Turkiye'de Neler Oluyor? Olup Biteni Algilamak Adina

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Turkiye'de Neler Oluyor? Olup Biteni Algilamak Adina başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,464 kez görüntülenmiş, 38 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Turkiye'de Neler Oluyor? Olup Biteni Algilamak Adina
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan birazdahaderinmavi

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Yok hatayı ben başlattım. Ama isterseniz konuyu toplamak adına 6 Ok'u kazanım olarak görüyorsanız eleştiri ya da yorum yazmak isterseniz bu konuda görüş belirtebiliriz.

ben altı ok filan hakkında hiçbir şey söylemedim, ama gerekirse (tartışılamaz bir konu olamayacağına göre) söylenebilir de... cumhuriyet, gerçekleştiği konjonktür içinde başlı başına bir kazanımdır... örneğin laisizm anlayışı, bugün bile toplumun önemli bir kesimi tarafından içe sindirilemediğine ve en gerici saldırıları üstüne çektiğine bakılırsa (ki 'aydın' ihanetinin temel hedeflerinden biridir...), önemli bir kazanım olsa gerektir... ama bana göre, bir şeyin kazanım olup olmadığını, kendinden önceki alternatifiyle kıyaslayarak, tarihsel planda daha ileri bir süreci ortaya koyup koymadığıyla değerlendirmek gerekir... 1923 türk devriminin kazanım olup olmadığı, 1908 ve 1876 atılımlarıyla kıyaslanarak ortaya çıkarılabilr...( burada, yani 1923 devriminden sonra, burjuva demokratik devrimin tamamlanamayışının yani burjuva demokrasisine geçilemeyişinin sorunlarını ayrı bir parantezde tutmak gerekir...)
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ben de kendimce incelemeye çalışayım bakalım.
Öncelikle ben de 6 Ok'u dogmatik pozitivist bir dayatma olarak görüyorum.Laiklik dediğiniz şey siyasi yönü kadar kültürel bir boyutu da kapsar.Ayrıca islam toplumuyla uyuşmaz. Bunu zorla dayatmak da ne kadar kazanım?Madem kazanım neden hala günümüzde "laiklik" problemi yaşamaktayız? Konuyu biraz açayım...
A.Adıvar şöyle der: "“Genç Cumhuriyet, halkın geleneksel din uygulamalarını hoş görmekle birlikte İslâm düşüncesine herhangi bir ödün verme niyetinde de değildi."
Böyle bir ortamınız var. Sürekli bir batılılaşma, modernleşme yönünde bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz din temelli bir toprağa. Kemalist laiklikliğin halktan ne kadar uzak olduğunu anlamamak mümkün değil.Hem halkçı olacaksın hem de laikliğe uzak olan halka laikliği dayatacaksın. Yani bu şöyle demek oluyor "halk için halka rağmen" ("jakobenlik" olarak algılamayın bunu.Bu konuya girmiyorum bu konu içinde ) Hatta bunu Y.K.Karaosmanoğlu de dile getirmiş M.Kemal'in ya da İ.İnönünün ölmesiyle devrimlerin duracağını bir şey kalmayacağını düşünülürmüş. O kadar halktan kopuk tepeden inme diye. CHP 1923-1933 yılları arasında kapitalizmin Türkiyeyi geliştirmesiyle uğraşmış ve bu başarılı olmayınca zorunlu olarak Devletçi olunmuştur. Hatta İdris Küçükömer şöyle der:"Onuncu Yıl Marşı’mız vardı. “Bu marşta Türkiye toplumunun ‘imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle’ olduğu iddia ediliyordu. Fakat uygulanan Devletçilik politikası,sınıflaşmaya yol açan, onu hızlandıran bir politikaydı.” Devletçiliğin ne demek olduğunu bilmeyen bir anayasa komisyon üyelerinin varlığı da bilinir. Hatta şöyle ki Sabiha Sartel/Roman Gibi eserinde: "Bir gün Türk Ocağı binasında yapılan bir toplantıda, anayasa komisyonunda üye olan Ağaoğlu Ahmet Bey’e, sınıfsız toplumdan ne anladıklarını sordum. Cevap verdi:
-Onu ben de anlamadım. Türk milleti bir bütündür. Ama içinde sınıflar vardır. Sınıfsız bir toplum ancak sosyalist rejimde olur. Oysa biz sosyalist bir anayasa yapmıyoruz. Sosyalist bir cemiyet kurmuyoruz.[…] Şimdi bize Devletçilikten bahsediyorlar…”
(Bir de M.Kemal 154 bin 709 dönüm toprak sahibidir./yorumsuz) )
Bu devrimlerle Batılı-laik olalım derken halkın desteğini de alamamıştır.Ülkede şöyle bir ikilik vardır Laik-Batıcılar ve Dindar-Doğucular. Dindar-Doğucular da gerici olarak sayılmıştır.Şu İstiklal mahkemelerine falan da değinmiyorum. Bu biraz dönemi inceleme olarak algılanabilir ama nasıl başlamış ne ortam varmış adına bir fikir olacak diye düşünüyorum.Böyle bir ortamda başlayan 6 ok ile günümüzü kıyasladığınızda bir karşılaştırma yaparsanız siz de bir şeylerin pek samimi olmadığını göreceksiniz.(Yani ben genel olarak baktığımda hala Türkiye ile problem yaşayan ilkeler olarak algılıyorum. )
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
bir tarihsel dönem, kendi bağlamı içinde değerlendirilmeyip de, günümüzün değerleriyle yüklü bir bakış açısıyla değerlendirilirse, bir anakronizm ortaya çıkar... o nedenle;1) ümmetçiliğe karşı milliyetçilik;2) din devletine karşı laisizm; 3) yarı feodal toprak ağalığı ve kapitülasyonlarla sömürgeleşmeye karşı, devlet desteğiyle ve karma ekonomiyle kapitalist kalkınma yolu olarak devletçilik; 4) tutucu/gerici orta çağ anlayışlarına karşı, devrimcilik (burjuva devrimciliği olsa bile...); 5) ağa, paşa, efendi sultasına karşı, halkçılık; 6) padişahçılığa karşı cumhuriyetçilik... ... bu değerler, türkiye'nin gelişimi ve çağdaşlaşması bakımından, tarihsel planda ilerici atılımlar, kazanımlar değil midir... / hangi bakımdan değildir... sn. fides, itirazlarınızı almaya ve değerlendirmeye hazırım... buyrun...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
nedense, sizinle hep aynı anda mesaj yazıp, daha yazı sürerken gelmiş olan karşı mesajı görmeden, 'gönder' tuşuna basmış oluyoruz ( bu hata benden kaynaklanıyor çünkü, üst üste yazmaya çalışıyorum... bir daha olmaz...23 nolu mesajımı yok sayabilirsiniz)... anlaşılan laisizm üzerine tartışacağız... altı okun dogmatik-pozitivist ve hatta pragmatik ve eklektik karakteri, onun tarihsel planda ileri bir kazanım olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz... laisizm, yalnız islam toplumuyla değil, hiçbir dinle uyumlu değildir... dinler,yalnız özel yaşamı değil, kamusal alanı, yani insan toplumunun ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel...ve özel yaşam alanlarının tümünü ''BELİRLEMEYE'' çaliştikları için; ve burjuva demokratik devrimler, eninde sonunda burjuva demokrasisine açılma hedefinde oldukları için; ama dinin kamusal alanı belirleme yönündeki iddiası, demokrasiye alan ve olanak bırakmadığı için; laisizm olmadan demokrasi, yani burjuva demokrasisi de olmaz/olamaz... eğer, burjuva devrimcisiyseniz ve burjuva demokratik devrim yaptıysanız, laisizmden asla vazgeçemezsiniz... kavramların anlamlarını korumak önemlidir...
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ben de kendimce incelemeye çalışayım bakalım.
Öncelikle ben de 6 Ok'u dogmatik pozitivist bir dayatma olarak görüyorum.Laiklik dediğiniz şey siyasi yönü kadar kültürel bir boyutu da kapsar.Ayrıca islam toplumuyla uyuşmaz. Bunu zorla dayatmak da ne kadar kazanım?Madem kazanım neden hala günümüzde "laiklik" problemi yaşamaktayız? Konuyu biraz açayım...
1.Türkiye Cumhuriyeti bir İslam toplumu/ümmet değildir.Bir ulus/devlettir.
2.Bunu hala algılamamakta ısrarcı olanların laikliği dayatma addetmeleri son derece normal ve olağandır.
3.Sekülerlik, diyanet işlerinin bakanlığa bağlı olmamasını gerektirir ki, bu da zamanı gelince -algılama güçlüğü yaşayanlar birey olabildiğinde- yaşama geçirilir,
Bunlar, süreç meselesidir ve batı demokrasileri, yüzyıllarca bizim bugün tartışmakta olduğumuz sorunlarla boğuşmuş, alt yapı/üst yapı çatışmalarını uzun ve kanlı mücadeleler sonucu yapılandırılabilmişlerdir.Biz 85 yıllık kısacık demokrasi yolculuğunda elbette yalpalayıp, savrulacağız, sorgulayacağız ve hatalar yapacağız.İlk bebeklerini büyüten ana-babalar gibi..İkinci cumhuriyet filan diye cevher yumurtlayanları da gördük..Daha neler göreceğiz..bunlar yaşanması gerekli süreçler..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
1.Türkiye Cumhuriyeti bir İslam toplumu/ümmet değildir.Bir ulus/devlettir.
2.Bunu hala algılamamakta ısrarcı olanların laikliği dayatma addetmeleri son derece normal ve olağandır.
3.Sekülerlik, diyanet işlerinin bakanlığa bağlı olmamasını gerektirir ki, bu da zamanı gelince -algılama güçlüğü yaşayanlar birey olabildiğinde- yaşama geçirilir,
Bunlar, süreç meselesidir ve batı demokrasileri, yüzyıllarca bizim bugün tartışmakta olduğumuz sorunlarla boğuşmuş, alt yapı/üst yapı çatışmalarını uzun ve kanlı mücadeleler sonucu yapılandırılabilmişlerdir.Biz 85 yıllık kısacık demokrasi yolculuğunda elbette yalpalayıp, savrulacağız, sorgulayacağız ve hatalar yapacağız.İlk bebeklerini büyüten ana-babalar gibi..İkinci cumhuriyet filan diye cevher yumurtlayanları da gördük..Daha neler göreceğiz..bunlar yaşanması gerekli süreçler..
fides'in itirazlarını beklemek beni öldürecek... eğer dinin, tepeden tırnağa hayatın tümünü belirleme yeteneğini /talebini kabul edersek, demokrasiye alan kalır mı / demokrasi olnaklı olabilir mi...
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
fides'in itirazlarını beklemek beni öldürecek... eğer dinin, tepeden tırnağa hayatın tümünü belirleme yeteneğini /talebini kabul edersek, demokrasiye alan kalır mı / demokrasi olnaklı olabilir mi...
Ekran başında değildim. Siz yazın beni beklemeyin.Bekletmemek adına öncelikle yukarıda yazdığım laiklik kavramına itiraz gelmiş de ben yazacaklarımı toparlamadan önce şöyle bir laiklik alıntısı yapayım.Sallamış izlenimi yaratmayayım:


"Atatürk döneminde Laiklik şüphesiz, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki siyasal ve toplumsal modernleş(tir)menin temelini oluşturmuştur. Başta hukuk düzeni ve eğitim olmak üzere sosyal yapıdaki değişimde Laiklik belirleyici unsur olmuştur. Zira Laikliğin bu belirleyici olma özelliği, ilkenin içeriğinden kaynaklanmaktadır. Laiklik, öncelikle, yeni rejimin ve bu rejimin siyasal iktidarının konum ve eylemlerinin meşruluk zeminidir. Bu açıdan güçlü bir siyasî boyutu bulunan Laiklik, en az siyasal yönü kadar kültürel bir boyut ve içerik de taşımaktadır."

Levent Köker, Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s. 161.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Ekran başında değildim. Siz yazın beni beklemeyin.Bekletmemek adına öncelikle yukarıda yazdığım laiklik kavramına itiraz gelmiş de ben yazacaklarımı toparlamadan önce şöyle bir laiklik alıntısı yapayım.Sallamış izlenimi yaratmayayım:


"Atatürk döneminde Laiklik şüphesiz, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki siyasal ve toplumsal modernleş(tir)menin temelini oluşturmuştur. Başta hukuk düzeni ve eğitim olmak üzere sosyal yapıdaki değişimde Laiklik belirleyici unsur olmuştur. Zira Laikliğin bu belirleyici olma özelliği, ilkenin içeriğinden kaynaklanmaktadır. Laiklik, öncelikle, yeni rejimin ve bu rejimin siyasal iktidarının konum ve eylemlerinin meşruluk zeminidir. Bu açıdan güçlü bir siyasî boyutu bulunan Laiklik, en az siyasal yönü kadar kültürel bir boyut ve içerik de taşımaktadır."

Levent Köker, Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s. 161.

evet... laisizm, insan tarihinin ortaya koyduğu en önemli kavramlardan biridir... eski dünyada ilk sosyal (tek tanrılı) dinlerden başlayarak, din; insanın bütün hayatını (bağışlayıcılığınıza sığınarak söylüyorum, yatak odasında nasıl davranması gerektiğine kadar...), belirleme ve din adamına bu yönde yetkiler atfetme çabası içindeydi... bin yıllık bütün bir orta çağı (neden karanlık acaba...) düşünün... insanın özgürleşebilmesi için, dinin belirleyiciliğine karşı verilen mücadelede, ne kadar çok insan kanını döktü... ve fakat hüzün verici olan, yirmi birinci yüz yılın ilk çeyreğinde, halen laisizmin gerekliliğini savunmak zorunda kalmaktır... ve şahsen benim için, cumhuriyetin değerlerini savunmak zorunda kalmak, ne kadar hüzün vericidir...
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Ben ilkelerle ilgili yazı eklerken öncelikle suyun baştan bulanık aktığını belirtmek istemiştim. Bu kadar bulanık bir sudan su içilmez. Baştan samimi değil ve hala problemler yaşamaktayız. Laiklik dediğimiz şeyi de toplumdan bağımsız bir şekilde ele alamayız. Benim nüfus cüzdanımda dini ibare varsa bu hala bir şeylerin oturmadığının basit bir kanıtıdır.Laiklik kavramını da bir ordu o tarafa çekiyor bir hukuk bu tarafa çekiyor.
Attila İlhan diyor ya "elde var hüzün..."
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ben de onu diyorum zaten, ilerici diye sıfatlasan ne olur, gerici diye sıfatlasan ne olur.

İlericilik gericilik boş laflar. Aynı "kazanım" gibi. Ben elde olana bakarım. Eldeki de benim özgürlük ve eşitlik taleplerimi kesmiyor. Bu kadar basit. Durum kemalizmde de bu, tayyipizmde de bu.

Ben de Osmanli'ya gore degerlendirerek "kazanim" dedim. Yoksa cagdaslik olarak ya da hak ve ozgurluklerin saglanmasi olarak degil.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Evrenselcim,

Neden kazanım, ilericilik gibi boş beleş ezberlere taa işin başında itiraz ettiğimizi görüyor musun.

Sen 6 Ok'a "kazanım" dersen dallamanın biri de çıkar yukarıdakileri söyler.

Ben tarihsel olarak degerlendirdim.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Ben ilkelerle ilgili yazı eklerken öncelikle suyun baştan bulanık aktığını belirtmek istemiştim. Bu kadar bulanık bir sudan su içilmez. Baştan samimi değil ve hala problemler yaşamaktayız. Laiklik dediğimiz şeyi de toplumdan bağımsız bir şekilde ele alamayız. Benim nüfus cüzdanımda dini ibare varsa bu hala bir şeylerin oturmadığının basit bir kanıtıdır.Laiklik kavramını da bir ordu o tarafa çekiyor bir hukuk bu tarafa çekiyor.
Attila İlhan diyor ya "elde var hüzün..."
laisizmin 'samimisinin' nasıl olmasını istiyorsunuz, bağışlayın ama pek anlayamadım (acaba laisizmi benimsemeden, benimsiyormuş gibi rol yaptılar mı denmek isteniyor, kim bilir...) laisizmin anlamı, dini değerleri, kamusal alanın (özellikle hukukun) dışına çıkarmak ve bireyin özel alanında bu değerlerin hangilerini, neden, nasıl ve ne kadar yaşadığına/yaşattığına karışmamaktır... cumhuriyetin kuruluşu söz konusu olunca, nedense, hep bir 'dayatma'dan söz ediliyor... sanırım tam burada bir cehalet gizli: dünyada kendi değerlerini /kendi hukunu dayatmayan bir devrim yoktur... çünkü, zaten devrim demek, niteliği ne olursa olsun, her zaman birilerinin elinden iktidarı almak ve yeni birilerinin iktidarını zorla ( evet, zorla) kurmak demektir... ve kavramların anlamları önemlidir...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
6 okun kazanım olduğu tartışılmaz..Yazılanları okudum ve kazanım olup olmadığından ziyade, neden toplum tarafından benimseniyor ya da benimsenmiyor tartışması daha isabetli gibi..Sonuç itibari ile biri beni öldürmek yerine sakat bırakıyorsa ve kriter hayatta kalmak ise bu durum kazanımdır..Kazanım olup olmaması ile halkın bemiseyip benimsememesi arasında güçlü bir bağlantı yoktur..Sigara tiryakisi olan kişiler için sigaraya erişmek bir kazanımdır ancak nihayetinde ölüme götürür kişiyi ve aslında bir kaybediştir..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
laisizmin 'samimisinin' nasıl olmasını istiyorsunuz, bağışlayın ama pek anlayamadım (acaba laisizmi benimsemeden, benimsiyormuş gibi rol yaptılar mı denmek isteniyor, kim bilir...) laisizmin anlamı, dini değerleri, kamusal alanın (özellikle hukukun) dışına çıkarmak ve bireyin özel alanında bu değerlerin hangilerini, neden, nasıl ve ne kadar yaşadığına/yaşattığına karışmamaktır... cumhuriyetin kuruluşu söz konusu olunca, nedense, hep bir 'dayatma'dan söz ediliyor... sanırım tam burada bir cehalet gizli: dünyada kendi değerlerini /kendi hukunu dayatmayan bir devrim yoktur... çünkü, zaten devrim demek, niteliği ne olursa olsun, her zaman birilerinin elinden iktidarı almak ve yeni birilerinin iktidarını zorla ( evet, zorla) kurmak demektir... ve kavramların anlamları önemlidir...

Bazı insanlar devrimcidir bazıları reformisttir..Bir şeylerin kendi kendine hallolacağını düşünürler hep reformistler..Oysa dünya tarihinde kavganın olmadığı bir zaman dilimi söz konusu değildir..Dünya savaşlarını yaşayalı bir insan ömrü geçmiştir en fazla, yani çok tazedir..Otorite gücü kullanım demektir ve devlet o otoritenin en somut biçimidir.Tüm devletler dayatmacıdır, dayatmacı olmayan bir devlet söz konusu olamaz.Dayatmanın olmadığı tek sistem olsa olsa anarşizmdir..Anarşizmi kurmak için dahi dayatmak zorundasınız üstelik..ilkokula giden bir çocuğa bişeyler öğretmek de dayatmadır, bir kişinin canına kıymış olan bir şahsı cezalandırmak da dayatmadır..Önemli olan neyi dayattığınızdır..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Bazı insanlar devrimcidir bazıları reformisttir..Bir şeylerin kendi kendine hallolacağını düşünürler hep reformistler..Oysa dünya tarihinde kavganın olmadığı bir zaman dilimi söz konusu değildir..Dünya savaşlarını yaşayalı bir insan ömrü geçmiştir en fazla, yani çok tazedir..Otorite gücü kullanım demektir ve devlet o otoritenin en somut biçimidir.Tüm devletler dayatmacıdır, dayatmacı olmayan bir devlet söz konusu olamaz.Dayatmanın olmadığı tek sistem olsa olsa anarşizmdir..Anarşizmi kurmak için dahi dayatmak zorundasınız üstelik..ilkokula giden bir çocuğa bişeyler öğretmek de dayatmadır, bir kişinin canına kıymış olan bir şahsı cezalandırmak da dayatmadır..Önemli olan neyi dayattığınızdır..
evet... tarihte ve dolayısıyla insan toplumunun gelişiminde zorun ve devrimin ciddi bir rolü vardır... önemli olan, ortadan kaldırılan ve ortaya konulan şeyin tarihsel plandaki, insanlığın/uygarlığın/kültürün gelişimi içindeki yeridir... bugünkü medeni kanunu beğenmeyip eleştirmek başkadır, onun yerine mecelleyi getirmeye kalkmak çok daha başkadır... kapitalist üretim ilşkilerini eleştiriyor olmak başkadır, onun yerine atüt'ü egemen kılmaya kalkmak/yönelmek başkadır..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Siz bir ekonomik altyapı gözeterek değerlendiriyorsunuz..Ancak çoğu insan bu hareket noktasından değerlendirmiyor..Esasen bir hareket noktasından değerlendirmiyor durumu.Sonuçta tarih konuşuluyor ise bir tarih tezinden hareket edilir.Eğer tarihsel materyalizmden hareket edilirse feodalite mi yoksa kapitalizm mi daha ileri bir ekonomik sistemdir (üst yapıları ile beraber) tartışması anlamsız bir tartışmadır..Ben de şahsen bu tezden hareket ederim..Merak ediyorum diğer arkadaşlar hangi tarih tezinden hareket etmekteler? Yahut bir tarih tezinden hareket ediyorlar mı?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Siz bir ekonomik altyapı gözeterek değerlendiriyorsunuz..Ancak çoğu insan bu hareket noktasından değerlendirmiyor..Esasen bir hareket noktasından değerlendirmiyor durumu.Sonuçta tarih konuşuluyor ise bir tarih tezinden hareket edilir.Eğer tarihsel materyalizmden hareket edilirse feodalite mi yoksa kapitalizm mi daha ileri bir ekonomik sistemdir (üst yapıları ile beraber) tartışması anlamsız bir tartışmadır..Ben de şahsen bu tezden hareket ederim..Merak ediyorum diğer arkadaşlar hangi tarih tezinden hareket etmekteler? Yahut bir tarih tezinden hareket ediyorlar mı?
... hayır canım hiç öyle şeylere gerek yok... tarih tezinin filan ne lüzumu var... artık ulusötesi sermaye gurupları, fas'tan afganistan'a kadar geniş (ve kimsesiz/sahipsiz) bir coğrafyada, dilediğince at oynatabilmek için, ikide bir mızıkçılık yapıp problem çıkaran ulus devletlerden tümüyle kurtulmak için proje hazırlayıp uygulamaya geçtiler ya, sermaye hazretlerine yaranmak için, ulus devleti kötülemenin/ ulusal değerleri aşağılamanın/ mikro milliyetçiliğin her türlü etnikçi versiyonunu pompalamanın tam zamanıdır... bu fırsat kaçırılır mı... tarih tezi dediğin de ne oluyor...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
... hayır canım hiç öyle şeylere gerek yok... tarih tezinin filan ne lüzumu var... artık ulusötesi sermaye gurupları, fas'tan afganistan'a kadar geniş (ve kimsesiz/sahipsiz) bir coğrafyada, dilediğince at oynatabilmek için, ikide bir mızıkçılık yapıp problem çıkaran ulus devletlerden tümüyle kurtulmak için proje hazırlayıp uygulamaya geçtiler ya, sermaye hazretlerine yaranmak için, ulus devleti kötülemenin/ ulusal değerleri aşağılamanın/ mikro milliyetçiliğin her türlü etnikçi versiyonunu pompalamanın tam zamanıdır... bu fırsat kaçırılır mı... tarih tezi dediğin de ne oluyor...

... şaka bir yana... ama ne yazık ki, yirminci yüzyılın son çeyreği dolmadan (bu tarihsel aşamada) yenildik ya... kimileri bu yenilgiyi mutlak sanıp, kendilerini her türlü ilkeden, akılcılıktan ve tutarlılıktan muaf sayarak, geçmişin yalnızca olumsuz yönlerini değil, temel referans değerlerini, nirengi noktaları da dahil olmak üzere, topa tutuyorlar... bazıları var ki, üstelikte bile bile, yirmi yıldır papağan gibi tekrarladıkları sözüm ona eleştirileri, kırk beş dakikalık bir televizyon programında altmış bin liradan satıyorlar ve parasını kamu ödüyor... belki bir çeşit anomik süreç, almış başını gidiyor... ama er geç, tarihin devam ettiğini göreceklerdir...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst