Dil, düşünürleri yanıltabilir mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde THOUGHTS tarafından oluşturulan Dil, düşünürleri yanıltabilir mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,030 kez görüntülenmiş, 14 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Dil, düşünürleri yanıltabilir mi?
Konbuyu başlatan THOUGHTS
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan rainbow64

THOUGHTS

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 May 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
Düşünürlerin(felsefeyle ilgilenenlerin)
yüksek dil kullama yetenekleri kendilerini mantıksız düşünmeye itebilirmi?
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
29
Dil, kuşkum yoktur ki felsefe için çok önemlidir. Mesela siz bu konuyu "Dil düşünürleri yanıltabilir mi?" diye açmıştınız ama ben dil kelimesinden sonra virgül koyarak "Dil, düşünürleri yanıltabilir mi?" haline getirdim. Çünkü virgül yokken şu anlam da çıkabiliyordu: Dil düşünürleri (dil üzerine düşünür olanlar, üzerinde çalışanlar) yanıltabilir mi? (düşünürlerin, kişileri yanıltabilinirlikleri sorulmuş) gibi anlaşılabilir.
Bu yüzden "yüksel dil kullanmak" mantıksızlığa itmez, bakın bir virgül bilgim beni mantıklı bir sonuca götürdü.
 

muratkarahan

Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
169
Tepkime puanı
4
Puanları
18
Yaş
30
Analitik felsefe de Ludwig Wittgenstein bu konuya çok değinmiştir...İyi bir iletişim ve anlatım,iyi bir dil düşüncyi ve duyguyu anlatmada çok önemli bir faktördür.Karşı tarafın algısı da önemlidir tabiki.
 

Aydın

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
5 Haz 2012
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Dil hiç şüphesiz düşünce açısından oldukça önemli.Ama felsefeyi dile indirgemek felsefeyi öldürmek demektir.
 

Feylesof TeCe

Filozof
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
926
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
29
Dil hiç şüphesiz düşünce açısından oldukça önemli.Ama felsefeyi dile indirgemek felsefeyi öldürmek demektir.

Bana bir kimya profesörü "Dünya fizik kurallarına uyar ama fiziğin dili de matematiktir." demişti. Yani bazı gerçekleri kabul etmek gerek. Bir kimyacı, diğer bilimlerin önemini kabul edebiliyorsa, dilin felsefe için olan önemi de kabul edilmelidir.
Şöyle diyeyim: "Hayat, felsefeyle şekillenir; felsefe, edebiyatla ifade edilir" (Talha CAN)
 

cilek_yesili

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Tem 2012
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Dilin düşünceyle etkileşimini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz çünkü diller kişilerin duygu ve düşüncelerini karşısındaki insana aktarabilmek için kullandıkları birer anlaşma aracıdır.Bu aktarımı sağlıklı yapabilmenin tek yolu yüksek dil kullanmaktır bence yanıltmaktan öte yanıltmaya engeldir
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
dil ve düşünce ayrıştırılamaz ve diyalektik bir ilişki içerisindedirler. "yüksek dil" diye bir olgu da söz konusu değildir. soyutlamanın getirdiği kavramlaştırma anlaşılabilirliği yönünde bir faklılık yaratabilir. sözcüklerin temsil ettikleri olgular açıklanabilirse bu fark kendiliğinden ortadan kalkacaktır. soru kipi yanıltıcıdır. -dil ve düşünce ayrışımı yanıltıcıdır-
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
dil, yalnızca düşüncelerimizi aktarabilmek için değil, daha baştan 'düşünebilmek' için de zorunlu bir göstergeler dizgesidir... burada 'yüksek' nitelemesi dili mi, yoksa 'dil kullanma yeteneğini' mi niteliyor, pek anlayamadım; ama her durumda dilin, düşünürleri yanıltabileceği, ya da 'mantıksız düşünmeye itebileceği' yaklaşımı, kabul edilemezdir...
 

ideaswonderland

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
18 Tem 2012
Mesajlar
37
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Dil düşüncelemizi açıklamada kullanabileceğimiz yegane araçtır. Bakın sadece araçtır. Felsefenin dile indirgenmesi diye bir şey söz konusu olamaz ancak düşüncelemizi yani felsefemizi yansıtmak amacıyla kullanıyoruz ve yeri tartışılmaz. Mantıksızlığa itmesini ben normal karşılıyorum. Öyle bir durum var yani. Kelimeler bizi farklı düşünmeye itebiliyor. En basitinden varoluşçuların en büyük hatasını gösterebilirim. Varoluşçular bize etkileneceklerimizi seçebileceğimizi söylerler. Biz etkileneceklerimizi seçemeyiz esinleneceklerimizi seçebiliriz. Kavram olarak bu ayrımı yapamamışlar ve bence yanlış düşünüyorlar.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
../.
insan türünün insanlaşma süreci milyonlarca yıllık bir sürecin karışıp-kaynaşması, çelişip sentezlenmesi ile oluşmuştur. Bir çığlıkla başlayıp nidalara oradan anlamlı ses kümelerine devşirilen dil/insan kolektif/tarihsel emeğin ortaklaşması ile ortaya çıkmıştır. Dil ve düşünce diyalektiğinin uzun erimi göz ardı edilerek ayrı kutuplara konulursa yanıltıcı sonuçlara götürecektir. Düşünmenin sesli ve sessiz biçimleri iletmenin de dil ve dışındaki bir çok yöntemle sağlandığı/sağlanabildiği var-olma biçimi ve tüm biçimleri salt birer araç değillerdir. Dil, insanlaşmanın olmaz ise olmazıdır ki, düşünce de ondan kopartılamaz. Dil üzerinden kavram ve sözcükler ile mistifike edilen görüngülerin kendi düşüncesinden ayrı olmadığı ve fakat diğer düşünceleri yanıltmaya yarayabileceği olgusu ayrı bir süreçtir. Bu durum dil ve düşüncenin yek-diğerini yanılttığı anlamına gelmez.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Dil ve dusunce ile basligin konusu olan dil ve dusunur ve de yanilti farkli degerlendirmelerdir.

Insanoglunun numenal yeti degerlerinden biri olan dusunce ancak kavramsal bilgi temelinde mumkundur. Bu da en kisa ve oz olarak dil ile ifade edilebilir. Yalniz buradaki dil dusuncenin ifadesi olarak ortaya ciksa da aslinda dili kullananin, yani baslik konusu olarak dusunurun ifadesidir. Burada eger bir yanilti olacaksa bu yanilti iki turludur.

Birincisi dusunceyi iletenin kendi adina bu iletideki bilisselliginin duzeyi ve bunu ifade edebilmesi ile, iletimi alanin kendi bilisselligi ve bu iletimden iletenin verdigini alma yerine kendi anladigini almasidir.

Iste burada ki bir yanlislik veren ya da alan acisindan ancak karsilikli iletisimde ortaya cikabilir.

Bunun disinda dunyadaki farkli toplum ve cografyalarin farkli dilleri de karsilikli iletisimdeki tercume ve tercumanlik sorununu getirir.

Ayrica dilin linquistik yapilanisi genelde sabit olsada, insanoglunun algisi, gozlemi,bilgisi v.s. degisken ve yenilebilir oldugundan dilin guncellige uygun olarak dusunceyi ifade etmesi de bir sorun olarak karsimiza cikar.

Bilhassa matematiksel/mantiksal bilginin kendine has algi, bilgi, bilissellik duzeyinin ifade edilisi ve algisi ve yuklenen anlam ve icerik ifadeden once aciklanmayi ve qua felsefeli algiyi gerektirir.

Tum bu aciklamalar isiginda dusuncenin dile gelisi dil ile mumkundur. Yaln iz dil ile dusunce arasindaki uyum ve tutarlilik ve dilin dusunceyi ayni temelde ifadesi bir suru faktore baglidir.

Bu arada dilin dusunce ifadesindeki kulak/ses temelli noktalamasi ve monizmi de dusuncenin cok boyutlu iletimindeki baska bir engeldir.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Sayın evrensel-insan, insan düşündüğünü tam olarak ifade edemiyorsa,yani aslında anlatmak istediğiyle onu dinleyenler o kişinin anlatmak istediğinden başka şeyler anlıyorsa bu düşüncesini aktarmaya çalışanın bir rahtsızlığı mı vardır.?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sayın evrensel-insan, insan düşündüğünü tam olarak ifade edemiyorsa,yani aslında anlatmak istediğiyle onu dinleyenler o kişinin anlatmak istediğinden başka şeyler anlıyorsa bu düşüncesini aktarmaya çalışanın bir rahtsızlığı mı vardır.?

Buradaki "rahatsizlik" tan ne algilandigina bagli. Sonucta qua felsefesi algisi zaten bu bilissellik temelinde verilenin verildigi gibi algilanamadiginin farkina ve bilincine varir ve buna meydan vermez. Ayrica bu meydan vermeme sadece verileni degil; alinani da kapsar.

Zaten bir rahatsizlik varsa bu ortaya dusunce ve bilgi kullanim ve paylasimindan sapma olarak yansir. Yani karsilikli polemik, s.d.k yarisi, egosal/duygusal ve akilci tatminkarlik temelindeki kisisel suclama ve itham, karsidaki kisi adina dile getirim.

Kisaca aklin ic celiskisinin disa yansimasi. Yani kendi sorgulanmazini savunasmama korkusu ve kendi sorgulanmazini karsi tarafa kabul ettirme savasimi.

Zaten burada ne qua felsefesi ne de mantiksal bir yanasim mumkun degildir. O yuzden ortada bilgi ve dusunce alis verisi de yoktur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bir dusunur eger kendilik bilisselligine erismisse; amaci dusunce ve bilgisdini dile getirmek ve dile gelen diger dusunce ve bilgiyi algilamak ve bu temelde konu ve kavram uzerinde bilgi ve dusunce alis verisi yapmaktir.

Iste bu duzey bir dusunurlerin dile getirimi qua felsefesi temellidir. Yani karsilikli dile gelimde dile getirenlerin kendi subjektif degerlendirmesi ve yorumu yoktur. Sadece algilanmak ve algilamak amactir.

O yuzden bu saglanirsa zaten bir rahatsizlik ta soz konusu olmaz. Cunku rahatsizlik subjektif faktorun dile gelimde yer almasi temelindedir. Vucutsuz ve oznesiz birqua felsefesi temelinde dusunceler ve bilgilerdevrededir, bilgiyi ve dusunceyi veren ozneler ve subjektif faktor degil. O yuzden de rahatsizligi veren akilcilik, duygusallik egosallik soz konusu degildir. Cunku konu subjektif tatmin degildir. Sadece kullanim ve paylasimdir.
 

rainbow64

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
331
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
35
bana kalırsa dil hayatta bizim çizgimizi belirten bir araç o yüzden düşünürlerin de kendi içzgilerini belirtirken dili nasıl kullandıkları çok önemli .KEndi düşüncesini net olarak anlaşılır bir dille ifade edemeyen bir düşünür sadece düşündüğüyle kalır kendisini yanıltmaz ama düşüncelerinin anlaşılmasını zorlaştırır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst