Baskasinin, Sana Ne Yapmasini Istersin?

Yine anlamadın! Anlamıyorsun! Anlamayacaksın !

Senin amacın felsefe yapmak değil, bu çok net olarak belli!

Senin yazıların %99 oranında Allah'a inananlara gizli çatışlar, Din olgusuna,inanca hakaret, vuk'u bulan her kötülüğü Dine ya da İslamiyete mal etme noktasına getirmek.

Bunu anlamamak için aptal olmak gerek! Ve sen, herşeyi sadece kendin bilirsin, başkaları, özellikle de inanç sahibi insanlar hiç bir şey bilmez imajına saplanıp kalmışsın ve bu inancı kökleştirmeye çalışıyorsun. Bu yanlı bir tavır, inancı küçümseme, aşağılamadır.

Bu kadar açık olarak gerçekleştirdiğin bu yakışıksız eylemleri yine,yine yinelemeye devam etmekte direniyor ve kendi hatalarını hiç görmüyorsun!

Bu "alınganlık " değildir, halen anlamıyorsun.

Bu, bir müslümanın inancına sahip çıkmasıdır ve görevidir.

Sen, Evrensel insan olsa idin, amacın sadece insanlığa ve bilime hizmet olsa idi, bu önemli nüansı çoktan fark eder, inananaların hassasiyetlerini anlar, algılar ve klavye dalaşı dediğin çirkin olaya neden olmazdın!!!

Çünkü; , adını senin koyduğun "dalaşma" fiili, genel anlamı ile hoş bir çağrışım yapmıyor.

e bende diğer tarafta protein burda ot satarım ya da ;

ya da benim diyalektiğim miyalektiğim olmaz ya da el altından salyangoz isteyen olursa işte ona sadece olur; böyle ne yapalım;
ya burdakiler fakirdir ya da elde meslek budur
köylü de ne olur; pırasa da olur;camışta olur
;
pırasa bulamıyorlarsa ot yesinler ya da ot bulamıyorlarsa pırasa yesinler
şimdi bi de ot pazarlığı yaparsak üç kuruşa beş kuruşa burda diyalektik olur;
patates te pahalandı mı ne? zaten bıraktığı üç kuruş

sanalmanik' Alıntı:

e bende diğer tarafta protein burda ot satarım ya da ;

ya da benim diyalektiğim miyalektiğim olmaz ya da el altından salyangoz isteyen olursa işte ona sadece olur; böyle ne yapalım;
ya burdakiler fakirdir ya da elde meslek budur
köylü de ne olur; pırasa da olur;camışta olur
;
pırasa bulamıyorlarsa ot yesinler
şimdi bi de ot pazarlığı yaparsak üç kuruşa beş kuruşa burda diyalektik olur;
patates te pahalandı mı ne? zaten bıraktığı üç kuruş

Genişletmek için tıkla ...

Eee,valla doğru dedin. Köylü ot yesin,pırasa yesin. Salyangozun gıdasını almaktan da mahrum kalsın oh olsun, salyangoz yemesin de kafası gelişmesin, bilimden, bilgiden uzak kalsın , camış gibi yaşasın, köylünün hakkı ancak odur, iyi dedin.

Nasılsa, "Eşek hoş laftan ne anlar olmuş "eşek hoşaftan ne anlar"

Anlayan zaten anlar, anlamayan bi haber. Gülerler ağlanacak hallerine:smile:

sanalmanik' Alıntı:

e bende diğer tarafta protein burda ot satarım ya da ;

ya da benim diyalektiğim miyalektiğim olmaz ya da el altından salyangoz isteyen olursa işte ona sadece olur; böyle ne yapalım;
ya burdakiler fakirdir ya da elde meslek budur
köylü de ne olur; pırasa da olur;camışta olur
;
pırasa bulamıyorlarsa ot yesinler ya da ot bulamıyorlarsa pırasa yesinler
şimdi bi de ot pazarlığı yaparsak üç kuruşa beş kuruşa burda diyalektik olur;
patates te pahalandı mı ne? zaten bıraktığı üç kuruş

Genişletmek için tıkla ...

"Diger taraf" neresi oluyor, "oteki" dunya mi?

O dedigin eskidi.

Onu ilk Demirelsoylemisti "Ekmek yoksa/bulamiyorlarsa, pasta yesinler." diye.

Ayrica uzulme diyalektik zaten monist.

evrensel-insan' Alıntı:

"Diger taraf" neresi oluyor, "oteki" dunya mi?

O dedigin eskidi.

Onu ilk Demirelsoylemisti "Ekmek yoksa/bulamiyorlarsa, pasta yesinler." diye.

Ayrica uzulme diyalektik zaten monist.

Genişletmek için tıkla ...

et satılan pazarın yan tarafta olabileceğini belirttik ve yan mahalle-komşu mahalle dedik; pazar önemli değil kurulur; alıcı rekabeti var;
Hem ben pazarsam tezgahım da işte ya da her ney se işte;
bu laf nereye gider satıcı?

hayır; satıcı zorla veremez satamaz değil mi e zorla karşılık alamaz?
ben reklam filmi mi çekiyorum şlimdi yani öyle mi olduk

benim malım elimde kalmaz diğer tarafa gelince-dağıtımcı distrübütör kapağı değişik sadece;
çürümezde; balın ömrü bin yıl derler; her zaman girer satışım ben bin yıl öteye söz attım;


bende bekler-ben kabında bozulmazda bin yıl

WAY BEE DEMİREL NE ADAMMIŞ, NE LAFLAR ETMİŞ ÖYLE İLK İLK :biggrin:

Pastayı Kraliçeler, Demireller beyfendiler,hanfendiler yesin, diyalektik, felsefi çay eşiliğine, köylü ne anlar pastadan:wink: (Hay Allah Demirel' de köylüydü sanırsam hemde İslamköylü müydü ne?)

Canan Hocanın konuşması duyulmasıyla eşit orantılı mı?
Canan hocanın (dediklerinin) değerlendirilmesi ve anlanması/araştırılması konuşmasıyla eşit orantılı mı?
bülbül sesi duyar mısınız hiç ve kulak kabartır mısınız? festanelikte;
bülbül ötüşünü ötmüştür kime öter ki?

hatırlar mısınız? Orman da bir ağaç yıkılmış kimse duymamışsa ağaç yıkılmış mıdır ya da ses çıkarmış mıdır demiştik şimdi bülbül ötmüşse ve kimse duymamışsa bülbül?

midyeyi kimi tüketir kimi tüketmez ve kimse midye yiyeni aşağılamaz da ve garip-hakir ya da tuhaf görmez de;

salyangoz tutmazsa yani midye işine girelim ne diim hoca;

bizim denizde bol ben sökerim-toplaması kolay maydonozdan da boldur-üç-dört mevsim bulunur ; az kayalık-bol çayalık deniz havası yosunu -dalar batar yüzeriz;

şimdi cevap yazmıyorsunuz belki de yat vakti bilmiyorum; uyku iyidir- aslında bende yatmalıyım ama bir hikaye daha anlatalım;

vikipedi de Pantezim başlığında Einstein ile ilgili şu söz yer alır;

Albert Einstein birçok yazısında panteist eğilimler sergiler, kişisel bir Tanrıya inanmadığını belirten "Ben asla Doğaya bir amaç ya da hedef, ya da insanmerkezci olarak anlaşılabilecek herhangi bir şey yüklemedim." sözü, Spinoza hayranlığını belirttiği yazısı "Evrenin harikulade düzenlenmiş olduğunu ve belli yasalara uygun hareket ettiğini görüyoruz ama bu yasaları sadece bulanık bir şekilde anlayabiliyoruz. Spinoza’nın panteizmine hayranım, ama onun modern düşünceye katkısına çok daha fazla hayranım, çünkü o ruh ve bedeni, iki ayrı şey değil de bir bütünmüş gibi gören ilk filozoftur." ve Tanrıya inanıyor musun sorusuna verdiği cevap "Varolanların düzenli uyumunda kendini gösteren Spinoza’nın Tanrısı’na inanıyorum, insanların kaderiyle ve eylemleriyle ilgilenen bir Tanrı’ya değil."

Genişletmek için tıkla ...

şimdi bu sözü (hepimiz) imzalayabiliriz sanırım

Dini inançlarım hakkında yazılanlar, sürekli tekrar edilen koca bir yalandan başka bir şey değil. Tanrı’ya inanmıyorum; bunu hiç inkar etmedim, her zaman açık açık söyledim. Eğer içimde bir yerlerde dini olduğu söylenebilecek bir şey varsa, o da bilimimizin ortaya koyduğu kadarıyla dünyanın yapısına duyduğum sonsuz hayranlıktır.


***


Tanrı meselesi açıldığında, kendini bir agnostik olarak gördüğümü söyleyebilirim. Hayatı daha güzel, daha yaşanır kılacak ahlaki ilkeler açısından son derece önemli olan berrak bir bilincin, bir kanun koyucu fikrine, özellikle de ödül ve cezaya göre çalışan bir kanun koyucu fikrine ihtiyaç duyacağına inanmıyorum.


***


Deneyimleyebileceğimiz en iyi şey gizemli olandır. Hakiki sanatın ve hakiki bilimin can evindeki en temel duygudur bu. Gizem nedir bilmeyen, artık merak edemeyen, şaşırmayan birinin yaşadığı söylenemez, böyle biri eriyip gitmiş mum gibidir. Dinin kökeninde, korkuyla karışık olsa da, bu gizem deneyimi vardır. Nüfuz edemediğimiz bir şeyin mevcudiyetiyle ilgili, en derin aklın ve göz alıcı güzelliğin aklımızın sadece en temel biçimlerine ulaşabildiği tezahürleriyle ilgili bir bilgi – asıl dini tavır işte bu bilgiden ve bu duygudan oluşur. Bu bakımdan, ama sadece bu bu bakımdan çok dindar biriyim. Yarattığı canlıları ödüllendiren ve cezalandıran ya da kendiliğimizden bildiğimiz türden bir iradeye sahip olan bir tanrı fikri pek aklıma yatmıyor. İnsanın fiziksel ölümünden sonra nasıl ayakta kaldığını anlayamıyorum, böyle bir şeyin başıma gelmesini de istemezdim;



Çok dindar bir inançsızım ben… Başka türlü, yeni bir dine inanıyorum.

Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol.

Genişletmek için tıkla ...

bunun da bi kısmını ben imzalayabilirim örneğin; büyük

ve bunun da;

Biz dünyalıların ne garip bir durumu var! Burada kısa bir süre için bulunuyoruz. Niçin geldiğimizi bilmiyoruz, sezer gibi oluyoruz zaman zaman. Ama, çok derinlere gitmeden, günlük yaşam bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz; önce, bütün mutluluğumuzu gülümsemelerine ve rahatlarına bağladığımız kimseler için, sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı olduğumuz bütün insanlar için. İç ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün insanların emeğine bağlı olduğunu, aldığım ve hâlâ almakta olduğum şeyleri aynı ölçüde var gücümle vermeğe çalışmam gerektiğini her gün durmadan düşünüyorum.

Duyabileceğimiz en güzel şey, hayatın esrarlı yanıdır. Sanatın ve gerçek bilimin be*şiğinde bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duymayan kimse, ne de olsa, ölü ve gözü kapalı gibidir. Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar olan insanlara katılıyorum. Kendi yarattıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tanrıyı benim aklım almaz.

Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol.

Genişletmek için tıkla ...

şimdi aslında hikayemin kendisi oldu bu satırlar;

başkasının sana ne yapmasını isterdin?
örneğin bunu anlamasını isterdim
sonra belki o soruyu daha iyi cevaplayaiblirdik;

Yazdiklarin ile ilgili bir yanit yazma geregi duymuyorum.

Sizi gidi beyni makyajlı kapitalist softalar sizi ; (Halkın fakirliğinden dem vurursunuz, alaylarınız,aşağılayıcılığınızla uğraştığınız şeylere bakın ,aklınızca felsefe yapıyorsunuz değil mi? Banel sokak felsefecileri sizi!)

Sizi gidi bilim sapıkları sizi ;Bilimsel olmak adına, aklı sıra; bilime sığınıp, dinsizliği yayma derdiyle bilimi kötü amaçları için kullanan idea saptırıcılar. (Yaptığı bilimsel araştırmalar sonucu Allah'ın varlığına inanmış ve İslamı seçmiş binlerce bilim insanı var, neden tek bir tanesini anmazsınız da, bir kaç dinsiz bilimciye takılır kalırsınız? Çünkü amacınız bilim değil sizin biliriz! )

Allah ve din inancım konusunda sadece Kur'an-ı Kerime ve sünnete imzamı atarım. Einstain' ın dini görüşünü değil, bilimsel kişiliğini tanırım.

Müslümanlara dersiniz ki; 7 asır öncesinin karanlık zihniyetini taşıyorsun. Melodram film senaryosu yazanlar takılır sizin peşinize ancak! Çünkü siz? Halen Antik Yunan çağının gelişmemiş zihniyetini taşıyorsunuz. Zihniyetin kaç asır öncesine aitliği söz konusu ise Çağsal komediyi siz oynuyorsunuz. Bunların modası geçti artık, uyanın.

Karşınızdakilerden nasıl yaklaşım bekliyorsanız, önce siz öyle davranmayı öğrenin.

Galapagos adasında yaşayan bir grup insan gördüm (The Zar-Win ve Devrim)
ve bunlara evrim deniyor
Bunlara Suvivor (da) deniyor

İnsanlar sürekli açlık ve kıtlıktan bahsederler;
bu insanlarda sürekli açlık ve kıtlıktan ve bahsediyorlar;
VE kendilerine bir adamın vereceği/getireceği yemeği bekliyorlar;

VE o adamın vereceği yemek için savaşıp-yarışıp duruyorlar;
Bu insanların-adamların ellerinde birer olta takımı-misina takımı ve zıpkın takımı ve ağ takımı ve kesme aletleri ve diğer gereçleri mevcuttur;
(Balık avlamda kullanılan) Tüm bunları, bu araçları keşfetmişler ve zaman içinde geliştirip evrimleştirmişler;

Şimdi Emek-zaman/işbölümü-birliği açısından değerlendirildiğinde tüm olta-misina-ağ-zıpkın kullanıcılarının bu araçları boş bırakmaması ve avlanması durumunda bu insanların aç kalması pekte makul gözükmüyor; tıkabasa doymaları gerekirdi oysa;
Oysa buraya tatil adında bir davranış altında geldiği gözüken bu insanlar yatma ve hazır yeme bekleme, tembellik ve başkasının önüne koyması adında davranışı gerçekleştiriyor/sergiliyor; (evrimsel keşif basamağı ve sonuç)

Davranışlarını iyice gözlemlemdik;
Bir avcı bunları yapıyor ve ava gidiyor, Örneğin ve diğer tüm insanlar ondan gelecek yemeğin derdinde ve gelecek yemeği medet umuyorlar ve o adamın-avcının getirdiği yemek ve onun azlığı-çokluğu ve paylaşımı-pişirmi-sunumu günün konusu oluyor (ve memekteyiz yeleştirmesi)
En son (bunu yapan) bu avcılar da onları besleyebilmekten ve avını bölüşmekten ve tembel doyurmaktan ve üstüne birde eleştirilip itilip kakılmaktan bıkıyor ve onlarda vazgeçiyor bu işten;

--
Kabuklu Deniz Canlılaları;
Yüksek protein üreten/içeren bu canlıların kullanılması-avlanması ve toplanması çok kolay gözüküyorken tüm bu izlemelerde genel olarak pek tüketilmediklerini gördük;
Bazılarının normal hayvansal proteinlere oranlar katbe kat protein ya da mineral-enzim içerdiği düşünülen bu canlıları bile toplamak ve yemek yerine düşmüş hindistan cevizlerini kırarak yaşıyolar ve sonra aç olduklarından sözediyorlar

sosyal bir hayat kuramadıkları ve kameralara oynadıkları görülüyor, kazanma davranışı dışında

pasta adında (pasta adı verilen bir şey için ağlayan insanlar gördük-sanırım orada ekmek bulamıyorlardı)

şimdi dışardan izleyen birini düşünelim-bir zeka geldi ve bizi izliyor ama bilmiyor bizi medeniyetimizi; kamera ne-sinema ne-hiç bilmiyor ve sizin yerinize
ve okul ne-televizyon ne hiç bilmiyor; Bi tutarlılık arıyor bu davranışlarda;
--
Buradan başka bir Survivor-doğada yaşam ve tek başına yaşam belgeseline geçelim;
bear grllys gibi; ve şimdi insan evrimi üzerine düşünelim;? kıtlık ve hayat standartı üzerine düşünelim yeniden?

hayat standartı nedir?

(Bize Pavlov'u hatırlatmıyor mu canım) -ikinci paragraftan sonraki cümle; aşağı eklendi;

(Dublajlı ya da altyazılı-re monte Survivor; lütfen yapıp youtube'a yükleyin en güzel olur değil mi? özlelikle evrim karşıtları bunu çok sever-sevecek)
(dublaj belgesel dublajı ingilizce dolgun yapılacak; bir afriak belgeselinden çalabilirsiniz -de canlarım)