Ideal ve Idoller

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Ideal ve Idoller başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 11,077 kez görüntülenmiş, 69 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Ideal ve Idoller
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Yansıdır kısmını geçelim evet öyledir...Benim sorum ise neden bu yansıyan bilginin ilki görecili değil de ikincisi görecili? Nesnel bilgi mümkün değil ise bu nasıl olabilir? Sizin görecilik varsayımınız ilk tür bilgi için geçerli değil bunun nedeni nedir?

sevgili Ferdinand Bardamu.. sorunuzu yanlış anlamadıysam şayet, şöyle izah etmeye çalışayım..
Yansıdır kısmını geçelim evet öyledir
aslında işin esprisi bu cümlede yatıyor.. yansıdır kısmını geçerseniz zaten ondan sonraki tüm ifadeleriniz ve ortaya koyumlarınızın "insanoğlu türüne göre" olduğunu farkındalığını ıskalarsanız..

şimdi varlık modellememizde öncül olan "şey" dir dedik.. bu şey; henüz madde değildir, nesnel varlık değildir, objektif gerçeklik değildir, düşünce değildir, ruh değildir, tanrı değildir..
çünkü bu saydığımız kavramları dile getirdiğimiz anda o şey dediğimiz kavram insan bilincindan mutlak bağımsızlığını kaybeder..
şey dediğimiz; insan bilinci olmadığı ortamda tanımsızdır, anlamsızdır, biçimsizdir, içeriksizdir, ortaya koyumsuzdur..
siz o şeye; madde, nesnel gerçeklik, objektif gerçeklik, düşünce, ruh veya tanrı dediğiniz anda insan bilincini devreye sokmuş oluyorsunuz..
şayet buraya kadar ki yazdıklarımızı algıladıysanız zaten bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir..

o "şey"e biz insanoğlu türü bilinci tarafından "madde" dedikten sonra artık o bahsettiğiniz birincil ve ikincil özellikler devreye girer..
daha önce bagsettiğimiz gibi birincil özellikler; insanoğlu kişisinin subjektifliğinden bilimin objektifliğe taşınması halidir.. maddenin kişiden kişiye göre değişen göreceliliğin ortadan kaldırılıp bilimin objektifliği sayesinde sabitlenmesi, mutlaklaştırılması halidir..
ikincil özellikler; yine aynı maddenin yansıyan niteliksel özelliklerini insanoğlu kişisinin subjektif göreceli algısında bırakılması halidir.. şayet istenirse bu özelliklerde bilimsel ekipman geliştirilerek ölçülebilir hale getirilip yine bilimin objektifliğine taşınabilinir.. yani o karşımızdaki elma ağacından gelen hışırtı, koku, renk vs gibi sinyalleri ölçülebilir teknolojiyle sayısal/matematiksel hale getirdiğimizde subjektif görecelilikten kurtarıp bilimsel objektif sabitliğe taşıyabiliriz..
işte o zaman bu bahsettiğiniz ikincil özellikler de aynı birinci özellikler gibi ifade edilebilir.. nitekim günümüz biliminde bunlar artık yapılabilen şeyler..

benim bahsettiğim görecelik kavramı; insanoğlu "kişisinden kişisine" göre değişen kavramlar değildir..
benim bahsettiğim; madde hakkında tüm bu ortaya koyduğumuz özelliklerin "insanoğlu türüne" göre olduğudur..

yani bu tanımsız "şey" i şimdiye kadar bir tek insanoğlu türü bilinci gözlemleyip, yansıtıp, soyutlayıp, kavramlaştırarak ortaya koymuştur..
insanoğlu türünden başka bir tür henüz bu "şey" i gözlemleyip, yansıtıp, soyutlayıp, kavramlaştırarak ortaya koyup bizimle iletişime/diyaloğa geçmemiştir..

o yüzden bu "şey" hakkında tüm türevlemeler, ortaya koyumlar, varlamalar insanoğlu türü öznelidir..

konunun daha iyi anlaşılır olması açısından yine basit bir deney yapalım..

bir ortama çok farklı şeylerden oluşan komplex tanımsız bir "şey" koyalım.. buna "A" diyoruz

sonra bu ortamın karşısına
1-bir köpek
2-bir röntgen cihazı
3-bir metal dedektörü
4-bir insan
5-bir yunus
6-doğuştan kör bir insan
7-bir fotoğraf makinesi
8-doğuştan sağır bir insan
9-bir video çeken kamera
10-renkörü bir insan
11-MR cihazı
12-termal kamera
vs koyalım.. bu seçenekleri istediğimiz kadar artırabiliriz..

ve yukarıda saydığımız bu algıyacıları bu komplex şeyle/A karşı karşıya getirip bir süre bekletelim..

bir süre sonra tüm bu algıyıcılardan bir "çıktı" alalım.. yani hep bahsettiğim "yansı"yı alalım.. diğer bir ifadeyle "B"

işte burda aldığımız "çıktı/yansı/B"; varlamadır..

bir metal dedektörü metalden başka bir şeyi(ses, renk, koku vs) varlayamayacağı gibi
bir röngen cihazı X ışınlarının geçtiği bir şeyi varlayamaz..
doğuştan kör bir insan görsel bir şeyi varlayamaz
doğuştan sağır bir insan işitsel bir şeyi varlayamaz
köpeğin hissedip varladığı kokuyu diğerleri varlayamaz
yunusun algılayıp varladığı sonarı diğerleri varlayamaz
MR cihazının alglayıp varladığı ayrıntılı içsel görüntüyü diğerleri varlayamaz..
termal kameranın algıyalaıp varladığı ısıyı diğerleri uzaktan varlayamaz

gibi..

peki şimdi karşımızdaki bu tanımsız komplex "şey"i algıyacılarımızdan mutlak bağımsız olarak ortaya koyup varlayabildik mi?

her gözlemci/algılayıcı ancak kendi donanımsal reseptörler dahilinde karşıdaki "şey"i varlayabildi..

yukarda 12 farklı reseptör yazdık..
karşımızda 1 tane şey/A vardı
şimdi elimizde 12 tane yansı/B var..

peki şimdi karşımızdaki tanımsız şeyi tanımlayabildik mi?
onu mutlak anlamda varlayabildik mi?
onu 1/1 yansıtabildik mi?
o "şey" akıl/bilinç kazanıp, dile gelip bizimle iletişime geçmediği sürece onu her türlü varlamamız onu "varlayan-a göredir"

burdan çıkaracağımız sonuç şudur:
birincisi; şimdilik tüm varlık/evren dediğimiz şey tamamen insanoğlu bilincinin algı limitlerinin bir türevidir..
ikincisi; maddeyi(materyalizm) ve ideayı(idealizm) sabitleştirip mutlaklaştıran insanlar benim bahsettiğim "bilinemezliğin" ne olduğunu bir parça olsun kavrayabilirler..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
aslında işin esprisi bu cümlede yatıyor.. yansıdır kısmını geçerseniz zaten ondan sonraki tüm ifadeleriniz ve ortaya koyumlarınızın "insanoğlu türüne göre" olduğunu farkındalığını ıskalarsanız..

Elbette ki kavramlaştırma işlemi insan bilinci tarafından yapılır ,ancak bu kavramlaştırma dediğiniz o şeyi var etmez..siz kavramlaştırma derken bir var edişi de kast ediyor musunuz? İnsan bilincinden mutlak bağımsızlığını kaybeder derken, insan bilincinin yokluğu demek bu şey dediğimizin de yokluğu anlamına geliyor mu?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Elbette ki kavramlaştırma işlemi insan bilinci tarafından yapılır ,ancak bu kavramlaştırma dediğiniz o şeyi var etmez..siz kavramlaştırma derken bir var edişi de kast ediyor musunuz? İnsan bilincinden mutlak bağımsızlığını kaybeder derken, insan bilincinin yokluğu demek bu şey dediğimizin de yokluğu anlamına geliyor mu?

Konu varlik ve onun vari/yoku degildir. Zaten fenomenin verdigi gozlemin ilk algisi vardir. Kavramlastirma vari oldurmaktir. Yani var algisini bilgi ve kavram ile oldurmak. Var olarak algilanan, kavram ve bilgi ile oldurulmustur.

Insan bilincinin yoklugu demek; o konuda bilincsiz olmasi demektir.

Bir seyin varligi ve yoklugu algi ile paraleldir. cunku gozlem algi olarak deger kazanir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bilgi var olanın bilgisi değil midir? Bilgi neyin bilgisidir? yok olan şeyin bilgisinden söz edilebilir mi?

Yansi/gozlem+ !?+algi (duyusal/duyumsal)-var + soru/cevap-kavram+var algisini kavram ile ozdeslestirme+yansitma=bilgi

Bilgi turevdir, yansinin yansitmaya donusumu/degisimi/baskalasimi ve olusumudur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Yani var olanın bilgisi diyorsunuz ben bu şekilde anladım...

Var olanin degil, olan bilgidir. Algi ile var kilinanin. Kisaca bilgi var algisi ve kavram olmadan mumkun degildir. Var algisinin olabilmesi icin de algiya gozlem ve yansi gelmesi gerekir.

Var ve olmak; yansi+algi+kavram+ozdeslesme+bilgidir. Bundan sonra var olanin ne oldugu kavrami ve bilgisi gelir. Bu da ya bilimsel gozlemin bilgisidir, ya da inancsal aklin gozlem vermeyen bilgisidir.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Elbette ki kavramlaştırma işlemi insan bilinci tarafından yapılır ,ancak bu kavramlaştırma dediğiniz o şeyi var etmez..siz kavramlaştırma derken bir var edişi de kast ediyor musunuz?

tabii ki hayır.. sanırım sizin "varediş" dediğiniz kavram "yaratım, yaratmak, yoktan varetmek" anlamında..

yaratmak, varediş; boşlukta yer kaplayan bir şey yokken, boşlukta yer kaplayan bir şeyi yoktan varetmektir..

varlamak, ortaya koymak, varkılmak; boşlukta zaten yer kaplayan tanımsız/tarifsiz bir şeyden gelen sinyalleri algılayıp onu kendi limitlerimiz dahilinde bilince taşımak, o şeyi algısızlıktan kurtarıp algılanmış olmaya taşımak ve tanımlamak..

İnsan bilincinden mutlak bağımsızlığını kaybeder derken, insan bilincinin yokluğu demek bu şey dediğimizin de yokluğu anlamına geliyor mu?

hayır.. o şey insan bilincinin olmadığı ortamda/zamanda da vardır.. ama dediğim gibi şekilsiz biçimsiz, tanımsız, tarifsiz, anlamsız, içeriksiz ve bilince taşınamamıştır.. o tüm boşluğu zamana bağımlı olmadan, yaratılmadan doldurandır, varolandır.. o şey kendi bünyesinden bir parçasını ancak bir bilince dönüştürdükten sonra kendi varlığını ortaya koyabilir, anlamlandırabilir.. zaman ve mekan kavramları insanoğlu bilincinin ürünleridir, o şeyin böyle kavramları yoktur, o zaman ve mekandan bağımsız tüm boşluğu biz insanoğlu diliyle her zaman boşluğun her noktasını doldurandır.. biz insanoğlu bilinci olarak o şeyi varetmeyiz, yaratmayız yani yoktan varetmeyiz.. sadece o şeyin bünyesinden dönüştüğümüz için, limitlerimiz dahilinde o şeyin sadece bir kısmını/özelliklerini bir projeksiyon cihazı gibi yansıtabiliriz sadece.. bir varlık aleminden bahsedilebilip ortaya konulabilmesi için o şey ve insanoğlu bilinci vazgeçilmez bir ikili bütündür.. o şeysiz insan bilinci, insan bilinçsiz o şey; bir araya gelmediği sürece varlık aleminden bahsedilemez, ortaya konamaz, varlanamaz..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
yanlış hatırlamıyorsam; ve doğru aktarıyorsam; (hafızam beni yanıltmıyorsa;) eskilerden bi anekdot;

Bi TV Röportajında Özlem TEkin'e sordular/soruyorlar, Şan dersi ve eğitimi aldınız mı? ya da almayı düşünür müsünüz? gibi bir soru;
Şöyle cevap verdi; (Tam ifadeleri hatırlayamasam da)
Sesimi biçime ve forma sokmak istemem
ya da şarkı söyleyiş biçimi ve özgenliğimi-özgünlüğümü kaybetmek ve formlamak-biçimlemek istemem
Bayağı kötü bi şey olarak sözediyordu bu şandan;
bunun gibi işte-aklıma bu geliverdi
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst