Tayyip iç savaş dilini tam gaz sürdürüyor: Hakaret, yalan, tehdit…

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Gündem (Dünya\/Türkiye) kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Tayyip iç savaş dilini tam gaz sürdürüyor: Hakaret, yalan, tehdit… başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 923 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Gündem (Dünya\/Türkiye)
Konu Başlığı Tayyip iç savaş dilini tam gaz sürdürüyor: Hakaret, yalan, tehdit…
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ferdinand Bardamu

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Tayyip iç savaş dilini tam gaz sürdürüyor: Hakaret, yalan, tehdit…

18 Haziran 2013


Grup toplantısında konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı direnişi ile ayağa kalkan milyonlara yönelik aşağılama ve hakaret içeren söylemini sürdürdü.

“Camide içki içtiler”, “Bayrak yaktılar”, “Başörtülülere saldırdılar” yalanını tekrarladı.

Polis saldırılarına sahip çıkan Erdoğan, “polisin müdahale gücünü artıracağız” diyerek şiddeti daha da tırmandırma sinyali verdi.

Ethem Sarısülük’ün bir polisin silahından çıkan mermi ile öldürüldüğü netleşmiş olmasına karşın, polisin biber gazı dışında bir şey kullanmadığını, onun da “en doğal hakkı” olduğunu savundu.

Kazlıçeşme mitinginden sonra “Recep Tayyip Erdoğan” sloganlarıyla sokaklarda terör estiren “sivil” grupların CHP il binasına ve eylemcilere yönelik saldırılarına rağmen Erdoğan, miting sonrası bir şey olmadığını iddia etti.

Erdoğan üniversiteleri, gençliği, öğretmenleri, sendikaları ve hekimleri de hedef gösterdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantısındaki konuşmasının önemli bir bölümünü Gezi Parkı direnişine ayırdı ve yaşananların uluslararası boyutu bulunan bir komplo olduğunu iddia etti: “Her şey çok profosyonelce hazırlanmıştı. Taktikler, mesajlar ve tweetler kullanılacak ve hazırlanan fotoğraflar filmler adım adım hesaplanmıştı. Bazı uluslararası çevreler bu tertibin içindeyken, olmayanları kandıracak, yalan haberlerle bu tertibin içine çekecek hazırlıklar yapılmıştı.”

Kazlıçeşme mavalları

Hem parti içi motivasyonu sağlamak hem de dışarıya güçlü toplumsal desteği bulunan hükümet imajı vermek için bindirilmiş kıtalarla düzenlenen Kazlıçeşme mitingi ile ilgili olarak, Erdoğan çok diğer parti ve grupları da içeren farklı kesimlerin mitingde olduğunu iddia etti. Mitingde Sincan’da olduğu gibi farklı parti ve çevrelerin pankart ve flamaları da taşınmış ancak bunların çakma “Çarşı” grubu flamaları gibi, aslında AKP tarafından hazırlanmış materyaller olduğu görülmüştü.

Erdoğan “Kazlıçeşme’de toplanan bir milyonu aşkın insan demokratik tepkisini coşkuyla ortaya koyduktan sonra kimseye zarar vermeden dağılmıştır. İşte demokrasi budur, demokratik hak kullanılması budur” dedi. Gerçekteyse Boğaziçili akademisyenlerin hesaplamasına göre alanda 295 bin kişi toplanmıştı. Ayrıca Kazlıçeşme mitinginin ardından “Recep Tayyip Erdoğan” sloganı atan sopalı, bıçaklı “sivil” gruplar Tophane, Eminönü, Asmalımescit ve Kasımpaşa çevresinde eylemcilere ve CHP il binasına saldırmıştı.

içerde dışarda belli örgütler bu iş için hazırlıklıydı.

Saldırıya uğrayanlara hakaret ve iftira

Erdoğan komplo teorileriyle bezeli konuşmasında saldırıya uğrayan eylemcileri vandallıkla suçladı ve polisi mağdur ilan etti.

“Dikkat edin Taksim’de diğer illerde polise karşı, kamu binalarına, sivillere karşı çok ağır şiddet uygulanırken, bu vandallık, bu barbarlık çarpıtılarak, masum bir çevre eylemi gibi lanse edildi. Her şey çok profesyonelce hazırlanmıştı. Taktikler, mesajlar ve tweetler kullanılacak ve hazırlanan fotoğraflar filmler adım adım hesaplanmıştı. Bazı uluslararası çevreler bu tertibin içindeyken, olmayanları kandıracak, yalan haberlerle bu tertibin içine çekecek hazırlıklar yapılmıştı.”

Polis hiçbir şey yapmamış

“Buna benzer nice yalan, fotoğraf, bilgi, belge sistemli şekilde dolaşıma sokuldu. Bunların en vahim tarafı bazı siyasetçiler, bazı sanatçılar, bazı medya kuruluşları, STK’lar bunları araştırmadan dolaşma soktular, ya da bunu sağladılar. Bu tertibin içinde olmadığı halde, Türkiye’deki bu olaylar hakkında uluslararası değerlendirme yapan herkesi daha dikkatli olmaya, bir karar vermeye davet ediyorum. Bu olaylar, daha en başından itibaren, polisin çevreci gösterilere şiddet uygulaması gibi sunuldu ve sunuluyor. Bu tamamen yanlıştır.”

TTB’nin hekimlerden ve hastanelerden derlediği verilere göre ise polis saldırıları 4 ölüm, 59’u ağır 7 binin üzerinde yaralanma, 11 göz kaybı, 100 kafa travmasına yol açtı ve 6 kişi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.

“Polisimiz demokrasi sınavından başarıyla geçti”

“Güvenlik güçlerimiz, demokrasi ve hukuk sınırları içinde son derece sabırlı şekilde, şiddet eylemlerine karşı başarıyla mücadele vermişlerdir. Hatta polisimiz sistemli bir şiddet hareketi karşısında, demokratik bir tavır sergilemiş ve demokrasi sınavından başarıyla geçmiştir.”

“En doğal hakkıdır, biber gazı sıkar”

“Biliyorsunuz gelenler oldu, kendilerini dinledim. Hepsinin hep söylediği, polis şöyle şiddet uyguladı, şunu yaptı bunu yaptı. Şiddet uyguladı da ne yaptı dedim? Biber gazı sıktı. En doğal hakkıdır sıkar.”

“Polis kurşun mu attı?”

Evet, attı!

Erdoğan Ethem Sarısülük’ün polis tarafından ateşlenen bir silahtan çıkan gerçek mermiyle öldüğü açığa çıkmasına rağmen şunşları söyleyebilri: “Laf dinlenmediği zaman polis bu yetkisini kullanır. Kalkıp da kurşun attı mı, silah attı mı? Yok. Bakın iş. 16. 17. Güne gelince, işte Adana’da yaşanan olay. Ve daha ileri gitti Mecidiyeköy’de bir komiserimiz silahlı bir, maalesef mermi neticesinde midesinden yaralandı. Bir diğer kardeşimiz ayağından yaralandı. Rabbim onları milletimize sağlığıyla lütfetti. Biz yine şifa diliyoruz.”

Milyonlarca üç beş çapulcu aynı zamanda “terörist”

Erdoğan Gezi direnişçilerine terörist derken, oradaki AKP üyelerini de topa tuttu: “Ama buna benzer olayı bizim polisimiz uygulamadı. Böyle davranan polise biber gazı kullandı diye yapılmayan kalmadı. Hep bir ağızdan hepsi aynı şeyi söylediler. Dünyaya bu yönüyle takdim ettiler. Şiddet uygulayan kim? Terörist, anarşistler şiddet uyguluyor. Efendim orada çevreci gençler de var, AK partililer de var. Olabilir. Ak Parti’ye geçmiş, oy vermiş de olabilir. Bu onu temize çıkarmıyor ki. Kişi arkadaşının dinindendir. Kişi sevdikleriyle beraberdir. Bütün vaka budur.”

“İçerideki hainlere, dışarıdaki işbirlikçilere”

Erdoğan iç savaş komutanı edasıyla toplumun bir kesimini diğerine karşı kışkırtan üslubunu sürdürürken, gerici şoven söylemlerle bezeli kışkırtma mitinglerine devam edeceğini söyledi:

“Taksim’de bir eylemciyi gösterip Türkiye ayakta yaygarası çıkaranlar, milyonlar sokağa çıktığında bunu görmemiştir. Biz kusura bakmasınlar bunu göstermeye devam edeceğiz. Hem içerdeki hainlere, hem dışardaki işbirlikçilerine göstermeye devam edeceğiz. Cuma günü Kayseri’de Cumartesi günü Samsun’da, Pazar günü Erzurum’da devam ettireceğiz. İçerideki hainler, dışarıdaki işbirlikçiler Türkiye’nin gerçek fotoğraflarını görmek istiyorlarsa, buyursunlar Kayseri’ye Samsun’a Erzurum’a baksınlar.”

“Tıpkı Ankara ve İstanbul’da olduğu gibi sadece AK Partilileri değil, bu çirkin oyuna tepki gösteren her bir kardeşimizi bu mitinglere bekliyoruz. Partisi ne olursa olsun, hepsini bekliyoruz.”

Sendikaları ve Tabipler Birliği’ni hedef gösterdi

Erdoğan dün işbırakma eylemi yapan DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve TDHB’yi de hedef gösterdi: “Bir şeyi de açık açık konuşmak durumundayız. Bazı sendikalar, bazı STK’lar var. Dün iş bırakma çağrısı yaptılar. Ne oldu? Vaka bu. Hani ne oldu? Çünkü yaptığınız çağrı kanunsuz. Yaptığınız çağrı hukuka aykırı. Hele hele, hele hele, Tabipler Birliği’yle alakalı söylüyorum. Sen kanunsuz bir eyleme nasıl destek verirsin? Sen hastaneleri boşaltma içine nasıl girersin yahu? Sizin insan sevgisi nerede? Hastalarla ilgilenme aşkınız nerede? Bunlarda insan diye bir dert yok. Bunların herşeyi menfaate dayalıdır. Aklı selim gaip geldi ve beklediklerini alamadılar. Bunlar güya solcu, emeğin alın terinin halkın yanındalar.”

“Camide içki içtiler”, “bayrak yaktılar”, “başörtülülere saldırdılar” yalanına devam

Erdoğan eylemcilerin camide içki içtiği, başörtülülere saldırdığı, bayrak yaktığı yalanını sürdürdü: “Dün asla bir araya gelemeyeceklerin, nasıl bir araya geldiklerini hem Türkiye hem dünya görmüştür. Ulusalcılarla bölücülerin kardeşliğiyle, sözüm ona dindarlarla din düşmanlarının ittifakının aynı hedefe saldırdıklarını herkes görmüştür. Bir tarafta ellerinde Türk bayraklarını sallayanlar, diğer tarafta Türk bayrağını alçakça yakanlar bir araya geldiler. Bir tarafta Gazi Mustafa Kemal’i istismar ettiler, bir tarafta bölücülerin paçavralarıyla yanyana getirdiler. Bir tarafta güya namaz kıldılar, camiye ayakkabıyla girdiler ve alkol kullandılar camilerimizde. Başörtülü kızlarımıza el uzattılar.”

Erdoğan’ın ağaç, tencere ve tava hassasiyeti

Gaz bombası kullanımını ve polisin estirdiği terörü sahiplenen ve doğal hak olduğunu iddia eden Erdoğan ülkenin dört yanına yayılan tencere tava eylemlerini topa tuttu, Gezi direnişçilerinin ağaç söktüğünü iddia etti: “Bir tarafta ağaç dediler, hak dediler, demokrasi dediler. Ağaçları tahrip ettiler, o ağaçları tarumar ettiler. Gezi Parkı’nda kaldırım genişletmede 12 ağaç söz konusuydu. Ama bunların onlarca yıktıkları ağaç söz konusu. Yaktılar, yıktılar, saldırdılar ve herkesi rahatsız ettiler. Buyurun işte Pazar günü üniversiteye giriş imtihanı vardı. O gece sabah 4’e kadar tencere tava. Öyle devam ettiler. Bu ifademden çok rahatsız. Beni sen üçe dörde kadar rahatsız etme hakkın var mı? O yavruları rahatsız etmeye hakkın var mı? Kadıköy’den al, İstanbul’un her yerinde aynı şeyi yaptılar. Senin böyle bir hukuk okuman söz konusu mu? Böyle bir hukuk var mı yahu? Sen beni nasıl rahatsız ediyorsun. Hala tencere tava çalmayı bile özgürlük olarak niteleyenler var. Bunların özgürlük anlayışı da farklı. Bu oyun artık bozulmuştur. Önce millet, milletin hükümeti, milletin partisi olan AK Parti bozmuştur.”

Meğer Gezi Parkı’nı halka açmışlar

“Gezi Parkı halkın olsun diyorlardı. Çark etmeye başladılar. Bize orayı boşaltma sözü verenler anında çark ettiler. Eyleme devam ettiler. Hukuk devletinde yapılması gerken neyse, Taksim’i, Gezi Parkı’nı bu işgalcilerden temizledik. (…) kirlilik bunların ruhunda var. Biz diyoruz ki işte burası halkındır. Gezi Parkı sahibine teslim edilecek diyoruz. Tekrar Gezi Parkı’nı sahibine, halka teslim ettik. Yaptığımız iş bu.”

Hala ağaç sökmekten, parka inşaat dikmekten bahsediyor

Erdoğan Gezi Parkı’nın yerine inşaat projesinde ısrarcı olduğunu da gizlemedi: “Taksim Meydanı, meydan olarak 103 bin metrekare. Burada Topçu Kışlası, yeni proje olarak şehir müzesi 11 bin metrekare. Yani yaklaşık yüzde 10’a oturacak. Bunun dışı yine halkın çok rahat kullanabileceği bir düzenlemeyle en ideal bir projeyle halkın hizmetine sunulacak. Şehir müzesinin içinde kalan ağaçlar yine kalacak. Sökülen 70-80 ağaç şehir müzesinin çevresine dikilecekler. Şehir müzesi de, yok ciddi bir müzemiz Türkiye’de. Şehir müzesi olarak yok.”

Öğrenci gençlik de çok nankörmüş

Üniversite ve lise öğrencilerinin eylemlere katılımından rahatsızlığını gizlemeyecen Erdoğan, eğitimde paralılaşmanın, eğitim emekçilerinin güvencesizleşmesinin zirveye ulaştığı bir dönemde yaptıkları makyaj düzenlemeleri sıralayarak üniversiteleri, öğretmenleri ve öğrencileri hedef gösterdi: “10 yıl önceyi düşünün, 10 yıl önce. Bu yapılanlar yapılabilir miydi bu ülkede? Bunların kadir kıymet diye bir şey yok. Şu atılan adımların hepsi ortada. Fakat onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz özgürlüğü kazanmanın bedeli ne olursa olsun, biz bu bedeli ödeyerek özgürlüğü kazanacağız. Esnaf bunlardan illallah dedi. Üniversite öğrencilerini sokağa döküyorlar. Bazı rektör, dekan, öğretim üyeleri. Bu öğrencilere bunca imkanı veren iktidar AK Parti iktidarı değil mi? Neyini kısıtladık? Yurtsa tarihinde görmediği yurtları yaptık. Tarihinde görülmeyen burs verdik. Lisans öğrencileri 45 lira alırken 280 lira alıyor. 200 lira da beslenme yardımı alıyor. Bire on katlanmış vaziyette.”

“Bunu solcuysan eğer komünist ülkelerde göremezsin. Harç harç harç, bunu da biz kaldırdık. Bu kadar hassas, bu kadar gencinin hukukunu koruyan iktidar, muhatap olduğu bu. Bu örgütler lisemize de soktu. Bu liselerdeki öğrencileri, bazı kendilerini bilmez müdürler, öğretmenler bakın kendini bilmez diyorum ve istisna ediyorum. yoksa bizim için öğretmen başımız üzerinde tutmamız gereken insandır. Ve bu yavrularımızı sokağa döktüler. Bu yavrularımıza biz, okulların yapımından tutunuz, ücretsiz kitaba kadar bütün bunları yaptık. Aynı şekilde Fatih projesiyle yeni dönemin adımlarını atıyoruz. Sınıflarımızı 30 öğrenci standardına yükseltiyoruz. Hiçbir dönemde olmayan, Milli Eğitim’e milli bütçenin yüzde 50’sini ayırma sürecini biz başlattık. Personel atamada, birinci sırada personel atamasını Milli Eğitim’de yaptık. Hala devam ediyor. Bazıları çıkıyor şu kadar eksik var. Eyvallah, tabi var. Bunu inkar etmiyoruz. Bunu sen bir anda kapatamazsın. Bu bütçeyle alakalıdır. Bizden önceki dönemde siz bunu da yapamadınız.”

Bu şiddet Tayyip’i kesmemiş: “Polisin müdahale gücünü artıracağız”

Erdoğan dünya çapında tepki toplayan polis şiddetini tırmandırma işareti verdi: “Polisimizde kanunların kendisine verdiği yetki dairesinde, bundan böyle hiçbir hukuka göz yummayacak, gerekeni yapmaya devam edecektir. Polisimizi daha da güçlendireceğiz, müdahale gücünü artıracağız.”

Sendika.Org
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Gezi parkını açmışlar deyince aklıma geldi. NTV bu haberi aktarırken "Gezi parkı halka açıldı; ama kimsenin girmesine izin verilmiyor" diyerek habercilik tarihine geçti.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Tayyip Erdoğan sıkıştıkça kadınlara saldırıyor: ‘Doğum kontrol ve kürtajla halkı kısırlaştırdılar’

18 Haziran 2013


Tayyip Erdoğan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın düzenlediği etkinlikte, kadınların kendi bedenleri üzerinde söz söyleme hakkına saldırdı: “Sezaryen ve kürtajla adeta cinayet işlediler, adeta aldattılar”

Başbakan Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Rixos Otel’de düzenlediği “Aile Olmak Projesi”nin tanıtım töreninde kadınların kendi bedenleri üzerinde söz söyleme ve kürtaj hakkına saldırdı. Erdoğan yaptığı konuşmada AKP’nin “muhafazakar-demokrat” bir kimliği olduğunu hatırlatarak en temel hedeflerinin “aile” olduğunu söyledi.

Kadınların doğurganlığı üzerindeki tahakküm için taaruza girişen Erdoğan, ”Bu ülkede yıllarca doğum kontrolü mekanizmalarını çalıştılar. Adeta bizim vatandaşlarımızı, halkımızı kısırlaştırdılar. Sezaryen ve kürtaj denilen olay budur. Bunları yaparken de adeta cinayet işlediler. Adeta aldattılar. Bu oyunu bozmamız lazım, onun için ailelere bu ülkede çok büyük iş düşüyor” diye konuştu.

“Direniş de kürtaj da oyun”

Erdoğan, 27 Mayıs’ta Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm ülkeye yayılan sokak isyanlarını “büyük oyun” olarak nitelendirmesi ezberini sürdürerek kürtaj için de benzer bir ifade kullandı: “Dert bu milletin nüfusu azalsın ve bu millet milletler yarışında geri kalsındı. Bu oyunu bozuyoruz. Bozmamız lazım, onun için ailelere bu ülkede çok büyük iş düşüyor.”

Tayyip’in antropoloji ile imtihanı: “Aile insanlığın tarihiyle eşittir”

Tayyip Erdoğan konuşmasında ne kadar bilimsel olduğu tartışılır bir şekilde “Aile kavramı insanlığın tarihiyle eşittir. İnsanlar, bir aile ortamında dünyaya gelmiş ve hayatlarını bu şekilde sürdürmüşlerdir” ifadelerini de kullandı.

Kadınlar söz ve karar hakkı için direnişte!

Kadınlar haftalardır süren direnişte barikatın önünde, TOMA’nın altında, tencere tava ile pencerede kısacası isyanın tam ortasında. AKP’nin 11 yıllık iktidarı döneminde sistematik bir biçimde sürdürdüğü kadın düşmanı politikalar, kadınları direnişin öznesi haline getirdi. “Kadın-erkek eşit değildir” , “3 de yetmez 5 çocuk” , “Kürtaj cinayettir” ,”Kız mıdır kadın mıdır bilmem” söylemleri ile kadınların emeklerine, bedenlerine ve kimliklerine saldırmaktan bir an bile geri durmayanların karşısında 22 gündür direnen kadınlar Erdoğan’ın tedirginliğinin temelini oluşturuyor.

Sendika.Org
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Korku ve çaresizliğe bağlıyorum ben bunu. Her ne kadar Akp mevzi kazanmak için aksini söylemekte ısrar etse de, bu eylemlerin halka dayandığını görmüştür. Zaten görmemek için kör olmak gerekir açıkçası.Bu süreç, iktidarın yıkımına ilerlemektedir. İktidarın yıkılması demek, sadece iktidarın önde gelen isimlerinin görevlerini bırakmaları değil, Yüce Divan'da yargılanma ihtimalinin güçlenmesi demektir. Böyle bir kışkırtmaya mecbur kaldıkları fikrindeyim.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst