hak mevhumu nedir?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan hak mevhumu nedir? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,860 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı hak mevhumu nedir?
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kahin

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Herkes 'hak'tan söz eder, 'adalet' hak denilen olgunun önüne geçemez, neye kime göre hak denilene biçilen değer bu değeri biçenin nerede olduğunu gösterir, hiç bir zaman hak yarışında ne eşitlik ne de tarafsızlık olamaz, o zaman hak denilen o mevhum şey nedir?
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Hak kavramı, sonuçta eşitliğe vurgu yapacak ya da başkalarının sahip olduğu şeye sahip olmaya olmamaya...
Sonuçta, mülkiyet denilenin, sahip olma denilenin ya da paylaşma bölüşüm denilenin başarısızlıkları ve tutarsızlıkları.

Hak denilen o mevhum, pay-paylanma belki de bölüşüm tutarsızlığı
Hak; sanırım, kimlerin neye sahip olacağıyla ilgili...
Bizler, sadece sınırlı haklara/koşullara rıza göstererek (ve başkalarıyla ölçüşerek ) eşitlikler ya da dengeler kuruyoruz ve oluşturuyoruz...

Hak kavramı son tahlilde, yasaların koyduğu sınırları ya da daha ziyade genel olarak tanınan/tanınmış benimsenmiş yasa gibi saygı duyulan kisisel ve ahlaki sınırları ve degerleri ifade ediyor...
---
Bileginin hakkiyla kazanmada da hak var
Hür ve kabul edilmiş/kabul görmüş masonluk diye bir kavram var örneğin. Bir şey kabul görmüşse haktır digeri çelişkilidir...
----

Hak sonuçta güçlüler ve güçsüzlerin olduğu yerde ya da bilincin olmadığı yerde...

Ilginctir Turkce de “kaç hakkım kaldı” ya da “Allahın hakkı üçtür” ya da “bu sana haktır” gibi hak kalıpları var...

Hak sahipliği kavramıyla birlikte hak, bir sahip olma, mülkiyet , kullanım ve tasarruf payı /pay akçesi, pay durumu (pay-ın hürlüğü ve payın ve paydanın -toplumsal- kabul görürlüğü ve tanınmışlığı ve paydaşşlığın benimsenmişliğini ve bu benimsenmenin sınırlarını da) belirtiyor..

Sonucta hak kavramı her turden sınır ve sınıf belirtiyor... ve sahip olma da belirtiyor..
sonuçta hak sanırım bölüşüm belirtiyor- ya da bölüşüm vicdanı ve hak kavramı bölüşüm değerlerini izafe ediyor..

Yine sonuçta, hak kavramının tayin edilebilmesi,i kurallar, yasalar ya da belirli -ahlaki ve vicdani- değerler/ölçütler silsilesine de bağımlı...

Sanırım hak, kısıtlanmış her türlü özgürlüğün özgür olanı ya da sınırları/kuralları çizilmiş ve belirlenmiş yasalaşmış özgürlük ve -özgür- yasal kabul edilebilir davranışlar/durumlar bütünü

Sonucta sanirim yasaya uygunluk belirtecek
---
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Herkes 'hak'tan söz eder, 'adalet' hak denilen olgunun önüne geçemez, neye kime göre hak denilene biçilen değer bu değeri biçenin nerede olduğunu gösterir, hiç bir zaman hak yarışında ne eşitlik ne de tarafsızlık olamaz, o zaman hak denilen o mevhum şey nedir?

Tanımlanması çok zor, toplumlara göre değiştiği gibi her insanın algısında da farklı işliyor. İnsan hakları mesela hangi toplumda yerini buluyor, ya da kadın hakları?
Hayvan hakları diye çoğu insan kendini paralıyor fakat sonuç yok.

"Hak" kavramı kişinin vicdanında yer bulamadığı müddetçe çok haksızlık yapılır bu dünyada, gerçek adalet ise bana göre öte alemde yerini bulacaktır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Hak, karşılıklı bir edimi gerektiren bir olgudur. Onun/hakkın var olduğu yerde karşı bir edim/yükümlülük kaçınılmazdır. Hak, hakkaniyet, haksızlık, keyfiyet at-başı giderler; ancak hiç biri tek başına “hak” denilen şeyi açıklayamaz. Yaşamak, beden bütünlüğünü korumak, beslenmek, barınmak gibi en temel haklardan söz edilir ve fakat buna dair sözü olanların her nedense bunları ihlal etmekte tereddüt etmediği görülür; demek ki, hak kavramı/olgusu bir fenomen olmaktan öte çıkarlar üzerine inşa edilmiş bir tabudur. Gücü elinde bulunduran istediği sonucu elde edebilir, bu, onu haklı kılmaz. Hak, canlılar arasında maddi olgulardan doğan bilincin ortaklaştığı/benimsediği bir değerdir. Bunu yaparken bilinçli canlı bir diğerinde korumaya çalıştığı şeyi –yaşama hakkı gibi- aslında kendisi için bir korumayı sağlamaktadır; bu nedenle, hakkın temelinde bireyin kendini var etme yönelimine bağlı egosu vardır, bu edim egoist bir edim olsa da yek diğerine de aynı olanağı sağladığından egoist olmaktan çıkar ki, bu nedenle “hak” olgusu üzerinde geniş bir ortaklaşma/konsensüs mevcuttur. Hak, mutlak olmadığı gibi mükemmel sayılanın bir tanımı da değildir, zira, mükemmelin teşkili kendinin parçalanmasından başka bir şey değildir. Hak insana dairdir, insana ait değildir ve bunu/hakkı yaratan insan onun bir öznesi iken diğer canlılar kategori olarak özneleşmezler, onlar sadece sahip olanlardır. Canlının yaşama hakkı denilen o kutsal hakkı kim kime neden bahşetmiş olabilir ki? İnsan ve canlı doğurur/çoğalır ancak bahşetmez; hiç kimse yek diğerine hak bahşedemez. Çünkü hak denilen şey temelinde bir kazanım/bir yer edinmedir, zira, kazanılmış hak kavramı da buradan doğar
 

sherlockholmes

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2016
Mesajlar
84
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Gücü elinde bulunduran istediği sonucu elde edebilir, bu, onu haklı kılmaz.
Ama gücü elinde bulunduran bir yanılsama yaşatabilir mesela tarih hep zorba katliamcı katilleri kahraman diye anar aynı zamanda güçsüzleri koruduğunu iddia eden köroğlu robin hood gibi öldüren kişileri de halk kahramanı ilan eder...

EN BÜYÜK HAKLILIK 'ÖLDÜRMEYECEKSİN ' SÖZÜNDE GİZLİDİR.DERDİN NE OLURSA OLSUN HANGİ KUTSAL SAVAŞTA OLURSAN OL öldürmeyeceksin ....
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Aydınlanma, rasyonel olma, aklın efendi sayılmasına dayanan rasyonalizm hak denilen mefhumu doğallaştırdı, oysa hak denilen mevhum sosyal, ekonomik, tarihsel bir içeriğe sahipti....komünal toplumda tanımlanan hak ile kapitalist toplumda tanımlanan hak kavram ve içeriğinin farklı olması bu nedenledir....insanın özne olarak merkeze konulması bir açıdan anlaşılabilir bir durumdur ve fakat onun üstün olduğunu ileri sürmek bu denli anlaşılır değildir, gök tanrılar yerine yer tanrıları yaratarak hak olanı tanımlamak insanın özgür köleliğini benimsemektir, rasyonalizmin yarattığı özgür sanılan köle bireylerden başka bir şey değildir, hak denilen olgu rasyonalizmi aşar..

hak mevhumunu yaratan insandır ve haksızlık olgusu üzerinden kendini tanımlamak gereğini duyumsar...artık ürün olmasa hak kavramlaşabilir miydi, sanmıyorum...hak denilen mevhum artık ürünle ilişkili ve sömürü ile....
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Her hak, bir yükümlülük ile birlikte var olur; “hak”ın olduğu her yerde bir yükümlülük kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. “Hak” denilen olgu bir bahşedilmişlik durumu asla değildir; o, bir diğerine göre kazanılmış bir mevzi, bir durumdur; doğal/evrensel haklar olsun, kazanılmış haklar olsun hepsinin özünde canlı ve bunun bir uzantısı olan insanın bir diğer insan ya da canlıya göre bir diğer insan ya da canlının karşılıklı konumlarının belirlenmesi vardır. Örneğin, yaşama hakkından söz edildiğinde bu sözün muğlaklığı et-obur canlı için farklı, ot-obur bir canlı için farklı bir içeriğe/anlama sahip olacaktır. Bu muğlaklık hak tanımını yapan insanın egosundan kaynaklanmaktadır. Temelde sosyal paylaşım ve tüketime sahip olan toplulukların varlıklarını sürdürebilmeleri için kendi için istediğini, kendine layık gördüğünü bir diğeri için de istemek ve layık görmek zorunda kalması hem gerekli ve hem de kaçınılmazdır. E.Canetti’nin ilk yasa olarak tanımladığı “paylaşım yasası” olmasaydı, bu yasayı insan toplulukları ve diğer canlı toplulukları gerçekleştirmeseydi ne insan ne de “hak” denilen mevhum hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayacaktı. Denek ki, “hak” denilen olgu ile insanlaşma arasında doğrudan bir etkileşim, ilişki ve bağ bulunmaktadır. Hak denilen olguyu kavramlaştıran insan, yine buna bir dayanak bulmak zorundadır. Hak denilen mevhumun özünde insan ve onun geçmişi ile “ kendini yaratması” yatar ve bir kere başlayan bu süreç insanla at-başı gider; alet ile yaratırken insan ürettiğini paylaşmak bunun sosyal temellerini örgütlemek gereksinimini duyar ve bu gereksinim sonucunda hak denilen olgu ile yüzleşerek onu ileriye doğru taşır.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Her hak, bir yükümlülük ile birlikte var olur; “hak”ın olduğu her yerde bir yükümlülük kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. “Hak” denilen olgu bir bahşedilmişlik durumu asla değildir; o, bir diğerine göre kazanılmış bir mevzi, bir durumdur; doğal/evrensel haklar olsun, kazanılmış haklar olsun hepsinin özünde canlı ve bunun bir uzantısı olan insanın bir diğer insan ya da canlıya göre bir diğer insan ya da canlının karşılıklı konumlarının belirlenmesi vardır. Örneğin, yaşama hakkından söz edildiğinde bu sözün muğlaklığı et-obur canlı için farklı, ot-obur bir canlı için farklı bir içeriğe/anlama sahip olacaktır. Bu muğlaklık hak tanımını yapan insanın egosundan kaynaklanmaktadır. Temelde sosyal paylaşım ve tüketime sahip olan toplulukların varlıklarını sürdürebilmeleri için kendi için istediğini, kendine layık gördüğünü bir diğeri için de istemek ve layık görmek zorunda kalması hem gerekli ve hem de kaçınılmazdır. E.Canetti’nin ilk yasa olarak tanımladığı “paylaşım yasası” olmasaydı, bu yasayı insan toplulukları ve diğer canlı toplulukları gerçekleştirmeseydi ne insan ne de “hak” denilen mevhum hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayacaktı. Denek ki, “hak” denilen olgu ile insanlaşma arasında doğrudan bir etkileşim, ilişki ve bağ bulunmaktadır. Hak denilen olguyu kavramlaştıran insan, yine buna bir dayanak bulmak zorundadır. Hak denilen mevhumun özünde insan ve onun geçmişi ile “ kendini yaratması” yatar ve bir kere başlayan bu süreç insanla at-başı gider; alet ile yaratırken insan ürettiğini paylaşmak bunun sosyal temellerini örgütlemek gereksinimini duyar ve bu gereksinim sonucunda hak denilen olgu ile yüzleşerek onu ileriye doğru taşır.

Her insanın sahip olduğu haklar yaşadığı ülke, toplum, mahalle ya da aileye göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin eşcinsellerin özgürlükleri ve yaşam hakkı her toplumda aynı şekilde kabul görmüyor. Ülkemizde iki eşcinsel yasal olmadığı halde düğün yapabiliyorken, Irak'ta eşcinsel 15 yaşında bir çocuk vahşice öldürülüyor, o korkunç görüntüler kameraya çekiliyor ve internette yayınlanıyor. Eşcinselliği onaylamıyor olabilirler fakat bu çocuğun yaşam hakkını elinden alacak kadar ileri gitme hakkını nereden buluyor bu insanlar diye dünden beri düşünmekteyim ve ne yazık ki o videoyu izlemek gibi bir hata da yaptım, görüntüler zihnimden silinmiyor. Bazı canilerin bir insana vahşice hak gördüğü o zulmün acısını bir de internette paylaşmak sureti ile herkesi ortak etme çabaları da başka bir haksızlıktır.

"Hak denilen mevhumun özünde insan ve onun geçmişi ile “ kendini yaratması” yatar ve bir kere başlayan bu süreç insanla at-başı gider; alet ile yaratırken insan ürettiğini paylaşmak bunun sosyal temellerini örgütlemek gereksinimini duyar ve bu gereksinim sonucunda hak denilen olgu ile yüzleşerek onu ileriye doğru taşır." ifadenizi tüm kalbimle destekliyor ancak gördüklerim karşısında insanlıktan umudumu kesmeye başladığımı da bir kez daha yinelemek istiyorum.

Eşcinsel fenomeni kaçırıp öldürdüler
Irak'ta sosyal medya fenomenlerine yönelik cinayetler artarak devam ediyor. Eşcinsel olduğu bilinen bir Instagram fenomeni kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılarak öldürüldü. Cinayeti işleyenler o anları videoya çekip internette yayınladı.



escinsel-fenomeni-kacirip-oldurduler-12101804_l2.jpg



İzmir'de Eşcinsel Düğünü! İki Erkek Evlendi!
İzmir'de yapılan eşcinsel düğün gündemde konuşulan konular arasında yer alıyor. Eşcinsel iki erkek, tuttukları düğün salonunda formaliteden evlendi. Düğünün görüntüleri ise araştırılmaya başlandı. Çifti düğünde arkadaşları ise yalnız bırakmadı.



izmirde-escinsel-dugunu-sosyal-medy-lK4p_cover.jpg
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
hak diye bir kavram yoktur,onun yerine yaşam kuralları vardır, bu kurallar nettir, herkes kendi hakkını kendi yaratmak zorundadır, fakat bir insan diğer insanı sorgularsa ve yargılarsa onun hakkına tecavüz etmiş olur.her insan yaşamak için mücadele etmek yerine yani üretmek ve çalışmak yerine birileri gelip birilerinden vergi alıyorsa bu haksızlık olur. yaşamı kim ? verdiyse hakkıda o vermiştir, insanlar birbirlerine yaşam hakkı vermezler yani insan insanı yaratmaz dogal olarakta insan yalnız olmak zorundadır, yoksa hakkını asla alamaz.
yaşam hakkı dışında bir hak yoktur
1: belediyelerin vatandaştan vergi alma hakkı yoktur.
2: mülletvekillerinin vatandaşı yönetmeye hakkı yoktur.
3: elektrikte vergi alma hakkı yoktur, sadece kullanım bedelı almak haktır.
4: suda aynı şekilde
5:ev alırsınızaldığınız evin vergisini almak diye bir hakkı yoktur belediyelerin.
6: insanları bebekken zorla islama inandırma diye bir hak yoktur, hiç kimse hiç kimseyi zorla inandırmamaz kişiler kendi isteğiyle mantıklı buldukları şeye inanır.
7: insanın insanı öldürmeye hakkı yoktur, yaşatmayada hakkı yoktur sadece
karışmamaya ve kendi yolunu çizmeye hakkı vardır.
8: bir katili yargılamak ve idam etmek hak değildir, hakkı kim? verdiyse o cezasını verir.
9: yaşam insanlara bir başkasına karışma ve hayatını düzenleme hakkı vermez yaşam özgürlüktür.

hayvanların yaşama hakkı yoktur, düşünemeyen bir aklın yaşama hakkı elinden alınmıştır.(özgür irade oldugunu düşünelim)
bu yüzden hayvanların yaşama hakkı insanların elindedir.. hayhvan öldürmek suç değildir.
hayvanın canı anlamsızdir. hayvanlar düşünemez hakkın degerini algılıyamaz.
hayvanların çoğunu yemek için yaratıldıgını düşünüyorum bu yüzden hayvanlar
sadece insan hayatının devamı için yaratılmış et parçalarıdır.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst