Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 137,475 kez görüntülenmiş, 1,062 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ruairi

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Düzensizlikler konusundaki yazımı tekrar ve tekrar okumanızı şiddetle tavsiye eder ve düzensizliğin sonunda olaya bir düzen geldiğini hatırlatırım. Sizce insanın doğaya yaptığı da bu değil mi? Düzensizliği düzene çeviriyor. Fakat sonunda başka bir düzensizliğin olacağını da biliyor.

Sevgili Euhemeros,

İnsanla diğer yaşam formları arasındaki en büyük ayrım somut olarak şudur;

Hayvan düzene uyar formda AKILLI TASARIMLA düzenlenmiştir.
İnsan düzeni,kendine uydurur formda Akıllı tasarımla düzenlenmiştir.
İnsan, varlığının devamı için çevreyi değiştirmek zorundadır ancak şu an insanın altında ve egemenliğinde olan hayvan, varlığı için düzeni değiştirmez.Gariptir ki,seleksiyon burada tersine işlemiş sanki,eksi soğuklarda yaşayabilen bir ayı ile insan karşılaştırıldığında hele ki bu insan denen varlığın düşünme ve karar verme yetisine rağmen,o soğuğa bedenen dayanıksız seçilimi anlaşılmazdır.Burada esas nokta FİZİKEN bir ayrışma olmasına rağmen,her nedense insan aklında varlığına rağmen bu FİZİKEN düzene uymuşluğun dışında kalmıştır.Hayret!
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Eğer Organik kimya yada genel biyoloji okursanız burada canlı organizmanların yaşama tutunmak için nasıl zarlarını ve duyargalarını oluşturduğunun anlatıldığını görürsünüz, ilk hücreler sürekli olarak zarlarını oluşturana kadar dağılma sonucu kendilerini koruyamamışlardır, bu zarlarını oluşturma ve kalıtsallaştırana kadar bu biçimde devam etmiştir, labaratuvar deneylerindede anne karnındaki gözlemlerlede bu kanıtlanmıştır, daha sonraki süreçte zarın tenefüsünü sağlasalarda Amino asitler ve karbon hidratları beslenme gereği üretimleri bu süreçteki kimyasal artıklarını, gazları dışarı atma gereği duyması üzerine yüzlerce yıllık bir aşamadan sonra dışa atım deliklerini oluşturmayı başarmışlardır, yine buda bu günün ortamında labaratuvar deneylerinde oluturulan her canlıda gözlemlenmiştir ve yine her canlı bu işlemleri yaparken en basit ekonomik yolları denediği gözlemlenmiştir, çiçek kendisinin neden açtığını bildiği gibi yaprakları ile fotosentez için güneşi nerden kökleri ile suyu nerden alacağını bilir, etkiye tepki verir ve bu etkiye tepkiyi verirken izlediği yöntem ilkeldir, hayvansal canlılarda ise bu etkiye tepki en ilkelinden en gelişmişine doğru düşünseldir, Bitkilerde hayvanlar gibi yaşama tutunmak için ihtiyaçlarını karşılama doğrultusunda organlarını geliştirir, basık bir ortama koyduğunuz ağaç o ortamı bir dönem zorlasada ondan alacağınız dal parçaları beş on kuşak geçtikten sonra kalıtsallaşacaktır.
Sizin savınız gibi düşünmüş olsak, Bitkilerin ışığa ve suya yolculuğunu yoksayıp modern tarımı göz ardı etmemiz gerekirdi, tıppıda, fennide...
Araca bakıp aracın yapımcılarının olduğunu düşünmemek aptallıktır ama o aracın özüne inip yapımcının niteliğini öğrenmemek daha büyük bir hatadır, Bilim bu konuda yapımcının doğa kuralları olduğunu defalarca ispatlamış bir durumda iken ne söylenebilirki...
Somut şeylere girmek gerekir, Canlıda ilk kılın, ilk derinin oluşumuna kadar bilimsel olarak kafanıza takılan her şeyi anlatabilirim, Araştırmacı yazar olmam nedeni ile bu benim için zor değil bir çoğu PC imde kayıtlı, bir çoğuda elimin altındaki kitaplarda burda önemli olan, doğruyu bularak bu doğruyu insan yaşamında güzel şeyler için kullanmak...
İnanan her arkadaşın inandığı Kurandan bana aktaracağı güzel şeylere yüreğim sonuna kadar açık, baş ucu kitaplarımdan biriside o zaten...
Ama Bilim İnsanlığın ve Ülkemin geleceği...
Onu üst noktalara taşımak için Evrensel yasalar sulandırılmamalı, üç beş din bezirganının eline teslim edilmemeli...
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Boşa çabalıyorum. Siz din dersi vermeye gelmişsiniz sanırım.

Bu düzeyde bir konuşma yapmak bilim adamı olmayı gerektirir. Dayandığım tek şey kendim. Eğer burada yanlış ya da doğru bir cevap verirsem inandığım bilime hakaret olur. Sizin yapmak istediğinizi yapmayacağım. Ve bu arada cevapları hangi kaynaklardan alacağınızı biliyorsunuz.
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgili Turco29,

Ben canlılığın AŞAMA aşama ilerlerdiğine inananlardanım yani evrim teorisi benim nazarımda asla saçma ve yanlış değil.Anne karnında tutunan bir tanenin aşamalar geçirerek son hale gelişini biliyoruz,yani bu benzetmedir,ilk insanın ortaya çıkışı ve hatta canlılarında ilk oluşum birimleri elbet rahimler değil, su toprak ve güneş ışığı vs lerdir.Ben sizin savınızın tersine insandan gayri var olan yaşamın,neden varlığını sürdürdüğünü bilmediğini sadece onlara ÖĞRETİLDiĞİNİ düşünüyorum,bu kısmi bilinç nedeniyle onların yeryüzüne uyumluluk sorunu yoktur.Ve sevgili Euhemeros,

delil verirken bazen soyut bazen somut olarak ayrımı ifade ediyorum,bunu yaparken din dersi veriyor gibi görüntü çizmiş olabilirim ancak harekete geçmeme sebep olan sizin,bunun tersini yapıyor olmanızdır.

Bilime gelince,bilim yaşamın taşlarını nasıllığını keşfetme hareketidir ancak ne yazık bu hareket,tanrısızlığın ispat ve hareket noktası olarak, ideolojik alana çekilmiş ve bilim varsa din yok,din yoksa bilim var düzeyine düşülmüştür ve işte bu,bu haliyle akleden insan için tam bir körlüktür.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Akıl ve göz;öylesi bir kuvvetle doğruyu işaret ederken ve özgür iradeleri ile akıllı olduklarını iddia ederken bireyler,akletmemek ve görmemekte direndikçe,gönüllere sevgi tohumu ekemezsiniz. Boşa çaba olur bu?Tanrı yok da,ölüm neden var?Akıl,vicdan,duygu,ağrı vs. gibi varlığını kabul ettiğimiz,kanıtını bir türlü başaramadığımız,bu gibi olguların varlığını sadece dil ile beyan,kalp ile tastik ettiğimiz halde, yine tarifini yapamadığımız bir /sözüm ona /bir masmiyetle inanmamakta ısrar eden beyinlere fazla söze gerek olmadığını düşünüyorum.
"Kalp gözü açık olmanınn" anlamını düşünürdüm bir zamanlar...Bu olsa gerek!
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sevgili euhemeros, yazılarını dikkatle okuyorum. Konu ile ilgili sürekli düşündüğünü ve aslında Tanrıyı yadsımaktan ziyade, yadsımak adına sebepler aradığını görüyorum. İşin ilginç yanı ise, bilim kendi tezlerini binlerce kez çürütebilmişken ve bilgi dediğimiz ummanın derinliğini ölçecek bir alet henüz icat edilememişken, nasıl oluyor da yadsıma konusunda bu kadar stabil durabiliyor insan? Ben sadece bakış açısını menfiye ve müsbete göre tekrar balans etmenin faydalı olabileceğini düşünüyorum. Bizler; hepimiz birer kuyunun içindeki kurbağalarız ve kafamızı kaldırdığımzda gördüklerimiz kendi durumumuzdan menkuldür. Başka bir kurbağanın kendi kuyusundan baktığında neler gördüğünü kim bilebilir? Şimdi bir kurgu yapmak istiyorum eğer seni aşırı sıkmış olmaz isem.

KURGU

Bir odanın içinde 4 kişi tasavvur edelim lütfen.

1.Durum: Bu 4 kişiden her biri aynı odanın birer köşesinde ve sırtları birbirine dönük olarak durmaktadırlar. Sırtları birbirlerine dönük ve köşede oldukları için muhtemelen odanın ancak çok küçük bir kısmını görebileceklerdir. Görünmesi imkansız büyük bir boşluk oluşacaktır.

2.Durum: Bu 4 kişi yine sırtları dönük olarak birbirlerine temas edecek şekilde odanın içinde durmaktadırlar. Bu sefer dördü beraber nerdeyse tüm odayı görmektedirler ancak yinede sırtlarının arkasında göremedikleri bir alan kalacaktır. Yakınlaşma görüşü fazlalaştırmıştır ancak bedenlerin farklı yönlere bakması yine bir miktar boşluğa neden olmuştur.

3.durum: Bu 4 kişi bu sefer odanın köşelerinde yüzleri birbirlerine dönük olaral durmaktadırlar. Eğer gözümüzün önüne getirirsek, 4 kişinin görüş açısından kaçan herhangi bir yerin kalmadığını göreceğiz.


Bunu hararetli bir tartışmanın ardından tasarlamıştım. Başka görüşleri parçalayıp yok etmek adına sarfettiğimiz çaba neticede bilgi kaynağımıza indirilmiş en büyük darbe olur; zira tarafgir bir dinleyişle ( veya dinlemeyişle) nelerden mahrum olduğumuzu asla bilemeyiz. Fikirleri anlamak adına dinlemek en doğrusu olsa gerek. Bu son yazdıklarım hepimiz için geçerli. Bazen sırf dikte etmek için fikir beyanında bulunabiliyoruz. Fazla uzamaması için burada kesiyorum. Daha sonra tekrar yazarım diye ümid ediyorum. Saygılarımla.
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Sanırım sizde bu durumlardan birinde bir payınız olduğunu unutmamışsınızdır. Neticede bildiğimiz şeyin baskası tarafından da bilindiği halde ifade bozukluğu yüzünden farklı yönlere dönüyor da olabilir. Fakat önemli olan husus astral bir şekilde tamamen maddeden arınmış bir şekilde ortamı görebilmekte yatıyor diyebilirim. Amacımızın bu olduğunu ve başka şeylere bel bağlamamamız gerektiğini düşünüyorum. Ve bende size saygılarımı sunuyorum...
 

efefel

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
202
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Akıl ve göz;öylesi bir kuvvetle doğruyu işaret ederken ve özgür iradeleri ile akıllı olduklarını iddia ederken bireyler,akletmemek ve görmemekte direndikçe,gönüllere sevgi tohumu ekemezsiniz. Boşa çaba olur bu?Tanrı yok da,ölüm neden var?Akıl,vicdan,duygu,ağrı vs. gibi varlığını kabul ettiğimiz,kanıtını bir türlü başaramadığımız,bu gibi olguların varlığını sadece dil ile beyan,kalp ile tastik ettiğimiz halde, yine tarifini yapamadığımız bir /sözüm ona /bir masmiyetle inanmamakta ısrar eden beyinlere fazla söze gerek olmadığını düşünüyorum.
"Kalp gözü açık olmanınn" anlamını düşünürdüm bir zamanlar...Bu olsa gerek!
saygıdeğer monaliza size malesef katılmıyorum ve katılmayı çok isterdim
bana öyle geliyor ki Tanrı'ya inanan insanlar bir oran veremem tabi ama,inanmayan insanlara şaşırıyorlar.ben hep bu şekilde karşılaştım.doğrusunun şaşırmamak gerektiği olduğunu düşünüyorum ve sebep olarak ise ruhsal sağlığı yerinde olan bir insanın göre göre yanlış bir fikre sahip olmasının imkansız olduğunu düşünüşümdür.yani herşey tanrıya gidiyor ve O'nu kanıtlıyor u görüpte inanmamak mümkün değil.peki ya neden inanmıyorlar?cehennemde yanma riskini göze alıyorlar?kalp gözlerini açmak ellerinde ise neden açıpta gerçekle yüzleşmiyorlar?bence bu kadar basit olamaz.
Akıl,vicdan,duygu,ağrı gibi biyolojik kavramların varlığı kanıtlanmış durumda.ne oldukları biliniyor.nasıl aklımızı kullanırız,beynin işlevleri,vicdan gibi duyguların kontrol mekanizması(bilinçaltı,salgı bezleri).
Tanrı konusu çok farklı diye düşünüyorum.evren,tüm sistemler,canlılar,insan psikolojisini oluşturan etkilkeyen herşey yani herşey konuya dahil edilmeli.
kendi kendime iki kişiyi konuşturdum;
mesela;evreni ele alırsak inanan der ki ''yaratıcı ol dedi ve oldu,bu müthiş düzen nasıl raslantı olabilir ki''
inanmayan der;''yaratıcı ebedi ve ezeli olabiliyor ve biz bunu idrak etmeden inanıyoruz peki evren neden ebedi ve ezeli olamasın(bildiğimiz maddelerden oluşan evrenin başlangıcı var ama farklılaşmadır bu.sonuçta öncesinde birşeyler vardı.''
inanan der ''insan yaptığı işlerin karşılığı olarak ahirette karşılık görecek.
inanmayan der ''insan yaptıkları doğanın yansımasıdır.doğum öncesi,doğum ve sonrasında yaşanan herşey zincirleme reaksiyon sonucu sonraki işlere zemin oluşturur.vs.
yani aslında Tanrı'nın varlığına inanıpta tam anlamıyla O'na bağlı yaşayan bir insan ile
Tanrı'nın varlığına inanmayanlar vede
Tanrı'nın varlığı konusunda kesin birşey söyleyemeyip ama dinlere inanmayan
bu insanlar arasında çok ince bir çizgi var
bu çizgi farkedilemediği için ise bu üç grup birbirine şaşırıyor
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Bakın beyfendi. Biz buraya misyonerlik amacı ile yorum yapmıyoruz. Bu olay felsefi bir kavram. Biz bu kavram hakkında yorum yapıyoruz. Allah'ınızın sözlerini Allah'ınıza inanlara saklarsanız sevinirim. Ve bu arada putperestlere karşı savaş diyende Euhemerus'du değil mi? Bakın Tanrının var olup olmadığını anlamak düşünen bir insanın yapacağı en kolay iştir. Ve bu arada eğer Tanrının varlığını 4-5 saat düşünen biri çaresizliği değil, asaleti simgeler. Kendini yargılar, dini ve de Tanrıyı. Bu şeyleri düşünmeyi size de tavsiye ederim. Kafanızı gömdüğünüz yerden çıkartmanız umuduyla.
 

cakmatasi

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
25 Şub 2010
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Kafanızı gömdüğünüz yerden çıkartmanız umuduyla

KAFAMI-BI-YERE-GOMMEDIM-KI-CIKARAYIM-----GOMSEMDE-SENIN-SURATININ-ORTASINA-GOMERIM
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Bakın beyfendi. Biz buraya misyonerlik amacı ile yorum yapmıyoruz. Bu olay felsefi bir kavram. Biz bu kavram hakkında yorum yapıyoruz. Allah'ınızın sözlerini Allah'ınıza inanlara saklarsanız sevinirim. Ve bu arada putperestlere karşı savaş diyende Euhemerus'du değil mi? Bakın Tanrının var olup olmadığını anlamak düşünen bir insanın yapacağı en kolay iştir. Ve bu arada eğer Tanrının varlığını 4-5 saat düşünen biri çaresizliği değil, asaleti simgeler. Kendini yargılar, dini ve de Tanrıyı. Bu şeyleri düşünmeyi size de tavsiye ederim. Kafanızı gömdüğünüz yerden çıkartmanız umuduyla

YAZDIKLARIMA-CEVAP-OLAMAMIS-ZATEN-OLMAYACAGINI-BILIYORDUM-AMACIM-SENDEN-MANTIKLI-BIR-CEVAP-DEGIL-TOVBE-ETMENDI-YAZMISSIN-ASALETI-SIMGELER-DIYE-SEN-SIMDI-ALLAHI-INKAR-EDIP-ASILMI-OLUYORSUN-YOKSA-ZAVALLILIGINA-KILIFMI-ARIYORSUN-
NEYMIS-MISYONERLIK-DEGILMIS???--KAFANI-GONDUGUN-YERDEN-CIKARMIS???
KAZA-ILE-BU-FORUMA-GELEN-ARKADASLAR-SENIN-MISYONER-OLDUGUNU-BIR-BAKISLA-ANLAR
AKLIN-SIRA-TACIZ-EDICEKSIN-
HA-KAFASI-KARISMIS-BI-ARKADAS-OLSAN-SENINLE-OTURUR-SABAHLARA-KADAR-TARTISIR-SORULARINA-CEVAP-VERIRIM-SIKIOSA-SEN-BENIM-YAZDIKLARIMA-CEVAP-VER
AMA-ACIZ-BIR-MISYONER-OLDUGUNDAN-SADECE-SUNU-SOLUCEM

KAFAMI-BI-YERE-GOMMEDIM-KI-CIKARAYIM-----GOMSEMDE-SENIN-SURATININ-ORTASINA-GOMERIM



Siz hangi dağda yaşıyorsunuz beyfendi? Sizin hak anlayışınız bu kadar. Sizin savunma anlayışınızda bu. Buraya küçük çocukları cemaatlerinize sokup onları intahar bombacısı yetiştirin diye göndermişler belli. Sizle tartışmam tamamen hata. Neyse, Tanrınızın cehennemi varsa bana ön sıradan bir bilet, size de bir ceket ayarlasın soğuk cennetiniz için.

Umarım bir gün dediklerinizden pişman olursunuz.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
"KAFAMI-BI-YERE-GOMMEDIM-KI-CIKARAYIM-----GOMSEMDE-SENIN-SURATININ-ORTASINA-GOMERIM"
Hangi anlayış bu çizgiyi kabul edebilir, yada bu çizgi hangi gelişime rehberlik yapabilir, bir yandan hoşgörüden güzellikten söz edilecek diğer yandan bu tür bir çıkış, bunun bağışlanır bir yanı yok, takiye tutmayınca sindirmedir, hoş görü bilgi dolu sevginin içinde huzur bulur, gelişemiyorsak bir birimizin görüşlerine saygı duymasını bilmediğimizdendir, eylemsessliğe geçtiği zaman elbettek farklı davranışlar oluşur, ama net ortamında salt düşünce aktarımı bazında bu tip bir söylev ve söylev öncesi hoş görü dersleri anca takiye anlayışı ile bütünleşebilir...
Bütün Arkadaşlardan bu sohbete toplumun henüz hoş görü düzeyine, bilimsel platformda sohbet düzeyine gelmediğini anlamıyarak devam ettiğim için kendi adıma verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim...
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Kusura bakmayın ama Din konusunda en ufak bir bilginiz yok, Ne Kuranı Okumuşsunuz, Ne İslamiyet hakkında en ufak bir bilginiz var siz ancak bir Cüppelinin, masaallarının yayıcılığını yapmaya çalışırken onuda elinize yüzünüze bulaştıran, yazım tarzınızdanda anladığım kadarı ile düşünce kekemesisiniz...
Siz yaşa, başa sakala, takarak yaptığınız şeye tartışmamı diyorsunuz...
Oraya buraya terbiyesizlik yapmak Tanrıya ne inanan İnsanların, Nede İnanmayan insanların işi değildir, Sadece Ahlak yoksullarının işidi o nedenle size yanıt vermek bilgi için harcanan emeğe saygısızlık olur...
 

Euhemeros

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
82
Tanrı kavramı bir paradokstur.

Başlangıcı sizin gibi ilken insanların emrinde yaşayan masum toplumların kendi elleriyle yarattıkları Tanrılara adak sunmasıdır. Kervanların gelmesi, vergi alınmasını temel alır. Ateist değilim fakat bilinen ilk ateist Euhemerus'tur diye biliyorum.

Felsefede akademi adı altında kurulan ilk okul Platon'un M.Ö. 4 yılında kurulur.

Firavunun cesedi ha. Buyrun size gerçek cevap;


Emrimde olan bir çalışanım yok.

Bitkilerin evrimi de hayvanların ki gibidir. Onlarda ayrı bir kol olarak gelişmiş ve karaya çıkmıştır. Yosunları örnek alabilirsiniz.

Beyfendi sitemizdeki bilimsel makalelere bakarsanız orada ilgili bir bilim dalı olduğunu göreceksiniz. Ve evet bende hiçliği savunuyorum. Ve benim bir Tanrı arayışım yok. İnadına Tanrı olacaksınız demenizin bir anlamı yok. Tanrıların kimler olduğunu Euhemerus ve Nietzsche'den öğrebilirsiniz.

Benim yaptıklarımdan size ne? Ben buraya tartışmaya ve öğrenmeye geldim. Felsefe mı yapmak istiyorsunuz yoksa Criminal Mind filmini mi çekeceksiniz?
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgili Çakmaktaşı,

İnkar edenler kimlerdir?
Öncelikle bu sorunun cevaplanması gerek ve şimdi hemen,inkar edenler Allaha ve dine inanmayanlar diyebilirsiniz..de o zaman ortaya şu soru çıkar;bu Allaha ve dine inanmayanlar kimlerdir?

Vahiyler,insanı,insani konuma çekmek için gelmişlerdir,kimi bunu kurandan kimide doğa kitabından alır,kimi der ki Allah bizi elleriyle yarattı ve kimi de der ki;Ben tanrıya inanmam ama evren kendi kendini yarattı..sonuçta ikiside İNANAN'dır..
dine inanmayanların en tehlikelileri Allaha ve dine inandık diyenlerdir,onlar Tanrı adına yetki almışçasına konuşur ve girdikleri her salonu eşyalarıyla beraber yerle bir ederler.Siz ki,bir tanrıya inanır olduğunuzu iddia ediyorsunuz,o zaman YARATTIĞI İNSANLARINA saygılı olun.Ve inanır olduğunuz halde dinsizcesine davranmayın.Hiç kimse şu yeryüzünde,dine inandık diyenler kadar zararlı olmamışlardır.Onlar,heveslerini isteklerini din edinmişlerdir ve dinin gerçeğinin anlaşılmasındaki en büyük engelde onlardır.Allahın,fütursuzca savunulmaya ihtiyacı yok.Akletmek gerek.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Hiç kimsenin bana katılıp katılmamasını önemsemiyorum.Bunu beklemiyorum. Ben sadece kendimden eminim ve bu duygumdan dolayı mutluyum.
İnsanları aslında kategorize etmek pek tarzım değil, amma;aklı doğru kullanma yeteneği ve kapasitesini ayrı bir kategoride tutuyorum.Bu da benim meselem.Dışa yansıyışı ,benim içimde farklı..
Artık absürt şeylere şaşırmamayı bile öğrendim.Sadece üstünkörü bir hayıflanış kaldı içimde.
Çakmaktaşı arkadaşıma katılıyorum. Kimseye bir duygu yada inancı dikte etmek/ettirmek gibi bir amacım olmamasına rağmen;"insanlar birbirlerinin selametinden sorumludur"gibi hümanist duygumla fikirlerimi belirtmeye çalışıyorum...

Yazımı yazmaya başladığımda,işlerim nedeni ile duraksamıştım,bu arada konuya işilkin yorumlar gelmiş.yazımı gönderdikten sonra okuyabildim ve düzeltme gereği duydum.

Misyoner faaliyetten tutalım da;surat,kafa ,göz gitmiş;üzüldüm açıkçası.
Her ne kadar misyoner faaliyet kokusu almış olsak da;uslübümüze dikkat etmemeiz,sözel de olsa şiddet içermemeiz gerekir..

Dinde zorlama yoktur. Allah kullarını inançlarında özgür bırakmış..Biz inananlara da sakin olmak ve gerektiğinde susup,Allah'a havale etmek yakışır,diye düşünüyorum...
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Cakmatasi

Bu ne terbiyesizlik .?

Söyleyecek sözü olan herkesin, şiddet ve hakaret içermedikçe düşüncelerini özgürce sunabildiği, düzeylerin korunduğu bu ortamda,din adına,inanç adına ‘’yiğitlik’’ yaptığını sanarak ucuz mahalle lünpenliğinle sürdürdüğün ifade tarzını ,kullanma hakkını ve serbestliğini sana vermiyorum.İlle de böyle bir hak istiyorsan ; bende hak ancak ve ancak hadle birlikte verilir, ötesini o avrosantrik düşüncenden ve temsilcilerinden talep edebilirsin.


İnanç bu gibi insanların elinde zararsız olmaktan çıkmıştır ve kesinlikle mücadele edilmesi gereken bir olgu halini almıştır.

Not: Ayrıca kelimeler arasında ‘tire’ işareti kullanmanız, dilimize gösterdiğiniz saygıyı ! ne kadar güzel ifade ediyor değil mi?

 
M

monaliza

Ziyaretçi
Aramızda provakatörlerin da bulunabilme olasılığını ancak şimdi düşünebildim!!!
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst