Geçmişten bir makale( Albert Einstein)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kafe kategorisinde BeKeS tarafından oluşturulan Geçmişten bir makale( Albert Einstein) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 513 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kafe
Konu Başlığı Geçmişten bir makale( Albert Einstein)
Konbuyu başlatan BeKeS
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Adem

BeKeS

Felsefe.net
Onursal Üye
Katılım
22 Nis 2021
Mesajlar
15
Tepkime puanı
12
Puanları
3
Yaş
30
Konum
Ş.urda
Üniversite Bölümü
İktisat
....Üniversite profesörü, öğrencilerine su soruyu sorar;

- “Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı?..”

Bir öğrenci ayağa kalkar ve cevaplar.

- “Evet, her şeyi Tanrı yarattı!..”

Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine “Evet efendim” diye cevaplar...

Profesör devam eder.

- “Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise kötülüğü yaratan da Tanrı’dır... Çalışmalarımızda uyguladığımız kesinleştirme prensibine göre de kötülüğü yaratan olduğuna göre, Tanrı kötüdür...”

Çocuk, profesörün bu mantık yürütmesi karşısında şaşırır ve yerine oturur...

Profesör, Tanrı’nın insanların içinde yarattığı bir efsane olduğunu aklı sıra kanıtlamış olmaktan mutludur...

***

Bunun üzerine başka bir öğrenci ayağa kalkar ve profesöre şu soruyu sorar:

- “Soğuk var mıdır sayın Profesör?..”

Profesör şaşırır:

- “Nasıl bir soru bu böyle?.. Tabii ki var” diye cevaplar...

“Sen hiç soğukta üşümedin mi?..”

Bunun üzerine çocuk şöyle söyler:

“Hayır profesör, aslında soğuk yoktur... Fizik yasalarına göre gerçek hayatta biz ‘sıcaklığın yokluğu’na ‘soğuk’ adını veririz... Aslında soğuk diye bir şey yoktur... O sadece sıcaklığın yokluğunda duyumsadıklarımızı tarif etmek için ürettiğimiz bir kelimedir” der ve devam eder.

- “Karanlık var mıdır profesör?..”

Profesör cevap verir:

- “Tabii ki vardır... Sen hiç karanlıkta kalmadın mı?..”

Çocuk bir kez daha atılır:

- “Korkarım gene yanılıyorsunuz Sayın Profesör... Çünkü esasında karanlık diye bir şey de yoktur... Gerçek yaşamda karanlık; ‘ışığın yokluğu’na verilen addır...

Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız...

Gerçekte, biz Newton’un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz....

Fakat karanlığı ölçemeyiz...

Bir basit ışık karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı kırmış olur yani karanlığı geçersiz kılar...

Çünkü gerçekte karanlık yoktur, ışıksızlık vardır...

Mesela siz uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz?..

Işığın miktarını ölçerek!..

Bu doğrudur değil mi?..

Öyleyse karanlık denilen şey, insanlar tarafından ışığın olmadığını anlatmak amacıyla kullanılan kelimedir...”

***

Profesör afallamıştır ve çocuk son darbeyi vurur:

- “O zaman size son bir soru daha sormak isterim Sayın Profesör... Şeytan var mıdır?..”

Profesör bu kez pek emin olamamakla birlikte yine de cevaplar..

- “Vardır... Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde görürüz...

O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır...

Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şey değildir...”

Çocuk “hayır anlamında” başını sallar profesöre...

- “Şeytan yoktur efendim... Yani kendi başına yoktur...

Şeytan basit olarak Tanrı’nın yokluğudur...

O aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Tanrı’nın yokluğunu tarif etmek için yarattığı bir kelimedir...

Kötülük ve Şeytan, insanın Tanrı’yı ve sevgisini yüreğinde hissetmediği zaman yaptıklarına verilen addır...

O, aynen sıcaklığın olmadığı yere adını verdiğimiz ‘soğuk’, ya da ışığın olmadığı yere adını verdiğimiz ‘karanlık’ gibidir...

Şeytan ve kötülük, Tanrı’nın içimizde olmadığı anda yaptıklarımıza verdiğimiz addır...”

***

Profesör kürsüde afallamıştır...

Fizik yasalarından hareket ederek bu soruları soran ve cevapları vererek profesörü allak bullak eden genç öğrencinin adı Albert Einstein’dır...

Dipnot:Einstein, klasik anlamıyla bir inanan olmamakla beraber katı bir inançsızlığa da sahip değildi. Evren'den bir "tanrı" olarak bahsetmekten hoşlanıyordu; fakat hiçbir kutsal kitabın anlatılarını geçerli görmüyordu.
 

WİTTGENSTEİN

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2012
Mesajlar
3
Tepkime puanı
1
Puanları
3
insanlar güzel olana hayran kalıp saygı duydular buradan da çirkin çıktı ortaya. Dilde ifade edildiği sürece tersi neyse düzü de o belirleyecek. ötesine geçmek gerek
 

Adem

Düşünür Üye
Moderatör
Katılım
26 Nis 2009
Mesajlar
623
Tepkime puanı
62
Puanları
28
Hikaye gerçekten çok hoş ve tam bir hayat felsefesi içeriyor. Ancak akla şöyle bir soru geliyor - Acaba bir kötülük gördüğümüzde "bu sadece yokluktur, görmezden gelsek de olur" mu demeliyiz, ya da diyebilir miyiz ? Mesela bir bebeğin katledilişini gördüğümüzde ne diyeceğiz?" Bu bebeğin yaşatılmasının olmayışıdır" mı diyeceğiz? Evet , belki de bununla beraber merhamet duygusunun olmayışıdır da diyebiliriz. Yapılan bu kötülük aslında salt yokluk değil "MERHAMET" in yokluğudur. Gerçekleşen bir fiil "VAR" dır ve biz onu öyle biliriz. Bu durumda gerçekleşen her fiil "VAR olmak bakımından kötülük değil "İYİLİK" olmak zorundaysa bebeğin öldürülmesi fiiili bir "İYİLİK" olur. O halde yerzüzünde sadece iyilik var demektir . Sizce de EİNSTEİN ın hikayesinden bu sonuç çıkmıyor mu ? Bu fikir insanlarda bu şekliyle yerleşmiş olsa sizce ne olurdu? Yeryüzünde kaos ..... Bu fikre eklememiz gereken bir şey var demek ki. O ekleme de :"Siz neyi kötü görüyorsanız sizin için o kötüdür". Peki her insana göre değişen kötülük düşüncesi evrensel bir düzen sağlayabilir mi? Hayır... O halde kötü görülecek şeyler, evrensel kurucu olan "YARATICI" nın - belki de evrensel düzenin sağlanması için - kötü dediği şeylerdir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst