Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

çağımız ve dinler...

M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
bu konuyu daha fazla uzatmamak için size bir önerim var, googleye yaşar nuri öztürk ve alkol yazın bakalım neler bulacaksınız...

maun suresini anlatıp müslümanlar için fetva veren vatandaş kuranda "hamr" olan içki için ne demiş?

ben kendisine hamr ile hımar'ın HMR kökünden olduğunu ve "örtü" anlamına geldiğini söylediğimde;"laik devletin böyle bir memuru olduğundan hicap duymuştu..."
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Ben cahilimdir sn.derinmavi. Kendi bilgi ve irademle görüş sahibi olacak yetenekten de yoksunum. Dünyada ne kadar şeyh varsa hepsinin müridiyim :) Kara çarşaflara bürünmüş sarı bir periyim. Yaşar Nuri' yi de pek severim. (Adamı elde edemedim de saldırım,karalamam,hakaretlerim o yüzdendir) Mutlu oldunuz mu efendim? :)

Size o zat-ı şahane'in eser ve söylemleri hakkında bilgi verenlere kulak vermiyorsunuz da, benim genel anlamda yaptığım eleştirlere takılıp kalıyorsunuz.
Görüyorum ki; cehalette benden geri değilsiniz. Saygılarrr... :)
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
Konuya cevap:

"Dini değerleri 'hukuk ve yasa' haline getirerek, bütün topluma dayatmak isteyenler" in amacı toplumu mutlu etmek değildir. Kendi politik çıkarlarını gözetmek ve toplum üzerindeki hegemonyalarını pekiştirmektir ki, bu da Dinin özüne aykırıdır.

Hem hangi din? Tüm dinler gibi İslam da gayesinden sapmış, "73 fırkaya" "parçalanmış", tevhid amacından uzaklaşarak, toplumu bölme aracı olmuştur.

Dinin asli değerleri ahlaki değerlerdir. Gerçek değerleri göz ardı ederek, neyi "hukuk ne yasa" haline getireceksiniz. Ancak, toplumu gütmeyi kolaylaştıracak hükümleri kullanarak, toplumu baskı altında tutarsınız. Amaç da başka birşey değil zaten. Bunu yapmak isteyenlerin samimi dindarlar olduğuna da inanmıyorum. Hatta dindar olduklarına bile...

Esasen, dinler "kavim"lere gelmiştir. Geldiği topluma sosyal, hukuki, ahlaki ve inançsal alanda yol göstermiştir. Kısa bir zaman süreci içinde de işlevini tamamlamış, gerisini toplumlara bırakmıştır. İnsanoğlu da yapısı gereği, dini yozlaştırarak politik çıkarları doğrultusunda kullanmıştır. Özelde İslam'ı ele alırsak, Peygamber'in vefatının üzerinden elli yıl bile geçmeden, Emevi hanedanının saltanat aracı haline gelmiştir.

Kur'an, Hz. Muhammed tarafından kitap haline getirilmemiştir bile. Demek ki bunun bir yarar sağlamıyacağını biliyordu, ve gereği de yoktu. İçeriğini göz ardı ettikten sonra olsa ne olur olmasa ne olur?

Din, özünden sapmıştır." Öze dönelim, Kur'ana dönelim" diyenler de ya kendilerini ya da dünyayı aldatıyorlar. Bin dörtyüz öncenin Arapça'sının gerçek bir tercümesini yapmak imkansızdır. Gereksizdir de... Kur'anın ve de diğer dinlerin asli değerleri/hükümleri herkesçe biliniyor zaten. Muhkemlerde birleşmek varken, müteşabihatın kavgasını yapmakla meşgul insanlar.

Evrensel ahlaki değerler o günde biliniyordu, bu gün de biliniyor, tüm insanlık tarafından. Uygulansa insanlığın tüm dertleri sona erer.

Günümüzde dinler, birer toplumsal kurum olarak işlev görmekten çok uzaktır. Tüm dinler mistisizmle harmanlanmış, birilerince kullanılan araçlar haline gelmişlerdir.

Mistisizm dinlerin önüne geçmiştir. "Gerçek din budur." diye lanse edilmektedir ki tamamen asılsızdır. Mistisizmin din ile alakası yoktur. Hatta din dışıdır. "Din fiziktir." demek kadar saçma bir söylemdir.

Mistisizmin uygulayıcıları gerçeğe ulaştıklarını iddia ederler. Bu nasıl bir gerçektir ki her dinin, hatta her ideolojinin farklı bir gerçeği var. Mistisizm bir ilimdir. Gerçeği tam anlaşılmadığından, herkes işine geldiği gibi kullanmaktadır. Kuantum fiziği geliştikçe, mistisizmin, bilimin bir dalı olacağına inanıyorum.

Sonuç olarak, insanlığın yapması gereken, evrensel bir inanç ve hukuk etrafında birleşmektir. İnanç, sadece şudur: Tek Tanrı'ya inanmak. Gerisi ayrıntıdır.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
İçeriğini göz ardı ettikten sonra olsa ne olur olmasa ne olur?

Dinin özü/ruhu bellidir. kanun,tüzük yönetmelik gibi düzenlemeler, şartlar, zorunluluklar,korkutmalar vesairelerin insanlarda psikolojik takıntılar (obsesyon) meydana getirdiğini, batıl inançlara zemin hazırladığını ve asıl özü kaçırmalarına sebep olduğunu düşünüyorum ...
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Hem hangi din? Tüm dinler gibi İslam da gayesinden sapmış, "73 fırkaya" "parçalanmış", tevhid amacından uzaklaşarak, toplumu bölme aracı olmuştur.

73 fırka içerisin de tevhid akidesinden sapmış bir tane örnek gösterebilirmisin?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
73 fırka içerisin de tevhid akidesinden sapmış bir tane örnek gösterebilirmisin?

Peygamberden hemen sonra ayrışmalar başlamadı mı? Müslümanlar ne zaman ''birlik'' olabildiler. Gerçi Peygamber bunun olacağını söylemişti zaten..tüm dinlerin başına talihsizlikler gelmesi enterasan bir durum..bilmiyorum...belkide kader...ve malesef bu İslamında başına geldi...
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Peygamberden hemen sonra ayrışmalar başlamadı mı? Müslümanlar ne zaman ''birlik'' olabildiler. Gerçi Peygamber bunun olacağını söylemişti zaten..tüm dinlerin başına talihsizlikler gelmesi enterasan bir durum..bilmiyorum...belkide kader...ve malesef bu İslamında başına geldi...

arada bir fark var ama...
arkadaşın belittiği veya diğer dinlerin bağlıları arasında meydana çıkan "tevhid" ayrışması islam da meydana çıkmamıştır...
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
arada bir fark var ama...
arkadaşın belittiği veya diğer dinlerin bağlıları arasında meydana çıkan "tevhid" ayrışması islam da meydana çıkmamıştır...

evet. ama sanki onunda tevhitten kastı Müslümanların birliğiydi. Müslümanların hepsi tek Allah'a inandılar ama hepsi sözde aynı Allah için ayrıştılar,çatıştılar..
 
P

Pyramos

Ziyaretçi

Biz Allahı nasıl/nerden biliyoruz/tanıyoruz? Kur'an-Peygamber. başka şansımız var mı? yok. şimdi Din demek Kur'an demek Peygamber demek. peki mezhepler/yorumlar ne demek? Dinden Peygamberden anladığımız değişirse birlikte bozulur anlamın da söylemiştim. Din adına adam asmadılar mı, öldürmediler mi? hangi din adına? onu demeye çalışıyorum yoksa başka ihtilaftan bahsetmiyorum
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Biz Allahı nasıl/nerden biliyoruz/tanıyoruz? Kur'an-Peygamber. başka şansımız var mı? yok. şimdi Din demek Kur'an demek Peygamber demek. peki mezhepler/yorumlar ne demek? Dinden Peygamberden anladığımız değişirse birlikte bozulur anlamın da söylemiştim. Din adına adam asmadılar mı, öldürmediler mi? hangi din adına? onu demeye çalışıyorum yoksa başka ihtilaftan bahsetmiyorum

itikadi mezhepler,biraz daha araştırmak gerek...
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
evet. ama sanki onunda tevhitten kastı Müslümanların birliğiydi. Müslümanların hepsi tek Allah'a inandılar ama hepsi sözde aynı Allah için ayrıştılar,çatıştılar..
Tevhid inancından sapmamak, sadece görünüştedir; laftadır. Kalpler aynı "akide" etrafında birleşmiş olsaydı, Müslümanlar bu hallere düşer miydi?
 

sakal

Yeni Üye
8 Nis 2012
2,000
1
38
Tevhid inancından sapmamak, sadece görünüştedir; laftadır. Kalpler aynı "akide" etrafında birleşmiş olsaydı, Müslümanlar bu hallere düşer miydi?

İşte buna katılmamak mümkün değil..daha fatihanın 4.ncü ayetini bile geçemezken..
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Biz Allahı nasıl/nerden biliyoruz/tanıyoruz? Kur'an-Peygamber. başka şansımız var mı? yok. şimdi Din demek Kur'an demek Peygamber demek. peki mezhepler/yorumlar ne demek? Dinden Peygamberden anladığımız değişirse birlikte bozulur anlamın da söylemiştim. Din adına adam asmadılar mı, öldürmediler mi? hangi din adına? onu demeye çalışıyorum yoksa başka ihtilaftan bahsetmiyorum

bu konu hakkında o kadar uzun yazıp konuşabilirim bilemezsiniz...

Biz Allahı nasıl/nerden biliyoruz/tanıyoruz?
hazreti ibrahim allahı nasıl bilip tanımıştı?
babası hazer put imalatçısı iken o nasıl peygamber olabilmişti?

bu soru;sen allahı nasıl biliyor/tanıyorsun diye bana sorulsa kestiğim tırnak ve dökülen saç telimin canlılığından başlayarak saatlerce anlatabilirim...
Kur'an-Peygamber. başka şansımız var mı? yok.
bu bizim için bir şans,ama yine kurana göre bu şansı değerlendirmemiz gerek; kuran taklit değil tahkik iman sahiplerinin daha çok sevildiğini söylüyor,
tahkik iman sahipleri ise yine kurana göre;düşünenler,akıl edenler ve ayetleri görüp (sadece kuranda yazılar ayet değildir...) tefekkür edenlerdir,
tefekkür edince de başka şanslarımızın da olduğunu görebilmek mümkün...
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
Din'in bu hallere düşmesinin tek sebebi, tarikatlardır, tasavvuftur.
 

Monoteist İnsan

Yeni Üye
14 Eyl 2012
13
0
3
43
Selam.

Bu konunun aslında çok mühim olduğu kanaatimdeyim. Zira birçok insan şunu dile getiriyor: "Dinler binlerce yıl önce gelmiştir. Çağımızın ihtiyaçlarını bu dinlerin kanunları karşılayamaz"

Bu uzaktan bakıldığında gayet makul, tutarlı bir görüş gibi gözükebilir. Ancak, din, hükmünün evrensel ve sürekli olduğunu belirttiği için, bir dindara cazip gelmez. Onu düşüncelerinden vazgeçiremez. Dolayısıyla, "Dinin hükümleriyle bugün yönetilmez" diyenlerin, çok daha ciddi iddialarla ortaya çıkması şarttır. Zira iddia sahibi, iddiasını kanıtlamakla mükelleftir.

Fetâ kullanıcı adına sahip değerli kardeşimiz, güzel bir eleştiri yapmış. Tarikatları ve tasavvuf kurumunu eleştirmiş, amenna. Lakin "tek sebebi" bu değildir. İslam Dini'nin bu hallere düşmesinin birçok sebebi vardır.

  • Hadisler
  • Mezhepler
  • Tarikatlar
  • Tekfircilik

Tabi, bunların dışında pek çok 'detay' sebep de aktarılabilir. Ancak bunlara lüzum/hacet olduğunu zannetmiyorum. Bir kere İslam dünyasının "hadis" denilen şeylerden kurtulması gerek. Bu kesin ve nettir. Zira ilahi kitapta geçmeyen onlarca hüküm, hadisler sayesinde verilmiştir. Kur'an, "Zina eden evli kadınları taşlayın" diye bir ayet içermez. Ancak bunu yapan şeriat ülkeleri, hadislere dayanarak bunu yapıyorlar. Zira bugün Hristiyan, Yahudi ve ateist toplumun dini eleştirebildiği tek kaynak hadisler.

Hadis dediğimiz şey "peygamberin sözleri" değildir. "Peygamberin söylediği söylenen sözler"dir. Kafanız karıştı değil mi? Peygamber, yaşadığı dönem boyunca, kendi sözlerinin yazılmasını yasaklamıştır. Nitekim, bu "Dört Halife" dediğimiz dönemde de devam edegelen bir uygulamadır. Tarihi kaynaklar gösteriyor ki; Halife Ömer, Ebu Hüreyre adlı şahsı, çok fazla hadis rivayet etmesinden ötürü Medine sokaklarında tartaklamıştır. Ondan daha öncesine gidersek, Halife Ebubekir, Yemen'deki üç sahabenin hadis yazdığı parşömenler olduğunu öğrendikten sonra oraya elçiler gönderip, kağıtları almış yaktırmıştır. Halife Osman, Ömer'in ölümünden sonra tekrar hadis rivayet etmeye başlayan Ebu Hüreyre'yi sürgün etmekle tehdit etmiştir. Halife Ali, bizzat karşısına alarak, hadis rivayet etmeyi durdurmazsa, onu mescide almayacağını söylemiştir. Nitekim, Halife Ömer'in şu sözü dikkate şayandır:

"Hadis rivayet etmeyin! Bu hadisler, Yahudilerin Mişna'sı gibidir"

Mişna, Musa'nın ölümünden yüzyıllar sonra yazılan bir takım dini kurallardır.

Hadisin tarihçesi de çok saçma bir biçimde seyreder. İlk hadis kitabı, Muhammed'den "230 sene sonra" yazılmıştır. Zira o döneme kadar, sahabe ve evlatları, hadis yazanları ciddi biçimde tehdit etmekteydi. Ancak Emevi halifeleri, artık "ihtiyaçları olduğunu" belirtti ve cuntayla bunu dayattı.

Hadisler içinde, akıl almaz iftiralar yer alır.

  • Muhammed'in, şifa için deve sidiği içmeyi öğütlediği
  • Aişe'nin, Muhammed'le dokuz yaşında gerdeğe girdiği
  • Muhammed'in, zina eden kadınları taşlayarak öldürdüğü
  • Savaş alanında, esir kadınlara Müslümanların tecavüz etmesine izin verdiği,
  • Musa'nın ölüm meleği gelince, ona tokat atıp, gözünü çıkardığı
  • İbrahim'in yetmiş kadınıyla birlikte olduktan sonra, "İnşallah" demediği için hiçbirisinin gebe kalmadığı
  • Peygamber'in dokuz kadınıyla art arda ilişkiye girdiği
  • Miraç'ta, Allah'ın "elli vakit" namazı farz kıldığı ancak Musa'nın Muhammed'e "O çok ya!" demesiyle beş vakte indirdiği

gibi onlarca iftira yer alır ve bunlar "DİNİN KAYNAĞI" - "KURANDAN SONRA EN GÜVENİLİR KİTAP" olarak lanse edilen Buhari'de ve Müslim'de zikredilir.

Soru(n) şu: DİNİN KAYNAĞI NE?
Cevap: Kur'an. Yani hüküm koyucu yalnızca Allah'tır.

Ama bunlar diyorlar ki;
Allah + Peygamber + Sahabe + Tabiin + Tebe-i Tabiin + Mezhepte müçtehitler + Mezhepte imamlar + Selef Alimler + Günümüz Alimleri + Meşayih

Din, Allah'ın dini olmaktan çıkıyor; "ALLAH VE ORTAKLARI A.Ş" oluyor. Onun için, hadisleri "KURANA UYGUNSA" almamız gerekir. Zira bugün tatbik edilen "İNSANLIK DIŞI" ve "İĞRENÇ" recim cezası, bu hadislerle gelmiştir ve hadislere göre, bunlar ayettir fakat bir keçi bu ayetleri yemiştir. Eğer bir keçi, Allah'ın ayetlerini yiyebiliyorsa; o din Allah'ın dini değildir...

Bu denli çelişkili bir konuyu irdelemek, hadisleri reddetmek gerekir. Bu konuda Dr. Edip Yüksel'in videolarını tavsiye ederim. Youtube'da kolaylıkla bulabilirsiniz.

Mezhepler de, gereksiz detaylardır. Çünkü Kur'an "Dinlerini mezhep mezhep yapanlar gibi olmayın" der. Buna rağmen, bunlara uymak nasıl bir iştir, bilinmez. İslamın birleşmesi gerekirken, yüzlerce mezhebe, tarikata bölünmesi ahmaklıktır.

İmam Humeyni der ki: "Eğer sapık unsurlar önlerine dikilmese, herkes görecek ki Sünni ve Şii kardeşler nasıl aynı istikamete doğru gidiyor...Bunlara göz açtırılmıyor. Eğer bu sapık unsurları bertaraf edersek, İslamın bu iki büyük tabakası birbirini tanıyacak ve Allah'ın nizamını yeryüzünde tesis etmeye başlayacaktır....."

O yüzden "mezhepçilik" anlayışının yok edilmesi lazım.

Tasavvuf ve tarikatlara hiç değinmiyorum.

Zamanında yaptığım bir tanımı aktarayım:

Yüksek egodan dolayı sadece ölümlü bir insan, yaşam süresi kısıtlı bir biyolojik varlık olduğunu kabul etmeyen, ölünce dünyada işinin biteceği gerçeğinden kaçanların ''Ben tanrının parçasıyım ama'' şeklinde zırlayarak gerçeklerden kaçması, bunu eklektik biçimde her türlü inanca sıvaması olayıdır. Ne olduğunu bilmediği ''ruh'' kavramını türlü meditasyonlar ve haramlar uydurup, fantastik disiplinler yaratarak aslında kendi bile inanmadığı tanrı kavramıyla birleştirmeye çalışan benmerkezcilerin son sığınak sandıkları yalanlar bütünüdür. Günümüzdeki gözlemlenen belirtileri arasında mezar taşı yalayıcılığı, uzaylıperestlik, foton kuşağı sevicilik, hocaefendi tapınmacılığı, hadis uyduruculuğu, astroloji ve nekrofili yaygındır.

ESAS KONU

Dini yönetim -İslam'ı temel alarak- günümüz ihtiyaçlarına cevap verir mi?

Evet, verir! Veremez diyenlerle mütalaa/istişare yapmaya/etmeye velhasılı kelam tartışmaya da açığım. Zira "YALNIZ KUR'AN" dersek, işler kolayca çözülür. Faizin olmadığı yerde, huzur olur. Bankaların olmadığı, insanların birbirlerine sadaka ve senede bir zekat verdikleri bir ortamda, huzur olur. Herkesin aynı kanunlara göre yargılandığı yerde huzur olmaz; Hristiyanın Hristiyan hukukuyla, dinsizin dinsiz hukukuyla yargılandığı yerde huzur olur.

Dini yönetim, yağlı sakallı, başı takkeli, altı şalvarlı mukallit, sakal yalayıcı Müslümanlara verilmezse, çok çok iyi olacaktır. Zira bugün görüyoruz ki "Demokrasi" tıkanmıştır. Beşeri bir sistemdir ve nihayetinde sonu gelecektir. Bugüne kadar hep bayır aşağıya gidiyordu, şimdi yol yokuş olmaya başladı. Günümüz ihtiyaçlarına cevap verememektedir.

Selametle :)
 
F

Fetâ

Ziyaretçi
Selam.

Bu konunun aslında çok mühim olduğu kanaatimdeyim. Zira birçok insan şunu dile getiriyor: "Dinler binlerce yıl önce gelmiştir. Çağımızın ihtiyaçlarını bu dinlerin kanunları karşılayamaz"

Bu uzaktan bakıldığında gayet makul, tutarlı bir görüş gibi gözükebilir. Ancak, din, hükmünün evrensel ve sürekli olduğunu belirttiği için, bir dindara cazip gelmez. Onu düşüncelerinden vazgeçiremez. Dolayısıyla, "Dinin hükümleriyle bugün yönetilmez" diyenlerin, çok daha ciddi iddialarla ortaya çıkması şarttır. Zira iddia sahibi, iddiasını kanıtlamakla mükelleftir.

Fetâ kullanıcı adına sahip değerli kardeşimiz, güzel bir eleştiri yapmış. Tarikatları ve tasavvuf kurumunu eleştirmiş, amenna. Lakin "tek sebebi" bu değildir. İslam Dini'nin bu hallere düşmesinin birçok sebebi vardır.

  • Hadisler
  • Mezhepler
  • Tarikatlar
  • Tekfircilik

Tabi, bunların dışında pek çok 'detay' sebep de aktarılabilir. Ancak bunlara lüzum/hacet olduğunu zannetmiyorum. Bir kere İslam dünyasının "hadis" denilen şeylerden kurtulması gerek. Bu kesin ve nettir. Zira ilahi kitapta geçmeyen onlarca hüküm, hadisler sayesinde verilmiştir. Kur'an, "Zina eden evli kadınları taşlayın" diye bir ayet içermez. Ancak bunu yapan şeriat ülkeleri, hadislere dayanarak bunu yapıyorlar. Zira bugün Hristiyan, Yahudi ve ateist toplumun dini eleştirebildiği tek kaynak hadisler.

Hadis dediğimiz şey "peygamberin sözleri" değildir. "Peygamberin söylediği söylenen sözler"dir. Kafanız karıştı değil mi? Peygamber, yaşadığı dönem boyunca, kendi sözlerinin yazılmasını yasaklamıştır. Nitekim, bu "Dört Halife" dediğimiz dönemde de devam edegelen bir uygulamadır. Tarihi kaynaklar gösteriyor ki; Halife Ömer, Ebu Hüreyre adlı şahsı, çok fazla hadis rivayet etmesinden ötürü Medine sokaklarında tartaklamıştır. Ondan daha öncesine gidersek, Halife Ebubekir, Yemen'deki üç sahabenin hadis yazdığı parşömenler olduğunu öğrendikten sonra oraya elçiler gönderip, kağıtları almış yaktırmıştır. Halife Osman, Ömer'in ölümünden sonra tekrar hadis rivayet etmeye başlayan Ebu Hüreyre'yi sürgün etmekle tehdit etmiştir. Halife Ali, bizzat karşısına alarak, hadis rivayet etmeyi durdurmazsa, onu mescide almayacağını söylemiştir. Nitekim, Halife Ömer'in şu sözü dikkate şayandır:

"Hadis rivayet etmeyin! Bu hadisler, Yahudilerin Mişna'sı gibidir"

Mişna, Musa'nın ölümünden yüzyıllar sonra yazılan bir takım dini kurallardır.

Hadisin tarihçesi de çok saçma bir biçimde seyreder. İlk hadis kitabı, Muhammed'den "230 sene sonra" yazılmıştır. Zira o döneme kadar, sahabe ve evlatları, hadis yazanları ciddi biçimde tehdit etmekteydi. Ancak Emevi halifeleri, artık "ihtiyaçları olduğunu" belirtti ve cuntayla bunu dayattı.

Hadisler içinde, akıl almaz iftiralar yer alır.

  • Muhammed'in, şifa için deve sidiği içmeyi öğütlediği
  • Aişe'nin, Muhammed'le dokuz yaşında gerdeğe girdiği
  • Muhammed'in, zina eden kadınları taşlayarak öldürdüğü
  • Savaş alanında, esir kadınlara Müslümanların tecavüz etmesine izin verdiği,
  • Musa'nın ölüm meleği gelince, ona tokat atıp, gözünü çıkardığı
  • İbrahim'in yetmiş kadınıyla birlikte olduktan sonra, "İnşallah" demediği için hiçbirisinin gebe kalmadığı
  • Peygamber'in dokuz kadınıyla art arda ilişkiye girdiği
  • Miraç'ta, Allah'ın "elli vakit" namazı farz kıldığı ancak Musa'nın Muhammed'e "O çok ya!" demesiyle beş vakte indirdiği

gibi onlarca iftira yer alır ve bunlar "DİNİN KAYNAĞI" - "KURANDAN SONRA EN GÜVENİLİR KİTAP" olarak lanse edilen Buhari'de ve Müslim'de zikredilir.

Soru(n) şu: DİNİN KAYNAĞI NE?
Cevap: Kur'an. Yani hüküm koyucu yalnızca Allah'tır.

Ama bunlar diyorlar ki;
Allah + Peygamber + Sahabe + Tabiin + Tebe-i Tabiin + Mezhepte müçtehitler + Mezhepte imamlar + Selef Alimler + Günümüz Alimleri + Meşayih

Din, Allah'ın dini olmaktan çıkıyor; "ALLAH VE ORTAKLARI A.Ş" oluyor. Onun için, hadisleri "KURANA UYGUNSA" almamız gerekir. Zira bugün tatbik edilen "İNSANLIK DIŞI" ve "İĞRENÇ" recim cezası, bu hadislerle gelmiştir ve hadislere göre, bunlar ayettir fakat bir keçi bu ayetleri yemiştir. Eğer bir keçi, Allah'ın ayetlerini yiyebiliyorsa; o din Allah'ın dini değildir...

Bu denli çelişkili bir konuyu irdelemek, hadisleri reddetmek gerekir. Bu konuda Dr. Edip Yüksel'in videolarını tavsiye ederim. Youtube'da kolaylıkla bulabilirsiniz.

Mezhepler de, gereksiz detaylardır. Çünkü Kur'an "Dinlerini mezhep mezhep yapanlar gibi olmayın" der. Buna rağmen, bunlara uymak nasıl bir iştir, bilinmez. İslamın birleşmesi gerekirken, yüzlerce mezhebe, tarikata bölünmesi ahmaklıktır.

İmam Humeyni der ki: "Eğer sapık unsurlar önlerine dikilmese, herkes görecek ki Sünni ve Şii kardeşler nasıl aynı istikamete doğru gidiyor...Bunlara göz açtırılmıyor. Eğer bu sapık unsurları bertaraf edersek, İslamın bu iki büyük tabakası birbirini tanıyacak ve Allah'ın nizamını yeryüzünde tesis etmeye başlayacaktır....."

O yüzden "mezhepçilik" anlayışının yok edilmesi lazım.

Tasavvuf ve tarikatlara hiç değinmiyorum.

Zamanında yaptığım bir tanımı aktarayım:

Yüksek egodan dolayı sadece ölümlü bir insan, yaşam süresi kısıtlı bir biyolojik varlık olduğunu kabul etmeyen, ölünce dünyada işinin biteceği gerçeğinden kaçanların ''Ben tanrının parçasıyım ama'' şeklinde zırlayarak gerçeklerden kaçması, bunu eklektik biçimde her türlü inanca sıvaması olayıdır. Ne olduğunu bilmediği ''ruh'' kavramını türlü meditasyonlar ve haramlar uydurup, fantastik disiplinler yaratarak aslında kendi bile inanmadığı tanrı kavramıyla birleştirmeye çalışan benmerkezcilerin son sığınak sandıkları yalanlar bütünüdür. Günümüzdeki gözlemlenen belirtileri arasında mezar taşı yalayıcılığı, uzaylıperestlik, foton kuşağı sevicilik, hocaefendi tapınmacılığı, hadis uyduruculuğu, astroloji ve nekrofili yaygındır.

ESAS KONU

Dini yönetim -İslam'ı temel alarak- günümüz ihtiyaçlarına cevap verir mi?

Evet, verir! Veremez diyenlerle mütalaa/istişare yapmaya/etmeye velhasılı kelam tartışmaya da açığım. Zira "YALNIZ KUR'AN" dersek, işler kolayca çözülür. Faizin olmadığı yerde, huzur olur. Bankaların olmadığı, insanların birbirlerine sadaka ve senede bir zekat verdikleri bir ortamda, huzur olur. Herkesin aynı kanunlara göre yargılandığı yerde huzur olmaz; Hristiyanın Hristiyan hukukuyla, dinsizin dinsiz hukukuyla yargılandığı yerde huzur olur.

Dini yönetim, yağlı sakallı, başı takkeli, altı şalvarlı mukallit, sakal yalayıcı Müslümanlara verilmezse, çok çok iyi olacaktır. Zira bugün görüyoruz ki "Demokrasi" tıkanmıştır. Beşeri bir sistemdir ve nihayetinde sonu gelecektir. Bugüne kadar hep bayır aşağıya gidiyordu, şimdi yol yokuş olmaya başladı. Günümüz ihtiyaçlarına cevap verememektedir.

Selametle :)
O mesajda amacım, tarikatların ve tasavvufun, hadislere ve kişilere iman etmenin baş sorumlularından birisi olduğunu vurgulamaktı.

İslam aleminin bu günkü durumuyla, devleti yönetmeye muktedir bir düşünce ortaya konabileceğini de, uygulanabileceğini de düşünmüyorum. Kişisel olarak fikirler ortaya konabilir. Fakat bu fikirlerin toplumsal kabul görüp, politik bir güce dönüşmesi, günümüz koşullarında imkansız gibi görünüyor.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Üst