Fobi nedir? Korkularımızla nasıl baş edebiliriz?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Arşiv kategorisinde MeLekSy tarafından oluşturulan Fobi nedir? Korkularımızla nasıl baş edebiliriz? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 891 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Arşiv
Konu Başlığı Fobi nedir? Korkularımızla nasıl baş edebiliriz?
Konbuyu başlatan MeLekSy
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ÜstünKişi

MeLekSy

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2018
Mesajlar
296
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
~Paradise..
Korkularımız ve Fobiler:

Çoğumuz çeşitli şeylerden korkarız. Bu korkularımız hayatımızın çeşitli dönemlerinde değişiklikler gösterebilmektedir. Çocukluk döneminde özellikle anne-baba ya da diğer bakım veren kişiler yanımızda olmadığında , onları göremediğimizde korku duyarız, onların bizi terk ettiğini düşünerek, korkar, ağlarız. Yaşımız 1.5-2 yi aşınca artık anne babamız yanımızda olmayınca onların bizi terk ettiği düşüncesi, yerini onların sevgisini kaybedebileceğimiz düşüncesi almaya başlar. İlerleyen günlerde ailemizle yaşantılarımızdan kazandığımız, onlarla olan ilişkimizin bize kazandırdığı güven hissi ile artık kendi kendimize kararlar verir, hareketlerimizi kendi hedeflerimiz doğrultusunda planlar ve yürütürüz. Ancak ailede eğer anne baba geçimsizliği, şiddet ortamı, çocuklara gerekli sevgi ve ilginin gösterilememesi, onlara taşıyabilecekleri yeterli sorumluluklar verilmez, arkadaş ilişkileri için gereken oyun ve yaşıt desteği sağlanamaz, iyi örnek olunamazsa o durumda özgüven eksikliği ve korkuların oluşumuna yol açılabilir.

Korkuların daha ileri şekli ise fobilerdir. Fobileri alelade korkulardan ayıran özellikler, korkuyla oluşan sıkıntı ve gerilimin belli bir nesne ya da duruma bağlı olması; korkunun boyutunun olayı tetikleyen korku objesi ya da duruma kıyasla orantısız ve abartılı bir düzeyde olması; kişinin kendi verdiği tepkisinin anlamsız ve aşırı olduğunun tümüyle farkında olması; o korku nesnesi ya da durum ile karşılaşmaktan ısrarla kaçınması ve eğer karşılaşırsa aşırı düzeyde çarpıntı, nefes alamama, ter leme, sıcak basması, mide bulantısı hatta bayılma gibi durumlara yolaçarak, kişinin hayatını kısıtlamasına sebep olmasıdır. Kişi o hale gelir ki, sokağa çıkamaz, ya da tek başına kalamaz, bazı yerlerden geçemez, bu durum kişinin yakın çevresindekileri de olumsuz etkileyerek, onların da durumun getirdiği sıkıntılı durumları yaşamasına sebep olur ve kişinin çevresi ile sorunlar yaşamasına, sosyal ya da mesleki işlevselliğinde bozulmalara yol açabilir.

Psikanalitik görüşe göre fobiler çocuklukta 3-5 yaş arası yaşanan ödipal dönemde yaşanan sorunların çözümlenememesi ile ilişkilidir. Bu dönemde çocuğun cinsel organlarina yonelik korkular hissetmesi ( söz dinlemezse sünnet edilme ile ilişkili olarak korkutulması ya da yaramazlık yaparsa cinsel bölgesine yönelik zarar geleceği şeklinde) fobilerin gelişimine yol açmaktadır. Gene bu dönemde egonun kişiyi korumak amacıyla ‘yer değiştirme’ (displacement) olarak adlandırdığımız bir savunma mekanizması ile kişinin hissettiği tehlikeli bir dürtüsünü, bu dürtü ile az ya da çok benzerliği olan dışarıdaki bir objeye yansıtarak, çözmeye çalıştığı,fobi oluşumuna yol açtığı düşünülmektedir. Bir diğer kurama göre ise kişinin belli bir olay karşısında verdiği korku yanıtına kişinin koşullanması ya da yakınlarından küçük yaşlarda bu tür korkuları öğrenmesi de korku davranışının başlamasında etkili olabilmektedir.

Vücudun biyolojik yapısındaki bir takım değişiklikler de bu durumlarda etkili olabilmektedir. Özellikle hipofiz-hipotalamus ve böbreküstü bezleri ile ilgili hormonlarda değişmeler saptanmıştır ve bu değişimler kişinin korku etkeni ile karşılaşması sonrası verdiği tepkilerden sorumludur. Bu tepkiler bir panik atağı oluşturacak denli büyük boyutlara varabilir. Kişiler bu durumları kendi kendilerine tedavi yoluna gitmeye çalışarak alkol ve madde bağımlılığı tabloları içine girebilmektedirler.

En sık görülen fobiler arasında hayvan fobileri ( kedi, köpek, fare, kuş gibi), yükseklik, şimşek, gök gürültüsü,karanlık ve kapalı alan, uçak,kan- enjeksiyon, dişçi korkuları gelebilmektedir. Klastrofobi dediğimiz kapalı yer korkusu özellikle kendini asansör, yollardaki tüneller, sıkışan trafikte arabada kalmak, banyo ve duş kabinleri, havasız basık odalar ve MR görüntüleme cihazlarında kendini hissettirmektedir. Agorafobi ( açık alan korkusu)toplu bulunulan yerlerden korkma olup, pazarlar, alışveriş merkezleri, kalabalık caddelerde , sinema ve tiyatrolarda, yabancı mekanlarda kendini gösterebilmektedir. Agorafobi genellikle birikim yapan stresli koşulların sonucunda oluşabilmektedir. Hayvan fobisi olanların dörtte bir kadarı korkularının başlangıcı için kendileri için travmatik bir olayı hatırlayabilmişlerdir.

Toplumun % 5-10 kadarında rastlanmaktadır.Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülmektedir.hayvan fobileri ortalama 7 yaşında, kan görme korkusu 9 yaşta, dişçi fobisi ise 12 yaşta başlamaktadır. Klastrofobi ve agorafobi 20 yaş civarı zirve yapmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bu kişilerin yaklaşık % 70’ inde ebeveynlerden birinde bu tür bir fobi olduğu gözlenmiştir.

Korkuların üstüne gidilmesi gerekir. Bu tıpkı karanlıkta bir kedinin gölgesini, aslan olarak büyük bir şekilde görmek şeklindedir. Korkuların belli bir düzen içinde üzerine gidilmeli, korkulan nesne ya da durumdan uzak durma durumundan kaçınılmalıdır

Tedavi edilmediği takdirde ömür boyu sürebilen korkuların tedavisi ilaç, bilişsel-davranışçı tedaviler ve gerekirse hipnoz ile yapılabilmektedir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Korkularımız ve Fobiler:



Toplumun % 5-10 kadarında rastlanmaktadır.Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülmektedir.hayvan fobileri ortalama 7 yaşında, kan görme korkusu 9 yaşta, dişçi fobisi ise 12 yaşta başlamaktadır. Klastrofobi ve agorafobi 20 yaş civarı zirve yapmaktadır. Yapılan bazı çalışmalarda bu kişilerin yaklaşık % 70’ inde ebeveynlerden birinde bu tür bir fobi olduğu gözlenmiştir.

Korkuların üstüne gidilmesi gerekir. Bu tıpkı karanlıkta bir kedinin gölgesini, aslan olarak büyük bir şekilde görmek şeklindedir. Korkuların belli bir düzen içinde üzerine gidilmeli, korkulan nesne ya da durumdan uzak durma durumundan kaçınılmalıdır

Tedavi edilmediği takdirde ömür boyu sürebilen korkuların tedavisi ilaç, bilişsel-davranışçı tedaviler ve gerekirse hipnoz ile yapılabilmektedir.

Dişçi fobimi aşabilmek için birçok yolu denedim fakat her dişçiye gittiğimde halen elim ayağım titriyor, sanki ölüme gidiyor gibiyim. Kötü bir deneyimim de olmadı, bu fobi nasıl oluştu hiç bilmiyorum. Bilinçaltıma farkında olmadan bu korku yerleşmiş belli ki...
Çarşamba günü dişçi randevum var ve ben daha şimdiden strese girmiş durumdayım. Beyin hakkında o kadar şey biliyor olmama rağmen bu korkuyu yenemiyor olmam gerçekten çok tuhaf.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Rutin dişçi kontrolümü iptal ettirdim tabii ki.:)
O kadar stres oluyorum ki dişçiye de eziyet gibiyim, en azından tanıdığım bir dişçi yoksa bana katlanması imkansızdı.

Bu fobiye çözüm bulmam gerekiyor artık.
 

Ay

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2018
Mesajlar
382
Tepkime puanı
1
Puanları
18
1. Degisik bir yukseklik korkusu. Boyle uçurum ya da işte yüksek herhangi bi yerin dibindeyken “ya düşersem” diye değil de YA ATLARSAM fobisi.
2. Örümcekler.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
1. Degisik bir yukseklik korkusu. Boyle uçurum ya da işte yüksek herhangi bi yerin dibindeyken “ya düşersem” diye değil de YA ATLARSAM fobisi.
2. Örümcekler.

Örümcek fobisi bende de vardı fakat zamanla azaldı. Çocukken izlediğim dev örümcek ya da örümcek istilası tarzı filmler ile oluştuğunu tahmin ediyorum.

Atlama fobisinin ise mutlaka bir önemsenmesi gereken bir konu olduğu kanaatindeyim. Edgar Allan Poe bu durumu ‘zıtlık şeytanı’ olarak adlandırır.


"Bir uçurumun kenarında dururuz. Uçuruma bakarız, midemiz bulanır, başımız döner. Mide bulantımız, baş dönmemiz ve korkumuz yavaşça kaynaşarak isimsiz bir his bulutuna dönüşür. Bu bulut daha da yavaş hareketlerle bir şekle bürünür. Oysa sadece bir fikirdir; o yükseklikten düşerken ne hissedeceğimizi merak ederiz ve sadece bu yüzden, onu şiddetle arzulamaya başlarız. Ve mantığımız uçurumun kenarından uzaklaşmamızı şiddetle istediğinden, bu yüzden oraya daha da hevesle yaklaşırız. Bir an için bile durup düşünmeye çalışmak mahvolmamıza yol açar; çünkü mantığımız geri çekilmemizde ısrar eder."
-Alıntı-

***

Boşluğa Çağrının ve Yüksek Bir Yerden Atlama Dürtüsünün Ardında Ne Var?

Araştırmacılar bu tuhaf fenomenin beyindeki farklı algısal sistemlerin geçici olarak birbirinden ayrılmasıyla ortaya çıkabileceğinden şüpheleniyorlar.

Yüksek bir binanın çatısında olduğunuzu ve aşağıya doğru baktığınızı hayal edin. Yer ile aranızda oldukça büyük bir mesafe var. Tam bu sırada aşağıya doğru atlama isteği hissediyorsunuz. Sonra duruyorsunuz, kendinizi geriye doğru çekip, “Ben ne düşünüyorum böyle” diye sorgulamaya başlıyorsunuz.

Yüksek bir yerden atlama dürtüsü, “boşluğa çağrı” ya da Fransızca boşluğa uçmaya yönelik bir iç ses anlamına gelen “l’appel du vide” olarak isimlendiriliyor. Journal of Affective Disorders ‘da yayımlanan bir çalışmada araştırmacılar bu dürtünün aslında oldukça yaygın olduğu –çalışmaya katılanların %30’undan fazlası bu durumu en az bir kez yaşadığını söylüyor– bulgusuna ulaştı.

Araştırmacılar bu tuhaf fenomenin beyindeki farklı algısal sistemlerin geçici olarak birbirinden ayrılmasıyla ortaya çıkabileceğinden şüpheleniyorlar. Bu sistemlerin bazıları çok hızlı ve kontrol edilemez biçimdeyken, bazıları da yavaş ve ayarlanabilir düzeydeler.

Bir kimse yüksek bir yapının ya da bir gökdelenin çatısının köşesine yakın bir yerde durduğunda, beynin süper hızlı korku devresi sistemi anında: “Tehlike var, geri çekil, düşebilirsin” şeklinde kişiyi köşeden uzaklaştıracak otomatik bir güvenlik sinyali verir. Fakat bir ya da iki saniye sonra, daha yavaş algısal sistem kişiyi arkasına bakmaya ve artık tehlikenin geçtiğini fark etmeye yöneltir, çünkü köşede düşmeyi engelleyen bir trabzan vardır. Ancak yine de güvenlik sinyali devrede olmaya devam eder, çünkü kişi aşağı atlama sorgulamasını kendinde yapabilir. Bu tarz bir yanlış yorumlama; ilk olarak 1920 yılında Freud‘un Beyond the Pleasure Principle makalesinde ortaya atılan ve kişinin psikoanalitik bir düşünceye yakınlığı (özellikle de ölüm isteği düşüncesiyle –kendi kendine zarar verme güdüsü ve inorganikliğe dönüş–) ile cesaretlendirilebilir.

Araştırmacılar yüksek yer fenomeni olarak isimlendirdikleri çalışmalarını kurguladıklarında, aynı zamanda bu durumun kişinin intihar düşüncesi deneyimiyle ilişkili olup olmadığını da görmek istediler. Araştırma ekibi aslında bu fenomenin intihar düşüncesi geçirmemiş insanlarda da olup olmadığını merak ediyorlardı ve elde ettiklere sonuçlara göre bu deneyim herhangi bir depresyon geçmişi ya da intihar düşüncesi geçirmemiş insanlarda da oldukça yaygın bir durumda. Ekip, 431 üniversite öğrencisine bu tarz bir deneyimi yaşayıp yaşamadıklarını, yaşadıysalar ne sıklıkla yaşadıklarını gösteren bir ölçek tasarladılar. Bunun yanı sıra katılımcıların depresif belirti seviyeleri ve intihar düşüncesi potansiyelleri de test edildi.

Araştırma sonucunda; daha önce hiç intihar düşüncesi geçirmeyen insanların %17’sinin yüksek bir binadan atlama isteğini deneyimledikleri, geçmişte intihar etmeyi düşünmüş insanların ise %56’sının bu dürtüyü deneyimledikleri bulgularına ulaşıldı.

Araştırma çerçevesinde, aynı zamanda da “geri çekil” şeklindeki güvenlik sinyaline aşırı tepki vermenin yüksek yer fenomeni deneyimini yaşamaya aşırı yatkın olma ile bir bağlantısı olup olmadığı da görülmek istendi. Bu tarz sinyallere tepkinin bir işareti de endişe ile ilişkili vücut sinyallerinin (hızlanan kalp atışı gibi) kişinin korkusuzluğunu belirleyen endişe duyarlılığı seviyesi oldu. Geçmişteki araştırmalar yüksek endişe duyarlılığının tehlikesiz vücut sinyallerinin de yanlış bir biçimde tehlikeli olarak değerlendirilmesi eğilimiyle bağlantılı olduğunu ortaya koymuştu. Araştırma ekibi; daha fazla endişe duyarlılığına sahip olmanın; özellikle de daha önce hiç intihar düşüncesini aklına getirmemiş kişilerde de görülmesine bağlı olarak atlama dürtüsünün frekansıyla da ilişkili olduğu bulgusuna ulaştı.

Vücut işaretlerine genellikle daha duyarlı olan daha önce intihar düşüncesi geçirmemiş insanlar atlama dürtüsüyle beraber gelen güvenlik sinyallerini yanlış yorumlamaya daha yatkın olabilirler. Ancak yine de, söz konusu fenomen üzerinde daha fazla araştırma yapılmasına ihtiyaç duyuyoruz.

Kaynak:
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Dişçiden kaçmak ne mümkün! Annem benim yerime randevumu yenilemiş ve bu durumda gitmeme gibi bir seçeneğim olamaz.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
1: örümcek fobim var..
2: asansör fobim var.
3: belirsizlik fobim var.
4: yükseklik (korkusu) fobim var.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Korkuların üzerine gitmek gerekiyor yoksa insanın yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürüyorlar.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Fobi olduğundan emin değilim ama Daha önce hiç girmediğim bir yere girmekten veya daha önce yapmadığım bir şeyi yapmaktan çekiniyorum.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst