Varoluşsal boşluk ve panik atak

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde cogito tarafından oluşturulan Varoluşsal boşluk ve panik atak başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,976 kez görüntülenmiş, 27 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Varoluşsal boşluk ve panik atak
Konbuyu başlatan cogito
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Feylesof TeCe

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
''Kuş olmayan uçurumlar üstünde yuva kurmamalıdır.''-Nietszche

İnsanlık ta uçurumlar üzerinde kanatsız kalmış. Büyk çoğunluk bunun farkında olmayıp yaşarken bir kısım azınlık uçurumun üzerinde olduğunu bilip sınıra yaklaşmamakla yetiniyor. Ama bazıları var ki uçurum üzerinde kaygılılar, panikteler. Hep bir düşme korkusu içindeler. Ara sıra sınıra geldikçe onları arkadan yakalayacak güçlü aitlikleri olması gerekiyor. Böyleleri biliyor sıkı tutunmak gerektiğini. Çünkü onların gevşektir, kopmak üzredir ipleri. Diğerleri için aitlik biriktirmekle geçen yaşam onlar için harcayıp yeniden oluşturmakla geçiyor.
İnsanın böylesine bir duruma panik atak şeklinde fiziksel belirtiler vermesi kaçınınlmazdır. Uzmanların bu insanlara diyeceği ise en fazla , uçurumunuzu güzelleştirin, aşağıya bakmayın, o kadar oyalanın ki uçurumu unutun dan ibarettir.
Ne de olsa;
''Kişinin soyut bir yaşamın anlayışı arayışına girmemesi gerekir.'' -E.Frankl-
''Kişi , hizmet edeceği bir davaya ya da seveceği bir insana kendini adayarak ne kadar çok kendini unutursa, o kadar çok insan olur.''-E.Frankl
Panik atağa neden olan varoluşsal belirsizlik olduğunda korkulan şey yerine( asansör, uçak, vs.) yaşamın kendisi geçiyor ve bitiş süresi de belli değil.
Körler Ülkesi nde olduğu gibi gözleri çıkarmak ta bir işe yaramaz çünkü o uçurumu görmüş bi kere.
 

usenenadam

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Kas 2009
Mesajlar
80
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Temel, uçurumdan düşer amma, yarı yolda bir dala tutunur.. Önce aşağı, Sonra yukarı baktıktan sonra, yapması gerekeni yapar; "- İmdaat.. Kimse yok mii?.." ses yok.. tekrar.. ses yook.. Tutunmakta olduğu dal çatırdamağa başlamıştır.. Ümitsizce bir "Kimse yok mii?" daha.. Hah, iştee!.. davudi bir ses dağlarda taşlarda çınlar:
"Geldim Temel yettimm.." Temel'in gözlerinde 40 karat elmaslar pırıldar, önce yukarı sonra aşağı bakar çabucak ama kimseyi göremez.. "Nerdesin, kimsin sen?" diye bağırır Temel heyecanla.. Davudi ses "Tanrı'yım ben ey Temel, şimdi seni alacağım, günahını sevabını tartacağım, sevabın ağır basarsa cenn..." Temel lafın sonunu beklemez bile; "Başka kimse yok miiiiiiiii???..."

Bir davaya bir sevgiye adanıp, uçurumu unutmadan kendimizi unutsak nasıl olur ki.. Var mıdır bizi unutturacak dava, sevda.. Var ise bizde o üşenmezlik var mıdır.. Hem, hafıza-i beşer nisyan ile malul imiş
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
bir uçurum kenarında yürümektir yaşamak ve bunun farkında ise yürüyen var-olduğunu anlayabilir, değilse düştüğünü bile fark edemez!
 

rainbow64

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
331
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Hayatın en güzel manzaraları uçuruma en yakın mesafedeyken izlenir.
( Forumdaki ilk mesajımdır )
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
İnsanlık uçurum üzerinde kanatsız kalmışsa; ayakları olduğunu anımsayabilmeli ...
 
K

kuzeys

Ziyaretçi
varolmanın dayanılmaz, katlanılmaz hafifliği gibi bir durum söz konusu. Kişi kendi içine ne kadar az dönerse o kadar mutlu olur gibi bir sonuç çıkıyor cogitonun yazısından. Bence varoluş sorunsalının cevabını bulmak varoluşu ortadan kaldıracağı için pek karıştırmamak lazım :p
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
'' Aynaya baktığı anların dışında göz kendinden bir şey görür mü? Kataraktlı bir göz , bulutlanma gibi bir şey görür, bu kendi kataraktıdır; glokomalı bir göz kendi glokomasını ışıkların çevresini saran bir gökkuşağı haresi gibi görür. Sağlıklı bir göz ise kendinden bir şey görmez, öz-aşkındır( kendini aşmıştır).''E.Frankl
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Konuyu açtığınız paragrafın sonunda yazmış olduğunuz birşey dikkatimi çekti;

Panik ataklar için konu; yaşamdan korkmak mıdır? ölümden korkmak mı?
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Kişi varlığının farkına vardıktan sonra sorunlar başlar. Çünkü ancak o zaman yaşam ve ölüm onu korkutabilir. Bir diğeri için yaşama anlamı olan şey o kişi için olmayabilir. Albert Einstein 'ın şu açıklaması oldukça düşündürücü '' Yaşamını anlamsız gören kişi hem mutsuzdur, hem de yaşama uygun değildir.''
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Peki kişi varlığının farkına varınca mı korkar yoksa, varlığının yapmış olduklarını farkedince mi?
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Varlığının yapmış oldukları sorunu somut problemler üzerinden beslenen sorunlardır. Burada benim kastettiğim başlıbaşına varlık sorunu.
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Hmm panik atak ve varlık sorunu. Sanırım benim yolum oradan geçmedi. Pekii şimdi bunca insan varlığından habersiz olduğu için mi ataksız bir yaşam içerisinde acaba?
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Hapishaneye düşmüş iki farklı insan düşünün. Biri çok sorun yaşarken diğeri ya burası dışarıdan daha güzelmiş diye düşünebilir.O nedenle ben genelleme yapmıyorum.Belki de habersizlerdir.
 

gizemli

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
21 Nis 2010
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
kimi yaşamdan korkar kimi ise ölmekten kimi ise herşeyden...hep bi korku vardır içimizde;bu ne zaman başlar ne zaman sona erer???insan hep hayatı boyunca bu korkuyla yasamak zorunda mıdır????bunu yasayan biri olarak soruyorum!
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Korkmamak için çok sıkık tutunmak gerekir. Sıkı tutunmak için de anlam bulmak gerekir. Bu anlamlar kişiye göre değişir. Yani bu aşamada kimse kimseye kolay yardımcı olamaz. Birinin yaşamda bulduğu anlam diğer insanın da anlamı olmaz çok kere. Kişinin bunu kendisinin bulup çıkarması ve her korktuğunda ona sıkıca tutnması gerekir.
 

Dr. Can Güngen

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Eki 2008
Mesajlar
31
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Varoluşssal kaygı kavramının köken, Kierkegaard'a kadar uzanır ancak konuya felsefi derinliği getiren Sartre ve Heidegger'dir.
Çok basit olarak söylersek insan bilmediği ve kolayca anlam veremediği bir evrene atılmış gibidir.
Madde olarak diğer varlıklar gibi vardır (kendinde varlık) ancak kişi olarak seçimler yolu ile kendi özünü inşa etmesi gerekir(kendisi için varlık)
İşte seçim zorunluluğu insanın omuzlarına "anlam" sorununu yükler.Kaygı insanın tercihi değildir.Ancak içinde bulunduğu durumun sonucudur.
Panik atak ise kaygının en yoğun yaişandığı uç noktadır.
isimli yazıyı okursanız konu ile ilgili geniş bir bilgiye ulaşabilirsiniz..
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Sayın Dr. Can Güngen, varoluşsal boşluk sorunu psikiyatrik bir sorun mudur yoksa olması gereken bu mudur yani felsefi bir bakış açısı mıdır
 

Dr. Can Güngen

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Eki 2008
Mesajlar
31
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Selamlar cogito..

Varoluşsal boşluk evrensel bir kaygı temeli olarak ileri sürülmüş.
Önce varoluşçu felsefecilerce sonra varoluşçu psikoterapi ekolü izleyicilerince irdelenmiş.
Psikiyatri,bir tıp bilimi anlamında kaygı bozukluğu ve panik atak gibi tanılar ile ilgilidir.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Varoluşsal Boşluk (E. Frankl)

'' Varoluşsal boşluk, yirminci yüzyılın yaygın bir olgusudur. Bu anlaşılır bir şeydir; bunun nedeni, gerçek bir insan olduktan sonra insanın yaşadığı iki yönlü bir kayıp olabilir. İnsanlık tarihinin başlarınd insan, bir hayvanın davranışlarını belirleyen ve güvence altına alan bazı hayvanca içgüdülerini kaybetmiştir. Cennet gibi, bu güvenlik de insana sonsuza kadar kapanmıştır; insan seçim yapmak zorundadır. Ne var ki buna ek olarak insan, davranışlarını yönlendiren geleneklerin hızla azaldığı son gelişme döneminde bir başka kayıpla daha yüzyüze gelmiştir. Hiçbir içgüdü ona ne yapacağını söylemez. Hiçbir gelenek ona ne yapması gerektiğini söylemez; bazen neyi arzuladığını bile bilmez. Bunun yerine ya diğer insanların yaptığı şeyleri arzular (uydumculuk) ya da diğer insanların kendisinden yapması istedikleri şeyleri yapar (totalitercilik).
Varoluşsal boşluk temel olarak kendini can sıkıntısı durumunda dışavurur.İnsanlığın, bunaltı ve can sıkıntısından oluşan iki uç arasında sonsuza kadar mekik dokumaya mahkum olduğunu söyleyen Schopenhauer'i anlayabiliriz. Gerçekte bugün can sıkıntısı, bunaltıdan daha çok soruna yol açmakta ve elbette psikiyatristlere çözüm bekleyen daha çok sorun sunmaktadır.''
 

oguz8891

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
7 Ocak 2009
Mesajlar
86
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Sn. Dr. Can Güngen, "Çok basit olarak söylersek insan bilmediği ve kolayca anlam veremediği bir evrene atılmış gibidir." ifadesine basit demeniz beni üzdü. Şaka bir yana benim hayatımda bu düşünce kendine yer oluşturmaya hatta düşüncelerime temel oluşturmaya çalışmakta.. Ve bu cümleden çıkarak da mutlaka intihara çıkıyorum.. Düşüncelerim mantıksızlaşıyor, çünkü mantık önemini yitiriyor kafamda. İşte bu noktada, benim bu durumum tam da psikolojik bir sorunu ifade ediyor.. Ve sanırım artık kurtulmak istiyorum..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst