraşlar içine dalmaktansa tüm gün sevişip, bira içip güneşe karşı göbeğini kaşıyabilirler ve buna işte hayat diyebilirler. Ve bunu ab-ı hayat diyerek temel manifestoları haline getirip felsefeleri olarak benimseyebilirler. Ayrıca sizin farklı seçim ve eğilimlerden bulunmanız sizi daha zeki akıllı kafası işleyen yapmadığı gibi bunun tam aksi de yapabilir. bkz. toplumsal gerçeklik ;)
 

messier

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
48
soruların doğruluğu ya da yanlışlığı kendi kendilerine anlaşılmaz, bu da soruların doğru ya da yanlış olamayacağı anlamına da gelmemelidir.nasıl ki sosyal bir olay için 2+2=? sorusu sorulunca bu soru bu olay için yanlıştır diyebiliyorsak, sorular, soruldukları bağlam içinde değerlendirildiklerinde bir anlam kazanır ve doğru veya yanlış oldukları anlaşılır.Bağlamından koparılmış bir soru için doğru ya da yanlış hükmü vermek saçma bir harekettir, aynı şekilde soruların cevapları da değer kazanırlar. eğer soruları hiç bir şekilde doğru ya da yanlış olarak değerlendiremeyeceksek insanlarla ilişkilerimizde edindiğimiz davranışların da doğru ya da yanlışlığını sorgular hale geliriz ki bu da onaylanmayacak davranışlara meşru bir zemin hazırlamanın felsefi dayanaklarını oluşturmaya çalışmak olur...
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
soruların doğruluğu ya da yanlışlığı kendi kendilerine anlaşılmaz, bu da soruların doğru ya da yanlış olamayacağı anlamına da gelmemelidir.nasıl ki sosyal bir olay için 2+2=? sorusu sorulunca bu soru bu olay için yanlıştır diyebiliyorsak, sorular, soruldukları bağlam içinde değerlendirildiklerinde bir anlam kazanır ve doğru veya yanlış oldukları anlaşılır.Bağlamından koparılmış bir soru için doğru ya da yanlış hükmü vermek saçma bir harekettir, aynı şekilde soruların cevapları da değer kazanırlar. eğer soruları hiç bir şekilde doğru ya da yanlış olarak değerlendiremeyeceksek insanlarla ilişkilerimizde edindiğimiz davranışların da doğru ya da yanlışlığını sorgular hale geliriz ki bu da onaylanmayacak davranışlara meşru bir zemin hazırlamanın felsefi dayanaklarını oluşturmaya çalışmak olur...
Bağlamından koparılmış bir sorunun D/Y lığını tartışmakta olduğumuzu düşünmedim.Bu zaten absürt olur ve tartışılacak bir yanı da yoktur..Bağlamı içinde sorulan bir soru yanlış olamaz.Soruyu beğenmemiş olmamız ayrı konu..Bağlamı içinde verilmiş cevap ise, D/Y (eğer sosyal bir olguya ya da kişisel tercihlere ilişkinse) eksik, abartılı, kaçamak..vs olabilir..Cevabı konunun içeriğine göre değerlendirir, test eder, onaylar ya da yanlışlarsınız..Bir sorunun pek çok cevabı olabilir..Sosyal bir olay için 2+2 nin toplamını soran var mıdır bilemeyeceğim..Felsefede soruların cevaplardan daha önemli olduğu muhakkak..Ama "doğru soru", "yanlış soru" ayrımı yoktur..Çünkü "doğru" betimlemeniz soruyu sınırlar ve ufkunuzu daraltır.Bırakalım sorunun yanıtında/yanıtlarında D/Y değerleri kendilerini ortaya koyabilsinler.Eğer "doğru soru" çerçevesine sıkışırsak, cevabın da "doğru cevap" olması beklenir.Bu da "doğru"nun hem soru hem cevap için mutlaklaştırılmasının yolunu açar.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
. Sizin iletilerde aradığınız şeye gelince ise siz forumlarda felsefeden çok kendinizi arıyorsunuz.
Şimdi bakınız birazdahaderinmavi aynı sizin gibi bir üst insan bilinciyle bir yazı yazmış ve bence daha doğru bir tanımlama getirmiş.

Ayrıca sizin farklı seçim ve eğilimlerden bulunmanız sizi daha zeki akıllı kafası işleyen yapmadığı gibi bunun tam aksi de yapabilir. bkz. toplumsal gerçeklik ;)

Arayış içinde olduğum doğrudur..Kutlarım..
Arayışta olan biri "üstinsan" bilinciyle filan yazamaz..
Seçimlerim beni zeki yapmaz, tam tersi zekam seçimlerimi yönlendirir.(aman buradan seçimlerimin zekice olup/olmadığına ilişkin bir gönderme/alıntı filan yapmayın.Göbeğim kaşınınca ben de kaşırım!):)
 
P

pissen

Ziyaretçi
ben bu başlığı nasıl atlamışım ya; hay aksi :)

üst insanın bir arayış içerisinde olmadığı yargısına nereden ve nasıl varıyorsun. Üst insan bilinci kendi zihni ile çarpışan bir fiyaskodur ki onun hareketini sağlayan devinim varoluşunu anlamlandıran arayışı ve cevaplarıdır. Üst insan kabul edemez doğayı ve koşulları olduğu gibi tüm merak'ı ve giz'i insan zihninin sınırlarında kurar ve oradan seslenir hayata. Gerçek dışıdır ölümün ve sonsuz devinimin karşısında. Değildir her şeyde olduğu gibi kendinden emin. Bu yüzden hep geri gitti zerduşt'un adımları.

Size baktığımda gördüğüm şey şu; varoluş çizgisinde kendi kendisinin nedeni olan şeyler ile bir başka şeyin yansımasından var olan şeylerin arasında sıkışıp kalmışsınız.

Bakınız; Felsefe genel hatlarıyla kısmen içerisinde bütün bilim dallarını barındıran uğraştır ki günümüz de bütün bilim dalları zamanın ruhunu ve bütünlüğünü kendine katarak düşünürlerin yahut filozofların görebileceği çizginin çok ama çok ötesine gitmiştir. 21.y.y dair en sevdiğim şey tüm icatların bittiği inavasyonların başladığında dair söylencelerdir. Devir felsefecilerin değil Simyacıların devridir. Felsefenin insan hayatına kattığı bir çok şey olabileceği gibi işlevini ve geçerliliğini yitirmiş çok şeyi olabilir. Bildiğimiz her şey karşıtı ile var oluyor ise ve biz varlığın temeline inip quantum fiziğine yönelmiyorsak sorularımızın cevapları bir kaç yüz yıl daha verilmeyecektir. Ki bu uğraşlar ve ilgi alanları günümüzde felsefe dışında farklı bilim adları adında sınıflandırılmıştır. Her sorunun cevabı kendi bilimi içerisinde saklıdır. Felsefe bu bilimlere bir genelleme getirmek dışında bir şeyi cevaplayacak konumda değildir. Mevcut düşünce yöntemlerini ve disiplinlerini merak edip öğrenmek ise sandığınız kadar zor bir uğraş olmayıp insanların ilgisi yaşamsal fantezilerin ötesine gitmemektedir. Kişi şairin ifade ettiği gibi bilmek ülkesinin düş'ün şehrinde konaklamak istiyorsa bundan sıkıntı yoktur ama amacının ötesine taşıyor ise oturup burada bir düşünmek lazım diye düşünüyorum ben :)

Felsefe ihtiyaç mıdır, değil midir ? İhtiyaç Nedir ? Öznel öncelik midir, Nesnel öncelik midir ? Bu öncelikler neye göre nasıl belirlenecektir ? Bla bla bla..

bu hikaye akar gider durmaz. bize bir tek zegeist zamanlardan bir yansıma kalır. Bu yüzden kasmayın bu kadar kendinizi sultan Süleymana kalmamış bu dünya size kalacak olan şey koskoca bir hiçlik ve ondan arta kalanlar olacaktır.

zekanıza gelince ne diyebilirim ki hala üst insan triplerindesiniz seçimlerinizi zekanız değil nesnel koşullarınız ve fırsatlar yönlendirir. IQ'su çok yüksek olup onu değerlendiremeyen, geliştiremeyen veya fark edemeyen milyonlar olabilir yeryüzünde. Siz hala burnunuzdan kıl aldırmıyorsunuz ama göğeğinizde ki tüyleri aldırabilirsiniz. Zira kaşıntının sebebi o olabilir ;)
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
ben bu başlığı nasıl atlamışım ya; hay aksi :)



Size baktığımda gördüğüm şey şu; varoluş çizgisinde kendi kendisinin nedeni olan şeyler ile bir başka şeyin yansımasından var olan şeylerin arasında sıkışıp kalmışsınız.

"Kendi kendisinin nedeni olan şeyler" nedir?
Not:Göbeğimi düşündüğünüz için teşekkürler..Ben bunlara takılmam da kızmam da...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst