Asıl Meselemiz; ‘iNsan Olmak’ Mı ‘iNsan Kalmak’ Mı?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde lütfiakarçay tarafından oluşturulan Asıl Meselemiz; ‘iNsan Olmak’ Mı ‘iNsan Kalmak’ Mı? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 696 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Asıl Meselemiz; ‘iNsan Olmak’ Mı ‘iNsan Kalmak’ Mı?
Konbuyu başlatan lütfiakarçay
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Raphael

lütfiakarçay

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
49
Tepkime puanı
4
Puanları
8
Dünya nüfusunun 8 milyara dayandığı günlerden geçiyoruz.
Gezegenimizin bir tarafında kontrolsüz bir nüfus artışı seyrederken
sanayi ve teknoloji devrimini tamamlamış diğer tarafında ise evlilik kurumunun çökmesi neticesinde yaşanan nüfus azalması ve korkusunu gözlemliyoruz.
Dahası ‘yapay zeka’ , ‘dijital para’ ve ‘metaverse’ gibi insanı ve toplumu yeniden dizayn etmek ve kontrol altına almayı amaçlayan , ‘Dijital dünya düzeni’ de denilen yeni bir 3. Devrimin eşiğindeyiz.
Bu yeni dijital dünya düzeninin merkezinde ‘insan ve toplum’ değil sınırsız bir Teknoloji / dijital hedonizm egosu yer alıyor. Bu global projede aslolan insanın / toplumun talepleri değil proje sahiplerinin ya da senaristlarinin belirlediği paradigmanın seyrini tamamlamasıdır. Bunun temelinde insandan ziyade mekanik / dijital teknolojinin
yaşamda yer alması, insani ve toplumsal değerlerden olabildiğince soyutlanmak vardır.
Bu projenin ya da yeni dünya düzeninin gerçekleşmesinin önünde en büyük engel olarak ‘Dünya nüfusu /insan’ gösteriliyor ve ve bir ‘korku paranoyası’ olarak durmadan pompalanıyor.

Trans çocuklar
Lgbt’nin yaygınlaşması
Evlilik ve çocuk sahibi olmayı bir heyula olarak gösteren yayınlar / görsel medyatik propagandalar
Açlık ve kıtlık korkutması vs.

Evet ;
dünyamızda bir iklim problemi, gıda sıkıntısı, atmosferik bozulmaların mevcudiyeti
yadsınamaz gerçekler ama bunu bahane edip insan neslini yok etmeye yönelik projeler
içine girmek de masumane değildir. Bunları söyleyenler aynı zamanda çok bakir olan Afrika
kıtasının hakkıyla işlendiğinde bugünkü dünya nüfusunu beslemeye tek başına yeterli olacağını da
söyleyebilmekteler.Demek ki mesele insanı ve toplumu kurtarmak değil, kendi dijital
imparatorluklarında insanı istedikleri doğrultuda kontrol edebilecekleri hegemonik bir sistem
kurabilmektir.
Küresel blockchaine sistemi (swift sistemi yerine yeni para / takas yöntemi =
Kripto ve dijital para sistemi
Yeni insan ve toplum algısı üzerine inşa edilen kültür / sanat / sinema dünyası
Yeni sun’i gıda teknolojisi
Fıtrî – yaratılış kodlarından arınmış cinsiyetsiz insan projesi
Mülkiyet haklarının iptali ve eşit – sosyal paylaşma…
Peki ya Biz ;
Yeni dünya düzeninin bu acımasız insan ve toplum profiline karşı nasıl bir manifesto ortaya koyacağız ?
-tümüyle kabullenip geleceğimizi / neslimizi onlara mı teslim edeceğiz
Yoksa
-sadece insan olmak yetmez, ‘insan kalmak’ öncelikli hedefimizdir,
diyerek durumdan vazife çıkarıp mücadeleye mi girişeceğiz ?
Yavrusunun elinden tutup istikbale avuçlarında çelikten özgüvenle yürüyen babalar..
Kucağındaki çocuğunu gözlerindeki sıcacık sevgiyle büyüten anneler..
Civanmertlik ve vefanın ana karakterleri olan dostlar..
Toprak kadar sadık, su kadar aziz, Güneş kadar cömert insanlar..

Evet,
Bu ‘ana karakterleri’ ya da hala ‘insan kalabilmiş’ bu parçalarımızı yokluğa gömerek sadece ‘insan olmak’ yeterlidir deyip küresel konjonktüre teslim olmak mı,
Asla !..
Kemiyet (nicelik) , insan ve topluma güç saiki katma açısından önemli bir dinamiktir.
Keyfiyet (nitelik) ise insan ve toplumu diğerlerinden ayıran en mümtaz vasıftır,
İnsan ve yaşadığı toplumun bekâ vasıtasıdır.
İnsanın olduğu her yerde ‘kemiyet’den söz edilebilir ama iş ‘keyfiyet’e gelince ancak onu ‘insan kalabilenler’in çoğunluk olduğu cemiyetlerde görebilirsiniz.
Eğer yeni dünya düzeninde insan görünümlü bir ‘aparat’ değil de kendi dünyamızda ‘insan’ kalabilme mücadelesini kazanmak istiyorsak hem kemiyeti hem de ondan daha önemli olan keyfiyeti muhafaza etmek zorundayız.
Bir gram altını elde edebilmek için tonlarca taşı ve toprağı çekmek ve elemek zorundasınız.

Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra Fatih külliyesini (kampüs) yaptırıp Anadolu’dan
Binlerce talebe kaydettirir. Müderris Hızır Paşa’dır. Aylar sonra Külliye’yi ziyarete geldiğinde
sorar Hızır Paşa’ya :
-Paşa, ahval nedir, nasıl gider ?
-Hünkarım,pek ümit vaad etmiyor bu talebeler, deyince
Ulu Sultan tekrar sorar
-Ne yani, hiç mi umut vaad eden yoktur aralarında ?
-Hünkarım, der Hızır Paşa
İçlerinde biri var ki o kısa zamanda büyük mesafe aldı, biz bile ona ders vermekte aciz kalır
olduk, der. Bunun üzerine Fatih sevinçle ;
-Gördün mü Paşa, o bin talebe olmasaydı Biz o bir dehayı keşf edemeyecektik, der.

Unutmayalım ki,
Kemiyet ve Keyfiyet , Beden ve Ruh gibi birbirini tamamlayan, birbirine muhtaç iki dinamiktir
ama kemiyete değer katan ‘keyfiyet’tir ya da ‘insan kalanlar’ın çokluğu cemiyeti zirveye taşır.
Şimdi ise karşımızda hem ‘kemiyet’i hem de ‘keyfiyet’i yok etmek isteyen bir Küresel Proje/Güç
var karşımızda.
Bu Dijital Tsunami karşısında yapmamız gereken hem ‘insan nesli / kemiyet’i hem de ‘insan kalmak / keyfiyet’i korumak adına SET olmaktır.
Ancak bu SET’in duvarları ana karakterlerini kaybetmemiş keyfiyet zengini insanlar olmalıdır,
Yoksa sadece ‘kemiyet’ten / kalabalıktan müteşekkil yığınlar bu Tsunami'yi durduramazlar !..

‘İnsan Kalanlar’a Selam olsun…
 

lütfiakarçay

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
49
Tepkime puanı
4
Puanları
8
Dünya nüfusunun 8 milyara dayandığı günlerden geçiyoruz.
Gezegenimizin bir tarafında kontrolsüz bir nüfus artışı seyrederken
sanayi ve teknoloji devrimini tamamlamış diğer tarafında ise evlilik kurumunun çökmesi neticesinde yaşanan nüfus azalması ve korkusunu gözlemliyoruz.
Dahası ‘yapay zeka’ , ‘dijital para’ ve ‘metaverse’ gibi insanı ve toplumu yeniden dizayn etmek ve kontrol altına almayı amaçlayan , ‘Dijital dünya düzeni’ de denilen yeni bir 3. Devrimin eşiğindeyiz.
Bu yeni dijital dünya düzeninin merkezinde ‘insan ve toplum’ değil sınırsız bir Teknoloji / dijital hedonizm egosu yer alıyor. Bu global projede aslolan insanın / toplumun talepleri değil proje sahiplerinin ya da senaristlerinin belirlediği paradigmanın seyrini tamamlamasıdır. Bunun temelinde insandan ziyade mekanik / dijital teknolojinin
yaşamda yer alması, insani ve toplumsal değerlerden olabildiğince soyutlanmak vardır.
Bu projenin ya da yeni dünya düzeninin gerçekleşmesinin önünde en büyük engel olarak ‘Dünya nüfusu /insan’ gösteriliyor ve ve bir ‘korku paranoyası’ olarak durmadan pompalanıyor.

Trans çocuklar
Lgbt’nin yaygınlaşması
Evlilik ve çocuk sahibi olmayı bir heyula olarak gösteren yayınlar / medyatik propagandalar
Açlık ve kıtlık korkutması vs.

Evet ;
dünyamızda bir iklim problemi, gıda sıkıntısı, atmosferik bozulmaların mevcudiyeti
yadsınamaz gerçekler ama bunu bahane edip insan neslini yok etmeye yönelik projeler
içine girmek de masumane değildir. Bunları söyleyenler aynı zamanda çok bakir olan Afrika
kıtasının hakkıyla işlendiğinde bugünkü dünya nüfusunu beslemeye tek başına yeterli olacağını da
söyleyebilmekteler. Demek ki mesele insanı ve toplumu kurtarmak değil, kendi dijital
imparatorluklarında insanı istedikleri doğrultuda kontrol edebilecekleri hegemonik bir sistem
kurabilmektir.
Küresel blockchaine sistemi (swift sistemi yerine yeni para / takas yöntemi )
Kripto ve dijital para sistemi
Yeni insan ve toplum algısı üzerine inşa edilen kültür / sanat / sinema dünyası
Yeni sun’i gıda teknolojisi
Fıtrî – yaratılış kodlarından arınmış cinsiyetsiz insan projesi
Mülkiyet haklarının iptali ve eşit – sosyal paylaşma…
Peki ya Biz ;
Yeni dünya düzeninin bu acımasız insan ve toplum profiline karşı nasıl bir manifesto ortaya koyacağız ?
-tümüyle kabullenip geleceğimizi / neslimizi onlara mı teslim edeceğiz
Yoksa
-sadece insan olmak yetmez, ‘insan kalmak’ öncelikli hedefimizdir,
diyerek durumdan vazife çıkarıp mücadeleye mi girişeceğiz ?
Yavrusunun elinden tutup istikbale avuçlarında çelikten özgüvenle yürüyen babalar..
Kucağındaki çocuğunu gözlerindeki sıcacık sevgiyle büyüten anneler..
Civanmertlik ve vefanın ana karakterleri olan dostlar..
Toprak kadar sadık, su kadar aziz, Güneş kadar cömert insanlar..

Evet,
Bu ‘ana karakterleri’ ya da hala ‘insan kalabilmiş’ bu parçalarımızı yokluğa gömerek sadece ‘insan olmak’ yeterlidir deyip küresel konjonktüre teslim olmak mı,
Asla !..
Kemiyet (nicelik) , insan ve topluma güç saiki katma açısından önemli bir dinamiktir.
Keyfiyet (nitelik) ise insan ve toplumu diğerlerinden ayıran en mümtaz vasıftır,
İnsan ve yaşadığı toplumun bekâ vasıtasıdır.
İnsanın olduğu her yerde ‘kemiyet’den söz edilebilir ama iş ‘keyfiyet’e gelince ancak onu ‘insan kalabilenler’in çoğunluk olduğu cemiyetlerde görebilirsiniz.
Eğer yeni dünya düzeninde insan görünümlü bir ‘aparat’ değil de kendi dünyamızda ‘insan’ kalabilme mücadelesini kazanmak istiyorsak hem kemiyeti hem de ondan daha önemli olan keyfiyeti muhafaza etmek zorundayız.
Bir gram altını elde edebilmek için tonlarca taşı ve toprağı çekmek ve elemek zorundasınız.

Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra Fatih külliyesini (kampüs) yaptırıp Anadolu’dan
Binlerce talebe kaydettirir. Müderris Hızır Paşa’dır. Aylar sonra Külliye’yi ziyarete geldiğinde
sorar Hızır Paşa’ya :
-Paşa, ahval nedir, nasıl gider ?
-Hünkarım,pek ümit vaad etmiyor bu talebeler, deyince
Ulu Sultan tekrar sorar
-Ne yani, hiç mi umut vaad eden yoktur aralarında ?
-Hünkarım, der Hızır Paşa
İçlerinde biri var ki o kısa zamanda büyük mesafe aldı, biz bile ona ders vermekte aciz kalır
olduk, der. Bunun üzerine Fatih sevinçle ;
-Gördün mü Paşa, o bin talebe olmasaydı Biz o bir dehayı keşf edemeyecektik, der.

Unutmayalım ki,
Kemiyet ve Keyfiyet , Beden ve Ruh gibi birbirini tamamlayan, birbirine muhtaç iki dinamiktir
ama kemiyete değer katan ‘keyfiyet’tir ya da ‘insan kalanlar’ın çokluğu cemiyeti zirveye taşır.
Şimdi ise karşımızda hem ‘kemiyet’i hem de ‘keyfiyet’i yok etmek isteyen bir Küresel Proje/Güç
var.
Bu Dijital Tsunami karşısında yapmamız gereken hem ‘insan nesli / kemiyet’i hem de ‘insan kalmak / keyfiyet’i korumak adına SET olmaktır.
Ancak bu SET’in duvarları ana karakterlerini kaybetmemiş keyfiyet zengini insanlar olmalıdır,
Yoksa sadece ‘kemiyet’ten / kalabalıktan müteşekkil yığınlar bu Tsunami'yi durduramazlar !..

‘İnsan Kalanlar’a Selam olsun…
Dünya nüfusunun 8 milyara dayandığı günlerden geçiyoruz.
Gezegenimizin bir tarafında kontrolsüz bir nüfus artışı seyrederken
sanayi ve teknoloji devrimini tamamlamış diğer tarafında ise evlilik kurumunun çökmesi neticesinde yaşanan nüfus azalması ve korkusunu gözlemliyoruz.
Dahası ‘yapay zeka’ , ‘dijital para’ ve ‘metaverse’ gibi insanı ve toplumu yeniden dizayn etmek ve kontrol altına almayı amaçlayan , ‘Dijital dünya düzeni’ de denilen yeni bir 3. Devrimin eşiğindeyiz.
Bu yeni dijital dünya düzeninin merkezinde ‘insan ve toplum’ değil sınırsız bir Teknoloji / dijital hedonizm egosu yer alıyor. Bu global projede aslolan insanın / toplumun talepleri değil proje sahiplerinin ya da senaristlarinin belirlediği paradigmanın seyrini tamamlamasıdır. Bunun temelinde insandan ziyade mekanik / dijital teknolojinin
yaşamda yer alması, insani ve toplumsal değerlerden olabildiğince soyutlanmak vardır.
Bu projenin ya da yeni dünya düzeninin gerçekleşmesinin önünde en büyük engel olarak ‘Dünya nüfusu /insan’ gösteriliyor ve bir ‘korku paranoyası’ olarak durmadan pompalanıyor.

Trans çocuklar
Lgbt’nin yaygınlaşması
Evlilik ve çocuk sahibi olmayı bir heyula olarak gösteren yayınlar / görsel medyatik propagandalar
Açlık ve kıtlık korkutması vs.

Evet ;
dünyamızda bir iklim problemi, gıda sıkıntısı, atmosferik bozulmaların mevcudiyeti
yadsınamaz gerçekler ama bunu bahane edip insan neslini yok etmeye yönelik projeler
içine girmek de masumane değildir. Bunları söyleyenler aynı zamanda çok bakir olan Afrika
kıtasının hakkıyla işlendiğinde bugünkü dünya nüfusunu beslemeye tek başına yeterli olacağını da
söyleyebilmekteler.Demek ki mesele insanı ve toplumu kurtarmak değil, kendi dijital
imparatorluklarında insanı istedikleri doğrultuda kontrol edebilecekleri hegemonik bir sistem
kurabilmektir.
Küresel blockchaine sistemi (swift sistemi yerine yeni para / takas yöntemi =
Kripto ve dijital para sistemi
Yeni insan ve toplum algısı üzerine inşa edilen kültür / sanat / sinema dünyası
Yeni sun’i gıda teknolojisi
Fıtrî – yaratılış kodlarından arınmış cinsiyetsiz insan projesi
Mülkiyet haklarının iptali ve eşit – sosyal paylaşma…
Peki ya Biz ;
Yeni dünya düzeninin bu acımasız insan ve toplum profiline karşı nasıl bir manifesto ortaya koyacağız ?
-tümüyle kabullenip geleceğimizi / neslimizi onlara mı teslim edeceğiz
Yoksa
-sadece insan olmak yetmez, ‘insan kalmak’ öncelikli hedefimizdir,
diyerek durumdan vazife çıkarıp mücadeleye mi girişeceğiz ?
Yavrusunun elinden tutup istikbale avuçlarında çelikten özgüvenle yürüyen babalar..
Kucağındaki çocuğunu gözlerindeki sıcacık sevgiyle büyüten anneler..
Civanmertlik ve vefanın ana karakterleri olan dostlar..
Toprak kadar sadık, su kadar aziz, Güneş kadar cömert insanlar..

Evet,
Bu ‘ana karakterleri’ ya da hala ‘insan kalabilmiş’ bu parçalarımızı yokluğa gömerek sadece ‘insan olmak’ yeterlidir deyip küresel konjonktüre teslim olmak mı,
Asla !..
Kemiyet (nicelik) , insan ve topluma güç saiki katma açısından önemli bir dinamiktir.
Keyfiyet (nitelik) ise insan ve toplumu diğerlerinden ayıran en mümtaz vasıftır,
İnsan ve yaşadığı toplumun bekâ vasıtasıdır.
İnsanın olduğu her yerde ‘kemiyet’den söz edilebilir ama iş ‘keyfiyet’e gelince ancak onu ‘insan kalabilenler’in çoğunluk olduğu cemiyetlerde görebilirsiniz.
Eğer yeni dünya düzeninde insan görünümlü bir ‘aparat’ değil de kendi dünyamızda ‘insan’ kalabilme mücadelesini kazanmak istiyorsak hem kemiyeti hem de ondan daha önemli olan keyfiyeti muhafaza etmek zorundayız.
Bir gram altını elde edebilmek için tonlarca taşı ve toprağı çekmek ve elemek zorundasınız.

Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra Fatih külliyesini (kampüs) yaptırıp Anadolu’dan
Binlerce talebe kaydettirir. Müderris Hızır Paşa’dır. Aylar sonra Külliye’yi ziyarete geldiğinde
sorar Hızır Paşa’ya :
-Paşa, ahval nedir, nasıl gider ?
-Hünkarım,pek ümit vaad etmiyor bu talebeler, deyince
Ulu Sultan tekrar sorar
-Ne yani, hiç mi umut vaad eden yoktur aralarında ?
-Hünkarım, der Hızır Paşa
İçlerinde biri var ki o kısa zamanda büyük mesafe aldı, biz bile ona ders vermekte aciz kalır
olduk, der. Bunun üzerine Fatih sevinçle ;
-Gördün mü Paşa, o bin talebe olmasaydı Biz o bir dehayı keşf edemeyecektik, der.

Unutmayalım ki,
Kemiyet ve Keyfiyet , Beden ve Ruh gibi birbirini tamamlayan, birbirine muhtaç iki dinamiktir
ama kemiyete değer katan ‘keyfiyet’tir ya da ‘insan kalanlar’ın çokluğu cemiyeti zirveye taşır.
Şimdi ise karşımızda hem ‘kemiyet’i hem de ‘keyfiyet’i yok etmek isteyen bir Küresel Proje/Güç
var.
Bu Dijital Tsunami karşısında yapmamız gereken hem ‘insan nesli / kemiyet’i hem de ‘insan kalmak / keyfiyet’i korumak adına SET olmaktır.
Ancak bu SET’in duvarları ana karakterlerini kaybetmemiş keyfiyet zengini insanlar olmalıdır,
Yoksa sadece ‘kemiyet’ten / kalabalıktan müteşekkil yığınlar bu Tsunami'yi durduramazlar !..

‘İnsan Kalanlar’a Selam olsun…
 

lütfiakarçay

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
49
Tepkime puanı
4
Puanları
8
Yazıda bazı düzeltme ve düzenlemeler yaptım..
Lütfen 2. cevap alıntısına göre okuyalım...
 

Raphael

Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
189
Tepkime puanı
39
Puanları
28
Konum
Zonguldak
Sende biraz coşmuş gibisin. Soru soruyor gibi yapıp saçma sapan şeyleri hızlı-hızlı yazmışsın. DAha kısa bir mesaj yazıp soracağın şeyi daha net sorabilmen mümkün mü?
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
@Raphael konuyu tamamen okumadigin apacik ortada, @lütfiakarçay bir soru sormamis, paylasimda bulunmus ve okurken diyor ki ilk paylasimimi ikincisinden sonra olarak okursaniz daha net anlarsiniz. Herkes biraz sacmalama hakkina sahip degil mi sence, sen de dahil?
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
İnsan olmak nedir?

Önce buna bir açıklık getirmek lazım, sonra insan kalmaktan bahsedilebilinir belki. Canlıları, bir bakıma içinde yaşadığı koşullar ve çevresi şekillendirir. Bizler de buna dahiliz, çünkü farkındalığımızın farkına vardık diye, diğer canlılardan ve hayvanlardan çok fazla bir farkımız olduğunu zannetmiyorum. Hatta bazı özelliklerimiz öyle berbat ki, aklı başında bir insan bunları nasıl yapabiliyor diye şaşırmıyor değilim.

Bizleri biz yapan özelliklerimize baktığımızda, aslında 21. yüzyılda bile kendini diğer canlılardan üstün gören bizlerin, neden hălă şahsi menfaatler ve inançlar uğruna birbirini öldürdüğünü bir nebze olsun anlayabiliriz.

Mesela günümüzdeki iklim sorunu/ısınması başlıca bizlerin suçu, nesli tükenmiş ve tükenmekte olan birçok bitkinin ve hayvanın baş sorumlusu yine bizleriz. Spor veya inanç uğruna hayvanları katlediyoruz. "Aman da sadece benim dinim şahane" minvalindeki dayatmalar yüzünden asırlar boyu birbirimizi öldürmüşüz ve hălen de bu noktada iyiye doğru bir ilerleme yok. Irkçılık, tahammülsüzlük, ötekileştirme almış başını gidiyor. Bu saydıklarım sadece bir yöreyi kapsamıyor, dünyanın neresine bakarsanız bakın, bunları görürsünüz.

Evet, insan olmak nedir?
Benim bu mevzudaki bazı kriterlerim var:
- Önce dürüst olmak lazım; hem kendimize hem de kendimizden olmayanlara.
- Fikir/düşünce özgürlüklerine saygı çok önemli bir nokta.
- Bu dünya sadece birilerinin tapulu malı değil, bilakis hepimizin. Dolayısıyla bizden sonraki nesiller için, üzerindeki hayvanlar ve bitkiler de dahil, ona iyi bakmamız gerek.
- Hiçbir ırk, din ve millet diğerinden üstün değildir.
 

DemoKratos

Üye
Yeni Üye
Katılım
27 Ocak 2022
Mesajlar
170
Tepkime puanı
35
Puanları
28
Konum
Denizli
Doğrusu Batılı değerlerin geleceği hakkında endişeler yoğun. Avrupa bitmek tükenmek bilmez bir göç saldırısı tehdidi altında. Doğal olarak buna tepki ırkçılık hareketleri artıyor. Avrupa nüfusu yaşlanırkan kapıları sürekli artan bir nüfus zorluyor. Bu nereye kadar böyle gidecek?

Avrupa artık çocuk doğsun da nasıl doğarsa doğsun diyerek evlilik kurumundan vazgeçmiş durumda. Fakat çelişkiler de var. Evliliğin bir önemi yokken öbür yanda eşcinsel evliliğini yasallaştırma girişimlerini görüyoruz. E yahu hani evlilik köhne bir kurumdu, bırak ne evliliği, insanlar özgür olsundu, ne eşcinsel evliliği yahu? Bırak onları da özgür, evlilik ne?

Evlenmek istemek de bir özgürlük dense, yine olmaz. Madem öyleyse, birliktelik akdi hazırlarsın, hukuki bağlayıcılığı olacak şekilde, karşılıklı imzalarsın. Devletin sizi evlendirme diye bir görevi ve görevlisi olmaz. Ne yani mazoşist olmak kırbaçlanmak istemek özgürlük diye devlet kırbaççı mı tutup maaş ödeyecek de canı isteyen mazoşist gidip kendini kırbaçlatacak?

Dünya bir devrim bekliyor da, ne şekilde yapacağını bilmiyor. Rönesans ve Reform devrimlerini ard arda patlatarak dünyayı kökünden değiştiren Avrupa bile bu kez ne yapacağını bilemiyor.

Yapılacak işler var. Bir kere bu Miladi takvim kaldırılıp ateist takvime geçilmeli. Dolardan "we God trust" yazısı kaldırılmalı. ABD Anayasa Mahkemesinden yasa yapıcılar olarak gösterilen peygamber heykelleri kaldırılmalı. Bunlar küçük başlangıçlar ama Atatürk'ün şapka devrimi sadece bir gardrop devrimi olmadığı gibi sembolik fakat arkasının geleceği devrimler olacaktır.
 

Raphael

Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
189
Tepkime puanı
39
Puanları
28
Konum
Zonguldak
Nüfus konusunda:

BU tıpkı plastik kirliliği gibi artık en cahil kesimin bile anlaması gereken bir meseledir:

Geçen yüzyılın başında sayımız 1 milyar idi. Bu 1 milyara ulaşmamıs yaklaşık 6000 yıl sürdü (İlk şehir devletlerden itibaren hesaplarsak). Sonra katlana katlana 2000 yılında 6 Milyar olduk. Şimdi 7 milyar filanız. Uzmanlar bu sayının 10 Milyar kişi civarında sabitleneceğini düşünüyorlar.

Ama farklı hesaplar da var. Herkesin 1 evi bir arabası olabilmesi için nüfusun 10 milyar değil en fazla 4 milyar olması gerektiği hesaplanıyor. BUgün mesela Çin'de bile 3 çocuk politikaları filan var. Ama işe yaramıyor çünkü insanlar orada da akıllandı.

Yani Siz Sağcı kesimin Avrupanın nüfusu hakkında konuşmanız baştan aşağı boş laftır.

- Evet Avrupada nüfus azalıyor. Ama buradan giden Afganları Suriyeliler ne yapacaksın? Bulgaristandan / Romanyadan göç edenleri ne yapacaksın? Akdenizde günde belki 200 / 300 kişi boğuluyor, Eretriadan kalkıp / çölü geçip / italyaya filan girebilir miyiz diye ölümümü göze alıp yola çıkanlardan haberiniz oluyor mu?

Ondan sonra diyorlar ki "gençler evlenmiyor"

- Bırak evlenmesin. bBırak nüfus azalsın. Bırak mesela 2050'de nüfus 4 milyar olsun. Başımıza taş yağarsa onu tekrar 5'e, 10'a, 15'e çıkarma gücümüz yine var.

- Nasıl olacak? diyenler var.

Hiçbir şey yapmazsan. Rahat durursan nüfus azalacak zaten. Zor birşey mi?
 

Raphael

Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
189
Tepkime puanı
39
Puanları
28
Konum
Zonguldak
- Bir de onlarda "Babasız" dediğin çocuk, ailesinin cebinden çok az para çıkarak doktora düzeyine kadar okuyabiliyor.

Bizde anası babası olan, Hatta anası ve babasında "yeterince" para olan çocuklar daah iilkokul düzeyinde tarikat yurtlarında yanarak ölüyor farkındaysanız.

Kutsal kitapta da bu yüzden "niceliğe değil niteliğe bakın" denilirken de bu kast edilmektedir.

Çünkü çocukken anne baba yerine atıyorum iki tane annen varsa bu seni en fazla psikolojik açıdan etkiler. Ama okul çağında tarikatın / hocanın / pirin / şeyhin eline düşersen bu seni daha çok etkiler diye düşünüyorum.

Türklüğü bende severim ama günümüz Türklerinde (bazılarında) ciddi bir öz-eleştiri yapamama ve konuyu bilmeden başka insanları eleştirme alışkanlığı var. Bunun da düzeltilmesi gerekiyor bence.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst