- Konbuyu başlatan
- Yöneticiler
- #1
- Katılım
- 7 Ara 2013
- Mesajlar
- 6,615
- Tepkime puanı
- 504
- Puanları
- 113
Antipsikiyatri, geleneksel
Bir grup psikiyatr, klinik doktoru ve
-vikipedi-
Anti-psikiyatri, psikiyatrik tedavinin hastalara yardımcı olmaktan daha çok zarar verici olduğu görüşüne dayanan bir harekettir. Doktor ve hasta arasında eşit olmayan bir güç ilişkisi ve oldukça sübjektif bir teşhis süreci nedeniyle psikiyatriyi baskıya zorlayıcı bir araç olarak görüyor. İki yüzyıl boyunca çeşitli şekillerde aktif olmuştur. 1960'lı yıllarda, psikiyatrik uygulamaların temelinin baskılayıcı ve kontrol olarak karakterize edildiği psikoanaliz ve ana psikiyatride birçok zorluk vardı. Bu soruna karışan psikiyatristler arasında Jacques Lacan, Thomas Szasz, Giorgio Antonucci, R.D. Laing, Franco Basaglia, Theodore Lidz, Silvano Arieti ve David Cooper yer alıyordu. Diğer katılımcılar Michel Foucault ve Erving Goffman'dı. Cooper, 1967'de "anti-psikiyatri" terimini üretti ve 1971'de Psikiyatri ve Anti-psikiyatri adlı kitabı yazdı. Thomas Szasz, Zihinsel Hastalık Efsanesi adlı kitapta (1961) zihinsel hastalığın tanımını bir efsane olarak ortaya attı; Giorgio Antonucci, psikiyatrinin tanımını, Pregiudizie la conoscenza critica alla psichiatria (1986) kitabında önyargı olarak tanıttı.
Karşıt psikiyatrinin günümüzdeki sorunları arasında, özgürlüğe karşı zorlama, ırk ve sosyal adalet, antipsikotik ilaçların iyatrojenik (zararlı) etkileri, kişisel özgürlük, sosyal damgalama ve farklı olma hakkı bulunmaktadır.
Anti Psikiyatri nedir
Karşı-psikiyatri, anti psikiyatri olarak da bilinir, psikiyatrinin akıl hastalıklarının tanı ve tedavisinde yararlı olamayacağını ve tıbbi girişimlerin, başta şizofreni olmak üzere tüm akıl hastalıklarının ortaya çıkma sında rol oynadığını savunan akım.
Bu akıma göre özellikle şizofreniyi ilaç, elektroşok, insülin şoku, beyin cenahisi gibi çeşitli fiziksel ya da kimyasal yöntem lerle tedavi etme çabasında, her yeni “kür” yeni bir yıkılmışlık, çökkünlük ve toplumu inkâr dalgasına yol açacak, böylece bu tedavi modeli hasta, hekim, aile ve toplu mun tümünü içine alan bir kısır döngü yaratacaktır. Şizofreni ya da kronik akıl hastalığı gibi terimler bilimsel ve nesnel olmadıkları gibi küçük düşürücü bir etki yapmakta ve sanki belirli bir nedeni, işleyişi ve belirtisi olan organik hastalıklarmışçasına damgalayıcı özellikler taşımaktadır. İlaç gibi vücudu hedef alan tedaviler, hekimlerin, toplumca benimsenmeyen ve istenme yen durumların denetim altına alınması ya da topluma uyumun sağlanması için uygula dığı yöntemlerdir. Bu açıdan ilaçlar, kimya sal bir deh gömleği, elektroşok tedavisi ise unutturucudur. Her türlü tedavi, özellikle hastanın isteği ve iradesi dışında uygulanan lar, kişinin yararına olmaktan çok, toplum sal düzenin sağlanmasına yönelik girişim lerdir.
Karşı-psikiyatri akımının sözcüleri hasta-hekim ilişkisini de eleştirir. Bu ilişkide hekim günah çıkartan rahip ve gardiyan gibi ikili bir görev üstlenir. Psikiyatrinin tıbbın bir dalı haline gelmesi, akıl ile ilgili sorunların hastalık olarak sınıflandırılmasına, böy lece toplumun hem durumlarından sorumlu olduğu, hem de damgaladığı insanların bir de bilim kılıfı altında damgalanmasına ne den olmuştur.
1960′larda D. Cooper ve R. Laing adlı İngiliz psikiyatrların öncülük ettiği akım, deliliğin tıbbi bir çerçevede kurumsallaştırılmasından akıl hastanelerini sorumlu tuttu. Böylece akıl hastaneleri tedavinin öte sinde, toplum düzenine ters düşen kişilerin kapatılıp düzene uydurulmalarının sağlan dığı birer kurum işlevi görüyordu.
Karşıpsikiyatri akımını savunanlar, hastane yeri ne toplu yaşam evlerini önerdiler. Londra’nın doğusundaki Kingsley Hail ile Cooper’ m kurduğu Villa 21, toplu yaşam evlerinin ilk örnekleriydi. Londra’daki Soteria Evi ve San Francisco’daki 16 Odalı Ev daha çok şizofrenlerin konuk edildiği yerler oldu. Bu evlerde Laing’in yeniden doğuş adını verdi ği noktaya varılan bir birlikte yaşama süreci geçiriliyordu. Özellikle Soteria Evi’nden çıkanların altı ay süreyle izlenmesi sonucun da, şizofreni belirtilerinin artık gözlenmedi ği bildirildi. Öte yandan sonuçların kontrol gruplarıyla karşılaştırmalı biçimde denet lenmediği ve sınırlı sayıda denek kullanıldığı gibi bilimsel eleştiriler, bu modelin bir seçenek olup olamayacağı konusunda kuşku doğurdu. Karşı-psikiyatri akımına Laing ve Coo-per’dan başka Thomas Szasz, T.J. Scheff, E. Goffman ve Michel Foucault gerek uygulama, gerekse yapıtlarıyla katkıda bu - lundular. Akım, psikiyatrinin insancıl bir nitelik kazanması ve esnekleşerek mekaniklikten uzaklaşması açısından yararlı ol du. Kapalı akıl hastanelerinin yerini açık tedavi kurumlarının alması, gündüz hasta nesi gibi uygulamaların ortaya çıkması ve koruyucu ruh sağlığı kavramının gelişme sinde karşı-psikiyatri akımının büyük katkılan olmuştur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
savlarını ve uygulamalarını eleştiren, 1960'larda
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
'de doğan akım. Temsilcileri arasında;
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
,
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
,
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
,
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
ve
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
bulunmaktaydı.Bir grup psikiyatr, klinik doktoru ve
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
bir araya gelip deneyimlerini paylaştılar. Antipsikiyatrinin önde gelen iki ismi, İngiliz
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
ile İskoçyalı
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
1967'de bu terimi kullanarak, akımın resmen başlatmış oldu. -vikipedi-
Anti-psikiyatri, psikiyatrik tedavinin hastalara yardımcı olmaktan daha çok zarar verici olduğu görüşüne dayanan bir harekettir. Doktor ve hasta arasında eşit olmayan bir güç ilişkisi ve oldukça sübjektif bir teşhis süreci nedeniyle psikiyatriyi baskıya zorlayıcı bir araç olarak görüyor. İki yüzyıl boyunca çeşitli şekillerde aktif olmuştur. 1960'lı yıllarda, psikiyatrik uygulamaların temelinin baskılayıcı ve kontrol olarak karakterize edildiği psikoanaliz ve ana psikiyatride birçok zorluk vardı. Bu soruna karışan psikiyatristler arasında Jacques Lacan, Thomas Szasz, Giorgio Antonucci, R.D. Laing, Franco Basaglia, Theodore Lidz, Silvano Arieti ve David Cooper yer alıyordu. Diğer katılımcılar Michel Foucault ve Erving Goffman'dı. Cooper, 1967'de "anti-psikiyatri" terimini üretti ve 1971'de Psikiyatri ve Anti-psikiyatri adlı kitabı yazdı. Thomas Szasz, Zihinsel Hastalık Efsanesi adlı kitapta (1961) zihinsel hastalığın tanımını bir efsane olarak ortaya attı; Giorgio Antonucci, psikiyatrinin tanımını, Pregiudizie la conoscenza critica alla psichiatria (1986) kitabında önyargı olarak tanıttı.
Karşıt psikiyatrinin günümüzdeki sorunları arasında, özgürlüğe karşı zorlama, ırk ve sosyal adalet, antipsikotik ilaçların iyatrojenik (zararlı) etkileri, kişisel özgürlük, sosyal damgalama ve farklı olma hakkı bulunmaktadır.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Anti Psikiyatri nedir
Karşı-psikiyatri, anti psikiyatri olarak da bilinir, psikiyatrinin akıl hastalıklarının tanı ve tedavisinde yararlı olamayacağını ve tıbbi girişimlerin, başta şizofreni olmak üzere tüm akıl hastalıklarının ortaya çıkma sında rol oynadığını savunan akım.
Bu akıma göre özellikle şizofreniyi ilaç, elektroşok, insülin şoku, beyin cenahisi gibi çeşitli fiziksel ya da kimyasal yöntem lerle tedavi etme çabasında, her yeni “kür” yeni bir yıkılmışlık, çökkünlük ve toplumu inkâr dalgasına yol açacak, böylece bu tedavi modeli hasta, hekim, aile ve toplu mun tümünü içine alan bir kısır döngü yaratacaktır. Şizofreni ya da kronik akıl hastalığı gibi terimler bilimsel ve nesnel olmadıkları gibi küçük düşürücü bir etki yapmakta ve sanki belirli bir nedeni, işleyişi ve belirtisi olan organik hastalıklarmışçasına damgalayıcı özellikler taşımaktadır. İlaç gibi vücudu hedef alan tedaviler, hekimlerin, toplumca benimsenmeyen ve istenme yen durumların denetim altına alınması ya da topluma uyumun sağlanması için uygula dığı yöntemlerdir. Bu açıdan ilaçlar, kimya sal bir deh gömleği, elektroşok tedavisi ise unutturucudur. Her türlü tedavi, özellikle hastanın isteği ve iradesi dışında uygulanan lar, kişinin yararına olmaktan çok, toplum sal düzenin sağlanmasına yönelik girişim lerdir.
Karşı-psikiyatri akımının sözcüleri hasta-hekim ilişkisini de eleştirir. Bu ilişkide hekim günah çıkartan rahip ve gardiyan gibi ikili bir görev üstlenir. Psikiyatrinin tıbbın bir dalı haline gelmesi, akıl ile ilgili sorunların hastalık olarak sınıflandırılmasına, böy lece toplumun hem durumlarından sorumlu olduğu, hem de damgaladığı insanların bir de bilim kılıfı altında damgalanmasına ne den olmuştur.
1960′larda D. Cooper ve R. Laing adlı İngiliz psikiyatrların öncülük ettiği akım, deliliğin tıbbi bir çerçevede kurumsallaştırılmasından akıl hastanelerini sorumlu tuttu. Böylece akıl hastaneleri tedavinin öte sinde, toplum düzenine ters düşen kişilerin kapatılıp düzene uydurulmalarının sağlan dığı birer kurum işlevi görüyordu.
Karşıpsikiyatri akımını savunanlar, hastane yeri ne toplu yaşam evlerini önerdiler. Londra’nın doğusundaki Kingsley Hail ile Cooper’ m kurduğu Villa 21, toplu yaşam evlerinin ilk örnekleriydi. Londra’daki Soteria Evi ve San Francisco’daki 16 Odalı Ev daha çok şizofrenlerin konuk edildiği yerler oldu. Bu evlerde Laing’in yeniden doğuş adını verdi ği noktaya varılan bir birlikte yaşama süreci geçiriliyordu. Özellikle Soteria Evi’nden çıkanların altı ay süreyle izlenmesi sonucun da, şizofreni belirtilerinin artık gözlenmedi ği bildirildi. Öte yandan sonuçların kontrol gruplarıyla karşılaştırmalı biçimde denet lenmediği ve sınırlı sayıda denek kullanıldığı gibi bilimsel eleştiriler, bu modelin bir seçenek olup olamayacağı konusunda kuşku doğurdu. Karşı-psikiyatri akımına Laing ve Coo-per’dan başka Thomas Szasz, T.J. Scheff, E. Goffman ve Michel Foucault gerek uygulama, gerekse yapıtlarıyla katkıda bu - lundular. Akım, psikiyatrinin insancıl bir nitelik kazanması ve esnekleşerek mekaniklikten uzaklaşması açısından yararlı ol du. Kapalı akıl hastanelerinin yerini açık tedavi kurumlarının alması, gündüz hasta nesi gibi uygulamaların ortaya çıkması ve koruyucu ruh sağlığı kavramının gelişme sinde karşı-psikiyatri akımının büyük katkılan olmuştur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.