Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde burakender tarafından oluşturulan Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 137,563 kez görüntülenmiş, 1,062 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Tanrının varlığı veya yokluğu hakkında somut kanıtlar
Konbuyu başlatan burakender
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ruairi
P

Pyramos

Ziyaretçi
Tanrı ile insanın ontolojik farklılığını söyleyebilmekte Tanrı'nın ontolojik yapısını bilmekten geçiyor. bu durumda insan olarak Tanrı'nın yaspısını anlayabilip insan ontolojisi ile kıyaslayabilip farklı olduğunu söylüyor oluyorsun. o zaman verdiğin cevap kendiliğinden hatalı olmuyor mu?

:) İnsanda Tanrı olabilecek vasıflar olmadığına göre Tanrı ile direkt ontolojik olarak ayrılmalıdır diye düşünmüştüm. birini bilmek yeterli olmalı bana göre.

ontolojik yapısını anlayamadığın bir varlıkla ilişki kurmanın yollarını biliyor olupta bunu iki ile sınırlaman da çelişik değil mi? ayrıca iman Tanrı ile nasıl bir ilişki olabilir ki? ilişki bilinç üzerine kuruludur, iman ise farkındasız algı değil midir?

Karşımızdaki Tanrı ise mantık olarak ; O'nun hakkında ancak o ne kadar isterse bilebiliriz. izni dışında onu bilmemiz İmkansızdır, çünkü herşeyin yaratıcısı ve hakimi olarak düşünüyoruz. önerme böyle olunca, O söylerse bilgi olarak, İman ile de onun izni ile metafizik ve kişisel algılayış olarak bilgi elde edebiliriz. 3 cü bir imkan yoktur. bazen bu dünyadan olmayan birşeyler hissederiz(algılarız). iman ile ilişkiden kastım buydu efenim. İnanmak inanmakla başlar:)


Kendini ara!
Tanrıyı ara!
İş ara!
Boyu 39, eni 37 numara ayakkabı ara!
Kaybettiğin şemsiyeni ara!
Duyduk duymadık demeyin
Aramayı iyice belledim ben
Sular seller gibi....:p

Sevgili Okur-Yazar ermişlerin bir sözünü söylemişti bana; Her arayan bulamaz ama bulanlar sadece arayanlar arasından çıkar.

Samanyolu galaksisinin kıytırık bir yerinde güneş sistemi içindeyiz ve bizim gibi milyarlarca galaksi var..ve hem dönüyor hemde gidiyoruz...evren ürkütücü derecede büyük..birde paralel evrenler evrenin dışı falan..poff...işte burda arama yapıyoruz biz.. İnsanlığın sonuna kadar O'nun hakkında ''müşterek bilgi'' (bilimsel bilgi anlamında herkesçe kabul gören anlamında) bulabileceğimizi sanmıyorum..öyleyse herkes O'nu öncelikle tek başına aramalı.. (ve arayanlar birbirine yardım etmeli)

İnsan soyu bir ota benzer, tüm yüceliği de bir kır çiçeği gibidir.
Ot kurur, çiçeği düşer. Ama Rab’bin sözü sonsuza dek kalıcıdır.

Hellsing (film, replik)
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ülkemizde bu kadar tarikat,cemaat vs varken aralarında halkın güvenini kazanmış bir tek alimin çıkmaması düşündürücüdür.bense güven anlamında hiç birini tanımam.
Ama Romeo, beğendiğin alıntının kıssadan hissesi bir bilene danışmaktı. Ben de kim bunlar diyorum? Tarikatlar, cemaatler de bu amaçla oluşturulmuş.Kim bu güvenilir insanlar?



Bu ve benzeri sorularına birebir cevap verececek durumda degilim Fides..bu sorular, hatta daha fazlası zaten benimde sorularım. keşke bir alim çıkarabilseydi bu topraklarda sorabilseydik.
O zaman sahip olunan din her yüzyılda geçerliliğini korumuyor. Merak edilen bir çok soruya cevap vermiyor.(Tanrı hakkında) Yani olup olmadığından bile sen bile emin değilsin.Ama inanmak istediğin için inanıyorsun.

çelişki çelişki çelişki Fides..Tanrı çelişkileri yok etmek istemiyor bu oldukça açık..

Sen bir çok çelişki olduğunu kabul ediyorsun ama bunu Tanrı'nın istediğini söylüyorsun yani. Peki kutsal kitaplardaki çelişkileri de Tanrı mı istedi? Çelişkili kitaplar gönderdi, bozulmasına izin verdi(oysa her şeye gücü yeterdi.) sonra bu kitaplara inanın dedi yani? Böyle mi? ( Umarım bana bozulmamış bir kutsal kitabı söylemezsin.)




varolma seçilebilir mi? bize yokken var olmak ister misiniz diye sorulabilir mi? hayır ! önce varolacağız ki sonra seçim yapalım..peki seçimi nasıl yapacağız, varolmak ne demek? özellikte tasavvufta bahsedilen ''tüm bilgi içimizde'' sanırım buradan geliyor..herşeyi (varlıgı) bildik, kabul ettik unutturulduk ve sonrada buraya atıldık..

Ya her şeyi bilen Tanrı senin seçimini mi bilemiyecek? Tanrıyla bahis mi oynuyorsun? Elindeki bütün kartları bilmiyor mu o?Sen, seçim yapma olasılığını tanrının bunu bilme olasılığından daha fazla olduğunu mu demek istiyorsun?

Yaf belgesellere,araştırmalara inanmıyor da filimlere mi inanıyorsun? :) Replikleri seviyorsun biliyoruz da din bilimlerine de bakarsan belki bu konuya farklı bakışı da görürsün. "Supernatural" dizisine de inanman yakındır:)

Materyalistler, masallardan pek hoşlanmıyor realistik olayların da idealistlere ilgi çekici gelmediği de bir gerçek.İtiraz etmiyorum hani.

Ne doğumumuzu seçebiliyoruz ne de ölümümüzü..bu bile herşeyi saçma kılmak için tek başına yeterli olabilir zaten ..birde sonrasında Cehennemlik olmakta var..Neden?? görüşü, bilgisi olan paylaşsın lütfen..

Tanrı senin adına seçimler yapıyorsa yukarıdaki varlık sorularının pek anlamı yok.

Yaf donkişot neyin cehenneminden bahsediyorsun allasen?
Ilımlı bir istatiktir:

Ateistler cehenneme gidecek nasılsa.
Yeryüzünde 10 tane din varsa ve teist biri bu 10 dinden birini seçmiş olup diğer dinleri ret eder. Ve seçtiği dinin en doğrusu olduğuna inanır ve o inanışa göre de cennete gidecektir.Tıpkı kalan 9 dinden birine inanan diğer insanlar gibi. Yani senin cennete gitme olasılığın ateiste göre sadece yüzde 10. Ateist yüzde 0.
100 tane din var dersek cennete gitme olasılığın yüzde 1 Ateistin yüzde 0.
1000 yane dersek yüzde 0,1. Ateistin yüzde 0.

Bu durumda ateistler senden biraz daha fazla ateist sadece.

Sen nerden biliyorsun en doğru dini seçtiğini?
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
Yaf neyin zevk-i sefasından bahsediyorsunuz? Karnınız tok yürüyorsunuz koşuyorsunuz rahat nefes alabiliyorsunuz ciğerleriniz sağlam diye dünyada geri kalan milyarlarca insanları da böyle mi sanıyorsunuz? Siz zevk-i sefa için bu dünyada olduğunuzu sanıyorsanız bilemem. Bu dünyada açlıkta ölen insanlar var. Ne istiyorsunuz size fotoğraflarla istatistiklerle ispatlamamı mı? Bu mutluluk neden Irakta’ki Afrikada’ki çocukları bulmuyor? “Tanrı var.” siz sağlıksınız mutlusunuz diye öyle mi?
fides sen bunları biliyorsun (pardon okuyorsun) da ne oluyor? yani bunları böyle derinlemesine hissedersen daha mı bir iyi oluyor,,,
aslında "ben hepsini yapıyom da bi tek gözelerimden ateş çıkaramıyom"-(tosun paşa dan)

Rambo filmin hatırlanması gereken “gerçek kahraman” değil ; Kendini hep haklı/masum /her şeyin en doğrusunu bilen ABD’nin ,Vietnam’daki Afganistan’daki haksızlığını pisliğini sinema yoluyla kamufle edip Ramboyu gerçek kahraman ilan edip insanlığı kandırması. Görüyoruz ki siz de başarılı olmuşlar.
belki darwin konusunda da sende başarılı olmuşlardır-- pardon sen çok okuyup bilimsel düşünüyordun değil mi? -- şüphesiz --

Her okuyan insanın ateist olmadığı gibi her ateist de çok okumuş olmuyor. Ama ateistlerin genelde okuyan insanlar olduğu da doğrudur. Teistler sadece kutsal kitapları(İncil/Tevrat/Kur’an vs.) dışında okumuyorlarsa ne yapılabilir ki ? Hani onu okudukları da kesin değil.
bence terleyerek çalışanlar ile terlemeden çalışanlar arasındaki farkı da belirtmelisin! ne bileyim belki terleyerek çalışan kişi içindeki zehri atabiliyordur :p okuyan okumayan kişi gibi... en az senin kadar bilimselim :)


çantamda her zaman metre bulundururum. aslında tüm ofis eşyalarım çantamdadır. nerede olursam olayım bir masa ofisimi kurmaya yeter. şimdi aslı sorun şu ki ofisimi bir tek o meşhur yere götüremem. çünkü ölçü aletlerim, donanımım o yerde işe yaramaz. aslında tüm bu fikirlerim bilgim de işe yaramaz e doğal olarak olmaz... masanın olmadığı bir yerde masa kelimesi de olmaz... bilmem ki orada mimarinin karşılığı nedir? santimin inç e dönüşmesi gibi bir şey değildir elbe
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Ama Romeo, beğendiğin alıntının kıssadan hissesi bir bilene danışmaktı. Ben de kim bunlar diyorum? Tarikatlar, cemaatler de bu amaçla oluşturulmuş.Kim bu güvenilir insanlar?

Yok öle güvenilir biri. bende neden çıkmıyor diyorum zaten.nefsini yenemeyen adam hoca,alim olamaz.

O zaman sahip olunan din her yüzyılda geçerliliğini korumuyor. Merak edilen bir çok soruya cevap vermiyor.(Tanrı hakkında) Yani olup olmadığından bile sen bile emin değilsin.Ama inanmak istediğin için inanıyorsun.

Klasik bir Yaftalama Fides bu, işte ateistlerin asla yıkamayacağı bir önyargı. insan kendine yakın olmayanı yaftalamaktan kaçamaz.önyargısını asla yıkamaz asla. bu sebeble haklısın.



Sen bir çok çelişki olduğunu kabul ediyorsun ama bunu Tanrı'nın istediğini söylüyorsun yani. Peki kutsal kitaplardaki çelişkileri de Tanrı mı istedi? Çelişkili kitaplar gönderdi, bozulmasına izin verdi(oysa her şeye gücü yeterdi.) sonra bu kitaplara inanın dedi yani? Böyle mi? ( Umarım bana bozulmamış bir kutsal kitabı söylemezsin.)

Kitaplarda çelişki var yok iddiasında değilim. bu bilgi gerektirir ve bende bu çapta bilgi yok. kasdettiğim yaşam ve dünya çelişkisi ile inanılan Tanrısal sözlerin yaşamla çelişkisiydi ama bu kişisel algıda geçerli, ben genel hüküm verebilecek düzeyde değilim.çelişkilerimden fazla uyumlarım ve kabullerimde var. dengedir benim yaptığım.çelişkileri görmezden gelmek kaçmak,mantık uydurmak değil .benim imanım bu şartlar altında vardır. ama vardır. (iman şüphe ilişkisi başka konudur ve herkesçe sanıldığı gibi değildir)Tanrıdan kalbimi saklayacak değilim gücüm yettiğince savaşacağım ve hakkımdan vazgeçmeyeceğim.


Ya her şeyi bilen Tanrı senin seçimini mi bilemiyecek? Tanrıyla bahis mi oynuyorsun? Elindeki bütün kartları bilmiyor mu o?Sen, seçim yapma olasılığını tanrının bunu bilme olasılığından daha fazla olduğunu mu demek istiyorsun?

Yaf belgesellere,araştırmalara inanmıyor da filimlere mi inanıyorsun? :) Replikleri seviyorsun biliyoruz da din bilimlerine de bakarsan belki bu konuya farklı bakışı da görürsün. "Supernatural" dizisine de inanman yakındır:)

Tanrı herşeyi bilir Fides, burada bilmek için bulunan sensin. yoksa kıyamet koptu ve senin benim defterim dürüldü bile. Tanrı gökyüzünden bakıp kıyameti beklemiyor. Tanrı bizimle eş zamanda değil,şimdiki zamanda değil. misal cehennemdeki konuşmalardan bahsedilir bunlar olacak değil olmuş şeylerdir.

Ayrıca replikleri aşağılamayalım lütfen, çoğu senoryanun kaynağı bilimidr,felsefedir, dindir ve senaristler modern filozoflardır belkide:) uyduruk replikler değil benim repliklerim, çogu alt yazılı olmasalarda alt yapılılar :)



Tanrı senin adına seçimler yapıyorsa yukarıdaki varlık sorularının pek anlamı yok.


Tanrı benim adıma seçim yapmaz. yukardaki söylediğim durum bu da. Tanrı zaman içine çekilemez.

Yaf donkişot neyin cehenneminden bahsediyorsun allasen?
Ilımlı bir istatiktir:

Ateistler cehenneme gidecek nasılsa.
Yeryüzünde 10 tane din varsa ve teist biri bu 10 dinden birini seçmiş olup diğer dinleri ret eder. Ve seçtiği dinin en doğrusu olduğuna inanır ve o inanışa göre de cennete gidecektir.Tıpkı kalan 9 dinden birine inanan diğer insanlar gibi. Yani senin cennete gitme olasılığın ateiste göre sadece yüzde 10. Ateist yüzde 0.
100 tane din var dersek cennete gitme olasılığın yüzde 1 Ateistin yüzde 0.
1000 yane dersek yüzde 0,1. Ateistin yüzde 0.

Bu durumda ateistler senden biraz daha fazla ateist sadece.

Sen nerden biliyorsun en doğru dini seçtiğini?

Tanrı adildir seni anlamadığın bir tercihten dolayı sorgulamaz ve sorumlu tutmaz. herkes idraki kadar sorumludur. dinlerin bir milyon tane olması önemsizdir. kişi kendisine tebliğ edilen dinden idraki oranında ve şartlarınca sorumludur.

Özele girmeden (sorunla ilgili değil ,baştan beri kaçıyorum ben bu işte yokum) şöyle diyeceğim, Hristiyanlar ve Yahudiler kabul etmesede kronolojik olarak son din olması,çıktığı toprakların bu dini kuramayacak seviyede olması ve kabaca diğerlerinin durumu bile yeterli sebep benim için.
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Özele girmeden (sorunla ilgili değil ,baştan beri kaçıyorum ben bu işte yokum) şöyle diyeceğim, Hristiyanlar ve Yahudiler kabul etmesede kronolojik olarak son din olması,çıktığı toprakların bu dini kuramayacak seviyede olması ve kabaca diğerlerinin durumu bile yeterli sebep benim için.
Yani bir kutsal din var ve son din deniliyor. Bu nerde yazıyor gene bu kitapta mı? "Ben en doğruyum çünkü bunu ben söylüyorum" diyor. O kitaptan başka kaynak gösterebilir misin? Ya da yeterli mi o kitabın kendisini en doğru ve değiştirilmemiş görmesi?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Yani bir kutsal din var ve son din deniliyor. Bu nerde yazıyor gene bu kitapta mı? "Ben en doğruyum çünkü bunu ben söylüyorum" diyor. O kitaptan başka kaynak gösterebilir misin? Ya da yeterli mi o kitabın kendisini en doğru ve değiştirilmemiş görmesi?

ya Fides başka nerde yazabilir, sağlama kitap mı gönderilecek birde ya:) Kutsal olup olmadığına okuyanlar karar verecek.
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
pyramos' Alıntı:
İnsanda Tanrı olabilecek vasıflar olmadığına göre Tanrı ile direkt ontolojik olarak ayrılmalıdır diye düşünmüştüm. birini bilmek yeterli olmalı bana göre.
insanda Tanrı olabilecek vasıfların olup olmadığını bilmek için Tanrılık vasıflarını dolayısıyla Tanrı'nın ontolojik yapısını biliyor olman gerekmez mi? yine çelişki! :)
pyramos' Alıntı:
Karşımızdaki Tanrı ise mantık olarak ; O'nun hakkında ancak o ne kadar isterse bilebiliriz. izni dışında onu bilmemiz İmkansızdır, çünkü herşeyin yaratıcısı ve hakimi olarak düşünüyoruz. önerme böyle olunca, O söylerse bilgi olarak, İman ile de onun izni ile metafizik ve kişisel algılayış olarak bilgi elde edebiliriz. 3 cü bir imkan yoktur. bazen bu dünyadan olmayan birşeyler hissederiz(algılarız). iman ile ilişkiden kastım buydu efenim. İnanmak inanmakla başlar
iyi de dost,
farkettiysen hep bir teoriyi kabullenirken belli başlı bir ön kabul üzerinden ilerliyorsun. ancak ön kabülünün doğru olup olmadığını ise hiç sorgulamıyorsun. Tanrı hakkında bir şeyler bilmenin Tanrı'nın iznine bağlı olduğu, zira her şeyin yaratıcısı ve hakimi olduğu vs.

mesela ben desem ki: "Tanrısal nuru taşımadan Tanrı anlaşılamaz. imanla da, vahiyle de vs vahiy, insanda ki Tanrısal nurun açığa çıkması, iman ise bu ilahi kelamın devariyesidir. Tanrı'dan gelenler Tanrı'yı kavrayabilir. Tanrısal nuru taşıyanlar meleklerin bilemediği isimleri de bilir, yerin dağın yüklenemediği emaneti de yüklenir, meleklerin secdesine de layıktır." o zaman Tanrı'nın ontolojik yapısı hakkında ne söylersin? misal yani... :)
fides' Alıntı:
Sen nerden biliyorsun en doğru dini seçtiğini?
belki de en doğru din hepsidir. belki de dinler aynı gerçeği farklı üsluplarla dile getirmektedirler. belkide bir devriye söz konusudur ve dininin içreğinin farkına varanlar bu devriyeyi tamamlayıp nurlar alemine ulaşıyorlardır.
bu durumda senin istatiksel olasılığın çökmez mi? böyle de bir olasılık yok mu? :)
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
ya Fides başka nerde yazabilir, sağlama kitap mı gönderilecek birde ya:) Kutsal olup olmadığına okuyanlar karar verecek.
4 kutsal kitaptan bahsedersek. Zebur hakkında pek bilgimiz olmadığına göre(Tevratın içinde var olduğu söylense de...)
İncil, Tevrat'ın sağlamasıysa(sağlama kitap)
Ku'an da İncil'in sağlama kitabıysa
hobbsss Kur'an son kitap ve sağlama kitabı yok diyorsun. Sağlama kitap olayını anlamış mıyım?


Bir de birşey soracağım merak ettim gerçekten.Başkası da cevaplayabilir tabi. İslamiyete göre imanın şartlarından biri de "Allah'ın kitaplarına iman." hani bunların Allah'tan nasıl geldiğini bilmiyoruz ya(bozuldukları için) bu yüzden sadece bu kitaplara isim olarak mı inanmamızı istiyor? Bu kitaplara genel olarak iman nasıl oluyor?

Hem O diğer kutsal dinlerin bozulmasına izin veriyor(ya da susuyor) hem de başka bir kitap gönderip buna inanın diyor.Onları korumak istemiyor ama Kur'an'ı korumak istediği için istiyor.Kur'anı korumaya gücü yeten neden Tevrat'ın bozulmasına izin versin ki? Kur'an bozulmamıştır ve bozulmayacaktır çünkü Kur'an öyle söylüyor.

Konu başlığına dönersek pek savunmasam da Christopher Hitchens'ı ... :

"Kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta ihtiyaç yoktur."
Christopher Hitchens
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
düşün/söz ile nakil..uyarıcılar ve sayfalar - kitap halinde bilgi; son (bilinen -daha yakın- gündeme alınan tarih) peygamberler ile olsada
her dönemde (adem aleyhisselam..dan beri) insanlık; yine kendi içlerinden nebi peygamberler vasıtasınca bilgilendirilmiş
ancak bu nevi bilgiyi nakledenler her dönemde kuşku ile karşılanmış..

Kuranda geçen (maide suresi) bilgi: mealen ve kısaca

kendilerine tebliğde bulunulduğu ve kitap ehli! oldukları halde musevi ve isevilerden bir grubun
nakledilen bilgiyi/kitapları yorumlarken tahrif ettiklerini kelimelerin yerini (anlamı-meali) bile isteye değiştirdiklerini yine onlardan
(inandıklarına dair) sağlam bir söz alındığı halde akdi bozup sözü çarpıttıklarını bu sebep(ler) ile de çeşitli şekilde lanetlendiklerini
yine islamın tebliğ edicisi peygamberin son tebliğci olduğunu ...Din'in de böylelikle kemale erdirildiğini tamamlandığı söylenir

yine hk.bilgilenmek, son bulmuş.. levh-i mahfuzdan olan bu kitap, yoruma kapalıdır denmez
(hud ve zümer surelerinde geçen sağlamlaştırılmış yoruma kapalı muhkem ayetler ile müteşabih her zamanda tekrar tekrar okunması öğütlenen hidayete erime yol gösterici kitap/ayetleri)

Tek olan allahın dini tekdir ve fakat geçmiş her devir ve dönemde tebliğcisi (peygamber,nebi,veli, iman inan sahibi vb) insanı da (anlayışlarınca) pek çokdur
kitaplar ile elçiler; birbirini yalanlamak üzere değil ..unutulan tahrif edilen zamanı gelip geçen ve gerektiğince yerine yenisi konulan bilgileri getirir uyarır öğütler...nihayetinde; bir/birinin devamı bir/birinin tasdikleyicisidirler

kuran da diğer kitaplarda özü itibariyle değişmez ancak bozulduğu iddiasıyla okuyan/okumayan insanın değişen anlayışıdır olan
ve anlayış ; yerinde sayabilir, değişir artar/eksilir, birbirince bozulur.. bir şekilde genişler, artar! Tartışılır ancak dayatma ile zorlama yoktur! (olmamalıdır :) )
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
insanda Tanrı olabilecek vasıfların olup olmadığını bilmek için Tanrılık vasıflarını dolayısıyla Tanrı'nın ontolojik yapısını biliyor olman gerekmez mi? yine çelişki!

Başta Dinler tarihi olmak üzere genel olarak teoloji konularında oldukça zenginsin ve benden kat kat ilerdesin sevgili leprechaun..görüşümde 2.ci kez çelişki bulmanı İnsanda Tanrısal vasıflar bulmana bağladım birden...İnsandaki Tanrısal vasıflar ve ölçüleri (oranı/durumu) nedir sana göre? görüşlerini (genel anlamda) merak ettim gerçekten paylaşırsan sevinirim.

iyi de dost,
farkettiysen hep bir teoriyi kabullenirken belli başlı bir ön kabul üzerinden ilerliyorsun. ancak ön kabülünün doğru olup olmadığını ise hiç sorgulamıyorsun. Tanrı hakkında bir şeyler bilmenin Tanrı'nın iznine bağlı olduğu, zira her şeyin yaratıcısı ve hakimi olduğu vs.

Ön kabullerim konusunda haklısın. Ön kabullerim ağırlıkla İslamın dile getirdiği Tanrı sıfatları üzerindendir. ama bunların bir ön kabul olduğunun temelinin İslami inanç olduğunun çok ama çok farkındayım.bunları sorgulamadığım konusunda ki eleştirini ise %100 e yakın oranda reddediyorum.



mesela ben desem ki: "Tanrısal nuru taşımadan Tanrı anlaşılamaz. imanla da, vahiyle de vs vahiy, insanda ki Tanrısal nurun açığa çıkması, iman ise bu ilahi kelamın devariyesidir. Tanrı'dan gelenler Tanrı'yı kavrayabilir. Tanrısal nuru taşıyanlar meleklerin bilemediği isimleri de bilir, yerin dağın yüklenemediği emaneti de yüklenir, meleklerin secdesine de layıktır." o zaman Tanrı'nın ontolojik yapısı hakkında ne söylersin? misal yani...

Ben insanım ancak insan ölçüleri içinde anlaya bilirim (Camus) bununda belirleyicisi beni yaratandır, Tanrıdır.

4 kutsal kitaptan bahsedersek. Zebur hakkında pek bilgimiz olmadığına göre(Tevratın içinde var olduğu söylense de...)
İncil, Tevrat'ın sağlamasıysa(sağlama kitap)
Ku'an da İncil'in sağlama kitabıysa
hobbsss Kur'an son kitap ve sağlama kitabı yok diyorsun. Sağlama kitap olayını anlamış mıyım?

yok yaf (senden alıntıdır) öyle demek istememiştim.Sağlama başta aklın ve kalbindir. sonrada sahip olduğun herşey.

Bir de birşey soracağım merak ettim gerçekten.Başkası da cevaplayabilir tabi. İslamiyete göre imanın şartlarından biri de "Allah'ın kitaplarına iman." hani bunların Allah'tan nasıl geldiğini bilmiyoruz ya(bozuldukları için) bu yüzden sadece bu kitaplara isim olarak mı inanmamızı istiyor? Bu kitaplara genel olarak iman nasıl oluyor?

Hem O diğer kutsal dinlerin bozulmasına izin veriyor(ya da susuyor) hem de başka bir kitap gönderip buna inanın diyor.Onları korumak istemiyor ama Kur'an'ı korumak istediği için istiyor.Kur'anı korumaya gücü yeten neden Tevrat'ın bozulmasına izin versin ki? Kur'an bozulmamıştır ve bozulmayacaktır çünkü Kur'an öyle söylüyor

Sevgili Süreyya kısaca çok güzel anlatmış Fides. İslamın şartı,imanın şartı diye madde madde yazılan o ifadeler. İnsanların dini anlamasını kolaylaştırmak için özettir.

"Kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta ihtiyaç yoktur.Christopher Hitchens

İnsan,dünya, varoluş üzerine bir film çekseydim adı zaten 'Kanıt Yok'' (no evidence) olurdu Fides:)
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sevgili fidesin bir çelişki olarak ifade ettiği kavrama belkide açıklık getirebilirim.

Vasıf-yani sıfat. Yaratıcının kendisi için belirlediği sıfatlardan biri 'Semir' mesela. Yani işiten anlamında. Yaratıcı'nın işitmesi sınırsızdır. İnsan'da işitir ancak belirli eşikteki sesleri. İşitme Yararıcının bir sıfatı olduğu gibi, insanın da bir sıfatıdır.

Allah muhafaza edendir. 'Hafız' ismi ona ait olduğu gibi bize de aittir. Ancak bizdeki muhafaza edebilme sıfatı sınırlandırılmıştır.

Sevgili Pyramos'un kastettiği buydu. Gayet net anlaşılabilir bir konu. Yaratıcı kendi sıfatlarından bahsetmiştir bize ayetlerinde. Ve biz insanlar evet onun sıfatlarını çok küçük miktarlarda dahi olsa taşırız.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Kanıtçılara da kısa bir reddiye.

Bana sevgiyi kanıtlayınız sevgili dostlar.

Sevginin sebep olduğu davranışları gösterebilirsiniz, insanda sevgi ile meydana gelen kimyasal değişiklikleri de gösterebilirsiniz ancak sevginin bizzat kendisinin varlığını eserinden başka yerde gösteremezsiniz.

Sevgiyi inkar edebiliyorsanız, yaratıcıyı inkar etmekte hiç zorlanmayacaksınız.
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Kuran üzerine...

Başka peygamber gelecek olsa idi Allah c.c. belkide Kuran-ı Kerim konusunda da insanları muayyer bırakacaktı. Ancak etrafta peygamberlik sıfatlarına sahip olan biri nerdeyse 1500 senedir yok. Öyle görünüyor ki, hakkaten bir peygamber gelmemiş ve gelmeyecek. Kuran'da yazılı olan tarih tarafından teyit edilmiştir. Ama bilinen bir peygamber varsa Hz. Muhammed'den (s.a.v.) sonra açıklansın. Ben hatırlamıyorum.

Madem Kuran son kitap ve madem Hz. Muhammed (s.a.v.) son Peygamber ve madem Son din İslam'dır; elbette tabidir ki Yaratıcı o dinin kitabını koruma altına alır.


Müslümanlar tüm kitap ve peygamberlerin hak olduğuna inanırlar. Yani daha önce gelmiş peygamberler ve kitaplar haktır. Değişime uğramış olabilirler. Bozulmalar, ilaveler ve eksilmeler olabilir. Biz onların Allah katından indirilmiş birer kitap olduğuna inanmakla mükellefiz. Hale hazırdaki içeriklerine değil.


Hem ciddi araştırmacıların ve hatta çok ciddi olmayan araştırmacıların tümü bilir ki Ahit (yeni ahit ve eski ahit) adı üstünde bir ahittir. İncillerin girişlerinde de bulabilirsiniz bunu. Yani zaman içinde tamamlanmış ve çeşitli kişiler tarafından kaleme alınmış. Elbette içinde ayetlerde vardır. Bu başka bir konu.
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Başta Dinler tarihi olmak üzere genel olarak teoloji konularında oldukça zenginsin ve benden kat kat ilerdesin sevgili leprechaun..görüşümde 2.ci kez çelişki bulmanı İnsanda Tanrısal vasıflar bulmana bağladım birden...İnsandaki Tanrısal vasıflar ve ölçüleri (oranı/durumu) nedir sana göre? görüşlerini (genel anlamda) merak ettim gerçekten paylaşırsan sevinirim.
estağfurullah. sadece senin ilerlemen üzerinden gidiyorum. bilirsin sormak kolay cevaplamak zordur. ben işin kolayına kaçmışım.

ancak evet ben yaratılanla yaratan arasında bir bağ kuranlardanım. evet muhakkak ki Tanrısal vasıflar anlaşılabilirdir. bu sebeple İslam heterodoksisinde Muhammed'in "nefsini bilen Rabbini bilir" dediği söylenir. zira "size Şah damarınızdan daha yakınım" sözü de bu anlamda değerlendirilmelidir. keza yine hadista Allah'ın "yere göğe sığmadım da mümin kulumun kalbine sığdım" demesi de bundandır. tasavvufta asıl beytullahın İnsanın kalbi olduğu söylenir.

peki nedir bu Tanrısal vasıflar? uzun ve zor bir konu. genişçebir topikte incelemeye bırakalım bence. :)

Ön kabullerim konusunda haklısın. Ön kabullerim ağırlıkla İslamın dile getirdiği Tanrı sıfatları üzerindendir. ama bunların bir ön kabul olduğunun temelinin İslami inanç olduğunun çok ama çok farkındayım.bunları sorgulamadığım konusunda ki eleştirini ise %100 e yakın oranda reddediyorum.
sorguluyorsun ama hangi çerçevede? biliyorsun ki algılarımız kendi değer yargılamızdan oluşan ussal bir sistemde anlam bulur. sana sadece "masa" dersem bundan bir şey anlamazsın yahut hemen hemen her şeyi anlayabilirsin ki ikisi aynı şeydir. ancak bu kelimeye bir yüklem bir özne eklendiğinde biraz anlam kazanır ki bu bile netleştirmez. bir cümle bir çok anlamda kullanılır.

şimdi sen elbette İslami terimleri sorguluyorsun ancak mevcut kavramlar birden çok değer sistemi üzerinden değerlendirilmektedir. örneğin Kuran'da ki salat sözünü bir kısım namaz olarak anlarken bazıları niyaz olarak algılamaktadır. namaz algılayanların bir kısmı salt belirli hareketler dizini görürken bazıları bunun kişiyi ruhsal açıdan geliştirmeye yarayan bir çeşit meditasyon olarak algılamışlardır. namazın niyaz olduğunu düşünenlerin kimisi salt bir yakarış olarak görürken kimisi beş vakit namazın beş makama tanıklık etmek olduğunu düşünmüştür. vs

o halde İslami sıfatları hangi açıdan sorguluyorsun? ya da hangi değer sistemi üzerinden inceliyorsun? o değer sistemini de sorguluyor musun?

Ben insanım ancak insan ölçüleri içinde anlaya bilirim (Camus) bununda belirleyicisi beni yaratandır, Tanrıdır.
mesela bu alıntıda ki algı belli bir değer sisteminin algısını yansıtır. bir başka değer sistemi ise, insanın Tanrı'nın suretinde yaratılıp ona Tanrı'nın ruhundan üflendiğini, böylece Tanrısal cevheri taşıdığını ve sonunda tekrar bu ödünç alınan cevherin bir gün tekrar Tanrı'ya dönüp Tanrı'da bütün olacağını(fenafillah) bu sebeple Tanrı'nın "Allah nurunu tamamlamak diliyor" dediğini söylemektedir. bu değer sisteminde meleklerin bilemediği isimleri Adem'in bilmesi aslında Tanrısal vasıfları ancak Tanrısal cevheri taşıyanın anlayabileceğini söyler. bu algı çerçevesinde düşünürsen sence seni yaratanı anlayabilmen, kavrayabilmen ve Tanrı'da yokolabilmen(fenafillah) mümkün olur muydu? yahut mümkün mü?
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
peki nedir bu Tanrısal vasıflar? uzun ve zor bir konu. genişçebir topikte incelemeye bırakalım bence.
Tamam. teşekkürler.herkes hayat meşgalesi içinde yeterince yoruluyor zaten..o yüzden herşeyi akışına bırakmak lazım çoğu zaman..

o halde İslami sıfatları hangi açıdan sorguluyorsun? ya da hangi değer sistemi üzerinden inceliyorsun? o değer sistemini de sorguluyor musun?

Hangi açıdan? Hangi değer sistemi üzerinden? ve ertesinde bunlarıda sorgulamak.

Öncelikler buradan başlayım; Bu sorgulamayıda yaptım (yapmaya çalıştım,ya da öyle sanıyorum ya da bilmiyorum bu felsefeye fazla kapılmamak lazım:))

Öncelikle boş bir levha olarak doğduğumu kabul edersem ve zekamın da bu dünyaya ait olduğunu kabul edersem ben bendeki tüm manaların (her şeyin) sentezi miyim? Ben bu manaların neresindeyim? Ben neyim? Bunlardan bağımsız olarak kendimdeki manaları seyretme (çözümleme) gücüm var mı? Olabilir mi? Ögrendiğim bir değer sistemi ile yine öğrendiğim bir başka değer sistemini sorgulamam gerçek bir sorgulama mı ? sonuçta ikiside bana yüklenilmiş değerler. Fizyolojik ve psikolojik var oluşumuzuda bunun üstüne bindirince, rasyonel düşününen arkadaşların ,buradan insan robottur,köledir özgür iradesi yoktur falam gibi çıkarımlara ulaşması olağan çıkarımdır. ama eksiktir.

Benim düşüncem bu böyle değildir. İnsandaki Tanrısal vasıflardan biri burada ortaya çıkar. İnsanda Mürid ( irade) ve kadir olma kudreti vardır. Yukardaki görüş doğru olsaydı insanlık sıçrama noktalarını gerçekleştiremez ,gelişemezdi. insandaki potansiyeli böyle bir çerçeveyle sınırlamak,insana böyle basit bir sınır çizmek tarihe, insana ve yaptıklarına bakılınca apaçık çelişkilidir.

Bunları belirttikten sonra Tanrısal sorgulamalarımı ifade etmeye çalışayım.

Öncelikle ön bilgi olarak kabul ettiğim Tanrısal sıfatlara bakıldığında ilk olarak hiçbir acizlik içeren sıfatın olmadığını görüyoruz. İşte böyle bir sıfat olmadığı zaman sorgulamada karşı bir kutup kalmıyor bu da sorgulamanın mahiyetini oldukça etkileyerek bizim anlamamızı ve kavramamızı zorlaştıryor. çünkü biz daha çok zıtlıklar üzerinden anlayabiliyoruz bir çok şeyi..bu sebeble sorgulama ne kadar genişletilirse genişletilsin bir yerden sonra ilerlenemiyor. bu anlayamama /kavrayamamanın olmasının tesiri ile Tanrının kendine dönük özellikleri ile kendindekini açığa çıkarmaya (kudretine) dönük sıfatları arasında bağ kurmaktada haliyle zorlanıyoruz.
Tanrının ontolojik varlığını O’nu yarattıkları ile anlamaya çalışma ve delillendirme yolu,bu sebeble çok kullanılan bir yöntem olsa gerek..Sonuçta bizim içinde bulunduğumuz sistem/düzen ile kısaca bu dünya ile; Tanrı dediğimiz varlığa işaret etmemiz, ifade etmeye çalışmamız olağan sonuçtur. Ama bir yerden sonrada nafiledir. Bu sebeble Tanrıyı anlamaya (bu şartlar altında) kudretimiz yetmez gibi bana göre..

mesela bu alıntıda ki algı belli bir değer sisteminin algısını yansıtır. bir başka değer sistemi ise, insanın Tanrı'nın suretinde yaratılıp ona Tanrı'nın ruhundan üflendiğini, böylece Tanrısal cevheri taşıdığını ve sonunda tekrar bu ödünç alınan cevherin bir gün tekrar Tanrı'ya dönüp Tanrı'da bütün olacağını(fenafillah) bu sebeple Tanrı'nın "Allah nurunu tamamlamak diliyor" dediğini söylemektedir. bu değer sisteminde meleklerin bilemediği isimleri Adem'in bilmesi aslında Tanrısal vasıfları ancak Tanrısal cevheri taşıyanın anlayabileceğini söyler. bu algı çerçevesinde düşünürsen sence seni yaratanı anlayabilmen, kavrayabilmen ve Tanrı'da yokolabilmen(fenafillah) mümkün olur muydu? yahut mümkün mü?

Ama işte böyle bir değer sistemi ile bu Tanrısal cevheri (yukarda mürid ve kudret derken bende bu değerleri/potansiyeli kaynakgösteriyorum) ortaya çıkarabilenler için şartlar değişir.

fazla bilgim yok ama Fenafillahtan benim anladığım şöyle; zaten bizler ölünce diğer boyutta bu nefsi yapıda olmayacağız (nefslerin yıkanması, ) bu da yeni bir halde olacağımızın ve diğer boyutun dünyalaşamayacağının göstergesi. Bu yeni halimizle Tanrıyı anlayabilmemiz mümkün mü? bu ne anlamdadır , bu değer sisteminin özü nedir , bilmiyorum . o sebeble malesef cevapta veremiyorum ..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Kanıtçılara da kısa bir reddiye.

Bana sevgiyi kanıtlayınız sevgili dostlar.

Sevginin sebep olduğu davranışları gösterebilirsiniz, insanda sevgi ile meydana gelen kimyasal değişiklikleri de gösterebilirsiniz ancak sevginin bizzat kendisinin varlığını eserinden başka yerde gösteremezsiniz.

Sevgiyi inkar edebiliyorsanız, yaratıcıyı inkar etmekte hiç zorlanmayacaksınız.

ben de diyorum ki; bilincimize yasıyan varoluş sonradan yaratılmamıştır, başlangıçsız ve bitimsizdir. o yüzden bir yaratıcıya gerek yoktur.

sonra da diyorum ki;

bana sevgiyi kanıtlayınız sevgili dostar

Sevginin sebep olduğu davranışları gösterebilirsiniz, insanda sevgi ile meydana gelen kimyasal değişiklikleri de gösterebilirsiniz ancak sevginin bizzat kendisinin varlığını eserinden başka yerde gösteremezsiniz.

Sevgiyi inkar edebiliyorsanız, varoluşun başlangıçsız ve ve bitimsiz olduğunu inkar etmekte hiç zorlanmayacaksınız.

ya da yaratıcısız evren modeli yerine, canı sıkılıp eğlenmek için horoz döğüştürenler gibi insanları biribiriyle dövüştürmek isteyen bizden çok üstün bir varlığın dünyayı ve insanoğlunu yaratıp bizim biribirimizi yememeiz üzerine bahis oynayıp keyif alan bir varlık iddiasında bulunabilirim..

ve diyebilirm ki;

sevgiyi inkar edebiliyorsanız, bu insan döğüştürücüsünü de inkar etmekte zorlanmayacaksınız..

ya da bu evreni hinduizm dininin tanrı/tanrıları yaratmıştır, sevgiyi inkar edebiliyorsanız, bu hinduizm dininin yaratıcılarını da inkar etmek de zorlanmayacaksınız

ya da bu evreni isa'nın babası olan tanrı yaratmıştır, muhammed üç kağıtçının tekidir, sevgiyi inkar edebiliyorsanız isa'nın babasını da inkar emek de zorlanmayacaksınız

ya da ben bir deist olayım, dinlerden özgür bir tanrıya/yaratıcıya inanıp bu yaratıcının varlığını iddia edeyim.. sevgiyi inkar edebiliyorsanız ben deist tanrımı da inkar etme de zorlanmayacaksınız..

inkar etmek; sözlük anlamı ve evrensel olarak varolan bir şeyi reddetmek, yoksaymak kabuletmemek demektir..

yani bir şey önce varlığını evrensel olarak ortaya koyar, sonra bunu kabul etmemek, yoksaymak "inkar etmek" demektir..

"yaratıcıyı inkar etmek" mantıksız ve insan sağduyusuna uygun olamayan bir cümledir..
mantıklı ve insan sağduyusuna uygun olan "yaratıcıya inanmak" cümlesidir..

çünkü indirgendiğinde bir somutu hedef göstermeyen, evrensel onayı olmayan şeylerin varlığını kabul etmek "bilmek değil inanmaktır"

ve dünyadaki her insanın inandığı kavram "gerçeklik" değil, kişinin kendisine "gerçekmiş gibi gelen yani doğru" olan şeydir..

gerçekliği ortaya koyan insanoğlu bireyinin iddiaları/inançları değil, bilim denen kurumdur..

insanoğlu bireyinin gerçeklik zannettiği ve doğru olduğuna "inandırıldığı" şey onun kişisel inancıdır..
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Döğüşen sen, döğüştüren ise nefsin. Nefsi sana veren yaratıcı. Aklı veren de o. Ancak sağduyuyu da veren o.

Nefsin, yani istek ve arzuların olmasa varlığını sürdüremezdin. Sen suistimal etmişsin ve horoz döğüştürmüşsün. Ben ne yapabilirim ki?

Allah sana bıçak vermiş, sen de gidip adam öldürmüşsün. Ekmek dileydin, et doğrayaydın ve daha nice güzel şeyler yapaydın ya.

Sana yaratıcı ne yapsın.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Döğüşen sen, döğüştüren ise nefsin. Nefsi sana veren yaratıcı. Aklı veren de o. Ancak sağduyuyu da veren o.

Nefsin, yani istek ve arzuların olmasa varlığını sürdüremezdin. Sen suistimal etmişsin ve horoz döğüştürmüşsün. Ben ne yapabilirim ki?

Allah sana bıçak vermiş, sen de gidip adam öldürmüşsün. Ekmek dileydin, et doğrayaydın ve daha nice güzel şeyler yapaydın ya.

Sana yaratıcı ne yapsın.

bakın ben sizinle "bir yaratıcının varlığı/yokluğu" üzerinden yazışmıyorum, böyle bir tartışmaya da girmem zaten, çünkü galibi ve sonucu olmayan bir kördöğüşüdür bu tartışma...
ben, ego dediğimiz ikinci benlikte yaşamak zorunda kalan insanoğlunun akıl, mantık ve sağduyusunun nasıl bir çeşitlilik ve yanılgı içinde olduğunu göstermeye çalışıyorum..
yani insanoğlunun doğduğunda nasıl saf bir bilince sahip olup sonradan yaşadığı toplum tarafından bu safbilincin üzerinin örtülüp, oluşturulan yeni benliğin akıl, mantık yürütme işlerinin nasıl zahiri yalancı olduğunu göstermeye çalışıyorum..

bir örneklemeyle ifade etmeye çalışayım.

gerçek denilen şeyin ne olduğu nasıl algılandığına bakalım..

-kuşlar uçabilen canlılardır
-denizlerin suyu tuzludur
-havaya atılan cisim yere düşer, gibi

şimdi bu saydığım ifadeleri dünyanın hangi zaman ve coğrafyasına giderseniz gidin, hangi kültürel kimlik(dini inanç vs) altında yetişmiş olursa olsun herhangibir insan evladı kabul edip, onaylayacaktır.. çünkü bu ifadeler;

-gözlemlenebilir
-sınanabilir
-tekrarlanabilir
-ve dolayısıyla evrensel onayı olan ifadelerdir..

ister doğumsal gelen safbilinçte yaşayın ister sonradan yüklenen yalancı benlikte/akılda yaşayın bu ifadeleri farklı algılayıp yorumlayamazsınız..
ve bu ifadelerin gerçekliğe yakınlığını 0-10 üzerinden puanlayın dediğimizde nerdeyse tüm insanlık 10 üzerinden puanlar..

işte insan yorumundan bağımsız bu olgulara/ifadelere "gerçeklik" diyoruz ve insanoğlunun bu gerçekliği öğrenip ifade etme eylemi de "bilmek" demektir..

şimdi farklı cümleler kuralım..

-yaratıcı vardır ve bu museviliğin tanrısıdır
-yaratıcı vardır ve bu isa'nın babasıdır
-yaratıcı vardır ve bu islamın allahıdır
-yaratıcı vardır ve bu deizmin tanrısıdır
-yaratıcı vardır ve bu bahailiğin tanrısıdır
-yaratıcı vardır ve panteizmin tanrısıdır
-yaratıcı vardır ve hinduizmin tanrısıdır
-yaratıcı vardır ve zeustur
-yaratıcı vardır ve thordur
-yaratıcı da nedir?
-yaratıcı yoktur
-ölüm sonrası yaşam vardır ve bunun şekli cennet/cehennemdir
-ölüm sonrası yaşam vardır ve bunun şekli reenkarnasyondur
-ölüm sonrası yaşam vardır ve bunun şekli karma yaşamdır
-ölüm sonrası yaşam yoktur, gibi..

bu ifadelerin özelliği

-gözlemlenemez
-sınanamaz
-tekrarlanamaz
-ve en önemlisi evrensel onayının olmayışıdır, yani tüm dünya insanlığı hiçbiri üzerinde hemfikir değildir..

şimdi farklı zaman ve coğrafyalara gidelim ve egoda yaşayan inançlı insanlara bu ifadeleri gerçekliğe yakınlığını 0-10 üzerinden puanlamaları söyliyelim.. yine neredeyse tüm dünya insanlığı kendi kültürel kimliğinin şekillenme biçimine göre kendine uyanlara 10 diğerlerine 0 puan verecektir..

yani inançlı bir hindu için onların tanrısı ve ölüm sonrası yaşamın karma olduğu gerçekliği 8 veya 9 değildir 10 puandır
inançlı bir musevi için onların tanrısı ve ölüm sonrası cennet/cehenemli yaşam gerçekliği 8 veya 9 değil 10 puandır
inançlı bir müslüman için allahın varlığı ve ölüm sonrası cennet/cehennemli yaşam gerçekliği 8 veya 9 değil 10 puandır
inançlı bir budist için budhanın yüceliği ve ölüm sonrası reenkarnasyonlu yaşam gerçeği 8 veya 9 değil 10 puandır
inançlı bir ateist için yaratıcının ve ölümden sonra yaşamın olmaması gerçekliği 8 veya 9 değil 10 puandır..

inançlı değil de şüpheye düşmüş insanlar sadece 10 değil de 9 veya daha aşağı puanlama yaparlar..

işte yukarda tanımını yaptığımız ve insanoğlu yorumundan bağımsız adına gerçeklik dediğimiz şeylerle yine "gerçeklikmiş gibi" algıladığımız şeylere "bilmek değil inanmak/inanç" diyoruz..

ve bu yukarda saydığım çok çeşitli inançlara inandırılmış insanların zeka ve eğitim seviyeleri her inançta olduğu gibi en cahilinden tut da en zekisine kadar her türlü insan vardır.. çünkü inanç dediğimiz şeyin zeka ve eğitimle direk ilgisi yoktur, dolaylı bir ilgisi vardır.. inancı asıl ilgilendiren olgu beyin nörokimyasının bir türevi ve fonksiyonu olan "bilinçaçıklığı" kavramıdır..

ve bu bilinçaçıklığı dediğim kavram kişi kırılma noktasına gelmediği sürece böyle konuşarak, anlatarak, okuyarak, araştırarak falan değişmez..
örneğin şimdi benim bu yazımı okuyan her kim olursa olsun kişi şayet hala ego dediğimiz ikinci benliğin köleliğinde derin bir uykuda yaşıyorsa, egonun savunma mekanızmaları hemen devreye girip filitrasyon görevi yapacak kendi doğularını seçip diğerlerini hemen dışlayıp yadsıyacaktır..

yanı yukarda saydığım ve adına "non-bilgi" dediğim bu inançsal öğelerinden hangisiyle şekillendiyse onu hemen alıp sahiplenecek, savunacak, 10 puan verecek ve diğer tüm öğeleri 0 puanlayıp yanlışlayacaktır..

bunları nerden mi uyduruyorum, şimdiye kadar hem internet ortamında hem gerçek yaşamımda bu saydığım insanların hepsiyle iletişime geçme şansım
oldu.. kime ne anlatırsanız anlatın sonunda egonun savunma mekanızmaları öyle mükemmel bir filitrasyon yapıyor ki; sonunda kişi dediğim dedik çaldığım düdük konusundan vazgeçemiyor..

peki insanoğlu bunca yıllık evrime, bilgi ve teknolojide ilerlemesine, aldığı onca eğitim ve öğretime rağmen böyle düşünüp davranıyor?

çünkü insanoğlu henüz varoluşun gizeminde, bilinmezliğinde yaşamaya uygun evrilmedi, mutlaka bir destek ve süspansiyona ihtiyacı var.. işte o destek ve süspansiyon yaşama verdiği anlam ve içerikten geliyor yani inancından.. insanoğlu henüz varoluşa anlam ve içerik vermeden yaşamaya uygun değil..

o yüzden ister materyalist olsun ister idealizmin binlerce alt başlığından birisi..

insanoğlu şimdilik hayata anlam ve içerik vermek zorunda, aksi halde nihilizm boşluğuna anlamsızlığına düşüyor..
ve yine bu yüzdendir ki hiçbir insanevladı varoluşa verdiği anlam ve içerik farlılığı çeşidi yüzünden sorumlu değildir, suçlanamaz, eleştirilemez..

çünkü bu kadar anlam ve içerik çeşitliği içinden çoktan seçmeli bir sınavdaki gibi doğruyu bulup işaretleme özgürlüğüne ve yetisine sahip değil..

insanoğlu bu anlamda saftır ve masumdur..
 

toz_zerresi

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Sen bu yazınla gerçekleri ifade etmişsin. Birçok fikrine katılıyorum. Gerçekten değerli bir yazı. Belki bende bir iki katkı yapabilirim.

Yaratıcı anladığımız kadarı ile sosyal hayatı düzenleyen bazı emir, tavsiye ve yasaklar ortaya koymuştur. Ayrıca yaratıcı-insan, kitap-insan, insan-peygamber, ve insan-tabiat ilişkilerine ait de emir, tavsiye ve yasaklar bildirmiştir.

Dinin bir bölümü dünyayı yaşanır kılmak için işlemiştir.

Dinin bir bölümü insan-ahiret ilişkilerini düzene koymuştur. (Bu amacın dolaylı olarak sosyal hayata da faydası vardır. Zekat müessesi adil gelir dağılımına ve paylaşıma ve dolayısı ile birçok başka psikolojik ve sosyolojik konuya katkı yapar.)

Dinin bir diğer bölümü kainatı gözlemlerken nasıl bir metod izleyeceğimiz konusunda bize yardımcı olur. Güneşten, aydan ve bulutlardan örnekler verir mesela.

Ve bu din biz müslümanlara ayetlerle, başka dinlerin ilahlarına sövüp saymamayı ve onların dinleri konusunda saygılı olmayı öğretir. Uygulamalarda hatalar olmuş olabilir. Biz burada salt dinden çıkarılabilecek kavramlardan hareket edelim. Bu din aynı zamanda saygılı bir şekilde, islamın kitlelere çeşitli yollarla aktarılmasını da emreder. Burada bir tezat yoktur. Sadece metod belirlenmiştir.

Budistin dini budiste, benim dinim bana. Ben gider anlatırım ve gerisini ona bırakırım. Budist olduğu için gidip savaşmam. Bakalım Yaratıcı budistlerle ilgili ne düşünüyor?

İslamda iki dikkat çeken kavram vardır.

1- Fetret devri (Hak dinlerin, bir sonra gelecek dinle arasının uzun olduğu dönemler için kullanılır. Bozulmalar olmuştur, dinin etkisi azalmıştır ve insanlar çeşitli akımların etkisi ile sersemlemiştir.)

2- Ehl-i necat (kurtuluşa erenler, kendilerine kitap veya tebliğcilerin ulaşmadığı topluluklar)

1- Dönemimizin gayr-i müslimlerinin, fetret devri insanı sayılıp, kurtulabileceklerini savunan islam alimleri hiç de az değildir. İslam'ın üzerinden neredeyse 1500 sene geçmiştir ve çeşitli akımlar insanlar üzerinde çok şiddetli tesirler bırakmıştır. Zihinler bulanıktır ve bu süre içerisinde hiç peygamber gelmemiştir ve gelmeyecektir.

2- Kendilerine peygamber gelmemiş ve tebliğ ulaşmamış toplulukların azaba uğratılmayacağını biz İslam'dan öğreniyoruz. Yani bu hükme tabi olup kurtulmaları hiç de uzak bir ihtimal değildir. Belki yargılanmaları temel insani değerler üzerinden olabilir.

Yaratıcı'nın kime azap edip kimi müjdeleyeceğini biz bilemiyoruz ve hatta müslğmanım diyenin gerçekten müsülüman olup olmadığını bile bilmiyoruz. Dolayısı ile bu konulardaki hükmü Yaratıcı'ya bırakmak en doğrusu diye düşünüyorum.

Beni esas şaşırtan içinde nefs taşıyan insanın bir yaratıcıya tam teslim olabilmesidir. Hem akıl var hem de nefs. Melekler gibi değil bu manada. İçinde kötülüğe götürebilen şedit sesler var. Yetmediği gibi bir de ene var. Ben deme potansiyeli hayli yüksek. Sanırım bütün bu özelliklerine rağmen yaratıcısı ile iyi bir münasebet kurabilen insan meleklerin de üstünde bir yer ediniyor kendine. Hatırlayınız iblisi. Bir cindir. İnsana benzer özellikler taşımaktadır ve buna rağmen meleklerin arasında saygın bir konuma yükselmiştir. Ve melekler sorarlar yaratıcıya. Yine kan döküp bozgunculuk yapacak bir tür mü yaratacaksın diye. Yaratıcı da, siz benim bildiğimi bilmezsiniz der ve onlara seceyi emreder. Melekler koşulsuz itaat eder. Ancak iblis karşı çıkar ve kovulur. Burada insanoğlunun aslında çok yüksek bir potansiyele sahip olduğunu ve bazı insanların bu potansiyeli değerlendireceklerini vurguluyor yaratıcı. Ve bu zaten onları meleklerden üstün yapan şey. Diğer insanların helak olduğu manası çıkmaz buradan. Sadece bu seçkin insanların çok daha yüksek bir mertebeye sahip olduğu gerçeği çıkar ortaya.

Senin de dediğin gibi insan yaradılış itibarı ile ve potansiyel itibarı ile çok masum ve değerlidir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst