"İnanç, gerçeği bilmek istememektir."

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Adramelech tarafından oluşturulan \"İnanç, gerçeği bilmek istememektir.\" başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,700 kez görüntülenmiş, 23 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı \"İnanç, gerçeği bilmek istememektir.\"
Konbuyu başlatan Adramelech
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan İstanbul

Adramelech

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
2 Ocak 2011
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Sorum belki birçoğunuza anlamsız gelecek ama çözüm bekliyorum. Şöyle bir durum var. İnanan insanlarda (eski halimden yeterince iyi biliyorum) gerçeği her şekliyle inkar etme gibi bir durum var. Örneklendirme yapmak istemiyorum aslında herkes anlayacaktır ama koymak gerekeceğinden yer vermek istiyorum. 1. örneğimiz: 1985ten sonra lise biyoloji kitaplarına modern evrim yerine yaratılışçılığın girmesiyle belirginleşen ve süregelen ideolojik manipülasyon ve bunun sonucu olarak saygıdeğer insanımızın evrim teorisini insanın maymundan gelmesi sanması. 2. örneğimiz: Muhammed'in 6 yaşındaki Ayşe ile evlendiğini duyunca içine girilen o zamanın kızları olgun oluyordu gibi komik açıklama arayışları. Dediğim gibi aklımın ermediği zamanlar bu tarz gülünç durumlara ben de düştüm. Gülünç lafım inanç sistemine değil bu yorumlamalara. Asla bunu bir hakaret olarak almayın.

Şimdi sorum şu: Bir insanı inancın sağladığı bu körlükten, acıyacağını sandığı için gözlerini açmama durumundan nasıl kurtarabilirim; en azından duruma nasıl objektif bakmasını sağlarım?
 

nilüfer

Üye
Yeni Üye
Katılım
29 Kas 2008
Mesajlar
246
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Aslında güzel bir noktaya değinmişsiniz. Körlüğü sağlayan inançmıdır bilgisizlik mi?Bir insanı bu körlükten bilgilendirerek OKUmasını sağlayarak kurtarabilirsiniz.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Adramelech;22448Şimdi sorum şu: Bir insanı inancın sağladığı bu körlükten' Alıntı:
Kendisi istemediği sürece hiç kimseyi körlükten kurtaramazsınız.Bunu siz de biliyorsunuz...Herkes güneşi görmeyi istemez.Bırakın insanlar kendilerini nasıl gerçekleştiriyorlarsa, öyle var olsunlar...
 

nilüfer

Üye
Yeni Üye
Katılım
29 Kas 2008
Mesajlar
246
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Kendisi istemediği sürece hiç kimseyi körlükten kurtaramazsınız.Bunu siz de biliyorsunuz...Herkes güneşi görmeyi istemez.Bırakın insanlar kendilerini nasıl gerçekleştiriyorlarsa, öyle var olsunlar...

Bu istemekle alakalımıdır sizce?Kişi zaten farkında değil isteyip istemediğinin nasıl farkında olabilirki? Yapılması gereken ona farkındalık kazandırmak olması gerekmez mi?Elinizden geleni yaptıktan sonra anlamak istemiyorsa yada mantıksal çıkarımlarda bulunamıyorsa yapacak birşey yoktur ama bunu denemeden 'kendilerini nasıl gerçekleştiriyorlarsa, öyle var olsunlar'demek duyarsızlık,umursamazlık olur.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
eski halinizi ve o zaman ile bu zaman arasındaki gerçek! algınızın kat ettiği yolu en iyi siz bilebilirsiniz tabii...ancak bu 'inanç' kavramı inkar etme-bilmek istememe, herhangi bir algı düzeyinden değerlendirilen ve bu haliyle değiştirilemez olarak benimsenmiş, eskiyen herhangi bir kanıya (kanıtsız) biat etme şeklinde ve de geliştirilemez değildir sırf...yani kapsamı bu kadar daraltılamaz ,

Sizin de kendinizdeki değişimlerden bahsettiğiniz üzere bu böyledir normalinde

ancak yine bu kavramın (inanç)..şemsiyesi altında, tabu halinde (körlük noktasında) düşüncelerde yer bulabilmektedir kendine, bu da inkar edilemez o ayrı.

benim şahsi kanaatim inançların ve bunu dile getirişimizin seyri şöyle gelişiyor; düşüncede, istekli olduğumuz alanda yol alırken...herhangi bir nedenle algı ve anlayışımızın sekteye uğradığı yerde (çeşitli nedenlerle yeterince dolamadığımız-donanamadığımızda) o noktaya, bilinemezimize karşılık gelen..yönelimimize /fikriyatımıza/isteğimize vb. uygun düşürdüğümüz bir akıl notu. İyi niyetle her an yola çıkmaya-düşünceye açık olduğumuzda bu geçici durak bir durup değerlendirme- dinlenme-demlenme gibi düşünülebilir ..ancak zorlanmaya gelemezde, buraya demir atarsak gelişmeler karşısında zamana yenileceğimizden obsede kesindir.

İnsan; her çağın yaşantısında, zamanına uygun olarak düşünsel gelişim gösteren-hayatı her daim yeni bir çerçeveden okuyabilecek donanımda, düşünce sahibi! ve yine bu etmenlere bağlı/uygun olarak ta hükme varan bir canlı. Zamana ayak diremek ,O'nu yok saymak olabilir mi? geçen zaman ibreti alemi yansıtır da insan ancak geçmişten ders çıkarır..eskiyen hükümlere saygı anlayış! başka bir şeydir aynen sürdürme eğilimi başka bir şey.

aslında dinde de budur kuran açık-apaçık meydandadır, her şey O'ndan O'nun enerjisinden halk olmuştur, süreç te değişim-gelişim-e açıktır

ve İslamiyet'in vahiy! tebliğcisi- peygamberi ile onun hükümleri /uygulamaları da o zamanki ümmetin anlayışı ile bağdaşıktır ziyadesiyle ( yazalım da aklı evveller peygamberi ve sünnetini hafife aldığımızı sanıp zıplamasınlar, o' zamanın kabul görmüş, en kutlusu-vahy alacak-aktaracak akıl-gönül yeterliliğinde tebliğ makamına ermiş olanı ve iman sahibi olanların da Ona saygıda olup, kendi kusurlu görüşlerini ona yüklemeyi düşünemeyeceğidir,elçiye -elçiliğinden dolayı da insanlığına.. ki bu da allahla-kul arasındadır-zeval olmaz.

ama yook biz ille de her konuda olduğu gibi ifrada kaçmayı pek bi severiz..dediği işaret ettikleri üstüne düşünmeyi değil yaptıklarını.. hem de bu zaman ve anlayışta! eleştirir ya da sürdürürüz)

sorunuza gelirsek... (bence) kimseyi kurtaramazsınız, kimsenin yerine yaşamadığınız ve düşünemediğiniz gibi ancak zorlamadan/zorlanmadan ilişkinizi sürdürebilirsiniz ki bu da en objektif olandır : ):)
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Bu istemekle alakalımıdır sizce?Kişi zaten farkında değil isteyip istemediğinin nasıl farkında olabilirki? Yapılması gereken ona farkındalık kazandırmak olması gerekmez mi?Elinizden geleni yaptıktan sonra anlamak istemiyorsa yada mantıksal çıkarımlarda bulunamıyorsa yapacak birşey yoktur ama bunu denemeden 'kendilerini nasıl gerçekleştiriyorlarsa, öyle var olsunlar'demek duyarsızlık,umursamazlık olur.

Duyarsızlık değildir, gerçekçiliktir.Zeka, her bireyde farklı seviyelerde tezahür eder.(genetik faktörler, çevre koşulları vb)Ama akıl, türümüzün her bireyinde vardır.Akıl, hiç kıskanılmayan neredeyse tek yetidir.Çünkü herkes en çok kendi aklını beğenir.Farkındalık yaratamamış/üretememiş (veya yaratmak istemeyen..)bir bireyi (yetişkin olduğunu farzederek örnekteki bireyin) kendi aklınızla akıllandıramazsanız..Eğer o isterse her konuda yanında/yardımcı olmak elbette görevimiz..
 

nilüfer

Üye
Yeni Üye
Katılım
29 Kas 2008
Mesajlar
246
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Duyarsızlık değildir, gerçekçiliktir.Zeka, her bireyde farklı seviyelerde tezahür eder.(genetik faktörler, çevre koşulları vb)Ama akıl, türümüzün her bireyinde vardır.Akıl, hiç kıskanılmayan neredeyse tek yetidir.Çünkü herkes en çok kendi aklını beğenir.Farkındalık yaratamamış/üretememiş (veya yaratmak istemeyen..)bir bireyi (yetişkin olduğunu farzederek örnekteki bireyin) kendi aklınızla akıllandıramazsanız..Eğer o isterse her konuda yanında/yardımcı olmak elbette görevimiz..

Salt 'kendilerini nasıl gerçekleştiriyorlarsa, öyle var olsunlar 'demek duyarsızlık izlenimi vermekte ama bu noktada hiç etkide bulunmadan olduğu gibi kabul etme çıkarımında bulunabilirim. Olduğu gibi kabul etme konusunda problem olduğunu düşünmüyorum ama etkide bulunmama kısmının bencilce olduğunu düşünüyorum.

Kendi aklımızla akıllandırmak ne haddime/haddimize, bu onu küçümsemek kesinlikle değil aksine gerçeği görmesini sağlayarak faydalandırmak. Evrim teorisini ele alırsak; evrim teorisine inanıyorum veya inanmıyorum diyemezsiniz o zaten gerçektir.

'Akıl, hiç kıskanılmayan neredeyse tek yetidir. Çünkü herkes en çok kendi aklını beğenir.' Doğru bir nokta ancak kişinin kendi aklını beğenmesi akıllı olduğunu gösterir mi tartışılır. Örnekteki bireyde kendi aklını beğeniyorsa eğer farkındalık kazandırmak adına yapabileceğiniz bir şey yoktur, buradaki gerçekçiliğinize katılırım.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
[QUOTE=nilüfer;kişinin kendi aklını beğenmesi akıllı olduğunu gösterir mi tartışılır.

Çok sevdiğim bir söz vardır.Doğruluğunu gördüğüm/yaşadığım için severim."Hayat en iyi öğretmendir" Bize akıllı olup olmadığımızı başımıza vura vura öğretir...
 

nilüfer

Üye
Yeni Üye
Katılım
29 Kas 2008
Mesajlar
246
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Çok sevdiğim bir söz vardır.Doğruluğunu gördüğüm/yaşadığım için severim."Hayat en iyi öğretmendir" Bize akıllı olup olmadığımızı başımıza vura vura öğretir...

Farklı bir noktadan bakmışsınız ,benim bahsettiğim yerdeki bir bireyede öğretir mi hayat akıllı olup olmadığını ,ne kadar sürer öğrenme süreci, süreç önemli olmaz gerçi o bilince getirebiliyorsa ne ala..Belkide 'etkide' bulunma süreci hızlandırır ne dersiniz?
Burada insanın aklını beğenmesinin zıddı insanın aklından şüphe etmesi diyebiliriz.Aklını beğenen kişinin bilinç/farkındalık açısından eksikliklerini oluruna bırakarak değilde etkide bulunarak açmak/aşmak gerektiğini ,ama bu etkiye rağmen aklını beğeniyorsa hayat vursada onu etkilemeyeceğini çünkü o bilinçte olmadığı boyutu bahsettiğim..
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ben her zaman olduğu gibi-yapmaya çalıştığım gibi- konuya tümel bakmaya çalışıyorum.Hepimizde az-çok varolan "inadım inat..." sendromu..İnsanların çoğunluğunun -ve ortaçağda kilisenin- dünya düz diye bağırmaları realiteyi değiştirmedi öyle değli mi?.süreç içinde hiç bir şey gizli/yanlış kalamaz.. Önemli olan, bizim birey olarak sürecin "kaybedenler klübü" tarafında olmamak için sert köşelerimizi törpülememiz, bilgi kanallarımızı kapatmamamız... her zaman bir esneklik/yanılma payı bırakabilmemiz.O zaman kendimizi gülünesi/ağlanası durumlardan koruyabiliriz.Öğrenme, yaşam boyu kuşaktan kuşağa devam eder..Birey, hayatın öğretmenliğinden birşeyler almayı beceremediyse, çocukları ve yakınları onun farkında olmayışlarından ders çıkaracaktır mutlaka..
 

Kartal

Üye
Yeni Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
İnanç gerçeği bilmek istememek demektir. Çünkü önünüze mantıklı birşey sunsalar bile ''Bilmiyorum, ben buna inanıyorum'' dersiniz ve herşey uçar gider. Dini inançlar dahildir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
İnanç gerçeği bilmek istememek demektir. Çünkü önünüze mantıklı birşey sunsalar bile ''Bilmiyorum, ben buna inanıyorum'' dersiniz ve herşey uçar gider. Dini inançlar dahildir.

İnanç, gerçekten kaçışın bir yolu değildir, en azından olmamalıdır.Verdiğiniz örnekteki kişi, "bilmiyorum, ben buna inanyorum" dediğinde aslında"işime gelen bu, bunu tercih ediyorum" demektedir satır aralarında... Bilgisiz inanç olmaz çünkü, insan bilmediğine inanamaz bence...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Bir olguya inanmak onu biçimsiz olarak görmektir/ var olduğunu peşinen a priori kabul etmektir. Oysa bir olguyu bilmek bundan farklı olarak onu tüm şekli ile görmek demektir. Bu bağlamda bilgi inançtan daha kuvvetli bir algılama boyutudur. İnandığımız olguyu tüm yönleriyle bilemeyiz; bildiğimiz olguya inanmayız; buna gerek kalmaz...
 

Beril

Üye
Yeni Üye
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
210
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bir olguya inanmak onu biçimsiz olarak görmektir/ var olduğunu peşinen a priori kabul etmektir. Oysa bir olguyu bilmek bundan farklı olarak onu tüm şekli ile görmek demektir. Bu bağlamda bilgi inançtan daha kuvvetli bir algılama boyutudur. İnandığımız olguyu tüm yönleriyle bilemeyiz; bildiğimiz olguya inanmayız; buna gerek kalmaz...

Bildiğimiz olguya neden inanalım ki;artık o elimizdedir.Oyuncak eskimiştir -teşbihte hata olmaz dense de nahoş kaçmaz inşallah-veyahutta bizim ihtiyacımız olan bilgiye yetemez hale gelmiştir. Ancak ve ancak dünyamızın sınırlarını zorlayabilecek bir olgu ararız ki; bizdeki güdük ,zayıf,yetemez hale gelen olguyu bertaraf etmek için.Neden yaparız bunu ? Yine bizdeki bilgiye ulaşmaktır hedefimiz.Sıkıca kavramak kendimizi, kendi bilinç zeminimize oturtmaktır.Bilgi'nin peşin kabullenişlerden,inançtan üstün oluşunun nedeni ;kendisine ulaşılmak için çekilen zahmet dolu çalışmalar ,emek olsa gerek.İnançta da emek verirsiniz ;ancak kömürün elmas yanındaki değeri ne ise inancında bilginin yanındaki değeri o dur.Bilgi sahip olur.İnanç,boyun eğer.Bilgi'nin değerli oluşu herkes tarafından ulaşılamaz ,oluşundandır.Kesindir,açık ve nettir;nesneldir;adildir.İnanca kolayca varabilirsiniz.Belki bir ağaca bile inanabilirsiniz,mümkündür fakat yanıltıcıdır;sanılgılar ,vehimlerle doludur;yıkılabilir;yerine yenisi konulabilir.Bilgi inanca sahip olur;ona şekil verir.İnanç ne kadar zorlansa da bu zahmet ve meşakketinden memnundur çünkü tek hedefi vardır bilginin kendisi olmak.'İnanç gerçeği bilmek istememektir''. bence öznel bir yargıdır.Ancak şöyle denilebilirse nesnel içeriğe kavuşabilir.İnanç; bilgiye kavuşmak ve dönüşmek istemesine rağmen ,direnmektedir.
Biraz daha irdeleyebilirsek bilginin efendi inancında köle olduğunu görebiliriz.Ancak Blgi'ye köle olmadan efendisi kesilmek de akıntıya kürek çekmek gibidir!Şu yazdıklarımı bir kaç cümlede özetlediniz.Farkındayım kaleminiz keskin kılıç ; ancaaaak bir şeyi unutunuz mu ne ?!!!Bildiğinizde daha büyük bir inancın içinde kayboluyorsunuz:)


Saygılarımla
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kaşifi selamlamak düşer; inanç, bükülmez bir güçtür.

saygı ile...
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
konuyu bölmez isem : )

bir selam da benden olsun , Beril hoş geldin can
kendini ararken bizi bulman, paylaşman ne güzel

Nejdet dost a ..yeni gelen tüm -nüktedan- arkadaşlara (mutlu fakir,istanbul,, tılsım…..)selam,
hoş gelmişler..katkı-paylaşıma teşekkür.

Monaliza,
bizlerle canı gönülden paylaştıklarına teşekkürüm olsun, buradan...
kendine, iyi bak / güzel davran arkadaşım... selametle, hayat yolun açık olsun

mor ve ötesi,
bir çok! isim gibi sizi de, netten.. diğer forumlardan takip ediyor, görüş açan değerli paylaşı-yorumlarınızdan faydalanıyor..ve bu vesile ile, teşekkürü borç biliyorum .. saygılar,selamlar..fikrinize gönlünüze sağlık
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Bir olguya inanmak onu biçimsiz olarak görmektir/ var olduğunu peşinen a priori kabul etmektir. Oysa bir olguyu bilmek bundan farklı olarak onu tüm şekli ile görmek demektir. Bu bağlamda bilgi inançtan daha kuvvetli bir algılama boyutudur. İnandığımız olguyu tüm yönleriyle bilemeyiz; bildiğimiz olguya inanmayız; buna gerek kalmaz...

İnanç, bütünselliği olan ve yaşamın her alanında bizimle birlikte yeniden kendini üreten bir kavram.Pozitif bilimlerin aşamalarından bir tanesi de, (bence en önemlisi) "öngörü"dür.İnanç, bilgi-veriye dayalı olarak olgusal'a dönüşmemiş ama dönüşeceği sadece"varsayılmakla birlikte arzu da edilen(umulan)"-apriori- bilgidir, bir tür öngörüdür.,veya anolojik çıkarımlardan da destek alır; önemsiz ve içi boş bir kavram değildir.Eşimizin sadakatine inandığımız sürece birlikteliğimiz sürer.Çalışırsak başarılı, üretirsek zengin, dürüst ve güvenilir olursak saygın olacağımıza inanırız.(biliriz demiyorum, çünkü bilgi daha statik bir süreci ,ör:bu günü, inanç bugüne ilaveten yarını da kapsar,geleceğe yönelir.Ayrıca bildiklerimize artık inanmamamız yani bunları inanç meselesi yapmamamız gerekiyorsa,
-Aşka inanıyorum, çünkü yaşadım (deneyimledim, bilgim var)
-Aşka inanmıyorum, çünkü biliyorum
Önermelrinden 1.si daha tutarlı değil mi sizce?
Savaşı kazanacağına inanan ve bu şekilde motive olan, zafere ulaşan olacaktır.Çünkü inanç umudu da barındırır içinde..İnsan inançsız yaşayamaz doğası gereği...Birine, bir davaya, bir dine, en azından kendine inanmalıdır amaçlı ve anlamlı bir yaşam için..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sizin kurmuş olduğunuz cümlelerdeki inanç ile söylediğim olgusal inanç arasında köklü fark vardır. Bunu sizin verdiğiniz örnekler üzerinden de açıklayabilirim. eğer aşkı biliyor ve yaşıyorsanız var olduğuna dair bir inanç taşımanıza gerek yoktur. aşkın varlığı konusunda şüpheleriniz var ve yaşamadıysanız, ya da yaşadığınızın aşk olup olmadığı konusunda yeterince ikna olamamış iseniz onun var olduğuna inanır ya da inanmazsınız. görüldüğü gibi, aşkı biliyorum bu nedenle aşka inanıyorum demek bir-aynı belirlemeler olmadıkları gibi sözcük oyunu ile inanç bilgi düzeyine çıkartılmış olmaktadır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst