- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 19 Eki 2017
- Mesajlar
- 30
- Tepkime puanı
- 15
- Puanları
- 8
Beni yargılamadan dinleyeceğinizi bilsem sizinle gerçekleri konuşurdum. Algınızı, tüm inancınızı, tabularınızı, geride bırakarak dinleyeceğinizi bilsem sizinle dost olurdum. Kendinizi oyalamadığınızı ya da daha güzel, daha altın orancı olmadığınızı bilsem benim için en güzel insan olurdunuz.
Yazarken seçtiğim kelimelere değil, anlama bakarsanız görürsünüz beni. Her kelime aynı anlamda değil, zaten kelimelerin kökeni de aslında sandığımız gibi değil. Allah sadece kelimelere muhtaç bıraksın..
Türl alfabesine karşı muhtaç olmamak için kitap okuyan birini duymadım henüz. Neden okuruz? Bunu neden severiz? Alışkanlıksa alışkanlık, alışmamamaya da alışırız yeter ki zaman olsun. Zaman için ayrı parantez açmayı geç onun için kitap bile yazarım (it is a big secret for me)
Kendimizi nasıl görürüz? Görmemiz gerekir mi? Tolstoy'dan, Montaigne'den, Azra Kohen'den etkilendiğim doğru, bunlar son bir aydakiler birde. Kim bilir kimler besledi bu beyni ya da geçip gitti ama içtiğimiz bir damla su bile yeter ya insana (tabi insandan insana) benimkiler de öyle, okuduğum her satır için belki düşüncelerime sızacak kadar analiz edebilmişimdir diyorum. Sızmasından kastım kendisinin bir elekteki ürün gibi beyine geçmesi değil, tadını bırakması, izinin kalması ya da kokusunu almamız ama inşallah onlardan daha farklı yemekler pişiririm. Amacım tam ne ben de çözemedim, Allah'ın planları neler bekliyorum, o kadar olasılık içinde beklemeyi seçmek budalalıktır ( bu lafı da montaigne'den öğrendim). Kendi irademi hiç zorlamadan, disiplinli davranmadan, salakça yaşıyorum. İşte Allahı'ın belki de benim için düşündüğü yere gelemem, hak edememiş olurum ya da oraya giderim ama zaten başka bir şey görmediğimden bundan haberim olmaz ölünceye dek..
Belki ölünce senin için hazırladığım dünyaevine gitmedin der. Gidemedin değil gitmedin. Bir 'e' harfi bize der ki; bu bahane bu da tercih, kelimelerin gücüne hayran kalıyorum, onları çok iyi kullanırsak dünyanın kralı oluruz... herkesin ayrı ayrı -her kitleden herkesin- tek ortak noktası 'kelimeler' ne dilde olursa olsun biyolojik ortaklık değil, kültürel ve muazzam.
Çok şımardığımda kendime gelmeye çalışıyorum yazarak. Mutsuz olduğumda yazarak kendime ışık oluyorum, yolumu aydınlatıyorum ve bunu borçlu olduğum bir Allah var ama sorun şu ki hangi bilinçle ve hangi iradeyle burdayım. Sebebim ney? Kim?
'HERKES HAYATIN AMELESİ' bu da azra kohen'in röportajındaki ben öznesiyle kurduğu cümle, olay bu KURMAK. Kelimeler beyin olmadan bir hiçken beyin kelimelere muhtaç olmadan yaşayamayacak kadar gelişmiş ve zengin değil, hücre bakımından
En bilgesi de en cahili de onları kullanıyor farklı farklı kurarak, kilit nokta: KURMAK
Fikirlerimi hatırlayamayacak kadar genç değilse beynim, ne diye hala 18'im
Yazarken seçtiğim kelimelere değil, anlama bakarsanız görürsünüz beni. Her kelime aynı anlamda değil, zaten kelimelerin kökeni de aslında sandığımız gibi değil. Allah sadece kelimelere muhtaç bıraksın..
Türl alfabesine karşı muhtaç olmamak için kitap okuyan birini duymadım henüz. Neden okuruz? Bunu neden severiz? Alışkanlıksa alışkanlık, alışmamamaya da alışırız yeter ki zaman olsun. Zaman için ayrı parantez açmayı geç onun için kitap bile yazarım (it is a big secret for me)
Kendimizi nasıl görürüz? Görmemiz gerekir mi? Tolstoy'dan, Montaigne'den, Azra Kohen'den etkilendiğim doğru, bunlar son bir aydakiler birde. Kim bilir kimler besledi bu beyni ya da geçip gitti ama içtiğimiz bir damla su bile yeter ya insana (tabi insandan insana) benimkiler de öyle, okuduğum her satır için belki düşüncelerime sızacak kadar analiz edebilmişimdir diyorum. Sızmasından kastım kendisinin bir elekteki ürün gibi beyine geçmesi değil, tadını bırakması, izinin kalması ya da kokusunu almamız ama inşallah onlardan daha farklı yemekler pişiririm. Amacım tam ne ben de çözemedim, Allah'ın planları neler bekliyorum, o kadar olasılık içinde beklemeyi seçmek budalalıktır ( bu lafı da montaigne'den öğrendim). Kendi irademi hiç zorlamadan, disiplinli davranmadan, salakça yaşıyorum. İşte Allahı'ın belki de benim için düşündüğü yere gelemem, hak edememiş olurum ya da oraya giderim ama zaten başka bir şey görmediğimden bundan haberim olmaz ölünceye dek..
Belki ölünce senin için hazırladığım dünyaevine gitmedin der. Gidemedin değil gitmedin. Bir 'e' harfi bize der ki; bu bahane bu da tercih, kelimelerin gücüne hayran kalıyorum, onları çok iyi kullanırsak dünyanın kralı oluruz... herkesin ayrı ayrı -her kitleden herkesin- tek ortak noktası 'kelimeler' ne dilde olursa olsun biyolojik ortaklık değil, kültürel ve muazzam.
Çok şımardığımda kendime gelmeye çalışıyorum yazarak. Mutsuz olduğumda yazarak kendime ışık oluyorum, yolumu aydınlatıyorum ve bunu borçlu olduğum bir Allah var ama sorun şu ki hangi bilinçle ve hangi iradeyle burdayım. Sebebim ney? Kim?
'HERKES HAYATIN AMELESİ' bu da azra kohen'in röportajındaki ben öznesiyle kurduğu cümle, olay bu KURMAK. Kelimeler beyin olmadan bir hiçken beyin kelimelere muhtaç olmadan yaşayamayacak kadar gelişmiş ve zengin değil, hücre bakımından
En bilgesi de en cahili de onları kullanıyor farklı farklı kurarak, kilit nokta: KURMAK
Fikirlerimi hatırlayamayacak kadar genç değilse beynim, ne diye hala 18'im