dindar nesil

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Durdur bu nikahı memurbey tarafından oluşturulan dindar nesil başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 10,914 kez görüntülenmiş, 128 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı dindar nesil
Konbuyu başlatan Durdur bu nikahı memurbey
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

cilek_yesili

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Tem 2012
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Kişilerin dindar olmaları sadece ve sadece kendilerini ilgilendirir.
Hükümet toplumun nasıl olması gerektiğiyle ilgili kendine misyonlar yüklememeli. Toplumun ateist mi, dindar mı olması yerine eğitimli olup olmamasına bakılmalı. Hükümet toplumun eğitim seviyesinin nasıl yükseltilmesi gerektiği konusunda çalışmalı.
Türkiye’de hala ilkokul mezunlarına sürücü ehliyeti verilmeye çalışılıyor, trafik canavarları yaratmışsın, dindar olsa ne yazar! diyorum
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Sevgili sakalpoz ben mükemmelliyet aramıyorum ki zaten muğlak ve üzerine kafa yorulmasının anlamsız olduğu birşeydir mükemmellik bana göre..Ben en azından o düşünce sisteminin içerisinde kölelik tasdik edilmesin, cinsiyetler arası eşitlik olsun diyorum..Mükemmelliği bırakın henüz bunlar yok ...Yok çünkü o dönemin insanlarının, o coğrafyanın insanlarının özelliklerine göre düzenlenmiş bir anlayış, tutup da kadın erkek eşitliğinden bahsedemez. Bu durum ortaçağda cep telefonunun icat edilmesi gibi bir şey olurdu..Haliyle sizin inancınıza sahip kimse size doyurucu bir cevap veremez..Çünkü vereceği cevap İslam dininin bana göre sözde kutsallığını ispat etmek için çırpınmaktan öte gidemez..Üstelik boşunadır bu çaba..Hem ilim irfan öğütleyeceksiniz hem de hepsini kabul edeceksin diyeceksiniz..O halde ben sahip olduğum görüşü geliştiremeyeceksem, neden öğrenme çabası içerisinde olayım..Öğrenmenin anlamı nedir? Eğer geçmişten daha aydınlık bir gelecek yaratma çabası yok ise ki bu ancak değişim ile mümkün olabilir, birşeyleri değişmeden koruyarak bu ileriye atılım nasıl gerçekleşebilir...Zaten bu değişim kendini öylesine dayatıyor ki yazılı olan ve benim itiraz ettiğim ve çağdışı nitelediğim şeyler sadece kağıt üzerinde kalıyor..İlim, bilim vs... bunlar birşeyleri değiştirmek içindir var olanı sabitleyerek onu değişmez kılmak için değildir..
Kötü niyetli olma konusunu ise, siz benim için böyle düşünüyorsunuz diye yazmadım, ben kötü niyetli olsam da olmasam da durum değişmez diye yazdım..
Dininizi terk etmem diyorsunuz ancak zaman size dininizin bazı kısımlarını isteseniz de istemeseniz de terk etmenizi dayatıyor..Zamanın önüne geçemezsiniz..
Değişim olmadan devrim de olmaz. değişim ise ileriye bir atılım ise ancak devrim olabilir..Mutlak değişmezlik varsayan bir inancın mensupları devrim yapamazlar ancak karşı devrim yapabilirler ki bu da ancak bir gerilemedir ilerleme değildir, bu gerilemeye ise imkan verilmez bunun ile mücadele edilmelidir...Er yahut geç Bu hükümetin önde gelenleri yüce divanda yargılanacaklar..Şu kadar yahut bukadar sene sonra olacak ama bu yargılanma kaçınılmazdır..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sayın Ferdinand Bardamu sizi bekletmek istemem,doyurucu bir cevap yazmak istiyorum ama vaktim kısıtlı mazur görün.Kısaca yazınızda benim yazmak istediğim ve ifade edemediğim bazı şeyleri dile getirmişsiniz.Düşüncelerimi ifade etmekte tıkansam da anlaşıldığımı cevabınızdan görebiliyorum..Sizinde söylediğiniz gibi Kur'an şimdiki yorumuyla bana göre de zamanımıza uyarlanması yeniden yorumlanması lazımdır.Ayrıldığımız nokta ise benim bu ayetler hakkında yeni bir yorum beklemem sizin ise bu yanlış bulduğunuz ve çoğuna benimde katıldığım bu ayetleri yok saymak istemeniz,işte bu benim varoluşuma,inanç sistemime ters ve mümkün değil.Bu çıkmazdan ancak okuyup araştırarak kurtulabilirim,size göre silip atması kolay.

Hükümet konusu ise benim bir pişmanlığım var ömrümde bir kere oy kullandım onuda yanlış kullanmışım,hoş başka tercih edilecek kimsede yoktu ya..Mahatma Ghandi gibi bir lider yada adını duymaktan hoşlanmıyacağınız bir başka lider umudum...Umutluyum en azından..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
insan için tutarlılık önemlidir...çünkü bu kavramın, zaten hayvanların dünyasında bir anlamı yoktur...birçok maskeyi kullanmak, bir ölçüde insanın sosyal bir varlık oluşunun bir yansıması olsa da, o nedenle, hiç kimseden sevgilisiyle konuştuğu gibi babasıyla konuşmasını beklemek gibi bir hakkımız olmasa da; eğer bir dediği, bir başka dediğini tutmayan, ilk söylediğiyle son söylediği uyumlu olmayan, eklektik, gününe, anına ve duruma göre, ya da karşılaşılan, muhatap olunan kişiye göre düşünce ve dolayısıyla davranış değiştirmek durumunu kişiliğimizin bir parçası, bir niteliği haline getirirsek; ciddi bir sorunla karşı karşıya kalırız: kendilik sorunu... insanın güvenlik içinde olmak, temel gereksinimlerini elde edebiliyor olmak,... gibi sorunlarını daha kolay çözebilmek için, kendi olmaktan vaz geçmek zorunda bırakılması hele bir de bu duruma yarı gönüllü, meraklı haline getirilmesi kabul edilemezdir...yalnız sefaletin değil, fahişeliğin de başlangıcıdır... eğer felsefe yapmak bir değer ise ve azıcık idealizme izin verilirse, aslında kendi olmaktan vaz geçmenin, sahip olunduğu sanılan bütün değerlerden, niteliklerden de vaz geçmek ve kavramın tam anlamıyla köleleşmek ve işin kötüsü neredeyse gönüllü ya da en azından yarı gönüllü köleleşmek anlamına geldiğini ileri süreceğim...
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Sevgili sakalpoz ben mükemmelliyet aramıyorum ki zaten muğlak ve üzerine kafa yorulmasının anlamsız olduğu birşeydir mükemmellik bana göre..Ben en azından o düşünce sisteminin içerisinde kölelik tasdik edilmesin, cinsiyetler arası eşitlik olsun diyorum..Mükemmelliği bırakın henüz bunlar yok ...Yok çünkü o dönemin insanlarının, o coğrafyanın insanlarının özelliklerine göre düzenlenmiş bir anlayış, tutup da kadın erkek eşitliğinden bahsedemez. Bu durum ortaçağda cep telefonunun icat edilmesi gibi bir şey olurdu

Time dergisi 1978 yılında dünyada gelmiş, geçmiş en etkileyici 100 kişi arasından İslam peygamberini birinci seçmiştir. size göre dinin kurucusu olabilir ama bu sonucu değiştirmez. İçinde bulunduğu toplum ve çağı ile değerlendirildiğinde açık ve net dünyanın en büyük devrimcidir. o coğrafyanın insanı hazır değildi öyle mi !? güldürmeyin kendinize.

Hem ilim irfan öğütleyeceksiniz hem de hepsini kabul edeceksin diyeceksiniz..O halde ben sahip olduğum görüşü geliştiremeyeceksem, neden öğrenme çabası içerisinde olayım..Öğrenmenin anlamı nedir? Eğer geçmişten daha aydınlık bir gelecek yaratma çabası yok ise ki bu ancak değişim ile mümkün olabilir, birşeyleri değişmeden koruyarak bu ileriye atılım nasıl gerçekleşebilir...Zaten bu değişim kendini öylesine dayatıyor ki yazılı olan ve benim itiraz ettiğim ve çağdışı nitelediğim şeyler sadece kağıt üzerinde kalıyor..İlim, bilim vs... bunlar birşeyleri değiştirmek içindir var olanı sabitleyerek onu değişmez kılmak için değildir..

Din tefsirleriniz belirli bir başlangıç durumundan başlayarak açıkça belirlenmiş bir son ! ile sonlanan işlemler kümesi gibi .buna algoritma diyorlar.matematik ve bilgisayar proğramlarında geçer. ama dinde geçmez. din matematik ya da sayısal değerler ifade eden birşey değildir. siz bırakın 1000 ni 100 sene evvel yazılmış herhangi bir yazıyı şimdi okursanız şimdiye göre anlarsınız. bu dini değiştirmek değildir. bunun böyle olduğunu iddia etmek akılcılık değildir.

Kısacası tüm yazılarınız buram buram taraf kokuyor Sayın Ferdinand Bardamu.. bu tarzda Kutsal metinler üzerinden din eleştrisi yapmayı basit buluyorum..olaya bütün halinden bakmak,sonsuzla ve varoluşla çarpmak gerekir. öyle bakamazsak eğer örneğin Tanrı diyor ki ben adilim. dünyaya bakıyorum adaletten eser yok. = Tanrı adil değil, din yalan. bu anlayışla kutsal metinlerin kapağını açmaya da gerek yok o zaman.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Time dergisi 1978 yılında dünyada gelmiş, geçmiş en etkileyici 100 kişi arasından İslam peygamberini birinci seçmiştir. size göre dinin kurucusu olabilir ama bu sonucu değiştirmez. İçinde bulunduğu toplum ve çağı ile değerlendirildiğinde açık ve net dünyanın en büyük devrimcidir. o coğrafyanın insanı hazır değildi öyle mi !? güldürmeyin kendinize.

Time dergisi seçse ne olur seçmese ne olur? Kriterimiz Time gibi popüler abuk bir dergi ise ve siz bu şekilde kendi inancınızın önderini herhangi Hristyan bir kaynak ile onaylama ihtiyacı duyuyor iseniz durum pek iç açıcı değildir...O halde bir zahmet çoğu hristiyan otoritenin sizin önder kabul ettiğiniz İslam peygamberini yalancılıkla itham ettiğini, kabullenişin sözde kabulleniş olduğunu,onun şahsına hakaret eden karikatürlerin taraftar bulduğunu , İslam dininin vahşet ve terörizm ile eşleştirildiğini de göz onunda bulundurun..Esasında o verdiğiniz örnekler ile gönlünüzü alıp , diğer taraftan dindaşlarınızın tepesine çöküyorlar..Bu şekilde sizin oyalanacağınız bir oyuncağınız oluyor, bakıp bakıp seviniyorsunuz ara ara...
İkincisi Kuran da namaz kılmayın yazıyor hikayesine bir örnek sergilemişsiniz..Adamın biri hocaya yakınmış yahu hocam şu ayet şu surede Kuran'da namaz kılmayın yazıyor diye..Bakmışlar namaz kılmayın ibaresinden önce sarhoşken diye ifade edilmiş, itiraz eden kişi ise bunu görmezden gelmiş. Sizin ki de o hesap..
Şimdi İslam'da haklar anlamında kadın erkek eşitliği var mı? Yok..Neden yok? Çünkü o dönemde böyle bir anlayış yok.Kadın erkeği bırakın, bazıları insandan sayılmıyor..Kimler mesela köleler..Onlar hayvanlar ile eşdeğerler.Alınıp satılıyor, tecavüz ediliyor, işkence ediliyor, keyfi olarak öldürülüyor.Neden? Ee adamın malıdır karışamazsın, yahu yapma etmeden başka bir şey yapamazsın yaptırımı yoktur. ..Siz tutup da o adamlara eşitlikten bahsederseniz, ortaçağdaki birine cep telefonundan bahsediyormuşsunuz gibi size aval aval bakar...İşte bu eşitlik anlayışına hazır olmadıklarından, sizin yüce olarak nitelediğiniz İslam dini de bu eşitlikten bahsetmez, edemez...Yahu köleler sizin malınızdır tamam ama öle eskisi gibi acı çektirmeyin, öldürecekseniz acı çektirmeden öldürün. Yahut , tamam kadınlara da sahip olun da en azından üçüne olun, hem kızları, kadınları da diri diri gömmeyin tokatla, dayakla terbiye edin diyebilir ancak...İnsanın insana köle olamayacağı , herkesin haklar açısından eşit olduğu ifade edilemez miydi? Kölelik yasaklanamaz mıydı? Ama işte peygamber efendimiz kölelerini azad etmiştir..Yahu sen bunu Allah'ın kuralı haline getirmezsen, sadece tavsiye edersen, isteyen azad eder istemeyen etmez bu kadar basit...Bunun yerine yasaklasana köleliği, haramdır en büyük günahtır desene..O kadar ayrıntı, yok efendim kadının şurası burası erkeğin şurası burası görünmeyecek, namazda efendim şu hareket yapılırken işte şu sözler söylenecek, şöyle durulacak vs..ayrıntısı ile belirlenmiş, içki içmek vs.. haram kılınmış ama bir insanın başka bir insana hayvanmış gibi sahip olmasına sadece canım yapmayın denmiş, Allah böyle bir durumu yasaklamamış, böyle temel bir haksızlık karşısında sadece tavsiye sunulmuş..İşte hazır olunmayan budur..yani namaz kılmayın ifadesinin öncesine de bakın..

Din tefsirleriniz belirli bir başlangıç durumundan başlayarak açıkça belirlenmiş bir son ! ile sonlanan işlemler kümesi gibi .buna algoritma diyorlar.matematik ve bilgisayar proğramlarında geçer. ama dinde geçmez. din matematik ya da sayısal değerler ifade eden birşey değildir. siz bırakın 1000 ni 100 sene evvel yazılmış herhangi bir yazıyı şimdi okursanız şimdiye göre anlarsınız. bu dini değiştirmek değildir. bunun böyle olduğunu iddia etmek akılcılık değildir.

O halde o zamanlarda köleliği nasıl anlamalıyım bana bunu izah edin...Böyle bir şeyi nasıl bir hediye paketi yapıp, nasıl şirin göstermeye yahut da makul göstermeye çalışacaksınız merak içerisindeyim..Kölelik kurumunun savunusu...

Kısacası tüm yazılarınız buram buram taraf kokuyor Sayın Ferdinand Bardamu.. bu tarzda Kutsal metinler üzerinden din eleştrisi yapmayı basit buluyorum..olaya bütün halinden bakmak,sonsuzla ve varoluşla çarpmak gerekir. öyle bakamazsak eğer örneğin Tanrı diyor ki ben adilim. dünyaya bakıyorum adaletten eser yok. = Tanrı adil değil, din yalan. bu anlayışla kutsal metinlerin kapağını açmaya da gerek yok o zaman.

Kokar zira taraf olduğumdandır...Ben tararfsız bir kişi görmedim şimdiye kadar..Tarafsız olduğunu iddia eden insan yığınları gördüm sadece..Ayrıca ben durduğum tarafta vicdanen rahatım ve önemli olan da nerede durduğunuzdur.Benim tarafım insanlar arası, cinsler arası eşitliktir..Ancak siz nasıl vicdanen rahat olabiliyorsunuz ( görmezden gelmediğinizde, kulak tıkamadığınızda, sorguladığınızda) bunu anlamıyorum..Üstelik sözde vicdan sizin işiniz, ben para pul düşkünü ! ve ruhsuz bir anlayışa sahibim (materyalizm) ..Hayat gerçekten ironik ve Tanrının espri anlayışı zaman zaman enteresan olabiliyor..

Elbette bu tarz eleştiriyi basit bulacaksınız, başka bir şansınız da yok.Aksi durumda sorgulamanız gerekir .Neticesinde bana cevap vermek için illaki bir cevap verirsiniz fakat kendi inancınızın sözde sağlam temelleri sarsılır. Bu sebeple o şairane! deyiminizle, sonsuzla çarpmak, efendim varoluşla bölmek gibi kendinizin ve kimsenin de ne olduğunu tam bilmediği şeylere sığınmak zorundasınız..O sığındığınız yer ise gerçeklerden kaçabilmek için yaratmaya çalıştığınız sığınağınızdır..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sayın Ferdinand Bardamu,Bildiğiniz gibi kölelik o dönemde tüm dünya ülkelerinde vardı hatta islamiyet geldikten sonra bu kabul edilemez sistem müslüman topluluklardan kısa zamanda kalksa da diğer emperyalist milletlerin yakın zamana kadar kölelik kurumunu devam ettirdiğini biliyoruz.Sizin bu kurumu sadece İslam toplumlarında varmış gibi göstermeniz biraz haksızlık oluyor.Şimdi Kur-anda içki meselesi de daha önceleri yasak edilmemişti en son inen ayetle yasaklanmıştı.Bu kölelik sistemi o dönem arap kavimleri ve diğer halklar arasında olmazsa olmazlardan bir kurumdu.Sizin için ufak bir araştırma yaptım ve Kur-anda bu kölelik ile ilgili 23 tane ayetin hiçbirinde köleliği teşvik edici bir ayete rastlamadım,bilakis aşağıda vereceğim ayette olduğu gibi elleri altında köle bulunduranların derhal bu köleleri serbest bırakmaları yardımcı olmaları tavsiye edilmiştir.Bilindiği üzre peygamber efendimizde eli altındaki tüm kölelerini azad etmiş her türlü maddi manevi desteği kendilerine sunmuştur ve bu davranışı ile bizede nasıl hareket etmemiz gerektiğini göstermiştir.Bizde peygamber efendimizin sünneti seniyesine uyarak böyle bir sistemin varolmasından rahatsızlığımızı bildiririz.Bu sistemin kaldırılması için illa kesin bir ayet aramaya gerek yoktur derim zira tavsiye niteliğindeki tüm ayetleri de emir telakki ederiz.

Nur suresi:33 ''Evlenme (imkanı) bulunmayanlar da Allah kendilerini lütfuyla zengin ed(ip imkan ver)inceye kadar iffetli/namuslu kalsınlar (haramdan sakınsınlar).Ellerinizin altındakiler (köle ve cariyeler) den mukatebe(hür olmak için kazanıp bedel ödeme)isteyenlerle eğer onlar için bir hayır görüyor/bunu yapabileceklerini düşünüyorsanız hemen yazı(lı olarak sözle)şin.Allah'ın size verdiği maldan onlara da verin(yardımcı olun).Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için,(özellikle)namuslu kalmak isterlerse,cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.Kim onları zorlarsa,şüphesiz ki Allah,zorlanmaları sebebiyle (onları) çok bağışlayan,çok merhamet edendir.''

Bu ve benzeri ayetlerde Allah'ın bu kökleşmiş kölelik kurumunun kalkması için bir dizi tedbirler getirdiğini görüyoruz..Arzu eden araştırabilir.Şimdi diyeceksiniz ki neden kesin bir ayet ile yasaklamamış.Yukarıda ki ayeti okuyup da ki buna benzer ayetler çoktur,Hala Allah'a rağmen bu ahlaksız çirkin düzeni devam ettirecek bir müslüman olacağını zannetmiyorum.Bu da müslüman geçinenlerin imtihanıdır.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Öncelikle kölelik kurumu sadece İslam'da yer alıyor demedim ve ima da etmedim. Ancak burada bizi ilgilendiren İslamiyettir ve bu sebeple diğer inanç sistemlerini konu etmek yazıyı gereksiz uzatmak olur..İslamiyet bu kurumu ortadan kaldıracak kesin bir yasaklama getirmiyor..Başka konular ile ilgili keskin bir takım yasak ve hükümler getiriyorken, böylesine can alıcı bir mevzuda bu derece keskin olamıyor..Bence bu durum oldukça ilginç..Bunun inanç sistemi içerisindeki açıklaması nedir? Bu "nedir" sorusunu sadece size yöneltmiyorum..Zira bu konuya ciddi manada hakim olmak gerekiyor, bu işin alimi olmak gerekiyor ki siz de bu iddiada değilsiniz..Bu sebeple sizi sıkıştırmak istemiyorum..Bu konuya dikkat çekmek istiyorum..Ben kendi düşüncemde bunu izah edebilirm ancak, benim izahım inanç sisteminin dışında olacaktır..Ben bu durumun ne gibi bir mantıklı açıklaması vardır bunu merak ediyorum..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Daha öncede bu konu kafamı kurcaladı ve bir yerde bununla ilgili bir yazı okumuştum.O makaleyi aradım bulamadım bulursam paylaşacağım,yalnız aklımda kaldığı kadarıyla o dönem bazı islamiyete geçen kişilerin kölelerini azad etmek istediklerini fakat bunun köleler tarafından kabul görmediği örneklerde verilmişti.Neden derseniz düşünün bir hanede belli bir mesleği olmayan ve o hane içerisinde başka bir köle ile evli bir aile var ve siz bu aileyi tek kalemde azad edip o kurt çakal ortamına salıyorsunuz.Bir maddi variyeti olmayan toplumda da daha önce köle olduğu bilinen bu ailenin düşeceği durumu tahmin edebiliyormusunuz.Birde işin işsizlik boyutuda var tabii.Yazdıkça geçmişte okuduğum şeyler yeni yeni aklıma geliyor.Yukarıda da belirttiğim gibi bu köleler eğer variyetli bir hanede yaşıyor iseler tabi ki ayrılmak istemeyebilirler.Bunun birkaç örneğini okumuştum ama aklımda kalmamış orada isim isim zikrediliyordu.Bu köleliğin bir anda kalkmasının o dönem sosyal boyutunu da düşünmek lazım.Mekke nüfusu yada arap yarımadasında ne kadar köle vardı bilinmez,şu var rivayetlere göre veda haccında yüz bin sahabenin hazır olduğunu kaynaklardan biliyoruz.Sadece bu yüz bin nüfusun elleri altındaki köleler tahmin edilirse burada bir kesin rakam vermek doğru olmaz bir anda boş kaldığını düşündüğümde toplumsal bir patlama bir kargaşa çıkacağını kestirmek zor olmasa gerek..

Ben kendimce kesin bir ayetle yasaklanmamasının ve ilgili ayetlerde bu meseleden duyulan rahatsızlıkların dile getirilmesinden sistemli olarak kalkması gerektiğini anlıyorum.Şunu da belirtmek isterim o dönem başka ülkelerde olan bu sistemi konuya katmak istemem bu uygulamanın konuya meşruiyet kazanması açısından değildi.Ticaret metaı olarak görülen bu kölelerin ekonomik olarak da diğer ülkelerle af edersiniz bu cümleyi kurmaktan bile ar etsem de mal takası konusu olduğundan sadece dikkat çekmek istemiştim o kadar.Elbetteki başka yerde yapılan yanlış bir uygulama islamiyeti bağlamamalı ve bağlamamıştırda.Sadece samimi olarak neden ve sonuçlarını irdelemeye çalışıyorum o kadar..Bu kon hakkında elime geçen yazı makale ne bulursam yeri geldiğince paylaşmaya çalışırım..Şu anda getireceğim yorum bu kadar..Bu konu hakkında bir şey bilen arkadaşlar da yazarlarsa şimdiden teşekkür ederim..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
köleci toplum, üretici güçlerin belirli bir düzeydeki, gelişmişlik aşamasına denk düşen ve köle-efendi ilişkileriyle belirlenen, bir üretim tarzıdır... köleci toplum, uzun bir dönem boyunca egemen üretim biçimi olarak yaygın bir şekilde var olmuştur... ancak, bu üretim tarzının egemenliği kırıldıktan sonra da, köleci üretim ilşkileri, tarihsel bakımdan kendisinden sonra gelen feodal ve hatta kapitalist üretim tarzı içinde de yer yer kalıntı halinde varlığını sürdürebilmiştir... daha 19. yüzyılda, istanbul'da, kırk odalı paşa konaklarında çalıştırılan cariyelerin aslında 'ne' olduklarını düşünüyorsunuz...? dinler, sonuç olarak birer üst-yapı kurumu oldukları için, toplumun alt-yapısını, üretim ilişkilerini, üretici güçlerin gelişmişlik düzeyine uygun olmayan bir şekilde değiştiremezler... dolayısıyla, islam dini, o dönemdeki üretici güçlerin gelişme düzeyine uygun olan ve toplumda egemen olan efendi- köle ilişkisinin yerine, örneğin bir serf-senyör ilişkisini, ya da işçi-işveren ilişkisini koyamazdı ve koyamamıştır da... bu tür bir beklenti, zorunlu uygunluk yasasına aykırı olacağı gibi, aynı zamanda anakronik bir yaklaşım olur...
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Time dergisi seçse ne olur seçmese ne olur? Kriterimiz Time gibi popüler abuk bir dergi ise ve siz bu şekilde kendi inancınızın önderini herhangi Hristyan bir kaynak ile onaylama ihtiyacı duyuyor iseniz durum pek iç açıcı değildir

Yazdıklarımı sündürmeden yazışak diyorum. ana sorulara cevap verin. Devrimin büyüklüğüne bakınız sonra İslam peygamberinin geldiği güçlü konuma bakınız ve ''O coğrafyanın insanı hazır değildi bu yüzden şunu şunu yapamadı'' tespitinizin kendi içindeki çöküşünü görünüz.

- Eski bir metini şimdi okuyan biri elbet bunu şimdiye göre anlar. bununla ''dini değiştirme/mutlaklığını bozma'' yaftanızın ne alakası var? bunu akılcılık olarak öne sürmek nasıl bir akılcılık? açıklarsanız sevinirim.


Elbette bu tarz eleştiriyi basit bulacaksınız, başka bir şansınız da yok.Aksi durumda sorgulamanız gerekir .Neticesinde bana cevap vermek için illaki bir cevap verirsiniz fakat kendi inancınızın sözde sağlam temelleri sarsılır. Bu sebeple o şairane! deyiminizle, sonsuzla çarpmak, efendim varoluşla bölmek gibi kendinizin ve kimsenin de ne olduğunu tam bilmediği şeylere sığınmak zorundasınız..O sığındığınız yer ise gerçeklerden kaçabilmek için yaratmaya çalıştığınız sığınağınızdır..

Uçan kaçan yok. sadece ayetli hadisli tartışmak istemeyen biri var karşınızda. 6666 ayetli bir kitap var önünüzde ve hadisler ve küllüyat. klasik bayrak gibi sallanan konularla gelmişsiniz ahkam kesiyorsunuz. (bütünden kastım budur)

Bir yaratıcıya kesin biçimde inanmayan ve doğru düşündüğüne emin olan biri dini metinleri okumamalıdır. yaratıcı yoksa dinde yoktur. Yaratıcıya inanmayıp dini metinlerle uğraşmak niye?? (sizin inananlara yaptığınız gibi psikolojik açıdan bu durumu yaftalamayacagım)

Yaratıcı var diyen biri için din bir peygambere inanmak demektir. bir peygambere inanırsan onun anlattığı Tanrıya inanırsın ve yaratıcı kabul edersin.ve bu adımdan sonra sorgulamaların varsa dini kendi içinde sorgularsın. içten ve dıştan sorgulamak çok farklıdır. sizin kaçırdığınız ve karıştırdığınız durumlardan biride budur.

İslamda bu dünyada çekilen hastalık acısının, sıkıntıların vs günahlara kefaret olma durumu vardır .işte sonsuzluğa inanmıyorsan bu durum size acıyı çileyi övme ya da başka amaçlara hizmet etme vs gibi gelecektir. ya da bir çocuğun ölümü,sakatlığı vs zalimlik gibi gelecektir vs (bu örnekten yola çıkarak sonsuzluktan kastım genel hatları ile budur)

Varoluştan kastımda kısaca; içinde bulunduğumuz ve anlamlandırmaya bulmaya çalıştığımız şeylerdir. çok büyük bir evrenin küçük bir dünyasında nasıl başladığı bilinemeyen canlılığın ve insanın varoluşu ve tüm bilinmeyenlerin/anlaşılamayanların garabetidir diğer yandan da hayret vericiliğidir.

Yaratıcıya/bir dine inanan biri ile inanmayan biri birçok konuda haliyle uzlaşamazken dini konulara girmesi ise zaten çıkmaz sokaktır. konuyu baştan beri takip ediyorum aslında hiç karışmaya niyetim yoktu.(çünkü özel üzerinden ilerlemek gerekir ki buna karşıyım hemde bilgim yetersiz.) ama kendi içinde çelişen son yazılarınızdan sonra dayanamadım sanırım. bu kadarda olmaz misali belkide. din bilgim yetersiz olsada yazdıklarınızın dinin ruhuyla uyumsuz olduğunu bilecek kadar bilgim var bunuda belirteyim de gene çekme sündürme olmasın.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Yazdıklarımı sündürmeden yazışak diyorum. ana sorulara cevap verin. Devrimin büyüklüğüne bakınız sonra İslam peygamberinin geldiği güçlü konuma bakınız ve ''O coğrafyanın insanı hazır değildi bu yüzden şunu şunu yapamadı'' tespitinizin kendi içindeki çöküşünü görünüz.

Şimdi sevgili Pyramos ya ben anlatamıyorum ya siz anlamıyorsunuz..Ben eşitlikten bahsediyorum , haklar arasındaki eşitlikten..Buna hazır ise bu eşitlik neden vurgulanmamış diyorum..Nerede nasıl çöküyor tespitim bir izah edin..Eşitlik gelmiş mi? Gelmemiş..Ne gelmiş? Tabir caiz ise işkencenin dozunun hafiflediği bir takım kanun , kural vesaire gelmiş.Temel ortadan kaldırılmış mı? Kaldırılmamış..

- Eski bir metini şimdi okuyan biri elbet bunu şimdiye göre anlar. bununla ''dini değiştirme/mutlaklığını bozma'' yaftanızın ne alakası var? bunu akılcılık olarak öne sürmek nasıl bir akılcılık? açıklarsanız sevinirim.

Madem eski ise nasıl oluyor da her devrin ve çağın kitabı olabiliyor..? Eskimiş ise bu değişmiş olduğu manasına gelir..Değişmeden eskimek gibi bir şey olamaz..




Uçan kaçan yok. sadece ayetli hadisli tartışmak istemeyen biri var karşınızda. 6666 ayetli bir kitap var önünüzde ve hadisler ve küllüyat. klasik bayrak gibi sallanan konularla gelmişsiniz ahkam kesiyorsunuz. (bütünden kastım budur)

Klasik yahut değil önemsiz..Gerçek mi değil mi budur önemli olan...Kusura bakmayın ancak benim temas ettiğim noktaları çok tekrarlandığını vurgulayarak mı çürüteceksiniz? Bu çaresizliğin bir ifadesidir...Diyelim ki ben gidip bir zümereye periyodik işkence edeceğim..Buna karşı her feryat edildiğinde de yahu siz de klasik bayrak gibi feryat ediyorsunuz vs. diyeceğim..

Bir yaratıcıya kesin biçimde inanmayan ve doğru düşündüğüne emin olan biri dini metinleri okumamalıdır. yaratıcı yoksa dinde yoktur. Yaratıcıya inanmayıp dini metinlerle uğraşmak niye?? (sizin inananlara yaptığınız gibi psikolojik açıdan bu durumu yaftalamayacagım)

Çünkü din sosyolojik bir kavramdır..Onu incelemek yahut metinlerini okumak için illa inanmak gibi bir şart yoktur..Sanırım buradan bilimsel düşünüş ve bilimsel düşünmeyişin farkı ortaya çıkıyor..Müslüman değilsen , inanmayacaksan, inanmıyorsan okuma kardeşim.Kendinizi ortaya koyan bir yaklaşım olmuş...

Yaratıcı var diyen biri için din bir peygambere inanmak demektir. bir peygambere inanırsan onun anlattığı Tanrıya inanırsın ve yaratıcı kabul edersin.ve bu adımdan sonra sorgulamaların varsa dini kendi içinde sorgularsın. içten ve dıştan sorgulamak çok farklıdır. sizin kaçırdığınız ve karıştırdığınız durumlardan biride budur.

Bir düzeltme yapmak gerekli..İçten sorgulamazsın..Zira dogmatik olduğundan özünde gözü kapalı inanmak vardır..İslamda beni ve peygamberimi sorgulayın gibi bir telkin var da bizim haberimiz mi yok ?..

Yaratıcıya/bir dine inanan biri ile inanmayan biri birçok konuda haliyle uzlaşamazken dini konulara girmesi ise zaten çıkmaz sokaktır. konuyu baştan beri takip ediyorum aslında hiç karışmaya niyetim yoktu.(çünkü özel üzerinden ilerlemek gerekir ki buna karşıyım hemde bilgim yetersiz.) ama kendi içinde çelişen son yazılarınızdan sonra dayanamadım sanırım. bu kadarda olmaz misali belkide. din bilgim yetersiz olsada yazdıklarınızın dinin ruhuyla uyumsuz olduğunu bilecek kadar bilgim var bunuda belirteyim de gene çekme sündürme olmasın.

Hangi çelişkiler örneğin?...Belirtin ben de bileyim...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Kölelik ve cariyelik kavramlarının,toplumumuzda ayrı kavramlar olarak algılandığını ve özellikle cariye kelimesinin çok yanlış manalarda kullanıldığını esefle müşahade ediyoruz.Bu sebeple kelime ve kavramlar üzerinde kısaca duracağız.

Burada önemle ifade edilmesi gereken husus şudur:Köle tabiri ile cariye tabiriarasında hukuki muhteva itibariyle hiçbir mana farklılığı yoktur.Her ikiside rıkkiyet yani kölelik manasını ifade etmek üzere kullanılmıştır.Sadece köleliğe maruz erkekler için kul veya köle tabiri kullanılırken,köleliğe maruz kadınlar hakkında da cariye veya eme tabiri kullanılmaktadır.

Toplumda yerleşen mana ise,cariye denilince,''sahibinin ve efendisinin istediği zaman cinsi duygularını tatmin için bir zevk aleti olarak kullandığı kadınlar''şeklindedir ki,bu mana İslam Hukuku açısından doğru değildir.Cariye denilen kadın köleler ile efendilerinin,İslam Hukukunun aradığı şartlara uymak kuralıyla karı-koca münasebetine girmeleri ve meşru' dairede bunu bir evlilik müessesesi gibi yürütmeleri mümkündür.Ancak her cariye,efendisi ile karı-koca münasebetine giriyor demek değildir.Kur'an-ı Kerim'deki şu ayet de bu bahsettiğimiz ayrımı açıkça ifade etmektedir:

''Aranızdaki bekarları,erkek kölelerinizden ve cariyelerinizden(Kur'an,burada kadın köleler için ima kelimesini kullanmıştır)durumu müsait olanları evlendiriniz.Eğer bunlar fakir iseler,Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir.''(Nur,24/32)

Şimdi sormak gerekmiyor mu?Eğer her cariye,efendisinin cinsi münasebetleri için kullandığı bir zevk aleti ise,bir efendi,Kur'an'ın bu emri gereği başkasıyla (Bu,hür veya köle bir erkek olabilir)evlendirdiği cariyesi ile yine karı-koca münasebetini sürdürecek midir?Haşa..Böyle bir hükmü İslamiyet tasdik edemez.Peki nasıl olacak?Efendi,cariyesini evlendirecek.Cariyesi,başkasının karısı olacak.Ancak tıpkı bugün özellikle evlerde çalışan hizmetli kadınlar gibi,fakat kölelik statüsünde olarak efendisinin evine gelip hizmetlerini görmeye devam edecek.Efendisinin kölesi ve kocasının da karısı olacak.Demek ki,cariye demek,kadın köle demektir;efendisiyle istediği gibi karı-koca hayatı yaşayan ortalık kadını demek değildir.

Peki cariyelik kavramında,efendisi ile karı-koca hayatı yaşayan köle kadın manası yok mudur?İslam Hukukunda,cariye ile karı-koca hayatı yaşama hakkına''istifraş hakkı'' veya ''teserri'' denmektedir.Şeri şartlar ve hükümler çerçevesinde,bu statüde olan cariyeler de vardır.Ancak bunlar,evli kadınlardan çok az hükümlerle ayrılmaktadır.Sadece efendisi ile yatıp kalkmakta ve bunun için de belli sınırlar bulunmaktadır.(1)

Kölelik ve cariyeliği ilk defa İslam Hukuku mu vazetmiş ve daha önce yokken yeni mi ortaya koymuştur?

Maalesef kölelik ve cariyelik müessesesi İslamiyet'ten önce yokmuş da,İslamiyet getirmiş gibi İslama hücum edilmektedir.Halbuki İslam'ın hükümleri iki kısımdır:

Birincisi;İslamiyet'in, daha önceki hukuk sistemlerinde yok iken,ilk defa kaide olarak ortaya koyduğu yani İslam'ın müessisi olduğu hükümlerdir.Zekat gibi,miras payları gibi.İslam alimlerinin açıklamasına göre,bu çeşit hükümler,yüzde yüz insanoğlunun yararınadır;insanlar tarafından anlaşılmasa da hikmetleri ve maslahatları vardır.

İkincisi;İslamiyet'in ilk defa ortaya çıkarmadığı ve belki daha evvel var olup da İslamiyet'in sonradan tadil yoluna gittiği yani İslamiyetin muaddil olarak rol oynadığı hükümlerdir.Yani İslamiyet bu hükümleri ilk defa ortaya çıkarmış değildir.Belki bu hükümler,daha önceden çeşitli toplumlarda ve hukuk sistemlerinde vardır ve vahşi bir şekilde uygulanmaktadır.İslamiyet,bu tür hükümleri,birden bire kaldırmak insan yaratılışına aykırı olduğu için,tadil etmiştir.Vahşi bir suretten medeni bir kalıba sokmuştur.

Kölelik ikinci çeşit hükümlerdendir.İslamiyet,daha evvelki toplumlarda yok iken köleliği getirmiş değildir.Belki daha önceki toplumlarda var olan köleliği tadil ederek kabul eylemiştir.

Gerçekten de İslamiyet geldiği zaman,Arap yarımadasında yaşayan insanların yarıya yakını köle idi.Her insanın evinde mevcut olan nüfusun yarıya yakını ve bazen fazlası kölelerden oluşuyordu.Eğer İslamiyet,kölelik müessesesini birden kaldırsaydı,hem köle sahibi efendiler ve hem de kölelerin kendileri açısından çok büyük sıkıntılar meydana gelecekti.Efendilerin,asırlardır alıştıkları bu işten birden bire vazgeçmeleri fıtratlarını değiştirmek kadar zor olacaktı;belki de İslamiyetin kaldırıcı emrine itiraz ettikleri gibi,bazı zulümlere de yol açacaklardı.Köleler ise,çoğunlukla aile hayatından kopuk ve uzak bir hayat yaşadıklarından dolayı,sokağa atılmış sahipsiz çocuklar gibi olacaklardı.Bu da sosyal ve ekonomik bir felaket demekti.Ahmed Cevdet Paşa'nın ifadesiyle ''Müslümanlıkta köle almak,köle olmaktır.''

İslamiyet neden köleliği birden bire ortadan kaldırmadı?

''Neden İslam Hukuku,bu tür müesseselerle köleliği tedricen kaldırmayı gaye edindiği halde,birden bire köleliği lağvetmedi?''sorusuna Hz.Peygamber(asv),sosyo-ekonomik açıdan çok önem arz eden bir cevap vermektedir:Bilindiği gibi ayette mükatebe akdi''Eğer onlar hakkında hayırlı olduğunu biliyorsanız''şartına bağlanmıştır.Bu hayırlı olmayı,Hz.Peygamber(asv) şu ifadeleri ile açıklamaktadır:

''Yani bir san'at sahibi olup da kendi geçimlerini temin edecek durumda iseler ve hayatı tek başına yürütebilecek güç kendilerinde var ise,akid yapınız.Aksi takdirde onları insanların üzerine yırtıcı köpekler gibi salıvermeyiniz.''

Yani ister mükatebe akdiyle veya isterse başka yollarla köleleri hürriyetlerine kavuşturarak azad etmek de her zaman hayırlı değildir.Düşünün ki,cemiyeti teşkil eden fertlerin yüzde ellisi köledir.Bir anda bunları hürriyetlerine kavuşturup sokaklara başıboş salıverdiğinizi tasavvur ediniz.Cemiyet hayatı felç olacaktır.Yıllarca belki asırlarca başkalarının yanında çalışmaya alışmış ve müstakil hayatı hiç denememiş insanları birden sokağa salıverirseniz,hem sosyal açıdan ve hem de ekonomik açıdan bu insanları felakete sürüklemek manası taşıyacaktır.Köleliğin tedrici olarak kaldırılmasının en önemli hikmetlerinden biriside budur.

İslamiyet kölelikle ilgili yeni olarak ne getirmiştir?Diğer sistemlerden farklı olan yönleri nelerdir?

İslamiyet,daha önceki hukuk sistemlerinde bulunan kölelik müessesesini iki açıdan medeni bir kalıba sokmuştur:

Evvela;köleliğin sebeplerini hafifleştirmiştir.Daha önce ve özellikle Roma ve benzeri hukuk sistemlerinde dokuz ona çıkan kölelik sebeplerini ikiye indirmiştir.Ayrıca insanlığın fıtratına ters olan bu müesseseyi ortadan kaldırmak için çeşitli tedbirler almıştır.Köle azad etmenin manen teşvik edilmesi;kölelere imkan tanınarak bedelini ödemek şartıyla azad olabilme imkanının verilmesi (mükatebe); kölelerin bu durumdan kurtarılması için onlara zekat verilmesinin tavsiye edilmesi ve zıhar;yemin bozma ve benzeri bazı suçlardan dolayı dini bir müeyyide olarak konulan keffaretlerin birinci alternatifi olarak köle azad etmeyi şart koşması,bunlara misal olarak verilebilir.

Saniyen;köleliğin medeni hale sokulmaya çalışılmasının ikinci yolu da mevcut kölelerle meşru dairede iyi muamale edilmesini ısrarla tavsiye etmesidir.Bugün bile bir kısım Müslümanlar sırf Müslüman oldukları için,medeniyim diyen insanlar tarafından öldürülürken ve onlara temel hak ve hürriyetleri dahi çok görülürken;İslamiyet,köleleri,bulundukları ailenin fertleri gibi kabul etmiş ve korumuştur.Hatta Osmanlı arşivlerinde bulunan mahkeme kararlarında Hristiyan kölelerin yemin ederken dini inançlarına uygun tarzda yemin etmesi ve mesela''İncil'i Hz. İsa'ya indiren Allah'a yemin ederim ki...''demesi,bu zikrettiklerimize en müşahhas delilidir.

O halde İslam Hukukundaki kölelik müessesesini,esirlik ve kölelikten hürriyete geçiş safhası olarak vasıflandırabiliriz.Bunun nasıl yürüdüğünü biraz sonra tafsilatıyla anlatacağız.İslam dini geleneğinde,kölelik,bütün dehşetiyle devam eden sosyal bir vakıaydı.İslam Hukuku,yukarıda izah ettiğimiz şekilde tedbirler alarak,köleliği istisna bir müessese haline getirdi.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Dinde sorgulamada şüphede vardır Sayın Ferdinand Bardamu merak etmeyiniz. bu sebeble Peygamberlere mucizeler verilmiştir. İslam Peygamberi; benim mucizem ilimdir demiştir. ilmide ortadadır ister Dinin Peygamberi kabul edin ister kurucusu.

Bu sorgulama işine kısaca en baştan bakalım; Bir Yaratıcı var..Tarih boyu nebiler gönderiyor.. dinler /ögütler/kurallar.. kısaca bir yol çiziyor bu yoldan gidenler ile gitmeyenlerin durumlarını dünyada ve ölüm sonrasında belirtiyor... şimdi; Tanrının kendisi sessiz, elçileri aramızdan insanlar.

bu şartlar altında; Tanrı sizce şüphe ve sorgulama istiyor mu istemiyor mu? buyrun kendinizce cevaplayınız. ( buraya yazmanıza gerek yok)

diğer konulara gelince Sayın Ferdinand Bardamu bir noktaya varmamız zaten mümkün değil o yüzden uzatmaya gerek yok bence. İslamda insanın insana üstünlüğü sadece takvadır. hakkaniyet ve adalet konusu da oldukça geniş temelde ele alınmıştır. incelerseniz zaten kendini hemen belli eder. tüm konular bütünlük içinde değerlendirilmelidir.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Toplumun yarıya yakınının köle olduğu bir durumda,kölelik müessesesini birden bir ilga etmek,hem köle sahipleri ve hem de daima bir efendinin yanına sığınmış olan köleler için,sosyal ve ekonomik açıdan mümkün değildi.Hedefi insanları küfürden kurtarmak olan bir Peygamber (asv)'in, senelerce toplum fertlerinin ülfet ettiği,ahlaken ve hayat itibariyle imtizaç ettikleri bu müesseseyi,birden bir ilga etmesi,irşadın ruhuna da aykırıdır.İşte bu sebeple İslamiyet kölelik müessesesini hemen ilga etmemiştir.Fakat olduğu gibi de bırakmamıştır.Tedricen ortadan kaldırmak için,önce köleliğin menbaını kurutmaya,izlerini azaltmaya ve o günlerde cari olan hükümlere aykırı olarak kölelere de normal insan gibi nazar etmeye insanları teşvik etmiştir.Burada Gustav Lebon'un şu tesbitlerini aktarmak yerinde olur kanaatindeyim:

''Rık yani kölelik kelimesi,otuz sene önce kaleme alınan Amerikan romanlarını okumaya alışan bir Avrupalının önünde telaffuz olunursa,derhal hatırına,ayaklarına ağır zincirler,ellerine demir kelepçeler takılan,sopalarla dövülerek hayvan sürüleri gibi bir yerden bir yere sevk edilen,bedbaht ve yeterli ekmeğe bile kavuşamayan,karanlık bir taş dan başka evi ve barınağı olmayan o Amerikan köleleri gelir.Ben burada bu durumu isbat etmek üzere ayrıntılara girecek değilim.Fakat gerçek şudur ki,İslamiyet'teki kölelik Hristiyanların anladığı manadaki kölelik müessesesine tamamen aykırıdır.''(3)

Yani bu ikinci nokta ile söylemek istediğim şudur:İslamiyetteki kölelik ve cariyelik müessesesi,Hristiyan aleminde bilinen köleliğe benzememektedir ve İslamı bilmeyen insanların anlattıkları gibi değildir.

Kaynaklar:
1.Kur'an,Nur,32,Bu konular,İslam Hukukunda Kölelik-Cariyelik Müessesesi ve Osmanlı da Harem adlı eserde bütün ayrıntılarıyla mevcuttur.
2.Kur'an Nisa suresi,Ayet,3;Kurtubi,Muhammed bin Ahmed,El-Cami'li U
Ahkam'il-Kur'an,Beyrut 1965,cV,sh.17-18;Kasani,Bedayi'us-Sanayi',c.IV,sh.134;Kamil Miras,Sahih-i Buhari Muhtasar-ı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi
I-XIII,3.Baskı,Ankara,1973-1975,c.VII,sh.465-467.
3.Zerka,Mustafa Ahmed,El-Fıkh'ul-İslami Fi Sevbih'il-Cedid,Dımaşk
1967-1968,c.I,sh.44;Gustav Lebon,Arap Medeniyeti adlı kitaptan naklen
Ahmed Şefik Beğ,Er-Rıkku Fil-İslam,İstanbul 1314,sh.50-51

Yazının bundan sonraki devamında cariyelik konusu mevzu bahis olduğundan ve tartışma konumuz harici olduğundan yazma gereği duymadım,arzu edenler olursa kaynakları ve yazının devamını nereden bulabileceklerini verebilirim.Dilerim yazılanlar yeterince açıklayıcı olmuştur..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Kölelik ve cariyelik kavramlarının,toplumumuzda ayrı kavramlar olarak algılandığını ve özellikle cariye kelimesinin çok yanlış manalarda kullanıldığını esefle müşahade ediyoruz.Bu sebeple kelime ve kavramlar üzerinde kısaca duracağız.

Burada önemle ifade edilmesi gereken husus şudur:Köle tabiri ile....

Öncelikle emek harcayarak bu uzun yazıyı aktarmışsınız teşekkür ederim...
Benim gelmek istediğim nokta da bu idi. Ancak bunu sizin söylemenizi bekledim ki daha sonra bir itiraz gerçekleşmesin...Hiçbir toplumda bu denli köklü bir değşikliğin pat diye olamayacağı gayet mantıklı ve anlaşılabilir birşeydir..Özellikle o zaman için toplumun mevcut üretim sisteminin bel kemiği olan kölelik kurumunu birden kaldırmak , o toplumu ortadan kaldırmak demek olurdu..Buradan da şu anlaşılmaktadır ki toplum , bu dönüşüme hazır değildir.Bu hazır olmama, sadece düşünsel alanda değil , maddi alanda da bir hazır olmama durumudur.Bu nedenle bu yazıda da beirtildiği gibi tedricen, yani kendiliğinden ortadan kalkmasını sağlayacak bir takım önlemlerin alınması oldukça akla yatkındır..

O halde şöyle bir durum ortaya çıkıyor..Demek ki kutsal kitap içerisinde yer alan bir takım hükümler,haklı olarak, o dönemin toplumunun özelliklerine uygun ve bizzat o dönemde var olan toplumsal bir özelliğin düzenlenmesini içermekte ki sizin alıntınızda da bu durum belirtilmiş.. Peki bu bahsedilen toplumsal durum aşıldıktan , bu maddi koşullar yeryüzünden silindikten sonra, örneğin o dönemki anlamı ile kölelik dediğimiz şeyin günümüzde mevcut olmaması durumunda bu maddenin hükümsüz kalacağı ya da günümüzde artık bir anlam ifade etmeyeceği açık değil midir? Bir adım daha atarsak , zaman bu hükümlerin bir kısmının anlamsızlaşmasına sebep olmamış mıdır?..Daha önce toplumda karşılık bulan bir hüküm , artık bir anlam ifade etmemektedir..Buradan da değişim dediğimiz mevzuya geliriz, çünkü daha önce karşılığı olan herhangi birşeyin artık karşılığının olmaması, değişim olgusundan başka birşey değildir. Zaman içerisinde değişen koşullar, bu koşulların yazıya dökülmüş hali olan bir takım anlayışları, maddeleri, hükümleri,düşünceleri değiştirmiş, haliyle onları hükümsüz kılmıştır..O halde bu durum bizi kutsal kitap içerisindeki hükümlerin değişimden kaçamadığını göstermez mi?..Bu değişim olgusunu eğer tutup da yazılanın noktasında, virgülünde yahut imlasında bir değişim gibi biçimsel ve dar bir anlayışa indirgemek akılcı mıdır? Böyle bir yaklaşım bize, değişimi bu şekle indirgeyen herhangi birinin yazınsal dünyanın ne olduğunu anlamakta başarısız olduğunu göstermez mi? Herhangi bir düşünce sistemi, kurallar vs. aktaran şu yahut bu kitap (yahut yazınsal eser) bir bütün olarak esasında bize sunulmuş bir anlamlar topluluğu değil midir? O halde anlamı şu yahut bu devire göre değişmiş herhangi birşeyin değşmemiş olduğunu iddia edebilmek mümkün olabilir mi?..Bu durumda nasıl olur da kendini revize edemeyen bir anlayışın tamamını kabullenmek gibi bir zorunluluk olabilir? Bu bir tezatlık değil midir? Hep tekrarlana geldiği gibi değişim karşısında duramayan herhangi bir şey nasıl olur da tüm çağlara hitap edebilir? Eğer değişim olgusuna yabancı ise nasıl olur da toplumda köklü bir değişikliğin öyle hemen olamayacağını hesaba katarak tedricen bir yöntemi uygun görebilir?

Bunlar kendi içerisinde çelişik durumlardır ve ancak görmezden gelindiği takdirde varlığını koruyabilirler. Tam da bu sebep ile inanç sistemleri dogmatiktir. Siz sorgulamayı din içerisine sokarsanız , aynı zamanda onun ölüm fermanını da imzalayarak , kaçınılmaz olan bu idamı hızlandırırsınız.Eğer kişiler yazımın başlarında bahsettiğim artık anlamsızlaşmış bu hükümleri kabul etmeme gibi bir opsiyona sahip değil ise (ki öyle mi değil mi emin değilim), o halde ilimin de bilimin de bir önemi kalmaz. Çünkü bilim eskinin yerine yenisini koymaktır Siz isterseniz kırkbin kere söyleyin bilim şu kadar önemlidir , yok bu kadar önemlidir diye bu bir şey ifade etmez. Çünkü inanç sisteminiz eskimiş olabileceğini kabul etmemekte ( eskimiş olduğu tüm çıplaklığı ile önümüzde olmasına karşın) ve bu eskimeme mevzusunu insanların bilinçlerine kazımaktadır..

Konunun başlığına dönersek, dindar nesil yetiştirmek ,kölelik gibi bir kurumu yahut insanlar arası eşitsizlik gibi bir durumu (tek olmsuzlular bunlar değldir elbette ancak bunlar bana göre yeterlidir) tasdik edecek ve bu şekilde düşünmeye eğilim gösterecek veyahut da bunu mazur, meşru vs.. göstermek için çaba harcayacak insanlar yetiştirmek anlamına gelecektir . Daha da kötüsü, birşeylerin değişmiyor olduğuna inanan insanlara , toplumun iyiye yönelik değişimi için mücadele edilmesi gerektiğini anlatmak kolay olmayacaktır ki zaten şimdiye kadar da kolay olmamıştır. Din öğretisini mümkün olduğu kadar toplumsal hayat dışında tutabilen , hayatın pratiğinden uzaklaştırabilen toplumlar başarılı olmuşlardır. Hikaye yahut masal anlatmaya hiç gerek yok.Tarih bize neyin ne olduğunu göstermiştir, insanlık tarihine bakmak yeterlidir, o en iyi öğretmendir..Ancak bu başarılı oluş dine karşı açıkça savaşmaktan çok , toplumun ekonomik temelini dini kurumların hükmünden kurtaracak zengin bir sosyal sınıfın varlığı ile mümkün olabilir ki bu da bir kendiliğinden olma durumuna işaret eder. Biz de yeni nesli yaratma görevinin öğretmenlere bir görev olarak verilmesinin altında ,sözü geçen zengin bir sınıfın yaratıamamış olması yatar..Dindar bir nesil yetiştirmek, günümüz dünyasında (aslında çok daha önceden itibaren) olsa olsa bir toplumun kendi kendini yok etmesinden başka bir anlam taşımaz. Kısacası dindar bir nesil yetiştirmek , gelecekte batı dünyasına bugünden daha başarılı uşaklık edebilecek kişiler yetiştirmekten öte bir anlam taşımaz..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sevgili Ferdinand Bardamu zaman zaman sizi anlamakta gerçekten zorlanıyorum.Şimdi bu yukarıda anlatmak istediğiniz şeyi değişimi kabul edersek,yaşadığımız çağda bu hükümlerin bir anlamı kalmadığını varsayalım peki bir asır iki asır bir milenyum sonra bu insanlığın nasıl bir duruma düşeceğini nasıl kestirebiliyorsunuz.Ayrıca bu bahsedilen ayetlerde kelime kelime üstünde dururken neden hep aynı anlamı çıkarıyorsunuz,''Eliniz altındakiler''ifadesinden neden illa bir köle anlamı çıkarıyorsunuz.Bu elimiz altındakiler işçimiz,memurumuz,hizmetlimiz,eşimiz,çocuğumuz ve aklımıza gelen bir çok statüdeki insan olabilir..Hem ayrıca günümüz toplumunda böyle bir uygulama yok iken din eğitimi alan kişiler yatıp kalkıp (size göre)bu sözde hükmü kalmamış gibi görünen ayetlere takılıp kaldığını mı zannediyorsunuz.Bence çok fazla küçümsüyorsunuz..İlimden bilimden bahsederken,Kur'an'da birde şu mealde bir ayet vardır;''Sizden önce öyle kavimler geçtiki ilim ve fende onlara erişemezsiniz.''Belkide bu ayette bahsedilen geri kalmış toplumlar şimdiki zamanda yaşayanlardır ne dersiniz zira halen İnkalar güneş tapınakları ve bir çok arkeolojik bulgu çözülememiştir.Bu duruma göre belkide tüketim canavarı haline gelmiş topluluklar bir gün yeryüzünden silinip yeni kavimlerin köle düzeninin insanların ticaret metaı haline geldiği bir çağın gelmeyeceğini nasıl öngörebilirsiniz.Benim bu yazdıklarım peh dedirtecek kadar size uzak ve saçma gelebilir bende aynı şeyleri sizin yazınız için düşünüyorum.Gelecekte böyle bir sistemin geri gelmeyeceği hakkında garanti verebilirmisiniz yok..Öyleyse hangi hüküm havada kalıyor sorarım size..Hoş günümüzde bu kölelik sistemin adı bile geçmese de yaşanan olaylar ve çoğu sistemler o günleri aratır durumdadır inanın buna..

Yazınızın son kısmında tarih bize neyin ne olduğunu göstermiştir diyorsunuz doğru..Tarih tekerrürden ibarettir az buçuk tarih merakı olan bunu bilir ve her an yaşanan da budur ve bir gün Medeniyet teknoloji diye göklere çıkardığınız şu kan emici emperyalist kapitalist sistemler yok olup gidecek ve gerçek olan Allah'ın düzeni Hak olarak hüküm sürecektir,Çünkü değerli olan insandır ve insana rağmen günümüz kıyımlarını savaşlarını sahte birleşmiş milletler ve insan haklarını hepimiz görmekteyiz.Süslü laflarla bu gerçekleri gizleyemezsiniz.

Dindar bir nesil mi batı dünyasına daha iyi uşaklık yapar yoksa, konserlerde maçlarda internet cafelerde diskolarda medeni gençlik diye her türlü fuhşiyatı normalmiş gibi benimsemiş geçmişinden bihaber şuursuz beyni yıkanmış bir nesil mi daha iyi uşaklık yapar elinizi vicdanınıza koyun ve siz karar verin.Ve günümüz de yaşanan sosyal bozuklukları çocuk katili genç anneleri,ana baba kardeş katili genç insanları her gün gazete manşetlerinde okuduğumuz sözde gelişmişlik göstergesi internet ve face cinayetlerini göz ardı etmemenizi rica edeceğim..En azından polise askere taş atan molotof kokteyli atarak belediye ve kamu mallarına zarar veren bir insanı bu beğenmediğiniz dindar nesil içinden göremezsiniz..Görmek istemeseniz bile bu böyledir..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Sevgili Ferdinand Bardamu zaman zaman sizi anlamakta gerçekten zorlanıyorum.Şimdi bu yukarıda anlatmak istediğiniz şeyi değişimi kabul edersek,yaşadığımız çağda bu hükümlerin bir anlamı kalmadığını varsayalım peki bir asır iki asır bir milenyum sonra bu insanlığın nasıl bir duruma düşeceğini nasıl kestirebiliyorsunuz.Ayrıca bu bahsedilen ayetlerde kelime kelime üstünde dururken neden hep aynı anlamı çıkarıyorsunuz,''Eliniz altındakiler''ifadesinden neden illa bir köle anlamı çıkarıyorsunuz.Bu elimiz altındakiler işçimiz,memurumuz,hizmetlimiz,eşimiz,çocuğumuz ve aklımıza gelen bir çok statüdeki insan olabilir.

Tarih sahnesinde hiçbir olay tekrar ve birebir aynı şekilde cereyan etmez, edemez. Böyle birşey mümkün değildir. Bu ancak tarihi okuyamamak ile alakalıdır. Tarih tekerrürden ibarettir demişsiniz daha aşağılarda ki hatalıdır..Bana birbirinin aynı , birebir kopyası olan tarihten herhangi bir örnek gösterin o halde..Tarih sürekli ynı olayların birbirini tekrar ettiği bir süreç değildir. Bu ne kadar hatalı ve ne kadar günümüzün anlayışından uzak bir yaklaşım..
İkincisi elinizin altında dese, köle de dese, cariye de dese ne değişecek. Varsın sizin dediğiniz gibi elinizin altındakiler ifadesini kullansın. Bu kullanış insanlar arası eşitsizliğin mevcudiyetini ve bu mevcudiyetin tasdik edilmiş olduğu gerçeğini değiştirecek mi?

Hem ayrıca günümüz toplumunda böyle bir uygulama yok iken din eğitimi alan kişiler yatıp kalkıp (size göre)bu sözde hükmü kalmamış gibi görünen ayetlere takılıp kaldığını mı zannediyorsunuz.Bence çok fazla küçümsüyorsunuz..

Öyle olmadığını düşünüyorum. Zira bariz olarak var olan bu ifadelere karşın, şu yahut bu şekilde ,bu ifadelerin tam anlamı ile bir eşitsizliği yansıtmadığını, işte efendim köle demiyor elinizin altındakiler diyor biçiminde bir yaklaşım sergileyerek bunların vehametini hafifletmeye çalıştığınızı göz ününe alırsam, sizin yatıp kalkıp olmasa da bu hükümleri şirinleştirmek için uğraştığınızı ifade edebilirim..Kutsal olduğunu düşündüğünüz için kölelik dediğiniz insanlık dışı uygulamayı da bu kutsallık dahilinde dolaylı/dolaysız müdafa etmeye çalışıyorsunuz..İşte sizin kutsal dediğiniz şeyin sizi savunmak zorunda bıraktığı şeylere bakın,insanlar ve cinsiyetler arası eşitsizlikin tasdik edilmesi ..

İlimden bilimden bahsederken,Kur'an'da birde şu mealde bir ayet vardır;''Sizden önce öyle kavimler geçtiki ilim ve fende onlara erişemezsiniz.''Belkide bu ayette bahsedilen geri kalmış toplumlar şimdiki zamanda yaşayanlardır ne dersiniz zira halen İnkalar güneş tapınakları ve bir çok arkeolojik bulgu çözülememiştir.Bu duruma göre belkide tüketim canavarı haline gelmiş topluluklar bir gün yeryüzünden silinip yeni kavimlerin köle düzeninin insanların ticaret metaı haline geldiği bir çağın gelmeyeceğini nasıl öngörebilirsiniz.Benim bu yazdıklarım peh dedirtecek kadar size uzak ve saçma gelebilir bende aynı şeyleri sizin yazınız için düşünüyorum.Gelecekte böyle bir sistemin geri gelmeyeceği hakkında garanti verebilirmisiniz yok..Öyleyse hangi hüküm havada kalıyor sorarım size..Hoş günümüzde bu kölelik sistemin adı bile geçmese de yaşanan olaylar ve çoğu sistemler o günleri aratır durumdadır inanın buna..

Yani sevgili Sakalpoz herhangi bir uygarlığın yaptığı bişeyin manasını yahut onu nasıl yaptığını diyelim ki henüz çözememişsek , o uygarlık örneğin şimdiki uygarlıktan daha mı ileridir? Yani böyle bir yaklaşım olabilir mi? O dediğiniz uygarlıkta örneğin İnkalarda vs. insanların kalbini çıkarıp kurban etmiyorlar mı mesela? Yani etrafınıza bir bakın rica edeceğim , insanoğlunun modern zamanlarda yapmış olduklarına bir bakın..Nasıl böyle birşey söyleyebiliyorsunuz..? Nasıl böyle bir kıyas yapabiliyorsunuz..Benim yazım size mantıksız yahut saçma gelsin sorun değil ancak bilimsel kriterlere göre değerlendirdiğinizde böyle gelirse ancak kabulümdür..Aksi halde sizin inancınıza yahut duygularınıza güvenmem tıpkı kendi duygularıma güvenmediğim gibi...


Yazınızın son kısmında tarih bize neyin ne olduğunu göstermiştir diyorsunuz doğru..Tarih tekerrürden ibarettir az buçuk tarih merakı olan bunu bilir ve her an yaşanan da budur ve bir gün Medeniyet teknoloji diye göklere çıkardığınız şu kan emici emperyalist kapitalist sistemler yok olup gidecek ve gerçek olan Allah'ın düzeni Hak olarak hüküm sürecektir,Çünkü değerli olan insandır ve insana rağmen günümüz kıyımlarını savaşlarını sahte birleşmiş milletler ve insan haklarını hepimiz görmekteyiz.Süslü laflarla bu gerçekleri gizleyemezsiniz.

Tarihin tekkerrürden ibaret olduğu bir yanılgıdır bu yaklaşım hatalıdır ve gerçek dışıdır..Bugünün kapitalizmi İslam uygarlığından ileridir..İslam uygarlığı zamanında ganimet için savaşlar yapılmıyor muydu? Birileri başkalarını çalıştırarak, onların emeğini sömürmüyor muydu?..İslam uygarlığından şimdiki gibi bir demokrasi çıktı mı? Kadınları şimdinin kapitalizmi gibi ekonomik hayata dahil etti mi? Kadına erkekler gibi yönetici olma hakkı tanıdı mı? Kadın bir halife var mı idi? O na şimdiki gibi bir özgürlük alanı sağladı mı? .Bugünün eleştirdiğiniz unsurlarının misli , o kutsal saydığınız sistemin içerisinde bariz bir şekilde durmaktalar..Sizinki benim zulmüm iyidir yaklaşımıdır..

Dindar bir nesil mi batı dünyasına daha iyi uşaklık yapar yoksa, konserlerde maçlarda internet cafelerde diskolarda medeni gençlik diye her türlü fuhşiyatı normalmiş gibi benimsemiş geçmişinden bihaber şuursuz beyni yıkanmış bir nesil mi daha iyi uşaklık yapar elinizi vicdanınıza koyun ve siz karar verin.

İşte konu geldi yinde kişilerin bacak arasını nasıl kullandığına dayandı..Bastırılımış cinselliğin yansımaları...

Ve günümüz de yaşanan sosyal bozuklukları çocuk katili genç anneleri,ana baba kardeş katili genç insanları her gün gazete manşetlerinde okuduğumuz sözde gelişmişlik göstergesi internet ve face cinayetlerini göz ardı etmemenizi rica edeceğim..En azından polise askere taş atan molotof kokteyli atarak belediye ve kamu mallarına zarar veren bir insanı bu beğenmediğiniz dindar nesil içinden göremezsiniz..Görmek istemeseniz bile bu böyledir..

Doğru İslam toplumunda cinayet , ırza geçme, hırsızlık yoktu yahut bu derece değildi..Çünkü elimizdeki suç oranları göre ki Hz.Muhammed zamanında kurulan istatistik kurumlarınca tutulmuş ve günümüze aktarılmıştır, bugünün suç oranlarından çok daha düşüktürler...Dikkat edersiniz ispat etme mekanizmanız kendi hayal aleminiz..Bu sebeple benim söylediklerimi saçma bulmanızı sizin kendi hatanız olarak değerlendirmek mecburiyetinde kalıyorum...Aksi halde bunlarla ilgili istatistiki bilgi isteyeceğim ki siz de veremeyeceksiniz...Gerçekler sizin görmek istediğiniz gibi değildirler, onlar siz görmek istemeseniz de gerçektirler...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sevgili Ferdinand Bardamu ben ne kadar emek harcayıp izah getirmeye çalışsam da siz görmemeye ve bu cümleyi yazmakta tereddüt etsem de konuyu sulandırdığınızı düşünüyorum.Benim aktaracaklarım ve yorumlarım bundan ibarettir.Yani anlamak istemeyen bir insana vereceğim bir mücadele gibi görünüyor.Pes..Yenildim siz haklısınız..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst