sizin kurmuş olduğunuz cümlelerdeki inanç ile söylediğim olgusal inanç arasında köklü fark vardır. Bunu sizin verdiğiniz örnekler üzerinden de açıklayabilirim. eğer aşkı biliyor ve yaşıyorsanız var olduğuna dair bir inanç taşımanıza gerek yoktur. aşkın varlığı konusunda şüpheleriniz var ve yaşamadıysanız, ya da yaşadığınızın aşk olup olmadığı konusunda yeterince ikna olamamış iseniz onun var olduğuna inanır ya da inanmazsınız. görüldüğü gibi, aşkı biliyorum bu nedenle aşka inanıyorum demek bir-aynı belirlemeler olmadıkları gibi sözcük oyunu ile inanç bilgi düzeyine çıkartılmış olmaktadır.
Bilgi ve inancı ne aynı düzleme oturtmak, ne de aralarında hiyerarşik bir düzey belirlemek istemedim.Yanlış anlattı isem kusura bakmayın.Çünkü her ikisi de kendi alanında var ve her ikisi de insan için önemli.Ayrıca aşk konusunda "önerme" yerine "cümle" demem gerekirdi.Sizin savınız, inancın ve bilginin tıpkı gece-gündüz,ölüm-yaşam gibi birbirlerinden ayrı olduğu, biri var olduğunda diğerinin olmadığı veya varlık olarak değer taşımadığı üzerine kurulu gibi görünüyor.Bu da diyalektik bir çelişki bence...İnancı/inançsızlığı bilgisizlik üzerinden tanımlamaktasınız.Bu konudaki görüşlerinize katılmasam da saygı duyarım.Bu arada sözcük oyunu yapmaya çalışmadım.Örneklerde ifade etmeye çalıştığım,-eksik/muğlak bıraktığım- özetle şu:bilgi inancı dışlamazı/işlevsiz-gereksiz kılmaz, bazan dönüştürür/sorgulatır vb ama her daim yeniden üretir.