Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Yine Kadına Karşı Şiddet!!!

alpi

Yeni Üye
29 May 2014
416
1
18
48
herhangi bir toplumda, kadının sosyal statüsü ve durumu, toplumsal ilerlemenin bir göstergesidir... örneğin, cumhuriyetin ilk yıllarında hızla yükselen toplumsal ilerlemenin yansıması, kadının statüsünün yükselmesinde görülür... toplumsal ilerlemenin bir bunalım ve çöküntüyle tıkandığı dönemlerde, kadının statüsü geriler ve şiddet tırmanır... son yedi yılda yüzde bin dört yüz oranında artan kadına yönelik şiddet, toplumsal ilerlemenin tıkanmasıyla ortaya çıkan çürümenin, yozlaşmanın ve gericileşmenin, tipik bir göstergesidir...

Kadına şiddetin bu kadar artmış olmasından gerçekten üzüldüm. Demek bir çoğunu duymuyoruz bile.

Toplumsal ilerlemenin kadının sosyal statüsü ile doğru orantılı olduğunu düşündüğünüzü
söylemişsiniz. Ben buna katılmıyorum keşke elimizde son yıllarda kadının sosyal statüsündeki artış-eksiliş verileri de olsaydı daha iyi anlaşılabilirdi. Bu konuda afaki konuşmak zorundayım, kadının sosyalliği son yıllarda olağan üstü artmıştır. Ancak görüldüğü gibi ona karşı şiddet de artmıştır.

Daha önceleri şiddete karşı eğitim şart sloganları atılırdı. Şimdi eğitim seviyemiz de oldukça artmış durumda ama sonuç ne şiddet yükseliyor. Demek sorun buradan da kaynaklanmıyormuş.

Not: Kadının sosyal hayattaki yeri genişlemesin yada eğitime gerek yok demiyorum. Şiddetin bunlar ile orantılı olmadığını düşündüğümü söylüyorum.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Kadına şiddetin bu kadar artmış olmasından gerçekten üzüldüm. Demek bir çoğunu duymuyoruz bile.

Toplumsal ilerlemenin kadının sosyal statüsü ile doğru orantılı olduğunu düşündüğünüzü
söylemişsiniz. Ben buna katılmıyorum keşke elimizde son yıllarda kadının sosyal statüsündeki artış-eksiliş verileri de olsaydı daha iyi anlaşılabilirdi. Bu konuda afaki konuşmak zorundayım, kadının sosyalliği son yıllarda olağan üstü artmıştır. Ancak görüldüğü gibi ona karşı şiddet de artmıştır.

Daha önceleri şiddete karşı eğitim şart sloganları atılırdı. Şimdi eğitim seviyemiz de oldukça artmış durumda ama sonuç ne şiddet yükseliyor. Demek sorun buradan da kaynaklanmıyormuş.

Not: Kadının sosyal hayattaki yeri genişlemesin yada eğitime gerek yok demiyorum. Şiddetin bunlar ile orantılı olmadığını düşündüğümü söylüyorum.

Güzel ifade etmişsiniz ben de bunu anlamaya çalışıyorum. Eğitimli kadınların bile şiddete uğradığı ve hatta bu şiddeti gizlediği durumlara şahit oluyoruz. Bu durumu neye bağlamak gerekiyor? @birazdahaderinmavi
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
Bir de şiddet görerek büyüyen erkekleri düşünelim; eğitim bu yarayı silmiyor demektir.

Ya da eğitimde bir sorun var.
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Bir de şiddet görerek büyüyen erkekleri düşünelim; eğitim bu yarayı silmiyor demektir.

Ya da eğitimde bir sorun var.

Eğitim olmazsa olmaz fakat dediğim gibi hem eğitimli kadınlar şiddet görüyor hem de eğitimli erkekler şiddet uyguluyor...

Bana göre en önemli sebep; şiddetin normalleştirilmesidir. Kendine hakim olamayan o kadar çok insan var ki ve bu durumu "ne yapalım benim yapım bu şeklinde" bahanelerle geçiştiriyorlar. Hayır, ses yükseltmek bile şiddettir. Bu konuda herkes kendi kontrolünü kendisi sağlamalı ve şayet başaramıyorsa mutlaka yardım almalıdır. Öfke kontrolsüzlüğü hafife alınacak bir mesele değildir.

Biyolojik nedenler mesela erkeklik hormonunun şiddeti tetiklediği düşünülüyor beraberinde alkol-uyuşturucu-psikolojik rahatsızlıklar-yaşam koşulları gibi birçok neden de üstüne ekleniyor.

Kadınlar arasında da aile içi şiddete sessiz kalanlar olduğu sürece bu sorun büyümeye devam edecektir.
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
Eğitim olmazsa olmaz fakat dediğim gibi hem eğitimli kadınlar şiddet görüyor hem de eğitimli erkekler şiddet uyguluyor...

Bana göre en önemli sebep; şiddetin normalleştirilmesidir. Kendine hakim olamayan o kadar çok insan var ki ve bu durumu "ne yapalım benim yapım bu şeklinde" bahanelerle geçiştiriyorlar. Hayır, ses yükseltmek bile şiddettir. Bu konuda herkes kendi kontrolünü kendisi sağlamalı ve şayet başaramıyorsa mutlaka yardım almalıdır. Öfke kontrolsüzlüğü hafife alınacak bir mesele değildir.

Biyolojik nedenler mesela erkeklik hormonunun şiddeti tetiklediği düşünülüyor beraberinde alkol-uyuşturucu-psikolojik rahatsızlıklar-yaşam koşulları gibi birçok neden de üstüne ekleniyor.

Kadınlar arasında da aile içi şiddete sessiz kalanlar olduğu sürece bu sorun büyümeye devam edecektir.

Bence kilit noktayı tespit etmişsiniz. Yanlış anlamayın ama, bunu düşünemediğime şaşırdım, ki insanları gözlemlerim,sosyal olaylar üzerine kafa yorarım,ama en makul nedeni gözden kaçırmışım.
Genelde "şiddete maruz kalanlar şiddet uygular " argümanı üzerinden giderken, hiç şiddete maruz kalmamış bireylerin de şiddet uygular hale gelmiş olmasına bir model davranış biçimi bulamıyordum.

Uzun yıllardır bol şiddet içeren filmlerin dizilerin ardından, devamlı kavga kültürünü empoze eden en büyük kitle iletişim aracına hayran ve adete yapışık bir toplum olarak, çalışma koşullarının zorluğu, çevre, beslenme gibi bozulan faktörlerle dejenere olan sinir sistemi, bireyselliğin,bencilliğin artması gibi yoğun psikolojik etkenler de, öfkeyi tetikler hale geldikçe şiddet de yaşamın normal karşılanır bir ögesi haline geldi.

Klipler,şarkı sözleri ve hatta güldürü programları bile fark ettirmeden (ihanetin bile bir özgürlük ölçütü kabul edilir hale getirilmesi gibi) şiddeti de, kişinin kendi özgürlük alanında hakkı bir eylem olarak belletiyor.
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
sn. dijital yazdı: ''Geçenlerde bir yazı okumuştum. Yazıda kadın akademisyen sayısının fazla fakat kadın yöneticilerin az olduğu ifade ediliyordu. Kadının statüsü geliştikçe şiddet azalır demişsiniz ki buna katılıyorum fakat eğitimli/bilinçli kadınların da şiddete uğruyor olmasını nasıl açıklıyorsunuz?'' ... kadının toplum içindeki yeri, aldığı eğitimle yahut edindiği meslekle bir ölçüde yükselse bile; kadını değersizleştiren politikalar ve özünde kadın karşıtı söylemlerle, emek vererek elde ettiği konum aşındırılıyor... geleneksel değerlerin getirdiği, kadını -gereğinde- şiddet kullanılarak 'eğitilmesi' (yani aslında boyun eğdirilmesi) gereken, aile içindeki konumu çocuğun azıcık üstünde olan, ikincil bir cins olarak gören anlayış, toplumun kanaat önderlerince, hükümetin yoğun biçimde kullandığı politika ve söylemlerle (... kadın- erkek eşit değildir, bu, fıtrata aykırıdır... ; hamile kadının sokağa çıkması ayıptır...; başörtüsüz kadın, perdesiz eve benzer, ya kiralık ya da satılıktır...; her kürtaj bir uluderedir...; kadın en az üç çocuk doğurmalıdır...; çocuk yaşta kadınlarla evlenilebilir...; sezeryanla doğum yapılmamalıdır..., vs. vs... ) ve kadın cinayetlerinde ısrarlı ve sürekli biçimde ceza indirimi uygulayan (öldürülen kadının, örneğin sevmediği biriyle evlenmek istememesi gibi en doğal davranışını bile, ağır tahrik sayarak; ya da o bölgedeki gelenekleri bile 'töre' nitelemesiyle hafifletici neden sayarak... ) yargının, verdiği kararlarla, kadına karşı şiddetin yolunu açtığı, kuşkusuzdur... genel olarak doğu toplumlarında (yahut özgürlük ve demokrasiden yoksun toplumlarda) kadına ve çocuğa karşı şiddet, geleneksel değerlerce benimsenip beslendiği için; özel mücadele yürütülmedikçe, özel bir mücadele yürütülmedikçe, çözümlenebilecek gibi görünmüyor...
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
sn. alpi yazdı:
'''Toplumsal ilerlemenin kadının sosyal statüsü ile doğru orantılı olduğunu düşündüğünüzü
söylemişsiniz. Ben buna katılmıyorum keşke elimizde son yıllarda kadının sosyal statüsündeki artış-eksiliş verileri de olsaydı daha iyi anlaşılabilirdi. Bu konuda afaki konuşmak zorundayım, kadının sosyalliği son yıllarda olağan üstü artmıştır. Ancak görüldüğü gibi ona karşı şiddet de artmıştır.''' katılsanız, şaşardım... kadının toplum içindeki yeri, değeri, başına bir türban takması koşuluyla (yani ailesindeki baba yahut koca ve belki ağabey rolündeki erkeğin boyunduruğuna girmesi koşuluyla) görünür olmasıyla belirlenemez... eğer siz, kız çocuklarının -sözde açık lise olanağı sağlandığı için- okuldan koparılmasına ve hatta bildiğimiz lise öğrencisi kızların bile evlenmesine yol açar; 'kadının yeri evidir' ; 'annelik en yüce makamdır' filan diyerek, iş hayatının dışına iter ve onun ekonomik ve sosyal yaşama katılımının yollarını tıkarsanız; başına türban taktırarak görünür kıldığınız kadının, statüsünü yükseltmiş olmazsınız... yalnızca batman'da beşbin kadın intiharı var... neden acaba... batmanlılar, kadını ''baştacı'' ettiği için mi...? şiddetin yüzde bin dört yüz arttığını, devletin derlediği sayılar söylüyor; ben, uydurmuyorum...
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
Kadına şiddetin bu kadar artmış olmasından gerçekten üzüldüm. Demek bir çoğunu duymuyoruz bile.

Toplumsal ilerlemenin kadının sosyal statüsü ile doğru orantılı olduğunu düşündüğünüzü
söylemişsiniz. Ben buna katılmıyorum keşke elimizde son yıllarda kadının sosyal statüsündeki artış-eksiliş verileri de olsaydı daha iyi anlaşılabilirdi. Bu konuda afaki konuşmak zorundayım, kadının sosyalliği son yıllarda olağan üstü artmıştır. Ancak görüldüğü gibi ona karşı şiddet de artmıştır.

Daha önceleri şiddete karşı eğitim şart sloganları atılırdı. Şimdi eğitim seviyemiz de oldukça artmış durumda ama sonuç ne şiddet yükseliyor. Demek sorun buradan da kaynaklanmıyormuş.

Not: Kadının sosyal hayattaki yeri genişlemesin yada eğitime gerek yok demiyorum. Şiddetin bunlar ile orantılı olmadığını düşündüğümü söylüyorum.

Güzel ifade etmişsiniz ben de bunu anlamaya çalışıyorum. Eğitimli kadınların bile şiddete uğradığı ve hatta bu şiddeti gizlediği durumlara şahit oluyoruz. Bu durumu neye bağlamak gerekiyor? @birazdahaderinmavi

ne yazık ki, yalnızca eğitim ya da eğitim yoluyla kazanılan meslek, kadını şiddete karşı korumaya yetmiyor... hukukun, insan haklarının, özgürlük ve demokrasinin yeterince gelişmediği kültürlerde, kadını şiddete karşı korumak için, özel bir mücadele programı uygulanmalı; toplumsal yaşamda kadını, üretkenlikten, ekonomiden, söz ve karar süreçlerinden uzak tutup, evine kapatmaya ve kocasını beklemeye yönelten değerlere ve kadını aşağılayan, ikincil sayan, yok sayan söylemlere karşı; bir devlet politikası olarak, sistematik biçimde mücadele etmek gerekir...
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
birazdahaderinmavi; her ne kadar yaşamın her safhasında devlet politikalarının etkili olduğunu kabulle beraber, bence bu konu siyasallıktan ayrı bir boyutta değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

Konuyu doğu ülkelerinin sorunu gibiymiş ele almak çok gerçekçi değil. Bütün dünya ülkelerinin sorunu, Avrupa ülkelerinin de. Ayrıca kadına şiddeti irdelerken etken nedenler arasında kürtaj ve sezeryan örnekleri ne kadar uydu? merak ettim.

İntiharı, patalojik yönüyle irdelediniz mi?
 

alpi

Yeni Üye
29 May 2014
416
1
18
48
sn. alpi yazdı:
'''Toplumsal ilerlemenin kadının sosyal statüsü ile doğru orantılı olduğunu düşündüğünüzü
söylemişsiniz. Ben buna katılmıyorum keşke elimizde son yıllarda kadının sosyal statüsündeki artış-eksiliş verileri de olsaydı daha iyi anlaşılabilirdi. Bu konuda afaki konuşmak zorundayım, kadının sosyalliği son yıllarda olağan üstü artmıştır. Ancak görüldüğü gibi ona karşı şiddet de artmıştır.''' katılsanız, şaşardım... kadının toplum içindeki yeri, değeri, başına bir türban takması koşuluyla (yani ailesindeki baba yahut koca ve belki ağabey rolündeki erkeğin boyunduruğuna girmesi koşuluyla) görünür olmasıyla belirlenemez... eğer siz, kız çocuklarının -sözde açık lise olanağı sağlandığı için- okuldan koparılmasına ve hatta bildiğimiz lise öğrencisi kızların bile evlenmesine yol açar; 'kadının yeri evidir' ; 'annelik en yüce makamdır' filan diyerek, iş hayatının dışına iter ve onun ekonomik ve sosyal yaşama katılımının yollarını tıkarsanız; başına türban taktırarak görünür kıldığınız kadının, statüsünü yükseltmiş olmazsınız... yalnızca batman'da beşbin kadın intiharı var... neden acaba... batmanlılar, kadını ''baştacı'' ettiği için mi...? şiddetin yüzde bin dört yüz arttığını, devletin derlediği sayılar söylüyor; ben, uydurmuyorum...

Allah aşkına yazımın sonunda yanlış anlaşılabileceğimi bildiğim için bir not düştüm not düştüğüm halde yanlış anlaşıldım. KADINLAR SOSYAL HAYATTA YER ALSINLAR, EĞİTİM ALSINLAR İSTİYORUM AMA BU ŞİDDETİN ÇÖZÜMÜ DEĞİLDİR DİYORUM. BUNU DERKEN KADINLARIN EĞİTİM ALMALARINI VE SOSYAL HAYATA DAHA ETKİN KATILMALARINI DEĞERSİZ BULDUĞUMU DA SÖYLEMİYORUM.

Kadının başına başörtüsü takmasını babasının yada abisinin boyundurluğu olarak yorumlamanıza şaşmamak mümkün değil.

Size göre onca tesettürlü bayan var ama bunların hiçbiri Allah için değil de Abi ve baba baskısından tesettüre giriyorlar öyle mi? Tesettürlü insanlar içerisinde hiç babası abisi kocası olmayan yok. Allah'ın rızasını düşünen kimse yok. Üniversite okumuş sosyal hayatta yerini almış kimse yok.

Başörtü takmayan ama babasının abisinin kocasının boyundurluğu altında olan hiç kimse de yok öyle mi?. Bir müşterim var haftada bir iki kez gelir alışveriş yapar. Her geldiğinde oflar puflar yorgunluğundan zayıflığından söz eder kocasından şikayet ederek kendisini zorla çalıştırdığını söyler ağlamaklı bir şekilde gider. Bu örneğe göre çalışan bütün açık bayanlar kocasının zoru ile çalışıyor diyerek içinde bilim ve istatistik kelimelerinin de geçtiği çok güzel cümleler kurabilirim. Ama bu benim düşünceme çok ters bir tek fert bütün bir camiayı temsil edemez.

Kadınların başlarının kapatılması meselesi İslam'ın emridir siz kapatanların şiddete maruz kaldığını söylerken ben açık olmaları sebebi ile şiddete maruz kaldıklarını düşünüyorum-görüyorum.

Buyurun bir sosyal deney.




Olay Batman'da değil Amerika da geçiyor. Batmanda o kadar insanın intihar etmesi çok üzücü bu araştırmayı bir de sözüm ona çok medeni devletlerde de yaparak karşılaştrmalısınız. Amerika daki şiddetin boyutunun hiçbir yerde olmadığını biliyor olmalısınız. Sanki şiddet sadece bizde varmış gibi söylemek hiç de gerçekçi değil.

Son olarak ben diyorum ki annelik mi yüce bir makamdır yoksa sosyal hayatta söz sahibi olmak mı, tesettür mü daha iyidir açıklık mı bunu bırakın bayanlar karar versin. Bunu sadece bayanlar için değil tüm insanlar için söylüyorum bırakın insanlar kendi tercihlerini kendileri yapsın. Başını örtene çağ dışı çalışana medeni demek dayatmadır, kişinin tercihlerine saygısızlıktır. Bir kişinin yaptığı şeyi ve benimsediği düşünceyi birilerinin baskısı altında kalarak yaptığını söylemek hayat tercihinin olmadığını düşünen ve prensipleri olmayan kişilerin söylemleridir ki asıl baskıyı da bunlar yapar.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
@birazdahaderinmavi

Kadın değersizliştirildikçe doğal olarak kadına şiddet de hak görülüyor, haklısınız...Yanlız kadına şiddet dünyada da yaygın bir problem yani sadece ülkemiz kadınları şiddete uğramıyor. Bu şiddet eğilimini tetikleyen çok başka sebepler daha olmalı diye düşünüyorum yoksa ülkemiz dahil tüm dünya kadınlarının ortak kaderi haline gelmezdi.

@alpi'nin sosyal deneyi ile ilgili yorumumu ilgili başlıkta yapmıştım, tekrar yazmıyorum;


http://www.felsefe.net/serbest-kursu/74826-sosyal-bir-deney.html
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
galiba, karşılıklı olarak ne demeye çalıştığımızı, 'anlamak için' biraz daha gayret etmeliyiz... 1) ''siz, şöyle şöyle yaparsanız...vs. '' derken, gerçekte sizin şahsınıza hitap etmiyorum; bir anlatım tekniği olarak kullanıyorum... 2) dünyanın başka yerlerinde, uygar sayılan ülkelerde ''kadına şiddet yok'' demiyorum; ama hiçbir ülkede sadece yedi yıllık bir dönemde, kadına karşı uygulanan şiddetin, % 1400 gibi inanılmaz bir oranda artmış olmadığını söylemek istiyorum... 3) başörtüsü takan kadınların, tümüyle aile ve çevre baskısıyla böyle davrandığını değil de; takanların önemli bir kısmının baba/koca ve çevre baskısına maruz kalarak başörtüsü takmak zorunda bırakıldığını söylüyorum... (bunun göstergelerinden biri, körfez ülkelerinden antalya'ya gelen uçaklardaki çarşaflı kadınların, daha uçaktan inmeden, yani kendilerini özgür hissettikleri ilk anda çarşafı çıkarıp, başka türlü giyindikleri gerçeğidir...) 4) elbette yalnız başörtüsü takanlar değil, takmayan kadınlar da, aile ve çevre baskısına ve şiddetine maruz kalmaktadırlar... 5) kadına karşı şiddetin temelinde, nesnel bakımdan, kadının ekonomik ve sosyal açıdan güçsüzlüğü ve kendisini şiddete karşı savunma olanaklarından yoksun oluşu yatmaktadır... siz, danimarka prensesine şiddet uygulamayı kolaylıkla göze alabilir misiniz; alamazsınız, yahut bir kere alsanız bile, büyük olasılıkla pişman edilirsiniz ve dolayısıyla bir daha düşünemezsiniz bile... ama daha ondört yaşında örn. otuzbeş yaşındaki (kendi ailesine göre daha zengin) bir adamla evlendirilen, ünzile (parası yok, eğitimi yok, mesleği yok, ailesine geri dönüp sığınacak ortamı yok...vs.) kocasının şiddetine karşı, kendisini neyle ve nasıl savunsun... işte bu kabustan çıkamadığı için, intihar ediyor... öyleyse, toplum kadını evine kapatarak, annelik makamıyla avutarak ekonomik ve sosyal güçsüzlüğünü daha da artıracak yerde; tam tersini yapmalı; kadının çalışma hayatına katılımını (kendi ayakları üzerinde durabileceği ekonomik gücü kazanabilmesi için) ve sosyal alanda değer kazanabilmesi için, sosyal ilişkilerde ve hayatın içinde daha fazla yer tutmasını, kendine güven duygusunu kazanmasını...vs. özendirecek önlemler almalıdır... ki, kadın, şiddete karşı boyun eğmek zorunda kalmasın... 6) kadının kendi özgür iradesiyle örtünme hakkını savunduğumuz kadar; başörtülü kızlarımızın, kadınlarımızın yüzlerce merdivenaltı atelyede sigortasız ve kölelik koşullarında çalıştırılmalarına da itiraz etmeli ve örneğin hükümete, ''bu sorunu neden görmezden geldiğini de'' sormalıyız... 7) hiçbir yerde, 'başını örtene çağdışı, çalışana medeni' demedim; bırakın böyle birşey demeyi, bunu düşünemem bile... 8) bence, eğer kişi (ve özellikle toplumda 'güçsüzleştirilmiş' kadın cinsi ve çocuklar, gençler) nasıl giyinmesi gerektiği konusunda, kendi özgür iradesiyle karar veriyorsa, mesele yoktur... (sn. alpi için...)
 
Son düzenleme:

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
evet ... ne yazık ki, kapitalist üretim ilişkileri, taşıdığı kültürü ve diğer değer sistemlerini, üst-yapı kurumlarını, mutlak anlamda erkek egemen nitelikli feodal ilişkiler ağından devraldığı için ve devraldığı bu mirasın kendi çıkarlarına aykırı olmayan yönlerini dönüştürmeye çalışmadığı için; feodal değerlerin kalıntıları, kapitalizm boyunca da (neredeyse bütün dünyada) sürüp gidebilmektedir... ama aslında birçok metropol (kapitalizmin dışa bağımlı olmadan, kendi iç dinamiğiyle geliştiği) ülkede, feodal değerler, çok büyük ölçüde aşınmış ve etkin olmaktan çıkmıştır... fakat bizim için utanç verici olan şey, uygar dünyada ağırlığını yitirerek ya da azalarak devam eden kadın sorununun, bizde (ve ortadoğuda) giderek ağırlaşması ve sosyal bir kabusa dönüşmesidir... mesele şudur: neden uygar dünyada giderek azalan kadına karşı şiddet olgusu, bizde büyük bir ivmeyle artıyor...? işte bunun nedeni, izlenen ekonomik ve sosyal politikalarla, sürekli tekrarlanan söylemlerle, kadının değersizleştirilmesi ve güçsüzleştirilmesidir... (sn. dijital için...)
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
Bunların paralelinde gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde de, barmeidlerin, kürk manto, pırlanta yüzük uğruna fuhuş yapan kadınların, sarhoş ve sadist erkekler tarafından cinsel tacize ve şiddete uğradıkları da unutulmamalı.
 

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
sn. inci birinci yazdı: ''Bunların paralelinde gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde de, barmeidlerin, kürk manto, pırlanta yüzük uğruna fuhuş yapan kadınların, sarhoş ve sadist erkekler tarafından cinsel tacize ve şiddete uğradıkları da unutulmamalı.'' hiç kimse 'pırlantam, kürküm olsun' filan diye fuhuşa başlamaz... fuhuşa sürüklenmenin sosyo-ekonomik dinamiği çok daha karmaşıktır... bir kadının fuhuşa sürüklenmesi, bizzatihi o kadına yönelmiş bir şiddet sürecidir... ve cinsel içerikli / yönelimli şiddet, birçok şiddet biçiminden yalnızca biridir...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
23 Ara 2012
4,763
319
83
Bunların paralelinde gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde de, barmeidlerin, kürk manto, pırlanta yüzük uğruna fuhuş yapan kadınların, sarhoş ve sadist erkekler tarafından cinsel tacize ve şiddete uğradıkları da unutulmamalı.

Sevgili İnci maalesef fuhuş denen korkunçluğun sorumlusu da bana göre erkeklerdir. Bu durumu midesi alan ve eğlence-zevk v.s. gibi gören kişiler olduğu sürece ve beraberinde bu sektörde çalışan-çalıştırılan kadınların çaresizliği dikkate alınırsa insanlığımızdan hepimizin utanması gerekiyor...

Barmaid'lik konusuna gelirsek; mesleklerde cinsiyet ayrımı yapan biri değilimdir fakat kadınlar için doğru bir tercih olduğunu düşünmüyorum. Sadece işini yapıyor bile olsa bulunduğu ortam çeşitli riskler barındırıyor. Alkollü ortamda erkekler de çoğu zaman kavgalara karışıyor yani içmek ya da içmemek kişilerin tercihi olmakla beraber herkes keşke içince de dengeleri koruyabilse ama çok zor...
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
sn. inci birinci yazdı: ''Bunların paralelinde gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde de, barmeidlerin, kürk manto, pırlanta yüzük uğruna fuhuş yapan kadınların, sarhoş ve sadist erkekler tarafından cinsel tacize ve şiddete uğradıkları da unutulmamalı.'' hiç kimse 'pırlantam, kürküm olsun' filan diye fuhuşa başlamaz... fuhuşa sürüklenmenin sosyo-ekonomik dinamiği çok daha karmaşıktır... bir kadının fuhuşa sürüklenmesi, bizzatihi o kadına yönelmiş bir şiddet sürecidir... ve cinsel içerikli / yönelimli şiddet, birçok şiddet biçiminden yalnızca biridir...

Şu noktanın ayırdını yapmam gerekiyordu, orada haklısınız; Rusya, Moldovya, Ukrayna gibi ülkelerden gelen Dr, Mühendis, Kimyager vs, eğitimli kadınları ayrı bir kategoriye koymalıydım.
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
Sevgili İnci maalesef fuhuş denen korkunçluğun sorumlusu da bana göre erkeklerdir. Bu durumu midesi alan ve eğlence-zevk v.s. gibi gören kişiler olduğu sürece ve beraberinde bu sektörde çalışan-çalıştırılan kadınların çaresizliği dikkate alınırsa insanlığımızdan hepimizin utanması gerekiyor...

Barmaid'lik konusuna gelirsek; mesleklerde cinsiyet ayrımı yapan biri değilimdir fakat kadınlar için doğru bir tercih olduğunu düşünmüyorum. Sadece işini yapıyor bile olsa bulunduğu ortam çeşitli riskler barındırıyor. Alkollü ortamda erkekler de çoğu zaman kavgalara karışıyor yani içmek ya da içmemek kişilerin tercihi olmakla beraber herkes keşke içince de dengeleri koruyabilse ama çok zor...

Dijital "Kadına yönelik Şiddet" başlığından gidiyoruz, haliyle yönümüz belli.
Tabuların, ekonomik etkenlerin, siyasal yapıların vs.vs. insan psikolojisi üzerindeki etkilerini, neden oldukları kişisel ve toplumsuz taravmaları biliyor ve zaten kabul ediyorum. Yalnız burada bence gözden kaçırılan en önemli detay; konunun bazen fazlaca idealize edilerek, insan psikolojisinin ve toplumsal ve bireysel etkileşim mekanizmasının gözden kaçırılması.

Sosyal olgulara, sosyal yaşama dair bilgileri, gözlemleri dar bir çerçeve itibariyle değerlendirdiğimizde yanılgıya düşmemiz kaçınılmaz.

Şiddetin, cehalet kökenli sanıldığı, kabul edildiği, inanıldığı dönemin ardından eğitimli insanlar arasındaki yaygınlığının vehametini görmek, bu bağlamda incelemek,irdelemek belki de görmezlikten gelinen çok önemli noktaları yakalamaya ve karanlıkta kalan hususları açığa çıkartmaya daha aydınlatıcı şekilde yardımcı olacaktır düşüncesindeyim.

Size, henüz geçtiğimiz Pazar günü tanık olduğum, çok üzüldüğüm ve halen etkisinden kurtulamadığım bir olayı aktaracağım.Bir üniversitede Doçentliğe hazırlanan çok yakın bir arkadaşım, çocuğunu dövmekten başka bir yol bulamadığından söz ettiğinde, eşinin (kocasının) çocuğu döversen karşılığını benden alırsın, atılımı üzerine yaşadığım şokun ardından; sakin olun , siz ne güzel anlaşıyordunuz, ne oldu? dedim. Arkadaşım ;işte çok yoruluyorum, eve geldiğimde çocukla ilgilenecek halim kalmıyor, artık dayanamıyorum cevabına kendisi Dr. olan diğer eş (koca) tarafından cevap olarak gelen cümle, maalesef günümüz insanının psikolojisi ve sosyalliği anlamında, zaten varlığını kabullendiğim etkenlerin önemini daha bir vurgulatır oldu. 100 binlik BMW ye binmemiz, üç kişi 200 m2 evde oturmamız şart değildi, ama çocuğumuzun şefkat görmesi şart ve senin şefkatinin hiç yerini hiç bir şey tutamaz. (dedi). Bu aile % 50 oranında dışarıda yemek yiyor, evde yardımcı var. Vs.BU AİLE BU NOKTAYA NASIL GELDİ?

Bu olayın aynısına geçen yıl kuzenimin evinde rastladım. Mühendis olan anne 9 aylık bebeğine susması için tokat attığında, baba annenin üzerine yürümüştü, çok üzülmüştüm. Bunların nedeni ekonomik sorunlar değil, örneklerdeki kişiler fazlasıyla refah içinde yaşayan bireyler.

Zaten, çocukluğumdaki Peynirci amcayı, Pazar günü yaşadığım şok nedeniyle hatırladım.

Siz zeki bir insansınız, anlatmak istediğimi sanırım anladınız.
 
Son düzenleme:

birazdahaderinmavi

Yeni Üye
29 Ara 2011
1,442
1
0
60
Şu noktanın ayırdını yapmam gerekiyordu, orada haklısınız; Rusya, Moldovya, Ukrayna gibi ülkelerden gelen Dr, Mühendis, Kimyager vs, eğitimli kadınları ayrı bir kategoriye koymalıydım.
eğer konunun kapsamlı biçimde ele alınmasını gerektiren bir çalışma yapmıyorsak; çok önemli değil... çeşitli kültürlere göre farklı nedenlerin etkisi değişebilse de; genel olarak, fuhuşa sürüklenmenin sosyo-psikolojik ve sosyo-ekonomik etkenleri göründüğünden daha karmaşıktır... fuhuş sorununun, bir yanıyla yabancılaşma sürecinin, dolaylı sonuçlarından biri olduğunu düşünüyorum...
 

İnci Birinci

Yeni Üye
24 Haz 2014
636
5
18
Verilmeye çalışılan imaj konusunda size katılıyorum. Ben hiç bir olumsuzluğu İslam ile bağdaştırmıyorum.
Belki benim çevresel koşullarım ve etkenlerim nedeniyle konuya farklı yaklaşıyor olabilirim.
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst