Rol Model Kim ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde CageMage tarafından oluşturulan Rol Model Kim ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,234 kez görüntülenmiş, 15 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı Rol Model Kim ?
Konbuyu başlatan CageMage
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
Merhaba,

Neye göre yaşayacağız ?
İnsan görerek mi öğrenecek ?
İlk insanlar gibi mi hissetmeli ?
Örüntüler olmadan yaşanır mı ?
Bir rol modelimiz olması gerekir mi ?

Copy Paste insana verilmiş bir nimet mi ?
Ne derece normal karşılanmalı ? Ya da bu bir sorun mudur ?
Hayatımızda bir Rol Model olması veya olamaması normal midir ?
Rol Modeli yoksa insanın insan her şeyi kendisi örüntüleyebilir mi ?
Yoksa diğer insanlardan copy paste yapmak kesinlikle serbest mi ?
Bilgiyi tecrübeyi kazanmak örüntülerle yaşamak diye bir şey olabilir mi ?
İnsan ne zaman eksiktir ? Ne zaman olmamıştır ? Ne zaman yaşıyor sayılmaz ?
Törpülenmek için ne zaman geç değildir ? Ne zaman dolu tarafından yaşamak şartları eşitler ?

Bu başlık altında beraber konuyu konuşmak isterim.
Teşekkürler...
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
-Duruma göre yaşayıyoruz, ve yaşamaya devam edeceğiz; aksi takdirde ölürüz.
-Görme dışında dört duyu organını kullanarak ve beyninde çeşitli simülasyonlar kurularak öğrenme işi yapılabilir.
-Hissetmek istek dışı gerçekleşen ana özgü bir durumdur. İlk insan gibi hissedemezsin çünkü ilk insan değilsin, şartlar farklı.
-Örüntü ile kastedilen önce yaşanılan şeyin bir sonrakini etkilemesi ve ona neden olması ise hayır, örüntüler olmadan yaşanmaz, her şeyi etkileyen bir neden vardır.
-Rol model gerekli olan değil mutlak olan bir şeydir. Taklit edilen şeyin bir kişi olması gerekmez, duyumsadığımız ve hoşumuza giden her şeyi taklit ederiz. Bir kişiyi rol model almak kişide yaratıcılık eksikliği olduğu anlamına gelir.
-
-
-
-
-
-
-Uzvunu kaybedince eksiktir. Engelli doğarsa olmamıştır. İnsan ölünce yaşıyor sayılmaz.
-

Düzgün ve doyurucu cevaplar istiyorsanız, tek başlık altında tek bir soruyu sorun.
Bir yazıya sizin zihninizde anlam kazanan ama çoğu kişi için anlamlı olmayan soruları sormak içşn öncelikle tercümesini yapın.
 

kış güneşi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Eyl 2013
Mesajlar
36
Tepkime puanı
21
Puanları
8
Yaş
44
Üniversite Bölümü
fine arts
Öğrene ögrene hayata adımlar atıyoruz.. Bebeklikten itibaren, anne baba ilişkisi, çevre bizi buyuk bır oranda sekillendiriyor..Karmaya göre işin içinden çıkmak çok rahat, taşınan daha önceki ruhların kalıntıları olduğu için cevap hazır..

Fakat rasyonel ve bilimsel düşünecek olursak; ilk doğumdan sonra ki evrelerimiz oldukça dışarı uyarıcılara ve bizi yetiştiren "aslan terbiyecilerimize "bağlı..

Kabuk kabuk üstüne ögretilerimizde, düşünme yapımız, öz irademiz ve taklit edeceğimiz kişiler yada davranışlar ise , sürekli düşünme yerine hayvan terbiyesindeki gibi komutlarla davranış ögretiliyorsa yada ögretilmişse, geçmiş olsun artık oldukça zor tekrar kopyalamadan, taklit etmeden bir hayat yasamak..

Kendimizi düşe kalka, yaralayarak, acı çekerek( beden - ruhen), analiz ederek, sorgulayarak, kendi irademizle hareket etmeyi, yasamayı ögrenirsek, hayatta kopyamalara, sahte yasamlara ihtiyaç duymayız ..

Günümüz insanına bakın, yenilen içilen, konuşulan her şey taklit ve kopya bir yasamın ürünleri.. İnsan artık bir "ürün" olmuş!!
 

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
-Duruma göre yaşayıyoruz, ve yaşamaya devam edeceğiz; aksi takdirde ölürüz.
-Görme dışında dört duyu organını kullanarak ve beyninde çeşitli simülasyonlar kurularak öğrenme işi yapılabilir.
-Hissetmek istek dışı gerçekleşen ana özgü bir durumdur.
-İlk insan gibi hissedemezsin çünkü ilk insan değilsin, şartlar farklı.
-Örüntü ile kastedilen önce yaşanılan şeyin bir sonrakini etkilemesi ve ona neden olması ise hayır, örüntüler olmadan yaşanmaz, her şeyi etkileyen bir neden vardır.
-Rol model gerekli olan değil mutlak olan bir şeydir. Taklit edilen şeyin bir kişi olması gerekmez, duyumsadığımız ve hoşumuza giden her şeyi taklit ederiz. Bir kişiyi rol model almak kişide yaratıcılık eksikliği olduğu anlamına gelir.
-
-
-
-
-
-
-Uzvunu kaybedince eksiktir. Engelli doğarsa olmamıştır. İnsan ölünce yaşıyor sayılmaz.
-

Düzgün ve doyurucu cevaplar istiyorsanız, tek başlık altında tek bir soruyu sorun.
Bir yazıya sizin zihninizde anlam kazanan ama çoğu kişi için anlamlı olmayan soruları sormak içşn öncelikle tercümesini yapın.



Duruma göre yaşıyoruz yoksa ölürüz çok basit bir cevap, zihnimde hiç bir şey uyandırmadı. Ben duruma göre yaşamıyorum ? Neden herkes bu şekilde yaşıyormuş gibi bir cevap verme ihtiyacı ? İlk insanlar gibi mi hissetmeli den kast ettiğim şey tek başına arayışa girmek ve kendin öğrenmen konusuydu. Şartlar farklı olsa da annesiz babasız ( Rol Modelsiz ) büyüyen birisi için bu tabiri kullanma ihtiyacı hissettim. Her şeyi kendi öğrenmeye çalışan, her şeyi kendi öğrenen, sadece kendi yaptıklarından ibret ve örnek alan manasında.

Yaratıcılık eksikliği gibi görülmesi konusu fikrime göre değişken bir şey.
Erkek çocuklar babayı, kız çocuklar da anneyi rol model almıyorlar mı ?
O zaman tüm çocuklarda yaratıcılık eksikliği mi oluyor ?

Soru: İnsan ne zaman eksiktir ? Ne zaman olmamıştır ? Ne zaman yaşıyor sayılmaz ?
Cevap: Uzvunu kaybedince eksiktir. Engelli doğarsa olmamıştır. İnsan ölünce yaşıyor sayılmaz.

Cevabı bu kadar sığ olmamalı.
Yaşamı konusunda ya da dünyadan ne alması gerektiği konusunda, neye takılmaması, neyi çok sorgulamaması gerektiği konusunda manevi, olgunluk derecesinde sormak istedim. Felsefe bu değil benim zihnimde. Gayet de anlaşılır aslında sorduğum soru. İnsan sadece dünyadan göçünce mi ölü sayılır ? İnsan sadece engeli varsa mı olmamıştır ? İnsanın eksikliği sadece uzvunu kaybetmiş olması mıdır ?

Düzgün ve doyurucu cevaplar tabi ki isterim, tek başlık altında tek bir soru sordum, dolaylı yollardan aynı şeyi sordum ama kafanızda rol model derken oluşması gereken anne ve baba faktörünün rol modelliği konusuydu. O yüzden sizi o yola götürecek sorulardı aslında. Bunun öğrenmemize olan etkisini ya da bize katan şeylerin kritiğini yapmaktı. Malum herkes anne herkes baba. Yazdıklarından bir tanımlama yapamadım açıkçası.

Çoğu kişi için anlamlı olup olmaması beni ne ilgilendirir. Benim zihin haritam böyle çalışıyor. Cevabını bulmak isteyen benim, üzerinde konuşmak isteyene konuyu açmak gibi bir sebep vermişken neden herkesin istediği gibi sormak zorunda olayım ki ?

Bana gideceğim yolu söylemeyin, gittiğim yolda beyinlerin ve düşüncelerin binlerce farklı fikrin olduğu havuza dahil olmamı sürdürecek bir şeyler söyleyin. Herkesin bir soru sorma şekli , bir algılama şekli vardır. Ya da bir öğrenme şekli, sorgulama şekli...
 

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
Öğrene ögrene hayata adımlar atıyoruz.. Bebeklikten itibaren, anne baba ilişkisi, çevre bizi buyuk bır oranda sekillendiriyor..Karmaya göre işin içinden çıkmak çok rahat, taşınan daha önceki ruhların kalıntıları olduğu için cevap hazır..

Fakat rasyonel ve bilimsel düşünecek olursak; ilk doğumdan sonra ki evrelerimiz oldukça dışarı uyarıcılara ve bizi yetiştiren "aslan terbiyecilerimize "bağlı..

Kabuk kabuk üstüne ögretilerimizde, düşünme yapımız, öz irademiz ve taklit edeceğimiz kişiler yada davranışlar ise , sürekli düşünme yerine hayvan terbiyesindeki gibi komutlarla davranış ögretiliyorsa yada ögretilmişse, geçmiş olsun artık oldukça zor tekrar kopyalamadan, taklit etmeden bir hayat yasamak..

Kendimizi düşe kalka, yaralayarak, acı çekerek( beden - ruhen), analiz ederek, sorgulayarak, kendi irademizle hareket etmeyi, yasamayı ögrenirsek, hayatta kopyamalara, sahte yasamlara ihtiyaç duymayız ..

Günümüz insanına bakın, yenilen içilen, konuşulan her şey taklit ve kopya bir yasamın ürünleri.. İnsan artık bir "ürün" olmuş!!

İnsan sorgulama içerisindeyse ki ben bunlara bir örneğim ve körü körüne bana kazandırılmaya çalışılan ideolojiler, düşünceler, olgular kesinlikle benimsenen şeyler olmadı hayatımda hiç bir vakit. Taklit etmeden, hayranlık uyandırmadan, egoma ve keyfime itaat etmeden, güç oyunları oynamadan, hayatıma devam ediyorum. Herkes gibi yapsam zaten şu an bu forumda bu soruları sorma gereksinimi duymazdım. Bizim algımıza dans ettiren binlerce güç varken farkında olmalı insan. Şunu söylüyorum ne vakit olursa olsun; bir şeyler değişmesi gerekiyorsa belki imkansız görebilirler bu çok önemli değil, bir günde de çoğu şey değişebilir, özellikle de benim kafamdaki inanç, algı bu şekilde. Önemli olan hiç sorgulamadığım ya da belki yalnız kaldığımda ya da belki gecelerimin gündüz olmasından mütevellit çok işimize gelmiyordu derinlere inmek. Bu kadar çetrefilli ve zincirleme çalışan bir beyin yapımız varken neden bu kadar kolay ve tek tanımlı olsun her şey...

Kendimizi düşe kalka, yaralayarak, acı çekerek( beden - ruhen), analiz ederek, sorgulayarak, kendi irademizle hareket etmeyi, yasamayı ögrenirsek, hayatta kopyamalara, sahte yasamlara ihtiyaç duymayız .. Bu cümleye çok katılıyorum. Hayat felsefemde şu var,

'' Herkese sorarım, herkesi dinlerim, herkesin fikrini alırım lakin benim dediğim olur.''

Bu soruyu sorarken ki amaçlarımdan birisi zaten sizce de bu kadar basit mi diye sorgulama ihtiyacımdan.
Tersine işliyoruz, insan beğenmediği şeylerin asıl olduğunu düşünüp yeniden çok çağdaş ya da modern bir şekilde savunmasını, pazarlamasını yapıyor. İnsanlar garip, bizler garibiz, çok küçük şeyleri büyütüp, farklılaştırıp en sonunda yine temel olana doğru yöneliyoruz. Bunlar hep sorgulamamaktan mıdır sizce de ? Ya da hayat amacımızı, dünyaya gelme amacımızı düşünmeye çalışmamaktan mıdır ?

Belki sorunun seyri değişecek ama sizce aradığınız ya da hala aramakta olduğunuz hayat amacınız, sebebiniz, ne için yaşadığınız konusunda fikrinizi de merak ediyorum, bu sorduğum soruyla beraber. Üstlerimizin, büyüklerimizin ya da geleneklerimizin hangi noktalarda bize rol model olması, hangi zaman dilimi içerisinde kabul edilebilir sizin de dediğiniz gibi rasyonel veya bilimsel olarak bakıldığı zaman ?
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Duruma göre yaşıyoruz yoksa ölürüz çok basit bir cevap, zihnimde hiç bir şey uyandırmadı. Ben duruma göre yaşamıyorum ? Neden herkes bu şekilde yaşıyormuş gibi bir cevap verme ihtiyacı ? İlk insanlar gibi mi hissetmeli den kast ettiğim şey tek başına arayışa girmek ve kendin öğrenmen konusuydu. Şartlar farklı olsa da annesiz babasız ( Rol Modelsiz ) büyüyen birisi için bu tabiri kullanma ihtiyacı hissettim. Her şeyi kendi öğrenmeye çalışan, her şeyi kendi öğrenen, sadece kendi yaptıklarından ibret ve örnek alan manasında.

Yaratıcılık eksikliği gibi görülmesi konusu fikrime göre değişken bir şey.
Erkek çocuklar babayı, kız çocuklar da anneyi rol model almıyorlar mı ?
O zaman tüm çocuklarda yaratıcılık eksikliği mi oluyor ?

Soru: İnsan ne zaman eksiktir ? Ne zaman olmamıştır ? Ne zaman yaşıyor sayılmaz ?
Cevap: Uzvunu kaybedince eksiktir. Engelli doğarsa olmamıştır. İnsan ölünce yaşıyor sayılmaz.

Cevabı bu kadar sığ olmamalı.
Yaşamı konusunda ya da dünyadan ne alması gerektiği konusunda, neye takılmaması, neyi çok sorgulamaması gerektiği konusunda manevi, olgunluk derecesinde sormak istedim. Felsefe bu değil benim zihnimde. Gayet de anlaşılır aslında sorduğum soru. İnsan sadece dünyadan göçünce mi ölü sayılır ? İnsan sadece engeli varsa mı olmamıştır ? İnsanın eksikliği sadece uzvunu kaybetmiş olması mıdır ?

Düzgün ve doyurucu cevaplar tabi ki isterim, tek başlık altında tek bir soru sordum, dolaylı yollardan aynı şeyi sordum ama kafanızda rol model derken oluşması gereken anne ve baba faktörünün rol modelliği konusuydu. O yüzden sizi o yola götürecek sorulardı aslında. Bunun öğrenmemize olan etkisini ya da bize katan şeylerin kritiğini yapmaktı. Malum herkes anne herkes baba. Yazdıklarından bir tanımlama yapamadım açıkçası.

Çoğu kişi için anlamlı olup olmaması beni ne ilgilendirir. Benim zihin haritam böyle çalışıyor. Cevabını bulmak isteyen benim, üzerinde konuşmak isteyene konuyu açmak gibi bir sebep vermişken neden herkesin istediği gibi sormak zorunda olayım ki ?

Bana gideceğim yolu söylemeyin, gittiğim yolda beyinlerin ve düşüncelerin binlerce farklı fikrin olduğu havuza dahil olmamı sürdürecek bir şeyler söyleyin. Herkesin bir soru sorma şekli , bir algılama şekli vardır. Ya da bir öğrenme şekli, sorgulama şekli...

Her şey duruma göre var olur, bunun istisnası yoktur. Her davranışın, düşüncenin, duygunun tetikleyicisi vardır. Eğer kişi duruma aykırı davranırşa şartlar onu olumsuz etkiler.
Eğer hayatının merkezine koyup hayat kılavuzun yapacağın bir öğreti istiyorsan gidip bir din adamıyla konuşacaksın. Benim zihnim metafizik konuları doğrudan fantastik kategorisine soktuğu için o tür konulara sadece eğlence gözüyle bakıyorum.

İlk insanların hayatta kalma ve üremeden başka sorunları yoktu, ne olduklarını keşfetmek için yoğun felsefi arayışlara girdiklerini de düşünmüyorum. Kişi kendini tanımak istiyorsa içine kapanmak yerine oldukça çeşitli ve yoğun bir hayata atılmalı çünkü insan tepklierini bir etki nedeniyle verir, yoğun hahat da bu etkileri fazlalaştırır. Yani yoğun hayat sayesinde kişiliğiniz farklı yönlerini gördüğünüzden dolayı kendinizi daha kolay tanırsınız.

İnsan birisini rol model almak zorunda değildir, pek tabii bir çok kişinin faydalı gördüğü özelliklerini bünyesine katabilir.

Üç sorunun cevabı da doğru. Farklı cevaplar vermek cevapları konuyla alakalı olmayan düşüncelerle süslemek olacaktır.

Bir kişi başkasını tanıyorsa onun sorusunu anlar, onun nasıl bir cevap istediğini bilir ve o kişiye göre cevap verir. Siz burada, sizi tanıyan bir insana soru sormuyorsunuz, sorduğunuz sorular da felsefi yönü açısından binlerce farklı şekilde yorumlanabilen sorular. Bu sorulara istediğiniz türde cevaplar istiyorsanız öncelikle sorularınıza kendinizden bir parça katarak kendinizi tanıtmalısınız, ya da sizi tanımayan herkesin anlayabileceği şekilde sorunuzun terimsel, şiirsel, felsefi, bilimsel olarak cevaplanmasını istediğinizi belirteceksiniz.

İsterseniz tavsiyelerime uyun, istersenin birkaç ay daha sorduğunuz sorulara alakasız cevaplar gelmesine katlanın. Kimseye kendi doğrularımı dayatmıyorum, herkes için faydalı olması açısından fikrimi belirtiyorum.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bu sorunun cevabı yok! hatta daha ileri gidersem bu sorunun cevabını herşeyin yaratıcısı olan (tek ve mutlak) bir tanrı bile veremez. ha verirse de verdiği cevap öznel olur. mutlak olan benim, herşeyi ben yarattım ben ne dersem o! şeklinde bir cevap olur. (yada herşeyi ben yarattım herşeyin en doğrusunu ben bilirim gibi saçma sapan bir mantık olur, hem herşeyi yaratıyorsun hem doğruyu biliyorsun ee doğru ne oluyor bu durumda? başka doğrularda yaratabilirdin yani demi) sen neden mutlaksın, mutlak ne demek? diye sorarsam o tanrıya cevap veremez. herşeyi yaratmış olması verdiği cevabın dayanağı olsa da bana göre geçerli değildir.

bu soru; ''kendini bil' veya ''ben kimim'' sorularının değişik bir versiyonu bana göre.

bu; kendini bil sorusunu ilk ortaya atan sokrat diyorlar. sonra bu soru ve üzerine kurulan felsefeler günümüze kadar gelmiş görünüyor. nereden geldim nereye gidiyorum sorusu ile ilintili olan bu sorular ve felsefesi , gerek dinler gerekse tanrı inancı lehinede çok güzel kullanılmaktadır bana göre.. ayrı zamanda insanın varoluşu ile ilgili bir soru olduğu içinde felsefeninde temel sorusudur dersem yanlış olmaz sanırım.

peki ya cevap? dediğim gibi bu sorunun cevabı yok, değil insanların bir tanrının bile bu soruya cevap verebilecek sarsılmaz bir dayanağı olamaz.

Düşüncelerimizin kökenini göremiyoruz
Duygularımızın kökenini göremiyoruz
Davranışlarımızın kökenini göremiyoruz

Birçok şeye biz değil beynimiz karar veriyor!

bilinç ve iradeyi tabiki yadsımıyorum ancak beyin dediğimiz şeyin ürünü bunlarda.

Bilim bizleri bir tür olarak ele alıyor düşünce,duygu ve davranışlarımızı da kendi metodolojisi ile açıklamaya çalışıyor.

ancak bilim bile bu konuda oldukça yetersiz.

özetle; kendini bilmek sorusu aklın sorabileceği ama cevabını bulamayacağı bir soru. semavi dinlerin İnsan özel bir canlıdır,sınava tabidir,tanrı karşısında sorumludur, tekamül eder falandır fişmandır ögretilerinin beynimize zerk ettiği düşünceler yüzünden makul ve cevabı olan/ cevabı bulunabilir bir soruymuş gibi görünen ama aslında cevabı olmayan boş bir sorudur.( ifademin gücünü artırmak için boş dedim, boştan kastım asla yapılandırılamayacak bir soru olmasıdır) (akıl ve bilgi ile yapılandırılamaz yani, efsaneler, inanç ve fantazilerle elbet yapılandıran çok olur:))
 
Son düzenleme:

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
Eğer hayatının merkezine koyup hayat kılavuzun yapacağın bir öğreti istiyorsan gidip bir din adamıyla konuşacaksın.

Hiç bir şey hayatımın merkezinde değil. Ben Hariç.
Herkesin gördükleri, yaşadıkları, tesadüfleri, tecrübeleri, görmesi ve görmemesi gerekenler farklı diye düşünüyorum.
Din adamları konusuna gelirsek din felsefesine hiç karışmıyorum. Orası çok daha karışık bir konu. Bilgim yetmez.

Yani yoğun hayat sayesinde kişiliğiniz farklı yönlerini gördüğünüzden dolayı kendinizi daha kolay tanırsınız.

Yoğunluk, herkese göre değişebilir, benim de hayatımın yoğun olduğunu ve çokça gördüğüm, tecrübe ettiğim olaylardan, tepkilerden bu sorgulama serüvenine yazılı ve görsel olarak çıktım. Önceleri de sorguluyordum ama sadece kafamın içinde, şimdi herkes ile beraber sorguluyorum. Sadece sorguluyorum. Cevap beğenmeksizin...

İnsan birisini rol model almak zorunda değildir, pek tabii bir çok kişinin faydalı gördüğü özelliklerini bünyesine katabilir.

Üç sorunun cevabı da doğru. Farklı cevaplar vermek cevapları konuyla alakalı olmayan düşüncelerle süslemek olacaktır.


Kesinlikle haklısın,
Belkide benim bilinçaltım kirlenmiştir. Tanımları yeniden oluşturarak bir format atmak gerekebilir.
Öğretilerden, düşüncelerden kendi örüntülerim dolayısıyla ya da hareket etme şeklimle uyumluysa ve mantığıma yatıyorsa o şekil bir düsturla gitmişimdir. Farklı cevaplar konusunda da aynı şeyi düşünüyoruz.


Bir kişi başkasını tanıyorsa onun sorusunu anlar, onun nasıl bir cevap istediğini bilir ve o kişiye göre cevap verir. Siz burada, sizi tanıyan bir insana soru sormuyorsunuz, sorduğunuz sorular da felsefi yönü açısından binlerce farklı şekilde yorumlanabilen sorular. Bu sorulara istediğiniz türde cevaplar istiyorsanız öncelikle sorularınıza kendinizden bir parça katarak kendinizi tanıtmalısınız, ya da sizi tanımayan herkesin anlayabileceği şekilde sorunuzun terimsel, şiirsel, felsefi, bilimsel olarak cevaplanmasını istediğinizi belirteceksiniz.

İsterseniz tavsiyelerime uyun, istersenin birkaç ay daha sorduğunuz sorulara alakasız cevaplar gelmesine katlanın. Kimseye kendi doğrularımı dayatmıyorum, herkes için faydalı olması açısından fikrimi belirtiyorum.

Binlerce farklı şekilde sorgulanan şeyler olması sebebiyle zaten çok sığ geldi.
Özellikle de felsefe tartışmaları yapılan bir forumda.

İstediğim türde değil, zaten gerekli açıklamayı yapmıştım. Sormak istediğimin ne olduğunu, kendimden bir parça katmak konusunu biraz daha açar mısın ? Ne gibi bilgiler vermem gerekiyor, isterseniz biraz daha detaya ineriz tabi ki. Belki de dediğiniz gibi gerekli soruyu soramadım detay vermeden fazla iddialı gelmiş olabilir. Aslında o kafadan vazgeçtim ben herkes istediği şekilde cevap vermeli kesinlikle.

Öğrenemeyip sadeleştirilmesini istemem benim tembelliğim ya da konuya olan ilgisizliğimden olabilir. Daha fazla saygı duymalıyım felsefeye. Kesinlikle, çok değişik ifadelere açığım her şeyi sorgulayarak öğreneceğiz, tartışacağız, hatta belki cevaplarını da bulamayacağız. O süreçte de filtrelenen düşünceler benim benliğime yatırım olmuş olacak, hiç bir kesin bilgi olmamasına rağmen. Tavsiyelerinize saygım var, hak da verdim açıkçası, doğru dediniz. Her türlüsüne katlanabilirim.

Sanırım gereksiz bir yargıda bulundum halbuki gittiği yere kadar gitmeli, tartışmanın ya da konunun seyrini değiştirmek, zincirin halkasını zedelemek gerçekten bilgisizliğimin kanıtı olabilir. Ya da vizyonsuzluğumun da diyebilirim. Kimseye kendi doğrularınızı dayatmadığınızı biliyorum, herkes için faydalı olsun tabi ki hepimizin bir yerde amacı bu değil mi ? Her şey her zaman ki gibi devam etsin. Akışa engel olmak haddim değil. Anlayışın, yaklaşımın için teşekkür ederim.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Rol model belirlemek asla o kişiyi taklit etmek olmamalıdır fakat başkalarının görüşleri ya da tecrübeleri elbette bir fayda sağlar. Tek bir kişi yerine farklı görüşleri incelemek fakat en sonunda kendini çizgini belirlemek çok daha sağlıklı olacaktır.
 

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
Rol model belirlemek asla o kişiyi taklit etmek olmamalıdır fakat başkalarının görüşleri ya da tecrübeleri elbette bir fayda sağlar. Tek bir kişi yerine farklı görüşleri incelemek fakat en sonunda kendini çizgini belirlemek çok daha sağlıklı olacaktır.

Hep bunu savundum, çok doğru. Ya da en azından benim doğrum.
 

kış güneşi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Eyl 2013
Mesajlar
36
Tepkime puanı
21
Puanları
8
Yaş
44
Üniversite Bölümü
fine arts
İnsan sorgulama içerisindeyse ki ben bunlara bir örneğim ve körü körüne bana kazandırılmaya çalışılan ideolojiler, düşünceler, olgular kesinlikle benimsenen şeyler olmadı hayatımda hiç bir vakit. Taklit etmeden, hayranlık uyandırmadan, egoma ve keyfime itaat etmeden, güç oyunları oynamadan, hayatıma devam ediyorum. Herkes gibi yapsam zaten şu an bu forumda bu soruları sorma gereksinimi duymazdım. Bizim algımıza dans ettiren binlerce güç varken farkında olmalı insan. Şunu söylüyorum ne vakit olursa olsun; bir şeyler değişmesi gerekiyorsa belki imkansız görebilirler bu çok önemli değil, bir günde de çoğu şey değişebilir, özellikle de benim kafamdaki inanç, algı bu şekilde. Önemli olan hiç sorgulamadığım ya da belki yalnız kaldığımda ya da belki gecelerimin gündüz olmasından mütevellit çok işimize gelmiyordu derinlere inmek. Bu kadar çetrefilli ve zincirleme çalışan bir beyin yapımız varken neden bu kadar kolay ve tek tanımlı olsun her şey...

Kendimizi düşe kalka, yaralayarak, acı çekerek( beden - ruhen), analiz ederek, sorgulayarak, kendi irademizle hareket etmeyi, yasamayı ögrenirsek, hayatta kopyamalara, sahte yasamlara ihtiyaç duymayız .. Bu cümleye çok katılıyorum. Hayat felsefemde şu var,

'' Herkese sorarım, herkesi dinlerim, herkesin fikrini alırım lakin benim dediğim olur.''

Bu soruyu sorarken ki amaçlarımdan birisi zaten sizce de bu kadar basit mi diye sorgulama ihtiyacımdan.
Tersine işliyoruz, insan beğenmediği şeylerin asıl olduğunu düşünüp yeniden çok çağdaş ya da modern bir şekilde savunmasını, pazarlamasını yapıyor. İnsanlar garip, bizler garibiz, çok küçük şeyleri büyütüp, farklılaştırıp en sonunda yine temel olana doğru yöneliyoruz. Bunlar hep sorgulamamaktan mıdır sizce de ? Ya da hayat amacımızı, dünyaya gelme amacımızı düşünmeye çalışmamaktan mıdır ?

Belki sorunun seyri değişecek ama sizce aradığınız ya da hala aramakta olduğunuz hayat amacınız, sebebiniz, ne için yaşadığınız konusunda fikrinizi de merak ediyorum, bu sorduğum soruyla beraber. Üstlerimizin, büyüklerimizin ya da geleneklerimizin hangi noktalarda bize rol model olması, hangi zaman dilimi içerisinde kabul edilebilir sizin de dediğiniz gibi rasyonel veya bilimsel olarak bakıldığı zaman ?
,
Erginlikten çıktıktan sonra , epey bi sağa sola saldırı evrelerim, hayatın için de var olma savaşlarım, yok oluşlarım, doğuşlarım, ınışler çıkışlar ve şimdiki zamanda epey bir düşünce arayış, yöneliş ve yine arayışlarım oldu...Hayatımda ki kayıplar, benim kişisel şu an ki gözle baktığım korkunç hatalarım ama o zaman yapmasaydım şu an ki öğretilerim ve yasammışlık deneyimlerim olmayacak diye düşündüğüm seyler..

Geldiğim nokta da bilginin ve ögrenmenin en azından kendi adıma söyleyim bir noktaya kadar oluşu.. Ögrenmek beni ve loplarımı şişirirken hayatın içinde ögrenmek , insanlardan öğrenmek , ulkelerden ögrenmek , vs herseyden denemleyerek ,, dinleyerek ögrenmek beni var eden , mutlu kılan sey..

Ruhumu dinlemek ve bu dış bedenin istek ve gudulerı dışında "o" nasıl mutlu, nasıl yasamda durmak ıstıyor.. onu nasıl dınlemeliyim yada onu nasıl ön plana çıkarmalıyımın telasındayım .

Hayat amacım içim de şeyin ben "ruh" diyorum onun mutlak huzurunu yakalamak ve o eşsiz saf " beni " bulmak ,huzura kavuşmak..

Tum dınler , yada kadim ögretilere/ dinler hep bir seyler katıyor insana ve onun içindeki ruha/ enerjiye.. Fakat asıl benim gözlemlediğim ve anladığım, yasamın içinde , buyuklerimizin geleneklerimizin , guzel ve toparlayıcı bir çok yönü var.. paylaşmak konuşmak, güzel yemek sohbetleri ve hatta danslarımız..Tüm bunları yasayıp , denemleyecek bir yapıda bu güne kadar hiç olmasamda, bu tıp sıcak ve güçlü aile yapılarında bulunan kişlerin ruhsal olarak en azından benden daha huzurlu ve arayışların minimal olduğunu gözlemledim..
 

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
,
Erginlikten çıktıktan sonra , epey bi sağa sola saldırı evrelerim, hayatın için de var olma savaşlarım, yok oluşlarım, doğuşlarım, ınışler çıkışlar ve şimdiki zamanda epey bir düşünce arayış, yöneliş ve yine arayışlarım oldu...Hayatımda ki kayıplar, benim kişisel şu an ki gözle baktığım korkunç hatalarım ama o zaman yapmasaydım şu an ki öğretilerim ve yasammışlık deneyimlerim olmayacak diye düşündüğüm seyler..

Geldiğim nokta da bilginin ve ögrenmenin en azından kendi adıma söyleyim bir noktaya kadar oluşu.. Ögrenmek beni ve loplarımı şişirirken hayatın içinde ögrenmek , insanlardan öğrenmek , ulkelerden ögrenmek , vs herseyden denemleyerek ,, dinleyerek ögrenmek beni var eden , mutlu kılan sey..

Ruhumu dinlemek ve bu dış bedenin istek ve gudulerı dışında "o" nasıl mutlu, nasıl yasamda durmak ıstıyor.. onu nasıl dınlemeliyim yada onu nasıl ön plana çıkarmalıyımın telasındayım .

Hayat amacım içim de şeyin ben "ruh" diyorum onun mutlak huzurunu yakalamak ve o eşsiz saf " beni " bulmak ,huzura kavuşmak..

Tum dınler , yada kadim ögretilere/ dinler hep bir seyler katıyor insana ve onun içindeki ruha/ enerjiye.. Fakat asıl benim gözlemlediğim ve anladığım, yasamın içinde , buyuklerimizin geleneklerimizin , guzel ve toparlayıcı bir çok yönü var.. paylaşmak konuşmak, güzel yemek sohbetleri ve hatta danslarımız..Tüm bunları yasayıp , denemleyecek bir yapıda bu güne kadar hiç olmasamda, bu tıp sıcak ve güçlü aile yapılarında bulunan kişlerin ruhsal olarak en azından benden daha huzurlu ve arayışların minimal olduğunu gözlemledim..

Yani ne kadar rol model alınmak zorunda olunmasa da bir o kadar bir yerlerden bir şeylerden ya ibret ya örnek alıyoruz. Bu ya yaşantılardan ya geleneklerden ya da adetlerden ötürü süregelen şeyler. Aslında kitap gibi alıyoruz ve kendi doğrularımıza paralel olarak kombine ediyoruz.

Rol almak denemese de belki yolumuzu doğrumuzu bizi biz yapan benliğin oluşması ve gelişimini sürdürmesi için bir şekilde nöronlar ve sinapsların bize rol model sayıldığını söyleyebilir miyiz ?

- Örüntülerin toplamı, çıkarımların sağlamlaştırılması sonucunun ortalaması da denebilir mi ?
 

kış güneşi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Eyl 2013
Mesajlar
36
Tepkime puanı
21
Puanları
8
Yaş
44
Üniversite Bölümü
fine arts
nöronlar yada snapsler ilk ilkel insan mağra deliğinden çıktıktan sonra oldukça yok kattediğine göre ve tüm sistemler bir ağ olduğuna göre en basit tanımıyla, beyinde ana güç merkezi dersek tabi ki etkilendiğini söylemek isterdim ama tabi ki ara kablolar ve enerji sağlayan bu yapıların bize rol model olması pek ufak bir gulumsemenin dışında mümkün değil..

örüntülerin toplanması ( neden toplayalım )? sıralaması ve tekrarına bağlı olarak ne çıkardığımıza bağlı sanırım..:sneaky:
 

CageMage

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Eki 2019
Mesajlar
27
Tepkime puanı
13
Puanları
3
Konum
Türkiye
Üniversite Bölümü
Yok
tabi ki ara kablolar ve enerji sağlayan bu yapıların bize rol model olması pek ufak bir gulumsemenin dışında mümkün değil..

Yani örüntülerin sonucunda bir modeli benimsediğimizden bahsettim aslında belki yanlış ifade etmiş olabilirim.
 

kış güneşi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Eyl 2013
Mesajlar
36
Tepkime puanı
21
Puanları
8
Yaş
44
Üniversite Bölümü
fine arts
örüntülerin, örüntünün matematiksek tekrar mantığından çıkan örüntü olduğunu düşündüm.. sanırım ben yanlış anladım?
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Tüm bu soruların cevabı aslında sosyal birlik ve kaynaşmalar da yatıyor.
Almanya, Noeveç ya da İrlanda gibi bireye pek karışılmayan bir yerde mesela belki rahat edebilir ve bu kadar sosyal gelişim baskısı duymayabiliriz. Yani herkesin mükemmel olması istenmeyen ve bireyi kendi rahatına bırakan her sorunu kendi çözen başeden birey yerine rahat örgütlenmiş bir toplumu düşünün. Bu şunun gibi. Türkiye gerçek bir orman da hayatta kalmak gibiyse batı muhtemelen bir kent parkı gibi olmalı.

The 100 diye bir dizi vardı. 100 tane genç apokaliptik (kıyamet sonrası gelecek) bir dünya da yalnız kalıp kendi başına bu durumu birlikte öğrenip birlikte deneyimliyordu. Yani belirtilen durumda rol model arayışı değil de kendi benzerleri ile örgütlenme belki işe yarar. Ayrıca benzerliğin rol modeli muhtemelen kurumsal olarak mevcuttur. Bu şu anlamda. Kimi Marks'a ilgi duyar ve çekilir. Kimi bir kaç anarşisti yakın bulur, kimi başkalarını. İdeolojiler, aydınlar, şairler her türden toplumsal figür (ya da üst figür) zaten az çok mevcuttur.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst