Tesaduf ve Etioloji (Nedensellik) Uzerine

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kulübü kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Tesaduf ve Etioloji (Nedensellik) Uzerine başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,546 kez görüntülenmiş, 44 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kulübü
Konu Başlığı Tesaduf ve Etioloji (Nedensellik) Uzerine
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan el acayip
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Etioloji (Etiology,ya da aetiology, aitiology) , Turkce dilinde;

etiology 1. Sebepler bilgisi, sebep tayin etme.2. (tıp) Hastalıkların sebeplerini arama ilmi ry
etiology hastalıkların sebeplerini arama ilmi tr
etiology aetiology tr
etiology sebep tayin etme tr
etiology sebepler bilgisi tr
etiology sebepler tr
etiology etiyoloji,sebepler bilimi tr
etiology hastalığın sebebini anlama bilimi isim tr
etiology hastalık nedenlerini araştırma bilimi en
etiology etioloji en
aetiology nedenbilim ry
aetiology etiyoloji tr
aetiology sebep bilgisi

Burada uygun en iyi anlam; hastaligin, sorunun; nedenini anlama; sorunu ortaya koyma bilimi olarak izah edilebilir.

Etioloji, kavrami;felsefe, fizik, psikoloji, tip ve biyoloji dallarinda ele alinabilir. Ben; dogal dusuncenin; sorununu nedenini anlama algilama adina; neden bilimin; nedenlerini ortaya koyabilen; bir kac cesidine deginecegim.

Uc Turlu nedene yonelme, sorunun nedenine ulasma, nedenini anlama yanasimi vardir.

Bunlar, ingilizce; cause, reason ve occasion dir. Bu kavramlar; ingilizceden Turkce'ye tercume edildginde, aralarindaki farklar pek algilanmaz. O yuzden ben sizlere bu neden temelli kavramlarin farkini gosterecegim.

Oncelikle, butun bu isimler; seyleri ortaya koyar,ya da belirli etkilerinin, daha once olmus durumunu, ya da iliskisini, ortaya koyar.

CAUSE: Bu nedenin ortada olabilmesi icin; ya tek basina, ya da bir serinin parcasi olarak mutlaka mantiksal bir etkinin var olmasi gerekir.

REASON: Izah edilen bir durumun veya herhangi bir tabi olayin etkisini; nesnel veya dis etmenler yerine, insan dusuncesi ile izahina isaret eder.

OCCASION: Olan nedenin ortaya cikmasina izin veren durum veya zamandir.

Iste bunlardan, reason; tamamen insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Reasoning de; bu urunu harekete gecirmek demektir. Iste her bir kisi; birey olmak, dusunce ve davranista insan olmak, insanlik sunmak; ya da neyin, ne oldugunu; ne nasil olarak olduruldugunu algilamak ve tabularini, verilerini irdeleyebilmek, algilayabilmek ve gerekli olup olmadigina karar verebilmek icin; nedenlerini arastirmasi lazimdir.

Ama, en onemli konu ve nokta ise; nedene yonelebilmek ve onu sorgulayabilmek icin se; etkinin olusmus olmasidir. Yani; tabulariniz, verileriniz; size atki etmiyor ve sizi rahatsiz etmiyor ve size bir sorun yaratmiyorsa; ya da bu rahatsizligin, sorunun etkisini algilayacak; bilgi ve bilincte degilseniz; etiolojiye veya onun cesitlerine ihtiyaciniz yok demektir.

Tesaduf ise, genelde algi olarak mistisizm ve metafizikve de teleolojik anlamve icerik icerir.

Halbuki bilimsel ve epistemolojik olarak tesadufe numenalk yeti degeri, yani akilli yasarimcilik, programlayicilik, yaraticilik ve amac, gaye ve erek katan tek tur insanoglu turudur.

Burada onemle algilanmasi gereken, secimden yani bilincli bir secen olmasindan ziyade secilim olmasidir.

Buradaki secilim de, belirli bir rastgelelik ve mutasyon temelindedir.

Bir kac ornek ile tesadufun, secilimini ve rastgeleligini yani o tesadufu ortaya cikaran, zamanin, sartlarin, durumun ve ortamin olusumunu ve bunlarin bir butun olarak tesadufu nasil ortaya cikardigini orneklerde gorelim.

Yalnizburada butun bu olgularin ne oldugu, nasil bir araya geldigi v.s. ya bilimsel ve bilissel olarak bilinebilir ya da epistemolojik olarak bilinemez. Buradaki bilinebilme aciklanabilirlik temelindedir.

Zaten ortada tesadufi olan bir durum varsa, mantiksal olarak ta bunun olabilme olasiligin olabilmesi gerekir.

Iki selaleyi ele alalim. Bu iki selale yer, ortam v.s. olarak farkli yerlerdedir. Diyelim biri kayalardan akarak tummekansal olarakbir A sekli olustursun, baska bir selalede bir B sekli olustursun. Iste bu iki selaledeki her turlu olusum farkli olacaktir.

Diyelim yoldan giderken bir cuzdan buldunuz. Burada da bir secilim vardir. Yani sizin ordan gecis zamaniniz, cuzdani dusurenin zamani, sizden once gecenin cuzdani gormemesi, hava sartlari, cuzdanin sizin yurudugunuz guzergahta olmasi, cuzdani gorebilmek icin o an cuzdana bakisiniz v.s. ve bunlar saymakla bitmez.

Baskasbir ornek verelim. Dunyanin Turkiye disinda bir ulkesinde ve o ulkenin bir sehrinde ve o sehrin bir semtinde ve o semtin bir caddesinde yuruyorsunuz, karniniz acikti ve bir lokantaya girdiniz. Bir de baktiniz ki uzun zamandir gormediginiz ve izini kaybettiginiz ve cok sevdiginiz bir arkadasiniz orada oturuyor. Yani o da sizle hic bir irtibat kurmadan, o ulkenin, o sehrinin, o semtinin, o sokaginin o lokantasina gelmis.

Ya da buyuk bir konserdesiniz ve sizin gibi diyelim 1000 kisi var. Sahnede performans gosteren sanatci sahneye birini davet etmek istiyor ve sizi daha once hic gormedigi ve tanimadigi halde sizi isaret ederek sahneye cagiriyor.

Ya da sans oyunu oynuyor ve kazaniyorsunuz.

Bunlar gibi sayisiz hem dogadan, hem herturlu tesadufi olusumdan ornekler verebiliriz.

Iste butun bu tesadufi bir noktada bir araya gelmeler ve olusumlar, olaylar v.s. birisi tarafindan tasarlanmamis ve planlanmamis ve bir gayeye yonelik olmadigi halde olabiliyor.

Iste burada metafizige, mistisizme, teleolojik bir icerige, insanoglu disi bir guce yonelmek ve onun butun bu olasiliklari bir araya getirdigini soylemek, inanctan,aklin tatmininden baska bir sey degildir.

Sonucta ortada bir secen de secilen de yoktur, secilim vardir. Yasam ve iliskideki her turlu tesadufu, kadere, sansa, talihe, kismete, alin yazisina, ya da insanoglu ustu bir guce baglamak sadece bilimsel olmamaktir.

Iste evrimi bir olgu ve teori olarak algilamak ta budur.

Yani hic bir sey ya da seyler ayni anda bir araya ne biri tarafindan getirilir, ne de bir amac icin gelir, ne de tesadufi gelir. Butun bu birlikteligi, olusumu ve olayi olusturan nedenseller ortadadir, ya aciklanabilir, ya da epistemolojik olarak aciklanamaz, yani su anki bilinenler temelinde aciklanamaz. Yalniz hic bir zaman bir seceni, mistisizmi, doga otesini, fizikotesini, bilim kurguyu hurafeyi v.s. de icermez.

Iste bilimsel ve bilissel olarak aciklanan tesadufun anlam ve icerigi budur. Yani nedeni, nasili,ne zamani, niyesi, ya bilinir ya da epistemolojik olarak bilinemez.

Iste evrenin, dunyanin, doganin ve bunyesindekilerin her turlu cesnisi ve mozayigi, cesitliligi budur.

Butun bunlarda bir degisim, donusum, baskalasim ve olusum zinciridir.

Ortada tesadufi olarak algilanan bir sey varsa; onun mantiksal olarak, olabilme olasiliginin olabilirligi vardir. Bu isterse bilmem kacta bir olsun, fark etmez.

Iste bir yerde, neden/sonucbagi da iliskisi de, celiskisi de budur.

Iste bu temelde hic bir sey mukemmel degildir, cunku mukemmel yoktur. Hic bir sey uyumlu degildir, cunku uyum yoktur. Sadece olan ne ise onun olusumu ve olabilme olasiligi vardir

Yani kaotik bir kozmoz ve celiskili iliski soz konusudur.

Iste o yuzden bilim bilimsel olarak gozlemler ve gozlemini ortaya koyar. Butun sorusunu da, cevabini da, varsayimini da, teorisini de, aklini da bu temelde yonlendirir. Ya da yonlendirdigi aklini mantiksal olabilirlik temelinde teorisine tasir ve onun da gozlemini elde etmeye yonelir.

O yuzden "ne yani butun bunlar tesadufi mi olustu?" sorusunu soran her beyin bu sorusunu ve aradigi cevabi bilimsellige goresorgulamalidir.

Yoksa "Bir olduran var" akilciligi inanilan ve de iman edilen en zahmetsiz yol ve teslimiyettir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ayrica burada aklin kendine dogruladigi bir olduranin da, olduraninin ilklik, teklik, mutlaklik v.s. olarak zamansal sorunu vardir.

Yani A yaraticisi, ya da akilli tasarimcisinin, tasarlayicisinin ya da yaraticisinin kim oldugu sorusunun kisir dongusu.

Eger boyle bir kisir dongu yok ise, su soruyu sormak gerekir.

Neden o ve onun yaratani v.s. kim/ne?

Eger burada bir teslimiyet varsa, zaten bu inanc degil; imandir. Cunku sorgulanmaz kilinmistir.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Etioloji (Etiology,ya da aetiology, aitiology) , Turkce dilinde;

etiology 1. Sebepler bilgisi, sebep tayin etme.2. (tıp) Hastalıkların sebeplerini arama ilmi ry
etiology hastalıkların sebeplerini arama ilmi tr
etiology aetiology tr
etiology sebep tayin etme tr
etiology sebepler bilgisi tr
etiology sebepler tr
etiology etiyoloji,sebepler bilimi tr
etiology hastalığın sebebini anlama bilimi isim tr
etiology hastalık nedenlerini araştırma bilimi en
etiology etioloji en
aetiology nedenbilim ry
aetiology etiyoloji tr
aetiology sebep bilgisi

Burada uygun en iyi anlam; hastaligin, sorunun; nedenini anlama; sorunu ortaya koyma bilimi olarak izah edilebilir.

Etioloji, kavrami;felsefe, fizik, psikoloji, tip ve biyoloji dallarinda ele alinabilir. Ben; dogal dusuncenin; sorununu nedenini anlama algilama adina; neden bilimin; nedenlerini ortaya koyabilen; bir kac cesidine deginecegim.

Uc Turlu nedene yonelme, sorunun nedenine ulasma, nedenini anlama yanasimi vardir.

Bunlar, ingilizce; cause, reason ve occasion dir. Bu kavramlar; ingilizceden Turkce'ye tercume edildginde, aralarindaki farklar pek algilanmaz. O yuzden ben sizlere bu neden temelli kavramlarin farkini gosterecegim.

Oncelikle, butun bu isimler; seyleri ortaya koyar,ya da belirli etkilerinin, daha once olmus durumunu, ya da iliskisini, ortaya koyar.

CAUSE: Bu nedenin ortada olabilmesi icin; ya tek basina, ya da bir serinin parcasi olarak mutlaka mantiksal bir etkinin var olmasi gerekir.

REASON: Izah edilen bir durumun veya herhangi bir tabi olayin etkisini; nesnel veya dis etmenler yerine, insan dusuncesi ile izahina isaret eder.

OCCASION: Olan nedenin ortaya cikmasina izin veren durum veya zamandir.

Iste bunlardan, reason; tamamen insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Reasoning de; bu urunu harekete gecirmek demektir. Iste her bir kisi; birey olmak, dusunce ve davranista insan olmak, insanlik sunmak; ya da neyin, ne oldugunu; ne nasil olarak olduruldugunu algilamak ve tabularini, verilerini irdeleyebilmek, algilayabilmek ve gerekli olup olmadigina karar verebilmek icin; nedenlerini arastirmasi lazimdir.

Ama, en onemli konu ve nokta ise; nedene yonelebilmek ve onu sorgulayabilmek icin se; etkinin olusmus olmasidir. Yani; tabulariniz, verileriniz; size atki etmiyor ve sizi rahatsiz etmiyor ve size bir sorun yaratmiyorsa; ya da bu rahatsizligin, sorunun etkisini algilayacak; bilgi ve bilincte degilseniz; etiolojiye veya onun cesitlerine ihtiyaciniz yok demektir.

Tesaduf ise, genelde algi olarak mistisizm ve metafizikve de teleolojik anlamve icerik icerir.

Halbuki bilimsel ve epistemolojik olarak tesadufe numenalk yeti degeri, yani akilli yasarimcilik, programlayicilik, yaraticilik ve amac, gaye ve erek katan tek tur insanoglu turudur.

Burada onemle algilanmasi gereken, secimden yani bilincli bir secen olmasindan ziyade secilim olmasidir.

Buradaki secilim de, belirli bir rastgelelik ve mutasyon temelindedir.

Bir kac ornek ile tesadufun, secilimini ve rastgeleligini yani o tesadufu ortaya cikaran, zamanin, sartlarin, durumun ve ortamin olusumunu ve bunlarin bir butun olarak tesadufu nasil ortaya cikardigini orneklerde gorelim.

Yalnizburada butun bu olgularin ne oldugu, nasil bir araya geldigi v.s. ya bilimsel ve bilissel olarak bilinebilir ya da epistemolojik olarak bilinemez. Buradaki bilinebilme aciklanabilirlik temelindedir.

Zaten ortada tesadufi olan bir durum varsa, mantiksal olarak ta bunun olabilme olasiligin olabilmesi gerekir.

Iki selaleyi ele alalim. Bu iki selale yer, ortam v.s. olarak farkli yerlerdedir. Diyelim biri kayalardan akarak tummekansal olarakbir A sekli olustursun, baska bir selalede bir B sekli olustursun. Iste bu iki selaledeki her turlu olusum farkli olacaktir.

Diyelim yoldan giderken bir cuzdan buldunuz. Burada da bir secilim vardir. Yani sizin ordan gecis zamaniniz, cuzdani dusurenin zamani, sizden once gecenin cuzdani gormemesi, hava sartlari, cuzdanin sizin yurudugunuz guzergahta olmasi, cuzdani gorebilmek icin o an cuzdana bakisiniz v.s. ve bunlar saymakla bitmez.

Baskasbir ornek verelim. Dunyanin Turkiye disinda bir ulkesinde ve o ulkenin bir sehrinde ve o sehrin bir semtinde ve o semtin bir caddesinde yuruyorsunuz, karniniz acikti ve bir lokantaya girdiniz. Bir de baktiniz ki uzun zamandir gormediginiz ve izini kaybettiginiz ve cok sevdiginiz bir arkadasiniz orada oturuyor. Yani o da sizle hic bir irtibat kurmadan, o ulkenin, o sehrinin, o semtinin, o sokaginin o lokantasina gelmis.

Ya da buyuk bir konserdesiniz ve sizin gibi diyelim 1000 kisi var. Sahnede performans gosteren sanatci sahneye birini davet etmek istiyor ve sizi daha once hic gormedigi ve tanimadigi halde sizi isaret ederek sahneye cagiriyor.

Ya da sans oyunu oynuyor ve kazaniyorsunuz.

Bunlar gibi sayisiz hem dogadan, hem herturlu tesadufi olusumdan ornekler verebiliriz.

Iste butun bu tesadufi bir noktada bir araya gelmeler ve olusumlar, olaylar v.s. birisi tarafindan tasarlanmamis ve planlanmamis ve bir gayeye yonelik olmadigi halde olabiliyor.

Iste burada metafizige, mistisizme, teleolojik bir icerige, insanoglu disi bir guce yonelmek ve onun butun bu olasiliklari bir araya getirdigini soylemek, inanctan,aklin tatmininden baska bir sey degildir.

Sonucta ortada bir secen de secilen de yoktur, secilim vardir. Yasam ve iliskideki her turlu tesadufu, kadere, sansa, talihe, kismete, alin yazisina, ya da insanoglu ustu bir guce baglamak sadece bilimsel olmamaktir.

Iste evrimi bir olgu ve teori olarak algilamak ta budur.

Yani hic bir sey ya da seyler ayni anda bir araya ne biri tarafindan getirilir, ne de bir amac icin gelir, ne de tesadufi gelir. Butun bu birlikteligi, olusumu ve olayi olusturan nedenseller ortadadir, ya aciklanabilir, ya da epistemolojik olarak aciklanamaz, yani su anki bilinenler temelinde aciklanamaz. Yalniz hic bir zaman bir seceni, mistisizmi, doga otesini, fizikotesini, bilim kurguyu hurafeyi v.s. de icermez.

Iste bilimsel ve bilissel olarak aciklanan tesadufun anlam ve icerigi budur. Yani nedeni, nasili,ne zamani, niyesi, ya bilinir ya da epistemolojik olarak bilinemez.

Iste evrenin, dunyanin, doganin ve bunyesindekilerin her turlu cesnisi ve mozayigi, cesitliligi budur.

Butun bunlarda bir degisim, donusum, baskalasim ve olusum zinciridir.

Ortada tesadufi olarak algilanan bir sey varsa; onun mantiksal olarak, olabilme olasiliginin olabilirligi vardir. Bu isterse bilmem kacta bir olsun, fark etmez.

Iste bir yerde, neden/sonucbagi da iliskisi de, celiskisi de budur.

Iste bu temelde hic bir sey mukemmel degildir, cunku mukemmel yoktur. Hic bir sey uyumlu degildir, cunku uyum yoktur. Sadece olan ne ise onun olusumu ve olabilme olasiligi vardir

Yani kaotik bir kozmoz ve celiskili iliski soz konusudur.

Iste o yuzden bilim bilimsel olarak gozlemler ve gozlemini ortaya koyar. Butun sorusunu da, cevabini da, varsayimini da, teorisini de, aklini da bu temelde yonlendirir. Ya da yonlendirdigi aklini mantiksal olabilirlik temelinde teorisine tasir ve onun da gozlemini elde etmeye yonelir.

O yuzden "ne yani butun bunlar tesadufi mi olustu?" sorusunu soran her beyin bu sorusunu ve aradigi cevabi bilimsellige goresorgulamalidir.

Yoksa "Bir olduran var" akilciligi inanilan ve de iman edilen en zahmetsiz yol ve teslimiyettir.

FORUMDAKİ DOSTLARDAN RİCA EDİYORUM BU KONU HAKKINDA BİZİ BAŞ BAŞA BIRAKIN...

Iste butun bu tesadufi bir noktada bir araya gelmeler ve olusumlar, olaylar v.s. birisi tarafindan tasarlanmamis ve planlanmamis ve bir gayeye yonelik olmadigi halde olabiliyor.
bunun için kesin deliller ortaya koymak zorunluluğu vardır,eğer ortaya bir delil konulamıyorsa buda ayni anlatılmaya çalışıldığı gibi tesadüfi bir konuşmadır,
yok hayır bu tesadüfi bir konuşma değil deniyorsa o zaman akıllı bir tasarım olmak zorundadır,eğer akıllı tasarım ise aklın koyduğu sınırlara mahkumdur,
işte bu mahkumiyet bu tür fikirlerin savunucularının en büyük açmazıdır.

çünkü bu tür fikirlerin savunucuları sadece bu düzlemde gözlemledikleri ile elde ettiklerini bilgi ve bu yolla yapılanları bilimsellik sayar,
oysa,tesadüfleri bile kabul etsek,gözlemleyemediğimiz sayısız galaksi sisteminde başka tesadüfler olmuş olabilir,bu tesadüflerden başka formlar ortaya çıkmış olabilir,
şimdi sormak gerek;sizin tesadüfleriniz sadece aklınızın aldığı bu dünyaya mı ait?
tesadüflerin olabileceği başka evrenler ve bu evrenlerde tesadüfen oluşmuş başka formlarında oluşabileceği neden sizin aklınızın algılama kapsamında değil?

CEVAP ÇOK BASİT...
eğer bu kabul edilirse tesadüfen oluşmuş tesadüflerin bir araya gelmesi ile oluşmuş saçmalıklar çöker gider...

bu kesimin en çok ortaya sürdüğü inanç tanımıdır,ama inanç tanımından kast edilen sadece bu bakış açısının akıl temelinde tutsaklık olduğunu gösteren din eksenli inançtır...
çünkü din eksenli inanç bu saçmalıkları açıklamış ve farkındalığa giden yolda kazanılması gereken idrakleri göstermiştir...

"insanın,kendi eli ile kendini pisliğe bulaştırması ancak böyle olur..." diye bir söylemimiz vardır halk olarak,
işte bu tür düşünce sahiplerinin kendi elleri ile pisliğe bulaştıkları nokta budur...

ve yazının tamamı üzerine zaman harcamak yerine tutarsızlığını göstermek için bir tek soru yeter;

sizin tesadüfler zinciri üzerine oluşturduğunuz teoriniz doğru kabul edilse bile neden bu sadece dünya ile sınırlıdır? ve neden başka zaman ve mekanlarda veya bu zaman ve mekanda farklı tesadüfler ile oluşan başka formların olabileceğini kabul edemiyorsunuz?

sakın cevap olarak "gözlem vermediği" için denmesin,
çünkü tesadüfen oluşan insan üç boyutlu ve belli frekans aralığındadır,başka boyutlu ve frekans aralıklı formların tesadüfen oluşabileceği bile tesadüfen aklına gelmiyor mu diye sorarlar...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
FORUMDAKİ DOSTLARDAN RİCA EDİYORUM BU KONU HAKKINDA BİZİ BAŞ BAŞA BIRAKIN...

Iste butun bu tesadufi bir noktada bir araya gelmeler ve olusumlar, olaylar v.s. birisi tarafindan tasarlanmamis ve planlanmamis ve bir gayeye yonelik olmadigi halde olabiliyor.
bunun için kesin deliller ortaya koymak zorunluluğu vardır,eğer ortaya bir delil konulamıyorsa buda ayni anlatılmaya çalışıldığı gibi tesadüfi bir konuşmadır,

Neyin delilini istiyorsun, ornek ver.
yok hayır bu tesadüfi bir konuşma değil deniyorsa o zaman akıllı bir tasarım olmak zorundadır,eğer akıllı tasarım ise aklın koyduğu sınırlara mahkumdur,
işte bu mahkumiyet bu tür fikirlerin savunucularının en büyük açmazıdır.

Boyle bir mahkumiyet ortada yoktur. Cunku bilimsellik epistemolojiktir. Degiskendir, yanlislanabilir ve gecerlidir.

çünkü bu tür fikirlerin savunucuları sadece bu düzlemde gözlemledikleri ile elde ettiklerini bilgi ve bu yolla yapılanları bilimsellik sayar,

Bu duzlem?!, baska duzlemlerin oldugunun gozlemini bilimsel olarask ortaya koy.

oysa,tesadüfleri bile kabul etsek,gözlemleyemediğimiz sayısız galaksi sisteminde başka tesadüfler olmuş olabilir,bu tesadüflerden başka formlar ortaya çıkmış olabilir,

Olabilmesi gozlem vermiyorsa, sadece bir varsayimdir.
şimdi sormak gerek;sizin tesadüfleriniz sadece aklınızın aldığı bu dünyaya mı ait?

Gozleme, mantiga, bilimsellige, epistemolojiye, bilime, teknige, algiya, bilgiye v.s. ait.
tesadüflerin olabileceği başka evrenler ve bu evrenlerde tesadüfen oluşmuş başka formlarında oluşabileceği neden sizin aklınızın algılama kapsamında değil?

Bu bitr varsayimdir ve bana bir sey kazandirmaz.

CEVAP ÇOK BASİT...
eğer bu kabul edilirse tesadüfen oluşmuş tesadüflerin bir araya gelmesi ile oluşmuş saçmalıklar çöker gider...

Malesef gozlem vermeyen ve bilimsel olmayan seyler bilim olarak kabul edilemez. Isteyen inanc, metafizik ve fizik otesi,bilim kurgu v.s. olarak kabul edebilir.

bu kesimin en çok ortaya sürdüğü inanç tanımıdır,ama inanç tanımından kast edilen sadece bu bakış açısının akıl temelinde tutsaklık olduğunu gösteren din eksenli inançtır...

Hayir o faith dir. Benim bahsettigim dini inanc degildir, bilimsel olmayan bir seye inanmaktir. Yani belief.
çünkü din eksenli inanç bu saçmalıkları açıklamış ve farkındalığa giden yolda kazanılması gereken idrakleri göstermiştir...

"insanın,kendi eli ile kendini pisliğe bulaştırması ancak böyle olur..." diye bir söylemimiz vardır halk olarak,
işte bu tür düşünce sahiplerinin kendi elleri ile pisliğe bulaştıkları nokta budur...

ve yazının tamamı üzerine zaman harcamak yerine tutarsızlığını göstermek için bir tek soru yeter;

Tamamen aklin inanc sacmaligi. Din bilgiye, bilime ve bilissellige terstir. Din sabittir.

sizin tesadüfler zinciri üzerine oluşturduğunuz teoriniz doğru kabul edilse bile neden bu sadece dünya ile sınırlıdır? ve neden başka zaman ve mekanlarda veya bu zaman ve mekanda farklı tesadüfler ile oluşan başka formların olabileceğini kabul edemiyorsunuz?

Dunya ile sinirli oldugunu kim soyledi. Mekansal sinirsizlik soz konusu.

sakın cevap olarak "gözlem vermediği" için denmesin,
çünkü tesadüfen oluşan insan üç boyutlu ve belli frekans aralığındadır,başka boyutlu ve frekans aralıklı formların tesadüfen oluşabileceği bile tesadüfen aklına gelmiyor mu diye sorarlar...

Istedigini sorar ve aklinin inasndigi istedigin cevabi verirsin, sonucta bilimsel degildir.


Burada bile uslubun ters, ama buna raziyim. Polemige, kisisel satasmaya, tahrike,ekrana oynamaya baska yazarlari etkilermeye, suclamaya, ithama ve lakabim adinafikir yurutmeye basladigini gordugum an yazismayi keserim.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Burada bile uslubun ters, ama buna raziyim. Polemige, kisisel satasmaya, tahrike,ekrana oynamaya baska yazarlari etkilermeye, suclamaya, ithama ve lakabim adinafikir yurutmeye basladigini gordugum an yazismayi keserim.

yazışma zaten kesildi...
basit bir paragraf senin fikirlerinde ki boşluğu meydana sermeye yetti,
her zaman ki gibi...

nasıl mı?

sizin tesadüfler zinciri üzerine oluşturduğunuz teoriniz doğru kabul edilse bile neden bu sadece dünya ile sınırlıdır? ve neden başka zaman ve mekanlarda veya bu zaman ve mekanda farklı tesadüfler ile oluşan başka formların olabileceğini kabul edemiyorsunuz?
Dunya ile sinirli oldugunu kim soyledi. Mekansal sinirsizlik soz konusu.

işte böyle...
neden böyle biliyormusun?

hem mekansal sınırsızlık söz konusu olacak,hem akıl ile sınırlı olacak,
hem mekansal sınırsızlık olacak,hem gözlem vermiyor diye bilimsellikten uzak olacak...

ah be dostum!!!
senin bilimselliğin; insanı tanımlayamaz iken,
senin bilimselliğin; gözlemleyemediği için üzerinde yaşadığı dünyanın sınırlarını aşamamışken,
senin bilimselliğin; inanç hakkında fait diye söze girip işi dini inançlara sataşmadan yolunu bulamaz ve yani belief diye kıvırırken,
aslında bilimsel olmayan bir bilimsellik inancının taassubunu yaşadığını sana kendi yazdığın yazıdan daha iyi kimse anlatamaz...

onun için bu yazışma bir kalemde bitti...

dip not:senin açacağın her başlıkta yazışmalar bir kalemde bitmeye mahkum...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Evet mor ve otesinin istemi uzerine onun ile olan yazisma bitmistir. Baslik her okur ve yazar arkadasa aciktir, isteyen basliga ve konuya yonelik dusunce ve bilgilerini paylasabilirler.
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
hem mekansal sınırsızlık söz konusu olacak,hem akıl ile sınırlı olacak,
hem mekansal sınırsızlık olacak,hem gözlem vermiyor diye bilimsellikten uzak olacak...

senin bilimselliğin; insanı tanımlayamaz iken,
senin bilimselliğin; gözlemleyemediği için üzerinde yaşadığı dünyanın sınırlarını aşamamışken,
senin bilimselliğin; inanç hakkında fait diye söze girip işi dini inançlara sataşmadan yolunu bulamaz ve yani belief diye kıvırırken,
aslında bilimsel olmayan bir bilimsellik inancının taassubunu yaşadığını sana kendi yazdığın yazıdan daha iyi kimse anlatamaz...


dedim ve senin bunlar karşısında ne yapacağını öncelerden gözlemlemiş olduğum için tartışma bitti dedim,
nerede durduğumu anlamadın değil mi?
kurban olayım senin aklına...
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Şimdi adını anımsayamadığım İngiliz bilim adamına ; "Tesadüfe inanır mısınız?" diye sormuşlar
Bilim adamının cevabı şu olmuş;
Siz, doğada bulunan metal parçacıklarının rüzgarın etkisi ile uçuşarak bir araya gelmesine ve bir uçak meydana getirmesine inanırsanız, ben de "tesadüf" denen şeye inanırım.

Evet ben de...
 

darkmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Eyl 2012
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Mûsa ona dedi ki: "Sana öğretilenden bana da bir olgunluk/bir bilgi öğretmen şartıyla sana tâbi olayım mı?"
Dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe dayanamazsın."
(Kehf;66,67)
.
tesadüf ve tevafuk.. iki ayrı şeriat..
Hızır’ın kavrayışında tesadüfe yer yoktur.. Musa’ya düşense Hızır’ı aramaktır..
.
İki denizin birleştiği yerde kesişir yolları ve yine orada ayrılır..
Hızır’la yürümeye kalkma sakın.. kalbine sükun veren teslimiyetin ayaklarına inip de kibrine ayna olmasın..
sebeplere sarıl.. ve Musa’nın şeriatinden pay biç kendine..
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Mûsa ona dedi ki: "Sana öğretilenden bana da bir olgunluk/bir bilgi öğretmen şartıyla sana tâbi olayım mı?"
Dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe dayanamazsın."
(Kehf;66,67)
.
tesadüf ve tevafuk.. iki ayrı şeriat..
Hızır’ın kavrayışında tesadüfe yer yoktur.. Musa’ya düşense Hızır’ı aramaktır..
.
İki denizin birleştiği yerde kesişir yolları ve yine orada ayrılır..
Hızır’la yürümeye kalkma sakın.. kalbine sükun veren teslimiyetin ayaklarına inip de kibrine ayna olmasın..
sebeplere sarıl.. ve Musa’nın şeriatinden pay biç kendine..

üzerime alınmalımıyım?
alınmam gerekirse neden?
paylaşırsan sevinirim...
 

darkmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Eyl 2012
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Dücane Cündioğlu’nun pek sevdiğim bir sözü vardır.. der ki, mecaza muhatap olmak bedel ister..
Kehf Suresinde anlatılan bu kıssa beni çok etkiler.. zengin bir metindir ve açıkçası kendini kolay ele vermez.. üstüne düşünmek hoşuma gider.. ve hayat - ben buna tevafuk demeyi yeğlerim- bana bunun için fırsatlar yaratır ve sürekli beni getirip iki denizin birleştiği yere bırakır..
.
özel olarak seni hedef almış değilim.. ama üstüne alırsan sevinirim.. olur da birkaç satır lütfedersen bu beni zenginleştirir.. anlamama, kavramama yardımcı olur..
ben zaten bu yüzden buradayım.. beklerim.. :)
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
Dücane Cündioğlu’nun pek sevdiğim bir sözü vardır.. der ki, mecaza muhatap olmak bedel ister..
Kehf Suresinde anlatılan bu kıssa beni çok etkiler.. zengin bir metindir ve açıkçası kendini kolay ele vermez.. üstüne düşünmek hoşuma gider.. ve hayat - ben buna tevafuk demeyi yeğlerim- bana bunun için fırsatlar yaratır ve sürekli beni getirip iki denizin birleştiği yere bırakır..
.
özel olarak seni hedef almış değilim.. ama üstüne alırsan sevinirim.. olur da birkaç satır lütfedersen bu beni zenginleştirir.. anlamama, kavramama yardımcı olur..
ben zaten bu yüzden buradayım.. beklerim.. :)

Dücane Cündioğlu’nu sevenler çoğalmaya başladı,
bende de bir kıskançlık bir kıskançlık... :)

eğer sözüm sana değil değip kenara çekilseydin üzülürdüm...

"derinliğini bilenler sığ kenarlarda dolaşanlardır..."
o zaman sende bunlardan birisi durumuna düşerdin gözümde ve Dücane Cündioğlu’nu seviyor olman bir anlam ifade etmezdi...

bizim gibi yarı meczuplar (yani;ne deli ne veli olmayı beceremeyenler...) ilerlemenin bedel ödemekle olduğunu yolun başında öğrenirler...
yarı deli olmalarındaki en büyük etkende bedel ödemekte pervasız olmalarıdır,öylesine pervasızdırlar ki bu onların hem engeli hem koruma kalkanıdır...
engeldir veli olamazlar,koruma kalkanıdır delirmezler...

işte bu hikaye hızır ile musanın hikayesidir...
 

darkmoon

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Eyl 2012
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
"derinliğini bilenler sığ kenarlarda dolaşanlardır..."
evet.. bazen boğulmayı göze almak lazım zannımca.. ancak o zamandır ki deniz yarılıp yol olur Musa’ya..
.
iki denizin birleştiği yerde.. herkes kendi kabınca çekecektir elbet nasibini..
..
eyvallah.. :)
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Denizden bir damla sundunuz kenara geçtiniz,bizim susuzluğumuz içtikçe artar..devamını bekleriz..:)
 
M

Mor ve Ötesi

Ziyaretçi
"derinliğini bilenler sığ kenarlarda dolaşanlardır..."
evet.. bazen boğulmayı göze almak lazım zannımca.. ancak o zamandır ki deniz yarılıp yol olur Musa’ya..
.
iki denizin birleştiği yerde.. herkes kendi kabınca çekecektir elbet nasibini..
..
eyvallah.. :)

"boğulmayı göze alamayanlar okyanusa açılamaz..."

okyanuslara açılamayanların,birbirine karışmayan iki suyu idrak edebilmesi çok zor,hatta imkansız olur...

bu idrak olmaz ise suyun nasıl yarılıp yol verdiğini, asanın gücünün farkındalığını yaşamak ise sadece sohbet konusudur...

nasip,nasip edenler ile nasip eden arasında "aşk" temelli bir alışveriştir...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Tesadufun mantiksal olabilirlginin olasiligini gostermek adina; bir zamanlar cok bilinen bir fikra anlatayim.

Bigitte Bardot, oldukten sonra cennete gitmis. Tam cennete girerken, Musa, Isa ve Muhammed gormusler ve baslamislar aralarinda tartismaya.

Hepsi "once beni sececek, once benim olacak" uzerine tartisirken, aralarinda su karari almislar.

Zar atacaklar ve en yuksek zari atan da kazanacak.

Once musa zari eline almis sallamis, sallamis sallarken de dualar ediyormus ve zarini atmis-dort dort

Ardindan Isa zari eline almis sallamis sallamis sallarken de dualar ediyormus ve zarini atmis-bes bes icinden be "oh be" demis.

Sira Muhammed'e gelmis almis zari eline sallamis sallamis sallarken de dualar ediyormus ve zarini atmis-alti alti.

Sevinerek ve ellerini ogusturarak tam ayaga kalkip, Brigitte Bardot'a yonelecekken; gokten bir zar dusmus-yedi yedi.

Iste bir zarda en fazla alti alti olacagindan, bu gokten dusen ve mantiksal olabilme olanagi olmayan sayi, tam da tesadufun kimin urunu oldugunu acikliyor.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Burada bile uslubun ters, ama buna raziyim. Polemige, kisisel satasmaya, tahrike,ekrana oynamaya baska yazarlari etkilermeye, suclamaya, ithama ve lakabim adinafikir yurutmeye basladigini gordugum an yazismayi keserim.

yazışma zaten kesildi...
basit bir paragraf senin fikirlerinde ki boşluğu meydana sermeye yetti,
her zaman ki gibi...

Konu ile ilgisiz sozler.

nasıl mı?

sizin tesadüfler zinciri üzerine oluşturduğunuz teoriniz doğru kabul edilse bile neden bu sadece dünya ile sınırlıdır? ve neden başka zaman ve mekanlarda veya bu zaman ve mekanda farklı tesadüfler ile oluşan başka formların olabileceğini kabul edemiyorsunuz?

Bunun dunya ile sinirli oldugunu kim soyledi? Hayir etmiyorum cunku nedensiz tesaduf yoktur ve olamaz. Tesadufi denilen her olayin bilinen ya da bilinmeyen nedeni vardir.
Dunya ile sinirli oldugunu kim soyledi. Mekansal sinirsizlik soz konusu.

işte böyle...
neden böyle biliyormusun?

hem mekansal sınırsızlık söz konusu olacak,hem akıl ile sınırlı olacak,

Akil soyuttur ve soyut degerler ile sinirlidir, inanc, ideoloji gibi. Mekan ise evren olarak sinirsizdir ve daimidir.
hem mekansal sınırsızlık olacak,hem gözlem vermiyor diye bilimsellikten uzak olacak...

Evet bilimin bilimselligi gozlemdir ve olgudur. Ya da bilimsel bir teorinin mantiksal gozlem verme olanaginin olasiligi vardir.

ah be dostum!!!
senin bilimselliğin; insanı tanımlayamaz iken,

Benim bilisselligim insanlasamayan insanoglunu ortaya koyuyor. Ayrica bu konu disi.

senin bilimselliğin; gözlemleyemediği için üzerinde yaşadığı dünyanın sınırlarını aşamamışken,

Evet ancak senin dunya otesi, doga ustu, insanoglu ustu, bilim kurgu, fizik otesi, mitolojik ve mistik aklin bunu asar. Onemli olan bunun bilimsel olmadigidir.

senin bilimselliğin; inanç hakkında fait diye söze girip işi dini inançlara sataşmadan yolunu bulamaz ve yani belief diye kıvırırken,

Bu tamamen senin bir uydurman. Bilmiyorsan oturur faith ile belief arasindaki farki ogrenirsin.

aslında bilimsel olmayan bir bilimsellik inancının taassubunu yaşadığını sana kendi yazdığın yazıdan daha iyi kimse anlatamaz...

Bilimsellik bir inanc degildir. Senin metafizigin bir inanctir. Bilimsellik gozlem ve olgu demektir.
onun için bu yazışma bir kalemde bitti...

Evet goruldugu gibi o kadar ilk ve ikinci mesajlara yanit veremeyip sadece kendi kendinde gelin guvey olmak buna degil. Sen ancak kendi kendini kandirabilirsin.

dip not:senin açacağın her başlıkta yazışmalar bir kalemde bitmeye mahkum...

Evet gayet guzel gozlem veriyor. Her baslikta yanit vermenden belli. Cunku sen kendi kendinle hesaplasiyorsun, bu da senin dile getirdigim bilgi ve dusunceden ne kadar rahatsiz oldugunu gosteriyor. Cunku yanit veremiyorsun ve sadece demogoji yapiyorsun.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
hem mekansal sınırsızlık söz konusu olacak,hem akıl ile sınırlı olacak,
hem mekansal sınırsızlık olacak,hem gözlem vermiyor diye bilimsellikten uzak olacak...

senin bilimselliğin; insanı tanımlayamaz iken,
senin bilimselliğin; gözlemleyemediği için üzerinde yaşadığı dünyanın sınırlarını aşamamışken,
senin bilimselliğin; inanç hakkında fait diye söze girip işi dini inançlara sataşmadan yolunu bulamaz ve yani belief diye kıvırırken,
aslında bilimsel olmayan bir bilimsellik inancının taassubunu yaşadığını sana kendi yazdığın yazıdan daha iyi kimse anlatamaz...


dedim ve senin bunlar karşısında ne yapacağını öncelerden gözlemlemiş olduğum için tartışma bitti dedim,
nerede durduğumu anlamadın değil mi?
kurban olayım senin aklına...

Etkilendigin o kadar belli ki ayni seyleri burada da tekrar etmissin. Zaten benin dile getirdiklerim senin gibi bilgisiz ve dusuncesizleri en fazla etkiliyor. O yuzden sen istesen de istemesende bilgi ve dusunce ile iste boyler yuzlesiyorsun.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
"boğulmayı göze alamayanlar okyanusa açılamaz..."

okyanuslara açılamayanların,birbirine karışmayan iki suyu idrak edebilmesi çok zor,hatta imkansız olur...

bu idrak olmaz ise suyun nasıl yarılıp yol verdiğini, asanın gücünün farkındalığını yaşamak ise sadece sohbet konusudur...

nasip,nasip edenler ile nasip eden arasında "aşk" temelli bir alışveriştir...

Senin acilmana gerek yok, cunku bilim her zaman inanci bogmustur ve bogmaya da devam edecektir.

Amasen ne sozunde durdun ne de yanit verebildin.

Ama ben sozumde duracagim ve sadece bu baslikta yanit verecegim.

Senin ise sozunu tutamayacagin belliydi. Cunku yasamin evrensel-insan fobisi ve sosyo-psikolojisi altinda geciyor, kendini alamiyor her baslkikta kendini desifre ediyorsun.

Sonucta senin gibi sozunu bile tutamayanlarin sonu budur. Baska basliklarda da devam et. Cunku evrensel-insan fobisi benligini ve beynini oyle sarmiski, yakinda kendini bile kaybedebilirsin.

Bu gayet acik. Yoksa bir kisi onemsemedigi, etkilenmedigi ilgisini cekmedigi hic bir seye tepki vermez.

O yuzden sen ancak bilgisiz ve dusuncesizlikle tepki verirsin. Bu da senin bilgiye ve dusunceye kendini kapatmis olan beyninin sorunu.

Pardon sen aslinda beynini de teslim etmissin.

Bu gidisle bu beynini evrensel-insan fobuine kendin ile yuzlesirken teslim edeceksin diye de endise duyuyorum.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst