Doğru düşündüğümüzden nasıl emin olabiliriz?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde ls2 tarafından oluşturulan Doğru düşündüğümüzden nasıl emin olabiliriz? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,265 kez görüntülenmiş, 18 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Doğru düşündüğümüzden nasıl emin olabiliriz?
Konbuyu başlatan ls2
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Ben eski bir milliyetçi ve şeriatçıyım..nerden nereye.. önce dini inancım yıkıldı sonrada duygusal milliyetçiliğim..(hala duygusal milliyetçiliğim var ama eskisi gibi değil) şimdi halkçı ve varoluşcuyum(kaba çerçeve, tam çerçeve ne bende bilmiyorum)

Şimdi esas soru şu;

milliyetçi ve dinciykende doğru düşündüğümü sanıyordum,şimdide oyle sanıyorum?

ee öyleyse hangisi doğru veya ikiside mi yanlış?

sizlere ise sorum şu arkadaşlar?( öznel olanı yani kendi içinizdeki dayanaklarınızı kasdediyorum,nesnel olanı değil)

doğru düşündüğünüzden nasıl emin oluyorsunuz?(veya emin misiniz, illa emin olmanız gerekmiyor tabiki)
 
Son düzenleme:

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Doğru görecelidir, gerçek herkes için aynıdır.

Ben düşüncelerimin doğruluğunu gerçekler ile temellendirip kendi faydama göre şekillendiriyorum. Yani bir düşünce bilimsel olarak kanıtlanabilir ve benim için doğruysa, o düşünce doğru düşüncedir.

Bundan seneler evvel müslümanlıkla ilgili düşüncelerimin doğru olduğunu düşünüyordum. Doğru davranışlarımı dini bilgiler üzerinden temellendirip (duruma göre en az bilimsel veriler kadar inandırıcı), kendi faydama göre şekillendiriyordum: Doğru düşünüyorum= dine göre doğru düşünüyorum --> Doğru düşündüğüm için cennetegideceğim=doğru düşünmeye devam etmeliyim.

Bazı küçük farklılıklar olmasına rağmen her iki "doğru" düşüncemde de düşünce temellendirme şemam benzer. Bu şemaların ortak noktası düşüncelerime kesin bir dayanak noktası bulmamdan sonra onları kendime göre şekillendirmem.

Bu arada teşekkür ederim @ls2, eski halimle yeni halimin aslında aynı şekilde düşündüğünü senin sayende buldum.
 

noemgenu

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2020
Mesajlar
13
Tepkime puanı
7
Puanları
3
Konum
Ege
Düşündüklerimizin tamamını tecrübelerimiz oluşturur. Aklımızdaki doğruluk değeri dahil. Hal böyleyken doğru olan, düşüncelerden emin olmak değil insanın öncelikle kendisinden emin olmasıdır.

İnsan kendisinden emin değilse ideolojilere savrulur, fikirlerin kendisini temsil edebileceğini düşünür. Kendinden emin olan bir insan ise bunun tam tersi aklın cehaletinin sonsuz olduğunu ve bunun asla ortadan kalkamayacağını zaten kavramış bulunuyor ve bu dürüstlüğün sonucunda doğal olarak algısı açık bir hale geliyor.
 

Oblivion

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2021
Mesajlar
4
Tepkime puanı
6
Puanları
3
Konum
Türkiye
Eğer beyniniz çok sert bir dogmatizm ile doldurulmamışsa, aklınız hâlen çalışır durumda olur. Bu da doğal süreçler sonucu bir şekilde ortamdaki olabilecek en iyi seçeneği seçebileceğiniz anlamına gelir. Siz farkında olmasanız da bir şeyler dönüyor arkada. Sanki içimizdeki bir şey, bir şeyleri hissetmiş ve bizi ona hazırlıyormuş gibi. Benim dinden çıkışım böyle oldu. Bilinçli bir çabam yoktu. Zamanla doğal bir süreçle, oldukça yumuşak bir geçişle koptum.

Bence hiçbir zaman ne doğruyu, ne gerçeği ya da bunun adına ne derseniz, bunu bilemeyeceğiz, bundan emin de olamayacağız. Bence bunun en iyi yolu, hiçbir zaman "Ben böyle düşünüyorum." ya da "Ben bunun mensubuyum." dememek. İnsanlar karakterlerini ve kişiliklerini oluştururken ideolojileri ve düşünce akımlarını çok el üstünde tutuyor. Bu ideolojiler, bu akımlar, onların karakterlerinin ve kişiliklerinin bir parçası hâline geliyor. Hatta bazen kişi direkt onun ta kendisi oluyor. Bu da o kişiyi az biraz elde edebileceği objektiflikten de mahrum bırakıyor.

Bana göre bu işin formülü, karakterimizi ve kişiliğimizi oluştururken ideolojilere ve düşünce akımlarına sarılmamak. İdeolojiler ve düşünce akımları geçicidir. Yarın bulunacak bir şey, elimizdeki her şeyi çöp edebilir. Gerçekten bildiğimiz bir şey varsa, o da hiçbir şey bilmediğimizdir.

Ben hiçbir şeyden asla tamamen emin olamam. Ben her şeye açığımdır. Ben su gibiyimdir. Fikrim kolay kolay değişebilir. Çünkü ben her zaman öğreniyorum. Kendime yıllar önce bunun sözünü verdim. Taş gibi olmayacağım, su gibi olacağım.

İşte bu da benim yöntemim.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Eğer beyniniz çok sert bir dogmatizm ile doldurulmamışsa, aklınız hâlen çalışır durumda olur. Bu da doğal süreçler sonucu bir şekilde ortamdaki olabilecek en iyi seçeneği seçebileceğiniz anlamına gelir. Siz farkında olmasanız da bir şeyler dönüyor arkada. Sanki içimizdeki bir şey, bir şeyleri hissetmiş ve bizi ona hazırlıyormuş gibi. Benim dinden çıkışım böyle oldu. Bilinçli bir çabam yoktu. Zamanla doğal bir süreçle, oldukça yumuşak bir geçişle koptum.

Bence hiçbir zaman ne doğruyu, ne gerçeği ya da bunun adına ne derseniz, bunu bilemeyeceğiz, bundan emin de olamayacağız. Bence bunun en iyi yolu, hiçbir zaman "Ben böyle düşünüyorum." ya da "Ben bunun mensubuyum." dememek. İnsanlar karakterlerini ve kişiliklerini oluştururken ideolojileri ve düşünce akımlarını çok el üstünde tutuyor. Bu ideolojiler, bu akımlar, onların karakterlerinin ve kişiliklerinin bir parçası hâline geliyor. Hatta bazen kişi direkt onun ta kendisi oluyor. Bu da o kişiyi az biraz elde edebileceği objektiflikten de mahrum bırakıyor.

Bana göre bu işin formülü, karakterimizi ve kişiliğimizi oluştururken ideolojilere ve düşünce akımlarına sarılmamak. İdeolojiler ve düşünce akımları geçicidir. Yarın bulunacak bir şey, elimizdeki her şeyi çöp edebilir. Gerçekten bildiğimiz bir şey varsa, o da hiçbir şey bilmediğimizdir.

Ben hiçbir şeyden asla tamamen emin olamam. Ben her şeye açığımdır. Ben su gibiyimdir. Fikrim kolay kolay değişebilir. Çünkü ben her zaman öğreniyorum. Kendime yıllar önce bunun sözünü verdim. Taş gibi olmayacağım, su gibi olacağım.

İşte bu da benim yöntemim.

Aklı çok sert bir dogmatizmle dolu olmayan milyarlar var bu insanlar neden en doğrusunun belirli şeyler hakkında düşünmemek olduğuna inanıyor?

Her zihnin arkasında sürekli mantıklı olanı bulmaya çalışan bir mekanizma olduğuna inanmıyorum, zira çoğu insan sorgulamamayı bir lütuf olarak görüyor.
 

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Kendi düşüncelerimi beğendiğim değer verdiğim kişiler ile kıyaslamak ve belirli yargıya varmak.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Aklı çok sert bir dogmatizmle dolu olmayan milyarlar var bu insanlar neden en doğrusunun belirli şeyler hakkında düşünmemek olduğuna inanıyor?

Her zihnin arkasında sürekli mantıklı olanı bulmaya çalışan bir mekanizma olduğuna inanmıyorum, zira çoğu insan sorgulamamayı bir lütuf olarak görüyor.


Oblivion'nun zihnin arkasında çalışan ve sürekli mantıklı olan veya bir mantık aramaya çalışan mekanizma olabileceği tesbiti sanki bende de varmış gibi geldi ama bu mekanizma inanılanı doğrulamak biçiminde de çalışabilir illa eleştiriyel çalışması gerekmiyor..(ki genel psikolojiye göre insan davranış ve düşüncelerini sürekli meşrulaştırma eğilimindedir diyorlar) bu konuda kararsız kaldım ama insanlarla açıkça konuşunca şunu hissettim. dediğin gibi çoğu sorgulamadan kaçma eğiliminde ,muğlak olana yaslanmayı tercih ediyorlar,düşünce ve inançlarını netleştirmeye isteksiz gibiler.. düşünce ve inançlar zaten netleşebilen şeyler değil anlıyorum ama en azından gidilebilecek yere kadar gitmeyi tercih etmelerini veya daha gayretli olmalarını bekliyoruz..ama herkes aynı yaklaşımda değil haliyle..



Kendi düşüncelerimi beğendiğim değer verdiğim kişiler ile kıyaslamak ve belirli yargıya varmak.

Bunu bende yaptım ama sonunda tek başıma ayazda kaldım:)

kısaca şöyle örnekleyim (din adamlarını veya caner taslaman gibi bir süre takıldıklarımı geçiyorum)

Kierkegaard; özel hayatına kadar anlamaya çalıştığım bir düşünür..Tanrının varlığına tutkuyla bağlı biri.. ancak tanrının varlığı ,yokluğu ve incildeki isa ve din anlatıları ile yeterince yüzleşmiyor.varoluşa bakış açısı ve düşünceleri etkileyici ancak bu konularda güvenilir değil..

Şu anda geldiğim noktada (hayatın ve insanların çirkefine iyice bulaştığım bu yaşlarda) dünyevi ve ruhani referansım diyebileceğim tek kişi kaldı o da Mustafa Kemal Atatürk, bu da onun düşüncelerini,kişiliğini,felsefesini veya hayatını çok iyi bildiğimden falan değil ,eylemlerinden...bu adam sonuçta savaşı kaybetmiş bir devletin içinden çıkıyor, bir mücadeleye başlıyor,sonra kendisi gibi mucadele edenlerin başkomutanı oluyor,kazanıyor,gücü ele geçiriyor vee en kritik eyleme geldim; kendine değil halkına çalışıyor..doğruları yanlışları bir yana işte bu büyük bir erdemdir..bu adamı seviyorum, bu adam olmasa milliyetçi duygularımda din duygularım gibi uçup gidebilirdi..
 
Son düzenleme:

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ben, sen ve bir ötekine göre varım; düşüncelerimin doğruluğunu sen ve ötekindeki yansımada görebilirim ancak bu veri gerçek değildir, zira sen ve ötekinin öznel yanılgısı gerçekle örtüşmeye engel olur...bilginin doğruluğu düşüncenin doğruluğundan öncelikli yer almalıdır ki bilgiye dayanan düşüncenin doğruluk değerini, skalasını ölçebilelim; bunun için bilgi kaynaklarının neler olduğu, kim tarafından nasıl aktarıldığı, somut olgularla ne denli örtüştükleri ve mantıksal tutarlılık gösterip göstemedikleriyle yakından ilgilidir. gölzem ve deneyle doğrulanan -aksi kanıtlanmadıkça- temel alınan bilginin doğru düşünceye zemin oluşturduğu söylenebilir. gözlem ve deneyin öznelliği ve tarflı-tarafsızlığı da tartışmaya dahil edilerek düşünülmelidir. rasyonel aklın neye hizmet ettiğğ ve neye hizmet etmesi gerektiği asla gözden uzaklaştırılmadan düşüncenin doğruluğu her an sınanmalıdır. inaklar, tabular, ezberletilen ideolojilerin hiç biri tartışmadan muaf oldukları için doğru düşüncenin kaynağı olamazlar. özce, tartışmaya kapalı tüm düşünceler kökten yanlış, açık olanlarsa aksi kanıtlanmadıkça doğrudur.
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Kendi düşüncelerimi beğendiğim değer verdiğim kişiler ile kıyaslamak ve belirli yargıya varmak.

Bu bana biraz insanın kendisine yaptığı saygısızlıkmış gibi geliyor. Ben de kimi insanların düşüncelerini çok değerli bulsam dahi o düşünceleri olduğu gibi doğru kabul edip düşünce dünyama katarsam kendimi, kendi düşüncelerini üretmekten aciz, kopyacı bir insan olarak görürüm.

Bu yüzden düşünceme, onu farklı düşüncelerle kıyaslayıp değer biçmek yerine, düşüncemin içinde bulunduğu duruma getirdiği çözüm üzerinden değer biçmeyi yeğliyorum ve özgün düşüncelerin de böyle oluşacağına inanıyorum.
 

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Bu bana biraz insanın kendisine yaptığı saygısızlıkmış gibi geliyor. Ben de kimi insanların düşüncelerini çok değerli bulsam dahi o düşünceleri olduğu gibi doğru kabul edip düşünce dünyama katarsam kendimi, kendi düşüncelerini üretmekten aciz, kopyacı bir insan olarak görürüm.

Bu yüzden düşünceme, onu farklı düşüncelerle kıyaslayıp değer biçmek yerine, düşüncemin içinde bulunduğu duruma getirdiği çözüm üzerinden değer biçmeyi yeğliyorum ve özgün düşüncelerin de böyle oluşacağına inanıyorum.
Oblivion'nun zihnin arkasında çalışan ve sürekli mantıklı olan veya bir mantık aramaya çalışan mekanizma olabileceği tesbiti sanki bende de varmış gibi geldi ama bu mekanizma inanılanı doğrulamak biçiminde de çalışabilir illa eleştiriyel çalışması gerekmiyor..(ki genel psikolojiye göre insan davranış ve düşüncelerini sürekli meşrulaştırma eğilimindedir diyorlar) bu konuda kararsız kaldım ama insanlarla açıkça konuşunca şunu hissettim. dediğin gibi çoğu sorgulamadan kaçma eğiliminde ,muğlak olana yaslanmayı tercih ediyorlar,düşünce ve inançlarını netleştirmeye isteksiz gibiler.. düşünce ve inançlar zaten netleşebilen şeyler değil anlıyorum ama en azından gidilebilecek yere kadar gitmeyi tercih etmelerini veya daha gayretli olmalarını bekliyoruz..ama herkes aynı yaklaşımda değil haliyle..





Bunu bende yaptım ama sonunda tek başıma ayazda kaldım:)

kısaca şöyle örnekleyim (din adamlarını veya caner taslaman gibi bir süre takıldıklarımı geçiyorum)

Kierkegaard; özel hayatına kadar anlamaya çalıştığım bir düşünür..Tanrının varlığına tutkuyla bağlı biri.. ancak tanrının varlığı ,yokluğu ve incildeki isa ve din anlatıları ile yeterince yüzleşmiyor.varoluşa bakış açısı ve düşünceleri etkileyici ancak bu konularda güvenilir değil..

Şu anda geldiğim noktada (hayatın ve insanların çirkefine iyice bulaştığım bu yaşlarda) dünyevi ve ruhani referansım diyebileceğim tek kişi kaldı o da Mustafa Kemal Atatürk, bu da onun düşüncelerini,kişiliğini,felsefesini veya hayatını çok iyi bildiğimden falan değil ,eylemlerinden...bu adam sonuçta savaşı kaybetmiş bir devletin içinden çıkıyor, bir mücadeleye başlıyor,sonra kendisi gibi mucadele edenlerin başkomutanı oluyor,kazanıyor,gücü ele geçiriyor vee en kritik eyleme geldim; kendine değil halkına çalışıyor..doğruları yanlışları bir yana işte bu büyük bir erdemdir..bu adamı seviyorum, bu adam olmasa milliyetçi duygularımda din duygularım gibi uçup gidebilirdi..

Felsefe Psikoloji ile ilgili çoğu kitabı okumaya çalışıyorum, Beğendiğim belli başlı isimler var,Sinan Canan,Kemal Sayar,John Demartini-Dönüştüren Deneyim mesela Harika bir kitap,
Araştırdıkça yeni isimler çıkıyor,kendin gibi insanlar varmış diyorsun. Hakikat belli olduğu için varılan nokta hep benzer.
 

Oblivion

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2021
Mesajlar
4
Tepkime puanı
6
Puanları
3
Konum
Türkiye
Bu bana biraz insanın kendisine yaptığı saygısızlıkmış gibi geliyor. Ben de kimi insanların düşüncelerini çok değerli bulsam dahi o düşünceleri olduğu gibi doğru kabul edip düşünce dünyama katarsam kendimi, kendi düşüncelerini üretmekten aciz, kopyacı bir insan olarak görürüm.

Bu yüzden düşünceme, onu farklı düşüncelerle kıyaslayıp değer biçmek yerine, düşüncemin içinde bulunduğu duruma getirdiği çözüm üzerinden değer biçmeyi yeğliyorum ve özgün düşüncelerin de böyle oluşacağına inanıyorum.
Benim uyguladığım yöntem, herkesten ders çıkarmak ve özellikle beğendiğim biri olursa, onun işime yarayacağını düşündüğüm fikirlerini, görüşlerini vs. kendilerimkiyle birleştiririm ve böyle böyle devam ederim. Onların birikimleri ile kendi yorumlamamı ve mevcut bilgimi birleştiririm. Benim için harika çalışıyor.
Oblivion'nun zihnin arkasında çalışan ve sürekli mantıklı olan veya bir mantık aramaya çalışan mekanizma olabileceği tesbiti
Benim böyle deme sebebim genel olarak bu ilham denen şeyin, fikirlerin, düşüncelerin vs. böyle bir anda aklında belirivermesi. Sanki sen düşünmüyorsun da bir şey birden aklına göndermiş gibi ve takdirini sen üstleniyorsun.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ben eski bir milliyetçi ve şeriatçıyım..nerden nereye.. önce dini inancım yıkıldı sonrada duygusal milliyetçiliğim..(hala duygusal milliyetçiliğim var ama eskisi gibi değil) şimdi halkçı ve varoluşcuyum(kaba çerçeve, tam çerçeve ne bende bilmiyorum)

Şimdi esas soru şu;

milliyetçi ve dinciykende doğru düşündüğümü sanıyordum,şimdide oyle sanıyorum?

ee öyleyse hangisi doğru veya ikiside mi yanlış?

sizlere ise sorum şu arkadaşlar?( öznel olanı yani kendi içinizdeki dayanaklarınızı kasdediyorum,nesnel olanı değil)

doğru düşündüğünüzden nasıl emin oluyorsunuz?(veya emin misiniz, illa emin olmanız gerekmiyor tabiki)

@Raphael
Ben eski bir azizler kadar tanrı inanırı ve bağlısıyım. Yine ben eskiden radikal bir milliyetçi olmasamda ulusalcı bir Türkçü'den farkım ne? Yani beyaz Türk kimliğine her zaman bir içsellik ,aidiyet besledim. Eski bir devletçi gelenkeçi olduğuma emin olabiliriz.
Bunlar eskidendi. Eski ayakkabılar gibi. Eskiler yeni değildir. Geçmiş şimdi değildir.
Bazılarımız değişebiliyoruz ve gerçekten değiştik ki değişim gerçektir.

Burada yazılanların bireysel alınmamasını rica ediyorum. Felsefe ve bilgiye duyduğumuz sevgi üzerine buradayız ve dostlukla dostça yazışıyoruz.
 
Son düzenleme:

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
@"ictenlik",

bu durum bende de paradoks yaratıyor biraz. Eskiden emin olduğum şeylerin doğruluğundan emindim ve şuan emin olduğum şeylerin de doğruluğundan eminim. Sanırım Burda ahlak felsefesi ve bilim diye ayırt etmemiz gereken 2 konu var. Bilim dediğimiz doğanın kanunları ve fizik yasaları bir gerçektir ve tartışılması abestir 2+2=4 gibi ama ahlak felsefesi öyle değildir.Ahlak insanların doğada hayatta kalma şanslarını arttırmak için insanlar tarafından oluşturulmuş bir kavramdır.Ve bu son dediğimde gördüğünüz üzere Bilimle örtüşen bir cümle.Din , milliyet , ırk givi kollektif kavramlarda insanların topluluklar halinde hayatta kalma şansını arttırmaya yönelik şeylerdir.Buda bilimle örtüşen bi cümle.Dolayısıyla Bilimle örtüşen cümleler ve kollektif olarak hayatta kalmamızı arttırmayı sağlayan insanların tanımını koyup kurallarını koydukları şeyler bir değildir. Dolayısıylada bu şeyler her zaman değişebilir.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
@"ictenlik",

bu durum bende de paradoks yaratıyor biraz. Eskiden emin olduğum şeylerin doğruluğundan emindim ve şuan emin olduğum şeylerin de doğruluğundan eminim. Sanırım Burda ahlak felsefesi ve bilim diye ayırt etmemiz gereken 2 konu var.

Bunun için artık şöyle yapanlardanım.

Onbjektif ---> Subjektif
ve objektivite subjektivite ayrımı.
Kabaca subjektif (özel, kişisel) objektif (genel, konusal, evrensel, nesnel vb)

Burada tam bir onbjektvite, onjektiflik ve evrensellik ya da evrensel genel geçrerlik yakalanamsa bile bireyin subjektiviteyi geride bırakma çabası ve daha objektife yönelimi en azından bilgi yolculuğdur ve daha objektif olan daha ojektiftir ya da onbjektife daha yakındır. Bazılarımız bunu evrenselleşme vb. adında kapsadı.

Einstein'in özel/genel görelilik teorsi diye bir şey yapılandırdı.
Buradaki özel genel kavramı ve karşıtlığı da aynı kavramlar yerine kullaınaşlbilir.
 

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
@"ictenlik", fizik yasalarının bile evrenin her yerinde aynı olduğundan emin olamayız çünkü gözlemlenebilir evrenin bile bi sınırı var. Zaman göreceli karadelikte yavaşlıyor veya ışık hızına yaklaşınca yavaşlıyor. Böyle bi ortamda insanın kendi zekasını üstün görmeye çalışması yüzünden çıkıyo sanırım bütün çatışmalar.Halbuki cevap çok basit şuan için bilmiyorum gelecekte öğrenebilirim.Oysa ki bazı bilim insanları bilimide din gibi katı kurallarla yönetilen birşey haline getirmeye çalıştıkça insanları bilimden soğutuyor.Her zaman söylemişimdir bi daha söylücem bir başkasını kendi dininin doğru olduğuna ikna etmeye çalışan ile evrenin bütün sırlarını çözdüm şu bilgi kesindir bu bilgi kesindir daha iyisi bulunamaz diyen insan veya bilim adamı gözümde aynıdır.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
@"ictenlik", fizik yasalarının bile evrenin her yerinde aynı olduğundan emin olamayız çünkü gözlemlenebilir evrenin bile bi sınırı var. Zaman göreceli karadelikte yavaşlıyor veya ışık hızına yaklaşınca yavaşlıyor. Böyle bi ortamda insanın kendi zekasını üstün görmeye çalışması yüzünden çıkıyo sanırım bütün çatışmalar.Halbuki cevap çok basit şuan için bilmiyorum gelecekte öğrenebilirim.Oysa ki bazı bilim insanları bilimide din gibi katı kurallarla yönetilen birşey haline getirmeye çalıştıkça insanları bilimden soğutuyor.Her zaman söylemişimdir bi daha söylücem bir başkasını kendi dininin doğru olduğuna ikna etmeye çalışan ile evrenin bütün sırlarını çözdüm şu bilgi kesindir bu bilgi kesindir daha iyisi bulunamaz diyen insan veya bilim adamı gözümde aynıdır.

Objektif objektiftir ve çelişkisizidir

Örneğin kesinliği bir yana bırakırsak zaman ve hareket olmadığı bir durumda zamanın göreceğiliği ya da ışığın hızı konusunda bir çelişki olmayacaktır..
Zaman göercedir, hız görecedir, hareket görecedir.
O halde görece olmayan nedir?
Zaman yoktur, hız yoktur, hareket yoktur ya da bunlar mutlak değildir. Ya da bu doğru kavrmasaallaştırma değildir çünkü dil sınırlı bir araç.

Realitenn yapısını biçemini tartışıyor oluruz.

Eğer değişim varsa değişim sonsuz mu deirn
Yani değişim değişmeyen/değişimsiz bir hale değişir mi? ve evrilir mi derim

Kabaca Zeno'nun ve Parmenides'in birlierin çokluğu çokların çokluğu gibi bir açılımı ve tarışması var.
Yani varlık bölünüyoı ve çoğalıyorsa (değişim ya da çokluk mutlak kıstas ya da sonsuzsa) varlık sonsuza kadar/dek bölünerek çooğalmalıdır der.

Doğru terminolojiyi bilmiyorum. Derdimi anlatamamş olabilirim. Kabaca kişisel bir onbjektivite terminoloji ve kuramım var gibi diyelim ve bu şöyle. Kendin ve yüzün hakkında bir fikrin var ancak bir gün kendini ayna da görürsün. Yani gördüğün diğerlerinin gördüklerine eşittir ancak yüzün hakkındaki fikrin daha önce (bir ayna bulana kadar) o değildi. Burada tartışılması gereken kavram kesinlik olmayabilir. Kendim inalatamamış olabilirim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
@"ictenlik", fizik yasalarının bile evrenin her yerinde aynı olduğundan emin olamayız çünkü gözlemlenebilir evrenin bile bi sınırı var. Zaman göreceli karadelikte yavaşlıyor veya ışık hızına yaklaşınca yavaşlıyor. Böyle bi ortamda insanın kendi zekasını üstün görmeye çalışması yüzünden çıkıyo sanırım bütün çatışmalar.Halbuki cevap çok basit şuan için bilmiyorum gelecekte öğrenebilirim.Oysa ki bazı bilim insanları bilimide din gibi katı kurallarla yönetilen birşey haline getirmeye çalıştıkça insanları bilimden soğutuyor.Her zaman söylemişimdir bi daha söylücem bir başkasını kendi dininin doğru olduğuna ikna etmeye çalışan ile evrenin bütün sırlarını çözdüm şu bilgi kesindir bu bilgi kesindir daha iyisi bulunamaz diyen insan veya bilim adamı gözümde aynıdır.

Şunu açıklamama izin verin.

Bu gönderiyi ve ilk mesajı @Raphael adlı üyeyi de etiketleyerek alıntıladım ve kısa bir açıkalama sundum çünkü Raphael adlı üye yaklaşık bir hafta önce forumumuza gelarakek bir başlık açtı ve yaklaşık şunları söyledi.
"Ben Türkçü bir MHP liyim ve islamla göktengri arası bir dünya anlayışım var ve bunları konuşmak istiyorum"

Biz de şunu yazdık. ;İyi hoşgeldin. Sana benzer bir eski üyemiz vardı ve adı da ls2 idi keşke o da burada olsaydı. Buunn dışında konuşmanın diğer yüzüdinlemektir peki konuaşcaksın ama bizi de dinleyecek misin?

Herhangi bir cevap alamadık.

Bunun dışıdna bu mesajı alıntılayarak şunu hatırlamaya ve anlatmaya da çalıştık. Eski bir tengrist Türkçü ve islamcı değişebilir. ls2 bunun canlı bir geçmiş örneği idi. Temel bir empatide kişi kendini ls2 ile özdeştirebilir ve ne anlattığımız anlamayı deneyebilirdi Bazılarımız eski adiyetleri geride bırakadbildi. Bunu demek istedim.
Bunun dışında objelktivite subjektivite yorumu siz katkı sununca benim doğal yanıtım olarak gelişti diyebilirim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
@"ictenlik", ...vrenin bütün sırlarını çözdüm şu bilgi kesindir bu bilgi kesindir daha iyisi bulunamaz diyen insan veya bilim adamı gözümde aynıdır.

Tam anlayamamış hissediyorum ama subjektif -- objektif kavraıma daha geniş bir açıklma getirmeme izin verin.

Şimdi bir sayı sistemi geliştiririz ve iki kere ikinin dört olduğunu ispatlarız Bununla bir daha nadiren çelişiriz. Bir matematikçi bir gün ik kere ikinin dört olmadığını ispatlayan bir ispat yapmış ve bunun yani ispatın yanlış olduğunu anlamak yıllar sürmüş. İşin aslı ispat doğru olabilirdi yani bu bile çelişik olabilir ama mevcut sayı sistemimiz için onun içinde bu veriyi tutarlı ve güvenli addederiz. Yani bunun kesinliğinde yaklaşık olarak bütün iyi/yetkin matematikçiler uzlaşır ve tabi ki daha iyi matemarik ve sayı sistemleri olabilir.

Hukukta objektivite subjektivite kavramı çok işlenir. Objektif hukuk ya da objektif hukuk kuralı gibi kavramlar vardır. Bir yasa herkesi kapsıyorsa ,herkese genellenebiliyorsa ve yani herkese eşit uygulanırsa yapısı gereği en ideal yasa olmasa da bir ölçü de objektif genel uygulanan bir yasa ya da hukuk kuralı addedilir..

Mesela evrensel insan hakları beyannamesini oldukça objektif bir hukuk tanımlması olarak belirtebiliriz. Yani herhangi birimiz bütün insanların bütün yurttaşların eşit özgür aynı haklara sahip olmasının en insanca en evrensel yasa dizgesi olacağını söylediğinde aslında hukukun sırlarını çözmüş ya da bilgisine ermiş demek değildir. Bunda bütün yetkin hukukçular ve akil insanlar yaklaşık uzlaşabilirdi.

Örneğin barış istiyorumdur ve barışın yolunun silahsızlanma ve savaşa son veme olduğunu söylerim. Bu aslında oldukça doğru ve kesin bir bilgidir, bu evrenseldir,. ani başkaları tersini söylüyor benimle çelişiyor diye endişe etmem, kuşku da duymam. Bunun doğru olduğunu bilirim. Daha ileri gidersem kesin kalıcı barışın yolunun sınırların kaldırılması, mülkiyetin yoekdilmesi, iktidarların defi ve orduların kalıcı lağvedilmesi olacağını söylerdim ve aslında eminim yanılmazdım. Bütün aklı başında erdemli insanlar er-geç aynı yola gelirdi . Yani burada sarsılmazdım bu kavrayıştan endişe etmezdim ona kesinlik yüklerdim..

Şimdi felsefe ve bilgide de örneğin estetik ve sanat dışında ulaşılabilir yaklaşık uzlaşmalar evrenseller olacağını öngörüyorum. Basitçe ontoloji çelişkisi herkes için çözülebilirdir çünkü bunun gerçekten evrensel bir cevabı var ve biz ulaşamadık diye bu değişmiyor. İnsalar ya da çoğunluk ya da a-b otoritesi tersini diretior diye de değişmiyor.
Buna ulaşanın ani evrensel bir ontoloji çözümüne ulaşanın kimliği herhangi bir çelişki nüvesi değil ve burada filozof yukarıdaki matematikçi ve hukukçu vb gibi ele alınmalıdır. Felsefe ilahiyat -yan isırlar araştırması ve sırlar çözme bilimi/bilinc- değildir. Bilgi sistematiktir ve sistemarik incelemeyi sürdürürsem erişirim. Sadece bunu kısıtlayan ön engeller var. Yani dünyaınn düz olduğuna inanınlan bu dayatılan bir çağ da dünyanın küresel olabileceğini üç beş kişi akledebilir ya da farkedbilir ve bunun kesinliğini göreceliğini ya da önerenin bilim insanı niteliğini tartışmak yerine yani o eğer evrenselse demeliyiz.... Yani bilgiyi nüve yapmalıyız

Örneğin ontoloji üzeirndeki monoteizm ipoteği kaldırılsa bile bilim ikinci bir ipotek koyuyor. Felsefe bugün özgür değil bilgi özgür değil çünkü tutsak ve kontrol altında yaşammız isteniyor.. Evrenseller erişilebilirdir ve bu erişim hekese eşit açıklıktadır. Subjejktivite herkese tarafından dışlanabilir. Neden dışlanmıyor?
Benlik aidiyeti bölümlemesi üzerine sarsıntı getirir. Objektif duyumsama subjektiviteden feragattir. Subjekivitedn feagat kişini ben duygusunu değiştirir. Bunun zorlantısı göze alınmaz ya da diğer his hoştur. Kendini ben sanma, tekil sanma ve addetme. Tekil sanmanın tersini kimse istemiyor.

Nasıl herhangi birmiz dini milli aidyetini dışlayamıyorsa bazılarımız da bazı aidiyetleri dışlayamaz. Yani orta çağda örneğin sadece Kopernik ve Galileo bilim yapmıyordu ama çok azı dünyanın döndüğünü ve yuvarlak olabileceğinin fakında vardı. Bugünkü dünyanında dünyanın küresel oluşu değilse de buna benzer başka engel ve kabulleri var. O gün o bilgi din otoritesini tehdit ediyordu. Özgür felsefi bilgi bugün tüm akademiyi ve tüm bilim bilgisini tehdit ediyor. Eğer kendileri üretmelerini bekleyeceksek binyıllar alabilir.

Her ne olursa olsun dünyanın küresel oluşunda bugün uzlaştığımız gibi belli genelgeçerlerde bir gün uzlaşacağız. ve aslında göz ucunda çok kolay şeler olacak, derin sırlar değil...
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst