Ahlak'in Kaynagi Din mi Biyoloji mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Biyoloji kategorisinde phi tarafından oluşturulan Ahlak'in Kaynagi Din mi Biyoloji mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 10,387 kez görüntülenmiş, 48 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Biyoloji
Konu Başlığı Ahlak'in Kaynagi Din mi Biyoloji mi?
Konbuyu başlatan phi
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ÜstünKişi

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Dinler yalan olduğuna göre ahlakı yaratan da insan doğasıdır.. o zaman kaynağı bulmak için insanın doğasını öğelerine ayırmaya başlayalım..sonuç cort :) kimi tanrı böle yarattı diyecek kimi doğa..kötülük sorunu var ama birde iyilik sorunu var. neden iyilik yaparız ?? sorular sorular ... kökenimize inemiyoruz..sayamıyoruz ve sonsuz diyoruz.. sonsuz hakikat.. biz sonluyuz hakikat gerçekten de sonsuzsa bu bilmece çözülmez :)
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Dinler yalan olduğuna göre ahlakı yaratan da insan doğasıdır.. o zaman kaynağı bulmak için insanın doğasını öğelerine ayırmaya başlayalım..sonuç cort :) kimi tanrı böle yarattı diyecek kimi doğa..kötülük sorunu var ama birde iyilik sorunu var. neden iyilik yaparız ?? sorular sorular ... kökenimize inemiyoruz..sayamıyoruz ve sonsuz diyoruz.. sonsuz hakikat.. biz sonluyuz hakikat gerçekten de sonsuzsa bu bilmece çözülmez :)

Dinler yalan anlamında değil de inançlı olmakla ahlaklı olmanın bağlantısı yoktur, inançlı birisi de ahlak dışı davranabilir inançsız birisi de. Ahlak tanımı da toplumlara göre değişkenlik gösteriyor ayrıca genel ahlak anlamında kişi yaşadığı çevreden de etkileniyor.

İyilik-kötülük konusunda tekamül yazıp seni kızdırmamak adına, yazmıyorum:)
 

ElChupakabra

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2014
Mesajlar
40
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
40
İsmini bilmediğim bir ülkede ismini bilmediğim bir yarasa türü gece mağaralarından çıkar beslenirler, döndüklerinde herkezin şansı yaver gitmemiştir bazıları açtır. Tok olanlar aç olanları ağızlarından kusmak şekliyle beslerler, paylaşırlar. Bunu yapmalarının sebebi yaklaşık 5000 yıl önce yaşamış, peygamber yarasaya bildirilmiş olan ilahi duvar yazıtlarınının belirttiği gibi cömert olanın cennet mağarasında sonsuza dek yaşayacağı inancı değildi. Sebep çok daha basit ve pratikti. Ertesi gece mağaraya hangi yarasanın karnı tok döneceği belli değildir ve paylaşım yapmayan yarasalar diğerleri tarafından unutulmazlar, bir sonraki nesile soylarını aktarma ihtimalleri uzun vadede azalacaktır. Topluluk halinde yaşayan her tür bir şekilde adına ahlak ya da her ne dersek diyelim çeşitli davranış kalıpları geliştirmek zorunluluğundadır ve bu yatkınlıklar sonraki nesillere genler vasıtasıyla aktarılacaktır. Yine Sartre'a başvuracağım; Sevmek sevilme projesidir..
 
L

lamei

Ziyaretçi
Din ve biyolojiyi ayırmalıyım.
Sonuçta Allah biyolojiyi yaratmış.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
İsmini bilmediğim bir ülkede ismini bilmediğim bir yarasa türü gece mağaralarından çıkar beslenirler, döndüklerinde herkezin şansı yaver gitmemiştir bazıları açtır. Tok olanlar aç olanları ağızlarından kusmak şekliyle beslerler, paylaşırlar. Bunu yapmalarının sebebi yaklaşık 5000 yıl önce yaşamış, peygamber yarasaya bildirilmiş olan ilahi duvar yazıtlarınının belirttiği gibi cömert olanın cennet mağarasında sonsuza dek yaşayacağı inancı değildi. Sebep çok daha basit ve pratikti. Ertesi gece mağaraya hangi yarasanın karnı tok döneceği belli değildir ve paylaşım yapmayan yarasalar diğerleri tarafından unutulmazlar, bir sonraki nesile soylarını aktarma ihtimalleri uzun vadede azalacaktır. Topluluk halinde yaşayan her tür bir şekilde adına ahlak ya da her ne dersek diyelim çeşitli davranış kalıpları geliştirmek zorunluluğundadır ve bu yatkınlıklar sonraki nesillere genler vasıtasıyla aktarılacaktır. Yine Sartre'a başvuracağım; Sevmek sevilme projesidir..

Bilim net biçimde bizi hayvanlar sınıfında bir yerlere atamaya çalışıyor. kendi kuramı ile çelişmemek içinde böyle yapmak zorunda. önce cansız maddelerden canlılar türedi sonrada bunlar evrimle çeşitlendi insan denen organizmada bunlardan biri. doğaüstü hiç birşeyide mecburen tanımamak zorunda.

büyük kuramı buyken haliyle insan denen organizmanın davranışlarınıda mecburen hayvanlardakilerle örtüştürecek..

ancak dostum; o yarasa hayatta kalabilmek ve cinsinin devamı için böyle hareket ederken (olduğunu varsaydığımız güdüler) ölümün mutlak olduğundan habersizdir. kendiside tüm cinside sonunda mücadeleyi kaybedip yok olacaklardır. eğer bizler gibi bunun farkında olsaydı genede böyle davranır mıydı?

insanda elbet -hayvani şahsiyetine- faydalı olacak davranışlara yönelmektedir. ancak sorunun tam cevabı bu kadar mıdır? yani iyilik sorununun tüm cevabı bu kadar mıdır?

bence değildir. neden iyilik yaparız? bu büyük bir sorudur ve cevabı bilimin bizi hayvanlarla örtüştürerek (dediğim gibi kuramı itibari ile mecburen) verdiği kadar basit olmamalıdır.

ayrıca ben şahsen iyilik yaparken veya çok sevdiğim yeğenime duyduğum sevgi üzerine düşünürken bilimcilerin anlattıklarının karşılığını veya bir parçasını içimde bulamıyorum.

iyilik sorununa verilen bilimci yaklaşımlar bence çok zayıf. insan hayatını doğumla-ölüm arasında sıkıştırmak zorundalar ve bu yüzdende fazlaca kasıyorlar gibi..varoluşu çözmek o kadar kolay değil..

Şunu da belirteyim dine,vahye inanan biride değilim..ancak dediğim gibi bilimde hakettiğinden fazlaca iddialıdır bence varoluş konusunda..
 
Son düzenleme:
L

lamei

Ziyaretçi
@ls2 nden çoğu kez "inanan biri değilim" vb. cümleleri
kurma gereği duyuyorsun?

Zaten cümlelerinden anlayabiliyoruz,
anladık yani inanmıyorsun.

HasbiyAllah.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
@ls2 nden çoğu kez "inanan biri değilim" vb. cümleleri
kurma gereği duyuyorsun?

Zaten cümlelerinden anlayabiliyoruz,
anladık yani inanmıyorsun.

HasbiyAllah.

ElChupakabra imanı savunduğumu sanmasın diye belirttim. sözlerim bilim karşıtlığı içeriyor bunu yapanda genelde dindarlardır :)
 

ElChupakabra

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2014
Mesajlar
40
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
40
Kendimizi evrenin merkezine koyduk güneşi galaksileri dünyamız etrafında döndürdük, hayvan bitki ne varsa insan türünün kullanımı için varolduğunu söyledik. Şimdi efendisi olduğunu iddia ettiğimiz doğanın aslında bir parçası olduğumuz gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Bilim insanları hiçbir zaman; Hadi millet bir el atın şu teoriyi yola sokalım diğerlerini eleriz gider.. tarzı düşünmezler, kıyasıya birbirlerini eleştirir ve şiddetli tartışmalara girmekten çekinmezler. Evrim teorisi tarihi bu tartışmalarla doludur (Stephen Jay Gould un sıçramalı evrim iddaaları ve ona karşı çıkanlar gibi). Yani bizi hayvanların arasına kimse itelemiyor, aksine yapılan her araştırma, türümüze ve biyolojiye dair öğrendiğimiz her bilgi, kendimizi olduğumuz şey gibi görmemizi sağlıyacak bir adım daha atmamızı sağlıyor. Evet olduğumuzu düşündüğümüz, istediğimiz şeyle, gerçekte olduğumuz şey çok farklı çıkabilir. Buna keşfetmek, öğrenmek diyoruz.
İyilik ve sevgi konusuna gelince. Biraz daha sansasyonel olacağım. Birini öldüreceğiz şanslısın ki sana seçme hakkı tanıdık, kimi kurtarırsın bebeğini mi yoksa aynı yaştaki yeğeninin mi. Zor seçim çok zor. Bir de şöyle olsun küçük yeğenin mi yoksa hiç tanımadığın başka bir bebek mi. Buda üzer insanı. Hiç tanımadığın insan yavrusu, elinde büyümüş sadık sevgi dolu köpeğine karşı, şimdi bir seçim yap. Bir aslan, güzel bir sekoya ağacına karşı. Üstüne tırmanıp boynuna sarılmış şempanze yavrusu ayak dibinde miyavlayan kedicikle eşleşti. Bütün bu canlıların yok edilmesi ani ve acısız olacak. Bu seçimlerde sürekli birinci tercihten yana olmamız sağduyunun ve sevgimizin gereği olsa gerek. Peki bu kadar yücelttiğimiz karmaşıklığına akıl erdiremediğimiz sevgi kavramımız, nasıl bu kadar basitçe sınıflandırılıp derecelendirilebiliyor. Soyumuzu devam ettirecek en yakın akrabalarımızdan memelilere sonra bitkiler camiası, amfibiler vs... Bir de aklıma bebek koyun geldi namı diğer kuzu. Kuzu çevirmeye olan sevgimizde ayrı, hiç aç kalmıcamızı bilmemize rağmen, yemesekte olur aslında ama çayırlarda oynayıp zıplayan o körpe yok mu. Seviyoruz onu. Cızır cızır közün üstünde. Hayvani bir sevgi mi bu bence hayır. Bir kurt kuzuyu yemek zorunda başka şansı yok açlıktan ölüm var işin ucunda. Sevdiğinden değil. Ama bizim ki başka, keyfii.. Seviyoruz yani.. Damak tadı bunun adı, başka bir konu bu denebilir. Bana damak sevgisi gibi geliyor ama. Bir sevgi var ortada, kendimize yönelik, kendimizi ödüllendiriyoruz, ölüme rağmen. Bizi hayvanlardan ayıran yüce taraflarımızdan biridir bu işte. Bu sevgimiz.. Yada tam tersi et tabiki yenecek doğal olan bu denebilir. Yani doğa olan. Yani doğa mıza uyuyoruz. Bu sevgi doğalsa, doğa olansa. Çok da yüceltmeye gerek yok. Sevgi, biyoloji işte.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Kendimizi evrenin merkezine koyduk güneşi galaksileri dünyamız etrafında döndürdük, hayvan bitki ne varsa insan türünün kullanımı için varolduğunu söyledik. Şimdi efendisi olduğunu iddia ettiğimiz doğanın aslında bir parçası olduğumuz gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Bilim insanları hiçbir zaman; Hadi millet bir el atın şu teoriyi yola sokalım diğerlerini eleriz gider.. tarzı düşünmezler, kıyasıya birbirlerini eleştirir ve şiddetli tartışmalara girmekten çekinmezler. Evrim teorisi tarihi bu tartışmalarla doludur (Stephen Jay Gould un sıçramalı evrim iddaaları ve ona karşı çıkanlar gibi). Yani bizi hayvanların arasına kimse itelemiyor, aksine yapılan her araştırma, türümüze ve biyolojiye dair öğrendiğimiz her bilgi, kendimizi olduğumuz şey gibi görmemizi sağlıyacak bir adım daha atmamızı sağlıyor. Evet olduğumuzu düşündüğümüz, istediğimiz şeyle, gerçekte olduğumuz şey çok farklı çıkabilir. Buna keşfetmek, öğrenmek diyoruz.
İyilik ve sevgi konusuna gelince. Biraz daha sansasyonel olacağım. Birini öldüreceğiz şanslısın ki sana seçme hakkı tanıdık, kimi kurtarırsın bebeğini mi yoksa aynı yaştaki yeğeninin mi. Zor seçim çok zor. Bir de şöyle olsun küçük yeğenin mi yoksa hiç tanımadığın başka bir bebek mi. Buda üzer insanı. Hiç tanımadığın insan yavrusu, elinde büyümüş sadık sevgi dolu köpeğine karşı, şimdi bir seçim yap. Bir aslan, güzel bir sekoya ağacına karşı. Üstüne tırmanıp boynuna sarılmış şempanze yavrusu ayak dibinde miyavlayan kedicikle eşleşti. Bütün bu canlıların yok edilmesi ani ve acısız olacak. Bu seçimlerde sürekli birinci tercihten yana olmamız sağduyunun ve sevgimizin gereği olsa gerek. Peki bu kadar yücelttiğimiz karmaşıklığına akıl erdiremediğimiz sevgi kavramımız, nasıl bu kadar basitçe sınıflandırılıp derecelendirilebiliyor. Soyumuzu devam ettirecek en yakın akrabalarımızdan memelilere sonra bitkiler camiası, amfibiler vs... Bir de aklıma bebek koyun geldi namı diğer kuzu. Kuzu çevirmeye olan sevgimizde ayrı, hiç aç kalmıcamızı bilmemize rağmen, yemesekte olur aslında ama çayırlarda oynayıp zıplayan o körpe yok mu. Seviyoruz onu. Cızır cızır közün üstünde. Hayvani bir sevgi mi bu bence hayır. Bir kurt kuzuyu yemek zorunda başka şansı yok açlıktan ölüm var işin ucunda. Sevdiğinden değil. Ama bizim ki başka, keyfii.. Seviyoruz yani.. Damak tadı bunun adı, başka bir konu bu denebilir. Bana damak sevgisi gibi geliyor ama. Bir sevgi var ortada, kendimize yönelik, kendimizi ödüllendiriyoruz, ölüme rağmen. Bizi hayvanlardan ayıran yüce taraflarımızdan biridir bu işte. Bu sevgimiz.. Yada tam tersi et tabiki yenecek doğal olan bu denebilir. Yani doğa olan. Yani doğa mıza uyuyoruz. Bu sevgi doğalsa, doğa olansa. Çok da yüceltmeye gerek yok. Sevgi, biyoloji işte.

Dostum güçlü savlar bunlar. oldukça güzelde özetlemişsin. ve ben bu mantalitenin gücünü kabul ediyorum. ki zaten burada işler böyle yürüyor. insanın ''yırtıcı bir hayvan'' niteliklerini baskın bir biçimde taşıdığıda insanın eylemlerine ve dünyaya bakıldığında ortadadır.

daha şurda 70 yıl önce dünyanın en kanlı savaşı yaşananmış yaklaşık 50 milyon insan kendi türü yani insan tarafından katledilmiştir. hemde çoluk cocuk demeden..

bu böyleyken insanı sevgi kelebeği yapacak değilim elbet. sınav dünyası,tekamül dünyası, gerçek mutluluğa/iyiliğe ulaşmamız için bu yollardan geçmemiz gerekiyor (nirvana felsefesi) gibi inanç ve öğretileri elime alıp insanın yırtıcı hayvan niteliğindeki eylemlerini ötelere atacak veya hayali büyük bir sitemle açıklayacak değilim. çünkü ben böyle hissetmiyorum..

ancak hayvanlara bakıp davranışlarımızdaki benzerlikleri öne çıkarıp bizde bunlar gibiyiz aha işte oldukça benziyoruz diyen bilimcilerin söylemlerinede fazla kanalize olmak taraftarı değilim. bu bir nirvanacının tekamülcünün veya ilahi emircinin yaptığı ile aynıdır.

evrim gözlemlenebilir olana-maddi olana atıf yaparak elini daha güçlü hissettiriyor elbet ancak bütün resmi ortaya koyduğunda o da diğerleri gibi açık veriyor. (saçma ve uyumsuz şeyler var yani)

öncelikle insan farkındadır ve farkında olduğununda farkındadır. felsefe yapan hayvandır diyorlar. bunu doğru kabul etsekte bu felsefe yapabilme özelliği buyuk bir farktır. bu farkındalık insanda ruhani bir ihtiyac doğurmaktadır. karnını doyurmak, güvende olmak ve neslini devam ettirmek insana yetmemektedir. tüm bunlara sahip olmak insana mutluluk ve huzuru garanti etmiyor. bunlara sahip olduğu halde mutsuz olabiliyor hatta intihar bile edebiliyor insan..

ikincisi bilim cansız varlıklardan geldiğimizi yani hayat dediğimiz şeyin inorganik şeylerle başladığını tespit edemediği halde ''öyleymiş gibi'' kurmaktadır büyük kuramını. artı bilim maddeyi mikro seviyede incelerken ve parçalara ayırırken 'hayat'' denen veya canlı hücre denen şeyi cansız olandan ayıramamaktadır. yani canlı ile cansızın arasındaki fark bilimce ortaya konamıyor. daha bunu ortaya koyamazken buradan irade,akıl,vicdan gibi temel insan unsurlarını bildiğini iddia etmesi bildiğinden değildir miş gibi yapmaktır. bu bilimin kendi ilkeleri ile çelişir. öyleyse benim vicdani aklımı,duygularımı ve psikolojimi hangi 'bilgi' ile hayvanlar alemine atıflamakta ve yargılamaktadır bilim?

şu an aklıma gelen temel sebepler bunlar dostum. birde şu var; ''bilim dünyanın maddi bir dünya olduğuna''İNANIR. bunu kanıtlayamaz. bu postulatıdır diyebiliriz yani.

ve sevgi ; insan yırtıcı bir hayvan eylemleri yapsada dediğiniz gibi sevginin çelişkileri olsada sevgi genede vardır. açıklanamaz biçimde vardır..insan belki yukarda örneklediğiniz biçimlerde bi seçim yapar ancak secemediği diğer seçenekler için acıda duyar ve belki insan tanrı kudretinde güce sahip olsaydı tüm seçenekleri iyilikten yaşamdan ve sevgiden yana kullanır dediğiniz olasılıkları sonsuza kadar yok ederdi dostum..bunuda böyle düşün..insan yüreği bu kadarda büyüktür bazen işte...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63




Tolstoy'un bilim eleştrisi yaptığı kitabından birkaç satırı paylaşmak istedim. (hayat üzerine düşünceler)

Varoluş bilinemez,açıklanamaz,irrasyoneldir. kierkegaard.

Bilmiyorum bu adamlar mı etkiledi beni ama evet aynı fikirdeyim. bu evren ve tüm yasaları birgün yok olup gidecektir. tamam belki bu evrenin yasaları bizleri var etmiştir belki hayvanlardan türemişizdir . ama sonuçta bu evrende geçicidir öyleyse gerçek nerededir??

nerden geldik nereye gidiyoruz..felsefenin bu ana sorusu havada asılı kalmaya mahkum görünüyor..
 

kierkegaardsoren

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 Ocak 2017
Mesajlar
46
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bu konuda Kierkegaard'ın Korku ve titreme kitabını öneririm. İbrahim peygamberin seçimi. İnanç ve teslimiyet ilişkisi.
Ayrıca bilimin fanatikliği unutmayalım ki doğanın katlini meşru görebiliyor. İnsan doğaya egemen olmalı ve doğayla savaşmalı fikirleri hep Bacon gibi filozoflarla başlamıştır. (Doğayı dişil-pasif görerek insanlığın egemenliğine bırakılmalı gibi görüşleri). Bence bunların çıkışları kaba, ilkel maddeciliktir ve liberalizm, kapitalizm gibi sistemler dünyaya egemen olma yolunda genelde bunlarla beslenmiştir.
 
L

lamei

Ziyaretçi
Bi de şöyle bi video vardı..
-eskilerden keşfetmiş idim-



İzlerken aklıma şu ayetler geldi:

7: Nefse ve onu biçimlendirene,

8: Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki..

(Kuran:91.7-8)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bu konuda Kierkegaard'ın Korku ve titreme kitabını öneririm. İbrahim peygamberin seçimi. İnanç ve teslimiyet ilişkisi.
Ayrıca bilimin fanatikliği unutmayalım ki doğanın katlini meşru görebiliyor. İnsan doğaya egemen olmalı ve doğayla savaşmalı fikirleri hep Bacon gibi filozoflarla başlamıştır. (Doğayı dişil-pasif görerek insanlığın egemenliğine bırakılmalı gibi görüşleri). Bence bunların çıkışları kaba, ilkel maddeciliktir ve liberalizm, kapitalizm gibi sistemler dünyaya egemen olma yolunda genelde bunlarla beslenmiştir.


Hayatımızı nasıl yaşayacağımızı belirleyecek mutlak doğrular, mutlak değerler yoktur. buna birey kendi karar vermelidir. kierkegaard

Düşünürlerin umduğu gibi inanılan şeyin kesinliğinden emin olmak imkansızdır ve daha da önemlisi bu bize yaşamak için bir sebep veremez. Yalnızca belli bir birey bunu sağlayabilir. kierkegaard

Kierkegaard irade,sezgi ve tutkuyu öne çıkarıyor. doğa bilimleri ile varılacak bir yer yok diyor. (böyle ancak türünün sıradan bir üyesi, geçiciliğin içinde küçük bir ayrıntı olarak bulursun kendini diyor)

sonuçta kierkegaard koyu bir fideisttir dostum.

İslamiyettede geçerli olan duydum ve inandım,duyduk ve itaat ettik şeklindeki teslimiyettir imanın özü. akıldan imana sıçrayış vardır. akılla iman arasında aşılmaz bir uçurum vardır işte oradan sıçramayla geçilir iman tarafına..

rasyonalistler o uçurumdan aşağı düşenlerdir :)
 

gerçeği arıyan adam

Üye
Yeni Üye
Katılım
26 Ocak 2018
Mesajlar
101
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
ahlakın kaynagı çok acık bir biçimde dinsel kurallardır. hatta bunu ispatlamak çok kolaydır. dinlerden önce insanlar ahlak kavramından yoksundu. adetler ve gelenekler bile ahlaksızdı. ahlak kavramını bilmeyen hala bir sürü kabileler vardır. ornegın amazon yerlileri örnegın aborjınler yanı avustralya yerlileride bu konudan muaftırlar.

biyolojık unsurların ahlakla bir bago yoktur. biyolojık unsurlar dna kodlarımızı karakterimiz erkekmı? yoksa dişimi? olucaz bunu ten rengimizi dnadakı gen haritası sayesinde belirler. biyolojı unsurları insanın uygarlıgını etkilemez. insan uygarlıgını cevre faktörü etkiler. modern bir cevrede dogarsanız ahlaklı olursunuz. yabanı ve dogal bir ortamda dogarsanızda ahlak kavramından yoksun olursunuz. bu kadar basit. :)
 
Son düzenleme:

gerçeği arıyan adam

Üye
Yeni Üye
Katılım
26 Ocak 2018
Mesajlar
101
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Dinler yalan olduğuna göre ahlakı yaratan da insan doğasıdır.. o zaman kaynağı bulmak için insanın doğasını öğelerine ayırmaya başlayalım..sonuç cort :) kimi tanrı böle yarattı diyecek kimi doğa..kötülük sorunu var ama birde iyilik sorunu var. neden iyilik yaparız ?? sorular sorular ... kökenimize inemiyoruz..sayamıyoruz ve sonsuz diyoruz.. sonsuz hakikat.. biz sonluyuz hakikat gerçekten de sonsuzsa bu bilmece çözülmez :)

bravo çok iyi özetledın. dinler olmasaydı. bügün ahlak kavramıda olmuyacaktı.
 

dava

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
25 Mar 2018
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Felsefeyle uğraşan herkesin bilmesi gereken basit gerçekler vardır. Bunlardan biri de belli bir gerçeği doğuranın, kaynaklık edenin tek bir arkhe olmadığı konusundaki keskin kabuldür. O halde şunu söyleyebiliriz. Ne din tek başına ahlakı ne de biyoloji tek başına ahlakı etkilememektedir. Bir örnekle açıklamak gerekirse... Bir insanın beyaz ya da siyah tenli olması belki bir ölçüde herhangi birinin etkisiyle ortaya çıkmış olabilir ama o aynı zamanda doğanın diyalektiği içinde bir bütünün parçasıdır. Kaynak bir zamandan diğer zamana değişerek gelir ve tek başına bir kaynak yoktur. Dİn ve biyoloji konusuna gelince... Biyolojisi olmayan bir canlı olmadığı gibi düşünemeyen bir canlı da yoktur. Dolayısıyla burada kaynak edenin ne olduğunu söylemek farklı sıcaklıklardaki suyu sıcak ya da beyaz olarak kategorileştirmeye benzemektedir. Aynı şekilde din de tarihin bir döneminden sonra insanın zorunlu ve doğal bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Düşünüp te ahlakı bir şekilde sezinlemeyen insan yoktur. En kısa tabirle ahlakı etkileyen ne tek din ne de biyolojidir. Ancak kaynak edeni eğer tek şekilde tek bir hipotezle ortaya koyuyorsa ya baskın olanı seçmişizdir ya da gerçekten kaynaklar arasında bir hiyerarşi vardır. Benim görüşüme gelince... Baskın olanı seçmiyorum ve ikisinin de ahlak üzerinde büyük etkisi olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum. Çünkü biyoloji de din de doğa üzerinde etkin güce sahiptir.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Yeryüzünde doğanın saf hali hariç insan ürünü olmayan herhangi bir şey yoktur. Haliyle din de insanların ortaya koymuş oldukları ve daha sonra kontrolüne girdikleri bir kavramdır. Din şu ya da bu şekilde ortaya konduktan sonra ahlak üzerinde etkilidir ve görece olarak da ahlaka kaynaklık edebilir; fakat mutlak anlamda iyi ve güzel davranışların kaynağı din değil, insanların birlikte yaşama sırasında kurdukları çeşitli ilişkilerin sonucunda ortaya koydukları şeylerin bütünüdür .
 
Son düzenleme:

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Herşeyin kaynağı ilk var olan şeydir. İlk şey olmasaydı ondan sonraki olmasaydı ondan da sonraki olmazdı. Bu yüzden ahlağın kaynağının enerji ve madde olduğunu düşünüyorum. Madde canlıları ve biyolojiyi, canlılar dini, din de ahlağı oluşturmuştur. Ancak maddesinden biyolojisine kadar hepsi birlikte son oluşacak şeye etki ediyorlar.
 
Son düzenleme:

simyager16

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eyl 2017
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
biyoloji ahlakın kaynağımıdır bilmem ama ahlaklıksızlığın din olduğu bir gerçek
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst