- Konbuyu başlatan
- #1
Ateistlerce sürekli dillendirilen İslami şerlilikler bir kimseyi ateist yapmaya yeter bir koşul olmadığı gibi kendi içinde ateistler adına çok önemli olan ama maalesef kendilerinin hep görmezden geldiği bir paradoks içerir.
Cami cemaatinden birinin bir kadının çıplak bacağına bakması, ya da Ramazan’da bir öğrencinin orucunu yerken bir grup serseri tarafından dövülerek hastanelik edilmesi, ya da iktidar partisinin Diyanet’e ayırdığı paranın alakasız yerlere ayrılarak çarçur edilmesi gibi örnekleri duyarsınız Türkiye ateistlerinin ağzından.
Ahlak timsali ateistlerimizin hassas doğalarını rencide eden bir başka husus da bizzat kutsal kitaptır. Hz Peygamber’in 9 yaşındaki bir kızla evlendiğini, evlatlığının hanımına göz koyduğunu, bundan hiç mi utanç duymadığını, mirasta kadına ve erkeğe ayrılan miktarın adil olmadığını, bir Tanrı’nın nasıl bu kadar gaddar olabileceğini anlatırlar da anlatırlar. Tanrı’nın gaddar olmasının onu nasıl “yok” yapabildiği çelişkisi bir yana, açmazların en büyüğü ahlak konu başlığı ile ilişkilidir.
Ateist gerek Kutsal Kitap’daki (Kutsal Kitaplardaki diyemiyorum çünkü Türkiye ateisti Kuran’dan başka Kutsal Kitaplardan çakmaz) iddia olunan şerlilikleri gerekse de halkı Müslüman olan ülkelerdeki bir takım uygulamaları eleştirirken neyi baz alıyor? Ahlaksızlık ya da “kötü” dediği şeyin ahlaksız ya da kötü olduğuna nasıl karar veriyor? Bunu İlahi cenahtan vaaz edilmiş bir takım esin kaynaklarıyla yapmadığı muhakkak… O halde neyi baz alarak herhangi bir şeye gayri-ahlaki ya da kötü diyor? Kutsal Kitaplar değil, Tanrı/Tanrılar değil, Buda değil, Kutsal Su değil, Kutsal Damacana değil … O halde? Geriye bir tek seçenek kalıyor: Kendisi. Yani kendisini ahlakın odağı yapan, ve kendi ahlak anlayışını baz alarak dinsel metinlere saldıran bir ateistin ahlak anlayışını dayatması durumuyla karşı karşıyayız. Peki bunu niye kabul edelim? Nesnel diye mi? Daha doğru diye mi? Herkes üzerinde mutabık diye mi? Ne diye? Müslüman Ahmet’in yaptığı hırsızlık Ahmet’in dinini de bağlarken, ateist Ahmet’in yaptığı hırsızlık sadece Ahmet’in kendisini bağlıyor?
Ateistlerce iddia edilen ahlakın kaynağının sosyal bir varlık olmamızın doğal ve kaçınılmaz sonucu olması yuvarlak ifadelerle sorunu görmezden gelme çabasından başka bir şey değildir. Ateistlerce, maymunlardan biraz daha gelişmiş bir tür olan ve aklıyla dünyaya bencilce egemen olan insan türünün ahlaklı olması neden kendinde bir zorunluluk olsun? Zira maddeler yığını olan, ve evreni maddenin kendi dinamiklerinin çatışmasından doğan bir uyum olarak gören bir ateist/materyalist neden ahlakla kafayı bozsun? Zira sadece aklını kullanarak kendisinden daha aptal olan hayvan akrabalarını akşam yemeklerinde hapur hupur götüren bir ateist için daha ahlaksız bir durum söylenebilir mi? Ahlaklılık daha akıllı olan türün dayatması ve de diğerlerinin buna itaat etmesiyle mi alakalı bir şeydir? Hayvan akrabalarını yeme örneğinde olduğu gibi zavallı hayvan ve bitkiler üzerindeki gücünü ve zekasını kutsayan ve de adına “insanlık” deyip bu kavramı tabulaştıran, dahası bu tabuyu ahlakının kaynağı-çıkış yeri yapan bir kimsenin ahlak anlayışı neden eylemlerimden dolayı yüzümü kızartsın?
Ateistlerin ahlak anlayışında bir de “ortaklık” sorunu vardır. Her ateistin refere edemediği bir ahlak anlayışı yoksa, biz ateistlerin şahsi ahlak anlayışını ne yapalım? Öyle ya ben düşündüm taşındım, ateist olmaya karar verdim. Aynı adı alacağım bireylerle ne tür bir fikirsel ortaklık içine gireceğim? Ensest ilişkiye kızan bir ateiste, Kutsal Metin’lerde cinsellik ihtiva eden ayetlere kızan ve o da benim gibi ateist olan arkadaşıma, “Kardeşim bırak anasıyla mı yatıyormuş, Adem-Havva’nın çocukları birbirleriyle mi yatıyormuş yatsın, sonuçta maddelerden oluşmuş bir penisle yine maddelerden oluşmuş bir vajinanın karşılıklı zevk ve rıza bağlamında birlikteliği sözkonusu” dediğimde ateist neye dayanarak, hangi ahlak anlayışını baz alarak bana “Yuh olsun sana” diyecek, ki ateistlerin ağzı “Yuh olsun”larla dolu… Evet maddeden oluşmuş penisle ve yine maddeden oluşmuş vajinanın izdivacı, o penis ve vajina kimin olursa olsun ateisti kızdıracak ne barındırır? Ateist maddeye kutsallık veya utanç mı yüklemektedir? Sebep? Koldaki madde ile penisteki maddenin b ir ateist için ne farkı vardır?
Dolayısıyla ateizmin ortak refere edebildiği “Tanrı Yoktur”dan başka ikinci bir esaslı cümlesi yoktur. Bir felsefenin ilkeleri aynı adı alan inanırlarının keyfine bırakılamaz. Kişiler şahsi görüşlerini ateizm olarak da yutturamaz. Ben ateistlerden ateizmi öğrenmek ve eleştirisini yapmaya geldim. Geldik gelmesine de, nedir bu ateizm daha onu bilmiyoruz. Biz Kur’an’ımızı, Hadisimizi, sahabemizi aldık geldik; ateistler doyasıya eleştirebilmenin tadını çıkarıyor. Kur’an eleştirisi yapmak ateist olmaya yetmeyeceğinden, biz de bizi eleştirdikleri zaman bize sunacakları daha iyi şeyleri olduğu ister istemez hatıra gelen bu insanlara soruyoruz: Hangi ortak ilkeleri paylaşıyor, hangi ortak çatı sizi bir araya getiriyor ve teistlere teizmi bırakmaları karşılığında ne sunuyorsunuz? Ateizm denen şey, eğer sadece Kur’an eleştirisi değilse, şimdiye kadar yapmayıp şimdi tam sırası olan bir şeyi yapma fırsatınız var: Bize ortak paylaşımınız olan felsefenizi anlatın. Yalnız Ahmet’i, Mehmet’i değil, hepinize ait olan bir şeyler anlatın da, biz de mahrum kalmayalım bildiklerinizden.
Ahlak konusu duyuşsal nitelikli olarak toplumda aynı duyumsamayı sağlamış insanların birlikte hareketine konu olmalıdır. Topluma ya da bir kesimine mal olmamış ahlak bireysel yaşanır ve savunumu da bireysel yapılır. Savunumu bireysel yapılan ahlak sadece o kişiyi bağlar ve kimse de o kişinin bireysel düşüncesine de kurumsal bir hüviyet atfedemez. Bir ahlak anlayışının kurumsal bir hüviyeti yoksa onun ahlak anlayışından ya da onun Kur’an’a getireceği eleştiriden bana nesi? Ortak bir ahlakiliğin (ahlaksızlık demiyorum) yansısından mahrum olan ateistler, bu yöndeki eleştirileri cevaplamaya çalışmaktansa "Tanrı yoktur" gerisi beni ilgilendirmez konumuna indirgerler kendilerini. Tanrıyı yok yapacak kadar fikri ve cesareti zirve yapmış bu dostlarımız, Tanrının yoklaştırılmasının aynı zamanda kendileriyle ilgili bütün eleştirilere verilebilecek bir cevap olduğunu mu öngördüler? Ki bununla yetinmişler ve bahsettiğim bu ortaklık sorunu hiç mi hiç ilgilerini çekmemiş.
Şurası mukakkak ki, Tanrısız bir evrenin ilk baş ağrısı ahlak sorunu olacaktır. Ahlak yeryüzünde bir şekilde hep yaşanacak ama ateist edimli bir yaşam formu bu ortaklık sorununu yaşamın bütün katmanlarında hissedecek, insanların idealizme olan açlıkları lapsus halleriyle kendini gösterecek, mesela cinsel organının elinden ya da bacağından farklı ve "özelliği" olan bir organ olduğunun bilincinde olan, utancından dolayı hala dışarıda özgürce çırılçıplak dolaşamayan, hatta cinsel birleşmeden sonra kendini banyo yapmak zorunda hisseden ateistler türeyecektir. Ateist bir dünyanın nihayetinde yapacağı iş kendilerine yeni bir Tanrı/Tanrılar yaratmak olacaktır. Çünkü nihayetinde idealizm akar yatağını bulur.
Cami cemaatinden birinin bir kadının çıplak bacağına bakması, ya da Ramazan’da bir öğrencinin orucunu yerken bir grup serseri tarafından dövülerek hastanelik edilmesi, ya da iktidar partisinin Diyanet’e ayırdığı paranın alakasız yerlere ayrılarak çarçur edilmesi gibi örnekleri duyarsınız Türkiye ateistlerinin ağzından.
Ahlak timsali ateistlerimizin hassas doğalarını rencide eden bir başka husus da bizzat kutsal kitaptır. Hz Peygamber’in 9 yaşındaki bir kızla evlendiğini, evlatlığının hanımına göz koyduğunu, bundan hiç mi utanç duymadığını, mirasta kadına ve erkeğe ayrılan miktarın adil olmadığını, bir Tanrı’nın nasıl bu kadar gaddar olabileceğini anlatırlar da anlatırlar. Tanrı’nın gaddar olmasının onu nasıl “yok” yapabildiği çelişkisi bir yana, açmazların en büyüğü ahlak konu başlığı ile ilişkilidir.
Ateist gerek Kutsal Kitap’daki (Kutsal Kitaplardaki diyemiyorum çünkü Türkiye ateisti Kuran’dan başka Kutsal Kitaplardan çakmaz) iddia olunan şerlilikleri gerekse de halkı Müslüman olan ülkelerdeki bir takım uygulamaları eleştirirken neyi baz alıyor? Ahlaksızlık ya da “kötü” dediği şeyin ahlaksız ya da kötü olduğuna nasıl karar veriyor? Bunu İlahi cenahtan vaaz edilmiş bir takım esin kaynaklarıyla yapmadığı muhakkak… O halde neyi baz alarak herhangi bir şeye gayri-ahlaki ya da kötü diyor? Kutsal Kitaplar değil, Tanrı/Tanrılar değil, Buda değil, Kutsal Su değil, Kutsal Damacana değil … O halde? Geriye bir tek seçenek kalıyor: Kendisi. Yani kendisini ahlakın odağı yapan, ve kendi ahlak anlayışını baz alarak dinsel metinlere saldıran bir ateistin ahlak anlayışını dayatması durumuyla karşı karşıyayız. Peki bunu niye kabul edelim? Nesnel diye mi? Daha doğru diye mi? Herkes üzerinde mutabık diye mi? Ne diye? Müslüman Ahmet’in yaptığı hırsızlık Ahmet’in dinini de bağlarken, ateist Ahmet’in yaptığı hırsızlık sadece Ahmet’in kendisini bağlıyor?
Ateistlerce iddia edilen ahlakın kaynağının sosyal bir varlık olmamızın doğal ve kaçınılmaz sonucu olması yuvarlak ifadelerle sorunu görmezden gelme çabasından başka bir şey değildir. Ateistlerce, maymunlardan biraz daha gelişmiş bir tür olan ve aklıyla dünyaya bencilce egemen olan insan türünün ahlaklı olması neden kendinde bir zorunluluk olsun? Zira maddeler yığını olan, ve evreni maddenin kendi dinamiklerinin çatışmasından doğan bir uyum olarak gören bir ateist/materyalist neden ahlakla kafayı bozsun? Zira sadece aklını kullanarak kendisinden daha aptal olan hayvan akrabalarını akşam yemeklerinde hapur hupur götüren bir ateist için daha ahlaksız bir durum söylenebilir mi? Ahlaklılık daha akıllı olan türün dayatması ve de diğerlerinin buna itaat etmesiyle mi alakalı bir şeydir? Hayvan akrabalarını yeme örneğinde olduğu gibi zavallı hayvan ve bitkiler üzerindeki gücünü ve zekasını kutsayan ve de adına “insanlık” deyip bu kavramı tabulaştıran, dahası bu tabuyu ahlakının kaynağı-çıkış yeri yapan bir kimsenin ahlak anlayışı neden eylemlerimden dolayı yüzümü kızartsın?
Ateistlerin ahlak anlayışında bir de “ortaklık” sorunu vardır. Her ateistin refere edemediği bir ahlak anlayışı yoksa, biz ateistlerin şahsi ahlak anlayışını ne yapalım? Öyle ya ben düşündüm taşındım, ateist olmaya karar verdim. Aynı adı alacağım bireylerle ne tür bir fikirsel ortaklık içine gireceğim? Ensest ilişkiye kızan bir ateiste, Kutsal Metin’lerde cinsellik ihtiva eden ayetlere kızan ve o da benim gibi ateist olan arkadaşıma, “Kardeşim bırak anasıyla mı yatıyormuş, Adem-Havva’nın çocukları birbirleriyle mi yatıyormuş yatsın, sonuçta maddelerden oluşmuş bir penisle yine maddelerden oluşmuş bir vajinanın karşılıklı zevk ve rıza bağlamında birlikteliği sözkonusu” dediğimde ateist neye dayanarak, hangi ahlak anlayışını baz alarak bana “Yuh olsun sana” diyecek, ki ateistlerin ağzı “Yuh olsun”larla dolu… Evet maddeden oluşmuş penisle ve yine maddeden oluşmuş vajinanın izdivacı, o penis ve vajina kimin olursa olsun ateisti kızdıracak ne barındırır? Ateist maddeye kutsallık veya utanç mı yüklemektedir? Sebep? Koldaki madde ile penisteki maddenin b ir ateist için ne farkı vardır?
Dolayısıyla ateizmin ortak refere edebildiği “Tanrı Yoktur”dan başka ikinci bir esaslı cümlesi yoktur. Bir felsefenin ilkeleri aynı adı alan inanırlarının keyfine bırakılamaz. Kişiler şahsi görüşlerini ateizm olarak da yutturamaz. Ben ateistlerden ateizmi öğrenmek ve eleştirisini yapmaya geldim. Geldik gelmesine de, nedir bu ateizm daha onu bilmiyoruz. Biz Kur’an’ımızı, Hadisimizi, sahabemizi aldık geldik; ateistler doyasıya eleştirebilmenin tadını çıkarıyor. Kur’an eleştirisi yapmak ateist olmaya yetmeyeceğinden, biz de bizi eleştirdikleri zaman bize sunacakları daha iyi şeyleri olduğu ister istemez hatıra gelen bu insanlara soruyoruz: Hangi ortak ilkeleri paylaşıyor, hangi ortak çatı sizi bir araya getiriyor ve teistlere teizmi bırakmaları karşılığında ne sunuyorsunuz? Ateizm denen şey, eğer sadece Kur’an eleştirisi değilse, şimdiye kadar yapmayıp şimdi tam sırası olan bir şeyi yapma fırsatınız var: Bize ortak paylaşımınız olan felsefenizi anlatın. Yalnız Ahmet’i, Mehmet’i değil, hepinize ait olan bir şeyler anlatın da, biz de mahrum kalmayalım bildiklerinizden.
Ahlak konusu duyuşsal nitelikli olarak toplumda aynı duyumsamayı sağlamış insanların birlikte hareketine konu olmalıdır. Topluma ya da bir kesimine mal olmamış ahlak bireysel yaşanır ve savunumu da bireysel yapılır. Savunumu bireysel yapılan ahlak sadece o kişiyi bağlar ve kimse de o kişinin bireysel düşüncesine de kurumsal bir hüviyet atfedemez. Bir ahlak anlayışının kurumsal bir hüviyeti yoksa onun ahlak anlayışından ya da onun Kur’an’a getireceği eleştiriden bana nesi? Ortak bir ahlakiliğin (ahlaksızlık demiyorum) yansısından mahrum olan ateistler, bu yöndeki eleştirileri cevaplamaya çalışmaktansa "Tanrı yoktur" gerisi beni ilgilendirmez konumuna indirgerler kendilerini. Tanrıyı yok yapacak kadar fikri ve cesareti zirve yapmış bu dostlarımız, Tanrının yoklaştırılmasının aynı zamanda kendileriyle ilgili bütün eleştirilere verilebilecek bir cevap olduğunu mu öngördüler? Ki bununla yetinmişler ve bahsettiğim bu ortaklık sorunu hiç mi hiç ilgilerini çekmemiş.
Şurası mukakkak ki, Tanrısız bir evrenin ilk baş ağrısı ahlak sorunu olacaktır. Ahlak yeryüzünde bir şekilde hep yaşanacak ama ateist edimli bir yaşam formu bu ortaklık sorununu yaşamın bütün katmanlarında hissedecek, insanların idealizme olan açlıkları lapsus halleriyle kendini gösterecek, mesela cinsel organının elinden ya da bacağından farklı ve "özelliği" olan bir organ olduğunun bilincinde olan, utancından dolayı hala dışarıda özgürce çırılçıplak dolaşamayan, hatta cinsel birleşmeden sonra kendini banyo yapmak zorunda hisseden ateistler türeyecektir. Ateist bir dünyanın nihayetinde yapacağı iş kendilerine yeni bir Tanrı/Tanrılar yaratmak olacaktır. Çünkü nihayetinde idealizm akar yatağını bulur.