Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Doğruluk-gerçeklik

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
zevkle takip ederiz..

şu anda kendisi burada değil ama, anladığım kadarıyla sn. phi, problemi tanrının bir gerçeklik mi, yoksa bir yanılsama mı olduğuna getirmek istiyordu; aslında bu problemin basit bir çözümünü göremediğim halde, yine de buradan birkaç soruyla, düşünce üretmeye devam edilebilir... 1) ilk ve tek töz olarak (yani var olmak için kendi varoluşundan başka hiçbir varlığın var olmasını ön varsaymadan var olan) tanrı, bu aleme içkin olarak mı, alemden aşkın olarak mı vardır...? 2) tanrısal varoluşun alemden aşkınlığı benimsenirse (ki bu durum, tanrıyı gerçeklik alanının dışına çıkarır), bu aşkınlık ile , tanrısal varoluşun alemin içindeki süreçleri etkileme/belirleme yeteneği arasındaki çelişki, nasıl uzlaştırılabilir...?... 3) 'tanrı aleme içkindir' denecek olursa, tanrısal varoluş gerçeklik alanının içinde yer alır, ama bu defa da ya gerçekliğin bir parçası, ya da doğruda doğruya gerçekliğin kendisi olarak var olmak zorunda kalır ve her iki durumda da sorunlar devam eder...
 

sakal

Yeni Üye
8 Nis 2012
2,000
1
38
teoloji,ontoloji,metafizik hepsi işin içinde..bende diyalogdan aynı şeye varacağını düşünmüştüm,en iyisi beklemek..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
Bu kısır tartışmalar kurgusal felsefelerin bir ürünü...
akıl herşeye indirgenemez, indirgendiğinde ulaştığınız saçmalığı görünüz.
akıl ve sistem felsefeleri varoluşu açıklayamaz..
Varoluş özneldir,kavramsal tanımlarla açıklanamaz.

Varoluş özneldir kierkegaard kavramsal tanımlar için; Onlar öyle eritilir, öyle kaybedilir ki, sonunda artık hiçbir
şey düşünülemez, tam bir harç / zihni bir kerpiç elde edilir der.


Bakınız; varoluşçuluk :)
 

sakal

Yeni Üye
8 Nis 2012
2,000
1
38
Hakikat herkese açıktır,ancak buna gayret edenler ulaşır..aklımın almadığı bir şeye inanmam..doğruluğuna,
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
Bu kısır tartışmalar kurgusal felsefelerin bir ürünü...
akıl herşeye indirgenemez, indirgendiğinde ulaştığınız saçmalığı görünüz.
akıl ve sistem felsefeleri varoluşu açıklayamaz..
Varoluş özneldir,kavramsal tanımlarla açıklanamaz.

Varoluş özneldir kierkegaard kavramsal tanımlar için; Onlar öyle eritilir, öyle kaybedilir ki, sonunda artık hiçbir
şey düşünülemez, tam bir harç / zihni bir kerpiç elde edilir der.


Bakınız; varoluşçuluk :)

bütün tartışmalarda (biraz da tarafların tutumuna bağlı olarak) yararlı sonuçlar elde edememek, mutabakata varamamak ya da kısırlığa düşmek gibi bir olasılık vardır... kurgusal felsefe, kötü, yararsız ya da anlamsızdır, denemez... ''''akıl her şeye indirgenemez, indirgendiğinde ulaştığınız saçmalığı görünüz'''' ifadesini anlayan beri gelsin... akıl, her şeye indirgeniyor değil ki; zaten akıl, bir şeye indirgenmez; akıl ile bir şey hakkında ya da bir şeyle başka bir şeyin ilişkisi hakkında bir hüküm verilir, yani gerçeklik kavranarak, hakkında bir yargıya varılır ... ne yazık ki, ''ulaştığımız saçmalığı'' bütün çabama rağmen göremiyorum; belki de kör oldum... ''akıl ve sistem felsefeleri varoluşu açıklayamaz''mış ; iyi de bu başlıkta böyle bir çaba mı var, nerede varoluşçuluk tartışılıyor ki... ''varoluş özneldir''miş ; ''kavramsal tanımlarla açıklanamaz''mış... kierkegaard, şöyle böyle dermiş... uygun başlıklarda varoluşçuluğu tartışmak isteyenlerin önünde bir engel var mı... ileri sürülen tanımlara, düşüncelere katılmıyorsanız, direkt olarak o düşünceleri eleştirmek, hatalarını göstermek, düzeltmek; ya da daha ciddi bir yaklaşımla, ele alınan sorunu, daha doğru bir zeminde yeniden değerlendirerek açıklamak, daha yararlı olmaz mı...
 

evrensel-insan

Yeni Üye
1 Kas 2012
3,434
1
0
70
Doğrulukla gerçeklik arasındaki fark nedir, örnek vererek açıklarsanız sevinirim . Teşekkürler.

Kisaca, dogruluk bir dogrulama eylemidir. Dogrulama da gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasidir.

Gercek ise insanoglu yapilandirilmsligidir. Yani ontolojik degil, yapilandirilmis gerceklik vardir.

Asagidaki iki baslikta kavramlar aciklaniyor.

http://www.felsefe.net/felsefe-ye-giris/5196-gercek-uzerine-gercek-karmasasi.html

http://www.felsefe.net/felsefe-ye-giris/5430-quotdogrular-ve-yanlislarquot-uzerine.html

Dogru ile gercek arasi farkin en iyi algisi sosyal alandir. Asagidaki link.

http://www.felsefe.net/felsefe/74856-sosyal-gerceklik-sosyal-dogru-ve-sosyal-bilgi.html
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
Hakikat herkese açıktır,ancak buna gayret edenler ulaşır..aklımın almadığı bir şeye inanmam..doğruluğuna,

insan, kendi bilincine ait sorunları da, kendi dışında yer alan gerçekliğin karmaşık ilişkilerini de, önceden belleğinde yer alan bilgilerinden de yararlanarak zekası aracılığıyla kavrar ve aklıyla değerlendirerek yargılar; yani hakkında bir hüküm kurar... eğer akıl, gerçekliğin içinde yer alan tekil nesnelerin ortak özelliklerini soyutlayıp kavramlar üretmeye ve o kavramları araç olarak kullanarak, gerçeklik ilişkilerini çözümleyici yargılar elde etmeye yaramazsa, neye yarar... ?...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
bütün tartışmalarda (biraz da tarafların tutumuna bağlı olarak) yararlı sonuçlar elde edememek, mutabakata varamamak ya da kısırlığa düşmek gibi bir olasılık vardır... kurgusal felsefe, kötü, yararsız ya da anlamsızdır, denemez... ''''akıl her şeye indirgenemez, indirgendiğinde ulaştığınız saçmalığı görünüz'''' ifadesini anlayan beri gelsin... akıl, her şeye indirgeniyor değil ki; zaten akıl, bir şeye indirgenmez; akıl ile bir şey hakkında ya da bir şeyle başka bir şeyin ilişkisi hakkında bir hüküm verilir, yani gerçeklik kavranarak, hakkında bir yargıya varılır ... ne yazık ki, ''ulaştığımız saçmalığı'' bütün çabama rağmen göremiyorum; belki de kör oldum... ''akıl ve sistem felsefeleri varoluşu açıklayamaz''mış ; iyi de bu başlıkta böyle bir çaba mı var, nerede varoluşçuluk tartışılıyor ki... ''varoluş özneldir''miş ; ''kavramsal tanımlarla açıklanamaz''mış... kierkegaard, şöyle böyle dermiş... uygun başlıklarda varoluşçuluğu tartışmak isteyenlerin önünde bir engel var mı... ileri sürülen tanımlara, düşüncelere katılmıyorsanız, direkt olarak o düşünceleri eleştirmek, hatalarını göstermek, düzeltmek; ya da daha ciddi bir yaklaşımla, ele alınan sorunu, daha doğru bir zeminde yeniden değerlendirerek açıklamak, daha yararlı olmaz mı...

Öncelikle şurdan başlayım kierkegaard çok akılı bir adam, zaten bir akım başlatabilmen içinde kimsenin göremediğini görmen lazım. kierkegaard /varoluşçuluk alışılagelmiş geleneksel felsefeyi, samuray kılıcı ile tek darbede ortadan ikiye ayırmıştır :cool:

sokratik bir esas vardır 'kanıtların götürdüğü yere git'' bana göre kanıtlar şöyle diyor; gerçek dediğimiz şey asla bilinemez, gerçeğin bilinemediği yerde de doğrulardan bahsetmek, varoluşu akılla temellendirmeye çalışmak hayal kurma yeteneğini geliştirmekten başka bişi değildir ;)

Genel olarak bakıldığında varoluşu tümüyle kapsayacak bir tanım yapılması mümkün değildir.
Çünkü bir şeyi gerçek anlamda tanımlayabilmek için, o şeyi olmuş bitmiş ve sonlanmış birşey olarak görmek gerekir.... ancak böyle birşeyde yani sınırlanmış,belirlenmiş ve saptanmış birşeyde varoluşu olmayan ölü birşeydir.... halbuki varoluş her an karşımızdadır..şimdinin ve geleceğin belirsizliği içindedir. çünkü o sürekli bir oluşum içindedir. OLUŞUM İÇİNDE OLAN ŞEYLERDE TANIMLANAMAZ.

kurgusal felsefenin yaptığı şey An'ın fotoğrafını çekmektir. sonrada onunla tüm varoluşu sistemleştirmek ve akılla temellendirmeye çalışmaktır. BU SAÇMALIKTIR. bu saçmalığı görmek gerekir. 200 milyar yıl sonra ne olacak. belkide ne evren kalacak ,nede yasaları herşey değişecek. ÖYLEYSE VAROLUŞ AKILLA AÇIKLANAMAZ. bunu kabul etmek gerekir.

İnsana ŞİMDİKİ ZAMAN verilmiştir.İnsan şimdiki zamanda kendini fethetmek durumundadır. insan olmak yani varolmak bizzat kendi olmak için daimi bir çabadır. bu yüzden insan tüm varlığın bir sistem içinde açıklanılmaya çalışıldığı kurguları çöpe atmalıdır. bunlardan ancak zihni bir kerpiç yapılır sonrada öylece kalır :D yada en fazla kerpiçten bir baraka yapılır:D

Birey evrensel ve soyut promlemleri bir kenara bırakmalıdır, bunlar içinde kaosa düşüp yitip gitmemelidir ve öznelliğe önem vermelidir.

Varoluş; somut,öznel ve uyanık insanın yaşamıdır. varoluş yaşamın ta kendisidir.
 

sakal

Yeni Üye
8 Nis 2012
2,000
1
38
insan, kendi bilincine ait sorunları da, kendi dışında yer alan gerçekliğin karmaşık ilişkilerini de, önceden belleğinde yer alan bilgilerinden de yararlanarak zekası aracılığıyla kavrar ve aklıyla değerlendirerek yargılar; yani hakkında bir hüküm kurar... eğer akıl, gerçekliğin içinde yer alan tekil nesnelerin ortak özelliklerini soyutlayıp kavramlar üretmeye ve o kavramları araç olarak kullanarak, gerçeklik ilişkilerini çözümleyici yargılar elde etmeye yaramazsa, neye yarar... ?...


kavram kargaşası içinde boğuşmak yerine daha anlaşılır olması açısından diyorum ki;bir şeyin gerçekliği doğruluğu bir yana,duyularla algılanabilen ve doğada somut yansımalarını gördüğümüz ve hatta görmediğimiz şeylere ''var'' deriz..insan doğası fiziğin sınırlarını zorlayamadığı zaman teori üretmeye ve bu teorileri zaman içinde doğrulamaya çalışır ama tüm bunlar gerçek değildir..büyük küçük uzak yakın zaman mekan hep bizim kendimize göre tanımladığımız ve ölçüp değerlendirebildiğimiz şeyler..bir de ölçüye gelmeyen fakat eldeki bilgilerle akıl yürüterek tanımlamaya anlamlandırmaya çalıştığımız şeyler var..sonsuzluğun ne olduğunu biliriz ve sonsuz bir düzlemde sona varılamayacağını da biliriz çünkü sonu yoktur..elde olan verilerle evrenin varoluşuna dair teoriler üretile dursun ki kesin doğruluğu diye bir şey yoktur,başlangıçtan önce ne vardı sorusuna bir cevap henüz verilebilmiş değil..buna cevap verilememiş olması başlangıcın olmadığı anlamına gelmez,bilinemez der geçeriz..işte burada bir sınıra gelmişiz demektir,bilginin sınırı...hiç bir veri yok..aşkın mıdır içkin mi buradan siz devam edersiniz artık,
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
((( sokratik bir esas vardır 'kanıtların götürdüğü yere git'' bana göre kanıtlar şöyle diyor; gerçek dediğimiz şey asla bilinemez, gerçeğin bilinemediği yerde de doğrulardan bahsetmek, varoluşu akılla temellendirmeye çalışmak hayal kurma yeteneğini geliştirmekten başka bişi değildir ))) donkişot yazdı... ... ehhh... ne diyelim... yer damar damar, insan kısım kısım, derler... bana göre de 'kanıtlar başka şeyler söylüyor'... örneğin ege bölgesinde nispeten daha sık rastlanan bir güreş devesi de, bir balıkçı teknesi de (bence) gerçekliğin birer parçasıdırlar; ve insan bilinci, bu farklı gerçeklik parçalarını birbirinden ayırt etmek, boyutlandırmak, ayrı ayrı tanımlamak, kendi çevreleriyle ilişkilerini aslına uygun biçimde anlamak ve sonuçta her iki unsuru da kendi niteliklerine göre değerlendirerek, akıl yoluyla haklarında bir yargıya varmak yeteneğindedir... ve işte bu yüzden bir balıkçı teknesi yapmak için işe koyulan bir tekne ustası, sonuçta bir deve heykeli elde etmez... yani insan için gerçeklik bilinebilirdir ve zaten o nedenle uygarlık, olanak alanına girebilmiştir... yani herhangi bir kağnı ustası, kağnıya (nasıl olsa gerçeklik bilinemez diyerek) tekerlek yerine kanat takmaya kalkmadığı için, tekniğin verilerinden yararlanabiliyor ve önümüzdeki klavyenin doğru tuşlarına basarak meramımızı anlatabiliyoruz... felsefe insanı, akıldan, sağduyudan koparmaya, uzaklaştırmaya değil de, tam tersine, daha kavrayıcı ve kapsayıcı bir akla ya da daha geniş bir sağduyuya taşıyamaya yöneldiği ölçüde değer kazanır... gerçeğin asla bilinemediği/bilinemeyeceği yerde, doğal olarak doğrulardan da söz edilemez; ama eğer öyleyse, sn. donkişot da kierkegaard da dahil olmak üzere, hiç kimsenin hiçbir söylediğinin bir anlamı olmamalıdır... ve hatta ''gelirken ekmek almayı unutma'' diyen, annemiz de boş konuşmaktadır... çünkü ne ekmeğin ne olduğu, insan beslenmesindeki yeri, ne de sağlık için beslenmenin anlamı bilinemezdir... (...aslında sn. donkişot'un ileri sürdüğü anlayış, varoluşçu felsefenin epistemolojik tezlerine de uygun olmamakla birlikte, yine de, varoluşçuluğun felsefedeki yeri de, bilgi kuramına yaklaşımı da -kierkegaard'la sınırlı olmadan- uygun bir başlıkta meraklıları tarafından tartışılabilir elbette...)
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
kullandığım kavramları açık ve anlaşılır kılabilmek için gayret ediyorum; kavramların insan bilincinin gerçekliği kavrama, yorumlama, değerlendirme ve hüküm verme amacıyla kullandığı araçlar olduğunu ve hatta bilginin yapı taşları olduğunu, o nedenle de önemli olduğunu düşündüğüm için; eğer bir kargaşa algısı oluşuyorsa, bulanıklık ya da itiraz noktaları gösterilirse, netleştirmeye çalışırım... laf lafı açar olsa da, sözü getirmek istediğiniz yer, yani felsefi bağlamda tözsel ya da mutlak varlığın olanağı ve bu alemle yahut gerçeklikle ilişkisi sorunu, bu başlığın kapsamını aşar ... diye düşünüyorum... (sn. sakal için...)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
@birazdahaderinmavi aklı her alanda yadsımıyorum bu bağlamda söylediklerinizde katılıyorum.aklı nerden geldik nereye gidiyoruz veya varlığı anlama konularında yadsıyorum. bu konularda ne kadar düşünceye dalarsak dalalım bir neticeye varamayız/gerçek anlamda anlayamayız.
Tanrı bize şimdiki zamanı vermiştir.geçmiş ve gelecek akılla içinden çıkılabilecek/anlaşılabilecek/kavranabilecek şeyler değil. varoluşçuluğun dikkat çektiği noktalardan biride budur..
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
teşekkürler... şimdi söylemek istediklerinizi daha iyi anlıyorum... bir ölçüde öğrendiğimiz ve benimsediğimiz felsefi akımları bir paranteze alarak, kendi özgün düşüncelerimiz üzerinden devam edersek; siz, insan aklını, günlük yaşam için, teknik ya da mühendislik, bilim yahut sanat etkinlikleri kapsamında yeterli buluyorsunuz... (ehh...) ama felsefi sorunlar bağlamında, akıl bir hiçtir, çabaları boşunadır, hiçbir yere varamaz, diyorsunuz... ben de diyorum ki, insan yalnızca çözme / çözebilme potansiyelini taşıdığı sorunların varlığını algılayabilir; ve eğer öyleyse, felsefi sorunları da algıladığına göre, onları da (hemen olmasa bile, ilke olarak) çözümleyebilir ... ve dahası bu süreçte, duygularını, sezgilerini, hayallerini, kaygılarını, endişelerini ya da sağ ayak baş parmağını kullanamayacağına göre, yine aklına yaslanmak zorundadır... gibime gelir.....
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
1 Kas 2012
2,737
180
63
varolan herşey nasıl varoldu? bundan sonra neler olacak...bende bu konuların çözümlenebileceğine inanmıyorum. sanırım gerçek diye birşeye de inanmıyorum. inanabileceğim tek gerçek Tanrı..
 

sakal

Yeni Üye
8 Nis 2012
2,000
1
38
kullandığım kavramları açık ve anlaşılır kılabilmek için gayret ediyorum; kavramların insan bilincinin gerçekliği kavrama, yorumlama, değerlendirme ve hüküm verme amacıyla kullandığı araçlar olduğunu ve hatta bilginin yapı taşları olduğunu, o nedenle de önemli olduğunu düşündüğüm için; eğer bir kargaşa algısı oluşuyorsa, bulanıklık ya da itiraz noktaları gösterilirse, netleştirmeye çalışırım... laf lafı açar olsa da, sözü getirmek istediğiniz yer, yani felsefi bağlamda tözsel ya da mutlak varlığın olanağı ve bu alemle yahut gerçeklikle ilişkisi sorunu, bu başlığın kapsamını aşar ... diye düşünüyorum... (sn. sakal için...)

aşmasa iyi olurdu ya neyse ..bende felsefenin bilimin kıyısından kenarından dolanıp konuyu hep aynı yere getirmeye çalışıyorum ama nafile..teşekkürler,
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
varolan herşey nasıl varoldu? bundan sonra neler olacak...bende bu konuların çözümlenebileceğine inanmıyorum. sanırım gerçek diye birşeye de inanmıyorum. inanabileceğim tek gerçek Tanrı..

felsefe sorunlarının çetinliğini, çözümlerinin zorluğunu kabul ederim... ama ''gerçek diye bir şeye inanmıyorum'' u kabul edemem; hiç olmazsa sabahları işe giderken ayakkabılarınızı giyiyor olmalısınız; biraz düşünmelisiniz; ayakkabılarınız gerçek mi, değil mi... ''tanrı dışında gerçek yoktur'' demek; en-el hak'kın bir başka ifadesidir... (yani aynı anlamdadır...) ... yani tanrıyı aleme içkin ve gerçeğin parçası değil de, gerçeğin kendisi olarak kavrayan anlayış... (mansur'un zındık ilan edildiğini eklememe gerek var mı...?)...
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
aşmasa iyi olurdu ya neyse ..bende felsefenin bilimin kıyısından kenarından dolanıp konuyu hep aynı yere getirmeye çalışıyorum ama nafile..teşekkürler,

ben teşekkür ederim... belki bu problemi kapsayabilecek bir başlıkta, sn.phi'nin ve başka arkadaşların da katılımıyla bu konuyu yeniden ele alabiliriz...
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst