Konuyu tıklarken 'neden aklama/aklanma gereği duyarız? yazacaktım...Neden birilerini aklama gereği duyarız ki? Bırakınız, herkes kendi pisliğinde/karasında boğulsun!
Neden birilerini aklama gereği duyarız ki? Bırakınız, herkes kendi pisliğinde/karasında boğulsun!
sürekli ama sürekli olarak suçluyuz bu yüzden kendimizi ya da sevdiklerimizi aklamak için türlü düşünceler üretiriz
Ayşenur, seven ya da sevilen kendini "kara" konumuna düşürmüşse zaten hak etmez ki aklanmayı. Bırak pisliğinde boğulsun!
Ayrıca neden suçlu olalım ki sürekli? Ben böyle bir ithamı kabul etmem kendime. Elbette hatalarım olmuştur olacaktır da ama bu "kara" boyutunda değildir. Madem seviyoruz madem seviliyoruz kendimizi karaya bulaştırmamak gerekir. Madem kara'ya bulaşıldı o kişi onu hak etmiştir; kendisi istemiştir bunu. Siz ne kadar beyaz atsanız da üstüne siyah baskın olacaktır. En iyisi siz daha kararmadan uzaklaşın siyahtan!
Bence hiçkimse ak değildir,
herkez karanın farklı tonlarındadır ve kaçırılmaması gereken nokta ise karanın sınırının olmayışı.
Her kara kendisinden daha kara olanları düşünüp karasını küçümseme eğilimindedir.
karaları önce kendine itiraf etmeli insan
Fides çok karamsar bakmışsınız.
Bırakınız boğulsun mantığı sevmenin özüne aykırıdır zannımca.
Ben duruma karamsar ya da pesimist yaklaşmıyorum sadece realist yaklaşıyorum. Ne sevgisi?" Sevgi" kaç parçaya bölünsün böyle olur olmadık her şeye olmayan yanlardan bakılarak? Belki de siz fazla optimistik yaklaşıyorsunuzdur.
Belki hiçbirimiz süt beyazı değiliz ve belki zifir karası da değiliz. Bize bir renk verilmesi gerekiyorsa belki en doğru renk gridir.(Grinin bir renk oluşu ayrı mualla ya...) Ama nasıl bir gri?
Nietzsche diyor ya: " İnsan kirli bir nehirdir, onu kirlenmeden içine almak için deniz olmak gerekir." Siz karayı içinize aldıkça sizin de renginiz kararacak. Milletin karası/kiri/pası neden benim alnımın akı olsun ki ?
Sevgi üzerine konuştuğumuzda sizin realiteniz ancak size işler Fides.
Bir başkasının taktığı renge göre hareket etmenin yanlışlığına sığınarak rengimi çok mu belli ediyorum?
Nietzsche: İnsanlar arasında yanıp tutuşmak isteyemeyen herkes mecburdur tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeyi; ve insanlar arasında temiz kalmak isteyen her kimse bilmelidir kirli suylada yıkanmayı.
Daha gençsin Aksiyom zamanla sevginin yetmediğini öğreneceksin. Lay lay lom ile hayatın realitesi farklıdır.Sevgi ile ne halledilmiş ?Sen elmayı sevdin diye elma seni sevmiş mi? Ya da bülbül gülü seviyor diye gül kurumaz mı? Bütün dinlerin özünde sevgi yok mu?Öyleyse böyle bir dünyada pisliğin ne işi var? Sevgi güzeli beyazı getirir ya... (!)
Renklerin dilini kişi belirler. Ve kendi rengini kendisi verir. Kastımız siyah ya da beyazsa ve İsa'nın dediği gibi: "ilk taşı günahsız olan atsın" misali sanırım kimse kendini ne siyahı ne de beyazı yakıştıracak. Kimsenin elinde taş olmasa da bir rengi olacak insanların. Açıktan koyuya doğru uzanan bir gri olacaktır bu da.
Bir insan siyahın içinden çıkmışsa yani doymuşsa pisliğe ve karaya, artık beyaza/temize hasret kalır ve bunun için her şeyi yapar. Gözü görmez siyahı yani... Siyahı ne gönlüne getirir ne diline... Ama bazı insanlar vardır ki bunlar yedisinde neyse yetmişinde de o olurlar. Kara özündedir. Hem gönlü hem dili karadır.Böyle insanlara neden beyazı layık göresin ki? Bırak karasında can çekişsin.
Dedim ya insanı kirlenmeden içine almak için deniz olmak gerekir. Midesi geniş olan alsın siyahı bağrına ve siyahlaşsın iyice...
Herşeyde Tanrı'nın sevgisinin tecellisini gören ben, sanırım bunu zamanla unutmayacağım.
böyle bir dünyada (ne demekse) pisliğin!! ne işi var demeden önce, bu pislik dediğim oluşuma sebep ne ve ben bu sebebi nasıl okuyorum-okuyup derinliğini görebiliyor muyum, beni aşıyor mu.. aşıyorsa 'bırakınız boğulsun-lar' mı demeliyim yoksa birlikten doğacak bir çözüm bulabilir miyiz anlayışımı gerekir..sevgi bu olsa gerek diye düşünüyorum ve insana yakışanın (anti parantez)kimi çok bilmişlerin hümanizmden sırf salaklık veya iki yüzlülük çıkarsaması yaptığı bir zamanda hem de