bin yıllık kavga

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde messier tarafından oluşturulan bin yıllık kavga başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 8,412 kez görüntülenmiş, 55 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı bin yıllık kavga
Konbuyu başlatan messier
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Monoteist İnsan

messier

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
48
İslam dünyası uzayan bir Ortaçağ’ın içinden geçiyor. Bin yıla yayılan uzun, acılı ve kanlı bir çağ bu. İmam Gazali’nin (1058-1111) Bağdat Nizamiye Medresesi Müderrisliğini terk edip, Mekke’de iman tazeledikten sonra İslam’da içtihat kapısını kapatmasıyla başlayan karalık bir bin yıl...

İmam Gazali’nin ünlü risalesi ‘Tehatüful Felasife’ yani “Felsefenin Tutarsızlığı”nı yazarak başlattığı tutuculuk çağı…

Kutsal kitaplar dışında hiçbir eser insanlık tarihinde bu kadar etkili olmamış ve trajik sonuçlar yaratmamıştır. İslam dünyasının yükselişini sonlandıran, bilimin ve felsefenin kâfirlik sayıldığı, insan aklının teslim alındığı büyük gericilik dönemi… Aklın değil “naklin” esas alındığı yıllar.

Doğu dünyasının ilk siyaset bilimi kitabı olan ‘Siyasetname’nin yazarı ünlü Selçuklu Veziriazamı Nizamül Mülk’ün saraya davet ederek Sultan Sencer’e danışman yaptığı Gazali, ümmeti soru soran, eleştiren, itiraz eden bir kütle değil, itaat eden ve teslim olan bir topluluk olarak tanımlıyor.

Gazali sadece günümüze kadar gelen egemen Sünni teolojisini kurmuyor, Şia öğretisi üzerinde de etkili oluyor. İçtihat (yorum, yeni kural koyma) kapısını kapatarak dinin akla ve bilime göre yorumlanmasının ve çağa uydurulmasının önünü kesiyor. Onu donduruyor ve böylece İslam dinini insanlığın tarihsel yürüyüşünün önünde gerici bir engele dönüştürüyor. İbni Sina’yı, Farabi’yi kafirlikle suçluyor.

İmam Gazali’nin öğretisi, bugünün geri ve Batı’nın kölesi olan İslam dünyasını yaratan anlayıştır.

***
İmam Gazali’ye en büyük itiraz yine İslam dünyasından Hanefi-Sünni öğretisinin içinden gelmiştir. ‘Doğu’nun en büyük âlimlerinden, felsefeci ve yorumcu İbni Rüşt (1126-1198) Gazeli’yi Endülüs’ten eleştiriyor ve onun görüşlerini mahkûm ediyor.

Aynı zamanda Kordoba Kadısı olan ve Endülüs Sultanı Yusuf’a danışmanlık yapan İbni Rüşt, bilimin ve felsefenin kâfirlik olamayacağını, insan aklının özgür bırakılması gerektiğini, dini kuralların akıl ve mantıkla çelişmesi halinde akla göre yorumlanmasının doğru olacağı görüşünü savunuyor. Çünkü diyor İbni Rüşt; “İnsan aklı da Allah vergisi bir yetenektir” ve bu nedenle akla uygun olan nakle (kutsal söz, vahiy) aykırı olamaz.

İbni Rüşt Kurtuba’da (İspanya’nın bugünkü Kordoba kenti) Gazali’yi eleştiren ünlü reddiyesini yazıyor; ‘Tehatüfül Tehafül’ yani “Tutarsızlığın Tutarsızlığı’… İbni Rüşt felsefenin ve felsefecilerin gerçeğin bilgisine ulaşmanın yolunu açtığını, tutarsızlığın buna karşı çıkmak olduğunu söylüyor.

Yazılı tarihin en önemli ve en büyük polemiklerinden biridir. İbni Rüşt bu tartışmayı entelektüel ve felsefi düzeyde kazanıyor ama siyasal planda kaybediyor. Çünkü İslam dünyasının sultanları, halifeleri, şeyhleri itaat ve teslimiyeti savunan Gazali’yi destekliyorlar. İbni Rüşt unutulmaya terk ediliyor.

***
Antik Çağ Grek bilimi ve felsefesi uzmanı olan, Aristo’dan Platon’a kadar çok sayıda felsefe ve bilim insanının eserlerine yorumlar yazan, onlara şerhler düşen İbni Rüşt’ün kitapları Latinceye çevriliyor. Batı, unuttuğu Antik Çağın bilim insanlarını ve felsefecilerini yeniden İbni Rüşt’ün eserlerinden öğreniyor. Bu eserler Arapçadan Latinceye çevriliyor ve Batı’da Rönesans’ı başlatıyor.

Batı İbni Rüşt’ün, Doğu ise İmam Gazali’nin yolundan gidiyor. Sonuç ortadadır.
İşte İbni Rüşt, o uzun Ortaçağ’ını yaşayan Doğu’da, 21. Yüzyılda bile Taliban ve Suudi rejimlerini yaratan İslam dünyasında sadece bir yerde, Türkiye’de kazanıyor. Bu topraklarda gerçekleşen 1908 Jöntürk ve 1923 Cumhuriyet devrimlerinin tarihsel ve felsefi anlamı budur.
İmam Gazali’nin izleyicileri yaklaşık yüzyıldır, son çözümlemede birer burjuva aydınlanma hamlesi olan ve insanlık tarihinin ilerici kazanımları hanesine yazılan devrimleri boğmaya çalışıyor. Bugünkü siyasal kavgaların temelinde bu bin yıllık kavga yatıyor.

Yürüyen ve hâlâ bizi teslim alan kavga, bu topraklarda tam bin yıldır devam eden insan soyunun ve aklının özgürleşmesi mücadelesidir. AKP gericiliği, İslam’ın süren Ortaçağı içinde sadece bir sonuçtur.

Elbette tarihin akışına, insan doğasına, akla ve bilime karşı savaşanların uzun vadede kazanması imkânsızdır. Ancak bilinmelidir ki, gericilik geçici de olsa (kısa vadede) amaçlarına ulaşabilir. Toplumu bir önceki çağın değerlerine yeniden iade edebilir. Pakistan ve Mısır’ın acıklı serüvenleri bu olasılığı bütün boyutlarıyla gözler önüne seriyor.

İşte bu nedenle Türkiye’de İmam Gazali’nin bir kez daha kazanmasına izin vermemek gerekiyor.
MERDAN YANARDAĞ
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
bu kavga umut edelim ki, önümüzdeki bin yıl boyunca da sürmesin... aslında aklın önemi, birkaç yüz yıldır hiç olmazsa birazcık akıl (i.kant'a göre, 'hüküm melekesi') sahibi olanlar için, gerçekte çoktan bitmiştir... ammaa... birazcık da olsa akıl sahibi olmayan/olamayan toplumlar için ne diyeceğiz... galiba bu tip toplumlar, toprağa yük olmaya, insan uygarlığına ayakbağı olmaya daha bir süre devam edebilecekler ... ve sonra artık toprağa yük bile olamayacaklar... ve nefes alamayacakları için, havayı da kirletemeyecekler... tıpkı, truvalılar gibi,hurriler gibi,hattiler ya da sümerler gibi... ne yazık ki, hayatın diyalektiği bu...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Yürüyen ve hâlâ bizi teslim alan kavga, bu topraklarda tam bin yıldır devam eden insan soyunun ve aklının özgürleşmesi mücadelesidir. AKP gericiliği, İslam’ın süren Ortaçağı içinde sadece bir sonuçtur.

Elbette tarihin akışına, insan doğasına, akla ve bilime karşı savaşanların uzun vadede kazanması imkânsızdır. Ancak bilinmelidir ki, gericilik geçici de olsa (kısa vadede) amaçlarına ulaşabilir. Toplumu bir önceki çağın değerlerine yeniden iade edebilir. Pakistan ve Mısır’ın acıklı serüvenleri bu olasılığı bütün boyutlarıyla gözler önüne seriyor.

İşte bu nedenle Türkiye’de İmam Gazali’nin bir kez daha kazanmasına izin vermemek gerekiyor.
MERDAN YANARDAĞ

İyide sormazlar mı yaklaşık bir asırdır Atatürk ilke ve inkılapları yaşatılmaya çalışılan bu Cumhuriyet rejimi AKP henüz ortada yok iken saltanat sürmüyor mu idi.Kim doğurdu bu AKP rejimini.?Bunu rejimin bir başarısızlığı mı yoksa gelip geçen yönetimlerin basiretsizliği olarak mı görmek lazım..Tarihe bakıldığında yerle bir olup küllerinden dirilen ve dünya üzerinde her alanda söz sahibi olan devletler göz önüne geldiğinde yaklaşık bir asırdır sürdürülmeye çalışılan bu rejim nasıl oldu da gerici bir zihniyeti %50 lik bir oy oranıyla iktidara taşıdı.?Nerede yanlış yapıldı:?Atatürk'ün yaptığı devrimler yanlış mı uygulandı ki hala İmam Gazali'nin kazıntılarından dert yanıyoruz,ya da millete rağmen yapılan bu devrimleri mi sorgulamalıyız.?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
İyide sormazlar mı yaklaşık bir asırdır Atatürk ilke ve inkılapları yaşatılmaya çalışılan bu Cumhuriyet rejimi AKP henüz ortada yok iken saltanat sürmüyor mu idi.Kim doğurdu bu AKP rejimini.?Bunu rejimin bir başarısızlığı mı yoksa gelip geçen yönetimlerin basiretsizliği olarak mı görmek lazım..Tarihe bakıldığında yerle bir olup küllerinden dirilen ve dünya üzerinde her alanda söz sahibi olan devletler göz önüne geldiğinde yaklaşık bir asırdır sürdürülmeye çalışılan bu rejim nasıl oldu da gerici bir zihniyeti %50 lik bir oy oranıyla iktidara taşıdı.?Nerede yanlış yapıldı:?Atatürk'ün yaptığı devrimler yanlış mı uygulandı ki hala İmam Gazali'nin kazıntılarından dert yanıyoruz,ya da millete rağmen yapılan bu devrimleri mi sorgulamalıyız.?

Herhangibir yenilik, devrim v.s. sadece guce ve nicelige dayanarak gelirse; kalici olamaz. Bunu tarih defalarca gostermistir.

Bir seyi tutarli ve gecerli kilabilmwek icin, once onun bilinc ve farkina varmak gerekir. Eger bu ortada yok ise, tum kazanimlarin zaman icinde geri alimi kacinilmaz olur. Buna en guzel ornek eski SSCB ve Yugoslavya verilebilir.

Iste bu yuzden sadece ustyapiyi ele geciren devrimler, zamanla geri teper. Eger bu zaman zarfinda devrimin her turlu kazanimi topluma ve farkli halklarina bilinc olarak verilir ve kazanimlarin farkina varilirsa; iste o zaman bu kazanimlari korumak ve kollamak gundeme gelir. Eger ortada bu kazanimlarin bilinc ve farkindaligi yoksa, boyle bir koruma ve kollama ancak guc ve otorite ile yurutulmeye calisilir. Bu da ister istemez toplum ve farkli halklarinin uzerindeki guc ve otoritedir ve bu baskici zihniyet, zamanla biktirir ve politikanin bir boslugu bu bikkinligi alir kendi cikarina kullanir ve boylece yeni politika ya farkedilene ya da bikkinlik verene kadar surebilir.

Turkiyede de olan budur.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Toplumun altyapısı, üretim ilişkileri içerisinde , üretim araçlarının mülkiyetine işaret eder..SSCB de özel mülkiyet ortadan kaldırılmış ve altyapı değiştirilmiştir..Bu nedenle sadece üstyapıyı değiştirmek gibi bir ifade SSCB için hatalıdır ..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bunun en guzel yaniti, SSCB'nin neden yikildigidir. Sonucta devrim beyinlerde olmadikca, fenomenal olarak alt yapida gerceklesmis, bir anlam tasimaz. En basta en buyuk ekonomik fark; parti uyelerine verilendi.

O yuzden yazilanlari yuzeysel degil; ozsel algilamak gerekir.

Cunku bir devrim olacaksa, bu devrim beyinlerde ve zihniyette olmalidir. Yoksa zihniyetler degismedikce, ust yapinin da alt yapiunin da degismesi bir seyi degistirmez.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ozel mulkiyet somuttan ziyade, her turlu sahipligin, gucun, otoritenin, yasalarin, kurallarin, baskinin, zorlamanin v.s. dusunce ve davrasnisini saglayan dogal zihniyetin temellerinden biridir.

"Benim... im" seklinde tezahur eder. Burada ozel olarak sahiplenilen somuttan tutun da "benim evim/arabam/kalemim/ v.s." her turlu soyuta "benim ideolojim/inancim/teorim v.s." insanoglu ve her tur sahipliginden "benim esim, cocugum, annem/babam, kardesim, ailem v.s." her turlu etik degere "benim milliyetim, vatanim, dinim, ulkem v.s." uzanir.

Bu acidan ozel mulkiyet somuttan degil; oince soyuttan yani egosal, duygusal, duyumsal ve akilsal sahiplikten baslar ve somuta indirgenir.

Bu acidan degil SSCB'dehenuz insanoglu zihniyetinde ortadan kalkma olanagi yoktur, taki numenal zihniyet kisi eliyle devreye girene ve beyindeki her turlu dogal ve fenomenal zihniyet sorgulanana kadar.

O yuzden ozel mulkiyeti sadece somut para ustu anlayisina ve ekonomik farkliliga tasimamak gerekir. Ozel mulkiyet, dogal zihniyetin basta egosal olmak uzere temelini teskil eder.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
O yuzden ozel mulkiyeti sadece somut para ustu anlayisina ve ekonomik farkliliga tasimamak gerekir. Ozel mulkiyet, dogal zihniyetin basta egosal olmak uzere temelini teskil eder.

Bu egoyu küçücük bir çocukta bile gözlemleyebiliriz benim bebeğim der çıkar..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bu egoyu küçücük bir çocukta bile gözlemleyebiliriz benim bebeğim der çıkar..

Iste burada olan bebegin yasam ve iliskisinden ogrendigi ozel mulkiyettir.

Ayrica bu dogalzihniyetin temeli dogana yasam boyu fark ettirmeden kendine ait oldugunu dusundugunun elde etme savasi saglarken; sistem de o kisiyi bu mucadeleden mahrum etmek ve kisiyi ona verilen her turlu siginaga teslim alma savasi verir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
İyide sormazlar mı yaklaşık bir asırdır Atatürk ilke ve inkılapları yaşatılmaya çalışılan bu Cumhuriyet rejimi AKP henüz ortada yok iken saltanat sürmüyor mu idi.Kim doğurdu bu AKP rejimini.?Bunu rejimin bir başarısızlığı mı yoksa gelip geçen yönetimlerin basiretsizliği olarak mı görmek lazım..Tarihe bakıldığında yerle bir olup küllerinden dirilen ve dünya üzerinde her alanda söz sahibi olan devletler göz önüne geldiğinde yaklaşık bir asırdır sürdürülmeye çalışılan bu rejim nasıl oldu da gerici bir zihniyeti %50 lik bir oy oranıyla iktidara taşıdı.?Nerede yanlış yapıldı:?Atatürk'ün yaptığı devrimler yanlış mı uygulandı ki hala İmam Gazali'nin kazıntılarından dert yanıyoruz,ya da millete rağmen yapılan bu devrimleri mi sorgulamalıyız.?
elbette sorabilirler... ve biraz cumhuriyet tarihi bilen birinden de sordukları sorunun cevabını alırlar... türkiye'de burjuva demokratik devrim, başka bazı ülkelerde de olduğu gibi, birçok sorunla karşılaşmış ve yeterince derinleştirilemeden, tamamlanamadan, ikinci dünya savaşının da etkisiyle, karşı-devrimci kimi unsurlarla işbirliğine girmeye, kendi hedeflerinden ödünler vermeye zorlanmıştır... ve ülkenin kabaca son altmış yıllık döneminde devrimci iktidarlar yoktur, şu ya da bu ölçüde emperyalizmle işbirliği içinde, kendilerini muhafazakar olarak tanımlayan iktidarlar vardır ; devrimin kazanımlarını geliştirmek yerine törpüleyen, emperyalizme karşı teslimiyetçi ve iş birlikçi politikalar izleyenler bunları gizli kapaklı değil, açık açık yapmışlardır... dolayısıyla 'nereden çıktı bu durum' sorusu, pek de haklı değildir... köy enstitülerinin kapatılması, nato'ya üyelik, önemli boyutlarda borçlanma, imam-hatiplerin amacından saptırılarak yaygınlaştırılması, amerikancı darbeler... yaşanan süreç bellidir... gazali'nin açtığı yıkım, bütün bir islam coğrafyasının yıkımıdır... nedeni, nasılı da çok açıktır: islam coğrafyasından, aklı, bilimi, felsefeyi, düşünceyi kovmak ve yerine 'otoriteye itaati koymak'... sonuç ortadadır: islam coğrafyası bugün, sahip olduğu büyük petrol kaynaklarına rağmen, içinden çıkamadığı bir bataklıkta debelenen kanlı bir insan çöplüğü görünümündedir...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bunun en guzel yaniti, SSCB'nin neden yikildigidir. Sonucta devrim beyinlerde olmadikca, fenomenal olarak alt yapida gerceklesmis, bir anlam tasimaz. En basta en buyuk ekonomik fark; parti uyelerine verilendi.

O yuzden yazilanlari yuzeysel degil; ozsel algilamak gerekir.

Cunku bir devrim olacaksa, bu devrim beyinlerde ve zihniyette olmalidir. Yoksa zihniyetler degismedikce, ust yapinin da alt yapiunin da degismesi bir seyi degistirmez.

Yani bilmediğiniz bir konuda ki üzerinde bir çok yazı yazılmıştır, SSCB nin yıkılması işte en büyük göstergesiymiş...Ne okudunuz bugüne kadar sosyalizmin tarihi ile ilgili bir yazın da görelim, çok merak ediyorum.Somut üzerinden tartışalım koyun ortaya nelermiş sizin bu bilginizin kaynakları..Siz hiç SSCB tarihini inceledinizi mi?...Ne kadar kolay atıp tutabiliyorsunuz pes vallahi..Sonra da yüzeysel algıdan bahsediyorsunuz..Egosu varmış da efendim, bebeğim dermiş de, işte özel mülkiyetmiş de..Özel mülkiyet olur mu yahu o.Tarihin belirli bir döneminden sonra ancak insan insanın özel mülkü olmuştur.Siz hiç insanlık tarihi okumadınız mı ? Şimdi siz annenizin yahut babanızın özel malımısınız, mülkümüsünüz yani sırf size benim çocuğum dedi ve sahiplendi diye? Özel mülkiyet mi bu? İlkel komünal toplumda özel mülkiyetden söz edilemez ki burada özel mülkiyet vurgusu üretim araçları ile ilgilidir. O insanlar egosuz muydu? Egosuz insan olur mu? Ego var ancak özel mülkiyet yok, nasıl oluyor o zaman?..Siz teknik bir mevzuyu gelmiş öyle sokaktaki adam misali yorumlamaya çalışıyorsunuz..Nasıl bu kadar yüzeysel bir şey söyleyebirsiniz. Üstelik güya yüzeysellik eleştirisinde bulunduktan sonra...

Sizin sözde altyapı dediğiniz yine üst yapıdır..Alt yapı maddi koşullar üst yapı ise bilinçtir, fikirlerdir..İçeriğini bilmediğiniz ifadeleri kullanırsanız böyle hataya düşersiniz. çelişir ve bocalarsınız..Sırf yazıyı sözde anlamlı ve bilgece kılabilmek için altyapı yahut üst yapı kelimelerini kullanıyorsunuz, haliyle zorlama oluyor şimdi olduğu gibi.Tıpkı futboldan anlamayan ve anlamak da istemeyen bir kadından futbol yorumu dinlemek gibi..Bu kavramların ne olduklarını bilmediğinizden, altyapı dediğinizin aslında üstyapı olduğunuzdan haberiniz bile yok.....Zihniyette devrim olacakmış( ki zihiyet bir üstyapı elemanıdır) ama sadece üst yapı değşirse işte geri tepermişmiş
Iste bu yuzden sadece ustyapiyi ele geciren devrimler, zamanla geri teper.
ve devamında
Cunku bir devrim olacaksa, bu devrim beyinlerde ve zihniyette olmalidir. Yoksa zihniyetler degismedikce, ust yapinin da alt yapiunin da degismesi bir seyi degistirmez.
Şimdi de üst ve alt yapı ikisi birden anlamsızlaştı, zihin onların üzerine çıkıverdi...Ama az önce fikirler değişmeli idi ki gerçek bir değişim olabilsindi, üstelik sadece üst yapı değişince gerçek yahut kalıcı bir devrim olamazdı..demek ki esasında altyapının değişmesi gerekiyor idi yoksa neden üstyapı vurgulandı.?.Eee, gerçek değişim ancak zihnin değşimesi ile olabiliyor ise, demek ki zihin altyapı dediğiniz şeyin kendisidir..Ama bu fikir terk edildi ve zihin hepsinden öte bir yere taşınıverdi..Felsefi literatürde altyapı yahut üst yapı kavramları Hegelin felsefesinde mevcuttur..Ne oldukları da bellidir..Marksı geçtim biraz Hegel bile okumamışsınız ve onun kavramlarını ne olduklarını bilmeden kullanıyorsunuz..Köşe vuruşu (korner) diyorsunuz örneğin el ile futbol sahasının ortasından kullanılan bir vuruş şeklidir..Bunu ancak futbol konusunda cahil olan bir kişinin söyleyebileceği açıktır...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Yani bilmediğiniz bir konuda ki üzerinde bir çok yazı yazılmıştır, SSCB nin yıkılması işte en büyük göstergesiymiş...Ne okudunuz bugüne kadar sosyalizmin tarihi ile ilgili bir yazın da görelim, çok merak ediyorum.Somut üzerinden tartışalım koyun ortaya nelermiş sizin bu bilginizin kaynakları..Siz hiç SSCB tarihini inceledinizi mi?...Ne kadar kolay atıp tutabiliyorsunuz pes vallahi..Sonra da yüzeysel algıdan bahsediyorsunuz..Egosu varmış da efendim, bebeğim dermiş de, işte özel mülkiyetmiş de..Özel mülkiyet olur mu yahu o.Tarihin belirli bir döneminden sonra ancak insan insanın özel mülkü olmuştur.Siz hiç insanlık tarihi okumadınız mı ? Şimdi siz annenizin yahut babanızın özel malımısınız, mülkümüsünüz yani sırf size benim çocuğum dedi ve sahiplendi diye? Özel mülkiyet mi bu? İlkel komünal toplumda özel mülkiyetden söz edilemez ki burada özel mülkiyet vurgusu üretim araçları ile ilgilidir. O insanlar egosuz muydu? Egosuz insan olur mu? Ego var ancak özel mülkiyet yok, nasıl oluyor o zaman?..Siz teknik bir mevzuyu gelmiş öyle sokaktaki adam misali yorumlamaya çalışıyorsunuz..Nasıl bu kadar yüzeysel bir şey söyleyebirsiniz. Üstelik güya yüzeysellik eleştirisinde bulunduktan sonra...

Sizin sözde altyapı dediğiniz yine üst yapıdır..Alt yapı maddi koşullar üst yapı ise bilinçtir, fikirlerdir..İçeriğini bilmediğiniz ifadeleri kullanırsanız böyle hataya düşersiniz. çelişir ve bocalarsınız..Sırf yazıyı sözde anlamlı ve bilgece kılabilmek için altyapı yahut üst yapı kelimelerini kullanıyorsunuz, haliyle zorlama oluyor şimdi olduğu gibi.Tıpkı futboldan anlamayan ve anlamak da istemeyen bir kadından futbol yorumu dinlemek gibi..Bu kavramların ne olduklarını bilmediğinizden, altyapı dediğinizin aslında üstyapı olduğunuzdan haberiniz bile yok.....Zihniyette devrim olacakmış( ki zihiyet bir üstyapı elemanıdır) ama sadece üst yapı değşirse işte geri tepermişmiş ve devamında Şimdi de üst ve alt yapı ikisi birden anlamsızlaştı, zihin onların üzerine çıkıverdi...Ama az önce fikirler değişmeli idi ki gerçek bir değişim olabilsindi, üstelik sadece üst yapı değişince gerçek yahut kalıcı bir devrim olamazdı..demek ki esasında altyapının değişmesi gerekiyor idi yoksa neden üstyapı vurgulandı.?.Eee, gerçek değişim ancak zihnin değşimesi ile olabiliyor ise, demek ki zihin altyapı dediğiniz şeyin kendisidir..Ama bu fikir terk edildi ve zihin hepsinden öte bir yere taşınıverdi..Felsefi literatürde altyapı yahut üst yapı kavramları Hegelin felsefesinde mevcuttur..Ne oldukları da bellidir..Marksı geçtim biraz Hegel bile okumamışsınız ve onun kavramlarını ne olduklarını bilmeden kullanıyorsunuz..Köşe vuruşu (korner) diyorsunuz örneğin el ile futbol sahasının ortasından kullanılan bir vuruş şeklidir..Bunu ancak futbol konusunda cahil olan bir kişinin söyleyebileceği açıktır...

Anlasildi her zamanki satasma, polemik ve ego tatmini mesajlarinizdan birine daha imza etmissiniz.

Benim bu icerikteki mesajlara karnim tok.

Sonucta hem kulvarlar hem e goreler hem de bakisacilari farkli.

O yuzden siz SSCB savununuza devam ediniz. Ben de gozlemimi dile getirmeye.

Cunku lakabiniza verecegim herhangibir yanit, polemikten baska bir ise yaramayacak.

Ayrica tabi siz isterseniz polemik itham ve satasmalariniza da devam edebilirsiniz.

Yalniz unutmayin ki sadece kendi ozelliklerinizi desifre etmis olursunuz.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Doğru dürüst felsefi metin okumadığınız için benim üslubumun felsefi tarihte yari olan bir üslup olduğunu, farklı felsefi kimliklerin birbirlerine yazmış oldukları mektuplarda bu üslubu kullanıdığını da bilmiyorsunuz..İşte size göre sataşma , ego tatmini ki polemik (ki muhtemelen onun da ne olduğunu tam olarak bilmemektesiniz) olan şeyler bir yazım türüdür..Ve özellikle fikirleri tutarsız, temelsiz ve bariz bir biçimde bilmediği konularda ahkam kesen insanlara yönelik olarak kullanılmıştır..Az biraz , bakın çok değil felsefe okuması yapmış olsa idiniz bunun bir çok örneğini görmüş olacaktınız..İşte burada da yine bu anlamdaki eksikliğinizi açığa vurmuş oluyorsunuz..Meteorolojik mevzulara uzak bir kişi için yağmur nasıl Tanrının işi olan bir şey ise, felsefeye uzak bir kişi için de polemik o derece uzaktır ve salt bir nezaketsizliktir..Her yorumunuzda felsefeye ne kadar uzak olduğunuzu tasdik ediyorsunuz..

SSCB ile hangi gözleminizi neye dayanarak oluşturdunuz? SSCB yahut sosyalizm tarihi okumanız gereklidir.Buna dair siz ne gibi bir okuma yaptınız? Hangi eserlerden faydalandınız?..Buyurun aktarın..Aktaramayacağınızdan yan çiziyorsunuz..Yoksa yukarıdaki cevabı verene kadar , bu sorunun cevabını rahatlıkla verirdiniz..Ha cevap vermek istemiyorsanız hiç cevap vermezdiniz..Kendinize göre işinize geldiğini düşündüğünüz noktalara değinip , size yöneltilmiş haklı sorulara yan çiziyorsunuz.. Burada da tutarsızsınız..

Ben size göre nezaketli yahut (sözde) nezaketsiz olsam da , sizin altyapı ve üstyapı ile ilgili alakasız, tutarsız, çelişik ifadeleriniz ortadan kalkmazlar..Bunları açıklamak mecburiyetiniz devam eder..Ancak herzaman ki gibi tutarlı bir cevap veremiyor olduğunuzdan, topu taca atmaya çalışıyor, felsefi tartışmayı salt sözde üslup sorununa indirgemeye çalışıyorsunuz, sizin adınınıza talihsiz bir basite indirgeme....SSCB'yi "eleştirmek" konusunda göstermiş olduğunuz "cesareti" , yazdıklarınızın tutarsızlıkları ile yüzleşme ve bunları savunabilme konusunda da göstermeniz gerekir...

Evet yazdıklarımla ben kendimi ifade ediyorum ancak maalesef siz de kendinizi ifade etmektesiniz..Üstelik bundan rahatsız da olmuyorsunuz..Felsefeyi esas olarak internet ortamından değil, mevcut literatürden öğreniniz. İnternet alanında neyin doğru neyin yanlış olduğu tartışmalıdır.Sanal ortam ancak destek olabilir temel teşkil edemez. Hasbel kader bir felsefi kütüphanesi olmayan kişi, sizin düştüğünüz durumlara düşer....
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
elbette sorabilirler... ve biraz cumhuriyet tarihi bilen birinden de sordukları sorunun cevabını alırlar... türkiye'de burjuva demokratik devrim, başka bazı ülkelerde de olduğu gibi, birçok sorunla karşılaşmış ve yeterince derinleştirilemeden, tamamlanamadan, ikinci dünya savaşının da etkisiyle, karşı-devrimci kimi unsurlarla işbirliğine girmeye, kendi hedeflerinden ödünler vermeye zorlanmıştır... ve ülkenin kabaca son altmış yıllık döneminde devrimci iktidarlar yoktur, şu ya da bu ölçüde emperyalizmle işbirliği içinde, kendilerini muhafazakar olarak tanımlayan iktidarlar vardır ; devrimin kazanımlarını geliştirmek yerine törpüleyen, emperyalizme karşı teslimiyetçi ve iş birlikçi politikalar izleyenler bunları gizli kapaklı değil, açık açık yapmışlardır... dolayısıyla 'nereden çıktı bu durum' sorusu, pek de haklı değildir... köy enstitülerinin kapatılması, nato'ya üyelik, önemli boyutlarda borçlanma, imam-hatiplerin amacından saptırılarak yaygınlaştırılması, amerikancı darbeler... yaşanan süreç bellidir... gazali'nin açtığı yıkım, bütün bir islam coğrafyasının yıkımıdır... nedeni, nasılı da çok açıktır: islam coğrafyasından, aklı, bilimi, felsefeyi, düşünceyi kovmak ve yerine 'otoriteye itaati koymak'... sonuç ortadadır: islam coğrafyası bugün, sahip olduğu büyük petrol kaynaklarına rağmen, içinden çıkamadığı bir bataklıkta debelenen kanlı bir insan çöplüğü görünümündedir...

Evet devrimci zihniyetin amacına bakalım neymiş..

Harf devriminin amacı,İsmet İnönü açıklıyor;

'' Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı,okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir.Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegane sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor oluşu değildi.Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak,Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.Yeni nesiller,eski yazıyı öğrenemeyecekler,yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik.Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak,dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.''

Kaynak: İ. İnönü. Hatıralar C. 2, s. 223

Zihniyete bakın ki eski yazıyı sadece dini eserler okunmasın unutulsun diye düşünmüşler..! Evet bu milletin neden ilerleyemediği her alanda geri kaldığı ortadadır.Bir gecede koskoca bir ülkeyi bir milleti cahil bırakmıştır bu zihniyet.Evet bu devrim başarılı olmuştur bir ülkenin geçmişini bilgi birikimini tarihini bir gecede okunmaz hale getirerek başarıya ulaşmıştır,ama maalesef asıl amaçladıkları hedef tutmamıştır.Bu milleti ne dininden ne de geçmişinden kültür birikiminden koparamamıştır.

Şimdi çıksın da bir Cumhuriyet tarihini bilen arkadaş (Tabi bu tarihi hangi avrupa kaynaklarından orasını burasını oynaya oynaya öğrendilerse artık)cevaplasın bakalım.Çok aydın Cumhuriyet zihniyeti..

Gazalinin savunulacak bir tarafı olmayabilir ama bu zihniyet ondan daha geridir ve gericidir bence..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Evet devrimci zihniyetin amacına bakalım neymiş..

Harf devriminin amacı,İsmet İnönü açıklıyor;

'' Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı,okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir.Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegane sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor oluşu değildi.Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak,Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.Yeni nesiller,eski yazıyı öğrenemeyecekler,yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik.Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak,dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.''

Kaynak: İ. İnönü. Hatıralar C. 2, s. 223

Zihniyete bakın ki eski yazıyı sadece dini eserler okunmasın unutulsun diye düşünmüşler..! Evet bu milletin neden ilerleyemediği her alanda geri kaldığı ortadadır.Bir gecede koskoca bir ülkeyi bir milleti cahil bırakmıştır bu zihniyet.Evet bu devrim başarılı olmuştur bir ülkenin geçmişini bilgi birikimini tarihini bir gecede okunmaz hale getirerek başarıya ulaşmıştır,ama maalesef asıl amaçladıkları hedef tutmamıştır.Bu milleti ne dininden ne de geçmişinden kültür birikiminden koparamamıştır.

Şimdi çıksın da bir Cumhuriyet tarihini bilen arkadaş (Tabi bu tarihi hangi avrupa kaynaklarından orasını burasını oynaya oynaya öğrendilerse artık)cevaplasın bakalım.Çok aydın Cumhuriyet zihniyeti..

Gazalinin savunulacak bir tarafı olmayabilir ama bu zihniyet ondan daha geridir ve gericidir bence..

... gördünüz mü... işte bu kadar basit, öyle uzun uzun ıkınıp sıkılmaya, bin dereden su getirip kıvırtmaya gerek yokmuş... ''' millet düşmanları, millete rağmen yaptıkları devrimlerle, milleti geçmişini bilmeyen cahil bir millet yapmışlardır ... öyleyse bugün görev, türk devriminden geriye kalan ne varsa, hepsini yok etmek, şanlı ecdadımızın dönemine ve asr-ı saadete geri dönmektir...''' ... işte sizin gerçeğiniz bu... çünkü, türk devriminden, aydınlanmadan nasibini alamayan bütün islam ülkeleri, yalnız bulundukları bölgede değil, bütün dünyada birer yıldız gibi parlıyorlar...bilim onlarda, sanatta öncülük onlarda, felsefede yeni çığırlar açmak onlarda, teknoloji ve uygarlığa önemli katkılar deseniz hepsi onlarda, baksanıza, birleşmiş milletler dünya barışını da onlara dayanarak, onlara sorarak sağlıyor... ah atatürk neden bizi yirminci yüz yılın başındaki, her alanda dünyaya nizam veren şanlı ecdadımızın imparatorluğunun, büyük bir zafer kazanarak imzaladığı SEVR barışından ettin... bizim neyimize gerekti cumhuriyet, pozitif hukuk, çağdaşlık, eğitim, kültür, uygarlık, muygarlık... ne güzel bir sürü, şeyhin,müridin elinde dinimizle diyanetimizle aleme yön çiziyorduk... ah şu millet düşmanları, din düşmanları, sevr barışına imkan verecekti ki... sn. sakalpoz görecekti ....
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
... gördünüz mü... işte bu kadar basit, öyle uzun uzun ıkınıp sıkılmaya, bin dereden su getirip kıvırtmaya gerek yokmuş... ''' millet düşmanları, millete rağmen yaptıkları devrimlerle, milleti geçmişini bilmeyen cahil bir millet yapmışlardır ... öyleyse bugün görev, türk devriminden geriye kalan ne varsa, hepsini yok etmek, şanlı ecdadımızın dönemine ve asr-ı saadete geri dönmektir...''' ... işte sizin gerçeğiniz bu... çünkü, türk devriminden, aydınlanmadan nasibini alamayan bütün islam ülkeleri, yalnız bulundukları bölgede değil, bütün dünyada birer yıldız gibi parlıyorlar...bilim onlarda, sanatta öncülük onlarda, felsefede yeni çığırlar açmak onlarda, teknoloji ve uygarlığa önemli katkılar deseniz hepsi onlarda, baksanıza, birleşmiş milletler dünya barışını da onlara dayanarak, onlara sorarak sağlıyor... ah atatürk neden bizi yirminci yüz yılın başındaki, her alanda dünyaya nizam veren şanlı ecdadımızın imparatorluğunun, büyük bir zafer kazanarak imzaladığı SEVR barışından ettin... bizim neyimize gerekti cumhuriyet, pozitif hukuk, çağdaşlık, eğitim, kültür, uygarlık, muygarlık... ne güzel bir sürü, şeyhin,müridin elinde dinimizle diyanetimizle aleme yön çiziyorduk... ah şu millet düşmanları, din düşmanları, sevr barışına imkan verecekti ki... sn. sakalpoz görecekti ....

Türk devriminden ne kalmış ki günümüzde ileriye dönük.Şapka takan siyasetçi de kalmadı hoş hangi devrimler..Şapkayla uzaya uçtuk,latin harfleriyle avrupayı aştık..filan falan bir sürü saçmalık..Gerçekler ayan beyan ortada hangi aydın türk genci giderde şanlı ecdadımızın bıraktığı bir eserin kitabesini okuyabilir sararım size vereceğiniz cevap sadece karalama gerici yaftası yapıştırma klasik ezberlediğimiz şeyler..1000 yıllık kavga devam eder ama sizin 100 yıllık yalanlarınız bir bir ortalara saçılmakta..

Benim bir şey savunduğum filan yok kardeşim sadece şu kokuşmuş tarih yalanlarınızdan bıktığımı ifade ediyorum o kadar..Yeter artık milleti aptal yerine koyduğunuz..Ne şamın şekeri ne arabın yüzü ne de aydın geçinen yobazların devrimleri hiçbirine hasret değiliz..Bizi bize bırakın yeter ..Özgürlük değil mi amacımız hani nerede düşünce özgürlüğü..Devrim dayatmacı dikdatör birlikler..

Umarım rahatlamışınızdır..Tamda duymak istedikleriniz bunlardı sanırım..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
işte böyle, maskenizi çıkarıp gerçek yüzünüzü ortaya koyacaksınız..., hiç şapkayla uzaya uçulabilir mi... halbuki sn.sakalpoz ataları gibi fes takabilse, kaftan giyip sarık sarabilse, arap harfleriyle okuyup yazabilse, kadınları suudiler gibi, eşya gözüyle görüp değerlendirebilse, burkaya, çarşafa mahkum edebilse, laikliğe filan ne gerek var, ne güzel din bezirganlarının çobanlığında, yedinci yüz yılın çöl bedevisi gibi yaşayan insanların sultanlığında osmanlı sülalesini tutabilse..... uzaya da çıkar, evreni de feth ederdi...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
işte böyle, maskenizi çıkarıp gerçek yüzünüzü ortaya koyacaksınız..., hiç şapkayla uzaya uçulabilir mi... halbuki sn.sakalpoz ataları gibi fes takabilse, kaftan giyip sarık sarabilse, arap harfleriyle okuyup yazabilse, kadınları suudiler gibi, eşya gözüyle görüp değerlendirebilse, burkaya, çarşafa mahkum edebilse, laikliğe filan ne gerek var, ne güzel din bezirganlarının çobanlığında, yedinci yüz yılın çöl bedevisi gibi yaşayan insanların sultanlığında osmanlı sülalesini tutabilse..... uzaya da çıkar, evreni de feth ederdi...

Bu güne kadar hangi maskeyle dolaşmışım gösterin herkes de görsün.Yalanlarınıza birini daha ekleyerek beni de doğrulamış oldunuz ya pes..

Yahu bu yazdıklarınıza özlem duyduğumu hangi yazımdan çıkarıyorsunuz Allah aşkına..Hele kadınlar konusunda bahsettiğiniz şey ne ayıp..Beni dokuz ay karnında taşıyan anneme karşı duyduğum sevgi ve saygı tüm kadınlaradır..Sadece doğru nedir onu öğrenmek ve sizin yalanlarınıza esir olamamak için eski eserler okuyorum o kadar.Ortada yapılan ve adına devrim denen bu (devrim kelimesine hakarettir)yanlışın tekrarlanması kadar aptalca bir şey olamaz..

Nerede kaldı sizin kubbesine bakıp ta gözyaşı döktüğünüz Selimiye camii,gidin malum yerde sızlanın gericiler geliyor diye..

Hem bu yazdıklarınızla harf devrimi dediğiniz geri bırakma projesini savunmuş olmuyorsunuz konuya gelmeniz ve bir cevap yazmanız daha uygun olur sanırım..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
takiyye... bu kavramı insanlar tanımlayabiliyor ve artık, ustalarının bile maskelerini çok geçmeden düşürülebiliyor... anlamazdan gelseniz de, ben sizi gericilikle ve takiyye yaparak asıl yüzünüzü gizlemekle suçluyorum, öyle yalancılıkla filan değil...17. yüz yıldan beri, aydınlanma çağıyla bağlantılı olarak, dünya çapında başarılı ve etkili olan burjuva devrimlerinin ilkelerine bile tahammül edemeyerek, laisizm, harf devrimi..vb bağlamında utangaç ve belli belirsiz biçimlerde de olsa karşı çıktığınız için, sizi 'gerici' olarak nitelemem, çok normaldir, çok anlaşılırdır... laiklik, demokrasinin ön koşulu olduğundan (bu kavramları öğrenmelisiniz), laisizme karşı çıkmak, yalnız burjuva demokrasisine değil, her türlü demokrasiye karşı çıkmak demektir, yani laikliğe karşı olmak, demokrasiye de karşı olmayı kendiliğinden ve örtük olarak içerir... ve bırakalım 21. yüz yılı, 18. yüzyıldan beri laikliğe karşı çıkmak gericiliktir... elbette dünyada birkaç yüzyıldır yerleşmiş, aklın, bilimin,aydınlanmanın değerlerine 'karşı' olunabilir ve çok daha geride kalmış değerler (özgürlüğe, eşitliğe, laikliğe,çağdaşlığa, demokrasiye, pozitif hukuka, insan haklarına...vb. taban tabana zıt değerler) ve hatta köleci toplumun ideolojisi bile savunulabilir, ama bu tavır açıkça takınılmalıdır. insan, dünya görüşüyle, düşünceleriyle,çeşitli konularda dile getirdikleriyle tutarlı olmalıdır... ben sizi tutarsızlıkla suçluyorum... oysa siz beni, yalancılıkla suçluyorsunuz... altı yüz küsur mesajımda, dünya görüşümden, bakış açımdan, düşüncelerimden, anlayışımdan, felsefi eğilimlerimden başka bir içerik taşıyan mesaj yazmadığım halde, (ve üstelik de mimar sinan selimiye eseriyle ilgili olarak, gerici olmayanlar hayran olamazlar diye bir kayıt koymadığı halde) nasıl olurda yalancı olabilirim, şaşırtıcı.. ileri sürülen düşüncenin, anlayışın..vb. yalanı olur mu... kavramları öğrenmelisiniz... biraz tarih bilinci olanlar, tarihin neye bağlı olarak hangi yönde ve nasıl aktığını bilirler ve dolayısıyla, öyle gericiler geliyor filan diye de sızlanmazlar...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst